sözlükte siyaset istemiyoruz
siyasetle uğraşmamanın cezası sizden daha aptallar tarafından yönetilmektir diye platon'un bir cümlesiyle cevap vermek istediğim saçma istek.
yine de siz bilirsiniz. zorla gözünüze beyninize siyasi gündemi sokan yok. istemiyorsanız envai çeşit engelle butonu var. yazarı engelle, başlığı engelle gibi. rahat rahat kullanın. cam fanusunuz içinde de mutlu mesut takılın.
yine de siz bilirsiniz. zorla gözünüze beyninize siyasi gündemi sokan yok. istemiyorsanız envai çeşit engelle butonu var. yazarı engelle, başlığı engelle gibi. rahat rahat kullanın. cam fanusunuz içinde de mutlu mesut takılın.
devamını gör...
anne ya da baba olmamaya karar vermek
dünyanın ve gidişatına ve kişisel istikbalinin pek de parlak görünmeyişine bakarak, kaldıramayacağı bir sorumluluk altına girmek istemeyen mantıklı kişi tercihi. biraz hüzünlüdür. insan çocukken ve ergenliğinde ileride mutlaka anne baba olacağını düşünür zira. bu ona ihlal edilemeyecek bir yasaymış gibi görünür. bu kişiler genelde yeğenlerine düşkün olur.
devamını gör...
sonra döndüm ve dedim ki
indir o eli dedim.
indirmezsem ne olacak dedi
sen benim kim olduğumu biliyor musun dedim.
oğlum ben kendimin kim olduğunu bilmiyorum dedi.
aaaa güzel kafaymış o zaman dedim.
sonra çantasından bir kırmızı tuborg çıkarttı
oturduk çimlerin üzerine
öyle işte.
indirmezsem ne olacak dedi
sen benim kim olduğumu biliyor musun dedim.
oğlum ben kendimin kim olduğunu bilmiyorum dedi.
aaaa güzel kafaymış o zaman dedim.
sonra çantasından bir kırmızı tuborg çıkarttı
oturduk çimlerin üzerine
öyle işte.
devamını gör...
bilinç dışı
aslında biliçaltı diye bir kelime yoktur. bilinç dışı diye düzeltilmesi gereken bir kelimedir. bu hata dilimize yerleşmiştir, bunu hatalı yapılan çeviriler de desteklemiştir. (bkz: bilinç dışı) bir bilinç vardır bir de bilinç dışı. bilinç altı diye bir şey mümkün değildir.
devamını gör...
gerçek
tanım olarak varlığı yadsınamayan bir durum, bir olgu, bir nesne veya nitelik olarak var olan anlamı vardır.
gerçekle doğruyu ayırt etmek gerekir. gerçek varsayımlarla olmaz. ama doğruyu varsayabilirsiniz.
örnek verecek olursak inandıklarınız gerçek değil doğrudur. yani sizin doğrularınız. ama gerçek öyle birşey değildir. nasıl ki gülün kokusu vardır. işte bu gerçektir.
gerçekle doğruyu ayırt etmek gerekir. gerçek varsayımlarla olmaz. ama doğruyu varsayabilirsiniz.
örnek verecek olursak inandıklarınız gerçek değil doğrudur. yani sizin doğrularınız. ama gerçek öyle birşey değildir. nasıl ki gülün kokusu vardır. işte bu gerçektir.
devamını gör...
görevde olmayan bekçinin vatandaşı öldürmesi
ite kopuğa 3 gün dandik bir eğitim verip, eline de silah tutuşturarak sokağa salmanın sonucudur. korkarım bunlar daha iyi günlerimiz. ha birde bekçi demeyin, inciniyorlar sonra.
devamını gör...
yazarların sevdikleri tablolar
devamını gör...
aşk başka bir şey
fatih murat arsal’ın ışıl ve harun’un talihsiz bir kaza sonucu yollarının kesilmesi ile başlayan aşk hikayelerini konu alan kitabı aynı zamanda okumadığım tek kitabı. en kıza zamanda seriyi tamamlamak gerek.(swh)
sorumsuzca yapılan bir kaza, neredeyse bir aileyi tamamen yok etmişti.geride kalan genç adamın yüreğine kazınan yaralar, vücuduna mühürlenenlerden çok daha fazlaydı.kaybettiklerinin büyüklüğü karşılığında, doğal olarak intikam istiyordu.ve karşısına cesurca çıkan bu güzel sarışın, onun öfkesinin hedefi oluverdi. genç kadın ailesine o kadar düşkündü ki hiçbir şart onu yolundan geri çeviremezdi.korkup geri adım atmadığı gibi, fedakârca intikamın yönünü değiştirdi.kardeşi için yapabileceklerinin sınırı her ikisi için de şaşırtıcıydı.
sorumsuzca yapılan bir kaza, neredeyse bir aileyi tamamen yok etmişti.geride kalan genç adamın yüreğine kazınan yaralar, vücuduna mühürlenenlerden çok daha fazlaydı.kaybettiklerinin büyüklüğü karşılığında, doğal olarak intikam istiyordu.ve karşısına cesurca çıkan bu güzel sarışın, onun öfkesinin hedefi oluverdi. genç kadın ailesine o kadar düşkündü ki hiçbir şart onu yolundan geri çeviremezdi.korkup geri adım atmadığı gibi, fedakârca intikamın yönünü değiştirdi.kardeşi için yapabileceklerinin sınırı her ikisi için de şaşırtıcıydı.
devamını gör...
yök'ün etik dışı ödev ve tez yazanlara kamu davası açması
akademisyenlere 2 bin liradan 20 bin liraya kadar değişen fiyatlarla tez yazıp ödev hazırlayan internet siteleri hakkında yök, kamu davaları açıyormuş. şimdiye kadar neredeydi bilemiyorum ama geç de olsa güzel bir gelişme. bu yolla kimbilir kaç akademisyen(!) akademisyen olmuştur.
türkiye'de bu yolla, ekip kurarak parayla tez yazan en az 520 şirket varmış ve 2 bin liradan 20 bin liraya kadar değişen ücretlerle tez yazan bu firmalar yılda yaklaşık 160 milyon liralık gelir elde ediyormuş. dolandırıcılık'tan 1 yıldan 5 yıla, 'nitelikli dolandırıcılık'tan da 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezaları söz konusu imiş.
kaynak: www.memurlar.net/haber/9488...
türkiye'de bu yolla, ekip kurarak parayla tez yazan en az 520 şirket varmış ve 2 bin liradan 20 bin liraya kadar değişen ücretlerle tez yazan bu firmalar yılda yaklaşık 160 milyon liralık gelir elde ediyormuş. dolandırıcılık'tan 1 yıldan 5 yıla, 'nitelikli dolandırıcılık'tan da 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezaları söz konusu imiş.
kaynak: www.memurlar.net/haber/9488...
devamını gör...
dahi olan insanların melankolik olması
zeki insanlar her şeyin fazlasıyla farkındadırlar. diğer insanların tam olarak görmediği veya her yönüyle anlayamadığı şeyleri hemen görüp anladıklarından, olumsuz şeylerin de her daim farkındadırlar.
aradıkları şeyi her yönüyle bulamazlar, çünkü mükemmeli ararlar. böyle olunca sürekli biraz eksiktirler.
her şeyin ilerisini düşünürler, oluşabilecek yanlışların bilincindedirler.
bütün bunlar düşünüldüğünde mutsuzluğa daha yatkın, depresyonun daha içinde olurlar.
bu durumu açıklayan söz için; (bkz: cehalet mutluluktur)
aradıkları şeyi her yönüyle bulamazlar, çünkü mükemmeli ararlar. böyle olunca sürekli biraz eksiktirler.
her şeyin ilerisini düşünürler, oluşabilecek yanlışların bilincindedirler.
bütün bunlar düşünüldüğünde mutsuzluğa daha yatkın, depresyonun daha içinde olurlar.
bu durumu açıklayan söz için; (bkz: cehalet mutluluktur)
devamını gör...
çaya şeker atmadan içen kişi
atomu parçalamış gibi bir havası vardır. özellikle belirtir ortamlarda. çaya şeker atmıyorum ya ben. atmayınca tadını anlıyor insan gibi lafları vardır.
devamını gör...
selahattin demirtaş
en buyuk hobisi daga cikmak, en buyuk hayali ülkeyi bölmek, en buyuk yetenegi magdur edebiyati yapmak, en buyuk idolu ise abdullah ocalan olan kisi olur kendileri...
devamını gör...
exxen
başarısız olacağını düşündüğüm platformdur. zaten hali hazırda birçok insan, çeşitli platformlara ücretli mukabilinde abone olmuşken; en iddialı içeriği tolgshow olan, (ki son dönemleri sadece kırbaç ve erotik shop esprileriye geçen program oldu maalesef) bir platformun ayakta kalması zor gibi. konuşanlar çok tuttu evet ama bunlar gelip geçici etkiler gibi geliyor. ali biçim ve mesutcan ve enes'i izlemem için üstüne para almam lazım. ya da aleyna tilki'nin başrolde olduğu bir diziyi izlemek için. bir ülkede hiç mi düzgün bir yenilik, bir haber, bir proje olmaz arkadaşım, hep saçma sapan, anlamsız, bomboş projeler. vasat bile değil.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının utandıran zevkleri
kore dizileri. netflix izlemeye devam et listem açığa çıksa utançtan ölebilirim.
devamını gör...
cemil meriç
her allah'ın günü kulaklarını çınlattığım yazar, fikir işçisi.
henüz lise çağında tanıştım kendisiyle. bu ülke isimli eserindeki diliyle beni kendisine hayran bırakmıştı. zamanla mağaradakiler, umrandan uygarlığa ile okumaya devam ettim. lise son sınıfta türk edebiyatı dersime giren çok muhterem hanımefendi henüz o günler üç eserini okuduğumu söylediğimde çok şaşırmıştı, ne varsa şaşıracak, ben sadece bu ülkesini okudum, onu da zorla okudum demişti, yazık.
cemil meriç azılı bir gomünisttir. öyle böyle değil. ta ki mahkeme salonunda ümitsizlikten doğan bir isyan ile, bir nevi meydan okuyuş tavrıyla, yalnızlık içinde bir şey olmak ihtiyacıyla marksistim diye haykırırken o güne kadar hiç bir işçinin, emekçinin elini tutmadığını fark edene kadar. bütün bir hayatı okumakla geçer. gözlerinin bozulması her ne kadar çok okumasından olsa da âmâ olmasının sebebi merdivenden düşmesidir.
kendisine bu eserleri yazmasını sağlayan şey ne çok okuması, ne de başka bir şey. tek bir sebebi var: itidal
seneler geçmiş mahkeme salonunda ebeveynlerinin ilgisizliği yüzünden ev eşyalarına zarar veren çocuk gibi marksist olduğunu haykıran cemil meriç hayatın getirdiklerini bir buz dağı gibi karşılamıştır. ne yaşadığı ekonomik sıkıntılar, ne sağlık sorunları... seneler onu olup biten her şeye gülüp geçecek birisi yapmıştır.
cemil meriç zamanla gençlik heveslerinden arınmış, kendisini iyice okumaya vermiş, tercüme işleri ile geçimini sağlamaya çalışmıştır. atilla ilhan ile olan mektuplaşmalarından öğreniyoruz ki eserlerinin sağcı yayınevi olan ötüken'den çıkmasından kendisi de pek hoşnut olmasa gerek. neden ötüken sorusuna ise bugün hâlâ geçerliliğini korur gibi karşılık veriyor, solcuların kendisini anlamadığını, eserlerini basmak istemediklerini söylüyor. gel gelelim, bugün hâlâ kimse kendisini anlayabilmiş değil. derdiyle dertlenebilmiş değil.
cemil meriç, karşısındakini anlamaya çalışan birisi. sokrates gibi abidik gubudik sorular sorarak karşısındakini kendi düşüncesini kabul etmeye zorlamıyor. dinliyor, dinliyor, dinliyor... seninki dert mi arkadaş, benim dünyam karardı demiyor dinliyor. kalemi eline alınca karşısındakini, ele aldığı konuları incitmeden, bir çocuğa nasihat eder gibi kendi içinden gelenleri anlatıyor. bunu anlatırken yeri geliyor sayfalar dolusu izah edilebilecek şeyleri bir cümlede izah edebiliyor.
gel gelelim, kendimi bildim bileli, milliyetçi birisi olmama rağmen türkiye'den gitmek istedim. elimde imkan olmasına rağmen gitmedim, gidemedim. ne bileyim... charles baudelaire'in dediği gibi belki de nerede değilsem orada mutlu olacağımı düşündüm. yaşım kaç oldu hâlâ bu ülkede bir şeylerin düzeleceğine dair zerre miktarı ümidim yok ancak kendisinin bir sözü beni burada tuttu: vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını “yaşanmaz”laştıranlardır.
bilmiyorum, bazen keşke kendisini tanımasaydım diyorum, bu söz mıh gibi aklımın bir köşesinde yer etmemiş olsaydı diyorum.
henüz lise çağında tanıştım kendisiyle. bu ülke isimli eserindeki diliyle beni kendisine hayran bırakmıştı. zamanla mağaradakiler, umrandan uygarlığa ile okumaya devam ettim. lise son sınıfta türk edebiyatı dersime giren çok muhterem hanımefendi henüz o günler üç eserini okuduğumu söylediğimde çok şaşırmıştı, ne varsa şaşıracak, ben sadece bu ülkesini okudum, onu da zorla okudum demişti, yazık.
cemil meriç azılı bir gomünisttir. öyle böyle değil. ta ki mahkeme salonunda ümitsizlikten doğan bir isyan ile, bir nevi meydan okuyuş tavrıyla, yalnızlık içinde bir şey olmak ihtiyacıyla marksistim diye haykırırken o güne kadar hiç bir işçinin, emekçinin elini tutmadığını fark edene kadar. bütün bir hayatı okumakla geçer. gözlerinin bozulması her ne kadar çok okumasından olsa da âmâ olmasının sebebi merdivenden düşmesidir.
kendisine bu eserleri yazmasını sağlayan şey ne çok okuması, ne de başka bir şey. tek bir sebebi var: itidal
seneler geçmiş mahkeme salonunda ebeveynlerinin ilgisizliği yüzünden ev eşyalarına zarar veren çocuk gibi marksist olduğunu haykıran cemil meriç hayatın getirdiklerini bir buz dağı gibi karşılamıştır. ne yaşadığı ekonomik sıkıntılar, ne sağlık sorunları... seneler onu olup biten her şeye gülüp geçecek birisi yapmıştır.
cemil meriç zamanla gençlik heveslerinden arınmış, kendisini iyice okumaya vermiş, tercüme işleri ile geçimini sağlamaya çalışmıştır. atilla ilhan ile olan mektuplaşmalarından öğreniyoruz ki eserlerinin sağcı yayınevi olan ötüken'den çıkmasından kendisi de pek hoşnut olmasa gerek. neden ötüken sorusuna ise bugün hâlâ geçerliliğini korur gibi karşılık veriyor, solcuların kendisini anlamadığını, eserlerini basmak istemediklerini söylüyor. gel gelelim, bugün hâlâ kimse kendisini anlayabilmiş değil. derdiyle dertlenebilmiş değil.
cemil meriç, karşısındakini anlamaya çalışan birisi. sokrates gibi abidik gubudik sorular sorarak karşısındakini kendi düşüncesini kabul etmeye zorlamıyor. dinliyor, dinliyor, dinliyor... seninki dert mi arkadaş, benim dünyam karardı demiyor dinliyor. kalemi eline alınca karşısındakini, ele aldığı konuları incitmeden, bir çocuğa nasihat eder gibi kendi içinden gelenleri anlatıyor. bunu anlatırken yeri geliyor sayfalar dolusu izah edilebilecek şeyleri bir cümlede izah edebiliyor.
gel gelelim, kendimi bildim bileli, milliyetçi birisi olmama rağmen türkiye'den gitmek istedim. elimde imkan olmasına rağmen gitmedim, gidemedim. ne bileyim... charles baudelaire'in dediği gibi belki de nerede değilsem orada mutlu olacağımı düşündüm. yaşım kaç oldu hâlâ bu ülkede bir şeylerin düzeleceğine dair zerre miktarı ümidim yok ancak kendisinin bir sözü beni burada tuttu: vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını “yaşanmaz”laştıranlardır.
bilmiyorum, bazen keşke kendisini tanımasaydım diyorum, bu söz mıh gibi aklımın bir köşesinde yer etmemiş olsaydı diyorum.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
için temiz olmadıktan sonra
hacı hoca olmuşsun, kaç para!
hırka, tespih, post, seccade güzel,
ama tanrı kanar mı bunlara?
ömer hayyam
hacı hoca olmuşsun, kaç para!
hırka, tespih, post, seccade güzel,
ama tanrı kanar mı bunlara?
ömer hayyam
devamını gör...
ağladıktan sonra gelen sakinlik
ağız dolusu küfür ve ya içten gelen bir bedduayı beraberinde getirir. sonra bir müzik açar ya da plan yaparsiniz. planlar çoğu zaman bir halta yaramaz ama müzik her zaman iyi gelir.
devamını gör...
ustalık gerektiren kafaya takmama sanatı
--- alıntı ---
ben sonuca aşıktım, sahnedeki görüntüme, haykıran insanlara, sallanan bedenime, yüreğimdeki her şeyi söylediğim şarkıya dökmeye; ama sürece aşık değildim. bu nedenle de art arda başarısız oldum.
--- alıntı ------ alıntı ---
bir probleme takılıp kalırsanız, oturup da düşünmeyin, üzerinde çalışmaya başlayın. ne yaptığınızı bilmeseniz bile, sadece üzerinde çalıştığınız için zamanla doğru fikirler aklınıza gelecektir
--- alıntı ---
ben sonuca aşıktım, sahnedeki görüntüme, haykıran insanlara, sallanan bedenime, yüreğimdeki her şeyi söylediğim şarkıya dökmeye; ama sürece aşık değildim. bu nedenle de art arda başarısız oldum.
--- alıntı ------ alıntı ---
bir probleme takılıp kalırsanız, oturup da düşünmeyin, üzerinde çalışmaya başlayın. ne yaptığınızı bilmeseniz bile, sadece üzerinde çalıştığınız için zamanla doğru fikirler aklınıza gelecektir
--- alıntı ---
devamını gör...
kafa sözlük'ün 100 günü doldurması
demek ki istenirse, temiz, küfürsüz, maç siz, fantazi siz, sapık siz, bir sözlük olabilirmiş.
nice yüz yıllara, hep beraber demiyorum, şahsen o kadar yıl yaşamak istemem.
ama sözlük için nice yüz yıllara, bütün dostlar ile.
nice yüz yıllara, hep beraber demiyorum, şahsen o kadar yıl yaşamak istemem.
ama sözlük için nice yüz yıllara, bütün dostlar ile.
devamını gör...
