insanlığı yok et butonu
önüme verseler hiç çekinmem basarım ama yanlışlıkla oldu elim kaydı tüh demeyide ihmal etmem.sonuçta bayağı kafa göz dalma durumu söz konusu çaktırmamak lazım.
devamını gör...
ur-nammu
ur-namma olarak da bilinen, yeni sümer imparatorluğu kralı. günümüze ulaşan en eski yazılı hukuk metni olan ur-nammu kanunlarının sahibidir anlaşılacağı üzere. gerçi bazı tarihçiler bu kanunların ur-nammu'nun oğlu şulgi'ye ait olduğunu söyler. yine de bu pek fazla kabul edilmez. yani ur-nammu da şöhretini bu kanunların geçtiği tablete borçludur aslında. bilinen en büyük başarısı bir nevi yeni devlet kurmuş olmasıdır. çünkü eski devlet düzenini falan hepten değiştirmiş, yeni kanunlar koymuş, fetihler yapmıştır. ur köpek demek olup, ur-nammu/namma, nammu/namma'nın köpeği demektir. bu muhtemelen bir nevi tanrıya olan sadakati simgeler. nammu/namma, günümüzde neredeyse unutulmuş bir sümer mitolojisi tanrıçasıdır. sümer krallar listesi isimli antik metne göre, ur-nammu, 18 yıl boyunca hüküm sürmüştür.
ur-nammu, kendisini sadece sümer kralı değil, bunun yanı sıra akad kralı olarak da tanımlardı. ur zigguratının yapımından da sorumluydu. fakat bu zigguratın inşasını oğlu şulgi tamamladı. ayrıca bu şulgi'nin bilinen en büyük başarılarından biridir. ur-nammu dindar bir kraldı, halk kendisine hayrandı. bundan olsa gerek, öldükten sonra tanrılaştırıldı.
ayrıca alttaki resimde, ur-nammu dönemine ait bir tablet görülüyor. 4000 yıl önce bir köpek, muhtemelen kazayla daha kurumamış olan tabletin üzerinden geçince, ayak izleri tablette kalmış ve günümüze kadar gelmiş.
ur-nammu, kendisini sadece sümer kralı değil, bunun yanı sıra akad kralı olarak da tanımlardı. ur zigguratının yapımından da sorumluydu. fakat bu zigguratın inşasını oğlu şulgi tamamladı. ayrıca bu şulgi'nin bilinen en büyük başarılarından biridir. ur-nammu dindar bir kraldı, halk kendisine hayrandı. bundan olsa gerek, öldükten sonra tanrılaştırıldı.
ayrıca alttaki resimde, ur-nammu dönemine ait bir tablet görülüyor. 4000 yıl önce bir köpek, muhtemelen kazayla daha kurumamış olan tabletin üzerinden geçince, ayak izleri tablette kalmış ve günümüze kadar gelmiş.

devamını gör...
psikologların aşırı ücret talep etmesi
bir b.ka çare oldukları da yok. üç - beş tane düşündürücü cümle ezberlemişler, habire onları söyleyip duruyorlar. psikiyatristlerin de tek numarası ilaç yazabilmeleri. onlarda da iş yok... düşünce tarzınızda bir sorun olduğunu düşünüyorsanız, tavsiyem odur ki, açın felsefe kitapları okuyun.
devamını gör...
erkek kadın ayrımı yapmayan insan
cinsiyetçi olmayan insandır. insanı cinsiyetine göre değil de insanlığına göre değerlendirir.
devamını gör...
depresyon belirtileri
kendinizi çekyattan atasınız geliyorsa bu bir depresyon belirtisidir.*
devamını gör...
bilgi arttıkça azalan şeyler
tahammül seviyesinin düşmesidir. uff kimlerle muhatap oluyoruz ulan kısmına geldiğiniz an bitmişsinizdir. başka bir çevreye gitme vakti gelmiştir.
devamını gör...
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
kadınların makyaj yapıp erkeklerin yapmaması ya da kıyafetler konusunda kadınların etek vs. giyip erkeklerin giymemesi.
devamını gör...
sözlükte artan cinsellik ve troll başlıkları
sözlüğün yavaş yavaş kalabalıklaştığını gösteren olumlu bir harekettir.
rica ediyorum kafanıza takmayın bu tür başlıkları çünkü hallolacak bir durum değil bu.
hiç bir sözlük bunun önüne geçemez imkansız.
o yüzden sevinmek gerekiyor.
rica ediyorum kafanıza takmayın bu tür başlıkları çünkü hallolacak bir durum değil bu.
hiç bir sözlük bunun önüne geçemez imkansız.
o yüzden sevinmek gerekiyor.
devamını gör...
normal sözlük bir insan olsa kim olurdu sorunsalı
teoman. hayattan bezmiş ,üzerine gidersen atarlı giderli, gitmezsen sakin, sevimli. biraz gizemli bu yüzden merak uyandıran biri. kimi zaman olgun bilgili kimi zaman tam bir serseri..
devamını gör...
güne bir söz bırak
her insan sevgiye layık değildir.
sigmund freud
en ağır yükü istiyordun kendin için ve sonunda kendini buldun.
friedrich nietzsche
sigmund freud
en ağır yükü istiyordun kendin için ve sonunda kendini buldun.
friedrich nietzsche
devamını gör...
sonsuz yaşama sahip olunsa yapılacak şeyler
sonsuz yaşamı isteyecek kadar hayati bu kadar seviyo musunuz gerçekten
devamını gör...
arkadaşsız kalmak
pandemi öncesi 10 kişi civarı hemen hemen ayda 2 kere istiklâl'de buluşup sabaha kadar eğlenirdik. ama maalesef dağıldık gittik. bana bir çöküntü yaşattı açıkçası. arkadaşsızlık zor gerçekten, hele ki benim gibi sokakta büyüyenler için çok zor.
devamını gör...
keçileri kaçırmak
dağda keçilerini otlatan bir çoban, öğlen bir ağacın altında uyuyakalmış. uyandığında keçileri otlakta bulamamış. çoban, her yeri aramış ama keçileri bir türlü bulamamış. kendi kendine: " ben şimdi ne yapacağım, keçilerin sahibine ne diyeceğim, beni öldürür, nerde bu keçiler, bulamazsam ne yaparım" diye konuşuyormuş. önüne gelene "keçileri kaçırdım, ne yapacağım ben" diyormuş. çobanın halini gören köylüler de keçileri aramaya başlamış.
çobanın keçileri ise bir mağaraya girmiş su içip serinledikten sonra çobanın onları otlattığı yere geri dönüp otlamaya başlamışlar. köylüler sürüyü yerinde görünce şaşırmış, saymışlar keçilerin hepsi de tam. ortada bir sorun olmadığını gören köylüler, çobanın aklını oynattığını düşünmüşler. işte bu deyimin çıkış noktası da bu olaydır.
çobanın keçileri ise bir mağaraya girmiş su içip serinledikten sonra çobanın onları otlattığı yere geri dönüp otlamaya başlamışlar. köylüler sürüyü yerinde görünce şaşırmış, saymışlar keçilerin hepsi de tam. ortada bir sorun olmadığını gören köylüler, çobanın aklını oynattığını düşünmüşler. işte bu deyimin çıkış noktası da bu olaydır.
devamını gör...
europa universalis 4
yaklaşık 380 saat oynadığım bir oyundur kendileri. bu saatleri gerçekten zevk alarak geçirdiğimi söylemek istiyorum ama oyunda bazı şeyler var ki beni hafiften oyunu bırakmaya itti. uzun bir süredir de oynamadım.
1- tekrar etme:
oyunda başınıza gelebilecek iki tane şey var, ya küçük bir ülke alır ve onu büyütürsünüz ya da büyük bir ülke alır onu daha da büyütürsünüz. bu oyunda asla küçülme yok. büyüdükçe sadece güçleniyorsunuz. tek kısıt hızlı büyümemeniz. aldığınız yerleri core yaparsanız ve koalisyon yemezseniz sıkıntı yok. bu, gerçekçiliğe çok büyük bir darbe. tamam bu bir oyun ama bence bu konuda gerçeğe biraz daha benzemeliydi. büyük ülkeler büyümekle ilgili sıkıntılar yaşasaydı. bu oyuna göre belli bir büyüklüğe ulaşan her ülke tüm dünyayı fethetmeliydi. bu özelliği hiç sevmedim. büyük ülkeler neden çöker kısmını hiç anlatmamış ve bu da oyunun zevkini almış. bu oyunda sadece büyümek var. bu yüzden de belli bir yerden sonra sıkıyor ve rakibiniz kalmıyor. işte, bu sıkıcı kısma ne zaman ulaşacağınız ilk başta aldığınız ülke ile alakalı. keşke ülke büyüdükçe bu sefer de onu dağılmadan tutmaya çalışmakla uğraşabilsek ama ne yazık ki böyle bir şey yok.
2- bilime ulaşma:
osmanlı alıyorum, biraz para veriyorum cebimden ve şak! artık rönesanstayız. biraz zaman geçiyor ve ben para biriktiriyorum, sonra vakti geliyor ve şak! artık osmanlı reformu da yaşıyor. 1800lere gelmeden osmanlı aydınlanmayı bile yaşıyor. böyle bir şey yok. bilime bu kadar kolay ulaşmak aşırı sıkıcı olmuş. avrupa ile oynarken tamam ama avrupa dışında oynarken bilimin yayılmasını beğenmedim. osmanlı ile yıllar boyunca bilimden nasipleneceğiz diye kıvranmalı, bu sırada da elimizdekileri korumak için çaba sarf etmeliydik. peki oyunda olan ne? para ver bilimi al ve genişlemeye devam et. daha çok genişleyip daha çok para kazan ve bilim gelirse al. bunun çözümü de yeni teknolojilerle açılan birimleri daha güçsüz yapmak değil, osmanlı'nın institution almasını bir şekilde zorlaştırmak. ben şahsen osmanlıyı belli bir yere getirip sonra avrupadan geri kalmamak için uğraşmayı tercih ederim ama oyunda öyle değil. hindistanda bile biraz mana yatırıp institution alabiliyorsunuz. öh yani.
3- oyunun bizi tarihsel olmaya zorlaması:
bu aslında bir zorunluluk değil ama yine de verdiği avantajlar o kadar yüksek ki insan mecburen iyi oynamak için tarihsel devam etmek zorunda kalıyor. yani zamanında osmanlı padişahları durum onu gerektirdiği için belli yerleri fethetmiş ama ben oyunu oynarken aynı şartlar oluşmuyor ki o zaman neden bana aynı sıra ile belli yerleri fethetmemi gerektiren görevler veriyorsun? sanki illa tarihteki aynı sıra ile devam etmem gerekiyor. sandbox olmasını ve görev ağaçlarının hiç olmamasını tercih ederdim veya olacaksa bile tarihteki sıra ile olmamasını isterdim. sonuçta zamanında o yeri fetheden kişi kendi zamanına göre uygun görmüş ama bu oyunda şartlar farklı her şey farklı ben niye o zamanki ile aynı şeyi yapmaya uğraşayım? sevemedim bu özelliği de.
4- poplar olmaması:
oyunda bilimi ve teknolojiyi bulmak krala bu kadar dayanmamalı. aksine, victoria 2 gibi poplar (population, şehirde yaşayan insanlar) olmalı her şehirde yaşayan ve bunlar bilim üretmeli ama eğer bu olmuyorsa da şehir şehir bölünmeli. şimdiki halinde teknolojileri sanki kralım buluyormuş gibi oluyor. oyun mana puanlarına fazla bağlı. bence bu da değişmeli. kral salak olursa ülke şak diye çöküyor, iyi olursa hemen şahlanıyor. böyle deyince gerçekçi oldu mu evet ama iyi kralların ülkeyi şahlandırması bu oyundaki ile aynı sebeplerden dolayı değil.
1- tekrar etme:
oyunda başınıza gelebilecek iki tane şey var, ya küçük bir ülke alır ve onu büyütürsünüz ya da büyük bir ülke alır onu daha da büyütürsünüz. bu oyunda asla küçülme yok. büyüdükçe sadece güçleniyorsunuz. tek kısıt hızlı büyümemeniz. aldığınız yerleri core yaparsanız ve koalisyon yemezseniz sıkıntı yok. bu, gerçekçiliğe çok büyük bir darbe. tamam bu bir oyun ama bence bu konuda gerçeğe biraz daha benzemeliydi. büyük ülkeler büyümekle ilgili sıkıntılar yaşasaydı. bu oyuna göre belli bir büyüklüğe ulaşan her ülke tüm dünyayı fethetmeliydi. bu özelliği hiç sevmedim. büyük ülkeler neden çöker kısmını hiç anlatmamış ve bu da oyunun zevkini almış. bu oyunda sadece büyümek var. bu yüzden de belli bir yerden sonra sıkıyor ve rakibiniz kalmıyor. işte, bu sıkıcı kısma ne zaman ulaşacağınız ilk başta aldığınız ülke ile alakalı. keşke ülke büyüdükçe bu sefer de onu dağılmadan tutmaya çalışmakla uğraşabilsek ama ne yazık ki böyle bir şey yok.
2- bilime ulaşma:
osmanlı alıyorum, biraz para veriyorum cebimden ve şak! artık rönesanstayız. biraz zaman geçiyor ve ben para biriktiriyorum, sonra vakti geliyor ve şak! artık osmanlı reformu da yaşıyor. 1800lere gelmeden osmanlı aydınlanmayı bile yaşıyor. böyle bir şey yok. bilime bu kadar kolay ulaşmak aşırı sıkıcı olmuş. avrupa ile oynarken tamam ama avrupa dışında oynarken bilimin yayılmasını beğenmedim. osmanlı ile yıllar boyunca bilimden nasipleneceğiz diye kıvranmalı, bu sırada da elimizdekileri korumak için çaba sarf etmeliydik. peki oyunda olan ne? para ver bilimi al ve genişlemeye devam et. daha çok genişleyip daha çok para kazan ve bilim gelirse al. bunun çözümü de yeni teknolojilerle açılan birimleri daha güçsüz yapmak değil, osmanlı'nın institution almasını bir şekilde zorlaştırmak. ben şahsen osmanlıyı belli bir yere getirip sonra avrupadan geri kalmamak için uğraşmayı tercih ederim ama oyunda öyle değil. hindistanda bile biraz mana yatırıp institution alabiliyorsunuz. öh yani.
3- oyunun bizi tarihsel olmaya zorlaması:
bu aslında bir zorunluluk değil ama yine de verdiği avantajlar o kadar yüksek ki insan mecburen iyi oynamak için tarihsel devam etmek zorunda kalıyor. yani zamanında osmanlı padişahları durum onu gerektirdiği için belli yerleri fethetmiş ama ben oyunu oynarken aynı şartlar oluşmuyor ki o zaman neden bana aynı sıra ile belli yerleri fethetmemi gerektiren görevler veriyorsun? sanki illa tarihteki aynı sıra ile devam etmem gerekiyor. sandbox olmasını ve görev ağaçlarının hiç olmamasını tercih ederdim veya olacaksa bile tarihteki sıra ile olmamasını isterdim. sonuçta zamanında o yeri fetheden kişi kendi zamanına göre uygun görmüş ama bu oyunda şartlar farklı her şey farklı ben niye o zamanki ile aynı şeyi yapmaya uğraşayım? sevemedim bu özelliği de.
4- poplar olmaması:
oyunda bilimi ve teknolojiyi bulmak krala bu kadar dayanmamalı. aksine, victoria 2 gibi poplar (population, şehirde yaşayan insanlar) olmalı her şehirde yaşayan ve bunlar bilim üretmeli ama eğer bu olmuyorsa da şehir şehir bölünmeli. şimdiki halinde teknolojileri sanki kralım buluyormuş gibi oluyor. oyun mana puanlarına fazla bağlı. bence bu da değişmeli. kral salak olursa ülke şak diye çöküyor, iyi olursa hemen şahlanıyor. böyle deyince gerçekçi oldu mu evet ama iyi kralların ülkeyi şahlandırması bu oyundaki ile aynı sebeplerden dolayı değil.
devamını gör...
32 yaş sendromu
sendromsuz nazsız niyazsız gidecem bu dünyadan.
ne çocukluk sendromum oldu ne ergenlik ne de 32 yaş.
pazartesi sendromum bile yok.
hayat size güzel.
her dakka sendrom icat et dur.
ne çocukluk sendromum oldu ne ergenlik ne de 32 yaş.
pazartesi sendromum bile yok.
hayat size güzel.
her dakka sendrom icat et dur.
devamını gör...
orhan veli dizeleri
ilk yemişini bu sene verdi,
kızılcık,
üç tane;
bir daha seneye beş tane verir;
ömür çok,
bekleriz;
ne çıkar?
ilâhi kızılcık!
devamını gör...
rıkofka
1924 yılının sonlarına doğru üretimine başlanan ve 30 derece alkol içeren bir sovyet votkasının ismidir.
çar ikinci nikolay tarafından savaş zamanında konulan votka yasağını devrimden sonra da devam ettiren bolşevikler 1924 yılında bu yasağı otuz derecelik bir içkiyle de olsa kaldırmış oldu.
(bkz: köpek kalbi (kitap)).
çar ikinci nikolay tarafından savaş zamanında konulan votka yasağını devrimden sonra da devam ettiren bolşevikler 1924 yılında bu yasağı otuz derecelik bir içkiyle de olsa kaldırmış oldu.
(bkz: köpek kalbi (kitap)).
devamını gör...