penis çiçek açmış yaz mı geleeceeeek,
gönül bu sevdadan vaz mı geçeceeek.

(bkz: serbest çağrışım)
devamını gör...

m. ö bile insanların harır harır bilimle uğraştığını, dünyanın yuvarlak olduğunu keşfettiğini, güneşin ne kadar uzakta olduğunu hesaplayan kanıtların bulunması, m.s 7. yyda gerçekleştiğine inanılan bir olgunun hiçbir bilimsel veya tarihi kaynakta geçmemesi olağanüstü şüphelidir. evet, inanç meselesine girersek bir tanrının olduğuna inanırsak bu olayın sadece bir kesimin görmesi için eyleme konulduğunu, diğerlerinin görmemesi için tanrısal bir gücün müdahele ettiğini söyleyebiliriz. ben de derim ki; o inanmıyorsa, onlar inanmıyorsa neden somut bir kanıtı onlara peygamber vasıtasıyla gösterdin de başka insanların senin varlığına inanması için gerekli olan o mücizeyi görmesine engel oldun. kuntu kenze hadisine göre bilinmek istenen bir tanrı bunu somut olarak çok kolay başarabilecekken neden inanmalarını ister de bilmelerini istemez.
devamını gör...

bu psikoloji, kişisel gelişim konuları beni bayağı sarıyor, hatta o kadar çok video izledim ki bir ara kafam çorba olmuştu ama sonuçta bir derdi olmayan durduk yere böyle videolar izlemezdi. benim de bir derdim vardı, bir türlü duygularımı yönetemiyordum. kimi zaman access consciousness (bilince erişim) araçlarıyla çalıştım, kimi zaman şemalarla baş etme kartları hazırladım, hatta onları ses kaydı yapıp dinledim, kimi zaman subliminal telkinlerle çekirdek inançlardan kurtulmaya çalıştım, kimi zaman olumlamalar yaptım. eğitimlerini aldığım nlp, eft, sedona, hooponono gibi araçlar kullandım. bilişsel terapi, nefes terapi, mindfulness derken işin özü, içinde bulunduğum döngüden çıkmak için denemediğim yol kalmadı. ama sanki hep başa dönüyordum, niye böyleydi? niye tüm duygularım yüzeye çıkmıştı ve beni rahatsız edip duruyorlardı? yine bir gün takip ettiğim bir uzman, "almadığım eğitim kalmadı, yine de dönüşemiyorum" diye bir video çekmiş. hah tamam dedim bu beni anlatıyor. "zamanında yüzleşmekten korktuğunuz duygular, şimdi yüzeye çıktı, çünkü artık güçlüsünüz, elinizde onlarla baş edecek araçlar var, onları kullanın, ilerleyin, belli bir süre böyle gidecek, başa dönmüyorsunuz böyle böyle o duygularla yüzleşerek ilerliyorsunuz" dedi. "tamam şimdi oldu" dedim, yolun neresinde olduğunu bilmek önemli.. en azından yaşadıklarımı anlamlandırmak açısından bu duyduklarım çok iyi geldi bana zira başa dönmeye niyetim yok.. aslında başa dönmek diye bir şey de yok, insan bir konuda farkındalık kazandığında zaten istese de hiçbir zaman eskisi gibi olamıyor, sadece o öğrendiklerini idrak edip davranışlara dönüşmesi zaman alıyor, bu süreçte sabırlı olmak en güzeli... artık kendimi yargılamıyorum, kendime karşı sabırlıyım zira çok uzun bir yoldan geldim, biraz dinlenip nasıl olsa yine devam ederim yoluma...
devamını gör...

ajda pekkan'ın, paşabahçe'den kendi adına özel çıkarttığı bardak.
kendisi, beykoz korusu taraflarına yürüyüşe çıkarken yol üstünde bulunan paşabahçe' ye uğrarmış. bardakları inceler, orada güzel vakit geçirirmiş. bir ziyaretinde oranın müdürüne evine almak için normal ince belli çay bardağının biraz büyük olanını istemiş. sebep olarak da normal bardaktaki çayın kendisini tatmin etmediğini, bardakları küçük bulduğunu göstermiş. o zamanın bardakları da standart o boylarda. müdürden böyle bir bardaktan 10 tane kadar özel sipariş üretmelerini istemiş. tabi, müdürden sayıca az bardağın üretilemeyeceği, en az 5 koli üretilebileceği yanıtını almış. o da 20'şer koliden 100 bardak yapıyor. o da mecburen kabul etmiş. üretilen ve fazla gelen bardakları da eş, dost, konu komşuya hediye etmiş. böyle olunca da her gelen giden bardağa ajda bardağı ismini vermiş. daha sonra bardaklar ünlenince paşabahçe tarafından piyasaya ajda pekkan bardağı ismiyle sürülmüş
o zamanlar şarkıcı isim hakkı, telif hakkı, patent gibi başvuruda bulunmamış. o dönemin telif konusu, bugün gibi de değil. belli bir zaman sonra fabrika, o bardaklardan 50 bin liranın üzerinde bir ciro elde etmiş. sonradan da patent konusu ortaya çıkınca fabrika, telif sorunu çıkmasın diyerek bardakların ismini aida bardağı olarak değiştirmiş. bu bardak isimleri konusunda iki ya da üç çeşit söylenti oluşmuştu. bu işin aslını sanatçı, kendisi açıklığa kavuşturdu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

madem adı türkiye insan hakları ve eşitlik kurumu, pedofiliyi savunana kadar mevcut düzendeki haksızlıkları, hukuksuzlukları düzeltselermiş. hepsi aynı zihniyetin laciverti. nefret ediyorum.
devamını gör...

kazım koyuncu'nun 2004 yılında çıkardığı 2. ve ne yazık ki son kasedi olan hayde de yer alan trabzonspor sevgisi için trabzonspor marşı diye yaptığı şarkı.
maçların olmazsa olmaz şarkısı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yoktur. her insana göre farklılık gösterir. zaten olayın güzelliği de buradadır. dünyanın öteki ucundaki bir insanın sevgi tanımıyla senin sevgi tanımın farklıdır.
ama aynı şeyleri hissedersin aynı mutlulukları aynı hüzünleri yaşarsın.
yazar şöyle diyor.
sevgi tırmananları birbirine bağlayan bir halattı. biri düşerse diğerinin hayatta kalması için halatın kesilmesi gerekiyordu . ancak sevgi, kesilmeyecek kadar kalın bir halattı ve sonunda herkes düşerdi. aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker.
devamını gör...

bir imza ile başlayan bir sürecin başka bir imza ile sona ermesidir. abartmamak lâzımdır.
devamını gör...

ben de sevdiğim kızın adını dövme yaptırdım ne var bunda... kızımın adını dövme yaptırmak için sizden onay mı almam gerekiyordu.
devamını gör...

gelecekte bir gün gerçekleşecek olan zirve.

yerlerimizi alalım hanımlar ve beyler.

edit: zaten özal ya da gazipaşa dışında olmaması gereken zirve.
devamını gör...

tek taraflı bakış açısının insanı çok yanlış yerlere götüreceğini görmek istemeyenlerin ısrarcı olduğu konu. şöyle ki;

bir insanın bir başka insanı tercih etmekteki motivasyonunu bilmeden bu konular üzerinde konuşamazsınız. melek gibi görünüp sonradan psikopat çıkanları bir kenara bırakıyorum. onu anlamak mümkün olmayabilir (ki bazı psikologlar da bunu onaylıyor. bazıları kendilerini iyi saklar, anlayamazsınız.)

öncelikle, dışarıdan bakıldığında "ne salak kadınlar var! gitmiş bile bile lades demiş" dediğiniz kadınların hatırı sayılır bir kısmı hibristofiliden muzdarip. illa ki tıklayıp da okumaya üşenenler olacaktır. hibristofili, suç geçmişi olan insana karşı duyulan istek hastalığıdır.

---caps on---
bu bir hastalık
---caps off---

doğuştan kanser olan çocuklara "oh olmuş!" demek gibi bir şeydir bu kadınlara "o da doğru adam seçseymiş. başına geleni hak etmiş" demek. bunların tedavi edilmesi gerek.

***

gelelim gece hayatında çalışan kadınlara. bu kadınların zaten efendi adam tercih etmek gibi bir şansı yok gibi bir şey. o alemde takılan efendi erkek diye bir şey büyük ihtimalle olmadığı gibi, o alemde takılmayıp da o kadına namussuz gözüyle bakmadan sahip çıkacak efendi erkek de hemen hemen yok gibidir. o kadınlar, birilerinin korumasına muhtaç oldukları ortamlarda çalıştıklarından, önlerine gelen herhangi birine "evet" demek durumunda kalabilirler. bulabilecekleri en iyi seçenek "daha az belalı" olandır ki öyle alemlerde de bu aslında "iyi bir şey değildir".

***

üçüncü grup, yaşı ve tecrübe eksiliği nedeniyle başına gelecekleri kestiremeyen, doğru kararlar verebildiğini zanneden ergenlik dönemindeki kızlardır. o dönemde kızlar da erkekler de son derece dengesiz olabilir gönül işleri konusunda ve hemen hemen her konuda. burunlarının dikine giderler. evden kaçanların başına neler neler geldiğini gördükleri halde evden kaçarlar mesela çünkü kafaları, aynı şeyin kendi başlarına da gelebileceğine basmaz. "ben farklıyım" ya da "bana kıyamaz" gibi aptalca düşüncelerle kendilerini kandırırlar. bunlar daha sadece birer çocuktur. kimilerinin vücudu çok gelişmiş olabilir ama kafaları henüz reşit olmamıştır. 10 yaşında bir çocuğu nasıl bazı şeylerden sorumlu tutup ona ceza kesmez, ailesini suçlarsınız, bu kızların durumu da odur. onları yetiştiren ailededir sorumluluk.

***

son grup, ailesinin zoruyla evlendirilenler. bunlar kocalarının ne halt olduğunu görse bile ailenin baskısı nedeniyle o evliliklere mecbur kalıyorlar. bir gün boşanmaya kalktıklarında da sırf bunu istediler diye öldürülüyorlar.

***

geriye kaldı sizin "bile bile tercih etmiş" dediğiniz kadınlar ki bunların sayısı yukarıdaki grubun toplamından büyük ihtimalle çok daha az.

bu nedenlerledir ki insanları tercihleri yüzünden suçlamadan önce o insanların içinde bulundukları koşulları bilmek ve sonrasında da her yanlış tercih yapanın ölümü hak etmediğini anlamak gerekir.

burada yazanların hepsi hatasız, suçsuz, günahsız mı? ilk hatanızda "hata yaptın" diye öldürülmek ister miydiniz? o kadınlar da istemezdi. ne kendi aileleri, ne devlet tarafından korunmuşlar ve birilerinin kucağına itilmişler diye cezaları bu kadar ağır olmamalıydı.
devamını gör...

beyaz-gemilerde talim var.
devamını gör...

olağanüstü güzel bir filmdir ve bazen birçok hayatı kısacık bir replik ile anlatır.

devamını gör...

ayak parmaklarınızın şekli atalarınız hakkında fikir verebilir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ingiliz şarkıcı, "fifty shades of grey" filminde çalan love me like you do isimli parçasıyla çıkış yaşamıştır ama patlaması ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan parça için burn demek yanlış olmaz diye düşünüyorum.
devamını gör...

çok ikircikli bir kavram. özellikle sosyal açıdan.

hukuki açıdan bir değerlendirme yapmayacağım bu metinde. zaten haddime de değil. insan ilişkilerindeki adalet, ahlak-adalet kavramları arasındaki ilişki belki biraz da sosyal adalete değinmeye çalışacağım. bunun için hukuk bilmeye gerek yok. sanırım. aslında olabilir yaa, bilemedim. yazarak çalışmayı seviyorum.

kişinin kendini "yargılaması" ile ilgili çok düşünüyorum, okuyorum, çalışıyorum bu ara. terapistim düşmüyor yakamdan sağ olsun. vardır bir bildiği. kendime aldığım notlar, bu konudaki bakış açımı büyük ölçüde etkilemiş kimi feylesoflarımın (evet benim, çünkü anladığım kadarlar) metinleri ve yeni okumalar ile baya bildiğin mesai harcıyorum. bilgileri güncellemek iyidir. tgg. ama dikkat etmeli, oturmuş kavramlarınız için tehlike çanlarını çalar. bazen sil baştana bile götürür, yapacak bir şey yok. aslında tabi ki hala yoldayım ancak hala adalet kavramını, kişinin ne kadar aksi için uğraşsa da kendine yorduğu bir noktadan uzakta tutamayacağını bu yüzden de kendi ahlak anlayışıyla bu durum arasında oluşan ve her yeni gündemle açılan makasın açtığı boşlukta duvardan duvara vurmaya devam edeceğini düşünmeye devam ediyorum. doğrularınız, sizi insan yapan bencilliğinizle bitmek bilmeyen bir çelişkiler yumağının merkezi yaparken sizi ne kadar sakin ve vakur olabilirsiniz ki... bir noktada öfkelenmeye başlıyorsunuz. belki de yetmiyor bu kadar mesai, artırmalıyım; kendi sil baştanımın çok uzağındayım. hala bu kadar kızgın olduğuma göre kendime.

evet oturmuş bir ahlaki yapınız varsa adaleti sadece "kendinize kadar" şekilde tanımlamazsınız. bağırır çağırırsınız adalet için, hak için, eşitlik için. samimiyetle, içinizden gelerek, taşarak, en yüksek tonunuzdan! ama adaleti çoğu zaman kendimize kadar yaşamıyor muyuz, yaşatmıyor muyuz sahiden de bizi de kapsayan durumlarda arkadaşlar? içimizden bencil bir canavar taşıp ele geçirmiyor mu adil olmak işimize gelmediğinde benliğimizi? durun kızmayın, anlatıyorum. kendinizi eleştirmekten hatta bunu sizi seven, gözeten insanları kızdıracak kadar kendinize vurarak yapmaktan korkmayan bir insan olmanız adil olmanın yemediği durumlarda kendi ahlak anlayışınızı çöpe atmanıza engel olmuyor, olmayabiliyor. sevdiğiniz insanlar zarar görmesin, üzülmesin diye sokaktan geçen herhangi biri için yapmadığınız, yapmayacağınız şeyleri yapabiliyorsunuz. herkese eşit davranmıyorsunuz. kendi annenizi dünyadaki diğer annelerden daha çok seviyorsunuz. en çok kendi babanız öldüğünde yanıyorsunuz. tamam bunlar tabi ki çok uç örnekler. sevgi, bağlılık, fedakarlık, acı çekmek... tüm bunlar adaletten, herkese eşit mesafede olmaktan çok daha başka parametreler de içeriyor ama tümevarmak da gerekiyor bir yandan yanılıyor muyum? en temel noktalardan başlamalısınız bir konuda düşün, yaşam stili belirlemek için. en uç gibi görünen en çarpıcı örneklerden. onları da en azından bir ölçüde kapsamazsa bir bütünlükten, bir “her ihtimalde” durumundan söz edemezsiniz.
ben, ben, ben. ama ben'e bile adil olamıyorsunuz. herkese aynı mesafede durmak, herkes için her durumda aynı şeyi yapacak ya da yapmayacak kadar adil olmak mümkün mü sahiden? soru bu. size benzemeyen insanlar için de adalet isteyebiliyor ve bunu gerçekten hissederek savunabiliyorken siz adaletsizliği temsil edebiliyorsunuz özel yaşantınızda. ahlak anlayışınızın sizi emsalsiz şekilde yargılayabileceğini bildiğiniz durumlarda bile insanlara ve ben'e haksızlık yapabiliyorsunuz şartlar sizi buna mecbur hissettirdiğinde. çilem doğan'ın savunma metnini okuyup "o bir katil, çünkü haklılık katli meşru kılmaz" derken kendinizi zorlamanız gerekebiliyor. lgbti+ haklarını savunurken, evinizi 6 ay boyunca gay bir arkadaşınıza açarken gelecekteki çocuğum umarım bir kuir olmaz diyebiliyorsunuz.

iyi bir insan olmak çok zor. ama iyi. öylesine iyi değil.
devamını gör...

aslan burcu kadar kanserr , ego manyağı bir burç yok. aslan olmasın ne olursa olsun. oğlak iyidir bence.

edit: burçlara inanan bir insan değilim aslında ama aslan burcu ne kadar tanıdığım varsa kanser ettiler.
devamını gör...

aşk, bir arada olunca güzel kokan, dağılınca baharatlar gibi toz olup savrulmak gibidir.

vaaaay ne laf ettim ama.
devamını gör...

kitap okuma; insanın anlayış düzeyini, empati yeteneğini ve konuşma kabiliyetini geliştirir. kitap okuyan insanlar, daha akıcı konuşur ve zengin kelime hazneleriyle söylemek istediklerini çok daha rahat bir şekilde anlatabilirler. ayrıca karşısındaki kişiyle arasında kurabildiği empati sayesinde her yaştan ve düşünceden insanla çok rahat iletişim kurup, tartışabilirler..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim