orta avrupa'nın güneyinde, bir çizme biçiminde akdeniz'e uzanan italya yarım adasının üzerinde yer alan ülkedir.

çizme şeklindeki bu yarımadanın hemen burnunda bulunan sicilya ile yarımadanın batısındaki tiren denizinde bulunan sardinya adaları da ülke sınırları içindedir. italya yarım adasının doğusunda akdeniz'in uzantısı olan adriyatik denizi (adriya denizi), güneyinde ise akdeniz ile adriyatik denizi arasında bulunan iyon denizi (iyonya denizi) vardır.

ülke başkenti roma'dır. italya'nın dağlık bir coğrafyası vardır. kuzeyde bir yay biçiminde uzanan alp dağları, italya ile fransa, isviçre, avusturya ve slovenya arasındaki doğal sınırı oluşturur. apennin dağları ülkeyi boydan boya geçerek sicilya adası'nın batısına dek uzanır.

ülkede aynı zamanda birçok sönmüş yanardağ mevcuttur. tarihi pompei şehrinin yıkımına neden olmuş vezüv yanardağı ve etkinliğini halen devam ettiren sicilya adası'ndaki etna yanardağı bunların en ünlüsüdür.

italya'da kuzeyden güneye doğru gidildikçe hem iklim, hem de toplumsal yapı çeşitlilik ve farklılık gösterir. tarımsal üretim, ürün çeşitliliği ve bitki örtüsü açısından zengin bir ülkedir. kuzeyde alp dağları ve apenninler'in etekleri arasında uzanan po ovası, italya'nın en geniş ve en verimli tarım alanıdır. bu alan, po nehri ve kolları tarafından akaçlanır. diğer ovalık alanların geneli kıyı kesimlerdedir.

italya'da kömür yatakları çok az olduğudan yakacak olarak genellikle ormanlardan yararlanılmıştır. bu yüzden ülkedeki orman örtüsü büyük ölçüde seyrelmiş, yabanıl hayvan varlığı da giderek azalmıştır. ülke sınırları içinde çok sayıda göl bulunur. akarsu ve göllerde yaşayan başlıca tatlı su balıkları, alabalık ve mersin balığıdır. ülkeyi çevreleyen denizlerden ise hamsi, sardalya ve orkinos avlanır.

italya'nın güney kesimlerinde tarantula isimli zehirli örümcekler yaşar. italya'da işçilerin yaklaşık dörtte biri tarım alanında çalışır. köylülerin ekseriyeti işledikleri toprağın sahibi değildir; kiraladıkları toprakları ekip biçerler. kiracıların işledikleri topraklardan çıkarılmasına karşı koruma yasaları yürürlüktedir. italya'nın güney kesiminde ve sicilya'da topraklarının başında bulunmayan büyük toprak sahipleri, mülklerini parsellere ayırarak köylülere kiralar ve idaresini kendilerine bağlı kâhyalara bırakırlar. yoksul köylülerin ezilmesine sebep olan bu düzeni bir nebze olsun değiştirmek amacıyla, italyan hükumeti, 1950'den sonra birçok büyük toprak sahibinin toprağını kamulaştırarak tarım işçilerine ve yoksul köylülere dağıtmıştır.

italya, meyve ve sebze yetiştiriciliğinde avrupa'nın önde gelen ülkesidir. ülkede sanayileşme ise siyasal birliğin sağlandığı 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. günümüzde mobilyacılık, büro eşyaları, elektrikli ev aletleri, aydınlatma gereçleri, motorlu araçlar, demiryolu ve elektrikli tren donanımı, çimento, tuğla, yapay ipek, deri, pamuklu, yünlü dokuma ülkenin en önemli sanayi kollarını oluşturur. milano, torino, cenova gibi şehirler, ülke sanayisinin yoğunlaştığı yerlerdir. başkent roma, milano ve floransa, dünyanın önde gelen moda merkezleridir. güney italya'daki en önemli endüstri kenti taranto'dur.

gondol şehri venedik cam işçiliği, pisa şehri mermerleri; toskana ve umbria bölgeleri seramikleriyle ünlüdür. bologna, uluslar arası çapta bir eğitim merkezidir. tarih boyunca çeşitli kavimlerin ve orduların saldırısına uğrayan italya'da, halk en çok romalıların soyundan gelmekle övünür.

tarihte roma imparatorluğu'nun merkezi olan italya, imparatorluğun parçalanmasının ardından önce cermen halklarının, daha sonra da doğu roma imparatorluğu'nun egemenliğine girdi.

orta çağ boyunca çeşitli siyasi çekişmelere sahne olduktan sonra, milano, ceneviz, venedik, pisa, floransa, bologna, napoli, sicilya gibi şehir cumhuriyetlerine ve papalığa ait şehir devletlerine bölündü. bu şehir devletleri, avrupa, asya ve afrika kıtalarında ticaret yapıyor, siyasi ilişkilerini kendi çıkarları doğrultusunda belirliyordu. deniz ticaretiyle giderek zenginleşen italyan şehir devletleri, mimarlık, resim, heykel ve edebiyata ilgi göstererek, rönesans hareketinin gelişimini hazırlayan sanat merkezleri durumuna geldi.

xv. yy sonlarına doğru şehir devletlerinin gücü azalmaya başladı. devam eden çağlar boyunca italya'nın yönetimi ispanya, avusturya ve fransa arasında el değiştirdi. xıx. yüzyılın ikinci yarısında italya'da siyasi birlik sağlandı. ama italya, xıx. yy sonlarından xx. yy başlarına kadar sürekli siyasal, ekonomik ve kitlesel bunalımlarla kısa ömürlü hükumetlere sahne oldu. müttefik siyasetinde ve diplomaside uyumsuz bir toplum olan italya, birinci ve ikinci dünya savaşlarına kısmen katılmıştır. xx. yy başlarından itibaren daha iyi bir yaşam kurmak için ülke nüfusunun üçte biri, başta abd olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmiştir. ıı. dünya savaşı'nın ardından federal almanya'ya ve isviçre'ye işçi göçü başlamıştır. ülkedeki göç hareketleri, 1960'lı yıllara kadar sürmüştür. ülkedeki bölgesel karşıtlıklar, geçmişten kaynaklanan ekonomik ve kültürel farklılıklar ile siyasal ayrılıkların göstergesidir.

italyan halkının hemen hemen tamamı italyanca konuşur, ama italyancanın ve latincenin bölgeden bölgeye farklılık gösteren diyalektleri de vardır. italyanların büyük çoğunluğu katoliktir.
katolik kilisesinin ve papalığın merkezi olan vatikan, başkent roma'nın batısında bulunan bağımsız bir devlettir.
italya'da vatikan'ın dışında bağımsız veya özerk devlet statüsünde başka din merkezleri de mevcuttur. geçmişte roma uygarlığının, şehir cumhuriyetlerinin, rönesansın beşiği olan italya, zengin bir tarih, kültür, sanat ve mimari birikimine sahiptir.

italyan mutfağı, dünya çapında ünlüdür; italyancada "pasta" denen makarna çeşitleri (özellikle spagetti) zeytinyağlıları, sıcak ve soğuk mezeleri, sosis ve salamları, dondurmaları ve ünlü kahvesi expresso ile oldukça çekici bir mutfaktır.
devamını gör...

caddeden gidip eşe dosta tanıdık birine denk gelirim düşüncesi ile ara sokaklari tercih edip uzatılan yoldur. eskiden sokak köpeklerinin çok olduğu sokaktan geçmez evin taa arka kısımlarından geçtiğim içinde yolum uzardı. kışın ise kar yağdığı zamanlar yokuş inmektense çıkmanın daha kolay ve güvenli olacağını düşünür, yokuş çıkarken mecburiyetten yolu uzatmış olurdum.
devamını gör...

vuslat varsa aşk yoktur.

insanın içini yakan lakin zamanla geçen hissiyat.
devamını gör...

benim için çok klasik. belki 1000 defa duymuşumdur. gülümsüyorum ve yorum yapmıyorum.
"bende akademisyen olacaktım, hoca çağırmıştı ama ben özel sektörü tercih ettim..."
devamını gör...

dünyadaki en büyük yalandır. tüm makarna markalarının paketleri üzerinde türden türe değişiklik gösterse de ortalama 8-12 dakikada piştiği yazar. neredeyse hepsini denemiş biri olarak kaynamış suya atılan bi makarnanın ocağın da altı sonuna kadar açıkken 15 dakikanın altında piştiğini hiç görmedim. bu kandırmacaya bi dur demeliyiz. ya daha hızlı pişenini yapın ya da şu sayıları değiştirin artık.
devamını gör...

nabız kontrol eden başlık.
devamını gör...

gündelik yaşamda kullanılan finansal enstrümanların seçiminde bilgi temelli kararlar verebilmeyi sağlayan yeterlilik düzeyini ifade eden bir kavramdır. finansal okuryazarlık, bununla birlikte uzun vadeli birikim ve yatırıma yönelik kararlarda finansal farkındalığı da temel almaktadır. kısacası hem karar alma hem de bunu gerçekleştirme finansal okuryazarlığın kilit noktasıdır.
devamını gör...

9/11 sonrası amerika'sında ''jihad'' diye şarkı bestelemiş slayer'ın albümüdür. bir de bunun kapağı o zamanlar epey yaygara koparmıştı zira kapak resminde hz. isa'nın çizimi sebebiyle evanjelist ve hristiyan cemaatler grubu neredeyse taşlayacaklardı. çoğu yerde sansürlü çıkmıştır albüm.

slayer mı ? katmerli metalci olarak belirteyim iyi bestelenmiş slayer şarkısı 7-8 tanedir. asla çift haneli rakamlara ulaşamaz bile...

slayer, marx ve engels'den sonraki en büyük fikir önderi yüceler yücesi dave mustaine'in bira kupasını tutan sakidir benim gözümde...

seneler boyunca herifleri bir de ittire kaktıra big 4'a itelediler. yahu hadi metallica dünya grubu tamam. megadeth desen dave mustaine'in metallica'ya bdsm yapma hayali kurup dev hale getirdiği şey. o da tamam. yahu anthrax bile tamam. metallica don lastiğini haşlayıp makarna yapmaya çalışırken (yani fakirlerken) özellikle doğu yakasında turnelerde falan anthrax epey carrylemiştir erken zamanlarında metallica'yı. kaldı ki scott ian metal dünyasında bir ikon... ama slayer ? kocaman bir soru işareti. bence big 4'u exodus ya da overkill daha çok hakediyor... hatta onu big5 yapalım metallica, megadeth, exodus, anthrax ve overkill şeklinde olsun.

seneler sonra sofya'da falan big 4 için toplandıklarında o kerry king mendeburu ile rahmetli olan nazi aşığı hanneman ve ayarsız araya kalkıp gitmediler bile sahneye... içlerinden bir lombardo düzgün adamdır. o da zaten en sonunda yapacağınız işi deyip ayrıldı gruptan...
devamını gör...

duygusal olarak bir şey hissetmediği birini arzu etmeyen, kalben bağlı olmadığı biriyle arasında cinsel çekim oluşmayan insanlardır.
kendini yıllarca aseksüel sanan insanlar duygusal olarak bir şeyler hissettikleri birine karşı, cinsel çekim olduğunu fark edince, "aaa ben demiseksüelmişim" derler.
devamını gör...

eski türkçede ''göğüs'' anlamına gelen ''köŋül'' kelimesinden türeyen ve sevgi, arzu, kalp anlamlarına gelen; mecazi olarak da düşünüş, anma, hatır gibi mânâlara sahip çok fonksiyonlu bir kelimedir. gönül vermek, gönül koymak, gönül kırmak, gönül işleri, gönlü olmak, gönül aynası, gönüllü, gönülsüz, ayran gönüllü gibi birçok söz ve söz öbeklerine analık etmiştir. bana göre dilimizdeki en güzel kelimedir.

türkçemizdeki bilinen en eski kullanımı 735 tarihli orhun yazıtlarındadır: közde yaş kelser tıda köŋülde sıgıt kelser (gözden yaş gelse gönülden ağıt gelse)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

1980 darbesinden sonra ingiltere'ye kaçan bir ingiliz ajanıdır. rıza nur'un hatıratlarını ingilizlerin desteğiyle yayınlamıştır.
fes takmakla gurur duyduğunu iddia ediyor. fesin yunan şapkası olduğunu ve osmanlı'ya ilk getirildiğinde dinsizliğin sembolü olduğunu biliyor mu acaba? bence biliyordur. çünkü kendisi ''keşke yunan galib geleydi'' demiştir.
atatürk'e ingiliz ajanı diyor. tam tersine ingilizler atatürk gibi bir adamı istemez. halkın beynini dinle yıkayan, ülkeyi emperyalistlere peşkeş çeken adamları ister. yani ingilizler tıpkı kadir mısıroğlu ve desteklediği vahdettin gibilerini ister. atatürk kaybetseydi, ingilizler kazansaydı yine hilafet, saltanat kaldırılırdı, laiklik gelirdi, alfabe değişirdi falan diyor. tam tersine. ingilizler kazansaydı bunların hiçbirisini yapmazdı. halifeliği ve saltanatı kendi çıkarlarına göre kullanırdı. atatürk'ün yaptığı şey batı tarafından asimile edilmek değil batılıların seviyesine çıkmaktı. batılılar türkiye'nin kendileri gibi modern ve gelişmiş olmasını istemez. beyni dinle yıkanmış, cahil, eğitimsiz, sömürge haline gelmiş bir türkiye ister.
devamını gör...

bu da geçecek kızım.
devamını gör...

gül kokuyorsun

gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukça düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazan
bazan iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın herbir yerinde.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
bu koku dünyayı tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların, göğüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsız ölülerin üstüne
kurumuş gözyaşlarının
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmiş çenelerin
ağarmış dudakların
unutulmuş çığlıkların üstüne
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek.

bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dünyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.

öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
bu umutsuzlukları bırakın kardeşler
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu
nasıl gül kokacağız birlikte
amansız, acımasız kokacağız
dayanılmaz kokacağız nefes nefese.

edip cansever

eser gökay'ın sesinden
devamını gör...

bir laurence sterne kitabıdır.

size çok güzel bir inceleme yazmak için yazının başına oturmadan önce ne yazacağımı durdum düşündüm bir süre. ve sonunda bu incelemeyi bir kaç basamak halinde yazmam gerektiğine karar verdim.

birinci basamak; bu kitabı satın almaya karar vermemle başlıyor. adını çok duyduğum ama bir türlü zahmet edip de almadığım bir kitaptı. sonra bir gün neden hala okumadığıma anlam vermediğim için evden çıktım ve her zaman gittiğim kitap evinden kitabı istedim. ellerinde olmadığı için bir süre beklemem gerektiğini söyledikleri için üç günlük bir erteleme ile kitabı satın aldım.

ikinci basamak; bu kitabı okumaya başlama serüvenim. kitabı alıp kütüphaneme koyduktan sonra bir süre kitabı orada unuttum. her seferinde elimi uzatıp almaya niyetlensem de bir nedenden vazgeçtim. sonra, yani aylar sonra, kitabı elime aldım ve okumak için masama oturdum. ilk sayfayı çevirerek de okumaya başladım.

üçüncü basamak; kitabı bitirme serüvenim. muhteşem bir kitap olduğu için aralıklı olarak bir buçuk günlük bir zaman dilimi içinde kitabı bitirdim. ve müthiş bir keyif aldım. bu kadar çarpıcı bir kitap olduğunu bilseydim daha erken alıp okurdum diye düşünmedim değil.

siz de kitabı okumaya başladığınızda tristram shandy beyefendinin doğumuna ulaşana kadar sayfalar, bölümler geçecek. sizi kitaba hazırlamak için de böyle bir yazı yazmak istedim. umarım işe yarar.
devamını gör...

the bell jar isimli romanında mükemmel bir tanımlaması vardır. okuyun okutun.

kendimi ağacın altında oturup, sırf hangi inciri seçmeye karar veremediğim için açlıktan ölürken gördüm. incirlerin her birini istiyordum ama birini seçmek geri kalanının tamamını kaybetmek anlamına geliyordu ve ben orada karar veremeden oturdukça, incirler birer birer buruşmaya ve kararmaya başladı ve tek tek her biri ayaklarımın dibine düştü.

orjinali: tık
devamını gör...

patatestir heralde sevmeyen görmedim.
devamını gör...

bayram gelmiş neyime dedirten durum.
devamını gör...

koskoca imparatorluğun düştüğü hale bak. üzerinde güneş batmayan imparatorluk sincaplara doğum kontrol hapı hazırlıyor. şaka gibi.
devamını gör...

'kral' kelimesidir kesinlikle.

ya enayi anlamına gelir ya da gerçekten 'kral' anlamında kullanılır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim