tayland 'a özgü, harry potter serisinden ilham alınarak isimlendirilmiş, bir eşek arısı türü. ampulex dementor. (ruh(!) yiyici arı.)

2014 yılında keşfedilen bu eşek arısı türü için müze ziyaretçilerinden, -taksonominin önemiyle ilgili farkındalık oluşturma amacıyla- 4 isimden birini seçmeleri istenir ve sonunda yarışı avına karşı ruh emicilere benzer davranışlar sergileyen dementor kazanır.

ait olduğu familyanın en büyüğü olan dementor , avı olan hamam böceğini sokunca , onların sinir sistemini etkileyen bir zehir bırakır ve bu zehrin etkisiyle hareket edebilen ama hareket kontrolünü ve tepki kabiliyetini kaybeden hamam böceği bir zombi kıvamına gelirken ; dementor avını istediği yere sürükleyerek, -belki de manzaraya karşı- canlı canlı yemenin eşsiz keyfini yaşar.

(bkz: ruh emiciler)
devamını gör...

"bütün insanlar eşit yaratılmıştır" demiştir ama siyah köleler, hele kızılderililer bu gruba girmiyordu. o günlerde "beyaz, avrupa kökenli" olmayanlar henüz insan olamamıştı.
devamını gör...

yasak kardeşim yasak!
bu sözün bir çocuğun hayatına entegre edilmiş halidir, tip 1 diyabetli bir çocuk olmak.

o yasak, bu yasak. peki her şey yasaksa ne serbest? bir tek yutkunmak mı serbest?

"bunlar serbest" denilenlerin çoğunlukla çocuklukla alakası yoktur. her gün vurulan iğneler serbest ama niye yasak ki o çikolata, elma şekeri, pamuk şeker, makarna hatta kızartma ve poğaça bile?
baban cebinden 3 çikolata çıkarır. gözlerinin önünde bir bir uzatır verir kardeşlerine...
o ceketin cebinden 4. çikolata hiçbir zaman çıkmaz. gözler dolar tam da o an, annen kızar;
-'koca ablasın sen! hala mı çikolata bekliyorsun?!'
sekiz yaş kocaman olmak için yeterlidir. büyüyüverirsin bir anda. bedenine karşı savaşmak büyütür seni. istemesen de büyürsün.
hatta zorla büyürsün.
yara bere içindeki çocuk ruhun, batan o iğnelere dayansa da okula gidemediğin zamanlara dayanmak zordur.
derslerden geri kalırsın. öğretmenin ve arkadaşların seni geri zekalı sanar. üç haftadır hastane odasında, vahiy getiren meleğin su koyvermesi yüzünden dersleri öğrenmediğini bu sebeple geri kaldığını anlamazlar.
......

yalnız bir şey var ki; kelebekler. rengarenk narin kelebekler...

bu sırrı öğrendiğim zaman 5 yaşındaydım. artık yeri gelmişken anlatsam iyi olur kanısındayım.

bir gece kolumda yine serum takılı, bu ikinci serum bitse de kurtulsam diye beklerken babam serum şişesindeki kabarcıkları göstererek:
- elma kurdu bu baloncuklar aslında ne biliyor musun?
+ ne baba?
-aslında onlar kelebek yumurtaları.
+nasıl kelebek yumurtaları?
-şimdi bu serum şisesindeki baloncuklar patladığı zaman, bir yaprağın altında kelebek yumurtası oluşuyor. her baloncuk bir kelebek yumurtası. aslında tüm kelebekleri çocukların serum şişeleri yapıyor.
+kelebekleeeer! benim kelebeklerim beyaz olsun baba!
-sen ne istersen o olur kızım.
+ kelebekleeer! benim kelebeklerim onlaaar!

işte böyle, yıllardır hastane odalarında nice çocuklar serum şişelerinde dünyaya rengarenk kelebek yaptık. hala da kelebek yapmaya devam ediyorlar.

kelebekleri çocuklar değil de, anne ve baba kelebeklerin yaptığı günleri görmek dileği ile...
devamını gör...

sözlüğün yeni yazarlarından. müzik konusunda girdiği girdilerle bizleri aydınlatan sayılı kişilerdendir. takip edilesi.
devamını gör...

çengel bulmaca çözenlerin çok iyi bildiği eski mısır tanrısı.
devamını gör...

beni ya şımartın ya da kapı dışarı atın. yarı içtenliğe dayanmam zor benim.
oğuz atay
devamını gör...

milletimizin tarihten tevârüs ettiği kültür zenginliğini potasında eriterek diğer milletlerin sözlerini de kendi söyleyiş tarzı içinde türkçeleştirmiş, bu sâyede ifâde imkânlarını geliştirerek diğer dillerden olumlu mânâdaki farklılık ve üstünlüğünü dosta, düşmana kabul ettirmiş olan lisânımızdır. bahsettiğim nedenlerle türkçemizin evvelce arap ve fars medeniyetleri ile karşılaşmasından müspet anlamda etkilenip, birtakım kelime ve terkipleri kendi söz dağarcığına mal ederek mevcudiyetini her dâim yenileyebilmesi, dünyada konuşulan ve yazılan en muhteşem dillerden biri olduğunu göstermektedir. her lisânda da vaktiyle bir şekilde çeşitli millet ve kavimlerle tanışmış olmakla, münâsebet kurmakla farklı coğrafyalarda kullanılan kelimeler konuşulup yazılır duruma gelmiştir. bu durum sanıldığı gibi o dilin bozulduğuna değil; ama zenginliğine şehâdet etmektedir. önemli olan farklı dillerde varlığını sürdüren kelimeleri türkçemizin kurallarına râm edebilmek ve türkçeleştirebilmektir. aksi halde diller de tazeliklerini devam ettiremeyecekleri için gün gelip fakirleşerek sessizce aramızdan çekiliverirler.

dil meselesi ile ilgili olarak bir başka yanılgımız, düşünceme göre arapça ve farsça kelimelerin kesin surette türkçemizden çıkartılması gerektiğine dair anlamsız yargıdan kaynaklanıyor. bu yargıyı seslendirenlerin dilimizin bu tür kelime ve sözlerle asliyetini kaybettiği yönündeki gerçekle bağdaşmayan bir iddiaya sarıldıkları görülüyor. bu kimselerin genel itibâriyle, istisnaları var ise de, maalesef, samimi bir dil anlayışı ile bu görüşü seslendirmedikleri görüşündeyim. zirâ, bu mahfiller, arapça ve farsça kökenli kelimelere ne derece huşûnetle düşman iseler de her nedense başka dillerden lisânımıza girmiş ve türkçeleşmiş sözlere karşı aynı yaklaşımı sergilemiyorlar. mesela; ermenice'den lisanımıza girmiş , kullanıla kullanıla artık halkın hüsn ü kabûlüne mazhar olmuş ''orinag'' kelimesi , halen ''örnek'' biçiminde arapça ve farsçaya düşmanlıklarını her fırsatta ortaya koyma gayretkeşliği ile hareket eden kişi ve topluluklarca da ''misâl'' kelimesi yerine yazılıp konuşulmaya devam ediliyor ki bunun gibi örnekleri arttırmak mümkündür. hemen belirteyim, dil anlayışım yönüyle yabancı kelimelerden etkilenmeyi zararlı görmüyorum; ama yabancı ifâde şekillerinin hiçbir kurala tabi tutulmadan ve halkın kabulüne mazhar olmadan teklifsizce türkçe adına okunulup yazılmasını fevkalâde yanlış buluyorum.

büyük türk şairi yahya kemal beyatlı'nın yakın arkadaşlarından olan nihat sami banarlı'nın ''türkçe'nin sırları'' adlı eserinde, ''türkçe'nin bir mecazlar ve cinaslar lisanı olduğunu, bundan dolayı, her kelimenin birçok mânâsının göze çarptığını; her kelimenin de birçok başka sözle birleşerek, zengin bir mâna âlemi , bir kelime âilesi kurduğunu'' beyan etmektedir. takipçilerime ve sözlük müdâvimlerine bu kitabı bulup okumalarını, okuyup istifade ettiğim için tavsiye ediyorum.

''kökeni yabancı bile olsa türkçeden, türkçe veya türkçeleşmiş bir kelime atmak çok kere bir kabile halkını toptan öldürmek kadar kabarık sayıda bir harcayış olduğu'' şeklindeki tespiti de bu kitaptan öğrenmek , sanıyorum ki hepimizi dil anlayışımız hakkında yanlış kanaatlerimizi düzeltmemiz yolunda imkân bahşedecektir, diye düşünüyorum. yazar, bu yargısını şu örnekle açıklıyor:

''köşe kelimesi de böyledir: bu kelime dilimize farsça'dan gelmişti. aslı, acemce'de ''guûşe'' sesiyle söylenirdi. ancak türk halkı kelimeleri mânâlarına göre seslendirmeyi sever. ''guûşe'' , ''köşe''nin keskin dönemecini hiç de belirtemiyor, âdeta yuvarlak sesli bir söz. sesi ile mânası uyuşamıyor. bu sebeple halk dili, onu köşe keskinliği içinde türkçeleştirdi. sonra bu kelime ile bir dil ve mânâ ailesi husûle getirdi. ''köşe'' yi ''baş'' ile birleştirerek, ''köşebaşı'' terkibini söyledi ve ''başköşe'' diyerek odalarda, salonlarda büyüklerine yer ayırdı. onu ''kapmak'' masdarıyla birleştirerek ''köşe kapmak, köşe kapmaca'' oynamak deyimlerini buldu; ''çekilmek'' le kaynaştırıp bir ''köşeye çekilmesi''ni bildi; yahut ''geçmek''le ''kurulmak''la anlaştırarak ''köşeye kurulmak, köşeye geçmek'' ifadelerini buldu. sevdiklerini ''ciğerinin köşesine'' yerleştirdi.'' ''köşe'' kelimesi ile daha ne zenginlik ve güzellikleri halkımızın beyan kudreti ile anlatabildiğini yazar, kitabında harâretle ve şevkle bahsetmeye devam ettiği halde, internet zemininde bunları tamamen nazarlarınıza sunmak meşakkatli olacağından iktifâ ediyorum ve bu kıymetli eseri değerlendirmeye sizleri bir kez daha dâvet ediyorum.

büyük türk şâiri yahya kemal beyatlı, türkçemiz için ''bu dil ağzımda anamın ak sütüdür'' demişti. türkçe'nin zaferlerini yazdığı şiirleriyle gerçekleştiren şâirimizin kabiliyet ve san'atını allah, gençlerimizden esirgemiş değildir. yeter ki türkçemizin hakkını vermiş şâir ve yazarlarımıza gençler olarak yabancı kalmayalım; lisânımızın zenginlik ve büyüklüğünü fark edelim.
devamını gör...

gruppe 47 yazarlarından biri olan ve ikinci dünya savaşı sonrası alman edebiyatına büyük katkı sağlamış siegfried lenz'in 1968 yılında yayımladığı eser. lenz savaş sonrası boşluğa düşmüş bir ülkede doğdu ve ikinci dünya savaşının oluştuğu şartları deneyimledi; bu eserde de bunun izlerini bunu deneyimlemiş biri olarak oldukça gerçekçi bir biçimde aktarmış. savaşın geride yalnızca ölüm ve yıkım değil; ağır travmalar, toplumda ve toplumu oluşturan bireylerde geri dönülemez yıkımlar bıraktığını olabilecek en sade ve savaştan en az şekilde bahsederek yüzümüze çarpıyor lenz. siggi jepsen karakterinin bakış açısından nazi zulmünün yalnızca insana değil sanata karşı da ne kadar baskıcı bir tutum izlediğini okuyoruz. her şeyin başlangıcı yalnızca küçük bir cümle; "die freuden der pflicht" (alm. görev şevki)

sadece bir cümle bizi küçük bir kasabanın, otoriter bir babanın, baskıya uğramış bir sanatçının ve kendi iç çatışmalarında debelenip duran ana karakterin dünyasına götürüyor. hiç savaştan bahsetmeden savaşın yıkımını anlatmanın romanıdır bu.

eser dilimize almanca dersi olarak ayşe sarısayın tarafından çevrilmiştir. ek olarak; eser christian schwochow tarafından 2019 yılında çekilmiş bir filme de sahiptir.




weißt du, was sehen ist? vermehren. sehen ist durchdringen und vermehren. oder auch erfinden. um dir zu gleichen, musst du dich erfinden, immer wieder, mit jedem blick. was erfunden wird, ist verwirklicht.

devamını gör...

rope, 1948 yapımı bir alfred hitchcock filmi. the man from earth adlı filme benzer filmler ararken bulduğum ve iyi ki izledim dediğim bir film. eski filmlere, oyunculuklara olan görüşümü değiştirmiş ve kısa, akıcı, heyecanlandıran, geren ve size insan psikolojisini başarılı bir şekilde gösteren bir film.

bunu tanımlarken hangi kelimeyi kullanmak istersiniz, kendiniz seçin: psikoloji, ruh hali, his, duygu, dışa vurum, mimik ve hareket, jest, ima, beyan... nasıl tanımlarsanız tanımlayın bu filmin içinde gördüğüm en başarılı yansımalarına tanık oldum. özellikle john dall ve james stewart'dan sonra farley granger'i altını çizerek belirtmek istiyorum. bu üç aktörün, yaklaşık bir buçuk saatlik bir filmde tek bir odada yaptıkları, hissettirdikleri gerçekten izlemeye değer.

mükemmel cinayet işlenebilir mi? sorusuna yanıt arayan film, konusu itibari ile düşündürücülüğünü bence filmden sonraya saklamış. çünkü izlerken, sahnelere odaklanmaktan alt yazıyı takip etmeyi bırakın okumadığım zamanlar oldu. bunu pek sık yaşamadığım için de abartarak ve uzatarak yazıyorum. sanırım, bunları da hak ediyor. hem konu, hem işleniş hem de oyunculuk olarak etkileyici bulduğum bu filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
devamını gör...

(bkz: osteoporoz)
devamını gör...

saçmalıktır.
şu ana kadar 2 yurt deneyimim oldu, biri türkiye’de biri almanya’da. türkiye’de odtü yurtlarında kaldım. bilen bilir kyk yurtlarına bin basar ama hala eksiklikleri var. giriş/ çıkış saati, odaya istediğin kişiyi alamama veya sabahları kafa sayımı gibi ilkel ve insanlık dışı yönlerine girmiyorum bile. su kesintisi olur anons gelir yan yurtta duş alabilirsiniz diye. yurt görevlisi dan diye girer odana, kitli kapıyı da açar önemli değil çünkü.
almanya’da marburg üniversitesinin yurdunda kaldım. adamlar o kadar aşmış ki sadece tek kişilik oda veriyorlar. yurtta spor salonu da vardı bar da. eksisi yok mu? var. internet. internet yoktu yurtta ama onun da çözümü vardı tabii.
sonuç olarak yurda ev misyonu yüklemişlerdi. ne çocuk gibi davranıyorlardı ne de köpek gibi insanları minnacık odaya tıkıyorlardı.
devamını gör...

100 karma puana ulaşıldığı zaman yapılan değerlendirme, ilk 10 tanım olarak güncellenmiş durumda. şaşırtan bir değişiklik. ben karma puanın daha bir yükselmesini beklerdim açıkçası. #288341

edit: bilen bilir, övünmek için söylemiyorum ama çaylaklara en büyük desteği verenlerden biri benim bu sözlükte. ama ak ile karayı ayırabilmek açısından karma puanın yükselmesi gerektiğini düşündüm. 4 saat içinde çaylaklıktan yazar olan bile oldu sonuçta. merak edenler için (bkz: supportgirl)
devamını gör...

diğer adı ekinezya olan papatyagiller familyasına ait bitkidir. fitoterapide çayı immün sistemde etkilidir. aynı zamanda ağrı kesici özelliği taşımakla birlikte stres ve anksiyeteye de etkisi bilinmektedir.
devamını gör...

arkadaşlar biri var ama onun yanında da biri var.
devamını gör...

dağ papatyası.


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

cümlesi bitene kadar konu neydi? ne cevap vericem şimdi? tarzı sorularla yüzleştiren insandır. bu durum dizi-reklam ilişkisinde de mevcuttur. uzun bakışma sonrası giren 30 dakikalık reklam sonrası konu neydi? nerde kalmıştı? düşüncelerine sevk eder.
devamını gör...

isyanım var bu çarpık düzene
bana sataşmaya kalkan maniciye
tersim pistir söyleyeyim baştan
bana ilişmeyin derim bence
devamını gör...

sevdiğin kadar sevilmek ve sevdiğin birinin kalp atışlarını hissetmek.
devamını gör...

iko'cuğum, canımın içi, üzümlü kekim; sen de biliyorsun ki bir gözlüklü şirin kolay yetişmiyor. canına yandığımın algoritman bir tane daha üretmezse oldukça sevinirim.

yalnız ben değil, diğer şirinler köyü ahalisi de bu durumdan hoşnut olmaz. köyde herkesten bir tane var. düşünsene hepimizden kırk tane olduğunu? hele şu sevimsiz şirin baba'dan? bence alma başına belayı, yapma, gözünü seveyim. kalbimdesin. *
devamını gör...

the beatles’ın bildiğim 3 şarkısından biri. keşke daha fazlasını keşfetsem diyip her seferinde unutuyorum ve yeni şeyler bulamıyorum ama olsun.
strawberry fields forever şarkısının insana mutluluk veren bir havası var, en azından beni mutlu ediyor. ne çok hızlı ne çok yavaş, tam arada, gerçek bir şaheser. dinleyin, dinletin.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim