mütareke basını
30 ekim 1918 mondros mütarekesi ile başlayıp 11 ekim 1922 mudanya mütarekesi ile sona eren dönemde milli mücadele aleyhinde yayın yapan basına verilen isimdir.
artin kemal olarak da bilinen ali kemal’in başını çektiği mütareke basınının linkte pdf formatında orijinal metni yer alan mondros mütarekesi’ne yandaş gazetelerinde attığı bazı başlıklar...
vakit: “memleket artık barış ve huzura kavuştu.”
ikdam: “allah’ın yardımıyla ateşkes yapıldı.”
tasvir: “çevresi çiçeklerle bezenmiş, üstünde güneş doğan bir barış.”
işgal altındaki istanbul basınının bir bölümü kuva-yi milliye ile mustafa kemal paşa'ya söver, işgalci devletlere vıcık vıcık yağ çeker.
‘‘mütareke şartlarını tamamen icra edip iyi niyet göstermemiz gerekir. fakat bütün bunlar, kuva-yi milliye denilen maskaralık ortadan kalkmadan mümkün olmaz’’ derler.
o dönemi yaşayan dünya gazeteler birliği altın kalem özgürlük ödülü sahibi ahmet emin yalman şöyle anlatır:
“gazetelerin çoğu yabancı parası alıyor ve karşılığında memlekette fitne ve karışıklık çıkarıyor, yabancıların emellerine bilerek ya da bilmeyerek alet oluyorlardı. o sırada bir yabancı devletten, bir yabancı banka ve şirketten para almak, bir gazetenin tıpkı satış gibi, ilan gibi normal gelir kaynaklarından biri sayılıyordu.”
milli mücadele aleyhtarı hain, satılık, işbirlikçi kalemleri olan bu yayın organlarına atatürk “bizans basını” demiştir. bir ülkede halkı kandıran bir medya varsa, o ülkenin başka bir düşmana ihtiyacı yoktur.
günümüzde halk için değil, emperyalist güçlerin çıkarlarına dönük yayın yapan basına mütareke basını denilmektedir.
baştan sona 'algı' ve yalan haberle dolu malum medya son günlerde ekranlarda “tencere dibin kara, seninki benden kara” türü kapışmalar yapmaktadır.
“joe biden beni seç” tarzı tribünlere oynayan mütareke basınının günümüzdeki temsilcilerinin tarihten ders almaları gerekir.
dersaadet isimli yurtsever bir gazete 1920 yılında anadolu’daki milli harekete duyduğu güveni şu resimle halka anlatmıştır
öküzleriyle tarla süren köylü oğluna seslenir: “oğul! bugün yeni bir devre giriyoruz; artık geçmiş günleri unutmak ve yüreğin acılarını dağlamak için sabanı sürmeye başla ve her gecenin bir sabahı olduğunu unutma.”
diğer görüntülerde ise sevr’i imzalayan osmanlı heyeti, fransız, ingiliz ve italyan delegeleri ile imza işleminin yapıldığı salon resmedilmektedir.
"gazetecilikte gerçeği söylemek ve şeytanı utandırmaktan daha yüksek bir yasa olamaz" - walter lippmann.
artin kemal olarak da bilinen ali kemal’in başını çektiği mütareke basınının linkte pdf formatında orijinal metni yer alan mondros mütarekesi’ne yandaş gazetelerinde attığı bazı başlıklar...
vakit: “memleket artık barış ve huzura kavuştu.”
ikdam: “allah’ın yardımıyla ateşkes yapıldı.”
tasvir: “çevresi çiçeklerle bezenmiş, üstünde güneş doğan bir barış.”
işgal altındaki istanbul basınının bir bölümü kuva-yi milliye ile mustafa kemal paşa'ya söver, işgalci devletlere vıcık vıcık yağ çeker.
‘‘mütareke şartlarını tamamen icra edip iyi niyet göstermemiz gerekir. fakat bütün bunlar, kuva-yi milliye denilen maskaralık ortadan kalkmadan mümkün olmaz’’ derler.
o dönemi yaşayan dünya gazeteler birliği altın kalem özgürlük ödülü sahibi ahmet emin yalman şöyle anlatır:
“gazetelerin çoğu yabancı parası alıyor ve karşılığında memlekette fitne ve karışıklık çıkarıyor, yabancıların emellerine bilerek ya da bilmeyerek alet oluyorlardı. o sırada bir yabancı devletten, bir yabancı banka ve şirketten para almak, bir gazetenin tıpkı satış gibi, ilan gibi normal gelir kaynaklarından biri sayılıyordu.”
milli mücadele aleyhtarı hain, satılık, işbirlikçi kalemleri olan bu yayın organlarına atatürk “bizans basını” demiştir. bir ülkede halkı kandıran bir medya varsa, o ülkenin başka bir düşmana ihtiyacı yoktur.
günümüzde halk için değil, emperyalist güçlerin çıkarlarına dönük yayın yapan basına mütareke basını denilmektedir.
baştan sona 'algı' ve yalan haberle dolu malum medya son günlerde ekranlarda “tencere dibin kara, seninki benden kara” türü kapışmalar yapmaktadır.
“joe biden beni seç” tarzı tribünlere oynayan mütareke basınının günümüzdeki temsilcilerinin tarihten ders almaları gerekir.
dersaadet isimli yurtsever bir gazete 1920 yılında anadolu’daki milli harekete duyduğu güveni şu resimle halka anlatmıştır
öküzleriyle tarla süren köylü oğluna seslenir: “oğul! bugün yeni bir devre giriyoruz; artık geçmiş günleri unutmak ve yüreğin acılarını dağlamak için sabanı sürmeye başla ve her gecenin bir sabahı olduğunu unutma.”
diğer görüntülerde ise sevr’i imzalayan osmanlı heyeti, fransız, ingiliz ve italyan delegeleri ile imza işleminin yapıldığı salon resmedilmektedir.
"gazetecilikte gerçeği söylemek ve şeytanı utandırmaktan daha yüksek bir yasa olamaz" - walter lippmann.
devamını gör...
körleşme
bir elias canetti mucizesi, bir edebiyat başyapıtı, bir iyileşmez hastalık olan dev kitaptır.
elias canetti tek bir roman yazmıştır ve bu romanı da edebiyat severler için hayranlık dozunun artması konusunda yeter de artar bile. kafka hayranı olan canetti dönüşüm gibi yakın bir eser yazma niyetinden olduğunu yazdığı denemelerde dile getirmiş olmasına rağmen, körleşme ile bu amacına ulaşamamış ve dev bir romanla son bulmuştur kafka’ya öykünme çabası.
romanın baş kahramanı olan kien bütün bibliyofillerin hayali olabilecek bir hayat sürmektedir. diyebiliriz ki kien, jorge luis borges’in cennetini evinde yeniden kurmuştur. 25.000 kitaplık bir kütüphanesi olan evinden insanlardan kendini soyutlamış şekilde yaşayan kien kimseyle etkileşim kurmayarak kendine ait bir dünyada huzur içinde yaşamaktadır.
kien bir savunma mekanizması olarak kullanır körleşmeyi. bu biraz da kendi içine çevirmiş olmasıdır gözlerini ya da kitaplarına.
kitap üç bölümden oluşur;
1. dünyasız bir kafa: bu bölümde kien dünyaya, dünyanın içinde yaşayanlara, herhangi bir iletişim çabasına, yazılı olmayan her türlü etkileşime kapalı olarak hayatını sürdürür ve bu kien’e sonsuz bir mutluluk sınırsız bir huzur vermektedir.
2. kafasız bir dünya: kien’in huzuru ve mutluluğu anlaşmalı bir evlilik yaptıktan sonra alt üst olunca kendini kitaplarından uzakta ve kendini korumaya çalıştığı insanların arasında bulur. kitaplarla yaşamaya alışmış kien sıradan insanların arasında kendini sudan çıkmış balığa dönmüş bir halde bulur ve zamanında küçük gördüğü bu insanların elinde kukla olup varını yoğunu kaybeder.
3. kafadaki dünya: bu bölümde işin içine kien’in diyalektik yarısı diyebileceğimiz kardeşi girer ve işler olumlu yönde değişmeye başlar.
kien üç bölümlük bu hayat hikayesinde katı olan her şeyin eriyip yok olduğuna ve sonunda tekrar cennetin yolunu buluşuna şahit olur.
körleşmek için okuyun mutlaka.
elias canetti tek bir roman yazmıştır ve bu romanı da edebiyat severler için hayranlık dozunun artması konusunda yeter de artar bile. kafka hayranı olan canetti dönüşüm gibi yakın bir eser yazma niyetinden olduğunu yazdığı denemelerde dile getirmiş olmasına rağmen, körleşme ile bu amacına ulaşamamış ve dev bir romanla son bulmuştur kafka’ya öykünme çabası.
romanın baş kahramanı olan kien bütün bibliyofillerin hayali olabilecek bir hayat sürmektedir. diyebiliriz ki kien, jorge luis borges’in cennetini evinde yeniden kurmuştur. 25.000 kitaplık bir kütüphanesi olan evinden insanlardan kendini soyutlamış şekilde yaşayan kien kimseyle etkileşim kurmayarak kendine ait bir dünyada huzur içinde yaşamaktadır.
kien bir savunma mekanizması olarak kullanır körleşmeyi. bu biraz da kendi içine çevirmiş olmasıdır gözlerini ya da kitaplarına.
kitap üç bölümden oluşur;
1. dünyasız bir kafa: bu bölümde kien dünyaya, dünyanın içinde yaşayanlara, herhangi bir iletişim çabasına, yazılı olmayan her türlü etkileşime kapalı olarak hayatını sürdürür ve bu kien’e sonsuz bir mutluluk sınırsız bir huzur vermektedir.
2. kafasız bir dünya: kien’in huzuru ve mutluluğu anlaşmalı bir evlilik yaptıktan sonra alt üst olunca kendini kitaplarından uzakta ve kendini korumaya çalıştığı insanların arasında bulur. kitaplarla yaşamaya alışmış kien sıradan insanların arasında kendini sudan çıkmış balığa dönmüş bir halde bulur ve zamanında küçük gördüğü bu insanların elinde kukla olup varını yoğunu kaybeder.
3. kafadaki dünya: bu bölümde işin içine kien’in diyalektik yarısı diyebileceğimiz kardeşi girer ve işler olumlu yönde değişmeye başlar.
kien üç bölümlük bu hayat hikayesinde katı olan her şeyin eriyip yok olduğuna ve sonunda tekrar cennetin yolunu buluşuna şahit olur.
körleşmek için okuyun mutlaka.
devamını gör...
din istismarını önlemenin yolları
topluca dinlere inanmayarak.
devamını gör...
mutlu aşk yoktur
kavuştuğunda aşk biter dediler. dinlemedi kavuştu. aşk bitti. mutsuz oldu.
devamını gör...
koç burcu
uslu uslu evimde kitabımı okuyup kahvemi yudumlarken flörtöz, egolu, kıskanç olduğumu öğrendiğim burç. bütün kötü huyları da koç burcuna sıralamışlar resmen diğerleri melek.
devamını gör...
medeniyete canavar diyen marş
orada kastedilen medeniyet kavramı 'gelişmişlik, yüksek refah' anlamında değildir.
yüzyıllarca afrika kıtasını iliğine kemiğine kadar sömüren sözde büyük devletlere karşı bir isyandır.
insanların canına kıyan sözde büyük devletlerin medeni olmadığını haykıran bir cümledir.
yüzyıllarca afrika kıtasını iliğine kemiğine kadar sömüren sözde büyük devletlere karşı bir isyandır.
insanların canına kıyan sözde büyük devletlerin medeni olmadığını haykıran bir cümledir.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
dünya üzerinde bekçi maaşı öğretmen maaşından yüksek olan ülkeler bulunmaktadır.
devamını gör...
sözlükte güzel kız olmaması
ben de yakışıklı erkek göremedim. demek ki sorun yok.
devamını gör...
perçinlemek
'tutturmak, birleştirmek' anlamına gelen sözcüktür.
devamını gör...
a haber'i 3 kelime ile anlat
yalan, iftira, kokuşmuşluk.
devamını gör...
delirmemek için yapılanlar
delirmemek için elimizde güçlü bir koz var: (bkz: delirmemek)
devamını gör...
uyuşturucu kullanan genci kınamak yerine ona ulaşmak gerek
niye ulaşıyoruz ki torbacı mıyız biz?
sonra da bunlar torbacı diye yaftalayın.
sonra da bunlar torbacı diye yaftalayın.
devamını gör...
son bir özür için tüm sevdiği kadınları aramak
teoman abimizin bu şarkıyı yazdığı dönemde yapılabilirdi ama şimdi kimsenin kimseye tahammülü yok. döverler adamı.
devamını gör...
etoro kabilesi
papua yeni gine'de yaşayan etoro kabilesi'nde genç erkeklerin güçlenmeleri, yetişkinliğe ve olgunluğa erişmeleri için kabilenin yaşlı üyelerinin spermlerini yutmaları gerektiğine inanılıyor. yaşam gücünün spermde olduğunu, hayat enerjisinin nesilden nesile aktarıldığına inanıyor ve bu ritüeli uyguluyorlar.
devamını gör...
ücretli öğretmenlik
öğrenci, öğretmenim önümüzdeki dönem olacaksınız di mi deyince cevap verememek.
devamını gör...
mide bulantısı
hiç bir şeye benzemeyen rahatsızlık.
ne konuşabilirsin, ne bir yere gidebilirsin, ne uyuyabilirsin, ne bir şey yiyebilirsin.
başıma gelmesin de günlerce midem ağrısın tercih ederim.
bir iki yıldır uğramıyor yanıma elhamdulillah.
ne konuşabilirsin, ne bir yere gidebilirsin, ne uyuyabilirsin, ne bir şey yiyebilirsin.
başıma gelmesin de günlerce midem ağrısın tercih ederim.
bir iki yıldır uğramıyor yanıma elhamdulillah.
devamını gör...
insanlara hatalarını söylemeyip kendilerinin keşfetmesini beklemek
yanlış bir davranıştır, aradaki samimiyete göre mutlaka gecikmeden söylenmelidir. farketmediği hatası kim bilir nelere mâl oluyordur insanlar özeleştiri yapmaktan her ne kadar çekiniyor olsada birinin gelip onlara gerçekleri söylemesine ihtiyaç duyarlar,bunu yapan kişi bir bakıma ayna görevi görür. fakat gün gelir aynalar benliğini kendisine yansıttığı insan tarafından kırılır, dikkatli olmakta fayda var.
devamını gör...
pandemi insan ilişkilerini de bitirdi
çoğunlukla katıldığım bir cümle. az önce ablamla balkonda bu güzel havada buna da değindik. gerçekten de pandemi insanları yalnızlaştırdı. eskiden her gün konuştuğum eğlendiğim arkadaşlarımla artık hiç konuşamaz oldum, resmen yalnızlaştım. artık insanlar internetten tanışır, konuşur oldu. ki malum bunun da ne kadar güvenli olduğu şüpheli. yalnızlığı severim ama tüm gün yalnız olmak bir zaman sonra üzüyor insanı. sabahları birçok uğraşım oluyor o sorun değil de akşamları kendimi yalnız hissetmeye başladım. ama bunu da değerlendirip eğleniyorum bir şekilde. yine de böyle konuşup, gülüştüğümüz bazen de hararetli bir şekilde tartıştığımız o zamanları ben de özledim. yalnızlık konusunda çok sevdiğim ve bu aralar beni anlatan cümleyle bitireyim o halde:
"içimin sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan."
-oğuz atay
"içimin sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan."
-oğuz atay
devamını gör...