yazarların kimseye söyleyemediği dertleri
tatsız olayları hatırlayıp üzüldüm gece gece. üzgünüm sözlük, sana da anlatamam derdimi.
devamını gör...
beyaz sapot
turunçgillere uzaktan akraba olan meksika, orta amerika, kosta rika civarlarında yetişen tropikal bir ağaç türüdür.

bilimsel adı casimiroa edulis olarak geçiyor. santa domingo şeftalisi olarak da bilinir. bir diğer adlandırması ise "mamey sapote" dir.
mamey ismin tarihi ise şöyle gelmektedir; dünyanın en güzel ağaçlarından, dallarının şeklinden ve dallarının tepesinde bulunan güzel yeşil yapraklar nedeniyle "kokusu ve tadı ile kralların meyvesi" anlamında bu isim verilmiştir.mamey isminin kaynağı
yetişkin bir ağacın boyu 5-16 metreye kadar ulaşmaktadır. ve yıl boyunca yaprakları yeşil olarak kalıyor.
ağacın meyvesi yaklaşık 20 cm uzunluğunda ve 700 gram ağırlığındadır. meyvenin dörtte biri kadar büyüklükte olan çekirdeği tek parça halinde meyvenin merkezinde bulunur. bu ağacın meyvesi ilk olgunlaşmadan önceki süreçte yeşil renktedir. zaman geçtikçe dış kabuğu sararır ve olgunlaşır. sararan kabuğunun altında muz, armut, vanilya aromasına benzer etimsi bir yapı bulunur.

mamey meyvesinin hasat vakti yani en uygun toplanma zamanı şubat ve temmuz ayları arasındadır. bu meyve direk kabuğu temizlenip yenilebilir veya restaurantlarda kullanılarak çeşitli yemekler yapılabilir. aynı zamanda bu meyve eski zamanlarda meyvenin çekirdeği ve kabuğu toz haline getirilip böcek ilacı olarak kullanılmış. aynı zamanda geleneksel tıpta ishal, enfeksiyon hastalıkları veya göz hastalıklarında kullanılıyor. isterseniz de bu meyveyi dondurma ve tatlı yapımında da kullanabilirsiniz.
mamey meyvesi sadece tadı için değil besin değerleri için de tüketilen bir meyvedir.
tüketilen her 100 gram mamey 124 kalori için, 0,5 gram doymuş yağ, 0.2 gram çoklu doymamış yağ, 0.1 gram tekli doymamış yağ ve 0.1 gram trans yağda dağıtılan 0.1 toplam yağ. 7 mg sodyum, 454 miligram potasyum, 25 gram lif ve 5 gram şeker içinde dağıtılan 20 gram karbonhidrat, a vitamini ile b1.5 vitamini arasında 12 gram protein, kalsiyum (18 mg), b6 vitamini (0.7 mg), c vitamini (23 mg), demir (0.8 mg) ve magnezyum (11 mg).

bilimsel adı casimiroa edulis olarak geçiyor. santa domingo şeftalisi olarak da bilinir. bir diğer adlandırması ise "mamey sapote" dir.
mamey ismin tarihi ise şöyle gelmektedir; dünyanın en güzel ağaçlarından, dallarının şeklinden ve dallarının tepesinde bulunan güzel yeşil yapraklar nedeniyle "kokusu ve tadı ile kralların meyvesi" anlamında bu isim verilmiştir.mamey isminin kaynağı
yetişkin bir ağacın boyu 5-16 metreye kadar ulaşmaktadır. ve yıl boyunca yaprakları yeşil olarak kalıyor.
ağacın meyvesi yaklaşık 20 cm uzunluğunda ve 700 gram ağırlığındadır. meyvenin dörtte biri kadar büyüklükte olan çekirdeği tek parça halinde meyvenin merkezinde bulunur. bu ağacın meyvesi ilk olgunlaşmadan önceki süreçte yeşil renktedir. zaman geçtikçe dış kabuğu sararır ve olgunlaşır. sararan kabuğunun altında muz, armut, vanilya aromasına benzer etimsi bir yapı bulunur.

mamey meyvesinin hasat vakti yani en uygun toplanma zamanı şubat ve temmuz ayları arasındadır. bu meyve direk kabuğu temizlenip yenilebilir veya restaurantlarda kullanılarak çeşitli yemekler yapılabilir. aynı zamanda bu meyve eski zamanlarda meyvenin çekirdeği ve kabuğu toz haline getirilip böcek ilacı olarak kullanılmış. aynı zamanda geleneksel tıpta ishal, enfeksiyon hastalıkları veya göz hastalıklarında kullanılıyor. isterseniz de bu meyveyi dondurma ve tatlı yapımında da kullanabilirsiniz.
mamey meyvesi sadece tadı için değil besin değerleri için de tüketilen bir meyvedir.
tüketilen her 100 gram mamey 124 kalori için, 0,5 gram doymuş yağ, 0.2 gram çoklu doymamış yağ, 0.1 gram tekli doymamış yağ ve 0.1 gram trans yağda dağıtılan 0.1 toplam yağ. 7 mg sodyum, 454 miligram potasyum, 25 gram lif ve 5 gram şeker içinde dağıtılan 20 gram karbonhidrat, a vitamini ile b1.5 vitamini arasında 12 gram protein, kalsiyum (18 mg), b6 vitamini (0.7 mg), c vitamini (23 mg), demir (0.8 mg) ve magnezyum (11 mg).
devamını gör...
iyi insanlar nerededir ve onları nasıl buluruz sorunsalı
iyi insanların çoğu kötü insanlarla ve muhtemelen iyi oldukları için kendilerine sövüyorlar. peki bulabilir miyiz iyi insanı? bulamayız çünkü herkes kalbinin ekmeğini yemiyor. ben dünya iyisi olayım(ki öyleyim)*ama yine de karşıma iyi biri çıkacağını sanmıyorum. iyiler kötülerledir demiş miydim?
editasyon: "o iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler."
editasyon: "o iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler."
devamını gör...
köy enstitüleri
cumhuriyetin kuruluş felsefesini ve en temel öğretileri ile birlikte , bir bütün olarak tüm toplumun eğitim düzeyini artırmak amacı ile 1940'ta kurulmuş, "hayat akademisi" dir.
"sürer, eker, biçeriz biz,
güvenip ötesine;
milletin her kazancı,
milletin kesesine .."
"sürer, eker, biçeriz biz,
güvenip ötesine;
milletin her kazancı,
milletin kesesine .."
devamını gör...
eski sevgiliyle vedalaşmak
hiç okunmayacak bir mektupla dahi yapıldığında inanılmaz hafiflemiş hissettiren durum.
"bazen sana baktığımda,çok uzak bir yıldıza bakıyormuşum gibi hissediyorum.göz kamaştırıcı fakat on milyonlarca yıl öncesinden gelen bir ışık.hatta belki de yıldız artık yok.yine de bazen o ışık bana her şeyden gerçek görünüyor."
(bkz: haruki murakami)
(bkz: sınırın güneyinde güneşin batısında)
uzun uzun,bitmek bilmeyen zamanlar boyunca böyle olduğunu düşündüğüm bir adam tanıdım.yanımdaki her güzelliği,en neşeli anları bile gölgede bırakan,tesirinden çıkamadığım,gözlerim acı içinde kıvransa dahi bakmaya devam ettiğim biri.
geçmişten gelen ve belki artık var olmayan sönük bir ışığı,yani seni,gecenin yıldızı yapmak,o muazzam ay ışığına tercih etmek koca bir yanılgıymış,anladım.
böyle duyguların bir ömrü var mı? diye merak ederdim.o an farketmesem bile,tam da olması gereken şeylerin birer birer olduğu;içine düştüğüm bu yanılsamadan en utandığım,kendimden delice nefret ettiğim zamanların birinde gelebiliyormuş sonu.
içinde durman gereken çekmecelerin kilitleriyle oynarken,karşımda bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştim.hayatın sıkıcı anlarından,kaçmaya çalıştığım,düşünmek istemediğim ne varsa onlardan ve hatta her ruhsuz insan suratından sana geldim kafamın içinde.biliyor musun?aslında seni kullandım..zararım sana olmadığından özür dilemeyeceğim.
senden sonra bulduğum o ay ışığı gölgende kalmayı haketmiyor,bunu anlamanın bile varmış bir vakti.
kafamda tekrar tekrar yaşadığım anılardan ve şarkılarımızdan oluşan bu nostalji çöplüğünü tebessümle sonlandırıyorum.
kendine iyi bak "çocukluğumun sonu",hep orada kal çünkü artık seni gerçekten görmek istemiyorum.işin güzel tarafı bunca sancının sonunda,kilitlere ihtiyacım kalmadı,özgürsün.
"bazen sana baktığımda,çok uzak bir yıldıza bakıyormuşum gibi hissediyorum.göz kamaştırıcı fakat on milyonlarca yıl öncesinden gelen bir ışık.hatta belki de yıldız artık yok.yine de bazen o ışık bana her şeyden gerçek görünüyor."
(bkz: haruki murakami)
(bkz: sınırın güneyinde güneşin batısında)
uzun uzun,bitmek bilmeyen zamanlar boyunca böyle olduğunu düşündüğüm bir adam tanıdım.yanımdaki her güzelliği,en neşeli anları bile gölgede bırakan,tesirinden çıkamadığım,gözlerim acı içinde kıvransa dahi bakmaya devam ettiğim biri.
geçmişten gelen ve belki artık var olmayan sönük bir ışığı,yani seni,gecenin yıldızı yapmak,o muazzam ay ışığına tercih etmek koca bir yanılgıymış,anladım.
böyle duyguların bir ömrü var mı? diye merak ederdim.o an farketmesem bile,tam da olması gereken şeylerin birer birer olduğu;içine düştüğüm bu yanılsamadan en utandığım,kendimden delice nefret ettiğim zamanların birinde gelebiliyormuş sonu.
içinde durman gereken çekmecelerin kilitleriyle oynarken,karşımda bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştim.hayatın sıkıcı anlarından,kaçmaya çalıştığım,düşünmek istemediğim ne varsa onlardan ve hatta her ruhsuz insan suratından sana geldim kafamın içinde.biliyor musun?aslında seni kullandım..zararım sana olmadığından özür dilemeyeceğim.
senden sonra bulduğum o ay ışığı gölgende kalmayı haketmiyor,bunu anlamanın bile varmış bir vakti.
kafamda tekrar tekrar yaşadığım anılardan ve şarkılarımızdan oluşan bu nostalji çöplüğünü tebessümle sonlandırıyorum.
kendine iyi bak "çocukluğumun sonu",hep orada kal çünkü artık seni gerçekten görmek istemiyorum.işin güzel tarafı bunca sancının sonunda,kilitlere ihtiyacım kalmadı,özgürsün.
devamını gör...
misc radyo yayını
özlediğimiz muhabbetle yayında olan radyomuzun yepyeni radyo programı. güzel bir başlangıç olsun dileğiyle dinlemedeyiz. *
devamını gör...
kitap isimlerini 128 milyar dolar ile değiştir
128 milyar dolarlı madonna.
128 milyar dolar ve kayra.
128 milyar dolar ve mecnun.
128 milyar dolar kulübü.
128 milyar dolar çiftliği.
128 milyar dolar ve ceza.
128 milyar doların tanrısı.
128 milyar dolar neyle yaşar.
128 milyar dolar ve kayra.
128 milyar dolar ve mecnun.
128 milyar dolar kulübü.
128 milyar dolar çiftliği.
128 milyar dolar ve ceza.
128 milyar doların tanrısı.
128 milyar dolar neyle yaşar.
devamını gör...
down sendromu
fiziksel görünümlerinde çekik gözler belirgindir, diğer insanlara göre eylemleri ve düşünüp anlamlandırma süreçleri daha yavaş olabilir. yüksek ses, ortam değişikliği onları rahatsız edebilir. herhangi bir insanın üzerinde durmayacağı konular üzerinde uzun süre konuşabilirler ya da sadece o konuya odaklanarak sohbeti yarıda kesebilirler. genellikle sakın karakterde insanlardır. otizmli bireyler ile büyük ölçüde benzerlik taşımazlar.
belki de sadece down sendromlu bireylerde bir insanın en saf ve koşulsuz sevgisi görülebilir. güldüklerinde adeta gözlerinden sevgi dalgaları yayılıp sarmalar insanı.
down sendromlu bireylerin eğitimle ve elbette sevgiyle toplumda diğer bireyler gibi yaşamaları mümkündür fakat yine de desteğe ihtiyaç duyarlar. kötü, çirkin eylemleri analiz etmekte güçlük çektikleri için istismar edilebilirler, bu insan ve eylemlerden korunmaları gerekir.
ömürleri standart bir insanın ömründen çok daha azdır.
belki de sadece down sendromlu bireylerde bir insanın en saf ve koşulsuz sevgisi görülebilir. güldüklerinde adeta gözlerinden sevgi dalgaları yayılıp sarmalar insanı.
down sendromlu bireylerin eğitimle ve elbette sevgiyle toplumda diğer bireyler gibi yaşamaları mümkündür fakat yine de desteğe ihtiyaç duyarlar. kötü, çirkin eylemleri analiz etmekte güçlük çektikleri için istismar edilebilirler, bu insan ve eylemlerden korunmaları gerekir.
ömürleri standart bir insanın ömründen çok daha azdır.
devamını gör...
kadınların birbirine boydan fotoğraf atıp erkeklere atmaması
tabi ya manyak mısın? ne fotoğraflar hem de ooo.
devamını gör...
zafer önen
1921 doğumlu, 2013'te kaybettiğimiz aktör. herhalde türk tiyatrosunun en uzun ömürlü aktörlerinden biridir, 92 yıl yaşamıştı.
kabataş erkek lisesi ve ankara musiki muallim mektebinde (daha sonra ankara devlet konservatuvarı) okumuş olup, uzun yıllar muammer karaca tiyatrosunda oynamıştır. ama birçok aktör gibi aslen onu sinemada tanırız. korkusuz korkak'taki müdür, namuslu'daki gazete patronu gibi rollerle de hatırlansa da esas rolleri hep kamera arkasında, dublaj stüdyosundaydı. genellikle de jönün yardımcısı veya ihtiyar balıkçı gibi karakter oyuncuları zafer önen sesiyle duyardık. tabii bir de hayvanları. örneğin sahte kabadayı filmindeki geveze papağan ziya, ya da kaynanalar'ın sinema filminde nöriye gantar'ın dünür tijen'i gıcık etmek için aldığı papağan, zafer abinin seslendirdiği hayvanlar (sanırım ince ve hafif cırtlak sesi sebebiyle tercih edilmiş).
son zamanlarında asgari emekli maaşı aldığı için 80'li yaşlarında bile çalışıyordu (gerçi o yaşında bayağı dinçti ama tabii o yaşta da çalışmak ne kadar sağlıklı olabilir ki). örneğin tatlı kaçıklar'da patron rolüyle görmüştük. ya da arka sokaklar'da hüsnü'nün azgın teke dedesini seslendirirken duymuştuk. derken cem yılmaz, kara şimşek dizisine gönderme yaptığı opet reklamında zafer abiyi ve bir diğer karakter oyuncusu ve dublajör ali rıza pekkutsal'ı oynatmış, onlara kendi ücretine denk birer bütçe talep etmişti. galiba zafer önen de ölene kadar bu reklamdan aldığı parayla geçinmiş. şimdi feriköy mezarlığında yatıyor.
kabataş erkek lisesi ve ankara musiki muallim mektebinde (daha sonra ankara devlet konservatuvarı) okumuş olup, uzun yıllar muammer karaca tiyatrosunda oynamıştır. ama birçok aktör gibi aslen onu sinemada tanırız. korkusuz korkak'taki müdür, namuslu'daki gazete patronu gibi rollerle de hatırlansa da esas rolleri hep kamera arkasında, dublaj stüdyosundaydı. genellikle de jönün yardımcısı veya ihtiyar balıkçı gibi karakter oyuncuları zafer önen sesiyle duyardık. tabii bir de hayvanları. örneğin sahte kabadayı filmindeki geveze papağan ziya, ya da kaynanalar'ın sinema filminde nöriye gantar'ın dünür tijen'i gıcık etmek için aldığı papağan, zafer abinin seslendirdiği hayvanlar (sanırım ince ve hafif cırtlak sesi sebebiyle tercih edilmiş).
son zamanlarında asgari emekli maaşı aldığı için 80'li yaşlarında bile çalışıyordu (gerçi o yaşında bayağı dinçti ama tabii o yaşta da çalışmak ne kadar sağlıklı olabilir ki). örneğin tatlı kaçıklar'da patron rolüyle görmüştük. ya da arka sokaklar'da hüsnü'nün azgın teke dedesini seslendirirken duymuştuk. derken cem yılmaz, kara şimşek dizisine gönderme yaptığı opet reklamında zafer abiyi ve bir diğer karakter oyuncusu ve dublajör ali rıza pekkutsal'ı oynatmış, onlara kendi ücretine denk birer bütçe talep etmişti. galiba zafer önen de ölene kadar bu reklamdan aldığı parayla geçinmiş. şimdi feriköy mezarlığında yatıyor.
devamını gör...
23 yaşında üniversiteye başlamak
vakti zamanında bir oda arkadaşım vardı ve psikolojiyi bu kadar çok sevdiren bir arkadaşımdı. benden dört yaş büyüktü. ilçe başkanlığı*yapmış ağır bir abiydi. adam araba kiralama işinde çalışıyordu. yaşadığı hayattan * bıkmış, okumaya karar vermişti öyle ki derslere çalışma azmi beni teşvik ediyordu. *. çat pat ingilizce ile ingilizce psikoloji okuyor makaleleri birlikte çevirmeye çalışıyorduk. gel zaman git zaman bağlar koptu.geçen aylarda bir mail aldım:" naber epsilon, mail kutumu temizlerken senle konuşmalarımıza denk geldim geçmişin vefası var istersen konusabiliriz numaram şu ,suan ingiltere'deyim yuksek lisans yapıyorum..." bundan sonra vallahi duygulandım. takdir ettim. 23 yasindan sonra başlayan bir yolculuğun bambaska bir boyuta evrilmesi. sonuç olarak zafer,zafer benimdir diyebilenindir.
devamını gör...
yazarların çocukluk travması
7-8 yaşımdayken ankara'ya ilk gittiğimde büyükçe bir avm'ye gitmiştik anneannemle. etrafa adapte olmaya çalışırken bir anda anneannemin yanımda olmadığını fark ettim. gelene geçene onu görüp görmediklerini sordum. ev çok yakındı avm'ye. dışarı çıksam eve gidebileceğim de çıkışı da bulamamıştım bir türlü. neyse ki bir güvenlik görevlisi beni fark etti de anneanneme teslim etti. adeta travma. ne zaman avm'ye gitsem muhakkak birileriyle beraber giderim.
devamını gör...
romain gary
zamanında emile ajar takma adıyla yazdığı romanlar ile büyüttüğü isim, kendi isminden bile daha popüler olan fransız deha.
acıdır ki eşiyle aynı kaderi paylaşarak intihar etmiştir. ikinci benliği olan emile ajar'ın kimliğini ölene dek gizli tutmayı başarmıştır.
acıdır ki eşiyle aynı kaderi paylaşarak intihar etmiştir. ikinci benliği olan emile ajar'ın kimliğini ölene dek gizli tutmayı başarmıştır.
devamını gör...
gece vakti sokakta nara atan kedi
muhtemelen çiftleşme dönemine girmiş kedidir. yazıktır, günahtır. bırak istediği kadar nara atsın, belki gece gece kısmeti açılır.
devamını gör...
tek cümleyle hayatı tanımla
tam mutlu olduğunda ölüyorsun.
devamını gör...
başlayınca durdurulamayan şeyler
taviz vermek*.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
ne güzel parça seçmiş yüzlerde tebessüm oluşmasın mı ? iyi yayınlar..
devamını gör...
sözlük yazarlarının aldığı en güzel hediye
pahalı bir saat. saat olmasıyla değil pahalı olmasıyla kalbimdeki yerini aldı.
devamını gör...
inanmak başarmanın yarısıdır
daha önce okuduğum ve paylaşmak istediğim bir deneyi aklıma getiren ve doğruluğuna da inandığım bir sözdür.
harvard üniversitesin'de yapılmış pek de hoş olmayan bir deneyde suda ne kadar kalabileceklerini anlamak için fareleri su dolu kaplara bırakmışlar. deneyin sonunda farelerin 15 dakikayı aşmayan sürelerde pes edip boğularak öldükleri görülmüş.
deneyin ikinci safhasında ölmek üzere olan fareleri dinlenmeleri için sudan çıkarıp çıkarıp bir kaç dakika sonra tekrar suya bırakıyorlarmış.
sudan hiç çıkarılmayan fareler 15 dakikada pes edip boğulurken, çıkarılıp dinlendirilen fareler inanılmaz şekilde 60 saate kadar suyun üzerinde dayanabiliyorlarmış.
deneyin ikinci safhası göstermiş ki sudan kurtulmanın aslında imkansız olmadığını anlayıp kurtulabileceklerine inanan fareler imkansız sandıkları hallerinden daha yüksek motivasyon ile sınırlarını zorlayabilmişler.
kısacası belki başarmanın yarısı değildir ancak gerçekten inanmak sizi başarıya ulaştırmada en temel güdüdür.
harvard üniversitesin'de yapılmış pek de hoş olmayan bir deneyde suda ne kadar kalabileceklerini anlamak için fareleri su dolu kaplara bırakmışlar. deneyin sonunda farelerin 15 dakikayı aşmayan sürelerde pes edip boğularak öldükleri görülmüş.
deneyin ikinci safhasında ölmek üzere olan fareleri dinlenmeleri için sudan çıkarıp çıkarıp bir kaç dakika sonra tekrar suya bırakıyorlarmış.
sudan hiç çıkarılmayan fareler 15 dakikada pes edip boğulurken, çıkarılıp dinlendirilen fareler inanılmaz şekilde 60 saate kadar suyun üzerinde dayanabiliyorlarmış.
deneyin ikinci safhası göstermiş ki sudan kurtulmanın aslında imkansız olmadığını anlayıp kurtulabileceklerine inanan fareler imkansız sandıkları hallerinden daha yüksek motivasyon ile sınırlarını zorlayabilmişler.
kısacası belki başarmanın yarısı değildir ancak gerçekten inanmak sizi başarıya ulaştırmada en temel güdüdür.
devamını gör...
