memurların sevilmemesinin nedeni
ters ters cevap vermedikleri sürece hiçbir derdim yok. hatta çoğu zaman onların benimle ne derdi var diye düsünmüsümdür.
devamını gör...
beğenileriyle mutlu eden yazar
sözlükte beğeni sınırı 3 ile sınırlı iken bazı nickaltlarında hala “ seri beğenileri ile farkettiğim” veya “ oy vermede bonkör” veya “ seri artılayan ....” gibi tanımlar görüyorum. en fazla 3 oy verebiliyorken bunun neresi seri oluyor? hani eskiden olsa anlarım, beğenide sınır yoktu. eh şimdi o da yok. seri artılama ne alaka?
beğeni için teşekkür etmek istiyorsanız mesaj kutusundan bunu yapabilirsiniz. nickaltına yazmak, yazarın tanımlarına ve emeğine karşı hoş bir davranış biçimi değil. aylar önce şu an profilinde “ kalbimizde yaşıyor” yazan bir yazar nickaltıma gelip öyle bir şeyler yazmıştı. ilk defa onunkinden rahatsız olmuştum çünkü sadece üç tanımını beğenmiştim ve o zamanlar sınırlama yoktu beğenide. bunu bile seri algılayıp oradan ego yapan bir zihniyet olduğunu düşünmüştüm. nornalde hiç takmam. beğendiğim her tanıma beğeni bırakır, oylarım. takibime aldığım yazar arkadaşlarımıda fırsat buldukça okur beğenilerimi bırakırım. bazen hiç ilgi alanım olmayan tanımlarlada karşılaşıyorum ama öyle özenle yazılmış, emek sarfedildiği her halinden belli olan tanımlarki asıl onlara beğenilerimi gururla bırakıyorum. her yazarın okunmaya değer farklı farklı tanımları var. bugüne kadar okumadan bıraktığım bir beğeni olmadı. özellikle okumaya dikkat ederim çünkü beğeni bırakmak bir nevi sanal imzadır. neye beğeni bıraktığımız önemli. “bu düşünceye katılıyorum, onaylıyorum, doğru” anlamına geliyor beğeni. siyaset hariç her konuyu okur, beğendiklerimi de oylamaktan keyif alırım. herkes yazdıkları takdir edilsin ister. nickaltına seri artılardan ziyade tanımları ve övgüye değer davranışları ile bir yazı bırakmak daha doğru olur.
beğeni için teşekkür etmek istiyorsanız mesaj kutusundan bunu yapabilirsiniz. nickaltına yazmak, yazarın tanımlarına ve emeğine karşı hoş bir davranış biçimi değil. aylar önce şu an profilinde “ kalbimizde yaşıyor” yazan bir yazar nickaltıma gelip öyle bir şeyler yazmıştı. ilk defa onunkinden rahatsız olmuştum çünkü sadece üç tanımını beğenmiştim ve o zamanlar sınırlama yoktu beğenide. bunu bile seri algılayıp oradan ego yapan bir zihniyet olduğunu düşünmüştüm. nornalde hiç takmam. beğendiğim her tanıma beğeni bırakır, oylarım. takibime aldığım yazar arkadaşlarımıda fırsat buldukça okur beğenilerimi bırakırım. bazen hiç ilgi alanım olmayan tanımlarlada karşılaşıyorum ama öyle özenle yazılmış, emek sarfedildiği her halinden belli olan tanımlarki asıl onlara beğenilerimi gururla bırakıyorum. her yazarın okunmaya değer farklı farklı tanımları var. bugüne kadar okumadan bıraktığım bir beğeni olmadı. özellikle okumaya dikkat ederim çünkü beğeni bırakmak bir nevi sanal imzadır. neye beğeni bıraktığımız önemli. “bu düşünceye katılıyorum, onaylıyorum, doğru” anlamına geliyor beğeni. siyaset hariç her konuyu okur, beğendiklerimi de oylamaktan keyif alırım. herkes yazdıkları takdir edilsin ister. nickaltına seri artılardan ziyade tanımları ve övgüye değer davranışları ile bir yazı bırakmak daha doğru olur.
devamını gör...
yakın arkadaştan bir anda soğutan şeyler
sizi kıskandığını fark ettiğiniz o an olabilir...
devamını gör...
yalancıya verilmesi gereken ceza
yalancı, en büyük cezasını kendinisi verir kendine. en büyük cezası şudur : kendisi bile kendisine inanmaz.
devamını gör...
kuzey kore
önemli kömür madenleri ve zengin mineral kaynakları bulunmasına rağmen, başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve zaman zaman uluslar arası yardıma* olan bağımlı olabilmektedir.
gübre yetersizliği ya da soğuk hava koşulları nedeniyle tarımsal üretimin düşmesiyle birlikte ciddi bir açlık sorunu ile karşılaşabilen bir ülkedir.
gübre yetersizliği ya da soğuk hava koşulları nedeniyle tarımsal üretimin düşmesiyle birlikte ciddi bir açlık sorunu ile karşılaşabilen bir ülkedir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
alt dudağımın titrediğini fark ettim. içimde minik bir hüzün. tam olarak isimlendiremediğim.
dışarıdan gelen çim biçme makinesinin sesi çirkinleştiriyor anı. oysa güzel bir güne uyanmayı hayal etmiştim. bugün daha güzel olacaktı. içimdeki endişe kıpırtılarını bir yana bırakacaktım.
yalnız uyandığım yatağa baktım. yanımda kocaman bir boşluk. dolduramadığım... yalnız uyunmaktan nefret ediyorum. beş yaşında bir çocuğa döndürüyor bu, beni.
uyanır uyanmaz motor bir hareketle elim telefona uzanıyor. bir mesaj okuyorum daha da sıkılıyor canım. bugün kendimi herkese, her şeye kapatma ihtiyacı duyuyorum. derin bir nefes almak istiyorum.
korkuyorum. çok korkuyorum. anlaşılmaz bir tabloya bakıyor gözlerim. hasta sayısı, vefat sayısı, entübe sayısı. bir tablo. sanki rakamların ardındakiler insan değilmiş gibi. bir anons duyuyorum. vaka oranı çok arttığı için, bulaşma hızı çok yüksek olduğu için evde kalmak konusunda uyaran bir belediye çalışanı. bir kerede anlaşılmadığı için olsa gerek ya da defalarca söylense bile bir güruh tarafından gözardı edildiği için olsa gerek sürekli, sürekli, sürekli tekrar eden bir anons.
kahvemi bile içmeden yola düşünüyoruz sonra. bir bina, içeriye girip çıkan onlarca insan. ben dışarıda kalıyorum, yalnız. sıkıntılı bir şekilde beklemeye başlıyorum, oldukça tedirgin.
biri yaklaşıyor yanıma. yüzünde maskesi yok, pantalonunun bir paçası kıvrık. yaklaşıyor, bir yandan bağırarak bir şeyler söylüyor. anlamıyorum. elimdeki telefonu işaret ediyor sonra. kötü, diyor. kötü... anlamıyorum, biraz da korkuyorum. iyice yaklaşıyor yanıma. maskesiz yüzü, yüzüme yaklaşıyor. kötü, o kötü, kızlar var, nah şurada kızlar, git, git! tamam, diyorum. bir adım geri çekiliyorum. hala deli gözleri telefona bakıyor. korkuyorum. yavaşça binaya yaklaşıyorum.
çok şeyden korkuyorum bugün. ölen, 40 yaşındaki polis memurundan, 36 yaşındaki berberden, 70 yaşındaki nineden. savaşacak gücümün olmamasından, nasıl savaşacağımı bilmemekten.
bahçenin yan tarafındaki kafeye bakıyorum. bütün sandalyeler ters çevrilmiş masalara. camda bir ilan. karton bardakta çay 1tl. içeride olması gereken insanları düşünüyorum, servis yapması gereken insanları. ekmeğini oradan çıkarması gereken insanları düşünüyorum, korkuyorum.
yanıbaşımda ayak sesini duyuyorum. yüzünde maske. ne, dedi doktor diyorum; raporunu uzatıyor.
birlikte geçecek beş gün, yapayalnız beş gün. sesini duyuyorum. orada olduğunu biliyorum. günışığı perdelerden ulaşmıyor. çok korkuyorum tek istediğim bir sonuç. negatif.
dışarıdan gelen çim biçme makinesinin sesi çirkinleştiriyor anı. oysa güzel bir güne uyanmayı hayal etmiştim. bugün daha güzel olacaktı. içimdeki endişe kıpırtılarını bir yana bırakacaktım.
yalnız uyandığım yatağa baktım. yanımda kocaman bir boşluk. dolduramadığım... yalnız uyunmaktan nefret ediyorum. beş yaşında bir çocuğa döndürüyor bu, beni.
uyanır uyanmaz motor bir hareketle elim telefona uzanıyor. bir mesaj okuyorum daha da sıkılıyor canım. bugün kendimi herkese, her şeye kapatma ihtiyacı duyuyorum. derin bir nefes almak istiyorum.
korkuyorum. çok korkuyorum. anlaşılmaz bir tabloya bakıyor gözlerim. hasta sayısı, vefat sayısı, entübe sayısı. bir tablo. sanki rakamların ardındakiler insan değilmiş gibi. bir anons duyuyorum. vaka oranı çok arttığı için, bulaşma hızı çok yüksek olduğu için evde kalmak konusunda uyaran bir belediye çalışanı. bir kerede anlaşılmadığı için olsa gerek ya da defalarca söylense bile bir güruh tarafından gözardı edildiği için olsa gerek sürekli, sürekli, sürekli tekrar eden bir anons.
kahvemi bile içmeden yola düşünüyoruz sonra. bir bina, içeriye girip çıkan onlarca insan. ben dışarıda kalıyorum, yalnız. sıkıntılı bir şekilde beklemeye başlıyorum, oldukça tedirgin.
biri yaklaşıyor yanıma. yüzünde maskesi yok, pantalonunun bir paçası kıvrık. yaklaşıyor, bir yandan bağırarak bir şeyler söylüyor. anlamıyorum. elimdeki telefonu işaret ediyor sonra. kötü, diyor. kötü... anlamıyorum, biraz da korkuyorum. iyice yaklaşıyor yanıma. maskesiz yüzü, yüzüme yaklaşıyor. kötü, o kötü, kızlar var, nah şurada kızlar, git, git! tamam, diyorum. bir adım geri çekiliyorum. hala deli gözleri telefona bakıyor. korkuyorum. yavaşça binaya yaklaşıyorum.
çok şeyden korkuyorum bugün. ölen, 40 yaşındaki polis memurundan, 36 yaşındaki berberden, 70 yaşındaki nineden. savaşacak gücümün olmamasından, nasıl savaşacağımı bilmemekten.
bahçenin yan tarafındaki kafeye bakıyorum. bütün sandalyeler ters çevrilmiş masalara. camda bir ilan. karton bardakta çay 1tl. içeride olması gereken insanları düşünüyorum, servis yapması gereken insanları. ekmeğini oradan çıkarması gereken insanları düşünüyorum, korkuyorum.
yanıbaşımda ayak sesini duyuyorum. yüzünde maske. ne, dedi doktor diyorum; raporunu uzatıyor.
birlikte geçecek beş gün, yapayalnız beş gün. sesini duyuyorum. orada olduğunu biliyorum. günışığı perdelerden ulaşmıyor. çok korkuyorum tek istediğim bir sonuç. negatif.
devamını gör...
düğünün israf olması
yadsınamaz bir gerçektir. kredi falan çekenler var evlenmek için, sonra bir süre boyunca krediyi ödemek için çalışıp duruyorlar. bu insanlara ister istemez üzülüyorum. hayatlarını kurarken bile borçlanıyorlar. bunu yapmak yerine birikim yapıp, maddi gücünü toparladıktan sonra hayatını birleştireceğini insanı bulup evlenmesi daha makbuldür. fakat şartlar da malum olunca, çok da şey yapmamak lazım. cidden üzücü bir durum. sen git x bin lira kredi çek, ev düz. düğün için şatafat yap. sonra orada topladığın altın/paralarla borçlarının bir kısmını öde. döngüye bak be. keşke herkesin borçsuz evlenme imkanı olabilseydi ama düzen buna izin vermiyor.
devamını gör...
10 ve üzeri sabıka kaydı bulunan erkek
suçu ve cinsiyeti fark etmeksizin belirli bir sabıka kaydı sayısına ulaştıktan sonra toplumla ilişiğinin kesilmesi gereken canlıdır.
bir veya iki sabıka kaydı olsa, suçun türüne ve işleniş koşullarına göre bir değerlendirme yapılarak bir rehabilitasyon sürecine gidilebilir belki ancak söz konusu kişi seri suç işleme makinesine dönmüşse ivedilikle, herhangi bir canlıya zarar veremeyecek ve hatta ulaşamayacak duruma getirilmelidir.
bu konuda alınacak kararlar, toplumsal barışın korunması için son derece önemli olup duygusal temelli düşüncelerin ürünü olmamalıdır. suçlarda öncelenmesi gereken mağdurdur. suçluya mağdur muamelesi yapmak bizi sadece kısır döngüye sokar.
bir veya iki sabıka kaydı olsa, suçun türüne ve işleniş koşullarına göre bir değerlendirme yapılarak bir rehabilitasyon sürecine gidilebilir belki ancak söz konusu kişi seri suç işleme makinesine dönmüşse ivedilikle, herhangi bir canlıya zarar veremeyecek ve hatta ulaşamayacak duruma getirilmelidir.
bu konuda alınacak kararlar, toplumsal barışın korunması için son derece önemli olup duygusal temelli düşüncelerin ürünü olmamalıdır. suçlarda öncelenmesi gereken mağdurdur. suçluya mağdur muamelesi yapmak bizi sadece kısır döngüye sokar.
devamını gör...
eş cinsellik terör suçu sayılmalı
bu ülke insanda "yeter" diye bağırma isteği uyandırmaya başladı. yormayın artık be.
devamını gör...
bal
dört kutsal kitapta bal ile ilgili ayetler var. nahl süresi de baldan bahsediyor.
hayatımıza şeker girene kadar tatlandırıcı olarak kullandığımız meyve ve pekmezlerden ziyade balı tercih etmişiz. cihan harbi zamanında pahalı olmasından dolayı mutfağımızda bulunan tek tatlı bal olmuş. o zaman şeker, fiyatı el yaktığı için alınamıyor.
hayatımıza şeker girene kadar tatlandırıcı olarak kullandığımız meyve ve pekmezlerden ziyade balı tercih etmişiz. cihan harbi zamanında pahalı olmasından dolayı mutfağımızda bulunan tek tatlı bal olmuş. o zaman şeker, fiyatı el yaktığı için alınamıyor.
devamını gör...
şeriat yandaşı küçük çocuk
kadının altta attığı tweet daha üzücüdür. kadınların şeriat istemesine aklım mantığım asla almıyor.
devamını gör...
çiftlerin birbirine sürekli aşkım demesi
bir süre sonra alışkanlığa dönüşür.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
halen iyilik yapıyor ve merhamet edebiliyorum.
devamını gör...
delirmemek için yapılanlar
hayal kurmak, hayallere sığınmak
devamını gör...
erkek olmanın zorlukları
bu memlekette erkek isek her ne olursa olsun zırlamamalıyız.
en azından yakılarak öldürülmüyoruz.
en azından yakılarak öldürülmüyoruz.
devamını gör...
deli dana hastalığı
deli dana, hayvanlarda ortaya çıkan ve hayvanlardan insanlara bulaşan bir beyin iltihabı hastalığıdır. bu hastalık, o zamana kadar besinlerini güvenle satın alıp tüketen tüketicinin gıdanın güvenliğine dair şüpheye düşmesi noktasında da önemli bir olaydır.
hastalık 1980'lerde büyük britanya'da sığır yemleri için mevcut yasaların esnetilmesiyle ortaya çıktı. yani hastalık doğal bir sürecin sonucu değil. oluşum nedeni açısından önemli çünkü devlet bireysel tüketicilerin değil endüstriyel üretimin çıkarları için üretim standartlarının düşürülmesine izin verdi. yasaların gevşetilmesiyle birlikte hayvanlar kendi türlerinin vücut parçalarını yem olarak tükettiler. biraz daha detaylandırırsak, et üretiminde kullanılan sığırların kemik, et kalıntıları diğer sığırların yemlerine karıştırılıp yediriliyordu oysa bu hayvanlar otçuldu. et endüstrisi otçul canlıya kendisini yediriyordu ve bu canlılardan yine et endüstrisinde faydalanılıyordu. üreticiler ilk etapta şartların gerektirdiği gibi davrandıklarına inanıyordu. devlet de bu gevşetmelerin ürün çeşitliliğini artıracağını düşünüyordu. güvene dayalı besin alışverişi söz konusu olduğu için tüketici bu durumdan şüphelenmeden ürünleri satın almaya devam etti. oysa özellikle en ucuz ürünler hayvanlardaki bu beslenme şekli nedeniyle riskliydi ve yoksul tüketici de gıda güvenliğinin korunduğunu zannederek bu ürünleri tercih ediyordu. ve deli dana hastalığı bulaşmış hayvanları tüketen insanlarda da hastalığın insanlardaki ismiyle "cjd: creutzfeld-jakop disease/hastalığı" ortaya çıktı.
tam olarak nedir bu hastalık? cjd'de belirtilerin görülmesi 10-20 yıl arasında değişirken bu süre 40 yıla kadar çıkabilir. hastalık bir virüs ya da bakteriyle değil vücudumuzda bulunan "prion" proteinin mutasyona uğramasıyla ortaya çıkar. zamanla beyinde boşluklar oluşmasına ve beyinde süngerleşme durumuna neden olur. hastalığın belirti göstermesi yıllar alabilir. tanı koyulması bile çok güç olan bu hastalığın gelişmiş bir tedavisi yoktur. hastalığın görülme sıklığı milyonda bir olarak belirtilmiştir. ilk belirtileri depresyon, hafıza kaybı, uyku bozukluğu gibi etkilerdir. daha sonra bu belirtiler aniden katlanarak etki alanını genişletir ve hastanın bütün fonsiyonlarını etkiler.
hastalık 1980'lerde büyük britanya'da sığır yemleri için mevcut yasaların esnetilmesiyle ortaya çıktı. yani hastalık doğal bir sürecin sonucu değil. oluşum nedeni açısından önemli çünkü devlet bireysel tüketicilerin değil endüstriyel üretimin çıkarları için üretim standartlarının düşürülmesine izin verdi. yasaların gevşetilmesiyle birlikte hayvanlar kendi türlerinin vücut parçalarını yem olarak tükettiler. biraz daha detaylandırırsak, et üretiminde kullanılan sığırların kemik, et kalıntıları diğer sığırların yemlerine karıştırılıp yediriliyordu oysa bu hayvanlar otçuldu. et endüstrisi otçul canlıya kendisini yediriyordu ve bu canlılardan yine et endüstrisinde faydalanılıyordu. üreticiler ilk etapta şartların gerektirdiği gibi davrandıklarına inanıyordu. devlet de bu gevşetmelerin ürün çeşitliliğini artıracağını düşünüyordu. güvene dayalı besin alışverişi söz konusu olduğu için tüketici bu durumdan şüphelenmeden ürünleri satın almaya devam etti. oysa özellikle en ucuz ürünler hayvanlardaki bu beslenme şekli nedeniyle riskliydi ve yoksul tüketici de gıda güvenliğinin korunduğunu zannederek bu ürünleri tercih ediyordu. ve deli dana hastalığı bulaşmış hayvanları tüketen insanlarda da hastalığın insanlardaki ismiyle "cjd: creutzfeld-jakop disease/hastalığı" ortaya çıktı.
tam olarak nedir bu hastalık? cjd'de belirtilerin görülmesi 10-20 yıl arasında değişirken bu süre 40 yıla kadar çıkabilir. hastalık bir virüs ya da bakteriyle değil vücudumuzda bulunan "prion" proteinin mutasyona uğramasıyla ortaya çıkar. zamanla beyinde boşluklar oluşmasına ve beyinde süngerleşme durumuna neden olur. hastalığın belirti göstermesi yıllar alabilir. tanı koyulması bile çok güç olan bu hastalığın gelişmiş bir tedavisi yoktur. hastalığın görülme sıklığı milyonda bir olarak belirtilmiştir. ilk belirtileri depresyon, hafıza kaybı, uyku bozukluğu gibi etkilerdir. daha sonra bu belirtiler aniden katlanarak etki alanını genişletir ve hastanın bütün fonsiyonlarını etkiler.
devamını gör...
entropi
bir sistemin öğeleri arasındaki farklılaşmanın azalması sistemini düzensizliğe ve dengenin kaybolmasına doğru gitmesi ile örgütlenmenin bozulması ve faaliyetlerin durma noktasına gelmesi durumudur.
devamını gör...
charlie hebdo muhammed karikatüristinin ölmesi
müslüman olsa terörist denirdi danimarkalı bir ateist olduğu için ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiş.
devamını gör...
sohbeti bitiren cümleler
canım şarjım %97 sonra görüşürüz.
devamını gör...