erkek diye bir şeyin olmaması sorunsalı
          her şey zıttıyla kaimdir. kötüler kadar iyileri de vardır sayın larktwain_123_. 
ki bu başlıkta ironi yaptığını da biliyorum. ama madem zamanıdır, ben de yeri gelmişken, kendi görüşlerimi ardıllayayım istedim. *
yani sorum şu aslında: sırf kötüye, kötülere, binlerce, milyonlarca kötüye denk geldik diye çağın vebasına tutulmak zorunda mıyız?
değiliz.
keza ne yok saymak sorunu çözer ne de tamamıyla savaşçı bir ruha bürünmek. bu tür tavırlar önce kişiyi, ardından küçük küçük toplulukları ve sonunda da cemiyeti genel bir ruhsal bozukluğa iter. bu nedenle itidalli olmakta yarar var ve sağduyuyu korumak her zaman elzemdir diye düşünüyorum, düşünmekteyim.
yine tanıdığım biri, kadınlardan yana yüzü gülmemiş biri, öyle çok çekmişti ki, tutup hepsine karşı bir öfke, nefret ve buhran geliştirmesini beklerdim. fakat öyle olmadı. ve bunun salt cinsellikle de bir bağlantısını kurmadı, kuramadı. yani ne yaparsa yapsın yine kadınlara - çok afedersiniz amiyane bir tabirle ifade etmek zorunda kalacağım ama - ihtiyaç (!) duyacağı için de değil üstelik!.. sadece bunun ayırdına vardığı için: sırf bir kadın gelip, hayatımı ortadan ikiye böldü diye, sırf o kötü çıktı ve beni bile bile bir mahvoluşa sürükledi diye, bu duruma boyun mu eğmeliyim? kabul edip, bütün kadınlar kötüdür, yanılgısına mı düşeyim?.. bu soruyu kafasında, benliğine, yüreğine hatta hatta bedenine ve tabii ruhunda birkaç bin kez sorup, sonunda vardığı sonuç üzerinden istisnaları kaideleştimemek üzerine hayatını kuruşuna şahit olmuştum, olmaktayım.
biz de böyle olmalıyız. belki bu konuda en çok yarayı alan biziz ama süreci kontrol etmek, yangına körükle gitmemek, benim de tercihimdir. sonrasında her şey, toplumsal olarak bile peşi sıra geliyor.
sadece biraz bilinçli olmak, elbette bu süreçte haklarımızı korumak ve bir çürük elma üzerinden, tüm kasayı çöpe atmamak gerekiyor.
hepsi bu.
  ki bu başlıkta ironi yaptığını da biliyorum. ama madem zamanıdır, ben de yeri gelmişken, kendi görüşlerimi ardıllayayım istedim. *
yani sorum şu aslında: sırf kötüye, kötülere, binlerce, milyonlarca kötüye denk geldik diye çağın vebasına tutulmak zorunda mıyız?
değiliz.
keza ne yok saymak sorunu çözer ne de tamamıyla savaşçı bir ruha bürünmek. bu tür tavırlar önce kişiyi, ardından küçük küçük toplulukları ve sonunda da cemiyeti genel bir ruhsal bozukluğa iter. bu nedenle itidalli olmakta yarar var ve sağduyuyu korumak her zaman elzemdir diye düşünüyorum, düşünmekteyim.
yine tanıdığım biri, kadınlardan yana yüzü gülmemiş biri, öyle çok çekmişti ki, tutup hepsine karşı bir öfke, nefret ve buhran geliştirmesini beklerdim. fakat öyle olmadı. ve bunun salt cinsellikle de bir bağlantısını kurmadı, kuramadı. yani ne yaparsa yapsın yine kadınlara - çok afedersiniz amiyane bir tabirle ifade etmek zorunda kalacağım ama - ihtiyaç (!) duyacağı için de değil üstelik!.. sadece bunun ayırdına vardığı için: sırf bir kadın gelip, hayatımı ortadan ikiye böldü diye, sırf o kötü çıktı ve beni bile bile bir mahvoluşa sürükledi diye, bu duruma boyun mu eğmeliyim? kabul edip, bütün kadınlar kötüdür, yanılgısına mı düşeyim?.. bu soruyu kafasında, benliğine, yüreğine hatta hatta bedenine ve tabii ruhunda birkaç bin kez sorup, sonunda vardığı sonuç üzerinden istisnaları kaideleştimemek üzerine hayatını kuruşuna şahit olmuştum, olmaktayım.
biz de böyle olmalıyız. belki bu konuda en çok yarayı alan biziz ama süreci kontrol etmek, yangına körükle gitmemek, benim de tercihimdir. sonrasında her şey, toplumsal olarak bile peşi sıra geliyor.
sadece biraz bilinçli olmak, elbette bu süreçte haklarımızı korumak ve bir çürük elma üzerinden, tüm kasayı çöpe atmamak gerekiyor.
hepsi bu.
devamını gör...
bugün kendin için ne yaptın sorusu
          mantı.
      
  devamını gör...
yazarların kedileri hakkındaki düşünceleri
          yazarların kendileri hakkındaki düşünceleri başlığından kopya çekilerek açılmış başlıktır. buyurun ne düşünüyorsunuz kedileriniz hakkında.*
edit: artık kedim olmadığı için eskileri yad edicem. biri çok şişko, malın teki yürüyemiyor göbekten. diyet yaptırdık o derece. diğer cinsine s****ın fetişi vardı , sürekli birilerini emiyordu. pis sapık. öteki tam bir sokak serserisi, hep bir itlik peşinde. torbacı diye köşeye koyarsın tarlabaşında. daha da var da, onlar biraz acıklı.
  edit: artık kedim olmadığı için eskileri yad edicem. biri çok şişko, malın teki yürüyemiyor göbekten. diyet yaptırdık o derece. diğer cinsine s****ın fetişi vardı , sürekli birilerini emiyordu. pis sapık. öteki tam bir sokak serserisi, hep bir itlik peşinde. torbacı diye köşeye koyarsın tarlabaşında. daha da var da, onlar biraz acıklı.
devamını gör...
daddy (yazar)
          herhangi bir sohbetimiz olmamasına rağmen sevdiğim bir yazardı. gitmesine üzüldüm. umarım döner.
      
  devamını gör...
george orwell
          (bkz: hayvan çiftliği) ve özellikle(bkz: 1984) kitabı ile tanınan yazardır.
      
  devamını gör...
geceye bir fotoğraf bırak
          orangutan in the rain - andrew suryono yağmurdan korunan orangutan yavrusu 

endonezya bali adasında çekilen fotoğraf sony dünya fotoğraf yarışması birincilik ödülü almıştır. 2015

kaynak
  
endonezya bali adasında çekilen fotoğraf sony dünya fotoğraf yarışması birincilik ödülü almıştır. 2015

kaynak
devamını gör...
baklava vs profiterol
          başlığı açan yarına felç uyanabilir. yaradanın gücüne gider, o parmakların tutmaz bir daha. bana damak tadı değişkendir, yok zevkler, renkler edebiyatı yapmayın. proferol, baklava reyizi gördüğü yerde utanıp mekana girmez, siz burada utanmadan versusunu yapıyorsunuz. yazıklar olsun, başka sözüm yok. sinirlendim lan ciddi ciddi.*
      
  devamını gör...
madina amin
          inanılmaz bir sese sahip, özbekistan doğumlu ancak 20 yıldır new york'ta yaşayan ses sanatçısı. spente le stelle gibi bir şaheseri mükemmel söylemiştir. 
my flame şarkısı hem sözleri hem de melodisi ile kalbinizi alır başka yerlere koyar. aşağıya bırakıyorum.
      
  my flame şarkısı hem sözleri hem de melodisi ile kalbinizi alır başka yerlere koyar. aşağıya bırakıyorum.
devamını gör...
yeni yıl sözlük mağazası indirim kampanyası
          iyi ki karmalarımı biriktirip, kullanmamışım dediğim kampanyadır.
bir ara pantera gazına gelecektim, neyse ki hakim oldum kendime*. mis gibi rozetlerimi aldım, dizdim inci gibi*.
  bir ara pantera gazına gelecektim, neyse ki hakim oldum kendime*. mis gibi rozetlerimi aldım, dizdim inci gibi*.
devamını gör...
yazarların sahip olduğu ilk cep telefonu
          efsane yilan oyunuyla nokia3310.şu telefonla ne hava atardım şimdiki gençler görse kesici alet zanneder.
      
  devamını gör...
az konuşan insan
          bunu kendine alışkanlık edinmiş kişi, masada konuşulan şeyleri çoktan kendi kafasında konuşup tartmış ve bir yargıya vardırmış olabilir. bu yüzden düşüncesini ifade etmesi demek ona kağıttan rol okumak gibi gelir ve rol yapmaktansa, kendini yeni şeyler düşünmeye ve dinlemeye verdiği için bu konuda başarılı olamaz. susar da susar. sebebi ise düşünmeye ve öğrenmeye odaklı olduğundan aklındaki doğrular sürekli gelişir. kafasındakiler o an için en doğrusu olsa bile zaman aktığı için eskir ve doğruluktan uzaklaşır. düşüncelerini sürekli güncellemesi gerekir ve bu uğraşına ayırması gereken vakitten dolayı konuşamaz.
  
devamını gör...
sözlük yazarlarının insanlar tarafından en tuhaf bulunan özellikleri
          t: yapana normal gelen ama çevresindeki insanların meraklı ve tuhaf bakışlarına maruz kalan hareketler bütünü.
yemek esnasında yanımda kim oturuyorsa yediği yemeği ya da içtiği içeceği güldürerek burnundan getiririm. ama harbi harbi burnundan getiririm. birkaç akrabamda yemeğin genize sıçraması sonucu öksürük krizine girdiğini şahit oldum. bu sayede yemek masasında kimse yanımda oturmak istemez. milleti güldürüyoruz yine yaranamıyoruz.
bazen allahın sevilen kulumu oluyorum ya da içimin temizliğinden ötürüdür mü bilmem dediğim şeylerin o an gerçekleşmesi. "bu ders olmayacak arkadaşlar toplanın gidiyoruz". pat mail kutusuna öğrenci işlerinden mail gelir. " dersin hocasının acil toplantısı çıktığından mütevellit şu saatteki x dersi iptal edilmiştir".
istediğim zaman hangi koşullarda olursam olayım ağlama potansiyelim var. ağır dram filmi yazarı mahsun kırmızıgül filminden çıkmış gibi hüngür hüngür ağlayabilirim. gören de tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandığımı, evi terkeden kocam sayesinde 3 çocuğumla ankara ayazında sokağa atıldığımı sanır.
baklava, karnıyarık ve ekmek içi ekmek mantığıyla bazı insanların tabakta yedikleri yiyecekleri her ne hikmetse ben ekmek içinde yerim. bu insanlara tuhaf gelen gurme özelliğimi zevkler ve renkler tartışılmaz sözüyle savunmak istiyorum. ayrıca karnıyarık ve pilavı da ekmek arası yapıp yemeyen de yani şimdi...
kollarımı dilediğim gibi bükebiliyorum. bir balerinin kuğu gölünde süzülüşü gibi ya da yıllarca jimnastik yapmışım gibi. küçük yaşta mahalledeki arkadaşlarıma ve annelerine tuhaf geliyordu bu durum. sirke gitmiş gibi benim kolumu büküp, döndürmemi izliyorlardı.
  yemek esnasında yanımda kim oturuyorsa yediği yemeği ya da içtiği içeceği güldürerek burnundan getiririm. ama harbi harbi burnundan getiririm. birkaç akrabamda yemeğin genize sıçraması sonucu öksürük krizine girdiğini şahit oldum. bu sayede yemek masasında kimse yanımda oturmak istemez. milleti güldürüyoruz yine yaranamıyoruz.
bazen allahın sevilen kulumu oluyorum ya da içimin temizliğinden ötürüdür mü bilmem dediğim şeylerin o an gerçekleşmesi. "bu ders olmayacak arkadaşlar toplanın gidiyoruz". pat mail kutusuna öğrenci işlerinden mail gelir. " dersin hocasının acil toplantısı çıktığından mütevellit şu saatteki x dersi iptal edilmiştir".
istediğim zaman hangi koşullarda olursam olayım ağlama potansiyelim var. ağır dram filmi yazarı mahsun kırmızıgül filminden çıkmış gibi hüngür hüngür ağlayabilirim. gören de tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandığımı, evi terkeden kocam sayesinde 3 çocuğumla ankara ayazında sokağa atıldığımı sanır.
baklava, karnıyarık ve ekmek içi ekmek mantığıyla bazı insanların tabakta yedikleri yiyecekleri her ne hikmetse ben ekmek içinde yerim. bu insanlara tuhaf gelen gurme özelliğimi zevkler ve renkler tartışılmaz sözüyle savunmak istiyorum. ayrıca karnıyarık ve pilavı da ekmek arası yapıp yemeyen de yani şimdi...
kollarımı dilediğim gibi bükebiliyorum. bir balerinin kuğu gölünde süzülüşü gibi ya da yıllarca jimnastik yapmışım gibi. küçük yaşta mahalledeki arkadaşlarıma ve annelerine tuhaf geliyordu bu durum. sirke gitmiş gibi benim kolumu büküp, döndürmemi izliyorlardı.
devamını gör...
mhp'li vekilin melis sezen'e ahlaksızlığın daniskası demesi
          “melis sezenin kıyafeti kanunen suç. (kanunen nasıl bir suç onu anlayamadım ama dur oraya sonra gelcez). çünkü göğüs dekoltesi tamamen açık. toplum içinde kendini gösteriyor. yani sütyen yok” demiş. 
öncelikle sayın vekilim ki bu saygıyı hakettiğinizden ötürü değil tamamen kendi karakterimden dolayı söylüyorum. siyasette ne zamandan beri insanların giydiği kıyafetlerin eleştirisi yapılmaya başladı? eğer sütyen takmaksa tek sorunumuz ve bu sorun sütyenle çözülecekse şayet, lütfen önce siz takın vekilim ve bizlere rehber olun.
teşekkür ediyorum sayın vekilim. çevrenizde destekli sütyen gibi sizi destekleyen insanlar bulunsun hep.
  öncelikle sayın vekilim ki bu saygıyı hakettiğinizden ötürü değil tamamen kendi karakterimden dolayı söylüyorum. siyasette ne zamandan beri insanların giydiği kıyafetlerin eleştirisi yapılmaya başladı? eğer sütyen takmaksa tek sorunumuz ve bu sorun sütyenle çözülecekse şayet, lütfen önce siz takın vekilim ve bizlere rehber olun.
teşekkür ediyorum sayın vekilim. çevrenizde destekli sütyen gibi sizi destekleyen insanlar bulunsun hep.
devamını gör...
kadın yazarlardan erkek yazarlara sorular
          #743212
9- bilimin bardağından içilen bir yudum su sizi ateist yapar sözüne katılıyor musunuz? sizce bu sözle ne denmek isteniyor?
-katılmıyorum. bilimsel gerçekler öğrenildiğinde tanrıya varlık atfetmenin anlamsızlaşacağı kastediliyor.
yaşadığımız evrende bir uyumun varlığından söz edebiliriz sanırım. ben bu uyumun ilk sebebinin tanrı olduğu kanısındayım. bu bağlamda bilim de tanrının sanatını izah etmeye çalışıyor.
açıkçası bu konu tercih meselesi. ne inananlar varlığını ispat edebilir ne inanmayanlar var olmadığını...
7- toplum olarak karamsar bir yapıya sahibiz. peki neden bu karamsarlıktan kurtulamıyoruz sizce?
-bir radyo programında dinlemiştim. annenin mutsuz, moralsiz olduğu zamanlarda asık yüzüyle bebeğiyle iletişime geçmemesi gerektiğinden ne yapıp edip mutlu bir yüz ifadesi takınması gerektiğinden bahsediyordu. bebekle anne arasındaki iletişimin nasıl olacağı, karamsarlıktan kurtulma konusunda yol gösterebilir.
3- bilimin bir toplumda gelişebilmesi için sizce neye ihtiyacımız var?
- soru kendi içinde bilimin bir toplumda gelişmesi gerektiği varsayımına dayanıyor. fen bilimleri kastediliyor zannımca.
açıkçası bilimin gelişmesi tek başına bir şey ifade etmez. öncelikle bireylerin objektif düşünebilmesi, herhangi bir konuyu duygulardan bağımsız ele alabilmesi gerekir. bunu yapamadıktan sonra bilimde ne kadar ilerlediğinizin bir önemi yok.
bu temel üzerine sosyal bilimler de olması gerektiği gibi inşa edilebilir.
peki bu nasıl gerçekleşecek? dayatmadan tamamen uzak, neden ve nasıl sorularını soran nesnel bir eğitim sistemi ile.
soruları için orsalesta anafor'a teşekkür ederim.
  9- bilimin bardağından içilen bir yudum su sizi ateist yapar sözüne katılıyor musunuz? sizce bu sözle ne denmek isteniyor?
-katılmıyorum. bilimsel gerçekler öğrenildiğinde tanrıya varlık atfetmenin anlamsızlaşacağı kastediliyor.
yaşadığımız evrende bir uyumun varlığından söz edebiliriz sanırım. ben bu uyumun ilk sebebinin tanrı olduğu kanısındayım. bu bağlamda bilim de tanrının sanatını izah etmeye çalışıyor.
açıkçası bu konu tercih meselesi. ne inananlar varlığını ispat edebilir ne inanmayanlar var olmadığını...
7- toplum olarak karamsar bir yapıya sahibiz. peki neden bu karamsarlıktan kurtulamıyoruz sizce?
-bir radyo programında dinlemiştim. annenin mutsuz, moralsiz olduğu zamanlarda asık yüzüyle bebeğiyle iletişime geçmemesi gerektiğinden ne yapıp edip mutlu bir yüz ifadesi takınması gerektiğinden bahsediyordu. bebekle anne arasındaki iletişimin nasıl olacağı, karamsarlıktan kurtulma konusunda yol gösterebilir.
3- bilimin bir toplumda gelişebilmesi için sizce neye ihtiyacımız var?
- soru kendi içinde bilimin bir toplumda gelişmesi gerektiği varsayımına dayanıyor. fen bilimleri kastediliyor zannımca.
açıkçası bilimin gelişmesi tek başına bir şey ifade etmez. öncelikle bireylerin objektif düşünebilmesi, herhangi bir konuyu duygulardan bağımsız ele alabilmesi gerekir. bunu yapamadıktan sonra bilimde ne kadar ilerlediğinizin bir önemi yok.
bu temel üzerine sosyal bilimler de olması gerektiği gibi inşa edilebilir.
peki bu nasıl gerçekleşecek? dayatmadan tamamen uzak, neden ve nasıl sorularını soran nesnel bir eğitim sistemi ile.
soruları için orsalesta anafor'a teşekkür ederim.
devamını gör...





