61 64 61 6d 73 69 6e
devamını gör...

açken hiçbir işi sevemezsin. bir dayı vardı onun ihtiyaçlar piramidi mantığı. ve 5000 liraya temel ihtiyaçlarını bu hayat pahalığında devamlı john nash gibi orada burada hesap yapmaktan işi sevmeye vaktin falan kalmaz. yani. 20 bin tele ağzını burnunu kırar bu versusta. bu çağda para en iyi dayanma gücü ve motivasyon kaynağıdır.
devamını gör...

yıllar sonra tekrar okunduğunda etkileri farklılık gösteren muazzam distopik roman. 20. yüzyıl kurgu romanlarının en başarılısı ve yanılmıyorsam 1932 senesinde yazılmış. huxley, birinci dünya savaşında yaşananlar ve savaş sonrasındaki belirsizlikten o kadar etkilenmiştir ki başta devlet, ekonomi ve ekonomi eksenli değişen siyasal-sosyolojik travmalara şahane eleştiriler getirmiştir.

ahlak, yalnızlık, doğa, teknoloji, endüstri, birey-toplum ikilisi ve bağı, tanrı, üreme, yaradılış, duygu, bilim, bilinç, hipnopedya, sorgusuz sualsiz ifadeler, hizmet, sınıf gibi daha birçok, bize biç yabancı olmayan meseleye getirdiği eleştiriler sebebiyle tekrar tekrar okunmaya değer bir kurgu.

-- spo --
kitabı daha önce hiç okumayanlar için, hollywood filmlerinden aşina olduğumuz bir kurtarıcı, bir büyük kahraman bulamamak hayal kırıklığı oluşturabilir. ancak zaten amaç bir çıkmaz, bir anti-ütopya yaratmak olduğundan o hayal çok da kırılıyor denmez. bernard marx karakterinden daha sert, daha gerçek çıkışlar bekliyorsunuz ama olmuyor. helmholtz, gereğinden fazla arka planda kalıyor. lenina'dan beklenen o aydınlanma anı hiç yaşanmıyor. soma'yı ve etkilerini birebir yaşamak istiyorsunuz. vahşi'yi kurtarmak... kurgunun yönünü komple değiştirmek, insanları uyandırmak... ama hiçbiri olmuyor. çünkü distopya olmak bunu gerektirir.

romanın sonlarına doğru vahşi ve mustafa mond arasındaki diyalog tekrar tekrar okunasıdır. o bölüm bana matrix serisinin ikinci filmindeki neo-mimar diyaloglarını anımsattı tekrar okuyunca.
-- spo --

huxley, distopyasını yazarken içinde bulunduğu çelişkiyi oldukça dürüst aktarmıştır. yani yarattığı evrendeki distopik gidişatın aslında mümkün, yaşanabilir ve haklı yanları olduğunu yansıtmayı başarmıştır. bazı noktalarda her şeye rağmen okuyucuda da "acaba"lar oluşmuyor değil.

ilgili olarak (bkz: soma)
devamını gör...

üniversitedeki ödevlerimi bile bir başkasına yaptırmam, yaptıranları da anlamam. bir insan nasıl tezini başkasına yaptırıp bir de %90 plagiarism çıkınca ağlayabilir? bari sisteme yüklemeden bir plagiarism checker sitesine girip kontrol etseymiş*. ben tamamını kendim yazdığım ve doğru bir şekilde referans verdiğim her ödevimde bile güvenemeyip intihal oranını kontrol ediyorum. bu kadar rahat olursanız ve tezinizi bile kendiniz yazacak yeterliliğe sahip değilseniz elbette böyle şeylerle karşılaşırsınız.
devamını gör...

bir fiil. çekimlenmemiş hali. ya da emir kipi ile çekimlenmiş hali. "beni duy."
tanıma girince birinin başka birine yardım çağrısı ya da isyanı olan bir içerik okuyacağımı düşünmüştüm.

o zaman benden gelsin. "duy beni. fark et. anla."
devamını gör...

ben şahidim. gerçekten bu yapılıyor. ama bir sorun var. kız olmanız yeterli değil, vücut ölçüleriniz de kriterleri arasında.
devamını gör...

gorgeous
devamını gör...

komik olmayan eylem. en azından bana göre komik değil.

kişinin gerçekte olduğu kişi olarak, yani esas karakteriyle bir şeyler yazdığını, karşı cinsiniz ve aynı zamanda bekar/yalnız olduğundan emin olduğunuzu varsayarak (yani istisnaları hariç tutarak) konuşuyorum:

mümkündür böyle hisler yaşamak. sizinle aynı şekilde düşünen, aynı şeyleri yapmaktan keyif alan bir insandan ha dışarıda etkilenmişsiniz ha burada... bir şeyleri ille de belirli kalıplara sığdırmaya çalışmanın anlamı yok. reelde görerek, severek birlikte olduğunuz insanlarla ayrılmadan bir ömür yaşamanın garantisi mi var? yahut size harika biri gibi görünüp, birlikte olmaya başladıktan sonra değişmeyeceğinin ve esas kişiliğini ortaya koymayacağının? nasıl ki gördüğünüz, duyduğunuz, kokusunu aldığınız birini hemen ve kesin bir şekilde tanıma şansınız yoksa ve her ilişki risk barındırıyorsa, burada da farklı bir durum yok. şanslı olan tam da aşık olduğu şeyi bulur karşısında, şanssız olan kandırılır. bu kadar basit.

bazı şeyleri siz yaşamıyorsunuz diye kimse yaşayamaz sanmayın. burada kendim için konuşmuyorum. mesela bana göre dağcılık son derece anlamsız ve spor bile değil ama bunu yapan bir sürü insan var dünyada. o yüzden "hahah ne saçma!", "öyle şey olmaz" falan demenize gerek yok. "büyük konuşmayayım ama ben yapmam" demeniz yeterli.
devamını gör...

kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. yaş ilerledikçe kırık riski de artar.
devamını gör...

kontrolden çıkmış versiyonunun neye benzediğini anlamak için venüs gezegenine bakmanızın yeterli olacağı dünya çapındaki tehlike.

gezegen ve yıldızlarla ilgili elimizdeki verilere dayanarak modellemeler yapabiliyoruz ve bundan milyonlarca yıl önce venüs'ün ikliminin tahminen dünya'nın şu anki iklimine benzediği sonucu çıkıyor ortaya. şimdi bu gezegenin yüzeyindeki ortalama sıcaklıkların yaklaşık 450 santigrat derecelerde seyrediyor olmasının nedeni, son derece kalın olan atmosferi ve bu atmosferin büyük bir kısmı karbondioksitten oluşuyor. eğer önlemler alınmazsa dünya da yakın gelecekte bir venüs olabilir.

***

çalışmalara bakılırsa iklim değişimi konusunda geri dönülmez noktaya son derece yakınız.

bugün hemen hemen herkesin kullandığı, buzdolabı gibi soğutma amaçlı yapılmış bazı aletlerin çalışma prensibi, soğutucu olarak kullanılan bazı gazlar üzerine kurulmuş durumda. 80'li, 90'lı yılları yaşamış olanlar ozon tabakasındaki delik ve kloroflorokarbon gazı muhabbetini hatırlayacaktır. bu gazın, ozon tabakasının delinmesi ve küresel ısınma ile bağlantısı açıklanınca, şirketlerin bazıları bunu kullanmayı bırakmış ama bazı şirketler, sırf ucuz olduğundan kullanmaya devam etmişti bu gazı. işte böyle bazı tipler vardır ki, işlerine gelmeyen durumların gerçekliğini örtbas etmeye çalışırlar. bu nedenle, siz bakmayın bazı insanların "öyle bir şey yok" savunmalarına. onlar genellikle, işlerine gelmeyen bazı konular yüzünden gerçekleri inkâr yoluna gidiyorlar. kâfir dediğimiz kelimenin kökü de "gerçeği bilip gizleyen ya da inkâr eden" anlamına gelir aslında. bu nedenle ben sık sık medya için kullanırım bu kelimeyi.

***

ne yapılabilir? bol bol ağaçlandırma, doğadan elimizi çekip onu biraz kendi haline bırakma gibi basit önlemleri var bunun ama yine inşaat sektörünü her şeyin önünde tutan ve bu durumun işine gelmediği bazı ülkeler bunu yapmaktan imtina ediyorlar.

lütfen bu videoyu izleyin. türkçe alt yazıları var isteyenler için. işte böyle insan ve ülkelere ihtiyacımız var bu felaketi önleyebilmek için:

www.ted.com/talks/tshering_...

***

konuya ilişkin birtakım linkler:

dünyanın en büyük gölünü iklim değişikliğinden kurtarmak için artık çok geç olabilir

iklim değişikliğinde tehlikeli ısınma eşiği 2027-2042 arasında aşılabilir

küresel ısınma asla duraklamadı
devamını gör...

dergilerden çözerken zamanın nasıl geçtiği pek anlaşılmıyor. genelde tek bir bulmaca da yoğunlaşmaktansa her sıkıştığımda bir sonraki sayfaya başlıyorum yada yarısını çözüp aşırı tıkandığım durumlarda arka sayfadan bir kaç boşluğu kopya çekip öyle devam ediyorum. vakit öldürmek için birebir.
devamını gör...

cebirsel ifadelerde değişkene bağlı olmayan ve değişkene bağlı olarak değeri değişmeyip her zaman sabit kalan terimdir.

örneğin;
x^2 + 3x - 7 ifadesindeki sabit terim -7'dir.
devamını gör...

bazen yazarsın yazarsın hiçbir şeye benzetemezsin, değişiklik yaparsın, eh işte oldu dersin. sonra biraz zaman geçer, burun kıvırır gider tanımını silersin. birkaç başlık için aynı şeyi yaşarsan işte o gün senin tanım günün değildir. biraz ara verip sonra yine denemek gerekir efendim.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hayat felsefesi olabilecek şarkı sözü.

(bkz: duman)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

süresizin gerçekten saçmalık, geri kalanının büyük ölçüde yetersiz olduğu uygulamadır.

bu konuda çok doluyum sözlük, düşüncelerimi en kısa şekilde özetlemeye çalışacağım, umarım kendimi iyi bir şekilde açıklayabilirim.
öncelikle zaman zaman kötüye kullanıldığını düşünüyorum, ancak bunun genele vurulduğunda çok az olduğuna da inanıyorum.
süresiz nafakaya zaten karşıyım, herhangi bir şekilde mantıklı olduğunu düşünmüyorum. en korkunç durumda bile evli kalınan süre artı karşıdaki kişiye verilen zarara uygun olarak gerekirse ek süre şeklinde ödenmeli bence.
insanların buna karşı olması kadar doğal bir şey yok. ama gelgelelim buna karşı olmakla kalmayıp, çocuklarına ödediği iki kuruş nafakaya bile karşı olan erkek dolu bu ülkede. ve ben artık bu durumdan bıktım. bu arada aynı şeyi biz babamla da yaşamıştık, ben küçükken ayrıldılar * ve adam bir kuruş bile vermek istemedi 3 çocuğuna. neyse ki mahkeme kararıyla annem bizim için nafaka alabildi, babam ödemediği için maaşına haciz konuldu. bu arada ödediği de yanlış hatırlamıyorsam 270 lira falandı. :) öyle inanılmaz rakamlar dönmüyor bu nafaka işinde. *

şimdi burada konuyu biraz toplumumuza döndürmek istiyorum. biz ataerkil bir toplumuz ve insanlarımızın büyük çoğunluğu inanılmaz cinsiyetçi düşüncelere sahip. evet, herkes böyle değil. evet, belki biz çevremizi daha iyi seçebiliyoruz ama bu yüzden böyle düşünen insanlar yok olmuyor.
bu cinsiyetçi düşüncelerden bu konuda en önemli olanları namusun kadınlara özgü görülmesi, sevişmenin kadının değerini düşürdüğüne inanılması, ev işlerinin tam anlamıyla kadın işi olması, kadının erkeğe itaat etmesi ve erkeklik gururunu kırmaması *, çocuk yapıldığında yine tüm yükün kadında olması *, ve kadının erkekten hiçbir şey beklememesi gerektiği.
bu durumda klasik bir evlilikte ne oluyor? kadın çalışıyorsa bile evin neredeyse tüm yükünü üstleniyor, kocasının akrabalarıyla uğraşıyor*, ismi bile değişiyor*, kendini kariyerine adayamıyor hatta bazen işi bırakmak zorunda kalıyor ya da direkt kocasının isteğiyle işini bırakıyor, çocuk olduysa kendini tamamen ona adıyor yoksa "ne biçim annesin" sen diye laf yiyor. tüm bunları yaptığını söyleyecek olsa da "e yapmasaydın" şeklinde karşılık alıyor.
ve boşanınca da tüm bu yaptıkları, tüm fedakarlıkları boşa gidiyor. üstüne artık "bakire" olmadığı için değeri düşmüş oluyor insanların gözünde. sarkıntılıklarla uğraşmak zorunda kalıyorlar, kendilerine yeni bir hayat kurmak isteseler çocukları olduğu için toplum tarafından "evlenme sen annesin" baskısına uğruyorlar, sevgilisi falan olursa zaten kıyamet kopuyor çoğunlukla. evlilik boyunca iş hayatına odaklanamadığı için de maddi olarak sıkıntı yaşıyor. işte toplum gerçeği bu, hatta daha fazlası. doğal olarak boşandıktan sonra kadın kendisini toparlayana kadar -ve tabii ki kadın hatalı değilse- nafaka ödenmesi çok doğal bir gereklilik.

erkekler istiyor ki ben karımdan hem çalışmasını isteyeyim hem de ev işlerini ona bırakayım arada bir salata yapıp ev süpürüp çok iş yapmış gibi dır dır edeyim, ya da karım hiç çalışmasın vereceğim iki kuruşa tamah etsin, maddi özgürlüğü olmasın benden de çok fazla para istemesin, ben kadınların cinsel hayatı olmasına karşı çıkayım, illa herkesin bakire olmasını bekleyeyim olmazsa dayak atayım aşağılayayım, sevişmeyi kadını küçük düşürücü bir olay gibi göreyim ve bu düşüncülerimi her yerde söyleyeyim, karımı aldatayım o karşı çıkmasın çünkü erkek adam için normal böyle şeyler, çocuklarımı yaptıktan sonra tüm bakımı annesine atayım hatta beğenmediğim yer olursa bin tane laf sayayım ama ben gece uykumdan hiç uyanmayayım, en fazla günde 1 saat çocukla oynayayım ağlarsa, bezi değişmesi gerekirse annesi yaptığı işi bırakıp koşup bebeğe bakmaya gelsin, bu arada karım çocuk doğurup onun bakımıyla ilgilense de manken gibi olsun, benimle ilgilenmeye devam etsin ve 3 çeşit yemeğimi önüme koysun, ev de pırıl pırıl olsun ve bunların sonucunda ben hiçbir bedel ödemeyeyim.

siz sürekli cinsiyetçilik yapar ve bu düşünceleri beslemeye devam ederseniz arada sırada olayın ucu böyle size dokunur işte. bana boşuna "her erkek böyle değil ya," lafıyla gelmeyin, evet her erkek böyle değil ama ne yazık ki bu ülkedeki çoğu erkek böyle.
devamını gör...

şahsımın da içerisinde bulunduğu güruhtur.
devamını gör...

spagetti inceliğinde kollara sahip olan temel reisin yavuklusu. evlenseler oda kilo alır mıydı acaba diye insan düşünmüyor değil.*
devamını gör...

şifreli sözler, ince anlamlar tam cem karaca'ya özgü bir şarkı. tam sinirlendiniz veryansın edeceksiniz bazı kelimeler yasaklı.orada burada her yerde boşlukları doldurmak için raptiye rap rap zaptiye zap zap diyebilirsiniz. sizi sadece sizin gibi olanlar anlar daha iyi değil mi?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim