makarnaya en çok yakışan şey
malum kitle.
devamını gör...
gürcistan
çok ilginç bir şekilde herkesle bir şekilde kavga etmemize rağmen bu ülkeyle en ufak münakaşa bile olmuyor. bunu sadece petrol hatlarına bağlamak da yanlış olur dediğim kafkas ülkesi.
devamını gör...
az bilinen görgü kuralları
misafirliğe gidilen evde, ev sahibinin açtığı kanal izlenir. kumandaya müdahale edilmez.
devamını gör...
güneşin en güzel battığı yerler
gördüklerim arasında tuz gölü,şeytan sofrası ve kordon.
devamını gör...
oymyakon
dünyanın en soğuk noktası.fotoğraflarına bakmak bile üşütür.sıcaklığın - 71 dereceye kadar düştüğü görülmektedir.ortalama sıcaklık - 47 derecedir.600 kişilik nüfüs, böyle bir köy için az sayılmamalıdır. coğrafyada "orta kuşak karalarının iç kesimleri" bilgisinin bire bir karşılığıdır.araçlar sürekli çalışır haldedir.dillere pelesenk olan sibirya soğuğu tam olarak buradadır!
devamını gör...
evlilik baskısı
annemin derdi dünyalara bedel... "ona göre" evde kaldim diye* kadın oyle bir saçmaliyor ki ; ne siz sorun, ne ben anlatayım.
geçen sene çocukluk arkadaşım demet evlendi. demet, ortalamanın altında güzelligi olan bütün çocukluğu ve genç kızığında erkeklerle duvar diplerinde çömelerek içki, sigara ve bonzai içerek geçen ,tabiri caizse dişi arizona kertenkelesi bir kızdı. (bir ara, kafası güzelken birini yaralayıp hapse bile girdi.)
annem demet'in düğününe gittikten sonra bir ay susmadan söylendi." o bile evlendi ,bu evde kaldi."diye.
.....
demet geçenlerde doğum yapmış, annemler de hayırlı olsuna gittiler.* bir ara demet'in kollarındaki bileğinden omuzuna varan jilet izlerini görmüşler. annemi tutabilene aşk olsun. beni dakika başı dürtüp söyleniyor.
-o tiple, o halde ,o kız bile evlendi çocuk yaptı. sen başımıza kaldın!
dayanamadim sordum artık:
+ anne istersen ben de jiletleyeyim kendimi?
-bırak bırak, kalsın! onu ben dedikten sonra yapacaksan, hic yapma!
+...!!*
ulen demet yaktın başımı....
geçen sene çocukluk arkadaşım demet evlendi. demet, ortalamanın altında güzelligi olan bütün çocukluğu ve genç kızığında erkeklerle duvar diplerinde çömelerek içki, sigara ve bonzai içerek geçen ,tabiri caizse dişi arizona kertenkelesi bir kızdı. (bir ara, kafası güzelken birini yaralayıp hapse bile girdi.)
annem demet'in düğününe gittikten sonra bir ay susmadan söylendi." o bile evlendi ,bu evde kaldi."diye.
.....
demet geçenlerde doğum yapmış, annemler de hayırlı olsuna gittiler.* bir ara demet'in kollarındaki bileğinden omuzuna varan jilet izlerini görmüşler. annemi tutabilene aşk olsun. beni dakika başı dürtüp söyleniyor.
-o tiple, o halde ,o kız bile evlendi çocuk yaptı. sen başımıza kaldın!
dayanamadim sordum artık:
+ anne istersen ben de jiletleyeyim kendimi?
-bırak bırak, kalsın! onu ben dedikten sonra yapacaksan, hic yapma!
+...!!*
ulen demet yaktın başımı....
devamını gör...
pazarda 10 liraya çanta alan varoş kız
başlık ve tanım ne kadar şuursuzca ve vasat.. kelime bulamadım gerçekten.
bir lokma ekmeğe muhtaç olan o kadar insan varken.. ne bileyim. insanları fiziksel görünüşüne, maddiyatına göre yargılamak.. çocuk esirgeme kurumlarında böyle "varoş" kızlar olabiliyor senin deyiminle. yüzlerine böyle söyleme bari, çok onur kırıcı. insanoğlu ne zaman para sevdasından vazgeçecek bilmiyorum ama acınası. herkes aynı imkanlarla yaşayamıyor. özür diliyor o kızlarım da 10 tl'lik çanta aldıkları için.
bu başlığa kadar severek takip ettiğim bir yazardın, gülerdim yazılarına hatta ama bundan sonra senin ve yazıların hakkında aynı şeyi düşüneceğimi sanmıyorum. bu düşünceni bir gün değiştirirsin umarım.
bir lokma ekmeğe muhtaç olan o kadar insan varken.. ne bileyim. insanları fiziksel görünüşüne, maddiyatına göre yargılamak.. çocuk esirgeme kurumlarında böyle "varoş" kızlar olabiliyor senin deyiminle. yüzlerine böyle söyleme bari, çok onur kırıcı. insanoğlu ne zaman para sevdasından vazgeçecek bilmiyorum ama acınası. herkes aynı imkanlarla yaşayamıyor. özür diliyor o kızlarım da 10 tl'lik çanta aldıkları için.
bu başlığa kadar severek takip ettiğim bir yazardın, gülerdim yazılarına hatta ama bundan sonra senin ve yazıların hakkında aynı şeyi düşüneceğimi sanmıyorum. bu düşünceni bir gün değiştirirsin umarım.
devamını gör...
minimalizm
ilk olarak müzikte ve görsel sanatlarda ortaya çıkmış, sadeliğin ve nesnelliğin ön planda tutulduğu bir akımdır. hegel'in şu sözü minimalizmi oldukça güzel bir şekilde açıklamaktadır: “sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışıdır.”
bahsetmiş olduğumuz gibi minimalizm, ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkmış daha sonra hayatın çeşitli alanlarına uygulanmış bir yaşam felsefesine dönüşmüştür.
görsel sanatlarda şekilciliğin ve duyguya verilen aşırı tepkiye karşı olarak doğmuştur. bu yüzden minimalistler, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmişlerdir. o dönemki minimalist sanatçılar genel olarak heykel üzerine çalışmalar yapmışlardır.
müzikte ortaya çıkmış minimalizm akımı ise, biçimciliğe tepki olarak doğmuştur. minimalist müzisyenler, eserlerinde basit ve sık tekrarlayan melodileri tercih etmişlerdir. bu akımın ünlü bestecileri arasında ise yann tiersen, john adams, philip glass gibi isimler bulunmaktadır.
bahsetmiş olduğumuz gibi ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkan bu akım, daha sonra hayatın tüm alanlarına uygulanır hale gelmiştir. özellikle tüketim çılgınlığının inanılmaz boyutlara ulaştığı, insanların sahip olmak ve satın almak üzerindeki büyük takıntıları içinden çıkılmaz bir boşluk oluşturmuştur ruhumuzda. o boşluğu gidermek adına yapmış olduğumuz eşyalara önem arz etme hareketi, aslında içimizdeki o boşluğu gittikçe büyütmektedir. eşyalar ile doldurduğumuz evlerde maalesef ruhumuza yer kalmamıştır artık. işte bu noktada bir baştan başlamanın adıdır minimalizm.
minimalist insan olmak, sadece daha az eşya ile hayat yoluna koyulmak değil, düşüncelerden, insanlardan, yaşam tarzından, alışkanlıklardan, kısacası maddi-manevi bütün fazlalıklarımızdan kurtulmak demektir.
büyüklerimiz bize eskilerle ilgili anılar anlattığında aslında minimalizm izlerini o anılarda bulabiliriz. eskiyen eşyaların atılmak yerine tamir edildiği, kullanılmayan eşyaların başka eşyalarda kullanılarak hem tasarruf hem yenilik yaratıldığı, fazlasına değil yetecek kadarına sahip olunan o yılları dinlediğimizde hepimizin içine bir huzur dolar. çünkü bizler çokluğun getirmiş olduğu azlık ile hayatımızı gereksiz şekilde doldurduk.
minimalist bir yaşamı benimsemek istiyorsak ilk önce bizlere yük olan her şeyden kurtulmamız gerek. bu fazla eşyalar da olabilir, gereksiz düşünceler de olabilir, bize zarar veren eşyalar da olabilir. çok olmasının değerli olmadığını kendimize ifade etmeli, sadeliğin mükemmel huzuruna bırakmalıyız kendimizi.
bahsetmiş olduğumuz gibi minimalizm, ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkmış daha sonra hayatın çeşitli alanlarına uygulanmış bir yaşam felsefesine dönüşmüştür.
görsel sanatlarda şekilciliğin ve duyguya verilen aşırı tepkiye karşı olarak doğmuştur. bu yüzden minimalistler, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmişlerdir. o dönemki minimalist sanatçılar genel olarak heykel üzerine çalışmalar yapmışlardır.
müzikte ortaya çıkmış minimalizm akımı ise, biçimciliğe tepki olarak doğmuştur. minimalist müzisyenler, eserlerinde basit ve sık tekrarlayan melodileri tercih etmişlerdir. bu akımın ünlü bestecileri arasında ise yann tiersen, john adams, philip glass gibi isimler bulunmaktadır.
bahsetmiş olduğumuz gibi ilk olarak bir sanat akımı olarak ortaya çıkan bu akım, daha sonra hayatın tüm alanlarına uygulanır hale gelmiştir. özellikle tüketim çılgınlığının inanılmaz boyutlara ulaştığı, insanların sahip olmak ve satın almak üzerindeki büyük takıntıları içinden çıkılmaz bir boşluk oluşturmuştur ruhumuzda. o boşluğu gidermek adına yapmış olduğumuz eşyalara önem arz etme hareketi, aslında içimizdeki o boşluğu gittikçe büyütmektedir. eşyalar ile doldurduğumuz evlerde maalesef ruhumuza yer kalmamıştır artık. işte bu noktada bir baştan başlamanın adıdır minimalizm.
minimalist insan olmak, sadece daha az eşya ile hayat yoluna koyulmak değil, düşüncelerden, insanlardan, yaşam tarzından, alışkanlıklardan, kısacası maddi-manevi bütün fazlalıklarımızdan kurtulmak demektir.
büyüklerimiz bize eskilerle ilgili anılar anlattığında aslında minimalizm izlerini o anılarda bulabiliriz. eskiyen eşyaların atılmak yerine tamir edildiği, kullanılmayan eşyaların başka eşyalarda kullanılarak hem tasarruf hem yenilik yaratıldığı, fazlasına değil yetecek kadarına sahip olunan o yılları dinlediğimizde hepimizin içine bir huzur dolar. çünkü bizler çokluğun getirmiş olduğu azlık ile hayatımızı gereksiz şekilde doldurduk.
minimalist bir yaşamı benimsemek istiyorsak ilk önce bizlere yük olan her şeyden kurtulmamız gerek. bu fazla eşyalar da olabilir, gereksiz düşünceler de olabilir, bize zarar veren eşyalar da olabilir. çok olmasının değerli olmadığını kendimize ifade etmeli, sadeliğin mükemmel huzuruna bırakmalıyız kendimizi.
devamını gör...
üniversiteden mezun olacak yazarlara tavsiyeler
muhtemelen mezun olmak üzere olan kişilerin heyecanla beklediği ama zaten duymuş oldukları tavsiyelerdir.
heyecanlısınız, biliyorum. hayatınız değişiyor artık ve işsizlikle boğuşan bir ülkede sizi strese sokacak bir döneme giriyorsunuz. ama korkmayın, derin bir nefes alın ve her şeyin iyi olacağına inanın. biraz pozitif düşünmek kimseye zarar vermez. *
öncelikle ben 2 yıl kadar önce mezun oldum ve mezun olduktan 2-5 ay sonra ilk işime girdim, çalışırken daha iyi bir iş teklifi alıp iş değiştirdim. eski iş yerimde de yeni iş yerimde de sevilen bir insan oldum. bir de benimle aynı donanıma sahip bir arkadaşım ise daha yeni iş buldu ve bu durum kesinlikle şans ya da tesadüf değil, eylemlerimizin sonucu. bu bilgiler ışığında affınıza sığınarak bir şeyler bildiğimi düşünüyorum ve birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum.
- öncelikle iş bakarken tek bir alana bağlı kalmayın. çoğunuzun mesleği ya da okuduğu alanlar buna izin veren alanlar diye düşünüyorum. sosyal bir alandan mezunsanız mesela, iş bulma ihtimaliniz olan paralel alanlara da bakın. sosyal medya uzmanlığı gibi işler mesela birçok alanın mezunlarının başvurabileceği alanlara giriyor.
- birçok ilana başvuracaksınız, başvurun da zaten, ama cevap almadıkça çekinmeyin. :) başvurduğunuz ilanlar genelde hayalinizdeki iş olacak ve çoğunlukla onlardan herhangi bir geri dönüş almayacaksınız. çünkü şartları iyi işler tecrübe istiyor genelde.
- ilk başta tam içinize yatmasa da yapmak isteyeceğiniz alanla uzaktan da olsa alakası olan işlere başvurun. alanınızla alakalı hiçbir şey bulamıyorsanız bile çağrı merkezi elemanlığı, müşteri temsilciliği gibi alanlara yönelin. bu tavsiyeyi vermek istemezdim ama eğer aileniz zengin değilse ne yazık ki atmanız gereken bir adım. çünkü iş verenler boş duranları sevmiyor, bir yandan böyle bir işte çalışıp bir yandan da daha iyi bir iş aramaya devam edin. inanın şansınız o zaman daha fazla olacak.
- iş hayatına girdiğinizde atılgan olun. yapmanız gereken şeyleri öğrenirken bol bol soru sorun, ilgili olduğunuzu muhakkak fark ettirin. yoksa siz arka planda o alanda birçok yeni şey öğrenseniz bile bu fark edilmediği sürece bir değeri olmuyor. meraklı olun ve bunu fark ettirin.
- yine iş hayatında bilmiyorum kelimesini unutun. bilmediğiniz konular olunca çok gerek olmadıkça bilmediğinizi söylemeyin, "hemen gerekli bilgileri edinip geri dönüşte" bulunacağım tarzı laflarla işi lehinize çevirin.
benden şimdilik bu kadar, oldukça klasik tavsiyeler biliyorum ama yine de ben de yazayım dedim. umarım hepiniz çok iyi yerlere gelirsiniz, bol şans diliyorum.
heyecanlısınız, biliyorum. hayatınız değişiyor artık ve işsizlikle boğuşan bir ülkede sizi strese sokacak bir döneme giriyorsunuz. ama korkmayın, derin bir nefes alın ve her şeyin iyi olacağına inanın. biraz pozitif düşünmek kimseye zarar vermez. *
öncelikle ben 2 yıl kadar önce mezun oldum ve mezun olduktan 2-5 ay sonra ilk işime girdim, çalışırken daha iyi bir iş teklifi alıp iş değiştirdim. eski iş yerimde de yeni iş yerimde de sevilen bir insan oldum. bir de benimle aynı donanıma sahip bir arkadaşım ise daha yeni iş buldu ve bu durum kesinlikle şans ya da tesadüf değil, eylemlerimizin sonucu. bu bilgiler ışığında affınıza sığınarak bir şeyler bildiğimi düşünüyorum ve birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum.
- öncelikle iş bakarken tek bir alana bağlı kalmayın. çoğunuzun mesleği ya da okuduğu alanlar buna izin veren alanlar diye düşünüyorum. sosyal bir alandan mezunsanız mesela, iş bulma ihtimaliniz olan paralel alanlara da bakın. sosyal medya uzmanlığı gibi işler mesela birçok alanın mezunlarının başvurabileceği alanlara giriyor.
- birçok ilana başvuracaksınız, başvurun da zaten, ama cevap almadıkça çekinmeyin. :) başvurduğunuz ilanlar genelde hayalinizdeki iş olacak ve çoğunlukla onlardan herhangi bir geri dönüş almayacaksınız. çünkü şartları iyi işler tecrübe istiyor genelde.
- ilk başta tam içinize yatmasa da yapmak isteyeceğiniz alanla uzaktan da olsa alakası olan işlere başvurun. alanınızla alakalı hiçbir şey bulamıyorsanız bile çağrı merkezi elemanlığı, müşteri temsilciliği gibi alanlara yönelin. bu tavsiyeyi vermek istemezdim ama eğer aileniz zengin değilse ne yazık ki atmanız gereken bir adım. çünkü iş verenler boş duranları sevmiyor, bir yandan böyle bir işte çalışıp bir yandan da daha iyi bir iş aramaya devam edin. inanın şansınız o zaman daha fazla olacak.
- iş hayatına girdiğinizde atılgan olun. yapmanız gereken şeyleri öğrenirken bol bol soru sorun, ilgili olduğunuzu muhakkak fark ettirin. yoksa siz arka planda o alanda birçok yeni şey öğrenseniz bile bu fark edilmediği sürece bir değeri olmuyor. meraklı olun ve bunu fark ettirin.
- yine iş hayatında bilmiyorum kelimesini unutun. bilmediğiniz konular olunca çok gerek olmadıkça bilmediğinizi söylemeyin, "hemen gerekli bilgileri edinip geri dönüşte" bulunacağım tarzı laflarla işi lehinize çevirin.
benden şimdilik bu kadar, oldukça klasik tavsiyeler biliyorum ama yine de ben de yazayım dedim. umarım hepiniz çok iyi yerlere gelirsiniz, bol şans diliyorum.
devamını gör...
alerjik rinit
erişkinlerde nazal polip'in (halk tarafından burun eti olarak bilinebilir) en sık nedenidir.
devamını gör...
ramazanda bir hadis hatırlat
gülmek sadakadır. (s.a.v)
bana söylenmiş sanki.
bana söylenmiş sanki.
devamını gör...
tanımların kutucuk içine alınması
iko belediyesi çalışıyor yine. fotoğraf gibi tanımlar yazarız umarım.
devamını gör...
harvard üniversitesi
harvard üniversitesi; amerika birleşik devletleri'nde massachusetts eyaletinin cambridge şehrinde bulunan ve alanında dünyanın en önde gelen üniversitelerinden biri olarak tanınan özel bir yükseköğretim kurumudur.
1636 yılında kurulan ve ıvy league üyesi olan harvard üniversitesi, abd'de hala eğitim vermekte olan en eski yükseköğretim kurumudur.
1636 yılında kurulan ve ıvy league üyesi olan harvard üniversitesi, abd'de hala eğitim vermekte olan en eski yükseköğretim kurumudur.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
annemin ıslamamı rica ettiği pilav için 3 su bardağı pirinç kullanmam gerektiği halde 2.5 su bardağı pirinç bulduğum için pirinçlerin yanına yarım su bardağı kırık pirinç ekledim, sonra kavurmak için şehriye almaya gittiğimde yanında görmediğim kocaman pirinç kavanozunu gördüm. boşu boşuna kırık pirinç kullanmışım, acaba belli olur mu? aklımda deli sorular.
devamını gör...
jan dark
1400lü yılların başlarında fransa ve ingiltere arasında 100 yıl sürecek olan 100 yıl savaşları başlamış. ingilizler fransa'ya saldırıp neredeyse tüm topraklarını işgal etmişler.tabii fransız halkı sefalet içindemiş. jan dark isimli hanım kızımız(jeanne d'arc) ise bir fransız köyünde yoksul bir ailede dünyaya gelmiş. jan dark 12 yaşına geldiğinde tanrı'nın kendisi ile konuştuğunu söylemeye başlamış ve tanrının ona kendisinin fransa'nın koruyucusu olduğunu söylemiş. krala birçok mektup göndermiş ama hiç cevap alamadı. bir gün yeter artık diyip, 16 yaşında evini terk ederek fransa kralının sarayına doğru yola çıkmış. saraya ulamış kızımız. zaten fransızlarda geçmişten beri bilinen bir efsane varmış. bu efsaneye göre lorraine'den gelen bakire bir kadın fransa'nın kurtarıcısı olacakmış.işe bak ki bizim hanım kızımız jan dark da o kız olduğunu iddia ediyormuş.
eee nasıl anlayacaklar? o dönemde bunu(kurtarıcı bakire olduğunu) iddia eden çok kişi varmış. jan dark'ı kalabalık bir grup içine almışlar. tahta ise kralın yerine bir başkasını oturtmuşlar. jan dark tahttaki kişinin gerçek kral olmadığını söylemiş ve o kalabalıkta gerçek kralı bulmış efendim. jan dark'a bekaret kontrolü yapılmış.sorulan birkaç soruya da istenildiği gibi cevap verince herkes ülkenin kurtarıcısı olduğuna ikna olmuş.
jan dark orleans kentini kurtarmak için kurulan ordunun başına geçmiş. jan dark bu sefer de omzundan yaralanmış. hatta omzundan akan kanların bütün odanının zeminini kapladığı bilinir ancak buna rağmen kızımız ölmemiş.
ingiliz işgalinde olan paris'in surlarına kadar gelmiş. kendisi burada kralın kuvvetsiz bir ordu göndermesi ile başarısız olmuş ve ingilizlere esir düşmüş jan dark. ingilizler dini bir mahkeme ile jan dark'ı yargılamışlar ve onun bir cadı olduğunu söyleyip durmuşlar. jan dark 19 yaşında iken yakılarak öldürülme cezasına çarptılmış. jan dark zindanda iken duyduğu sesleri ve tanrı ile olan konuşmalarını inkar edip, tövbe etmiş ve af istemiş. ancak birkaç gün sonra tüm tövbesini geri alarak tanrı ile konuştuğunu, fransanın kurtarıcı bakiresi olduğunu söylemiş tekrar.
ve jan dark canlı canlı yakılmış. işin garibi yakılırken hiç bağırmamış.
not: günümüzde bu hanım kızımız neredeyse 500 yıl sonra onu ulusal kahraman ilan edilmiş. fransa'nın her yerinde heykelleri de varmış hatta.
kendimce bu durumu çok ilginç buluyorum. o zamanlar kendisinin geri alınması için hiç mücadele etmeyen fransızların şimdi her yeri onun heykelleri ile donatması...
eee nasıl anlayacaklar? o dönemde bunu(kurtarıcı bakire olduğunu) iddia eden çok kişi varmış. jan dark'ı kalabalık bir grup içine almışlar. tahta ise kralın yerine bir başkasını oturtmuşlar. jan dark tahttaki kişinin gerçek kral olmadığını söylemiş ve o kalabalıkta gerçek kralı bulmış efendim. jan dark'a bekaret kontrolü yapılmış.sorulan birkaç soruya da istenildiği gibi cevap verince herkes ülkenin kurtarıcısı olduğuna ikna olmuş.
jan dark orleans kentini kurtarmak için kurulan ordunun başına geçmiş. jan dark bu sefer de omzundan yaralanmış. hatta omzundan akan kanların bütün odanının zeminini kapladığı bilinir ancak buna rağmen kızımız ölmemiş.
ingiliz işgalinde olan paris'in surlarına kadar gelmiş. kendisi burada kralın kuvvetsiz bir ordu göndermesi ile başarısız olmuş ve ingilizlere esir düşmüş jan dark. ingilizler dini bir mahkeme ile jan dark'ı yargılamışlar ve onun bir cadı olduğunu söyleyip durmuşlar. jan dark 19 yaşında iken yakılarak öldürülme cezasına çarptılmış. jan dark zindanda iken duyduğu sesleri ve tanrı ile olan konuşmalarını inkar edip, tövbe etmiş ve af istemiş. ancak birkaç gün sonra tüm tövbesini geri alarak tanrı ile konuştuğunu, fransanın kurtarıcı bakiresi olduğunu söylemiş tekrar.
ve jan dark canlı canlı yakılmış. işin garibi yakılırken hiç bağırmamış.
not: günümüzde bu hanım kızımız neredeyse 500 yıl sonra onu ulusal kahraman ilan edilmiş. fransa'nın her yerinde heykelleri de varmış hatta.
kendimce bu durumu çok ilginç buluyorum. o zamanlar kendisinin geri alınması için hiç mücadele etmeyen fransızların şimdi her yeri onun heykelleri ile donatması...
devamını gör...
hediye çekleri dağıtımı
sözlükte yazmayı daha da keyifli hale getiren durum.
kesenize bereket.
kesenize bereket.
devamını gör...
ezgi mola'nın saygı duymayı it gibi öğreneceksiniz demesi
doğru demiş. kendilerinin her şeyine saygı bekleyip, başkalarının her şeyini eleştiren saygısızlar it gibi saygı duymak zorunda. öğreneceksiniz de değil, zorundasınız.
devamını gör...
rbf (yazar)
kokpit fotoğrafı ile tebessüm ettiren yeni yazarımız.
ses getirecek gibi, bakalım.
ses getirecek gibi, bakalım.
devamını gör...
spontane radyo yayını
raistlin majere bir yana diğerleri bir yana der, taşı kuyuya atar kaçarım.
ikinize de iyi yayınlar dilerim.
ikinize de iyi yayınlar dilerim.
devamını gör...