ilk kez deniz görüldüğünde hissedilenler
huzurdur.
devamını gör...
aniden gelen farkındalık hissi
yaş büyüdükçe artan histir.
yanına geç kalmışlık hissi de eklenirse büyük ihtimalle depresyona girersiniz.
yattı balık yan gider mantığıyla iyice tepe taklak olursunuz.
güzeldir herkesin deneyimlemesi gereken bir histir.
yanına geç kalmışlık hissi de eklenirse büyük ihtimalle depresyona girersiniz.
yattı balık yan gider mantığıyla iyice tepe taklak olursunuz.
güzeldir herkesin deneyimlemesi gereken bir histir.
devamını gör...
musicbuddy
devamını gör...
wilson ilkeleri
1. dünya savaşı sonunda abd başkanının dünya barışını korumak için çıkardığı ilkelerdir.
osmanlı için önemli olan iki madde şunlardır:
- her milletin kendi kaderini tayin etme hakkı.
- boğazlarda komisyon kurulması.
osmanlı için önemli olan iki madde şunlardır:
- her milletin kendi kaderini tayin etme hakkı.
- boğazlarda komisyon kurulması.
devamını gör...
disosiyatif bozukluk
disosiyatif bozuklukların beyin hasarı ile ya da fiziksel hastalıklarla oluşan bir bozukluk değildir. kişilerin hayattan bağımsızlaşmasına ve kopmasına neden olmaktadır. psikolojik nedenlerle ve travma ile ortaya çıkan bozukluk türüdür. bu tarz bozukluklarda kişilerin hafızada olan tüm bilgilerin karmaşıklaşması, bilincini ve farkındalığını yitirmesine ve duyarsızlaştığını gözlemlenmektedir.
devamını gör...
uzak mesafe ilişkisi
" olmayacak " denilenlere bir nevi inat olarak sonunun evliliğe kadar gitiği görülen durum.
gerçekten sadık bir insansanız ve karşınızdaki de öyle ise hiçbir şekilde sorun olmayan ilişki türüdür.
gerçekten sadık bir insansanız ve karşınızdaki de öyle ise hiçbir şekilde sorun olmayan ilişki türüdür.
devamını gör...
bizim normal sözlük'te radyo yapmamış adama verecek kızımız yok diyen adam
müstakbel kayınbabam oluyor arkadaşlar.
şimdi anlatacağım mevzu bundan iki gün önce gerçekleşti. bilen bilir, esra'yla 2 yıldır devam eden sürekli bir ilişkimiz var. anneciğim ve babacığımla ne zaman istemeye gitsem babası işi naza getiriyor, boş dönüyoruz. neymiş efendim cevahir teyze (müstakbel kayınvalidem) vegan olduğu için sütlü çikolata getirmişmişim de, kadın bu durumdan çok hoşnutsuz kalmışmış...
insanların her şeye bir kulp bulmasından sıkıldım. orta halli bir şirkette insan kaynakları departmanında çalışıyorum. türkiye şartlarında idare edebilecek bir durumum ve kırmızı bir vosvosum var. bir ara da vosvosa takmışlardı, kıza "o araba ne öyle yakışıyor mu hiç ızbandut gibi adama?" demişler. ben her gün esra ile düğüne o arabayla gitmenin hayalini kuruyorum peder beyimizin dediğine bak...
neyse bu seferki kız istemede de yine her zamanki gibi rutin muhabbetler edilmeye başladı. müstakbel pederim: "rıdvan oğlumuz ne iş yapar?" dedi. babam da bana bakıp "neydi lan, yeşil sözlük müydü?" dedi dürtükleyerek. fısıldayarak "hayır baba kafa sözlük" dedim. müstakbel kayınpeder: "heheh ben de bilirim o sözlüğü. namını çok duydum. radyo programı var mı?" dedi. babama kafamla hayır işareti yaptım, "yokmuş murat bey." dedi. bu biraz kemküm etti. o sırada televizyonda fatih altaylı'nın teke tek programı vardı, siyaset konuşuldu derken ben bir izin alıp lavaboya gittim. aslında esra'nın yanına gitmiştim.
"aşkım s.çtık ya. hep aynı terane! bu sefer de radyo programı yapmıyormuşum, baban ona celallendi!"
"of aşkım ya ne yapıcaz biz! iyice sultan ile ferhat'ın aşkına döndük biz."
"ya hahaha"
"n'oldu yaa!"
"sinirden gülüyorum."
o anda whatsapp'tan yoldaş benjamin'e yazdım.
ben: ya moruk sana işim düştü.
yoldaş: hayırlar olsun knk noldu ki?
ben: bu sefer de radyo programım yok diye sepetleyecekler olm biziii.
yoldaş: ya tamam knk onu hallederiz ya sorun değil.
yoldaş: programın ismi ne olsun?
ben: ne bileyim moruk salla bi şeyler işte. istersen mebusan meclisi de. fark etmez. esra'mı alayım yeter.
yoldaş: tamam uykusuzkahve'ye söyleyim ayarlasın bi şeyler.
yoldaş: olm sendeki bu şansa ben ehhehe
ben: yav sorma. işler hep b.ka sarıyor. neyse ben içeri kaçayım kahve gelecek daha.
yoldaş: *gülerken ağlayan emoji*
ben: *dans eden koreli velet gifi*
yoldaş: *utanan maymun emojisi*
ben o emoji ne ln? bizi bozar sdhsdhf.
ben öptüm *muck yapan emoji*
ben de nişantaşı çocuğuyum ben de kafa radyo yayını yayını yapacağım. benim neyim eksik hahayt! murat amca ve cevahir teyze de artık esra'mı vermemek için hiçbir sebebi kalmayacak. kız mesaj attı. babası buna "kızım bizim radyo programı bile olmayan adama verecek kızımız yok, seni ben bu uğursuz için mi büyüttüm" demiş. görecek o gününü... beklesin bakalım ey mi yaman bey mi yaman.
şimdi anlatacağım mevzu bundan iki gün önce gerçekleşti. bilen bilir, esra'yla 2 yıldır devam eden sürekli bir ilişkimiz var. anneciğim ve babacığımla ne zaman istemeye gitsem babası işi naza getiriyor, boş dönüyoruz. neymiş efendim cevahir teyze (müstakbel kayınvalidem) vegan olduğu için sütlü çikolata getirmişmişim de, kadın bu durumdan çok hoşnutsuz kalmışmış...
insanların her şeye bir kulp bulmasından sıkıldım. orta halli bir şirkette insan kaynakları departmanında çalışıyorum. türkiye şartlarında idare edebilecek bir durumum ve kırmızı bir vosvosum var. bir ara da vosvosa takmışlardı, kıza "o araba ne öyle yakışıyor mu hiç ızbandut gibi adama?" demişler. ben her gün esra ile düğüne o arabayla gitmenin hayalini kuruyorum peder beyimizin dediğine bak...
neyse bu seferki kız istemede de yine her zamanki gibi rutin muhabbetler edilmeye başladı. müstakbel pederim: "rıdvan oğlumuz ne iş yapar?" dedi. babam da bana bakıp "neydi lan, yeşil sözlük müydü?" dedi dürtükleyerek. fısıldayarak "hayır baba kafa sözlük" dedim. müstakbel kayınpeder: "heheh ben de bilirim o sözlüğü. namını çok duydum. radyo programı var mı?" dedi. babama kafamla hayır işareti yaptım, "yokmuş murat bey." dedi. bu biraz kemküm etti. o sırada televizyonda fatih altaylı'nın teke tek programı vardı, siyaset konuşuldu derken ben bir izin alıp lavaboya gittim. aslında esra'nın yanına gitmiştim.
"aşkım s.çtık ya. hep aynı terane! bu sefer de radyo programı yapmıyormuşum, baban ona celallendi!"
"of aşkım ya ne yapıcaz biz! iyice sultan ile ferhat'ın aşkına döndük biz."
"ya hahaha"
"n'oldu yaa!"
"sinirden gülüyorum."
o anda whatsapp'tan yoldaş benjamin'e yazdım.
ben: ya moruk sana işim düştü.
yoldaş: hayırlar olsun knk noldu ki?
ben: bu sefer de radyo programım yok diye sepetleyecekler olm biziii.
yoldaş: ya tamam knk onu hallederiz ya sorun değil.
yoldaş: programın ismi ne olsun?
ben: ne bileyim moruk salla bi şeyler işte. istersen mebusan meclisi de. fark etmez. esra'mı alayım yeter.
yoldaş: tamam uykusuzkahve'ye söyleyim ayarlasın bi şeyler.
yoldaş: olm sendeki bu şansa ben ehhehe
ben: yav sorma. işler hep b.ka sarıyor. neyse ben içeri kaçayım kahve gelecek daha.
yoldaş: *gülerken ağlayan emoji*
ben: *dans eden koreli velet gifi*
yoldaş: *utanan maymun emojisi*
ben o emoji ne ln? bizi bozar sdhsdhf.
ben öptüm *muck yapan emoji*
ben de nişantaşı çocuğuyum ben de kafa radyo yayını yayını yapacağım. benim neyim eksik hahayt! murat amca ve cevahir teyze de artık esra'mı vermemek için hiçbir sebebi kalmayacak. kız mesaj attı. babası buna "kızım bizim radyo programı bile olmayan adama verecek kızımız yok, seni ben bu uğursuz için mi büyüttüm" demiş. görecek o gününü... beklesin bakalım ey mi yaman bey mi yaman.
devamını gör...
tarihi bir görsel bırak
devamını gör...
insanların fiziksel özellikleriyle alay etmek
küfür etsem bile yapmadığım eylemdir. bir kişinin fiziksel özelliği allah vergisi, karaktersizliği kendi eseridir..
devamını gör...
motor kazası geçiren yazarlar
2 gün önce geçirdim. dikkatli sürün. eğer dikkatliyseniz daha fazla dikkat edin.
devamını gör...
üç kelimeyle üniversite hayatı
kalabalık, yurt, otobüs.
devamını gör...
yazarların en köylü özelliği
evde özensiz giyinmek. tabiri caizse salmak.
köyde de öyleydik biz, karadeniz dizilerindeki kızlar gibi, evde iş güç yaparken artist artist giyinmezdik. tarlaya gidecen, fındık toplayacan, ağaca çıkacan süslü püslü giyinsen o kılıkta hal kalmayacağı için, acımayacağımız kılıklar giyerdik. alt üst takım olmazdı, renk uyumu olmazdı, allah ne verdiyse onu giyerdik. bende o kaldı işte.
köyde de öyleydik biz, karadeniz dizilerindeki kızlar gibi, evde iş güç yaparken artist artist giyinmezdik. tarlaya gidecen, fındık toplayacan, ağaca çıkacan süslü püslü giyinsen o kılıkta hal kalmayacağı için, acımayacağımız kılıklar giyerdik. alt üst takım olmazdı, renk uyumu olmazdı, allah ne verdiyse onu giyerdik. bende o kaldı işte.
devamını gör...
erkeğe en çok yakışan şey
hiç öpülmemiş dudaklar.
edit : pardon bu o değildi.
edit : pardon bu o değildi.
devamını gör...
hayatın bir eşya olsaydı
bir defter. kiminin bir şeyler yazdığı, kiminin bir şeyler karaladığı, kiminin sayfalarını kopardığı...
içini açıp bakmadığınız sürece hiçbir şey ifade etmeyen ama içinde dünyalar saklı olan bir defter..
içini açıp bakmadığınız sürece hiçbir şey ifade etmeyen ama içinde dünyalar saklı olan bir defter..
devamını gör...
avcılığın spor sayılması
avcılık spor değil cinayettir. spor yapmayı bu kadar çok istiyorsanız başka bir canlıya zarar vermeden yapabileceğiniz sporlar da mevcut. keyfi olarak bir hayvanı öldürmek kabul edilemez.
devamını gör...
göbeklitepe
şanlıurfa ilimizin 22 km kuzeydoğusu bulunan arkeolojik kazı alanı ve açık hava müzesidir. burada arkaik bir inanç sisteminin mimarisinden bahsediyor profesörler. daha ortada islam yok, türbe yok, yatır yok. bazı yazarların yukarıda bahsettiği yatır, türbe inancı atalar kültünden kalmadır. islam dininde türbe, yatır gibi şeylere inanç yoktur. bunlar eski türklerin islamiyeti irani halklardan öğrenmesinin kültürel kalıntılarıdır. daha kendi dininizi bilmiyorsunuz gelmiş burada sallıyorsunuz. mesela osmanlı sarayındaki harem sistemi de taaa sasani imparatorluğu saray sistemininden göçürülmüştür ki onlar müslüman bile değil zerdüşttüler. önce o dini inancını düzgün öğren sonra burada milletin kafasını zehirleme. neyse serbest piyasa sonuçta, isteyen istediğine inanır. sizler sermayedarlar için sadece "tüketici" ve siyasetçiler için sadece "seçmen" ve dini liderler için sadece "cemaat" olduğunuz için ben niye sizi "insan" olarak nitelendiriyorum ki. alan memnun veren memnun.
göbeklitepe hakkında onedio platformunun oluşturduğu içeriğe buradan erişebilirsiniz. göbeklitepe'nin keşif hikayesini ve tarihsel açıdan önemini kısaca anlatmaktadır.
ben sizlerle literatürden bilimsel olguları ve nacizane kendi notlarımı aktarmaya çalışacağım. çünkü enflasyon sebebiyle sağlıklı beslenemeyen yurttaşlarımız bir de ortadoğu topraklarındaki çinko eksikliği sebebiyle halen bu bölgenin önemini anlayabilmiş değil! göbeklitepe aslında medeniyetler tarihi bir temel taşıdır; antropoloji ve kültür evrimi bilim dalında bilinen her şeyi temelden sarsmış, koca koca teoloji profesörlerine bilinen bütün dini mitleri sorgulatmış, dini oluşumların liderlerini terste bırakmışı, avcı-toplayıcı diye bildiğimiz insanların aslında toplayıcı-avcı olduklarını ispatlayan bir mimari yapılar bütünüdür.
hadi başlayalım. ama önce running reality sitesinden tarihsel interaktif haritayı açıyoruz ve türkiye'nin güney doğusuna odaklanıyoruz. tarih çubuğundaki sarı butonu 2000 ad (bkz: anno domini)'den en sola yani en eski tarihe çekiyoruz yani 3000 bc (bkz: before christ). burada bizi orta doğu coğrafyasına kadar uzanan iki mavi çizgi karşılıyor olacak. bunlar fırat ve dicle nehirleri. bu internet sitesi "tarihsel" olduğu için ve tarih de yazıyla başladığı için bizi en fazla mö 3000 yılına götürüyor.
mö 1 200 - 3 500 (tunç çağı) <yazının keşfi ve antik uygarlıkların ortaya çıkışı, tunç aletlerin yapımı
tarih öncesi dönemler aşağıda:
mö 3 500 - 5 500 kalkolitik dönem (bakır çağı)
mö 5 500 - 7 000 çanak çömlekli neolitik dönem (taş çağı)
mö 7 000 - 10 000 çanak çömlek öncesi neolitik dönem (taş çağı) <cilalı taş devri, tarımsal aletlerin keşfi
mö 10 000 - 12 000 mezolitik/epipaleolitik dönem (taş çağı) <
mö 12 000 - 2,5 milyon yıl öncesi paleolitik dönem (taş çağı) <buz devri
yukarıdaki tabloya göre göbeklitepe'nin taş çağı'nda çanak çömlek öncesi neolitik döneme ait dünya'nın en eski tapınağıdır diyebiliriz.
aşağıda fırat nehri platosu, dicle nehri platosunu ve nil deltası açıkça görülmektedir. bu bölgeler akarsuların taşıdıkları mineral zengini su ve alüvyon sayesine bitkisel çeşitliliğin ve gıda bolluğunun olduğu yerlerdir. literatürde "verimli hilal" olarak isimlendirilir. göbekli tepe işte bu bölgenin en tepesinde fırat ve dicle nehirleri arasında yer alıyor.

1. konu : fırat nehri ve dicle nehri
tıpkı ice age isimli animasyon filmindeki gibi buz devrinin sonunda buz bloklarının (bkz: moren) hareketi bitkileri, kuşları, memelileri, balıkları, böcekleri ve biz insanları göçe zorluyordu. çünkü taze çimleri sığır sürüleri, fıstık ağaçlarını kuş sürüleri, tahıl tanelerine böcekler yöneliyordu ve predatörler de onları takip ediyordu. bitkiler nasıl göç ediyor diye sormayın bahsettiğim bitkiler tek yıllık otsu bitkiler. zaten bölgede fıstık, kayısı, mersin, gül, zahter gibi bitkilerin ataları var. bunların tohumlarını kuşlar taşıyorlar. bazen de homo sapiens atalarımız avlandıklarında etin tadını artırmak ve çürümesini geciktirmek için ya da avda yaralandıklarında tıbbi ve aromatik bitkiler kullanıyorlar. muhtemelen kaya tuzunu, tütsüleme, kurutma gibi yarı pişirme ve saklama tekniklerini de biliyorlardı. bu nedenle onlara toplayıcı-avcılar denilmektedir.
benim teorime göre tohumun suda bekletildiğinde çimlenerek yeni ve taze bir bitki oluşturduğunu da keşfetmişlerdi. bir çeşit dağınık tarım yapıyorlardı. muhtemelen hayvan dışkılarını topluyorlardı. çünkü dışkıların içindeki tohumlar güçlü bir şekilde çıkıyordu ve yaşadıkları mağaraların çevresinde bahçeler kuruyorlardı. sığırlara tapmalarının sebeplerinden biri de buydu bana göre. (bkz: boğa kültü) geceleri gökyüzünde hilal ayı gördüklerinde onu boynuza benzetmiş de olabilirler.
bugün islamın sembolü olarak bildiğimiz hilal şekli aslında boğa kültünün günümüzden neredeyse 15 bin yıl öncesinden beri süregelen ve kutsallık atfettiğimiz bizi besleyen sığırların boynuzlarıdır. (bkz: bucrania kültü) eski yunan ve roma dönemlerinde dahi anadolu halkı evlerine boğa kafatası asmıştır. hatta esas tanrıları bir boğa olan girit adası minos uygarlığı keşfedilmiştir.
bazı uzmanlara göre bu insanlar kayık/sandal yapmayı da biliyordu. tabi ki on bin yıllık sandal kalıntısı bulamayız bunlar doğada hızla çürüyen ahşap materyaller. ama binlerce yıl su kenarında yaşamış toplumların sandalı keşfedememiş olması kulağa saçma geliyor. burada mezopotamya ve orta amerika uygarlıklarının tanrı figürlerindeki ortak bir objeden bahsediliyor. başka bir benzerlik de neolitik dönemde mezopotamya'daki yerleşik toplumların ölülerini evlerinin altına gömmeleridir. aynı ritüel bir orta amerika uygarlığı olan azteklerde de vardır.
to be continued... yoruldum
kaynaklar (references):
-henüz bir kaynak kullanmadım. kullanınca yazıcam.
ileri okuma (further reading list):
-henüz bir ileri okuma tavsiyesi yok. olunca yazıcam.
bunlar da ilginizi çekebilir:
nil nehri çevresinde antik mısır medeniyetinin gelişimi için onedio platformunun oluşturduğu şu içerik de ilginizi çekebilir.
dip not: bazı ukala yazarlar beni darlıyor. "bunlar bilimsel değil, onedio kaynak gösterilemez, burası bilimsel yayın paylaşma yeri değil, sen çok cahilsin vıdı vıdı... " bu yazarlar okuduğunu anlamıyor herhalde ben 3. paragrafta bu makaleyi yazma amacımı anlatıyorum. göbeklitepe hakkında tonla akademik yayın ve haber var. açıp internetten okursunuz. ben okuyucu sıkmadan daha geniş bir açıyla göbeklitepe'yi ve içinde bulunduğu coğrafyayı ekolojik ve ekonomik alanda irdelemek hedefindeyim. bununla birlikte dünya'daki en eski uygarlıklarla olan kültürel benzerliklere de dikkat çekmeye çalışıyorum. yorulduğum için yazı yarım kaldı. ilerleyen bölümlerde çok güzel belgeseller, yabancı kaynaklar ve kitaplar paylaşacağım sizlerle. ama şöyle bi bakıp çıkmak isteyen için onedio platformu göbeklitepe hakkında özet çıkarmış zaten.
benim yazılarımı okurken lütfen şunu aklınızdan çıkarmayın: ben propaganda yapmıyorum.
göbeklitepe hakkında onedio platformunun oluşturduğu içeriğe buradan erişebilirsiniz. göbeklitepe'nin keşif hikayesini ve tarihsel açıdan önemini kısaca anlatmaktadır.
ben sizlerle literatürden bilimsel olguları ve nacizane kendi notlarımı aktarmaya çalışacağım. çünkü enflasyon sebebiyle sağlıklı beslenemeyen yurttaşlarımız bir de ortadoğu topraklarındaki çinko eksikliği sebebiyle halen bu bölgenin önemini anlayabilmiş değil! göbeklitepe aslında medeniyetler tarihi bir temel taşıdır; antropoloji ve kültür evrimi bilim dalında bilinen her şeyi temelden sarsmış, koca koca teoloji profesörlerine bilinen bütün dini mitleri sorgulatmış, dini oluşumların liderlerini terste bırakmışı, avcı-toplayıcı diye bildiğimiz insanların aslında toplayıcı-avcı olduklarını ispatlayan bir mimari yapılar bütünüdür.
hadi başlayalım. ama önce running reality sitesinden tarihsel interaktif haritayı açıyoruz ve türkiye'nin güney doğusuna odaklanıyoruz. tarih çubuğundaki sarı butonu 2000 ad (bkz: anno domini)'den en sola yani en eski tarihe çekiyoruz yani 3000 bc (bkz: before christ). burada bizi orta doğu coğrafyasına kadar uzanan iki mavi çizgi karşılıyor olacak. bunlar fırat ve dicle nehirleri. bu internet sitesi "tarihsel" olduğu için ve tarih de yazıyla başladığı için bizi en fazla mö 3000 yılına götürüyor.
mö 1 200 - 3 500 (tunç çağı) <yazının keşfi ve antik uygarlıkların ortaya çıkışı, tunç aletlerin yapımı
tarih öncesi dönemler aşağıda:
mö 3 500 - 5 500 kalkolitik dönem (bakır çağı)
mö 5 500 - 7 000 çanak çömlekli neolitik dönem (taş çağı)
mö 7 000 - 10 000 çanak çömlek öncesi neolitik dönem (taş çağı) <cilalı taş devri, tarımsal aletlerin keşfi
mö 10 000 - 12 000 mezolitik/epipaleolitik dönem (taş çağı) <
mö 12 000 - 2,5 milyon yıl öncesi paleolitik dönem (taş çağı) <buz devri
yukarıdaki tabloya göre göbeklitepe'nin taş çağı'nda çanak çömlek öncesi neolitik döneme ait dünya'nın en eski tapınağıdır diyebiliriz.
aşağıda fırat nehri platosu, dicle nehri platosunu ve nil deltası açıkça görülmektedir. bu bölgeler akarsuların taşıdıkları mineral zengini su ve alüvyon sayesine bitkisel çeşitliliğin ve gıda bolluğunun olduğu yerlerdir. literatürde "verimli hilal" olarak isimlendirilir. göbekli tepe işte bu bölgenin en tepesinde fırat ve dicle nehirleri arasında yer alıyor.

1. konu : fırat nehri ve dicle nehri
tıpkı ice age isimli animasyon filmindeki gibi buz devrinin sonunda buz bloklarının (bkz: moren) hareketi bitkileri, kuşları, memelileri, balıkları, böcekleri ve biz insanları göçe zorluyordu. çünkü taze çimleri sığır sürüleri, fıstık ağaçlarını kuş sürüleri, tahıl tanelerine böcekler yöneliyordu ve predatörler de onları takip ediyordu. bitkiler nasıl göç ediyor diye sormayın bahsettiğim bitkiler tek yıllık otsu bitkiler. zaten bölgede fıstık, kayısı, mersin, gül, zahter gibi bitkilerin ataları var. bunların tohumlarını kuşlar taşıyorlar. bazen de homo sapiens atalarımız avlandıklarında etin tadını artırmak ve çürümesini geciktirmek için ya da avda yaralandıklarında tıbbi ve aromatik bitkiler kullanıyorlar. muhtemelen kaya tuzunu, tütsüleme, kurutma gibi yarı pişirme ve saklama tekniklerini de biliyorlardı. bu nedenle onlara toplayıcı-avcılar denilmektedir.
benim teorime göre tohumun suda bekletildiğinde çimlenerek yeni ve taze bir bitki oluşturduğunu da keşfetmişlerdi. bir çeşit dağınık tarım yapıyorlardı. muhtemelen hayvan dışkılarını topluyorlardı. çünkü dışkıların içindeki tohumlar güçlü bir şekilde çıkıyordu ve yaşadıkları mağaraların çevresinde bahçeler kuruyorlardı. sığırlara tapmalarının sebeplerinden biri de buydu bana göre. (bkz: boğa kültü) geceleri gökyüzünde hilal ayı gördüklerinde onu boynuza benzetmiş de olabilirler.
bugün islamın sembolü olarak bildiğimiz hilal şekli aslında boğa kültünün günümüzden neredeyse 15 bin yıl öncesinden beri süregelen ve kutsallık atfettiğimiz bizi besleyen sığırların boynuzlarıdır. (bkz: bucrania kültü) eski yunan ve roma dönemlerinde dahi anadolu halkı evlerine boğa kafatası asmıştır. hatta esas tanrıları bir boğa olan girit adası minos uygarlığı keşfedilmiştir.
bazı uzmanlara göre bu insanlar kayık/sandal yapmayı da biliyordu. tabi ki on bin yıllık sandal kalıntısı bulamayız bunlar doğada hızla çürüyen ahşap materyaller. ama binlerce yıl su kenarında yaşamış toplumların sandalı keşfedememiş olması kulağa saçma geliyor. burada mezopotamya ve orta amerika uygarlıklarının tanrı figürlerindeki ortak bir objeden bahsediliyor. başka bir benzerlik de neolitik dönemde mezopotamya'daki yerleşik toplumların ölülerini evlerinin altına gömmeleridir. aynı ritüel bir orta amerika uygarlığı olan azteklerde de vardır.
to be continued... yoruldum
kaynaklar (references):
-henüz bir kaynak kullanmadım. kullanınca yazıcam.
ileri okuma (further reading list):
-henüz bir ileri okuma tavsiyesi yok. olunca yazıcam.
bunlar da ilginizi çekebilir:
nil nehri çevresinde antik mısır medeniyetinin gelişimi için onedio platformunun oluşturduğu şu içerik de ilginizi çekebilir.
dip not: bazı ukala yazarlar beni darlıyor. "bunlar bilimsel değil, onedio kaynak gösterilemez, burası bilimsel yayın paylaşma yeri değil, sen çok cahilsin vıdı vıdı... " bu yazarlar okuduğunu anlamıyor herhalde ben 3. paragrafta bu makaleyi yazma amacımı anlatıyorum. göbeklitepe hakkında tonla akademik yayın ve haber var. açıp internetten okursunuz. ben okuyucu sıkmadan daha geniş bir açıyla göbeklitepe'yi ve içinde bulunduğu coğrafyayı ekolojik ve ekonomik alanda irdelemek hedefindeyim. bununla birlikte dünya'daki en eski uygarlıklarla olan kültürel benzerliklere de dikkat çekmeye çalışıyorum. yorulduğum için yazı yarım kaldı. ilerleyen bölümlerde çok güzel belgeseller, yabancı kaynaklar ve kitaplar paylaşacağım sizlerle. ama şöyle bi bakıp çıkmak isteyen için onedio platformu göbeklitepe hakkında özet çıkarmış zaten.
benim yazılarımı okurken lütfen şunu aklınızdan çıkarmayın: ben propaganda yapmıyorum.
devamını gör...
cahit külebi
'hikaye' adlı şiiri ayrı hoşuma giden şair. birden son dörtlükte
'sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi,
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!'
demesi beni benden alır. ''türkiye gibi aydınlık ve güzelsin'' tam da cumhuriyetten bahsetmiş.atatürk türkiyesinden bahsetmiş cumhuriyet şairi.
'sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi,
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!'
demesi beni benden alır. ''türkiye gibi aydınlık ve güzelsin'' tam da cumhuriyetten bahsetmiş.atatürk türkiyesinden bahsetmiş cumhuriyet şairi.
devamını gör...