kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

rahmetli ninemin (anneannemin annesi) ekşi mayalısını yaptığı ve odun ateşinde, büyük kazanda pişirdiği, bizim de lokma diye bildiğimiz mayalı hamur kızartması.

balıkesir ve çevresinde, ege bölgesi’nin bazı kesimlerinde hayır için lokma döktürülür. bu işi yapan firmalar vardır. yeri ve zamanı söylersiniz onlar gelir, yapar, dağıtır gider. kuyruk olur çoğu zaman önlerinde de zaten, kısa sürede biter.

balıkesir lokması meşhurdur. el büyüklüğünde açılıp kızartılır. ama ben küçük ve simit şekilde (ortası delik) olanını severim.
devamını gör...

bu benim her zamanki günaydın deme şeklim*. kısa bi şekilde günaydın denilmesini ya da yazılmasını sevmiyorum hem ben, soğuk geliyor bana. ne güzel kocaman uzatarak yazın ki siz de karşınızdaki insan da mutlulukla başlasın gününe*.
devamını gör...

önce yüceltiyorlar sonra çıkardıkları yerden indiriyorlar. yüreği nahif yazarlarımız da sözlüğü terk etmekte buluyor çareyi.
devamını gör...

kendisi tam bir hırsızdır. benden arakladığı dans figürlerini, kendi konserlerinde hunharca kullanmış biridir. onu hepiniz tanıyorsunuz. boney m

işte sizlere koreografisi tamamen bana ait olan dans ile o ünlü şarkısı; rasputin

ah boni ah! yatacak yerin yok la.
devamını gör...

akılda kalıcı bir mahlas seçmiş yazar arkadaşımız. ben kendisini yeni fark ettim bundan sonra bakacağım, takip edeceğim inşaallah.
devamını gör...

gayet normal bir durum. regl oluyoruz çünkü. kadınlar regl oluyor. regl. bunu duyunca uzaylı görmüş gibi davranmayın zira 6. sınıf fen konusu. büyüyün biraz.
devamını gör...

sokaklar sakin, geceler karabasan.. ellerim titrer,
kim bu ben?
kim bu susan?
devamını gör...

beni aramışsın hayırdır? tarzı soru yoneltirim. aslında karşı tarafın aradığı falan da yoktur. maksat endişeye düşmesi, paniklemesi, allah allah ben böyle bir şey yaptım mi diye kendini sorgularken o boşluktan faydalanıp sohbet açtığım çok olmuştur.
devamını gör...

nötron yıldızları gibi olağanüstü yoğun maddelerden oluşan cisimlerdeki ortam koşulları nedeniyle ortaya çıktığı düşünülen madde. bildiğimiz en sağlam maddeden bile çok daha sağlam olduğu tahmin edilmektedir.

farklı fazlarına ilişkin görüntü tahminleri:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

işten çıktım, dolmuş durağında otobüs bekliyorum. yanımda da bir anne ile 4-5 yaşlarında bir erkek çocuğu var. anladığıma göre anne çocuğunu okul çıkışında almış. aralarında geçen diyalog şöyle :
a - ee nasıl geçti oğlum okul eğlendin mi?
o- evet çok eğlendim anne hep oyun oynadık
a- o zaman yarın sabah bugünkü gibi anne ben okula gitmek istemiyorum diye ağlamazsın
o- hayır yine ağlıcam *
devamını gör...

+9 baba lafı.
devamını gör...

bana göre birinin diğerine üstünlüğü olmayandır. fakat ülkemizde sözel bölümün çok küçümsendiğini düşünüyorum.
devamını gör...

niye sifreleme ihtiyacı duyarlar ki? her zaman saçma gelmiştir. elinde pedle gezemez de bu insanlar.dillendirmeyince bilinmiyordu zaten kadınların regl olduğu. saçmalık...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kaba şekilde tanımlarsak; aslında çok kolaydır.

-yazılan yazının başlığı tanımlaması. mesela soda dediğimizde; karbonla zenginleştirilmiş yapay maden suyuna verilen isim denilip altına üstüne bir hatıra, bir espri, bir gönderme yapabilirsiniz. tek istediğimiz cümle içeriğinde başlığı tanımlayan kelimeler olması.
-tanımların sonuna nokta koymak! inanın çok zor değil, son zamanlarda dikkat ediliyor ama bazen gözden kaçıyor; hatta bugün ben bile gözden kaçırdım, sonradan düzelttim.
-küfür, aşağılama olmadan görüş belli ederek tanım yapmak.

işte bu kadar yüzeysel ve rahatça uygulanabilir.
devamını gör...

kaynaklarda yazılanlara bakılırsa, marko paşa olarak sözü geçen kişi, padişah abdülaziz zamanında yaşamış olan, asıl ismi marko apostolidis olan rum kökenli bir hekimmiş. devlet katında uzun süre idarecilik yapan bu kişinin, diğer bürokratlardan farklı bir özelliği varmış, o da insanların derdini dinlemesi ve kimseyi başından savmamasıymış. onun bu dert babası tavrı, zaman içinde derdini söylemek isteyenin yönlendirildiği amiyane adres olan derdini markopaşaya anlat sözüne kaynaklık etmiş.
rıfat ılgaz, sabahattin ali, aziz nesin 'in 1946 senesinde çıkarmış oldukları dergi de ismini bu dert babası tarihi kişilikten almıştır. çünkü, dergiyi çıkaran bu yazarlar da aynı şekilde halkın dertlerine eğilmeyi, yani dert babalığı misyonu edinmişlerdi. dergi, yayın yaptığı süre içerisinde gittikçe etkisini göstererek, o dönem önemli bir işlev yürütmüştür. tabi bunun karşılığında da baskılara uğramasına karşın halkın meselelerine eğilmekten geri durmamıştı. şimdi bu isimde bir dergi yok ama markopaşalılık yapan, yapmak isteyen, halk sorunlarına eğilen ve yakın ilgi gösteren farklı yazarlar ve yayın organları da var.

not : yazım kuralı konusunda dikkatli yazarların gözünden kaçmayacaktır. tarihi kişilik olan ve özel isim olduğu için marko paşa olarak, yani sözcükler ayrı yazılır. dergi ismi ve kalıplaşmış deyim şeklinde olanı da markopaşa şeklinde bitişik yazılır. ben de bu kurala uyarak yazmış oldum.
devamını gör...

aldous huxley'in 1932 yılında yayınlanmış, distopya edebiyatının önde gelen eseri. george orwell’in 1984 isimli romanıyla sıklıkla kıyaslanır. bana sorarsanız eser, edebi yönden ve kurgusal olarak 1984’ün gerisinde kalmasına rağmen, yazarın öngörüsü bakımından aldous huxley, george orwell’dan fersah fersah öndedir. bu konuya ilişkin olarak sevgili gökhan yavuz demir hocamızın medya ve etik isimli makalesinden mükemmel bir alıntı yapmak istiyorum;


“tam burada iki büyük distopyayı, bin dokuz yüz seksen dört’ü ve cesur yeni dünya’yı zikretmek gerekir (orwell, 2010; huxley, 1999). genel kabulün aksine, orwell’ın ve huxley’in distopyaları aynı şeyden bahsetmez. orwell dıştan dayatılan bir baskının bize boyun eğdireceğinden bahseder. huxley’e göreyse bunun için “büyük birader”e ihtiyaç yoktur; çünkü insanlar süreç içinde üzerlerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme melekelerini felce uğratan teknolojileri yüceltmeye başlayacaklardır. ray bradbury’nin fahrenheit 451’indeki (bradbury, 2007) gibi orwell da kitapların yasaklanacağından korkuyordu; huxley ise kitapların yasaklanmasına gerek olmadığı, çünkü kitap okumak isteyen kimsenin kalmayacağı bir dünyadan korkuyordu. orwell bizi enformasyonsuz bırakacaklarından; huxley ise bizi pasifliğe mahkûm edecek kadar çok enformasyon bombardımanına uğratacaklarından korkuyordu.

orwell hakikatin gizlenmesinden; huxley hakikatin umursamazlık okyanusunda boğulmasından korkuyordu. çünkü huxley’in aksine, orwell ve başkaları “insanın neredeyse sonsuz eğlenme açlığını” hesaba katmamışlardı. huxley’in cesur yeni dünyası’nda, orwell’ın bin dokuz yüz seksen dört’ünün aksine, insanlar hazza boğularak denetlenmektedir. orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkarken, huxley bizi tam da sevdiğimiz/haz aldığımız şeylerin mahvedeceğinden korkar (postman, 2010). 1984’ü geçeli çok oldu; yıl 2011, ve orwell’ın değil huxley’in dünyasında, cesur yeni dünya’daki haz dünyasında yaşıyoruz. postman’ın meşhur kitabının başlığındaki gibi sadece televizyon değil, cep telefonları, internet, twitter, playstation ve benzerleriyle topyekûn medya bizi eğlendirerek, eğlenceye mahkûm ederek öldürüyor.”
devamını gör...

nerde o çiftçi güzellemesi yapan tanımlar başlıklar, abartıyorlar vs. getirin buraya getirin...
bu ülke çiftçisinin ürettiği tek üzüm tanesi dahi yerseniz boğularak can veriniz, o kadar net.
traktör satmak nedir? ekmek kapısı satmaya mecbur kalmak nedir?
cennete gitti dimi? orda en lüks traktörlerde gezecek, banka yok tefeci yok! bir sektirip gidiniz.
tanım: ölecek nefes israfı o kadar çok adam var iken gariban çiftçinin acı ölümü.
devamını gör...

herkes sözlüğün uyuduğundan, pasifiğinden, başlıkların yürümemesinden yakınırken,

gundeme birden böyle bir haber düşüyor ve ne hikmetse sözlük son günlerde hiç olmadığı kadar canlanıyor, bu başlığa koşuyor ve en ilginci de başlık bir türlü gitmiyor.

ısteseniz de istemeseniz de, red de etseniz biz buyuz millet.
hiiç kimse çıkıp yok şöyle yok böyle demesin. kendimizi kandırmaya gerek yok, bel altı olsun da nasıl olursa olsun, bizim ilgimizi en çok çeken, bizi en mutlu eden mevzu bel altı mevzusu.
ahh bir de şu küfür etmeyi bir serbest bıraksalardı, bakın o zaman siz , sözlüğün keyfinden geçiliyor muydu...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim