sataşmadan doğan atışma
bana olur ancak atıştırma
laf salatası yapacaksan da istemem
az kelimelerinle beni diyete alıştırma
devamını gör...

türk şiirinin yaşayan efsanelerindendir. mutlaka okunmalı, okutulmalıdır. insanın dile saygısı artar.
devamını gör...

tanzimat birinci dönem sanatçılarından olan ve de ismini "yazı makinesi" olarak duyurmuş ahmet mithat efendi'nin, dönemin şartlarını belli edecek şekilde yazıp bizlere bıraktığı, edebiyatımızın ilk cinayet romanıdır.

kitap haline gelmeden önce gazetede tefrika edilen roman, daha sonra kitaplaştırılmıştır. tanzimat birinci dönem'de dilin basitleştirilmeye çalışıldığını ancak başarılı olamadığını biliyoruz. ahmet mithat'da bundan etkileniyor. yine dönemin şartlarından olan "okuyucuya bilgi verme" olayını da aşamıyor. yer yer cümleyi kesip okurla konuşur gibi yazıyor. kitabın basitleştirilmiş türkçesini malum kitap sitesinde* bulabilirsiniz.

okuyucuyla konuşurcasına yazıldığından konudan sapma oluyor ama anlatım neticesinde o eksik tamamlanıyor. tavsiyedir.
••

mekân olarak istanbul'u seçen yazar, alışagelmiş bir konuyu ele alıyor; balıkçılar kıyıya vurmuş biri kız üç kişinin cesedini buluyorlar. henüz bu olay çözülmeden ortaya başka bir ceset çıkıyor. ceset cinayet süsü verilerek öldürülmüş olduğundan öncelikle üzerinde durulmuyor lakin kitabın öne çıkan karakteri olan ve soruşturmayı yürüten memur arkadaşımız osman sabri bunu aydınlatıyor.


kitap, iki yüze yakın esere imza atmış yazarın en önemli yapıtları arasında sayılmakta. üniversite sınavında da sorulma ihtimali yüksek. eğer benim gibi sınava girecek arkadaşlarım varsa* eseri, yazarı ve türünü bilmelerini tavsiye ederim.
devamını gör...

"gülmek mi? o nasıl kelime?
gülmeyiz biz, bilmeyiz, arada güldüm sandığımız zaman kırıntıları bir ruhun başka bir ruha giderken arada bizde soluklandığı kısacık yaşam gölgeleridir sadece.

bizde gülmek yok, gülümsetilmek ise sadece kısıtlı anlarda, sayılı insanımız için geçerli, sakın ama sakın kendini buna alıştırıp o duygunun içini yalandan da olsa yakmasına izin verme, sonra bir daha sen asla o eski bildiğin sen olamazsın. ne geriye gidip o çok iyi bildiğin karanlığın içine sığınabilirsin ne de önünde olduğunu sandığın o hayalin peşinde gidebilirsin. ömrü araf'ı bu dünyada yaşayanlara acıyarak geçti benim hayatım.
yapma, yazma, gülme. "

sustu, sigarasını yaktı, şarkı başladı.

sahi, ne işimiz vardı bizim atina'da?
---

meraklısı için bahsi geçen şarkı ;
aptal aşklar
devamını gör...

(bkz: eski sevgili ile yeniden başlamak)
(bkz: insanı yoran şeyler)

daha haklı bi tesadüf olamazdı sanırım *.
devamını gör...

normalleştirdiklerinizi görmek bile mide bulandırıcı dediğim başlıktır.
devamını gör...

diğer ülkelere örnek olmasını temenni ettiğim durumdur. bazı ülkelerde ped alamadığı için evde kalmak zorunda olan insanların, kız çocuklarının varlığını öğrendikten sonra gerekliliğini savunduğumdur. regl ve kadın pedinin öcü olmadığı, normal birşey olduğu böyle böyle öğrenilecektir.
devamını gör...

hachiko geldi aklıma. evet senle bağ kuramazlar, akılsızlar. bu yüzden sahibinin öldüğünü anlamadığı için, onun metro istasyonunda dönmesini beklerken ölür.
devamını gör...

birkaç gün giremedim birileri beni çok fena üzdü ama özlemişim tekrar geldim, eskisi gibi tanımları yapıştırmaya başlarım.
devamını gör...

dostoyevski'nin çok doğru bir sözü var yıllar geçse de etkisini yitirmeyen ve yıllar geçtikçe güçlenen bir söz...
ne yaparsan yap, pişman öleceksin. belki yaptıklarından, belki de yapmadıklarından.
-fyodor dostoyevski
devamını gör...

arka sokaklarda bile ürün yerleştirme şeklinde reklamı yapılan tırt ötesi uygulama. millet dizi arasında reklam izlemiyor diye illa gözümüze gözümüze bu reklamları sokmayı bir şekilde beceriyorlar.
devamını gör...

(bkz: haskell free library) (bkz: haskell free library and opera house)
1904 yılında,martha stewart haskell tarafından yaptırılan,neoklasik tarzda inşa edilen ihtişamlı yapının üst katı opera alt katı ise kütüphane olarak kullanılmakta.onu diğer tüm kütüphanelerden ayıran özelliği ise bulunduğu konum itibari ile abd'nin kuzeyindeki derby line şehri ve kanada'nın güneyinde yer alan stanstead'ın sınır noktasına inşa edilmiş olduğu için çifte vatandaş olması.iki farklı ülkenin sınırları içerisinde bulunduğu için iki farklı adresi ve ismi bulunuyor (abd (bkz: haskell free library and opera house)-kanada(bkz: haskell free library) ).kütüphanenin giriş kapısı abd sınırlarında olsa da kanada'lılar hiç bir kontrole tabi olmadan rahatlıkla kütüphaneyi kullanabiliyorlar.kütüphane koleksiyonu ve opera sahnesi stanstead sınırları içinde kaldığı için abd'liler tarafından kitapsız kütüphane ve sahnesiz opera olarak adlandırılıyor.kütüphanenin fransızca ve ingilizce olarak 20.000'den fazla kitap koleksiyonu vardır ve haftada 38 saat halka açıktır.bina, her iki ülkede de tarihi sit alanı olarak kabul edilmektedir. abd'de,1976'dan beri ulusal tarihi yerler siciline kayıtlıdır. kanada'da ise, 1985 yılında kanada ulusal tarihi sit alanı olarak belirlenmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

biz eskiden sendrom falan bilmezdik. bu gençler pek nazlı.
bizim de silindi tanımımız, sonunda smiley var diye. dedim ki, kızım sen salak mısın, adamlar yazmış kurallara, okumadın mı? okudun. e daha niye hata yapıyorsun? kendimi suçladım, eyvallah dedim. ama ben saf mıymışım yahu? kendi yaptığım hata yüzünden keşke başkalarını suçlayan başlık açsaymışım.
neyse bir dahakine artık.
devamını gör...

lebaleb ölüm sayıları olan intiharlar.
ne yazık ki buna yol açan, sabah akşam kurandan alıntı yapan bakara makara iktidar. kitleye cennetlik referanslar sunarken kendi dünyalığını yığınak yapanlar. ya bu memleketin %95'i müslüman değil, ya aziz nesin az söylemiş, ya da çakallarla dans ediyoruz.
devamını gör...

iç cebinden sökülmüş şiir'im, ne yazsam d'olmuyorum.
bir uçurum yuvarlanıyor sesimden aşağı. kırk aynanın içinde kırık...
duvarlar birbirine bakıyor.
devamını gör...


zülfü livaneli’nin yazdığı, ikinci dünya savaşı sırasında yahudi soykırımından kaçmaya çalışan çiftin hikayesini, yıllar sonra istanbul'a gelişiyle struma gemisi'ni yeniden gündeme getiren profesör maximilian wagner'in gözünden anlatan romandır.

oldukça etkileyici bir hikayesi var.
devamını gör...

bilenler bilir zor günler yaşadım bir teşebbüsümüz oldu. yüze yakın yazardan mesaj geldi destek olmaya çalışanlar oldu. birkaç ay önce demiştim izlenimlerimden dolayı katıldığım başlıktır diye. evet bunu bir kere daha hatırladım. #820444

iyi ki varsınız yüreği güzel yazarlar. hepinize çok teşekkür ediyorum. daim olun.
devamını gör...

madem şey diyoruz her şeyden öte: bilinç

karadelikler fiziksel olarak en ağır "şey"dir muhtemelen görünür evrende. fakat bütün olanlardan başka, bütün olanları yaratan "şey"in ağırlığı fiziksel dışı daha ağır olmalıdır. nitekim karadelik de bilincin bir ürünü olarak sayılabilir. bilgi ölçülebilseydi bunu anlardık belki. şimdilik ölçülemiyor. ve ağırlığını hissetmekle yetiniyoruz.
devamını gör...

yazdıklarıyla onulmaz yaralara pansuman olmuş, 1947 doğumlu brezilyalı roman yazarıdır. kitapları, gabriel garcia marquez'den sonra en çok okunmuş latin amerikalı büyük üstattır.

simyacı, veronika ölmek istiyor ve hippi gibi muazzam eserlerle tüm dünyanın saygısını kazanmıştır.
devamını gör...

orhan pamuk’un 40 yıl düşünüp 5 senede yazdığım dediği romanıdır.
pamuk okuyuculara hayali bir ada olan minger adasında geçen “veba gecelerini” anlatıyor.
1901 yılında osmanlının minger adası’nda veba salgını ve salgının getirdikleri ustalıkla anlatılmış severek okudum.

öncelikle kitabın 2017 yılında çıkması bekleniyordu ama bir türlü çıkmadı ve ertelenip durdu herkes merakla bekliyordu ve sonunda 2021 yılında okuyucularla buluştu.
orhan pamuk harika bir dünya yaratmış hayranlıkla okudum minger adası ve içinde yarattığı dünya acayip lezzetli.
dönemi bütün gerçekliğiyle anlatması her kısmına özenmesi kitabın arkasında büyük bir emek olduğunu gösteriyor.
yarattığı dünyayı bu kadar iyi tasvir etmiş olması kitaptan alınan keyfi büyük miktarda arttırıyor. ayrıca ada için harita çizmesi fotoğraflar oluşturması okurken romanı daha anlaşılır yapıyor.

kitapta anlatıcı kişi mina mingerli adında bir kişi orhan pamuk yazarken daha iyi bir konfora sahip olmak için böyle bir şey tercih etmiş olmalı sanırım romanı yazarken kendisini daha özgür hissetmek için anlatıcı pozisyonunda mina mingerli adında bir hanımefendi bulunuyor.

orhan pamuk bu kitabında okuyucuya hem tarihi hem masalsı bir hikâye vadediyor. kitabı eline alan kişi zırhlı bir landoya atlayıp minger adasında hoş bir gezintiye çıkıyor. (bkz: lando)

ayrıca orhan pamuk’un bu kitabında kendisinden beklendiği üzere sık sık hatalar bulunuyor. devrik cümleler ve eksik virgüller bolca karşımıza çıkıyor. ben şahsen pek umursamam öyle şeyleri ama dikkat edip kitaptan soğuyacak kişiler olduğunu biliyorum ve tahmin ediyorum.

tabii orhan pamuk kitabı denince akla gelen bir başka mevzu ise siyasi göndermeler.
kitapta sık sık siyasi göndermeler bulunuyor ama orhan pamuk’un bir söyleşide bahsettiği gibi bu durum romanın dengesini bozmamış.
ben şahsen okuyucu olarak 100 yıl önce bulunan cahillikle şu an hala devam eden cahillik arasında bir fark göremedim ve bu duruma çok üzüldüm.

kitapta hoşuma en çok giden kısım ise yaratılan karakterlerin çok fazla detaylı olmasıydı. dediğim gibi karakterler üzerine çok düşünülerek yaratılmış ve hepsi okuma iştahını arttırıyor.
kitapta beğenmediğim kısımları spoiler bölümünde anlatacağım.
sonuç olarak orhan pamuk demlenmiş hatta yeterince demlenmiş güzel bir roman ortaya çıkarmış ben keyif alarak ve severek okudum.

kitaptan hoşuma giden bir kaç alıntıyı ekleyeyim.

karantina, halka rağmen halkı eğitip onlara kendi kendini koruma hünerini öğretme işidir.


bir tarih kitabındaki kişileri sevmemiz ya da onlardan nefret etmemiz zordur. ama romanları okurken bu duygulara kapılabilirsiniz.

insanların birbirleriyle ilişkileri zayıflamıştı, dostlukları ve yeni bir şeyleri öğrenme, yeni söylentilere öfkelenme isteği de azalmıştı. herkesin yeterince korkusu, yarası, telaşı vardı.

insan felaketin daha büyümeyeceğine, en sonunda bütün salgınlar gibi bunun da sönüp gideceğine, kimsenin görmediği bir köşede, hiç dışarı çıkmadan bir süre oturup beklerse başına bir şey gelmeyeceğine kendini inandırabilirdi.

tarihi hikayeler ne kadar “romantik” iseler, o kadar doğru değildirler ve ne kadar “doğruysalar” -ne yazık ki- o kadar da romantik değildirler.



kitapta geçen doktor nuri ve pakize sultan aşkı bu kitabı birçok bakış açısıyla değerlendirmemi sağladı. pakize sultan 1901 döneminde kadın olmanın ve sultan olmanın zorluklarını çekerken doktor nuri bilgili, namuslu ve mesleğine aşık biri olmanın zorluklarını çekiyor.
dönemin gelenekleri, yaşam koşulları, dini inançlar, ırk ayrımı, milliyetçilik, tarikatlar gibi konular arasında ve minger adasında sıkışıp kalan doktor nuri ve eşi pakize sultan romanda en sevdiğim karakterler oldular.

orhan pamuk’un bu kitabında sevmediğim kısımlar ise karakterlerin az oluşuydu. harika bir ada yaratmışsın çok güzel betimlemelerle anlatmışsın ama karakter sayısı bir elin parmağını geçmiyor bu durum beni büyük hayal kırıklığına uğrattı.
bir başka konu ise veba konusuydu yazar veba konusunu yeterince detaylı anlatmamış veya anlatmayı tercih etmemiş. ayrıca adada yaşayan insanların yaşadığı ürkü (topluluğu saran korku) çok iyi yansıtılmamış.

yazarın sık sık parantez içine bir şeyler eklemesi bir başka canımı sıkan konuydu sanırım bunları yapmak istediği için anlatıcıyı başka birisi yapmış bilmiyorum hoşuma gitmedi.
ayrıca tarihi bir kitap diye yapıldı sanırım ama kitap size spoiler veriyor çok rahatsız oldum 100. sayfada kim ölecek kim kalacak öğrenmiş oldum.

kitabın arkasında bulunan gösterişli ifadeler hoşuma gitmedi (satış mevzusuyla alakalı ticari bir konu sanırım) “pamuk yaşayan en büyük yazar” orhan abi bu cümleyi keşke koydurmasaydın yahu.
kitapla ilgili sevmediğim son olay ise kitapta bulunan yıllar sonra kısmıydı bence biraz gereksiz ve fazla olmuş.

kitapta sevdiğim kısımlar ise az bulunan karakterlerin mükemmele yakın şekilde oluşturulmasıydı.
öncelikle orhan pamuk’un bu romanında aşk kavramı çok güzel ve gerçek şekilde anlatılıyor. ölüm korkusu ve ölüm korkusunun insana neler yaptıracağı çok başarılı şekilde anlatılıyor.

minger adasının başlarda cennet gibi tasvir edilip zamanla cehenneme dönmesi bence bu romanın en başarılı kısmıydı.
dönemin tarihinin her iki bakış açısıyla ele alınması hoşuma giden bir başka detaydı.
anlatılan minger adasının kitapta harita şeklinde bulunması gerçekten çok hoşuma gitti haritayı incelemek incelerken hikâyeyi okumak çok keyifliydi.
bir başka konu orhan pamuk’un ölüme bakış açısıydı kitapta ölen karakterlerin ölümü abartılmadan gerçek şekilde anlatılmış. pamuk ölenle ölünmez niyetiyle ölümleri anlatmış ve anlamsızca çok hoşuma gitti.




büyük emek verilmiş bu romanı bizlerle geç de olsa buluşturduğu için orhan pamuk abiye buradan teşekkürlerimi iletiyorum. minger adasında çok güzel gezintilere çıkardın beni sağ ol orhan abi
not: 537 sayfalık bir kitabı hızlı şekilde okuduğum için unuttuğum veya yanlış değerlendirdiğim kısımlar olmuş olabilir kusura bakmayın.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim