mucize bir olasılık mıdır sorunsalı
          olasılıksa bile bende olmayan olasılıktır.
      
  devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
          zaman, öldürmeye gelmeyen acımasız biri. 
kendi kendime bir karar verip, kısa vadeli bir zorluğu göğüslemeyi göze aldıktan sonra ilk tümsekte tökezleyince kolum bacağım ayrılıp kopmuş gibi davrandım bu sabah.
o biri de çıkıp
-tüm bunları düşündün, yaşayacağın zorluğu öngördüğünde tam da bu cümlelerle anlattın kendine tane tane. ve aynaya bakıp "şikayet etmeyeceğim" demedin mi?
hayırdır, şimdi hiç beklenmedik şeyler oluyor gibi şaşkın, tutunacak dal arıyorsun kendine? n'oldu? ölmedin, farkındasın dimi? düştün ve zaman öldürüyorsun sadece.
beni beni bihterini!
gülme, cezalısın! espriyi sana değil kendime yaptım. sen zaman öldürürken o her şeyle dalga geçer, sen gülemezsin. kendine kimin zamanı bu ölen diye sormak yerine sadece acıyorsun.
sen düşkün değilsin!
yayılmak rahat geldiyse kalk yerine yat cicim öl bi' zahmet!
yok rahatsızsan, canın çıkmamış acıyorsa düştüğün için değil o, hatırla ve kaldır kıçını artık!
yaşa!
yakın geçmişte düşkün gündemlerini elinin tersiyle iteleyebildiğini gördüğünde hissettin o ilk ateşlenmeyi unutma. şimdi o ateşi harlamak yerine aval aval dansını izliyorsun.
harlasana ateşi! ne duruyorsun? ver yansın! ufak tefek alevleri izlemek tatlı geliyorsa burda böyle yattığın yerde başka hiçbir şey yapmadan sadece sıcaktan şikayet edip ter atmaya devam edeceksin. ama her şeyi yakmak istiyorsan önce yeterince büyük bir yangın çıkarmalısın. hem kendini yakmaktan korkup hem de ateşin başından ayrılmayarak sadece ter atar başka hiçbir şey yapamazsın.
kalk, yak ve git bir tepeden izle alevleri.
kaldır kıçını!- dedi.
  kendi kendime bir karar verip, kısa vadeli bir zorluğu göğüslemeyi göze aldıktan sonra ilk tümsekte tökezleyince kolum bacağım ayrılıp kopmuş gibi davrandım bu sabah.
o biri de çıkıp
-tüm bunları düşündün, yaşayacağın zorluğu öngördüğünde tam da bu cümlelerle anlattın kendine tane tane. ve aynaya bakıp "şikayet etmeyeceğim" demedin mi?
hayırdır, şimdi hiç beklenmedik şeyler oluyor gibi şaşkın, tutunacak dal arıyorsun kendine? n'oldu? ölmedin, farkındasın dimi? düştün ve zaman öldürüyorsun sadece.
beni beni bihterini!
gülme, cezalısın! espriyi sana değil kendime yaptım. sen zaman öldürürken o her şeyle dalga geçer, sen gülemezsin. kendine kimin zamanı bu ölen diye sormak yerine sadece acıyorsun.
sen düşkün değilsin!
yayılmak rahat geldiyse kalk yerine yat cicim öl bi' zahmet!
yok rahatsızsan, canın çıkmamış acıyorsa düştüğün için değil o, hatırla ve kaldır kıçını artık!
yaşa!
yakın geçmişte düşkün gündemlerini elinin tersiyle iteleyebildiğini gördüğünde hissettin o ilk ateşlenmeyi unutma. şimdi o ateşi harlamak yerine aval aval dansını izliyorsun.
harlasana ateşi! ne duruyorsun? ver yansın! ufak tefek alevleri izlemek tatlı geliyorsa burda böyle yattığın yerde başka hiçbir şey yapmadan sadece sıcaktan şikayet edip ter atmaya devam edeceksin. ama her şeyi yakmak istiyorsan önce yeterince büyük bir yangın çıkarmalısın. hem kendini yakmaktan korkup hem de ateşin başından ayrılmayarak sadece ter atar başka hiçbir şey yapamazsın.
kalk, yak ve git bir tepeden izle alevleri.
kaldır kıçını!- dedi.
devamını gör...
gereksiz abartılan şeyler
          evlilik
      
  devamını gör...
ayna
          -ayna ayna söyle bana
bu dünyada benden daha güzeli var mı?
-yok
-bencede
masal repliğini aklıma getiren kelime.
  bu dünyada benden daha güzeli var mı?
-yok
-bencede
masal repliğini aklıma getiren kelime.
devamını gör...
cringe
          (bkz: başkası adına utanmak)
      
  devamını gör...
er ya da geç bir kadın değerimi anlayacak hissi
          insan kendini anlayamıyor bir başkası nasıl anlasın ki. en iyisi değer verilen kişilerin anlaşılmazlıklarıyla birlikte birbirlerini tolere etmeleri.
      
  devamını gör...
halil ibrahim sofrası
devamını gör...
taksiye binmek
          türkiye koşullarında ve bu fiyatlarla, pek çok insan için bir lükstür.
      
  devamını gör...
normal sözlük kazaları
          (bkz: cep telefonunda kafasözlük okurken birisine yakalanmak) ne yazıyorsun sen öyle,sakın söyleme..nick'ini bulur sıkıntı çıkar.
kafa sözlük'ün telefonumu bozması sözlük yaptı ya hepsi sözlük yüzünden diyenleri mevcuttur.
(bkz: telefonunu açmadığın halde ısrarla aramaya devam eden kişi) bu esnada sözlüktesin açmıyorsun aslında takmıyorsun, fırçayı yersin.
  kafa sözlük'ün telefonumu bozması sözlük yaptı ya hepsi sözlük yüzünden diyenleri mevcuttur.
(bkz: telefonunu açmadığın halde ısrarla aramaya devam eden kişi) bu esnada sözlüktesin açmıyorsun aslında takmıyorsun, fırçayı yersin.
devamını gör...
oblomovluk
          herkes şu günler biraz oblomovdur. hayattan bir beklenti olmaması, hiçbir şey yapmak istememek, minicik zorluğu kocaman bir iç sıkıntısı haline getirmek...
bazı günler siz de yüzünüzü yıkamak için yataktan saatler sonra çıkmıyor musunuz?
  bazı günler siz de yüzünüzü yıkamak için yataktan saatler sonra çıkmıyor musunuz?
devamını gör...
goodbye christopher robin
          2017 yılında gösterime giren bir simon curtis filmidir. 
bir önceki tanımında bahsetmiştim aslında çocukların oyuncakları ile ilgili konuların hep hüzünlü olduğunda ama bu film 2018 yapımı christopher robin (film)’den çok daha hüzünlü bir hikaye.

bir sanatçının çocuğu olmak ne demek bilir misiniz bilmiyorum. ama ben bunun ne demek olduğunu biliyorum. hem de çok iyi. bir sanatçının çocuğu olmak hüzünlü büyümek demek. babamın kardeşimle benim siyah beyaz fotoğraflarımızı çektiğini hatırlarım. sanırım iyi birer modeldik, çok iyi açılar veriyorduk ama içimizden çok acı verdiğimiz geçerdi hep ona.
uzun uzun çocukluk travmalarımı anlatacak değilim ama siz böyle travmalar izlemek istiyorsanız bu filmi mutlaka izleyin.
çünkü bu filmde neşeli ve sevimli çocuk christopher robin’in gerçek halini göreceksiniz. yani onun oyuncaklarından fikir alarak winnie the pooh gibi muhteşem bir çizgi film yaratan aa milne’nin oğlu christopher robin milne’nin hikayesi ve babası ile olan ilişkisi.

savaş sonrasında eve dönen savaş yorgunu bir baba, adının bir çizgi filmde kullanılmasından rahatsız olmuş mutsuz bir çocuk.
sanatçı çocukları mutsuz büyür, oyuncakları o yüzden özeldir belki de.
  bir önceki tanımında bahsetmiştim aslında çocukların oyuncakları ile ilgili konuların hep hüzünlü olduğunda ama bu film 2018 yapımı christopher robin (film)’den çok daha hüzünlü bir hikaye.

bir sanatçının çocuğu olmak ne demek bilir misiniz bilmiyorum. ama ben bunun ne demek olduğunu biliyorum. hem de çok iyi. bir sanatçının çocuğu olmak hüzünlü büyümek demek. babamın kardeşimle benim siyah beyaz fotoğraflarımızı çektiğini hatırlarım. sanırım iyi birer modeldik, çok iyi açılar veriyorduk ama içimizden çok acı verdiğimiz geçerdi hep ona.
uzun uzun çocukluk travmalarımı anlatacak değilim ama siz böyle travmalar izlemek istiyorsanız bu filmi mutlaka izleyin.
çünkü bu filmde neşeli ve sevimli çocuk christopher robin’in gerçek halini göreceksiniz. yani onun oyuncaklarından fikir alarak winnie the pooh gibi muhteşem bir çizgi film yaratan aa milne’nin oğlu christopher robin milne’nin hikayesi ve babası ile olan ilişkisi.

savaş sonrasında eve dönen savaş yorgunu bir baba, adının bir çizgi filmde kullanılmasından rahatsız olmuş mutsuz bir çocuk.
sanatçı çocukları mutsuz büyür, oyuncakları o yüzden özeldir belki de.
devamını gör...
down sendromu
          bizim mahallede özel eğitim veren bir okul var.
ara sıra uğrarım, bu şeker çocuklarla muhabbet ederim, yardım edenlerin yardımlarını ulaştırmaya çalışırım.
  ara sıra uğrarım, bu şeker çocuklarla muhabbet ederim, yardım edenlerin yardımlarını ulaştırmaya çalışırım.
devamını gör...
evde sıcaktan bunalma sorunsalı
          gündüz evde bunalmayı tercih ederim, zira dışarısı cehennem. bugün en son kaldırımdan kazıyarak alabildiler beni. ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi. hala beynim çok akışkan kıvamda, sağa sola hareket edince bluk bluk yapıyor. fakat akşam da tam tersi, dışarısı daha mantıklı. 
neyse ki bu memleketin yazının bitmesine bir buçuk ay kaldı. az daha sabır bana.
  neyse ki bu memleketin yazının bitmesine bir buçuk ay kaldı. az daha sabır bana.
devamını gör...
turab
          son derece bilgili ve bilgisini oldukça net ve güzel ifade edebilen değerli bir yazar. 
dünyaya baktığımız yerler farklı olsa da durduğu yer son derece saygın ve saygılı.
tanımlarını severek takip ediyorum.
daim olsun kalemi.
  dünyaya baktığımız yerler farklı olsa da durduğu yer son derece saygın ve saygılı.
tanımlarını severek takip ediyorum.
daim olsun kalemi.
devamını gör...
behzat ç.
          her bölümde ayrı bir cinayet vakası çözülen, arka planda komiserlerin hayatı işlenen güzel bir yerli polisiye dizi. çok fazla argo ve küfür olduğu için günde birden fazla bölüm izlemenizi önermem. bir süre sonra kendinizi "la, saçma sapan konuşma la" gibi şeyler söylerken bulabilirsiniz.
      
  devamını gör...
sözlük formatını okumayıp moderasyonu suçlayan yazar
          okuması olmayıp sadece yazması olan yazardır. acilen uzaklaşmalıdır.
(bkz: paramız yoktu okuyamadık)
  (bkz: paramız yoktu okuyamadık)
devamını gör...
hapşırmak
          eskiden insanlar hapşırmanın yaşamsal gücü emdiğine inanırlar ve hapşırmamak için her yolu denerlermiş. daha sonradan hipokrat ve aristo beynin savunma refleksi olduğunu insanlara açıklamış. 
romalılar da hapşırmanın bir şans olduğuna ve insanı kötülüklerden korduğuna inanıp hapşırınca da "iyi şanslar, tebrikler" ifadelerini kullanırlarmış. ortaçağda da hapşırıldığında kötü ruhların, şeytanların vücuttan çıktığına inanmışlar.
  romalılar da hapşırmanın bir şans olduğuna ve insanı kötülüklerden korduğuna inanıp hapşırınca da "iyi şanslar, tebrikler" ifadelerini kullanırlarmış. ortaçağda da hapşırıldığında kötü ruhların, şeytanların vücuttan çıktığına inanmışlar.
devamını gör...
the matrix
          gelmiş geçmiş en etkileyici filmdir. en iyi filmler konuşurken matrix'in sıralamaya alınması haksızlıktır, daima yeri 1'dir. 100 kere de izleseniz her izleyişinizde "oha, bu böyleymiş lan" dersiniz, yeni bir şey keşfedersiniz.
filmin felsefi ana fikri için herkes benzer şeyler yazdığı için ben başka bir açısından özetlemek isterim:
diyelim ki 3 arkadaş takılıyorsunuz, bir anda kozmik bir portalın içinden robotlar çıkıp geliyor, insana estetik ve sentetik olarak birebir benzeyen bir robotu gelip yanınızdaki koltuğa oturtuyorlar, ve size diyorlar ki,
"bakın kardeşler, biz geldik, bir deney yapacağız, şimdi bu robotu komple insanmış gibi programlayacağız, 27 yaşındaki bir insanmışçasına 27 senelik hatıra yükleyeceğiz, doğma anne baba okul şu bu, işte sizi de 12 senelik arkadaşı sanacağı şekilde anıları da olacak" deyip robotu kurup gittiler, diyelim.
robot çalışmaya başladığı anda zınk diye sizinle direkt takılan, kendini insan zanneden, 27 senedir kendini yaşıyor zanneden, okul arkadaşları olan, doğum günlerini kutlamış şekilde hiçbir şeyin farkında olmaksızın dümdüz yaşama başlayacaktır.
buraya kadar kopmadan açıkladığımı varsayarak şimdi bu yazıyı okuyan size sorum şu, bir takım kozmik bir şeylerin ya da her neyse işte, gelip, sizi kurup, hatırları yükleyip, çalıştırıp gitmediğini nereden bilebilirsiniz, nasıl bilebilirsiniz?
işte, matrix'i izledikten sonra bu soruya gerçekçi ve tatminkar bir cevap aramaya başlamanız gerekir, bu sorunun varlığından bile haberdar olmayan milyonlarcasına selam etmiştir matrix. cevabı bulup işin içinden çıkan varsa, bana da anlatsın. bırakın yapay zekayı, savaşları, robotları vesaire, o konuları geçelim.. matrix'in olayı budur.
  filmin felsefi ana fikri için herkes benzer şeyler yazdığı için ben başka bir açısından özetlemek isterim:
diyelim ki 3 arkadaş takılıyorsunuz, bir anda kozmik bir portalın içinden robotlar çıkıp geliyor, insana estetik ve sentetik olarak birebir benzeyen bir robotu gelip yanınızdaki koltuğa oturtuyorlar, ve size diyorlar ki,
"bakın kardeşler, biz geldik, bir deney yapacağız, şimdi bu robotu komple insanmış gibi programlayacağız, 27 yaşındaki bir insanmışçasına 27 senelik hatıra yükleyeceğiz, doğma anne baba okul şu bu, işte sizi de 12 senelik arkadaşı sanacağı şekilde anıları da olacak" deyip robotu kurup gittiler, diyelim.
robot çalışmaya başladığı anda zınk diye sizinle direkt takılan, kendini insan zanneden, 27 senedir kendini yaşıyor zanneden, okul arkadaşları olan, doğum günlerini kutlamış şekilde hiçbir şeyin farkında olmaksızın dümdüz yaşama başlayacaktır.
buraya kadar kopmadan açıkladığımı varsayarak şimdi bu yazıyı okuyan size sorum şu, bir takım kozmik bir şeylerin ya da her neyse işte, gelip, sizi kurup, hatırları yükleyip, çalıştırıp gitmediğini nereden bilebilirsiniz, nasıl bilebilirsiniz?
işte, matrix'i izledikten sonra bu soruya gerçekçi ve tatminkar bir cevap aramaya başlamanız gerekir, bu sorunun varlığından bile haberdar olmayan milyonlarcasına selam etmiştir matrix. cevabı bulup işin içinden çıkan varsa, bana da anlatsın. bırakın yapay zekayı, savaşları, robotları vesaire, o konuları geçelim.. matrix'in olayı budur.
devamını gör...
ahmet piriştina
          karadeniz vilayetlerinden sökülen parke taşlarını izmir'e getirmiş. gündoğdu meydanı çevresi gibi tarihi alanlara döşettirmiş.
rahmetli vizyon sahibi biriymiş gerçekten.
  rahmetli vizyon sahibi biriymiş gerçekten.
devamını gör...
