yine develi söylemi akla getiren başlıktır. neremiz düzgün ki, kitap okuma oranımız yüksek olsun. yıllardır öğretmenlik yapan biri olarak bu konuda gerçekten çok çabaladığımı söyleyerek başlamak isterim.

öğrencilerime özellikle roman -türk ve dünya edebiyatının kendi seçkimce en kolay okunur ve nitelikli eserleri- okutabilmek için listeler hazırladım *. özel sorular düzenledim, sınavlar yaptım ve bunları not olarak işledim. şurası önemli; (bu konuyu (bkz: türk eğitim sistemi) içinde ayrıca yazacağım) birey olarak öğrencinin yaradılışı ve o güne kadar onu var eden her şey.

kimi öğrencim bu listeyi neredeyse kutsal bir saygıyla korur, listedeki kitapları okur ve her fırsatta yanıma gelip okuduklarını benimle paylaşmak isterken, kimi öğrencim (büyük çoğunluk) hep işin dalgasında, hep katakulli çevirerek kaçış peşinde, yaptığım roman sınavlarında da kopya çekme derdindeydi. bu o kadar saçmaydı ki, roman seçimi sene başında yapılıyor, seçtikleri romanları satın almaları isteniyor (maddi durumunu uygun olmayan öğrencilere seçtikleri kitapları ben sağlıyordum.), dönem sonuna kadar bekleniyor, romanları okuyup okumadıkları sürekli takip ediliyordu. (ve sınavda kitapları yanlarında getirip takıldıklarında bakabiliyorlardı.)

belki yararlanabilecek birileri çıkar, ben de kendimi faydalı hissederim diyerek bu sınavların bir örneğini burada paylaşayım:

okunan romanların değerlendirilmesi

1. okuduğunuz romanın adı ve yazarı:
2. hatırladığınız kadarı ile okuduğunuz roman yaklaşık kaç sayfadır? okumanız ne kadar sürdü? hangi aralıklarla, hangi zamanlarda okudunuz? özellikle tercih ettiğiniz bir zaman dilimi var mıydı?
3. romanın başkahramanı ve yardımcı kahramanlardan birisi arasındaki ilişkiyi kısaca yazınız.
4.romanın başkahramanının ya da yardımcı kahramanlardan birinin fiziksel ve ruhsal portresini detaylarıyla anlatınız. (dış görünüş ve karakter özellikleri)
5.romanın geçtiği mekan(lar); ülke(ler), şehir(ler), romanda en çok karşılaşılan mekan(lar) (okul, ev, apartman, dükkan, kahve……….vb gibi) ne(ler)dir?
6.roman hangi yüzyıl içinde, hangi mevsim(ler)de, ay ve günlük zaman dilimi olarak özellikle hangi zamanlarda geçmektedir?
7.romanın en çok etkilendiğiniz bir sahnesini kısaca anlatınız.
8.romandaki karakterlerden en çok hangisini beğendiniz, neden?
9. siz ‘kahraman’ın yerinde olsanız ne yapardınız?
10.yazarın öykünün baş kişisine ve diğer kişilere bakış açısı nasıldı? (yazar, sizi kişileri sevme ya da nefret etme konusunda yönlendiriyor muydu?)
11.romanın genel anlamda okuyucusuna iletmek istediği bir ‘mesaj’ı var mıydı, genel anlamda bir ana düşüncenin varlığından söz edilebilir mi, cevabınız ‘evet’se bu ana düşünce nedir?
12.romandan çıkaracağınız yargılardan hangisini ya da hangilerini kendi yaşantınıza uygulayabilirsiniz?
(bu soruyu, romandan çıkardığınız bu yargı ya da yargıları yazarak “evet, yaşantıma uyguladım ya da uygulamayı düşünüyorum.” şeklinde de cevaplayabilirsiniz.)
13.romanı dil ve anlatım yönünden nasıl buldunuz? kısaca değerlendiriniz.
14.romanın anlatımı (ben merkezli anlatım; '1.tekil kişi anlatımı’, 3. kişi anlatımı, yani; a) fotoğrafik anlatım b) ilahi bakış açılı anlatım--> kahramanların kafalarının içinden geçenleri bile bilen anlatım) hakkında bilgi verin.
15. romanın türü hakkında bilgi verin. (tarihi roman, köy romanı, töre romanı, macera romanı, polisiye roman, aşk romanı,…….vb. gibi.)
16.romanın oluşturulma şekli nasıldır? (anı, günlük, mektup, yer yer geri dönüşler, klasik akış içinde…..vb. gibi.)
17.romanı genel anlamda nasıl buldunuz? romanın beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönlerine ait somut iki tane örnek vererek anlatınız.
18.romanı siz yazsanız böyle mi yazardınız, böyle mi bitirirdiniz ve neden?
19.romanı, okumaları için başkalarına da önerir misiniz, neden?

(bu çalışma; sizin, bilgi, kültür, anlama, anlatım, yorumlama, değerlendirme becerilerinizde daha iyi ve daha ‘zengin’ bireyler olabilmeniz, hayatı daha kolay algılayıp daha doğru kararlar verebilmeniz, ilişkilerinizde daha tutarlı ve daha ‘adil’ olabilmeniz, ‘empati’ kurabilmeniz ve bunu gündelik yaşantınız içinde kullanabilmeniz, ……………….. ve daha sayılamayan pek çok nedenle yaptırılmıştır. umarım bunun farkındasınızdır ve size gerçekten yararlı olabilmiştir ve dilerim ‘okumak’ sizde bir alışkanlık yapar, sizler bu ‘eylem’i hiç bırakmadan, sevgiyle ve isteyerek devam ettirirsiniz. inanın bana, okursanız, daha iyi anlarsınız, daha iyi yazarsınız ve ‘derd’inizi daha rahat anlatırsınız.sevgilerimle.. )

diyerek de bitiriyordum sınavı, ertesi ders soruyordum; "sonunda sizin için yazdığım satırları okudunuz mu?".

cevap yüzde seksen beş "hayır" oluyordu. (haa, bakın şöyle de bir şey var, siz öğrenciyi korkutmamışsanız, size karşı her zaman dürüsttür.) okuyanlar belliydi zaten; soruların altındaki onlara seslenen satırların altına minik yorum cümlelerinden, ilginç çizimlerden -gülen surattan tutun da, 'sıkıntıdan geberttiniz hocam'a kadar- ve bazen de 40 dakikada bu sorularla hala derdini tam olarak anlattığına inanmayıp devam etmek için ek süre isteyip, buna izin vermezsem kızanlardan.....

birey....birey....

keşke sınıflar o kadar kalabalık, ders saatleri o kadar arka arkaya ve angarya işler o kadar çok olmasaydı..
devamını gör...

vay vayyy kimler gelmiş yaaa. hoş geldin be dostum, ulunun eski yazarı, 3. nesili…

mutlu oldum. koştur dur şimdi klavyene kuvvet. *
devamını gör...

y-chp istanbul il başkanıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yahu birkaç gün sözlüğe bakmıyoruz, dönüşte her şeyden uzak kalmış oluyoruz. başlıkta bahsedilen boş beleş yazar tanımlaması var ya hani; onu sanırım tokatlarım şu an, öyle bir boşluk öyle bir beleşlik. nedir bu madalyon muhabbeti, yoldaşın rüyası olduğunu düşünmeye başladım. ya da siteye çip mip bir şey saldılar, buralarda olmadığım için etkilenmedim de olayların dışında kalan tek ben olmuşum gibi bir hissiyat.

yalvarırım herkes çıkarsın koysun apoletleri ortaya bütün nişanları göreceğim burada. durduk yere madalya avına çıktık sitede şaka gibi. lanet olsun alakalı alakasız her şeyi merak etme dürtüme, illa öğreneceğim bilmezsem öleceğim kafası bırak peşimiğğ.

t: doğru önermedir; teşekkürler cumhurbaşkanım, teşekkürler türkiye.

edit: tamam tamam buldum. aklımda tek bir soru kupalar iyiydi, kupalara ne oldu? bir de eleştirmek için yazmıyorum yönetim illa ki güzel düşünmüştür de, sizce de biraz şey olmamış mı? şey işte… hani eski zamanlarda çiftçiler hayvanlarını ve mahsullerini yarıştırırmış, kazanan hayvana/bitkiye ise takılan bir kurdele vardır, heh tam o gibi olmamış mı? şu en besili ineğe takılan ve genelde çirkin mavimsi bir renkte olan kurdeleler… buraya bir ''lanet olsun'' da görsel hafızam için bırakıyorum…
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hacer olabilir bu kız. 3 tane sabıkalı abisiyle gelmişse çabucak oradan uzaklaşılmalıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

günaydın ahali!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
güzelim bir yazarımızı, missler, çiçekler gibi yarasa seneca'mızı getiriyorum size bu akşam! sabah sabah bu ürkünçlü afiş için özür diliyorum ama ne yapayım kadın denişik bir pp seçmiş kendisine, ilham perilerim böyle çalıştı...

akşam 21:30'da sözlük radyosu'ndayız biz, bekleriz.
devamını gör...

adını şaşı gözlerinden ve şapşal ifadesinden alan dev kanatlı bir yaprak çekirgesi. insanın morali yerine gelir baktıkça. "şaşı bak şaşır" deyimini akıllara getiriyor istemsiz olarak.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel kaynak
devamını gör...

şahsen aşırı imrendiğim olay. hayatın her alanında bir şeyler tüketmekle meşgulüz. üstelik bunun bir doyum noktası da yok. tükettikçe hırçınlaşıyor, hırçınlaştıkça da daha çok tüketiyoruz.
devamını gör...

takibe daha önce neden almadığımı anlayamadığım yazar kişisi .
devamını gör...

lars von trier'nin yazıp yönettiği 2003 tarihli avangard dram filmi. film hakkındaki fikirlerimi okuduğum yorumları ve spoiler kullanarak yazacağım, izlemeyenler okumaya devam etmeyebilir.

20. yüzyıl alman şiirinin ve tiyatrosunun en önemli isimleri arasında kabul edilen bertolt brecht'ten etkilenerek sahnelendiği söylenebilir. film adeta bir tiyatro sahnesinde, oldukça minimal bir dekorla çekilmiştir. hikayenin geçtiği dogville kasabasındaki evlerin duvarları, hatta kapıları bile yoktur. olmayan bir kapı açılıp kapanırken gıcırtı sesi gelir arkadan. bu seyircinin dikkatini diri tutar ve hikayenin kendisi daha da önem kazanır. bir yandan da sanki insan doğasını çiğ bir şekilde gösterdiğini söyler yönetmen.

dogville amerika'da sıradan, küçük bir kasabadır. bir gün gangsterlerden kaçan grace adında bir kadın kasabaya gelir ve orada saklanmaya başlar. grace adından da yola çıkarak aslında ilahi bir figür olan isa gibi de görülebilir. kasabalılar sıradan ve sefil hayatlarına katılan grace'e kendini kabul ettirmesi şartıyla yardım etmeyi kabul eder. yabancı olana karşı bir önyargı ve karşılıksız olmayan bir iyilik var. zamanla bu iyiliğin karşılığı büyük bir suistimale dönüşür ve grace her seferinde koşullarının onları bu kötülüklere itmiş olabileceğini öne sürerek onları affeder. aslında kendisi de o koşulların bir parçası olmuştur. sonunda grace'e edilen kötülükler korkunç bir seviyeye ulaşır ve peşinden sürüklediği bir kayaya zincirlenir. isa'nın çarmıha gerilmesini anımsatır. filmin sonunda gangsterler kasabalıların haber vermesi üzerine gelir ve liderlerinin grace'in babası olduğu ortaya çıkar. grace babası'nın yöntemlerini etik bulmadığı için kaçmış ve sıradan insanlara sığınmıştır. babası ona kendisinin işlemesi durumunda affetmeyeceği suçları o insanlar işleyince affettiği için kibirli olduğunu ve bu şekilde insanlığın daha da yozlaşacağını söyler. bu dine ve isa'ya yönelik bir eleştiridir aynı zamanda. grace kendini diğer insanlardan ahlaken üstün görür ve onları sürekli affeder ama bu onun kibrinden kaynaklanır ve insanlar hak ettikleri cezayı çekmez. adalet sağlanamaz.

grace kasabaya gelmeden önce basit ama düzenli bir hayatı olan bu insanlar grace'in sonu gelmeyen affediciliğinin de içinde bulunduğu koşullar yüzünden suç işler. kasabanın girişindeki köpek moses eski düzene bir atıftır. grace sonunda babasını haklı bulur. babasından gelen ve doğuştan sahip olduğu gücü sahiplenerek adaleti sağlar. kibirinden kurtulur ve kasabalılar artık kurtarılamayacak olduğu için infaz edilir. bir tek moses kurtulur çünkü o sadece kemiği çalındığı için pençelerini ve dişlerini göstermiştir. adildir yani.

kişisel olarak bazen kendi hoşgörümü de grace gibi rasyonalize ederek hem kendimi kandırdığımı hem de haksızlığa yol açtığımı düşündüm. epey bir düşündürdü ve bazı düşüncelerim de değişti. kesinlikle güzel bir film.
devamını gör...

brunoise doğrama şeklinin biraz daha irisidir. küçük parçalar jardinie de biraz daha net bir şekilde küpler halinde görülür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

artık yeter.

açmaz bir başlık, hortlatmaz bir başlık, paylaşmaz bir şarkı, paylaşmaz bir şiir, demez bakın bu da böyle bir fotograf, demez bakın bu da böyle bir resim.

ay der ki böyle yazmayın, ay der ki böyle olmayın. anacım hepi topu 5-10 çeşit olabiliyoruz.

bu arada bir havuç tarator yapmışım, ölümü görün bak şundan bir çatal alın. yok böyle bir tarator.
devamını gör...

çok sevimli bir harun kolçak şarkısıdır aynı zamanda, 1993'te çıkmış olan ve bütün şarkılarının ayrı güzel olduğu "en büyük aşk" albümünden.*

devamını gör...

sandığımızdan fazladırlar, kaldı ki iyi bestelenmiş bir şiirin şarkısını dinlemelere doyulmaz.
hemen farklı türlerden on şarkılık bir listeyle örnekleyelim.

zuhal olcay - ayrılık sevdaya dahil *
aykut kuşkaya - kaldırımlar *
ercüment vural - lavinia *
haluk levent - acılara tutunmak *
münir nurettin selçuk - kalamış *
sezen aksu - gülümse *
nur yoldaş - sadabad*
teoman - harbe giden sarı saçlı çocuk *
ezginin günlüğü - sen giderken *
burak bora - japon balıkçısı *
devamını gör...

devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

üniversite mezunu olmak.
devamını gör...

adam o beceriksiz dediğiniz haliyle paraları balya yapmış, nereye para harcasam diye düşünüyor. başka dizi için ne kasacak.
devamını gör...

çok uyumlu biriyim. öyle gereksiz çıkıntılıklar falan yapmam. sana uyarsa bana neden uymasın. bir de benimle enn utanç verici anınızı ya da kendinizden nefret ettiğiniz bir durumu paylaşabilirsiniz asla yargılamam, nasıl yaparsın neden yaparsın gibi bir derde derman olmayacak laflar etmem. sadece dinler ve anlamaya çalışırım üstten üstten bakıp teselli de etmem, yarın benim başıma gelmeyeceğini nereden bilebilirim. bu halimi sevmiyorum ama, gelen anlatıyor giden anlatıyor sır küpü, dert tüpü olduk alüminyum.
devamını gör...

salakmışım gibi davranabiliyorum. belki de gerçekten salağımdır. şüphelendim şimdi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim