cinsel ilişki teklifini reddeden erkek
sevdiği vardır,hastadır,keyfi yoktur,çakı atmıştır vs...
devamını gör...
sokak kedisi
bir tane vardı zamanla beslerdim ama zaman sonra yanaklarından apse çıktı içerisinde iltihaplar oluşmaya başladı veterinere götürdüm en az 1000 liraya mal olur ameliyat faldn yapılması gerek dedi bende maddi durumdan dolayı vaz geçtim en sonunda baktım resmen beyne kadar ilerliyor gibi delik oluşmuş bende internetten baktım iltihaba ne iyi gelir diye orada elma sirkesi iyi gelir diye yorumlar yazmışlar bende a101 den 2 liraya elma sirkesi aldım kedinin iltihablı yanaklarını bu sirkeyle bir hafta on gün yıkadım ve inanılmaz şekilde yaraları iyileşti ,yani veterinerin bin liraya mal olabilir dediği tedavi 2 liraya hemde ameliyatsız olarak kurtulduk allah'a şükür.
devamını gör...
tulli papirüsü
iii. thutmose döneminden kalma bir mısır papirüsü olduğu iddia edilen papirüs. * yani, mısır firavunu iii. thutmose döneminden kalma bir mısır papirüsü olduğu iddia ediliyor. papirüs olduğu doğru, ama iii. thutmose döneminden kalma eski bir mısır papirüsü mü? orası sıkıntı. papirüste şunlar yazıyor,
"22'ci on yılda, kışın üçüncü ayı ve altıncı gün. yaşam evinde okurken, gökyüzüne garip bir ateşli disk'in nasıl geldiği ve bağırsaklarından bir koku yayıldığı görüldü. diskin boyutu, uzunluk ve genişlik bakımından aynıydı. hiç ses çıkarmıyordu. daha sonra majestelerinin evinde göründü. kalplerimiz karıştı, bu yüzden midemiz yere düştük. bazılarımız bu olayı bildirmek adına majestelerine gittik. hükümdarımız, yaşam evindeki parşömenlere bu olayın danışılmasını emretti. majesteleri, şu anda yaşanan tüm bu olaylar üzerine meditasyon yaptı. önümüzdeki birkaç gün içinde, diskler gökyüzünde her zamankinden daha fazla sayıda gözüktüler. gökyüzünde güneşin parlaklığından daha fazla parladılar ve gökyüzünün 4 yanına yayıldılar ve havada hareketsiz kaldılar. ordumuz, aralarında majesteleri ile birlikte izledi. akşam, diskler güneye doğru gökyüzünde daha da yükseldi. gökten balıklar ve birçok kuş yağıyordu. ülkenin kuruluşundan bu yana hiç bilinmeyen bir fenomen. majesteleri, her 2 ülkenin tanrısı amun-re'nin kalbini sakinleştirmek için tütsü üzerine meditasyon yaptı. öyle oldu ki, olay majesteleri tarafından yaşam evi arşivlerinde sonsuza dek kaydedilmek üzere kaydedildi."
evet papirüste kullanılan bağırsak ifadeleri, midelerin yere düşmesi falan bunlar ne demek ben de bilmiyorum. papirüste ufolardan bahsedilmesine rağmen, ufolog jacques vallee ve chris aubeck bu papirüsün bir aldatmaca olduğunu söylemiştir. condon raporunda samuel rosenberg bu papirüsün sahte olmasının muhtemel olduğunu bildirdi.
"22'ci on yılda, kışın üçüncü ayı ve altıncı gün. yaşam evinde okurken, gökyüzüne garip bir ateşli disk'in nasıl geldiği ve bağırsaklarından bir koku yayıldığı görüldü. diskin boyutu, uzunluk ve genişlik bakımından aynıydı. hiç ses çıkarmıyordu. daha sonra majestelerinin evinde göründü. kalplerimiz karıştı, bu yüzden midemiz yere düştük. bazılarımız bu olayı bildirmek adına majestelerine gittik. hükümdarımız, yaşam evindeki parşömenlere bu olayın danışılmasını emretti. majesteleri, şu anda yaşanan tüm bu olaylar üzerine meditasyon yaptı. önümüzdeki birkaç gün içinde, diskler gökyüzünde her zamankinden daha fazla sayıda gözüktüler. gökyüzünde güneşin parlaklığından daha fazla parladılar ve gökyüzünün 4 yanına yayıldılar ve havada hareketsiz kaldılar. ordumuz, aralarında majesteleri ile birlikte izledi. akşam, diskler güneye doğru gökyüzünde daha da yükseldi. gökten balıklar ve birçok kuş yağıyordu. ülkenin kuruluşundan bu yana hiç bilinmeyen bir fenomen. majesteleri, her 2 ülkenin tanrısı amun-re'nin kalbini sakinleştirmek için tütsü üzerine meditasyon yaptı. öyle oldu ki, olay majesteleri tarafından yaşam evi arşivlerinde sonsuza dek kaydedilmek üzere kaydedildi."
evet papirüste kullanılan bağırsak ifadeleri, midelerin yere düşmesi falan bunlar ne demek ben de bilmiyorum. papirüste ufolardan bahsedilmesine rağmen, ufolog jacques vallee ve chris aubeck bu papirüsün bir aldatmaca olduğunu söylemiştir. condon raporunda samuel rosenberg bu papirüsün sahte olmasının muhtemel olduğunu bildirdi.
devamını gör...
eşbah
kökeni osmanlıca olan neşeli, mutlu, şen anlamına gelen bir kelimedir.
devamını gör...
iyi bir insan olmak
"bir insan acı duyuyorsa canlıdır, başkasının acısını duyabiliyorsa insandır." der tolstoy. başkasının acısını duyup başkalarının hayatlarına dokunabilen de iyi insandır bence. başkası bazen bir kedi, bazen bir kuş, bazen yoldan geçerken gördüğün bir insan, bazen de komşu...
devamını gör...
kullanıcı adın bir cevap olsaydı sorusu ne olurdu sorunsalı
kim gelmiş?
devamını gör...
uyu deme uyuyamam
caner gülsüm'den de dinleyin asıl döktüreni görün.
devamını gör...
moderatörün tanımını şikayet etmek
son derece normal ve muzip bir harekettir. şikayet edilecek bir tanım girmesi çok düşük ihtimal ama olsun.
devamını gör...
konyaaltı
şu an da tam da orda denize karşı kahvemi yudumladığım ...hihihihi şaka şaka. çalışan bir bireyim, keşke orda olsam ama şimdi. *
devamını gör...
kişisel bakım
olmalıdır evet, yok feminizm yok beden özgürlüğü geçiniz efenim bunları. ben de feministim, ben de maskülistim. ama kişisel bakım şart. öz saygı gereği. ama kimse de çıkıp diyemez ki şunu yapmıyorsun bakımsızsın. bakım denen şeyi kapitalizm öyle büyüttü öyle büyüttü ki kıçını yıkamaktan aciz olanlar gelip millete bakımsız diyebiliyorlar. no make up diyenlerdenim çoğu zaman için, hiç yapmam değil yaparım. ama o maddeleri hayvanlara enjekte ettiklerini duyduğumdan beri daha da almadım malzeme. sanırım bundan sonra da almayacağım.
bakım dediğimiz şey esasen temiz olmaktır.
bakım dediğimiz şey esasen temiz olmaktır.
devamını gör...
pandemide kendimize kattığımız şeyler
insanların gerçek yüzlerini görmek.
dostunun yeri gelip düşmanın olabileceğini, düşmanının da dost olabileceğini bu denli ders verici nitelikte öğretmesi takdir edilesidir. utanmasam coronavirüse sarılacağım ama malum eski dosta selam verir gibi uzaktan el sallamakla yetineceğim.
dostunun yeri gelip düşmanın olabileceğini, düşmanının da dost olabileceğini bu denli ders verici nitelikte öğretmesi takdir edilesidir. utanmasam coronavirüse sarılacağım ama malum eski dosta selam verir gibi uzaktan el sallamakla yetineceğim.
devamını gör...
kürtlerin ana dilde eğitim hakkı
yahu ne bölünmesi ne kadar aptal argümanlar bunlar. insanlar kendi dilinde eğitim almak istiyor gelmiş burda ülke bölünecek diyorsunuz.
sizler insan haklarını sonuna kadar savunan fakat kapısının önünde ölen çocuklara göz yumanlarsınız.
sizler eşitlikçi gibi görünen fakat ilk fırsatta farklılıklara hakaret edenlersiniz.
sizler iyi gibi görünen kötülersiniz; esas mide bulandırıcı olan yanınız da bu.
sizler
kötü
insanlarsınız.
sizler insan haklarını sonuna kadar savunan fakat kapısının önünde ölen çocuklara göz yumanlarsınız.
sizler eşitlikçi gibi görünen fakat ilk fırsatta farklılıklara hakaret edenlersiniz.
sizler iyi gibi görünen kötülersiniz; esas mide bulandırıcı olan yanınız da bu.
sizler
kötü
insanlarsınız.
devamını gör...
30 nisan 2021 metro istanbul'un tweeti
devamını gör...
marcus aurelius
ms 2. yüzyılda yaşamış filozof imparator.
savaş sırasında yazdığı ve türkçe'ye "kendime notlar" adıyla çevrilen günlükleri yakılmasını istediği halde ölümünden sonra saklanmıştır. kendime notlar bugün stoacı felsefenin en önemli metinlerindendir.
savaş sırasında yazdığı ve türkçe'ye "kendime notlar" adıyla çevrilen günlükleri yakılmasını istediği halde ölümünden sonra saklanmıştır. kendime notlar bugün stoacı felsefenin en önemli metinlerindendir.
devamını gör...
12 yaşındaki kızın biriktirdiği harçlıklarla çiftçiliğe atılması
ben biriktirdiğim paralarla taso çıksın diye cips alamıyodum lan. bu nasıl para biriktirmek.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin'in sözlüğü bırakması
devamını gör...
askerde zimmetli silahı kaybetmek
bir askerin başına gelebilecek en vahim olaydır. ceza olarak uygulanan yaptırımı tam olarak bilmiyorum fakat bu durumun bir benzerini yaşadığımdan, başımdan geçen hikayeyi anlatmak isterim;
askerlik yaptığım bölge, kış aylarında inanılmaz kar yağışı alan bir bölgeydi. dağın başına konumlanmış bir jandarma karakolu idi.
yine kar yağışının etkili olduğu gece saatlerinde, göz gözü görmeyecek şekilde bir tipi hakimdi. tabii şans bu ya, tam da benim nöbete gideceğim saatler...
sonrasında nöbet vakti geldi. doldur-boşalt istasyonuna gittik, nöbetçi astsubay gözetiminde silahlarımıza şarjörlerimizi taktık, başladık nöbet yerlerimize doğru gitmeye. üç nöbetçiyiz, üçümüz de ayrı mevzilere, ayrı yönlere doğru yürüyoruz. kar yerde bir metreye varan yükseklikte, haliyle penguen gibi yamuk yumuk zor bela yürüyorum. eninde sonunda nöbeti devralacağım mevziye geldiğimde, omzuma astığım 1972'lik g3'ümü çıkarıp, elime almamla birlikte ne göreyim? şarjör yok!
kar fırtınası esnasında, soğuktan elim ayağım tutmuyor ve haliyle silahı doldururken şarjörü yuvasına tam oturtamamışım. şarjör büyük olasılıkla mevziye doğru yürürken yere düşüvermiş. hücum yeleğimden başka bir şarjör takarak nöbeti bitirdim. nöbet biter bitmez o kar fırtınasında, yürüdüğüm rotayı resmen karış karış taradım, karı ellerimle yoklayarak... ama yok! yer yarıldı içine girdi sanki.
sonrasında durumu nöbetçi astsubaya bildirdim. tabii bildirir bildirmez tutanak tutuldu. imzamızı attık. ertesi günü karakol komutanı çağırdı yanına. bir hafta içinde şarjörü bulamadığım takdirde askeri mahkemeye tutanağın yollanacağını söyledi. tutanak, askeri mahkemeye ulaşırsa altı aylık bir hapis cezası alabileceğimi söyledi. sonuçta dolu şarjör, boru değil...
doğuda bir karakolda askerlik yaptığımdan mütevellit, batıda olduğu gibi silahlığa teslim etme falan yok. yani silahı sana zimmetledikleri gün, hücum yeleği ile birlikte askerliğin bitene kadar yanından ayırmıyorsun. yatarken yattığın ranzaya asıyorsun. devamlı yanında, yörende oluyor. tabii böyle olmasının avantajı şu ki kaybolan şarjörümün yerine bir başkasının şarjörünü alabilirim. ama almadım. bir arkadaşımın güzelliği ile onun şarjörünü sanki benimkiymiş gibi karakol komutanına gösterdik. karakol komutanı böyle bir tezgah çevireceğimizi düşünmediğinden olsa gerek hemen inandı ve şarjörü boşaltıp mermileri kurutmamı istedi.
bu olaydan tam iki ay sonra, mart ayı geldi, kar eridi. benimse askerliğimin bitimine tam iki gün kala şarjör ortaya çıktı...
tabii benim artık askerliğim neredeyse bittiğinden, artık nöbete çıkmıyor, zaman geçsin diye devamlı uyuyorum. şarjörü bulan alt devreden bir çocuk, bulur bulmaz gitmiş karakol komutanının yanına. tabii hemen ben de çağırıldım. sonrası küfür kıyamet...
sonra karakol komutanı baktı gariban bir askerim, kalmış şunun şurasında iki günüm, şarjörde de fiziki bir hasar yok, çalışmayacak durumda da değil. sadece paslanmış vaziyette. adam baktı bana şöyle, dedi ki "al bu şarjörü, pasını kirini iyice temizle, pırıl pırıl et, sonra da s.git" emredesiniz komutanım dedim çıktım odasından. iki gün sonra da koşa koşa çıktım nizamiye kapısından...
askerlik yaptığım bölge, kış aylarında inanılmaz kar yağışı alan bir bölgeydi. dağın başına konumlanmış bir jandarma karakolu idi.
yine kar yağışının etkili olduğu gece saatlerinde, göz gözü görmeyecek şekilde bir tipi hakimdi. tabii şans bu ya, tam da benim nöbete gideceğim saatler...
sonrasında nöbet vakti geldi. doldur-boşalt istasyonuna gittik, nöbetçi astsubay gözetiminde silahlarımıza şarjörlerimizi taktık, başladık nöbet yerlerimize doğru gitmeye. üç nöbetçiyiz, üçümüz de ayrı mevzilere, ayrı yönlere doğru yürüyoruz. kar yerde bir metreye varan yükseklikte, haliyle penguen gibi yamuk yumuk zor bela yürüyorum. eninde sonunda nöbeti devralacağım mevziye geldiğimde, omzuma astığım 1972'lik g3'ümü çıkarıp, elime almamla birlikte ne göreyim? şarjör yok!
kar fırtınası esnasında, soğuktan elim ayağım tutmuyor ve haliyle silahı doldururken şarjörü yuvasına tam oturtamamışım. şarjör büyük olasılıkla mevziye doğru yürürken yere düşüvermiş. hücum yeleğimden başka bir şarjör takarak nöbeti bitirdim. nöbet biter bitmez o kar fırtınasında, yürüdüğüm rotayı resmen karış karış taradım, karı ellerimle yoklayarak... ama yok! yer yarıldı içine girdi sanki.
sonrasında durumu nöbetçi astsubaya bildirdim. tabii bildirir bildirmez tutanak tutuldu. imzamızı attık. ertesi günü karakol komutanı çağırdı yanına. bir hafta içinde şarjörü bulamadığım takdirde askeri mahkemeye tutanağın yollanacağını söyledi. tutanak, askeri mahkemeye ulaşırsa altı aylık bir hapis cezası alabileceğimi söyledi. sonuçta dolu şarjör, boru değil...
doğuda bir karakolda askerlik yaptığımdan mütevellit, batıda olduğu gibi silahlığa teslim etme falan yok. yani silahı sana zimmetledikleri gün, hücum yeleği ile birlikte askerliğin bitene kadar yanından ayırmıyorsun. yatarken yattığın ranzaya asıyorsun. devamlı yanında, yörende oluyor. tabii böyle olmasının avantajı şu ki kaybolan şarjörümün yerine bir başkasının şarjörünü alabilirim. ama almadım. bir arkadaşımın güzelliği ile onun şarjörünü sanki benimkiymiş gibi karakol komutanına gösterdik. karakol komutanı böyle bir tezgah çevireceğimizi düşünmediğinden olsa gerek hemen inandı ve şarjörü boşaltıp mermileri kurutmamı istedi.
bu olaydan tam iki ay sonra, mart ayı geldi, kar eridi. benimse askerliğimin bitimine tam iki gün kala şarjör ortaya çıktı...
tabii benim artık askerliğim neredeyse bittiğinden, artık nöbete çıkmıyor, zaman geçsin diye devamlı uyuyorum. şarjörü bulan alt devreden bir çocuk, bulur bulmaz gitmiş karakol komutanının yanına. tabii hemen ben de çağırıldım. sonrası küfür kıyamet...
sonra karakol komutanı baktı gariban bir askerim, kalmış şunun şurasında iki günüm, şarjörde de fiziki bir hasar yok, çalışmayacak durumda da değil. sadece paslanmış vaziyette. adam baktı bana şöyle, dedi ki "al bu şarjörü, pasını kirini iyice temizle, pırıl pırıl et, sonra da s.git" emredesiniz komutanım dedim çıktım odasından. iki gün sonra da koşa koşa çıktım nizamiye kapısından...
devamını gör...
arandığı zaman bulunmayan şeyler
aranılan şey neyse o. genelde gözünün önünde duran ihtiyacın olunca ortadan kaybolur. ben düzensiz bir insanım mesela bu şekilde yaşıyorum şu nerde bu nerde derken ömrüm geçiyor.
devamını gör...
kızılderili öğretileri
bir kere "al şunu" demek, iki kere "ben vereceğim" demekten iyidir.
devamını gör...
gülseren budayıcıoğlu
yaptıklarını etik bulamadığım ve psikolojiyi, psikiyatriyi farklı da olsa tanıtmayı becermiş tüccar - doktor kişi
devamını gör...
