firgun, başka birinin başına gelen güzel bir şeyden dolayı duyulan mutluluk hissidir.
kimine göre dünyadaki en zor şeylerden biridir bir başkasının başarısına sevinmek.
ibranice bir terim olan firgun bencil olmayan haz, gurur ve neşe anlamına da gelmektedir.

israil başta olmak üzere bazı ülkelerde 17 temmuz günü "international firgun day" olarak kutlanır.
firgun duyduğun kişi hiç tanışmadığın biri de olabilir...bir sporcu, şarkıcı, sanatçı ya da kafa sözlük’te hiç mesajlaşmadığın bir yazar... başarılı bir çalışmasını görürsün, helal olsun dersin.

yabancı bir kişi bile olsa onun başına iyi bir şey geldiği zaman duyduğumuz empatik bir sevinç olarak da tanımlayabiliriz firgun terimini.
tango yapan bir çifti izleyenlerin hissettiği güzel duygular onların gözlerine yansır.



başkalarının başarısından gerçekten gurur duymak ve onları takdir etmek büyük bir erdemdir.
bir çift güzel söz söylemek zor bir şey değil ki.

mezuniyet sevincini rektörüyle kutlayıp, videosunu paylaşan şu genci izleyip; yüzünde gülümseme oluşanlar çok farklı bir firgun yaşarlar. *



umutla yaşayan, müzik olmadan da dans eder” - george herber.
devamını gör...

sigara cebi olan çorap.
devamını gör...

yıllar yıllar önce develer pire, pireler tellal iken, facebook’un hala iyi günlerini yaşadığı zamanlarda bir sudoku vardı. hala var gerçi. varım, şimdilik. bildiğiniz gibi bir sn. sonra neler olacağı bilinmez.

belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...

bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.

ve seneler geçti...

bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.

ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.

- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!

telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.

buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *

sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.

ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.

üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;

benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.

okuduysan selam buddy.
devamını gör...

tweet atar gibi entry girilmesini destekleyen bir kampanyadır.
desteklemiyorum ama dolu dolu bilgi içerikli entryler giren yazarlara bir kurşun döktürülse fena olmaz.
devamını gör...

küçük bir yerdi.
zaman çoktu.
çok gibiydi.
umut vardı.
deniz vardı.
denizin ardında.
gitmek istediği.
hayat nasıl yaşanır?
böyle bitmemeliydi.
devamını gör...

babet çorap.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: herkes ekmeğinin peşinde)
bir salın insanları artık. beğenen beğensin, yürüyen yürüsün. mis gibi kaynaşsın gençler.
rahatsız olan engellesin.*
devamını gör...

yaparım.
karşımdaki kişi, karşıma gelene kadar olmadıysa bundan sonra da olmaz.
kimsenin terbiyesizliğini, hadsizliğini, aptallığını çekecek durumum yok.
tek sorumluluğum; her sabah aynada gördüğüm yüze karşıdır.
o yüzü de ekşitenleri silerim net.
tavsiye ediyorum silin gitsin.
devamını gör...

bambaşka bir alemden gelmiş gibi güzel görünen, azot grubu olan 5a grubundan bir element.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı

bu arada detaylı bilgi için kaynağı da okuyabilirsiniz.
devamını gör...

benim de yakında yapmaya başlayacağım hadise.*

imza cümlem ise
may the freyja be with you olsun bari ne diyem.*
devamını gör...

bu gerginliği yaşayan insan kesinlikle her şeyi en ince detayına kadar düşünen, birçok şeyi kafasına takan insandır.
hepimiz her gün bir şekilde marketlere gidiyor sıraya giriyoruz. kasada telefonla konuşanından tutun kasiyere iş çıkaranına, poşet kavgasından tutun da market arabasıyla derdi olan bir sürü insan var.
biz de kalkmış ağzını açamadığımız poşet için gerilir, herkesin bize baktığını düşünürüz.
dünya hassas kalpliler için cehennemdir
ps: gece gece market poşetinden de felsefe yaptım ya hadi hayırlısı.
devamını gör...

rızkımı veren hudadır kula minnet eylemem
devamını gör...

kaliteli tanımları olan, kötü düşüncelerden uzak iyi kalpli yazar. sadece tek bir şey kaldı, seni cem karaca hayranı yapmamız lazım. tamirci çırağı falan seviyormuşsun zaten, işimiz o kadar zor değil.
devamını gör...

yazarların bilmem nesini merak eden başlıklarla dolu sekme.
devamını gör...

"-...tanrı da biliyor ya kimseden bir alıp
veremediğim yok ama zaman zaman bunca haksızlığa dayanamıyorum."
devamını gör...

sanat yaratıcılığın hayal gücünün ifade edilmesidir.bu yaratıcılık insana özgü olup,birey olmamızı tamamlamamıza yardım etmektedir.benim düşüncem birey içindir.içimizdeki haykırışın,iç burukluluğunun,coşkunun bizim elimizden başka yoğuruluşu başka halidir.bizi uyarır, çıkış yollarını aratır ve rahatlatır.yaşasın sanat..
devamını gör...

kullanıcı adını görüp bir anlığına şaşırdığım sözlük yazarı. tomris ve umay isimlerini oldum olası sevmişimdir hatta bir kızım olsa bu isimlerden hangisini verirdim diye düşünmüşlüğüm bile vardır.
devamını gör...

hoşlanılmayan tanım ile karşılaşma anıdır. sıkın dişinizi yakın da gelir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

arkadaki arkadaş benim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim