evernevergreen
sözlükteki editörlüğü hakkıyla yapan güzel yürekli sevgili editörümüz.
devamını gör...
ramazan ayının olmazsa olmazı
sigara tiryakilerinin etrafta terör estirmesi.
devamını gör...
bir gün elbet okurum diye kitaplıkta bekleyen kitaplar
kitaplığımdaki kitapları en az 2 kere okumuşumdur, bekleyen yok
devamını gör...
spot ışığı etkisi
kişinin davranış veya görünümüne, toplumun gerçekte olduğundan daha fazla dikkat ettiğini sanmasına verilen isimdir. kişinin burada düştüğü yanılgının aynısı, yaptığımız hataların ne kadar çok insan tarafından fark edildiği konusunda da geçerlidir. aslında toplum önünde bir hata yaptığımızda, bizim sandığımız gibi herkes bizi izlememektedir.
cornell üniversitesi'nde bu konuda bir araştırma yapılmıştır. araştırmada, o dönemde pek de sevilmeyen amerikalı müzisyen barry manilow'un fotoğrafının bulunduğu bir tişört ile kalabalık bir ortama giren öğrencilerin aldığı tepkiler ölçülmek istenmiştir. kalabalık grupta bir süre vakit geçiren öğrenciler, dışarı çıktıklarında insanların en az yarısının tişörtü fark edip yorumda bulunduklarını söylemişlerdir. oysaki kalabalığın dörtte biri bile öğrencilere ve giydikleri tişörte ilgi göstermemiştir.
cornell üniversitesi'nde bu konuda bir araştırma yapılmıştır. araştırmada, o dönemde pek de sevilmeyen amerikalı müzisyen barry manilow'un fotoğrafının bulunduğu bir tişört ile kalabalık bir ortama giren öğrencilerin aldığı tepkiler ölçülmek istenmiştir. kalabalık grupta bir süre vakit geçiren öğrenciler, dışarı çıktıklarında insanların en az yarısının tişörtü fark edip yorumda bulunduklarını söylemişlerdir. oysaki kalabalığın dörtte biri bile öğrencilere ve giydikleri tişörte ilgi göstermemiştir.
devamını gör...
kazandığı parayı hak etmeyen meslek grupları
emlakçılar
devamını gör...
kullanılmayan eşyalar veri tabanı
kitaplığımdan bazı kitaplar diyerek desteklediğim başlık.
edit: kitaplar gitti*
edit: kitaplar gitti*
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
carpe diem*
devamını gör...
sanki hiç leğende yıkanmamış gibi mocha içmek
mevzuyu bilmem ama başlık, 7 senelik ekşi başlığı ile yeni mecralarda prim arama başlığıdır. uğraşmadan direk link verilebilirdi. gerçi copy-paste de uğraşmak sayılır mı bilemedim şimdi...
edit: başlık başa kalmış. şimdiden mi başladınız entr silip kaçmaya. ekran görüntüsü almak zorunda bırakmaya (almamıştım) yapmayın.
edit: başlık başa kalmış. şimdiden mi başladınız entr silip kaçmaya. ekran görüntüsü almak zorunda bırakmaya (almamıştım) yapmayın.
devamını gör...
yalnızlık
an itibariyle dibine kadar hissettiğim dünyevi his. tek olma durumu.
bıraktım onu bunu da... bir flört kişisi yanımda olsun istiyorum. zor zamanlar geçirebiliriz ve bunları ancak beraber atlatabiliriz. kafam karışık olabilir. beşer şaşar. ama tek şaşmayacağı şey gözümün bir tek onu gördüğü...
işte... yapayalnız, bir başımayım.
bıraktım onu bunu da... bir flört kişisi yanımda olsun istiyorum. zor zamanlar geçirebiliriz ve bunları ancak beraber atlatabiliriz. kafam karışık olabilir. beşer şaşar. ama tek şaşmayacağı şey gözümün bir tek onu gördüğü...
işte... yapayalnız, bir başımayım.
devamını gör...
en mutlu olunan zaman
benim henüz öyle bir zaman dilimim olmadı. olduğu zaman güncelleyeceğim.
(bkz: kişinin mutluluk anı)
(bkz: kişinin mutluluk anı)
devamını gör...
empirizm
bir deneyci temsili locke’tur. esas olarak bilginin özelliği ve kaynağına ilişkin felsefe problemine ayırdığı ünlü insan zihni ürerine bir deneme adlı kitabında locke zihni ‘üzerinde hiçbir yazı bulunmayan, hiçbir tasarıma sahip olmayan beyaz bir kağıda’ benzetir. peki o, yani zihin bu tasarımları ve düşünceleri nereden elde eder?
insanın her zaman meşgul ve sınırsız hayal gücünün kendisine hemen hemen sonsuz değişik biçimler verdirdiği bu geniş yığın zihne nereden gelir? zihin, aklın ve bilginin bütün malzemesini nerden alır? buna tek kelime ile cevap veriyorum: "deneyden”. görüldüğü gibi locke zihni, deney öncesinde üzerinde veya içinde hiçbir şey bulunmayan beyaz bir kağıda veya “boş bir levhaya’ benzetmekte (bkz: tabula rasa) ve bilginin bütün kaynağını deneyde, gözlemde, duyuların kullanımı sonucu zihne gelen verilerde bulmaktadır. başka bir deyişle locke’a göre insan zihninde doğuştan gelen hiçbir bilgi mevcut değildir ve her türlü bilginin kaynağı deneydir.
felsefe dilinde kaynağı deney olan bu tür bilgilere, ‘deneyden sonra gelen, deneyle elde edilmiş’ bilgiler anlamında (bkz: a posteriori) bilgiler denir. o halde locke’a göre her türlü bilgi a posterioridir. bununla birlikte locke, ılımlı bir deneycidir; zihni duyumlara indirgemez. zihnin bir kez kendilerini aldıktan sonra deneyden gelen şeyler, deney malzemesi üzerinde çalışmasını, anlam işlemesini reddetmez. buna karşılık deneyciler içerisinde daha ileri giderek, duyumlardan ayrı veya onları aşan bir zihnin olduğunu kabul etmeyenler, böylece zihni veya aklı sadece duyumların toplamına indirgemeye çalışanlar da vardır ve bunların bu görüşüne duyumculuk (bkz: sensationalismi) adı verilir. ünlü bir fransız filozofu olan (bkz: condillac) bu görüşü savunanların başında gelir.
insanın her zaman meşgul ve sınırsız hayal gücünün kendisine hemen hemen sonsuz değişik biçimler verdirdiği bu geniş yığın zihne nereden gelir? zihin, aklın ve bilginin bütün malzemesini nerden alır? buna tek kelime ile cevap veriyorum: "deneyden”. görüldüğü gibi locke zihni, deney öncesinde üzerinde veya içinde hiçbir şey bulunmayan beyaz bir kağıda veya “boş bir levhaya’ benzetmekte (bkz: tabula rasa) ve bilginin bütün kaynağını deneyde, gözlemde, duyuların kullanımı sonucu zihne gelen verilerde bulmaktadır. başka bir deyişle locke’a göre insan zihninde doğuştan gelen hiçbir bilgi mevcut değildir ve her türlü bilginin kaynağı deneydir.
felsefe dilinde kaynağı deney olan bu tür bilgilere, ‘deneyden sonra gelen, deneyle elde edilmiş’ bilgiler anlamında (bkz: a posteriori) bilgiler denir. o halde locke’a göre her türlü bilgi a posterioridir. bununla birlikte locke, ılımlı bir deneycidir; zihni duyumlara indirgemez. zihnin bir kez kendilerini aldıktan sonra deneyden gelen şeyler, deney malzemesi üzerinde çalışmasını, anlam işlemesini reddetmez. buna karşılık deneyciler içerisinde daha ileri giderek, duyumlardan ayrı veya onları aşan bir zihnin olduğunu kabul etmeyenler, böylece zihni veya aklı sadece duyumların toplamına indirgemeye çalışanlar da vardır ve bunların bu görüşüne duyumculuk (bkz: sensationalismi) adı verilir. ünlü bir fransız filozofu olan (bkz: condillac) bu görüşü savunanların başında gelir.
devamını gör...
yeni bir insanla tanışmaya üşenmek
hayal kırıklığına uğramamak için yapılan davranıştır.
devamını gör...
tanım girilmeyi hak edecek güzel başlıklar olmaması
an itibariyle sözlükte olan durum.
hep tırı vırı başlıklar açılıyor diye düşünüyorum.
800 tanımdan sonra sözlük monotonlaşıyormuş.
hep tırı vırı başlıklar açılıyor diye düşünüyorum.
800 tanımdan sonra sözlük monotonlaşıyormuş.
devamını gör...
karanlığın yüreği
polon asıllı ingiliz yazar joseph conrad'ın 1899 yılında blackwood's'da seri halinde yayımlanan novellası. daha sonra 1900'lerin başında kitap olarak basılmıştır ve dilimize karanlığın yüreği olarak çevrilmiştir. eser emperyalizm'e karşı şiddetli bir tepki olarak yorumlansa bile bana kalırsa bu eksik bir tanımlama. bu noktada işlerin epey ilginçleştiğini söylemek gerekir çünkü eser hakkında görüşler ikiye bölünmüş durumda; emperyalizme karşı bir eleştiri ve emperyalizme övgü. birbirinden bu kadar uzak iki tutumu okuyucuya aktarmak tamamen conrad'ın başarısı olsa da benim görüşlerim bunun bir eleştiri veya övgüden ziyade gözlem olduğu. bir emperyalistin gözünden, onun hislerinden ve zihninden afrikaya ufak bir bakış. kesin ve kati bir eleştirinin böyle bir karakterin ağzından verilmesi mümkün değildir zaten, bu tüm gerçekliği öldürür ama bunun aksi de eseri emperyalizme bir övgü olarak değerlendirmeye yetmez. etik-ahlak üzerine çıkarılacak epey ders mevcut ama daha da önemlisi sömürgeciliğin nasıl medeniyet diye satıldığını ama aslında sadece hırs ve paranın bir yan ürünü olduğunu gayet temiz bir dil ile okuyucuya alt metin olarak sunması. işin güzel bir başka kısmı yazarın eserden kendini ayrı tutmayışı çünkü conrad'ın geçmişinde yer alan olaylar marlow'un yaratımında önemli bir rol oynuyor. ki zaten conrad'ın eserlerini yazarken gerçek kişilerden etkilendiği şaşırılacak bir durum değil; birebir olarak karakterlere esinlendiği kişilerin isimleri vermiyor olsa bile kim olduklarını anlamaya yetecek kadar ipucu bırakıyor bize conrad. kitabın apocalypse now' a esin kaynağı olduğunu da söylemekte fayda var.
'but his soul was mad. being alone in the wilderness, it had looked within itself, and, by heavens! ı tell you, it had gone mad. ı had—for my sins, ı suppose to go through the ordeal of looking into it myself.'
p.141
'but his soul was mad. being alone in the wilderness, it had looked within itself, and, by heavens! ı tell you, it had gone mad. ı had—for my sins, ı suppose to go through the ordeal of looking into it myself.'
p.141
devamını gör...
nuh tepesi
bugün netflix’e gelmiş, yönetmenliğini cenk ertürk’ün yaptığı, köylüleri niçin öldürmeliyiz temalı film. ali atay’ın ilk kez oyunculuğunu beğendim diyebilirim. türkişi dondurma’da hatta ayla’da bile o zevzek karakterinden çıkamamış gibi gelmişti bana. mecnun karakterinin zivir zivir konuşma şeklini, manasız şebekliğini üstünden atamamış bir oyuncu olarak görüyordum ama bu filmde olmuş. dolu dolu küfür gerekiyormuş herhalde drama oynaması için.
ömer karakterinin babasıyla gizli selfie’si sahnesinde çok yaralandım. elif karakterini ise çok gereksiz buldum. özellikle gece yarısı dağ başı köy evine gelip hiçbir şeye değinmeden gitmesi saçmalığı? sırf ömer o ‘özür dileyeceksin’li müthiş tiradı atsın diye temelsiz bir ziyaret. araya bi 3 saniye ‘velayet’ lafı sıkıştırdın. bu muydu? this meeting could be an e-mail elif, niye gecenin yarısı hiçbir şey söylememek için kalktın dağ arası karanlık köy yerine geldin ya doğurmaya 5 kala halinle? bi şey de demedin, ne kadar gereksiz bir olay. gece gece hırp diye belirdin, yok oturmiim yok gidiim, lan ne geldin ne? niye?
peki muhtarın “ağacın hesabındaki paranın yarısını vereyim git istanbul’dan kendine ev al” demesi? ağaca bak, trilyonermiş, yedirirler mi size? gelmişsiniz bir köroğlu bir ayvaz, para basan ağaca benim diyeceksiniz din tüccarlarının yuvasında, iyi cam çerçeve dökülmesiyle yırttınız, şansınız varmış.
ömer karakterinin babasıyla gizli selfie’si sahnesinde çok yaralandım. elif karakterini ise çok gereksiz buldum. özellikle gece yarısı dağ başı köy evine gelip hiçbir şeye değinmeden gitmesi saçmalığı? sırf ömer o ‘özür dileyeceksin’li müthiş tiradı atsın diye temelsiz bir ziyaret. araya bi 3 saniye ‘velayet’ lafı sıkıştırdın. bu muydu? this meeting could be an e-mail elif, niye gecenin yarısı hiçbir şey söylememek için kalktın dağ arası karanlık köy yerine geldin ya doğurmaya 5 kala halinle? bi şey de demedin, ne kadar gereksiz bir olay. gece gece hırp diye belirdin, yok oturmiim yok gidiim, lan ne geldin ne? niye?
peki muhtarın “ağacın hesabındaki paranın yarısını vereyim git istanbul’dan kendine ev al” demesi? ağaca bak, trilyonermiş, yedirirler mi size? gelmişsiniz bir köroğlu bir ayvaz, para basan ağaca benim diyeceksiniz din tüccarlarının yuvasında, iyi cam çerçeve dökülmesiyle yırttınız, şansınız varmış.
devamını gör...
zamir
isimlerin dublörleridir.
devamını gör...
kitap okumayanları küçümseyen insan
bendim eskiden, son 1 aydır küçümsenenler kısmında olduğum için "insanları küçümsemek yanlışmış!" pozlarına girdim. ama siz benim gibi yapmayın, küçümsemeye devam edin; hak ediyorlar, hak ediyoruz.
devamını gör...
denver the last dinosaur
aşk olsun adama! başlığı görünce kabuğumdan aşağı kaynar sular döküldü resmen. canhıraş bir şekilde bağırdım; hay bin kunduz! şu sözlükte ilk kez böyle bir hissiyata kapılıyorum. o kadar başlık kaptırdım hiç umurumda olmadı. en sevdiğim filmler, kitaplar, karakterler, müzik grupları, yazarlar, kızılderili kabileleri, kızılderili şefleri... liste uzar gider. ama bu sefer durum başka. durum ciddi. işin ucunda denver var. hal böyle olunca, elim, ayağım kabuğum titredi. ne yapacağımı bilemedim. başlığa tıklasam mı, tıklamasam mı diye ikilemde kaldım. hücum borusu çalmış sanki, düşünceler beynime doğru orantısız bir biçimde taarruza kalkmış; ya diyorum iki kelimeyle geçiştirdilerse başlığı ya benim mavi gözlü dev dostumun hakkı verilmediyse. bakın çok pis kurdum kendimi. soldan soldan geliyorlar.
sonra derin bir nefes aldım. ondan geriye doğru saymaya başladım. nefes alış verişim biraz düzelince, bir gayret başlığa tıkladım. başladım okumaya, fena gitmedi sanki. ben kendimi en kötüsüne hazırlamışım zaten. mevcut tanımın gayet derli toplu olduğunu görünce hafif bir gülümseme yerleşti yüzüme. sonra baktım ki, başlığı açan gogolun dar paltosu imiş. her ne kadar geçenlerde paltosunun koltuk altını yırtmış olsa da, bu olay tanımı yazarken ruh haline yansımamış. mahlasta güven telkin edici olunca benim yelkenler suya indi. bastım beğeni ve favori tuşuna başlığı da helal ettim.
aslında kafa sözlük yazarlarının en sevdiği çizgi film introları başlığında, şu tanımı #500678 yazıp başlıktaki arkadaşlara günaha girdiklerini, şirk koştuklarını söylemiştim. (denver'in introsu'nun üzerine intro mu olur ülgen aşkına?) ondan sonra da başlığı açacaktım. lakin bizim torunlar dünyaya gelince unuttuk kaldı. beş gün sözlüğe girmeyince mevzu tamamen aklımdan çıkmış. neyse şu an iyiyim. herhangi bir sıkıntı yok. tansiyonum falan da normal.
ilk tanımda belirtilmemiş madem şimdi mavi gözlü yeşil devimizin takım arkadaşlarını tanıyalım;
1. sıraya garip kırmızı şapkası ve gözlükleri ile wally'yi koyuyoruz. peki niye birinciliği ona veriyoruz? çünkü bu çocuk denver'i evinin garajında saklama cesaretini gösteren mümtaz bir şahsiyet. işin tüm yükü aslında bu arkadaşta. artı hayvanlara karşı inanılmaz bir sevgisi var. köpek, kedi, tavşan, papağan elemanda ne ararsanız var. bir dinozorun lafımı olur deyip onu da evine almasıyla birlikte kahramanlık mertebesine yükselmiştir. kutlu olsun!
ikinciliği jeremy'e veriyorum zira o olmasa denver ile baş etmeleri çok zor olurdu. çocuk bir kaç okka mürekkep yalamış yutmuş, dinozorlarla ilgili ziyadesiyle bilgiye sahip, bu sayede denver ile ekip arasında köprü vazifesi görüyor. bu yüzden onun da değer tartışılmaz.
diğer elemanları ise birbirinden çok ayırmamak lazım. az çok hepsinin olayların gelişim sürecinde katkısı oluyor. ama shades cesur çocuktur, onun altını çizmek lazım. bunların arasındaki tek gıcık karakter kahraman wally'nin ablası heather'dır. sinsi kısık bakışlı kız olarak kalmış aklımda.
bu arada denver ismi de shades'in ona koyduğu bir isim. denver, çalan otobüs kornasından korkup, tabanları yağlamaya kalkınca, shades otobüsteki denver yazısını görür ve bizim mavi gözlü yeşil devimiz bu isimle anılmaya başlar.
işte böyle... şimdi başlıktan huzur içerisinde çıkabilirim.
sonra derin bir nefes aldım. ondan geriye doğru saymaya başladım. nefes alış verişim biraz düzelince, bir gayret başlığa tıkladım. başladım okumaya, fena gitmedi sanki. ben kendimi en kötüsüne hazırlamışım zaten. mevcut tanımın gayet derli toplu olduğunu görünce hafif bir gülümseme yerleşti yüzüme. sonra baktım ki, başlığı açan gogolun dar paltosu imiş. her ne kadar geçenlerde paltosunun koltuk altını yırtmış olsa da, bu olay tanımı yazarken ruh haline yansımamış. mahlasta güven telkin edici olunca benim yelkenler suya indi. bastım beğeni ve favori tuşuna başlığı da helal ettim.
aslında kafa sözlük yazarlarının en sevdiği çizgi film introları başlığında, şu tanımı #500678 yazıp başlıktaki arkadaşlara günaha girdiklerini, şirk koştuklarını söylemiştim. (denver'in introsu'nun üzerine intro mu olur ülgen aşkına?) ondan sonra da başlığı açacaktım. lakin bizim torunlar dünyaya gelince unuttuk kaldı. beş gün sözlüğe girmeyince mevzu tamamen aklımdan çıkmış. neyse şu an iyiyim. herhangi bir sıkıntı yok. tansiyonum falan da normal.
ilk tanımda belirtilmemiş madem şimdi mavi gözlü yeşil devimizin takım arkadaşlarını tanıyalım;
1. sıraya garip kırmızı şapkası ve gözlükleri ile wally'yi koyuyoruz. peki niye birinciliği ona veriyoruz? çünkü bu çocuk denver'i evinin garajında saklama cesaretini gösteren mümtaz bir şahsiyet. işin tüm yükü aslında bu arkadaşta. artı hayvanlara karşı inanılmaz bir sevgisi var. köpek, kedi, tavşan, papağan elemanda ne ararsanız var. bir dinozorun lafımı olur deyip onu da evine almasıyla birlikte kahramanlık mertebesine yükselmiştir. kutlu olsun!
ikinciliği jeremy'e veriyorum zira o olmasa denver ile baş etmeleri çok zor olurdu. çocuk bir kaç okka mürekkep yalamış yutmuş, dinozorlarla ilgili ziyadesiyle bilgiye sahip, bu sayede denver ile ekip arasında köprü vazifesi görüyor. bu yüzden onun da değer tartışılmaz.
diğer elemanları ise birbirinden çok ayırmamak lazım. az çok hepsinin olayların gelişim sürecinde katkısı oluyor. ama shades cesur çocuktur, onun altını çizmek lazım. bunların arasındaki tek gıcık karakter kahraman wally'nin ablası heather'dır. sinsi kısık bakışlı kız olarak kalmış aklımda.
bu arada denver ismi de shades'in ona koyduğu bir isim. denver, çalan otobüs kornasından korkup, tabanları yağlamaya kalkınca, shades otobüsteki denver yazısını görür ve bizim mavi gözlü yeşil devimiz bu isimle anılmaya başlar.
işte böyle... şimdi başlıktan huzur içerisinde çıkabilirim.
devamını gör...
sermaye düşmanı yazarlara dağıtımın başlaması
acı günün gelip çattığına işaret eden, ocağıma incir ağacı dikilmesine sebep olan hadisedir.
listeye ulaşmak için : #40136
bu listedeki arkadaşlar 15 mart 2021 tarihine kadar, sözlüğe kayıt oldukları mail adresleri ile [email protected] adresine ad-soyad bilgisi ve mahlaslarını paylaşarak mail atabilirler.
100 yazar ne kadar erken geri bildirimlerini bırakıp bu süreci tamamlarlarsa o kadar erken çekleri ulaştırmaya başlayacağız.
ancak 15 mart 2021 son tarih olarak belirlendi, bu tarihten sonrası için mail ulaştıranlara gönderim yapamayacağımızı bilmenizi isterim.
yazarların paylaştığı bilgiler saklı kalmak ile beraber, hediye gönderimi yapıldıktan sonra, [email protected]'a göndermiş oldukları mailin silineceğini belirtmek isterim.
+ peki, hediye çeki nasıl ulaşacak ?
- bizlere belirtmiş olduğunuz mail adresi ve ad soyad bilgisi ile, d&r sitesine kaydınızı gerçekleştiriyorsunuz.
gönderimi ulaştırdığımızda, d&r sitesindeki profil sayfasına kodunuz tanımlanmış olacak, sizlerin üyelik almak dışında başka herhangi bir işlem yapmanıza gerek yok.
şimdi sıra geldi, sürprizleri açıklamaya.
(bkz: 8 binler kulübü)
(bkz: kafa sözlük t-shirtleri)
20 şubat 2021 editi : son tarih 15 mart 2021'den 1 nisan 2021'e çekilmiştir.
geri bildirimlerin sıklığı 3 gün itibarı ile oldukça az, herkese duyulması dışarıda kimsenin kalmaması için süreye 15 gün ekledik.
listeye ulaşmak için : #40136
bu listedeki arkadaşlar 15 mart 2021 tarihine kadar, sözlüğe kayıt oldukları mail adresleri ile [email protected] adresine ad-soyad bilgisi ve mahlaslarını paylaşarak mail atabilirler.
100 yazar ne kadar erken geri bildirimlerini bırakıp bu süreci tamamlarlarsa o kadar erken çekleri ulaştırmaya başlayacağız.
ancak 15 mart 2021 son tarih olarak belirlendi, bu tarihten sonrası için mail ulaştıranlara gönderim yapamayacağımızı bilmenizi isterim.
yazarların paylaştığı bilgiler saklı kalmak ile beraber, hediye gönderimi yapıldıktan sonra, [email protected]'a göndermiş oldukları mailin silineceğini belirtmek isterim.
+ peki, hediye çeki nasıl ulaşacak ?
- bizlere belirtmiş olduğunuz mail adresi ve ad soyad bilgisi ile, d&r sitesine kaydınızı gerçekleştiriyorsunuz.
gönderimi ulaştırdığımızda, d&r sitesindeki profil sayfasına kodunuz tanımlanmış olacak, sizlerin üyelik almak dışında başka herhangi bir işlem yapmanıza gerek yok.
şimdi sıra geldi, sürprizleri açıklamaya.
(bkz: 8 binler kulübü)
(bkz: kafa sözlük t-shirtleri)
20 şubat 2021 editi : son tarih 15 mart 2021'den 1 nisan 2021'e çekilmiştir.
geri bildirimlerin sıklığı 3 gün itibarı ile oldukça az, herkese duyulması dışarıda kimsenin kalmaması için süreye 15 gün ekledik.
devamını gör...
