aziz nesin'in adam yayınlarından çıkmış bazı seçilmiş öykülerinden oluşan kitabıdır. kitaplığımda onlarca aziz nesin kitabı vardır. bunların çoğu ben daha okuma yazma bilmeyen bir çocukken evde vardı zaten. bundan dolayı yeni yeni okuma alışkanlığı kazandırılan bir çocukken okuduğum ilk yazarlardandır aziz nesin. daha sonradan yetişkin bir insan olma sürecimde de ayrıca entelektüel donanımından ve ateizminden etkilendiğim çok sevdiğim bir insandır. siyasi duruşu ve onurlu yaşamıyla müthiş bir insandı. dönüp dönüp tekrar okuduğum yazarlardan biridir. haldun taner gibi. gülmek mi istiyorum? ikisinden birini çekip alırım tozlu raflardan, bedavadan mutluluk. ikisi de türk insanını çok iyi tanımıştır.
kitapta "it kuyruğu" adlı bir öykü var. anlatıcı dolaştığı köylerde köpeklerin hep kuyruksuz olduğunu fark ediyor ve sonrasında bu mesele öyküleştiriliyor. nahiye müdürü köylülelere emir veriyor, köylünün ürünü için domuzlar büyük tehdit oluşturuyor ve öldürülmeleri gerekiyor. köyden gün görmüş birini gönderiyorlar müdüre. adam anlatıyor, beyim domuz yok ki nasıl öldüreceğiz diyor. müdür ben anlamam, domuz öldüreceksiniz diyor. adamcağız ne yapsa derdini anlatamıyor, olmayan şeyi nasıl öldüreceklerini çözemiyor. müdür sürekli azarlıyor köylüyü. sen devletten daha mı iyi bileceksin, tarım bakanlığı bilmiyor da sen mi bileceksin filan. diyor ki sizin köye otuz kadar domuz düştü. hem domuz kuyrukları karşılığında para da alacaksınız. hatta gerekirse mısır ekin diyor, böylelikle domuzlar gelir ve öldürürsünüz. derken sonra akıllının biri bir fikir atıyor ortaya, köpekleri vurup kuyruklarını domuz kuyruğu diye satıyorlar. böyle bir sektör oluşuyor âdeta köylerde. domuz kuyruğu diye köpek kuyruğu taşıyan adamı köylüler murdar ilan ediyor. selam vermiyorlar neredeyse. devletin köylülerle olan korkunç ilişkisini kahkahalar eşliğinde okuyorsunuz.
"edebiyat meraklısı" adlı öyküyü seviyorum. sonradan görme bir edebiyat meraklısını anlatıyor. adam işkembeden sıkıyor sürekli şu yazarla tanışırız şu yazar daha geçen gün bizde yemekteydi filan. ölmüş yazarlarla yakın zamanda görüştüğünü iddia ediyor. adam doğru dürüst türkçe dahi konuşamıyor, parası bol bir ağa gibi. aziz nesin(anlatıcı-yazar) sonradan görmenin evindeyken kitaplıktan kitaplar çekip soruyor, bunu da tanır mısınız filan diyor. adam da tanımasam kitabı hiç bana ithaf eder mi, imzalar mı mealinde şeyler söylüyor sürekli. tevfik fikret, goethe, naima filan. anlatıcı yazar zıvanadan çıkıyor ve karakolda bitiyor işin sonu. karakolda komiser shakespeare'in kitabını görüyor ve kim bu sakallı adam diyor. ingiliz, yazar diyor anlatıcı. yaa, ecnebi demek diyor komiser. ne münasebetle tanıyorsunuz bu ecnebiyi filan demeye başlayınca anlatıcı sonradan görmeye nolur zaptet beni diyor. komiser bunları siyasi şubeye sevk edin diyor.
bunların haricinde yaşasın züğürtlük, sınır üstündeki ev, adamı zorla deli ederler ve kördöğüşü gibi çok sevdiğim öyküler de var kitapta.
devamını gör...

o zaman berkin elvan için "çocuğun sokakta ne işi vardı annesi babası niye gönderdi bütün suç onlarda zaten teröristti" diyenler bugün ellerinde taşla sapanla israil askerlerinin önüne gönderilen filistinli çocuklara mücahit diyorlar. çocuklar ne mücahittir ne askerdir ne de teröristtir çocuk çocuktur.
devamını gör...

babam 40 sene kebapçılık yaptı.
allah razı olsun, evimiz dört dörtlüktü.
devamını gör...

en yakın iki arkadaşım ile pop şarkılar eşliğinde araba yolculuğu yapiyor olmam.
devamını gör...

ara ara girip mutlaka kontrol ettiğim sekme. izlemediğim filmlerden ve okumadığım kitaplardan ilgimi çekenleri not alıyor ve fırsat buldukça bunlarla ilgileniyorum. film ya da kitaplarla ilgili yapılan tanımları, yorumları okumaktan da keyif alıyorum. herkesin farklı yerden yakaladığı çok güzel nüanslar oluyor, bu da paylaşımın önemini arttırıyor.
sözlüğün yararlı hizmetlerinden birisi.
devamını gör...

ogretmenler bir ülkenin mihenk taşıdır. eğitim de en büyük pay öğretmenlere aittir. bu yüzden öğretmenler günü kutlu olsun mustafa kemal atatürk'ün dedigi müthiş sozlerden biri de,

--- alıntı ---

"dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır."

"yeni kuşak, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır."

"öğretmenler!... cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir."

mustafa kemal atatürk.



--- alıntı ---
devamını gör...

bir insanın başına gelebilecek en kötü durumlardan biridir.

cevap verilmeyip ortadan kaybolmak yerine "seninle iletişimi kesmek istiyorum" demek daha doğru bir davranış olacaktır, aksi takdirde "ben ne yaptım, yanlış bir şey mi söyledim" diye insan kendisini sorgulamaya ve değersiz hissetmeye başlıyor. eğer aklı başında ve olgun bir bireyseniz, karşınızdaki insana bir açıklamayı çok görmemek gerektiğini bilirsiniz.
devamını gör...

mart-nisan-mayıs aylarında ülkede belki de en çok sevilen kişiydi. bunun sebebi böyle zor günlerde güvenecek bir lider, bir yetkili arayışı içinde olmamızdı belki.

haziran ayı başta olmak üzere, yaz ayında en çok güven kaybeden isim oldu.

vaka sayılarını hasta diye değiştirip 15de1 oran ile yayımlamak da ne bileyim, diyecek bir söz bulamıyorum.
devamını gör...

henüz yeni olması sebebiyle yeterli seviyeye gelebilmek için yazarlara daha çok imkan verilmiş olması.
devamını gör...

hayatta yegane gayesi öne çıkmaya çalışmak olan ilgi budalası ,bilmişlik taslayan kısacası acziyet içinde olan kimseler .
devamını gör...

"tenhalığı seviyorum.
sık görüşülmeyen ama bağı da koparılmayan dostlukları, az rastlanılmayı, kendimle kalmayı, kendimi saklamayı ve de sınırlarımı "

tezer özlü
devamını gör...

burada örnek vatandaş gibi bir yazar olduğunu öğrenseler var ya, mesaj kutusunu kapatmayı da bırak, kutuya kilit de takmazlar. böyle hoşsohbet, böyle şeker mi şeker, böyle bal mahmut bir yazarın olduğu yerde mesaj kutusu hiç kapatılır mı?

- bugün de kendimizi övdük şükürler olsun-
devamını gör...

bir gaunter o’dimm ukdesidir.

g.h.hardy’nin kitabıdır.



bir iskemle, fırfır dönen bir elektronlar topluluğu; ya da tanrının zihninde bir düşünce olabilir.


bu cümle garip bir matematik dahisine ait. pür matematikçi olan hardy kitabında matematiğin savunmasını çok farklı bir şekilde yapmayı amaç edinmiş. o, matematiğin günlük hayat nasıl işimize yarayacağı basitliğine kaçmayı tercih etmeyerek, zor bir yolla yapmış savunmasını. estetik yönden incelemiş matematiği. ona göre bir matematikçi bir ressam gibidir. hardy ” insanlığa yararlı hiçbir şey yapmadığını” söylüyor, kitabı okurken onunla aynı fikirde olmaktan kendimi alamadım ancak ona katılmadığım noktalar da yok değil. hiçbir şey yapmamış olsa da bu kitabı yazmış olması bile insanlık yararı güttüğünün bir göstergesidir. hardy’nin nasıl bir matematik düşkünü olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım ama ondan alıntı bir cümleyle bunu özetleyebilirim. yakın arkadaşı bertrand russell ile konuşurken ona ” eğer senin beş dakika içinde öleceğini mantık yardımyla ispatlayabilsem, ölecek olmandan dolayı üzüntü duyarım ancak kanıtlamanın verdiği zevk hüznümü oldukça hafifletir.” der.


kitap iki bölümden oluşmaktadır. ilk bölüm en az kitap kadar süren bir önsöz bölümüdür ki bu bölümde hardy ile ilgli birçok bilgi ediniriz. hardy’nin mesai ve kriket arkadaşı snow’un yazdığı bu önsözde hardy’nin ne kadar orijinal bir insan olduğunu açıkça görüyoruz. hardy de bütün dahiler gibi bir takıntıya sahip: kriket. onun için nerdeyse bir sabit fikir olan kriket ispatlarında bile kullandığı bir tutku. derdini anlatırken sürekli kriket tabirleri kullanması da bunun bir kanıtı. tanrıya inanmadığını açıkça beyan eden hardy, dışarıda çalışacağı zaman, havanın güzel olması gerektiğine inandığı için “inanmadığı” tanrıya bir oyun oynar her seferinde. eline bir şemsiye, üzerine bir kazak alıp çalışmaya çıkar. hardy’e göre tanrı onun havanın soğuk olacağını düşünerek hazırlandığını görünce havayı sıcak yapacak ve hardy de istediğini elde etmiş olacaktır. bir dahinin oyununa gelebilecek olan tanrıya inanmayan hardy, tanrının oyununa gelerek ona tuzak kurar ve varlığını da otomatik olarak kabul etmiş olur. keşke size savunma bölümüyle ilgili de çok şey anlatabilseydim acak benim matematikte savunma yapacak tek bilgim 3x7=21’in savunmasıdır. bu da şöyle mümkündür ki üç tane yediyi alt alta yazıp, parmak yordamıyla topladığımızda 21 elde ediyoruz. bu ilkel tiyatral savunmamı okuduktan sonra, kitabın ikinci bölümüyle ilgili yorum yapmamamın yerinde olduğunu kabul ettiğinizi varsayıyor ve gerisini size bırakıyorum.
devamını gör...

serçe ukdesi.

yaz günlerinde içimi oldukça keyif veren, buz dolu bardağa doldurularak soğutulmuş ya da soğuk demlenmiş kahvedir.

ice americano favorimdir. eğer antrenmana gireceksem yüksek kafeinden ötürü soğuk demlenmiş cold brew tercih ederim.*
devamını gör...

göbiş ve pati
devamını gör...

genellikle çok şaşırıldığında söylenen söz.
mesela yani.
devamını gör...

insanın köpekten sonraki en iyi dostu olan canlı.
devamını gör...

korkağın teki olduğumu yürekten söyleyebiliyorum.
devamını gör...

afrika’sı türkiye olan dünya.
devamını gör...

buraya yüzlerce paradigma onlarca teori de yazsanız en temek iki şeye dayanacaktır. bunları düzeltmeye, bunların üzerine düşmediğimiz sürece arpa boyu yol alamayız.
(bkz: eğitim)
(bkz: zihniyet)

tabi bunları yaparken de boş durmamak lazım, yaşatmak, korumak lazım.

mesela (bkz: istanbul sözleşmesi yaşatır)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim