kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insanlarımızın "hayır yok, kalmadı, tükendi, bitti" cevaplarını almarına karşın bir umuttur yaşamak bakış açısıyla imkansızı sorgulatan soru.
yok işte, yoktan nasıl var etsin? cevap sıfır. bunun çeyreği, yarımı olmaz.

- batikon var mı?
-yok.
-hiç mi yok?
(bkz: 404 not found)
devamını gör...

hayal kırıklığına uğrayacak olan insandır. ayrıca namazı yatırım olarak görüyor demektir.
devamını gör...

bomboş. tertemiz fildişi duvar. hayallerimi asıyorum işte bazen. bazen de suratımı asıyorum. sevmediklerimi astığımı söylemiş miydim?
devamını gör...

düzensiz uyku düzenim sağolsun.

akşam 10 gibi gelen uykum yatağa girince kaçıyor. ağzım esnemekten kapanmıyor ama yok uyuşamıyoruz kendileriyle.uyku denilen hain sabahlatiyor beni. gece 3'den önce uyku zaten haram.semazen gibi dönüyoruz yatakta. sonrasında kulaklıkla müzik dinleyerek uyuyakalıyorum.

arada en büyük yandaşı reflü giriyor devreye. sonra yatağın içinde yar yine bana haram geceler şarkısını whisliyorum.
devamını gör...

pis kokmuyorum (referanslarım var).
dersimli değilim (devletin verdiği belge var).
halay çekmem, düğün vs. ortamından hoşlanmam (bunun için kızanlar var).
hakkımı savunmak için taşkınlık yaparım bak bu doğru, hakkını aramayana saygı duymam.
das kapitali okumadım ama bazı yetersizler gibi orada burada saçmalamamı engelleyecek kadar okuma yazmam var.
ilk lisans eğitimimi 21 yaşımda tamamladım, şimdi 41 yaşımdayım ve ikinci lisans eğitimimde bölüm birincisiyim. ve örgütlü bir solcuyum. n'olcak şimdi?

edit: tabi durup dururken kendimi anlatacak değildim sözlükte. ilk giriyi yazan insan başka yerlerde saçmalamaya karar verip kaçtı sanıyorum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hayat ; kişiye daha önceden yazılmış olanları, kişiye bahşedilen bazı insani özelliklerle birlikte tercih ve seçimlerden ibaret bir hale getirme oyunu sanki. bazen nefs ile bazen acı ya da tatlı tecrübelerle bir gökkuşağı edası gibi rengarenk bir şekle bürüme hali de ayrıca. kişi bu hayatının gökkuşağındaki renklerini çoğu kez kendi tercihleriyle boyuyor. bazen tüm olumsuzluklar birleşip tüm renkleri alıyor insan hayatından ve simsiyah bir hale eviriyor. ama o siyahlık baki mi ?

hiçbir şeyin baki olamayacağı gibi değil elbette. renklendirmek tekrar kendi ellerimizde. sürekli bir yokuşta hissedersek kendimizi o yokuşun bir inişi de olacağının idrakını yitiriveririz birden ve gökkuşağımızın karartısı devam eder. yaşadığımız anımızdan çalarız, bir daha geri gelmeyecek olan günlerimizden yeriz. anı yaşamayı öğrenmek, hayatın dümdüz bir yoldan ibaret olmadığını bilmek ve bu yolda bir taşa takılsak da aklımızı takıldığımız taşta bırakmamak bize anı yaşama yeteneğini bahşetmez sadece. aynı zamanda olgunluk merdivenlerimize bir basamak daha eklememize vesile olur.

zaman zaman kendimizi bir denizin içinde boğulmaya ramak kalmış bir halde de hissedebiliriz, ama bilmeliyiz ki çıkmak için çırpınmadığımız sürece boğulur ve duygusal yok oluşlarımıza bir de bedenen bir son ekleriz. o yüzden çırpınmaya devam etmeliyiz. ve bilmeliyiz ki biz çırpındıkça bize el uzatanlar da çok olacaktır.

şunu unutmamalı, dünya yuvarlak ve bizler istesek de kendi köşemize çekilemeyiz. iş, okul hayatı, ailemiz, sosyal çevremiz, toplum bizi hep iç içe yaşamaya zorlar. her ne kadar bazen kendimizi kalabalıklar içinde yalnız hissetsek de yazarak tüm duygularımızı, maskelerimizin altında gizlediklerimizi, hatalarımızı, keşkelerimizi, neden, nasıl ve niçinlerimizi bembeyaz bir kağıda dökerek bembeyaz sayfalar açabiliriz hayatlarımıza.

yazmak, çorak kalan topraklarımıza içimizdekileri bir yağmur gibi dökerek tekrar filizlendirmektir hayatı. unutmamalısın umutsuz ve mutsuz insan; mutsuzluk da mutluluk da öfke de kırgınlık da sevinç ve umut kadar yaşanılası kılar hayatı.
devamını gör...

kesinlikle kaderdir demek istediğim başlıktır.
hatta aile de kaderdir. hakan günday daha kitabında insan kaçakçısı bir adamın oğlunu anlatıyordu. o kitabı okuduktan sonra coğrafyanın da ailenin de kader ve keder olduğunu anladım.
devamını gör...

platon'un "devlet" adlı eserinde değindiği alegori. hakkında birkaç şey söylemek isterim:

mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
devamını gör...

dahilik ve delilik arasındaki ince çizgide dans eden kıvrak zekalı, bencil, umursamaz bir kadın karakterdir.

sahneye çıkışı joker ile tanışmasıyla olmuştur. arkham asylum’da joker'in psikiyatristi olarak gördüğümüz karakter zamanla joker'e kör kütük aşık olmuş ve aşkı uğruna kötü olmayı seçmiştir. hayatının kalanında ise ara ara kendi içindeki iyiliği hissettiğini gördüğümüz kıvılcımlar patlasa da, bizim aklımızda hep benim olsun istediğim rozetin sahibi olan deli kız olarak kalmıştır.

dc comics ise hiç bu kadar ilgi çekici olmamıştı. sevgime sevgi kattı bu hamlesiyle.

deli ve dolu olan bu karakterin detaaaaylı anlatımı var. baştan sona hikayesini merak edenler için buradan. kips.
devamını gör...

big daddy
devamını gör...

leyla ile mecnun dizisi izleyenlerin bu konu hakkında bilgisi çoktur. en basitlerinden birisi de ıslak tuvalet terliği
devamını gör...

ülkeye faydalı bir şey mi yaptınız?

tebrikler artık vatan hainisiniz!
devamını gör...

şarkıcıdan ziyade halk ozanımızdır.

bazı vefat etmiş insanlar için geçmiş zaman ekleri kullanılamıyor, tahsili çok yüksek ve yabancı dile hakimiyeti üst düzeydedir.
mekanı cennet, doğumgünü kutlu olsun.
devamını gör...

(bkz: sen bir de ekşiyi gör)
devamını gör...

mahlasını amatör su diye okuduğum yazar...
devamını gör...

sözlük kültürünü hayatımıza sokan, alternatif tanımlar oluşturma konusunda ilklere imza atan, eski durumu çok iyi, şuan ki durumu içler acısı, tarihi geçmiş sözlük.

eskiden ekşi sözlükten çok şey öğrenirdik. normal şartlarda birçok araştırma konusunda sayfalarca okumanız, araşturmanız gereken bir konu hakkında, çok basit şekilde pratize edilmiş tanımlar bulabilirdik.
hatta; birçok internet haber portalı, kültür sanat sitesi, youtube kanalının kurulması, sözlükten esinlenerek* oluşturulmuştur.

her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, ekşi sözlüğün sonu da; amacından sapmasıyla geldi. şuan sözlüğün geldiği durum, para kazanma hırsından ötürüdür.

üye sayısı çoğaldıkça, içerik kalitesi düştü. içerik kalitesi düştükçe, daha ulaşılabilir oldu.*

torpilin* döndüğü, reklamın* her türlüsünü görebileceğiniz, siyasi partilerin halka ulaşmak için kullandığı bir platform haline geldi.

bu duruma gelmesini istemeyen biri olduğumu belirtmek isterim. *
devamını gör...

eğitip büyütmek hoş bir tabir değil bence. değiştirmek, iyi etmek, hoş birine dönüştürmek diyebiliriz. ayrıca, eğitip büyüteceksek doğurmayı yeğlerim.
devamını gör...

(bkz: sınıfta hiç kız olmaması)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim