o mavi gözlü bir devdi.
minnacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli
açan bir ev.

bir dev gibi seviyordu dev.
ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin...
devamını gör...

şu kadının çıkışlarına bayılıyorum.
devamını gör...

firavun kedisi olarak da bilinen kedi türüdür.
devamını gör...

kadro değiştiği için ve epeyce ara verdiği için eski tadı olmadığı doğrudur ancak bana göre esas kopuş savcı esra'nın ölümü ile oldu.

nasıl ki kurtlar vadisi çakır öldükten sonra eski vadi olmadı bu dizide de başrol oyuncuları arasında kimyanın tutmuş olması diziyi izlenir kılıyordu.
devamını gör...

ilahi adalet'in tecelli etmesi durumu. saniyelik rekorlarım var. hayatta diye başlar hemen o anda olmasını beklerim. bazen ters köşe yapmak isterim totem gibi. dur ya böyle bir gücüm var asla desem oluyor. ama yemezler iğrenerek söylüyorsun ya bir de korkuyorsun o korktuğun şey başına geliyor işte. bir nevi ruh çağırma seansı... ey ruh gel desem gelmezsin. ne zaman çağırmasam, gelmeni istemesem,korkup üstüne kapıyı kitlesem kapıları inletiyorsun...hem de kalp çarpıntısıyla o kadar şiddetli.
tam ağzımı açacağım şap diye yapıştırıyorum artık. tam çıkacak gibi oluyor hafif sesimi düşürüp konuyu değiştiriyorum. hayırrr hayırr demedim. aklımdan geçerken yolu kesiyor hopp birader başka kapıya diyorum. öğrendik ya bunu da. gelir gelir her şey gelir başına...
devamını gör...

türkiye'de kitap fiyatlarının ateş pahası olduğu gerçeğidir. dün ünlü bir kitapçı zincirinin alsancak'taki şubesine gittiğimde hiçbir kitabın 50 liranın altında olmadığı gerçeğiyle yüzleştim. ben zaten öyle kitap kurdu bir insan değilim. dün heves ettim bir kitap alayım dedim, insanların tuvalette okudukları ikinci el kitapları şu pandemi sürecinde okumayı doğru bulmadığım için sıfır alayım istedim ama yok yok yok! param yetmedi. 9.5 liraya komünist manifesto gördüm onu alayım bari dedim, kasada cüzdanımdan parayı çıkarmak için bir köşeye koydum ama geri almak için davrandığımda kitap koyduğum yerde yoktu. kaşla göz arasında yürütmüşler. başka da kopyası yoktu. şaka gibi değil mi? arkadaşım da çok güldü bu duruma. ''gezme ceylan buralarda seni harcarlar'' diye dalga bile geçti.

bana göre eğer anıtsal bir değeri yoksa ve hacimli değilse bir kitap 25 liradan pahalı olmamalıdır. kitap fiyatlarının bu kadar el yakmasının sebebi şüphesiz ki bir takım ekonomik parametrelere dayanıyordur ama burası okuru pek ilgilendirmemelidir. kitap okumak yemek, içmek gibi temel bir ihtiyaç olarak görülmeli ve ona göre asgari fiyatlandırılmalıdır (hayır yani, gören de bunu yazanın pempe fularlı bir kitap kurdu olduğunu sanacak).

ha ucuz yayınevleri yok mu? elbette var ama çok kalitesizler. üniversitedeyken dünya klasiklerini iğrenç bir çeviri ve okurken mide bulandıran bir basımla yayınlayan bir yayınevinden o dönemin parasıyla 365 liraya 64 tane kitap almıştım. kıyak iş gibi değil mi? hepsini okumam iki senemden biraz fazlasını aldı ve sürenin sonunda size samimi olarak söylüyorum ki türkçem bozuldu yahu. tercümesi o kadar kötüydü yani. özne-tümleç-yüklem şeklindeki türkçe sentaks yerine yıllarca yüklem-özne-tümleç hatta yükleç-öznem-tümle şeklinde cümleler kurdum inanabiliyor musunuz? bu durumu yeni yeni düzelttiğimi düşünüyorum. kötü baskıdan dolayı migrenim bile çıkmıştı. neyse ki kitap okumayı bıraktım da migrenden de kurtuldum.

peki hem ucuz hem de kaliteli yayınevleri hiç mi yok? benim bildiğim sadece hasan ali yücel klasikleri serisi var. külliyattaki kitapların olması gereken fiyatta olduklarını düşünüyorum.
devamını gör...

"çok bile indirimli kullandılar. bu kadar indirim yeter." ya da "vazgeçtik, halk farketmeden tekrar yükseltelim ."demiş olabilirler. ben farketmeyen kısımdayım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bıçağa yemez.
devamını gör...

kendi adına hayatında bir başarı sağlayamamış kadınların, eşlerinin meslek veya makam-mevkilerinden nemalanmaya çalışmaları. doktor eşi, müdür eşi vb. olmayı çok büyük bir kazanım olarak görüp, eşlerinin konumuna kendileri gelmişcesine, ki genellikle eşlerinde olmayan o burnu havadalığı, o yukarıdan bakmakları falan bakışlarına, oturup kalkmalarına, konuşmalarına, yani her hareketlerine yansıtmaları. sinir olmaktan ziyade zavallıca buluyorum bunu. okuyan, emek veren, saç baş ağartan sen değilsin. sen bunları yapan adamın sadece eşisin. sen olmasan da kendi hakkettiği yerde olacaktı. fakat o olmayınca sen o etiketten bile mahrumsun. çünkü kendin için yaptığın tek şey, kendi ışığını yaratmak yerine başarılı bir adamın gölgesine sığınmak...
devamını gör...

mezun oldun hala iş yok mu ? yaşın geçiyo ne zaman evleniceksin ?
devamını gör...

sokaklar, dar sokaklar neden sizden kurtulup caddelere çıkamıyorum. dön dolaş aynı darlık, aynı kaldırımlar, aynı elektrik telleri. tozlar, toz bulutları sarıyor etrafı. ayaklarıma kara sular indiriyor bu toz bulutları. azıcık yürüyerek nasıl da birbirinden farklı yerler görüyorum öyle. bir bakmışım kalabalıklar, bir bakmışım kocaman boşluklar insanlar arasında, bir bakmışım koca koca bloklar, bir bakmışım ahşap evler, bir bakmışım kagir evler. başım dönmeye başlıyor artık.

bir dakika, bir ara çok mutluydum, bu mutluluğumun sebebi neydi acaba? tabi ya o vardı. işte bu yüzden çok mutluydum. oh be tekrar keyiflendim. sonra o gülümsemeleri içimi nasıl da ısıtmıştı. caddelere çıkmam lazım. ancak oralarda bir otel bulabilirim. evet olacak bu sefer.

babam ne kadar da üzgündü yola çıktığımda. bu üzüntüsünün büyük bir kısmının para için olduğundan eminim, küçük bir kısmının bile benden ayrı yaşamaktan kaynaklandığını bir bilebilsem, işte o kadarcık önemseme bile bana sevinç katabilirdi. ama olsun buradan da bir miktar yardım edebilirim ona.

kendimi bildim bileli arada bir gelen, bu içimin sıkıntısından ne zaman tamamen kurtulacaktım acaba. elimde olmayan şeyler için bile duyduğum pişmanlıklar nedendi. kendimi böylesine üzmemim sebebi, beni sevmediğim için miydi? peki neden önemsiyordum kendimi. sevmesem bu kadar önemser miydim acaba?

valizler elimde külçeye döndü sanki. ah hayallerimi içine koyduğum valizler. söyleyin fazla mı geldi hayallerim size. başım dönüyor, tozlar içime içime giriyor, allah’tan havanın griliği tanıdık geliyor. ah, yeşil gözlerin nasıl da parıldıyor. nasıl da beni benden alıp, hülyalara daldırıyor. bu koku nereden geliyor, midem bulanıyor. yollar biraz genişlemeye başladı galiba. kollarım kopacak artık. ah yine mi bilincim kaymaya başlıyor. işte tam zamanında bir pansiyon buldum. bu nasıl oldu da, yine sığınağa rastladım. o eski ve rahatsız edici yatakta yatmak istemiyorum. ama başka şansım da yok, yorgunluktan bayılmak, kokudan kusmak üzereyim.
devamını gör...

ne kadar sıcak da olsa ne kadar bunaltsa da hep yazcıyım. özlemedim valla.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

1996 - 2001 tarihleri arasında çekilip yayımlanmış komedi ve gençlik dizisi.

kanal d'de başlayıp show tv'de son bulmuştur. ozan aydın, turgut yasalar yönetmenliğinde ve zeki keskin senaristliğinde çekilmiştir.

başrollerinde,
yonca evcimik
çiçek dilligil
selahattin taşdöğen
cenk torun

özden öğrük’ün 1976’dan sonra gırgır dergisinde çizmiş olduğu çılgın bediş karikatür karakterinden esinlenip çekilmiş bir dizidir.

gençleri ekranlara bağlayan dizi, lisede okuyan ve maceradan maceraya atılan, aşkları, ilişkileri diyaloglarıyla insanları eğlendiren arkadaş grubunun hikayesi. özellikle gençler tarafında favorilere eklenmiş bir dizidir. dönemin en sevilen dizilerinin arasına girmiştir.

dizide dikkat çeken bir çok karakter mevcut. bediş (yonca evcimik), deli dolu asi kızı canlandırıyor. oktay (cenk torun) , bediş'in aşkı. banu (sonay aydın), safinaz kılıklı bediş'in grubunun saftiriği. mükü (çiçek dilligil), grubun dikkat çekici güzeli. necmi dede (selahattin taşdöğen), müdire nazime hanım(ayten uncuoğlu), mefaret (ayten erman), orhan (sinan bengier) , canan (selma sonat) ve daha kimler kimler...
başak sayan, ercüment balakoğlu, gökhan mete, ahmet özuğurlu, dolunay soysert ve tuncer sevi gibi gibi...

o zamanlar çocuktum bizimde bir bediş grubumuz vardı. gördüğümüz çatlak çutlak halleri uyguluyor ailemizden sürekli fırça yiyorduk. anılar ah anılar. ne keyifli zamanlardı.
devamını gör...

isveç'te asgarî ücret 25.500 kron.
türkiye'de 2825 tl
not: başlık bana kalmış
devamını gör...

15 nisan 1452 - ressam, mucit, mühendis, matematikçi, anatomist, müzisyen, astronom, heykeltıraş, botanist, jeolog* rönesans insanı leonardo da vinci'nin (1452-1519) doğum günü.
- 15 nisan dünya sanat günü olarak kutlanır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel leonardo da vinci - the last supper (1495-98)
devamını gör...

peluş oyuncak almayı alışkanlık haline getirmediği sürece sorun olduğunu düşünmüyorum.
ortalama standartlardaki bir kadının öyle ya da böyle hayatı boyunca bir peluş hayvanı oluyor nihayetinde.
devamını gör...

aşık ile maşuk.
devamını gör...

her insanda olmasa da birçok insanda gerçekleşen durum.

bu nedenledir ki çok genç yaşlarda evlenmek, dövme yaptırmak, meslek seçimi gibi tüm hayatınızı etkileyecek olan, kalıcı ya da yarı kalıcı işlerden mümkün olduğunca uzak durmanız gerekir. zira günün birinde aceleyle verdiğiniz birçok karar başınıza dert olacaktır. "büyük sözü dinle" lafının çıkış noktası da burasıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim