kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"uykunun içinde bir rüya,
rüyamda bir gece,
gecede ben...
bir yere gidiyorum,
delice...
aklımda sen.”
devamını gör...

makul, uygulanabilir ve caydırıcı bir yasanın çıkması dileğiyle. doğrudan öldürmeye yönelik de bir maddenin olması gerektiğini düşünüyorum.

ayrıca evcil olmayan hayvanlar ile ilgili maddeler olacak mı merak etmekteyim. konu netleştikçe başlığı açan yazarın editleri bizi aydınlatacaktır.

son olarak, avcılık nah spordur. kendini bilmezlerin yaptığı bir eylemdir.
devamını gör...

1-iletişim kurulmak istenmiyordur. isteyen bir şekilde iletişim kurar. ama isteyen yapar bunu...

2-iki kişinin frekansları uyumlu değildir. eski klasik radyoları düşündüğümüzde, sevdiğimiz radyo kanalını manuel ayarlamaya çalışırken milimlik bir kayma farklı bir kanalın frekansına götürürdü bizi. hava yağmurlu olur frekans bozulurdu tekrar bulmaya çalışırdık sevdiğimiz kanalı. tıpkı bunun gibi aynı frekansta buluşabilirsek karşımızdakiyle iletişim kurabiliyoruz.

3-başta frekanslar tutuyordur kişiler arasında iletişim iyidir, ama sonra birinin frekansı değişir birden. nedenini kişinin kendisi de bilmez... şu sıralar çoğumuzun frekansları bozuluyor ya da değişiyor sürekli. o yüzden iletişim kurabilmek de zor oluyor.
devamını gör...

yalnızlık evi

saatine baktı. evet, vakit gelmişti. veda etmeye hazırlandı. çiçeklerini bir güzel sulamıştı, o yokken bir süre idare eder ve solmazlardı. en sevdiği çiçeği, yani orkidesini, aldı karşısına. konuştu onunla son kez. okşadı yapraklarını, sevdi mor çiçeklerini...

kalktı sonra mutfağa yöneldi. bütün bulaşıkları yıkamış ve hepsini yerleştirmişti. her gün olduğu gibi... buzdolabında bozulacak bir yiyecek bırakmamıştı. yalnız bir yemek dışında. asla gelmeyeceğini bilse de belki bu akşam 'o' gelirse aç kalmasın diye o'nun en sevdiği yemeği yapmıştı. patates kızartması bir insanın en sevdiği yemek olabilirdi pekâlâ.

salona geçti. televizyonda en sevdiği dizi yeni başlamıştı. oturdu, bir süre sakince izledi. sonra televizyonda onun adını duydu ansızın, gözleri doldu. 'hayır' dedi kendi kendine 'hayır, ağlamak yok artık.' cansız gözlerle izlemeye devam etti. artık o dizi bile onu güldüremiyordu. her gece olduğu gibi dün gece de yine doğru düzgün uyuyamamıştı. gözleri yavaş yavaş kapanırken aklında güzel bir düş vardı. yarım saat kadar sonra sıçrayarak uyandı. bir an nerede olduğunu hatırlayamadı. sonra anılar bir bir geri geldi ve sıyrıldı o düş bataklığından.

dışarıda çocukların seslerini duydu ve cama gitti. izledi onları. kendi çocukluğu aklına geldi. acı bir tebessüm etti. elini yanağına dayadı ve bir süre de onları seyretti. yakalamaca oynuyorlardı. sonra biri düştü ve ağlamaya başladı. bir diğeri hemen yanına koştu ve teselli etti. dizi yaralanmıştı. hep beraber alıp götürdüler onu. sokak eski sessizliğine bürünmüştü şimdi.

gözleri yeri buldu. bir karınca gördü. vakti boldu nasıl olsa. bu sefer de onu izlemeye başladı. 'yaşam mücadelesi budur' diye düşündü kendi kendine. çalışkan ve bir o kadar da güçlü karıncalar... küçükler belki ama yolları fazla uzun olsa da onlar hiç yılmadan giderlerdi yuvalarına. ama sanki bu karınca yolunu kaybetmişti yoksa niye onun evinde olacaktı ki. burada bir karınca yuvası yoktu bildiği kadarıyla. nitekim karınca da dört dönüp duruyordu. galiba gerçekten de yolunu kaybetmişti. öldürmek istemedi ama evinde de olamazdı. bir kağıdın üstüne aldı karıncayı ve dışarıya bıraktı. artık o karınca koskoca dünyada yalnızdı. tıpkı kendisi gibi. yolunu kaybetmiş, evini kaybetmişti. o karıncanın hislerini çok iyi anladı. ama karınca ondan daha mücadeleciydi. belki de evini bulurdu. ona iyi temennilerde bulundu.

sonra odasına gitti. yatağını bir güzel düzeltmiş, eşyalarını düzenlemişti. evde tek bir şey dışında her şey kusursuzdu: banyodaki musluk sürekli akıtıyordu. bir türlü yaptıramamıştı. ama artık bir önemi de kalmamıştı. kendisini sürekli rahatsız eden bu şıp sesleri bu sefer ona bir ninni gibi geldi. banyonun önüne çöktü, gözlerini kapattı ve dinledi. her bir damla ile ruhu temizlendi. zihni boşaldı. huzurlu hissetti. o su gibi akıp gittiğini hayal etti. sahi, bir su damlası olsaydı, kardeşleriyle beraber yüzseydi o zaman da yalnız hisseder miydi? yalnızlık tek başına olmak değildi de kalabalıklar içinde tek olmak mıydı? tek başına olmayı yalnızlık olarak görmüyordu. ona göre yalnızlık etrafında birçok insan olmasına rağmen yine de kendini oraya ait hissedememekti. kimsenin onu anlamamasıydı. arkadaşlarla gülüp eğlenmek kolaydı. zor olan onlara kendini anlatmaktı. o da çareyi dışarıda aramayı mantıksız buluyordu zaten. insan kendi kendini iyileştirmeliydi. çünkü kendisini en iyi o bilirdi. o zaman çözümü de içeride bulabilirdi. lakin çabaları hep boşa çıkmıştı. kendi içinde hallettiğini düşündüğü sorunlar sadece bir süreliğine yok olmuş gibi görünüp tam iyi olacakken yine ortaya çıkmışlardı. yavaş yavaş yukarı doğru çıktığını düşünse de her seferinde biraz daha dibe batıyordu. tutunacak o el kendi eli de değilse o zaman kimin eliydi? işte bu soru kafasında belki de binlerce kez yankılanmış ama cevapsız kalmış bir soruydu. tıpkı diğer birçok soru gibi. belki de sorular çözülmek için değil de düşünmek içindi...

tekrardan saatine baktı. vakit artık çok geçti. vedasını edemedi. aylardır her gün edemediği gibi. onu buraya bağlayan neydi? neden bir türlü gidemiyordu. neye veda etmeyi unutuyordu. oysaki o güzel sözlerle dolu mektubu bile hazırdı. masanın üstünde 3 sayfalık bir iç döküş duruyordu işte ama olmuyordu. ayağa kalktı başı önünde ve bakışları yerde...

arkasını dönmüştü ki bir ses duydu. adım sesleri... olduğu yerde mıhlanıp kaldı. zilin sesini duydu. başını yavaşça kaldırdı. bu sesler çok tanıdıktı. gerçek olabilir miydi bu? gelmiş olabilir miydi? yalnızlık evini yıkmaya mı gelmişti, yoksa onunla beraber yaşamaya mı? zil tekrar çaldı. bu sefer daha ısrarcı bir şekilde... birisi adını seslendi. bağırdı: "oradasın biliyorum, nolur aç kapıyı."
kapıya doğru dönmüştü şimdi. kalp atışları hızlanmıştı. hızla soluk alıp vermeye başladı. evet, gerçekten de oydu. fakat niye bu kadar geç kalmıştı? niye daha önce gelmemişti? ya bu sefer gerçekten yapsaydı, her gün yapamadığı şeyi. ya bu sefer gerçekten yapsaydı...

zil artık durmadan çalınıyor, bir yandan da kapı, kırılacak gibi delice yumruklanıyordu. bir an soluğu kesilmiş gibi hissetti. belki de aylardan beri ilk defa gerçekten nefes alıyordu. bilemedi. koştu ve kapıyı açtı. ikisi de kısa bir süre şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. o saniyelerde öyle şeyler düşündü ki. bütün o umutsuz anları. bütün o yalnızlıkları. bu dünyadaki tek oluşları... artık bitmişti. 'o' biraz daha gecikse çok geç olabilirdi belki. o kısa anda yalnızlığın bedenini terk ettiğini, en azından artık yalnızlığını paylaştığını, yalnızlık evinde çift kişi olduklarını hissetti. tek değildi. hayır, hayır hiçbir zaman tek değildi. bu yüzden veda edememişti bir türlü. çünkü aslında bunu istememişti. hep onu beklemişti. her gün aynı vedayı etmiş ama bir türlü gidememişti. şimdi anlıyordu. o, dünyaya veda etse de o'na veda edemezdi.

saniyeler sonra atıldılar ikisi de. sarıldılar birbirlerine. gözlerinden yaşlar akıyordu ikisinin de. zor olmuştu onlar için. uzun uzun sarıldılar. öpüştüler, koklaştılar. özleşmişlerdi. bundan sonra ne olur artık bir önemi yoktu. beraberlerdi. işte asıl önemli olan buydu. yaptığı yemek bu sefer boşa gitmemişti. bu sefer birisi de onunla birlikte yiyecekti ve o yemek bitecekti. baktı gözlerine, içinde kendini buldu. kaybettiği benliğini... "hoş geldin" dedi. "aç mısın? en sevdiğin yemeği yaptım. gel oturalım da hasret giderelim. konuşacak çok konu var." bunları söylerken gülümsüyordu. ama gözleri daha çok gülüyordu. 'o' da gülümsedi, elini tuttu ve mutfağa doğru yürümeye başladılar...

edit: herkese merhaba bayramınız güzel geçiyordur umarımm. bu aralar yazdığım kısa hikayeyi paylaşmak istedim. içinde benim hislerimi barındaran ve eminim sizin de kendinizden bir parça bulacağınız bu kısa hikayemi umarım beğenmişsinizdir. şimdilik yeni bir hikayede görüşene kadar kendinize çook iyi bakın efendim*.
devamını gör...

bu batağa ben de düştüm, kimseye de kızamıyorum şimdi.
devamını gör...

çıtır dönem. varoluş sancısı da revaçta.
devamını gör...

tutan arkadaşlara allah kabul etsin dediğimiz başlıktır.
devamını gör...

salak ablalardır.
dünyanın en zengin insanı olsam yine de parayla bir şey yakmam.
devamını gör...

daha önce benzer bir durumda , eksi butonu çetesine denk gelmiştim.
adamlar işi gücü bırakıyor, önüne gelen entrye eksiyi yapıştırıyor .
hele bir de herhangi bir konuda ufacık bir anlaşmazlığa düşersen, vay haline , tüm entrylerin 2'ser saniye arayla eksileniyor.
bunu özellikle isteyenler bir an bana o grubu hatırlattı.
katılmayabilirsin, beğenmeyebilirsin, zahmet edip sebebiyle birlikte iki cümle yazar , bunu belirtirsin.
hem böyle yaparsan , kimin doğru kimin yanlış yolda olduğu konusunda okuyucuda da bir fikir oluşur.
yani bence gereksiz ...
devamını gör...

sözlüğün amblemini beğenmiyorum. kafa sözlüğün amblemi
devamını gör...

din ve inanç denen olgunun insan beynini ne kadar yıkayabileceğinin ispatı nitelikte. be beyinsiz, sana tecavüz eden adamdan da şikayetçi olma o zaman nede olsa allah zaten kaderini böyle yazdı değil mi? allah zaten önceden her şeyi biliyor değil mi, o zaman öldürürlen kadınların yada tecavüze uğrayan çocukların kaderini de biliyordu allah? senin o susuluktan ölmesin diye afrikada yardım etmeye çalıştığın çocukların kaderini böyle yazdı belki allah? bırak ölsünler o zaman kadere müdahale edip niye şirke giriyorsun?
işte siz atatürkü bu yüzden hak etmiyorsunuz. teba ile, kulluk ile kaderine razı gelip, boyun eğme ile doldurulan boş kafalara ne anlatabilirsin ki?
devamını gör...

türkiye'de yaşayan, genel kültür seviyesi en azından ortalama olan ve google'a "dolar" yazabilecek kadar okuma yazma bilen herkes
devamını gör...

"delilik değil midir, sorarım, ölüm korkusundan ölmek?*
devamını gör...

bir araya gelip komplo teorileri üretmek.
devamını gör...

türkiye'de nadir bulunan kaliteli müzik gruplarından birisidir. dinlenmesi tavsiye edilir.
devamını gör...

takipçi gitmiştir, gittiği gün bitmiştir.

keko günlüklerimden.
devamını gör...

bu psikopat yaratığın çeşitli tasvirleri var. yap boz gibi resmen. çözemiyorum bir türlü. birine bakıyorsun aslan başlı bu diyorsun, bir de keçi başlı olarak betimlemişler kerkenezi diye içten içe sinirleniyorsun. hooop başka bir tasvirde o algı alt üst oluyor. bu sefer tamam bu keçi başlıymış, aslan bunun omuzundan fışkırmış hem vücutta yılan vücudu anası ekhidna kılıklı bu diyorsun, tam bir rahatlama gelecek, bu seferde tıpkı kardeşi kerberos gibi üç başın yan yana dizildiği bir başka tasvire denk geliyorsun. ulan hani vücut yılandı, baş keçiydi, arada bir yerlerde aslan vardı, hepsi ne ara baş oldu arkadaş!

hadi bunların hepsi baş oldu, vücut ne olacak? illet bir yaratık, tosbağa da tahammül bırakmıyor. tasvirleri muamma, betimlemeleri muamma öyle enteresan bir hilkat garibesi.

şükür ki, ölümüne dair netlik var da içimiz soğuyor biraz. kahraman beikrophontes atlıyor pegasus'un sırtına, süzülüyor göklerde, khimaira'yı kestirmiş zaten gözüne, gördüğü yerde alacak canını, çıralıya yakın bir yerde kıstırıyor iblisi, kargısıyla ağzını hedefliyor, khimaira salıyor ateşi, fakat beikrophontes hazırlıklı gelmiş, kargısının ucunda kurşun var. khimaira'nın ağzından çıkan ateşler kurşunları eritiyor ve etini dağlıyor bu ne idüğü belirsizin.

sonrasında da feci şekilde can veriyor arkadaş. çıralı'daki yanar taş işte bu gıcık yaratığın öldürüldüğü yer olarak anlatılıyor. oralar hala alev alev olduğu için dikkat etmek lazım. zeus muhafaza yeniden doğar falan, dertsiz başınıza dert alırsınız, etrafı dikkatli gezmek lazım. kontrolsüz sigara falan yakmayın, orayı burayı ateşe vermeye kalkmayın benden uyarması. bu arada hesiodos'un anlatılarında da tam 4 kafa saydım o durum beni iyice dağıttı. böyle mitolojinin ızdırabını lay lay lom diyorum başka da bir şey demiyorum...
devamını gör...

kafanın gürültüyü kaldırmaması.
tahammülsüzlük.
devamını gör...

ben bile bakıyorum erkekler nasıl bakmasın. hoş duruyor çünkü.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim