normal okuyamıyorum hep bir haykırma hissi geliyor.
devamını gör...
kadınlara ilk mesaj nasıl atılır sorunsalı
mancınıkla.
devamını gör...
swann'ların tarafı
marcel proust'un, kayıp zamanın izinde serisinin ilk kitabıdır. kitabı okuyan, okumayıp da proust okumak isteyenler için kısa bir analiz yapacağım.
öncelikle swann'ların tarafı romanının en dikkat çeken noktası uzun, bitmek tükenmek bilmeyen betimlemeleridir. burada biz bizeyiz, balzac'ın vadideki zambak romanını betimlemelerden okuyamadığını söyleyenlerin hiç başlamaması gereken bir romandır. (bunu söylememin sebebi, vadideki zambak gibi kaymak gibi akan bir kitabı yarıda bırakan insanları anlayamamamdır. gerçekten anlamıyorum; vadideki zambak okumak ne kadar zor olabilir yav) proust, bu romanda çocukluğunu, yaşadığı evi, ailesini, memleketi(combray) anlatır uzun uzun.
kitabın adı, proust'un çocukluğunu geçirdiği evden çıktığınız zaman, combray çevresinde gezinti yapabileceğiniz iki taraftan biri olmasından gelir. bunlar birbirine o kadar zıt taraftadırlar ki ikisi için iki ayrı kapıdan çıkarsınuz. bunlardan biri guermantes tarafı, diğeri de meseglise-la-vineuse tarafıdır. bu tarafta swann'lar yaşadığı için de proust buraya swann'ların tarafı der. bu yolları, nehirleri, çiçekleri anlatır uzun uzun. onlara insani duyguları atfeder ve adeta onları canlandırır.
m.swann, bir aile dostudur. yüksek sosyeteden çokça ahbabı bulunur. guermantes prensi, parma prensesi, fransa cumhurbaşkanı, diplomatlar, sanatçılar vs. her kesimden üst düzey insanlarla görüşen, saygın bir insandır. proust, o dönemi, dönemin fransa'sını, toplumsal sorunları, sınıfları anlatmak, eleştirmek, ara ara yaşamdan dersler çıkarmak için m.swann'ın hayatını kullanır. ilk sayfalardaki uzun betimlemeler, yaklaşık 160 sayfa sonunda swann ve onun aşk hayatına ayrılarak daha kolay okunabilir bir hal alır. swann'ın aşkını, tutkularını, yalpanışını anlatır proust. aslında fiziksel olarak beğenmediği bir kadına korkunç bir tutkuyla aşık oluşunu aşama aşama anlatır. bu süreçteki reddedişi, swann'ın kurtulmaya çalışmasını, bağımlılığın çaresizliğini size hissettirir.
bu kitabın, çok uzun analizi yapılmalı aslında ancak ben de siz de yorulmayın, zaten üç beş kişi anca okur. kitabı okumalısınız. herkese saygım sonsuzdur ancak proust okumak bir insanın hayatında kendine yapacağı en büyük iyiliklerden biridir. ona ayıracağınız zaman size kat kat geri dönecekir. size anlattığı olaylar içinde müthiş hayat dersleri verir. adam acayip bir usta, kelimelerle resmen dans ediyor; okudukça okuyasınız geliyor, not edesiniz geliyor, düşünesiniz geliyor. şiddetle tavsiye ederim.
proust'un çocukluğunu geçirdiği yeri ve dönemi anlattığı bu romanı, m.swann'ın kızını görmesiyle biter. ergenliğini, artık tiyatrolara(berma) gittiği, swann ailesini, aşkını da serinin ikinci kitabı, içerisinde muhteşem çözümlemeler olan, serinin muhtemelen en sağlam kitabında (bkz: çiçek açmış genç kızların gölgesinde) anlatacaktır.
öncelikle swann'ların tarafı romanının en dikkat çeken noktası uzun, bitmek tükenmek bilmeyen betimlemeleridir. burada biz bizeyiz, balzac'ın vadideki zambak romanını betimlemelerden okuyamadığını söyleyenlerin hiç başlamaması gereken bir romandır. (bunu söylememin sebebi, vadideki zambak gibi kaymak gibi akan bir kitabı yarıda bırakan insanları anlayamamamdır. gerçekten anlamıyorum; vadideki zambak okumak ne kadar zor olabilir yav) proust, bu romanda çocukluğunu, yaşadığı evi, ailesini, memleketi(combray) anlatır uzun uzun.
kitabın adı, proust'un çocukluğunu geçirdiği evden çıktığınız zaman, combray çevresinde gezinti yapabileceğiniz iki taraftan biri olmasından gelir. bunlar birbirine o kadar zıt taraftadırlar ki ikisi için iki ayrı kapıdan çıkarsınuz. bunlardan biri guermantes tarafı, diğeri de meseglise-la-vineuse tarafıdır. bu tarafta swann'lar yaşadığı için de proust buraya swann'ların tarafı der. bu yolları, nehirleri, çiçekleri anlatır uzun uzun. onlara insani duyguları atfeder ve adeta onları canlandırır.
m.swann, bir aile dostudur. yüksek sosyeteden çokça ahbabı bulunur. guermantes prensi, parma prensesi, fransa cumhurbaşkanı, diplomatlar, sanatçılar vs. her kesimden üst düzey insanlarla görüşen, saygın bir insandır. proust, o dönemi, dönemin fransa'sını, toplumsal sorunları, sınıfları anlatmak, eleştirmek, ara ara yaşamdan dersler çıkarmak için m.swann'ın hayatını kullanır. ilk sayfalardaki uzun betimlemeler, yaklaşık 160 sayfa sonunda swann ve onun aşk hayatına ayrılarak daha kolay okunabilir bir hal alır. swann'ın aşkını, tutkularını, yalpanışını anlatır proust. aslında fiziksel olarak beğenmediği bir kadına korkunç bir tutkuyla aşık oluşunu aşama aşama anlatır. bu süreçteki reddedişi, swann'ın kurtulmaya çalışmasını, bağımlılığın çaresizliğini size hissettirir.
bu kitabın, çok uzun analizi yapılmalı aslında ancak ben de siz de yorulmayın, zaten üç beş kişi anca okur. kitabı okumalısınız. herkese saygım sonsuzdur ancak proust okumak bir insanın hayatında kendine yapacağı en büyük iyiliklerden biridir. ona ayıracağınız zaman size kat kat geri dönecekir. size anlattığı olaylar içinde müthiş hayat dersleri verir. adam acayip bir usta, kelimelerle resmen dans ediyor; okudukça okuyasınız geliyor, not edesiniz geliyor, düşünesiniz geliyor. şiddetle tavsiye ederim.
proust'un çocukluğunu geçirdiği yeri ve dönemi anlattığı bu romanı, m.swann'ın kızını görmesiyle biter. ergenliğini, artık tiyatrolara(berma) gittiği, swann ailesini, aşkını da serinin ikinci kitabı, içerisinde muhteşem çözümlemeler olan, serinin muhtemelen en sağlam kitabında (bkz: çiçek açmış genç kızların gölgesinde) anlatacaktır.
devamını gör...
yazarların unutamadıkları dizi replikleri
bomba patlıyor 50 kişi ölüyor panik olmuyorsunuz teker teker ölünce mi panik oluyorsunuz. (bkz: şahsiyet)
devamını gör...
kan ter ve pikseller
2021'in ocak ayında türkçe çevirisi yayımlanan, oyun dünyasında saygı duyulan gazetecilerden birisi olan jason schreier'in video oyun yapımcılığının arka planını anlattığı kitaptır. diablo iii, destiny, witcher 3, halo wars, uncharted 4, shovel knight, star wars 1313, pillars of eternity, dragon age: inquisition ve stardew valley oyunlarının geliştirilme sürecindeki çalkantılı ve zafer dolu hikayelerini de içeriyor.
"gün boyu süren fazla mesaileri, yorgunluktan kızaran gözleri ve son dakika kurtarışlarını belgeleyen 'kan, ter ve pikseller' kitabı, hem oyun geliştiriciliği dünyasında çıkılan bir yolculuk hem de olabilecek en iyi oyunu yaratmak için dağ gibi engelleri aşan, isimsiz kahramanlara bir övgü niteliğinde."
video oyun endüstrisi hakkında bir şeyler öğrenmek isteyenlere kesinlikle tavsiye ederim, kitabın çevirisi için m. ihsan tatari'ye ve ithaki yayınları'na kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum.
"gün boyu süren fazla mesaileri, yorgunluktan kızaran gözleri ve son dakika kurtarışlarını belgeleyen 'kan, ter ve pikseller' kitabı, hem oyun geliştiriciliği dünyasında çıkılan bir yolculuk hem de olabilecek en iyi oyunu yaratmak için dağ gibi engelleri aşan, isimsiz kahramanlara bir övgü niteliğinde."
video oyun endüstrisi hakkında bir şeyler öğrenmek isteyenlere kesinlikle tavsiye ederim, kitabın çevirisi için m. ihsan tatari'ye ve ithaki yayınları'na kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum.
devamını gör...
normal sözlük moderasyonu
haklıyım ama mutlu değilim'den sonra ölmedim ama hafif sürünüyorum kullanıcı adlı yazarın da aralarına katılmasıyla değişik bir hal almıştır. bir sonraki moderatör ise muhtemelen düşünüyorum öyleyse yokum olacak.
moderatörlerin kullanıcı adları üzerinden bize bir şey anlatılmaya çalışılıyor sanırım ama ben henüz çözemedim. *
moderatörlerin kullanıcı adları üzerinden bize bir şey anlatılmaya çalışılıyor sanırım ama ben henüz çözemedim. *
devamını gör...
delilik
devamını gör...
kuvaterner
diğer bir ismi dördüncü jeolojik zamandır. bu zamanda;
-ege denizi oluşmuştur.
-çanakkale ve istanbul boğazları oluşmuştur.
-buzul çağlarından sonra iklim, günümüzdeki koşullara ulaşmıştır.
-yeryüzünde insan yaşamı başlamıştır.
-ege denizi oluşmuştur.
-çanakkale ve istanbul boğazları oluşmuştur.
-buzul çağlarından sonra iklim, günümüzdeki koşullara ulaşmıştır.
-yeryüzünde insan yaşamı başlamıştır.
devamını gör...
the queen’s gambit
satranç takımı fiyatlarını da arttırmıştır.
devamını gör...
uzun süreli ilişkinin sırrı
şüphesiz mecburiyetlerdir.
devamını gör...
edebiyat oburu
kendime de yakıştırabileceğim bir unvandır.
edebiyat oburluğu basit bir durum değildir ve abartılır ve tedavi edilmezse eğer edebiyat obezitesine neden olabilir ki bu bir edebiyatsever için hiç de istenecek bir durum değildir.
edebiyat oburluğu belli bir süreç sonucunda gerçekleşir. uzunca bir süre kitap okumakla, dergilere düşmekle, kütüphane ve kitabevi gezmekle oburluk mertebesine erişmek mümkündür.
hastalığa dönüşmemesi için azami dikkat göstermek gerekir. bulduğu her şeyi okumak gibi bir alışkanlığa düşen insan edebiyat çöplüğünün zehirli yeşil dumanlarını soluyarak kişisel gelişim kitapları ve watpad kitapları arasında boğulup kalabilir.
edebiyat oburu iştahlı olduğu kadar seçicidir de. sadece iyi olduğunu düşündüğü her edebi eseri tüketir ve daha elindeki bitmeden bir sonraki eseri sıraya koymuştur bile.
oblomov gibi obur ve tembel değildir. yani oburdur ama tembel değildir. oburluğunu gidermek için ciddi bir mesai ve para harcar. gargantua gibi her bulduğunu yutmaz. eğer edebi bir karakter ile eşleştireceksek eğer edebiyat oburunu bu olsa olsa ignatius o’reilly olurdu.
afiyet olsun efendim.
edebiyat oburluğu basit bir durum değildir ve abartılır ve tedavi edilmezse eğer edebiyat obezitesine neden olabilir ki bu bir edebiyatsever için hiç de istenecek bir durum değildir.
edebiyat oburluğu belli bir süreç sonucunda gerçekleşir. uzunca bir süre kitap okumakla, dergilere düşmekle, kütüphane ve kitabevi gezmekle oburluk mertebesine erişmek mümkündür.
hastalığa dönüşmemesi için azami dikkat göstermek gerekir. bulduğu her şeyi okumak gibi bir alışkanlığa düşen insan edebiyat çöplüğünün zehirli yeşil dumanlarını soluyarak kişisel gelişim kitapları ve watpad kitapları arasında boğulup kalabilir.
edebiyat oburu iştahlı olduğu kadar seçicidir de. sadece iyi olduğunu düşündüğü her edebi eseri tüketir ve daha elindeki bitmeden bir sonraki eseri sıraya koymuştur bile.
oblomov gibi obur ve tembel değildir. yani oburdur ama tembel değildir. oburluğunu gidermek için ciddi bir mesai ve para harcar. gargantua gibi her bulduğunu yutmaz. eğer edebi bir karakter ile eşleştireceksek eğer edebiyat oburunu bu olsa olsa ignatius o’reilly olurdu.
afiyet olsun efendim.
devamını gör...
matçıabla
yeşilmişik, ne güzel sesmişik, teşekkür etmişik yazarı.
"senin için" gibi bişi dediğini okudum, onur duyarak kabul ettim ama ondan öte o nasıl sestir aman allah?
kuzguncuktaki vişne, robnaja filan çekilip az ötede gidip kumlarla oynasın, en güzel sesli sözlük kadını listemde ilk sıramda sen varsın artık.*
teşekkür ederim, tekrar ve tekrar!
"senin için" gibi bişi dediğini okudum, onur duyarak kabul ettim ama ondan öte o nasıl sestir aman allah?
kuzguncuktaki vişne, robnaja filan çekilip az ötede gidip kumlarla oynasın, en güzel sesli sözlük kadını listemde ilk sıramda sen varsın artık.*
teşekkür ederim, tekrar ve tekrar!
devamını gör...
31
ebced hesabında el, 31 sayısına denk gelir. mastürbasyona halk arasında el çekmek dendiği ve şifrelenme ihtiyacı duyulduğu için 31 çekmek olarak telaffuz edilmiş sonrasında ise el çekmek daha az bilinir hale gelmiştir.
devamını gör...
madecassol
ciltteki hasar, tahriş, yara veya yanıklarda kullanılan bir tür kremdir
devamını gör...
truva savaşı
efsanevi truva kenti* dardanelles'e hakim bir konumda olduğundan jeopolitik olarak oldukça değerliydi, özellikle de denizci bir millet olan yunanlar için. ancak olay böyle basit bir stratejik hamleden ibaret değil.
peleus ve thetis'in düğününe karmaşa tanrıçası veya daimon'u eris hariç tüm olympos ahalisi davet edilmişti. kendisinin davetli olmayan tek kişi olduğunu öğrenen eris ise düğünü basmış ve "en adil olanınıza" diyerek ortaya bir altın elma fırlarmıştır. olympos'un en güzel adili olduğunu düşünen hera, athena ve aphrodite elmayı kimin alacağını tartışırken, zeus ise hermes'e emir vererek bu üç tanrıçayı truva prensi paris'e götürmesini ve kararı onun vermesini emretmiştir. kendi halinde keçi güderken bu üç tanrıçayı karşısında gören paris ise karar vermekte zorlansa da, aphrodite'nin kendisine dünyanın en güzel kadını olan helene'yi vereceğini duyunca altın elma'yı ona vermiş ve ardından olaylar gelişmiştir.
rüşveti kabul etmesi neticesinde kendisine aşık olan sparta kralı menalaus'un eşi helene'yi kaçıran paris, rakibinin eline direkt olarak bir casus belli vermiştir. yunanların, yani akhaların bu pis harekete cevabı menalaus'un ağabeyi miken kralı agamemnon komutası altında tüm koloni ordularını toplayıp bin gemi ve elli bin hoplit ile truva kentini kuşatmak olmuştur.
savaşın başında zeus diğer tüm olymposlulara insanların işine karışmayı yasaklasa da, tanrı ve tanrıçalar böylesi bir tantanayı kaçırmak istemeyip zaman zaman bizzat savaş alanına inmişlerdir. apollo, artemis, ares ve aphrodite truvalıların yanında savaşırken; athena, hera, hephaistos ve poseidon akhaların tarafını tutmuşlardır. ilyada'yı okuyanlar sefere çıkmadan önce akhaların denizleri ve rüzgarları sakinleştirmesi için agamemnon'un kızı iphigeneia'yı poseidon'a kurban ettiğini, filmi izleyenler ise truva kıyılarına çıkan akhilles'in apollo heykelinin başını kırarak tanrının gazabını üstüne çektiğini hatırlayacaklardır.
olymposluların müdahalesi sonucu belki de kısa bir sürede bitebilecek olan kuşatma tam on yıl sürmüş, sevgilisi patroklos hektor tarafından öldürülünce akhilles savaştan çekilmiş ve sonra güç bela ikna edilerek geri dönmüş, truva prensi hektor'u düelloda öldürmüştür. bu düelloda athena akhilles'in, aphrodite ve apollo ise hektor'un yanında dövüşmüştür.
hektor ve aias* gibi iki tarafın da yenilemez kahramanlarını kaybettiği on yılın sonunda şehrin düşmeyeceğini anlayan akhalar tası tarağı toplayıp geri çekilecekken, tanrılar kurnaz odysseus'un aklına bir fikir sokar. akhalar devasa bir tahta at yapar, donanma truvalıların kutsal saydığı bu hayvanı athena'dan bir armağan olarak bırakıp geri çekilir. truvalıların tartışması sonucu atın şehre alınması kararı çıkar ve bu şehrin sonu olur. truvalılar kutlamalarda sarhoş olduktan sonra atın içine gizlenmiş olan akhalar kentin kapılarını açar ve geri dönen ordu kentin altını üstüne getirir. bu sırada savaştan önce savaşta öleceği kehanet edilen akhilles prens paris tarafından öldürülür. kentten sağ kaçabilenler ise truvalı aeneas önderliğinde ve poseidon'un kol kanat germesiyle çeşitli maceralar yaşadıktan sonra roma'ya yerleşip romalıların ataları olurlar. hatta büyük constantinus, yeni roma'yı kurmak istediğinde ilk olarak truva'ya gelir ve şehri inşa etmeye başlar, ancak tanrı rüyasında girerek şehri bizantion kentinde kurmasını söyler ve böylece nova roma constantinopolitana çanakkale değil istanbul olur.
düzeltme: özür dilerim, akhilles'in savaştan çekilme sebebi kölesi briseis'in agamemnon tarafından alınması, patroklos'un öldürülmesi ise tekrar savaşa dahil olma sebebi.
peleus ve thetis'in düğününe karmaşa tanrıçası veya daimon'u eris hariç tüm olympos ahalisi davet edilmişti. kendisinin davetli olmayan tek kişi olduğunu öğrenen eris ise düğünü basmış ve "en adil olanınıza" diyerek ortaya bir altın elma fırlarmıştır. olympos'un en güzel adili olduğunu düşünen hera, athena ve aphrodite elmayı kimin alacağını tartışırken, zeus ise hermes'e emir vererek bu üç tanrıçayı truva prensi paris'e götürmesini ve kararı onun vermesini emretmiştir. kendi halinde keçi güderken bu üç tanrıçayı karşısında gören paris ise karar vermekte zorlansa da, aphrodite'nin kendisine dünyanın en güzel kadını olan helene'yi vereceğini duyunca altın elma'yı ona vermiş ve ardından olaylar gelişmiştir.
rüşveti kabul etmesi neticesinde kendisine aşık olan sparta kralı menalaus'un eşi helene'yi kaçıran paris, rakibinin eline direkt olarak bir casus belli vermiştir. yunanların, yani akhaların bu pis harekete cevabı menalaus'un ağabeyi miken kralı agamemnon komutası altında tüm koloni ordularını toplayıp bin gemi ve elli bin hoplit ile truva kentini kuşatmak olmuştur.
savaşın başında zeus diğer tüm olymposlulara insanların işine karışmayı yasaklasa da, tanrı ve tanrıçalar böylesi bir tantanayı kaçırmak istemeyip zaman zaman bizzat savaş alanına inmişlerdir. apollo, artemis, ares ve aphrodite truvalıların yanında savaşırken; athena, hera, hephaistos ve poseidon akhaların tarafını tutmuşlardır. ilyada'yı okuyanlar sefere çıkmadan önce akhaların denizleri ve rüzgarları sakinleştirmesi için agamemnon'un kızı iphigeneia'yı poseidon'a kurban ettiğini, filmi izleyenler ise truva kıyılarına çıkan akhilles'in apollo heykelinin başını kırarak tanrının gazabını üstüne çektiğini hatırlayacaklardır.
olymposluların müdahalesi sonucu belki de kısa bir sürede bitebilecek olan kuşatma tam on yıl sürmüş, sevgilisi patroklos hektor tarafından öldürülünce akhilles savaştan çekilmiş ve sonra güç bela ikna edilerek geri dönmüş, truva prensi hektor'u düelloda öldürmüştür. bu düelloda athena akhilles'in, aphrodite ve apollo ise hektor'un yanında dövüşmüştür.
hektor ve aias* gibi iki tarafın da yenilemez kahramanlarını kaybettiği on yılın sonunda şehrin düşmeyeceğini anlayan akhalar tası tarağı toplayıp geri çekilecekken, tanrılar kurnaz odysseus'un aklına bir fikir sokar. akhalar devasa bir tahta at yapar, donanma truvalıların kutsal saydığı bu hayvanı athena'dan bir armağan olarak bırakıp geri çekilir. truvalıların tartışması sonucu atın şehre alınması kararı çıkar ve bu şehrin sonu olur. truvalılar kutlamalarda sarhoş olduktan sonra atın içine gizlenmiş olan akhalar kentin kapılarını açar ve geri dönen ordu kentin altını üstüne getirir. bu sırada savaştan önce savaşta öleceği kehanet edilen akhilles prens paris tarafından öldürülür. kentten sağ kaçabilenler ise truvalı aeneas önderliğinde ve poseidon'un kol kanat germesiyle çeşitli maceralar yaşadıktan sonra roma'ya yerleşip romalıların ataları olurlar. hatta büyük constantinus, yeni roma'yı kurmak istediğinde ilk olarak truva'ya gelir ve şehri inşa etmeye başlar, ancak tanrı rüyasında girerek şehri bizantion kentinde kurmasını söyler ve böylece nova roma constantinopolitana çanakkale değil istanbul olur.
düzeltme: özür dilerim, akhilles'in savaştan çekilme sebebi kölesi briseis'in agamemnon tarafından alınması, patroklos'un öldürülmesi ise tekrar savaşa dahil olma sebebi.
devamını gör...
sümbül
mitolojik hikayesi şu şekildedir:
kral amyklos'un hyacinthus adında güzel bir oğlu vardır. yakışıklı bir genç olduğundan apollon onun güzelliğine hayran olmuş, ona candan bağlanmıştır. samimiyetleri ve dostlukları çok ileri gittiğinden boş zamanlarını eurotas'ın kıyılarında disk atmakla geçirirler. bir gün başı çelenklerle süslü kelebek kanatlı ve sarışın zephiros da apollon gibi, güzel hyakintos'a gönül vermiştir ve onun apollon'la görüşmesini kıskanmıştır. zephiros fırsattan yararlanarak, apollon'un diski hyacinthus'a attığı sırada bir hareketiyle diskin yolunu şaşırtır ve delikanlının kafasına çarptırır. zavallı hyakinthos hemen yere yığılır. başından,ağzından burnundan durmadan kan geliyordur. bu felaket karşısında apollon kalbinden vurulur. apollon hemen sağlık tanrısı asklepios'u çağırır ve ona en etkili ilaçları koymasını söyler ancak ilaçlar işe yaramaz ve hyakinthos can verir. kederinden ne yapacağını bilemeyen yaz mevsiminin kızgın tanrısı şöyle bağırır: ‘ey sevgili çocuk, ölüyorsun, senin taze ve güzel gençliğini ben kendi ellerimle yıktım, yok ettim. madem ki ben seninle mezara, yer altına gelemiyorum, madem ki benim yerim göklerdedir, istiyorum ki seni kendim gibi bir ölümsüz yapayım. istiyorum ki seni, neşeli ve kudretli olduğum zamanlarda görebileyim, ışıklarımla seni okşayayım, koklayayım. onun için seni çiçek yapacağım. sen yaşayacaksın. ben dünyaya yaklaştığım ve ilkbahar kara kışı bozguna uğrattığı zaman sen topraktan baş kaldıracak, fışkıracaksın...’apollon bu sözleri söyledikten sonra hyacinthus'un kanının düştüğü yerden sümbül çiçeği(hyacinthus) kendisini gösterir.
kral amyklos'un hyacinthus adında güzel bir oğlu vardır. yakışıklı bir genç olduğundan apollon onun güzelliğine hayran olmuş, ona candan bağlanmıştır. samimiyetleri ve dostlukları çok ileri gittiğinden boş zamanlarını eurotas'ın kıyılarında disk atmakla geçirirler. bir gün başı çelenklerle süslü kelebek kanatlı ve sarışın zephiros da apollon gibi, güzel hyakintos'a gönül vermiştir ve onun apollon'la görüşmesini kıskanmıştır. zephiros fırsattan yararlanarak, apollon'un diski hyacinthus'a attığı sırada bir hareketiyle diskin yolunu şaşırtır ve delikanlının kafasına çarptırır. zavallı hyakinthos hemen yere yığılır. başından,ağzından burnundan durmadan kan geliyordur. bu felaket karşısında apollon kalbinden vurulur. apollon hemen sağlık tanrısı asklepios'u çağırır ve ona en etkili ilaçları koymasını söyler ancak ilaçlar işe yaramaz ve hyakinthos can verir. kederinden ne yapacağını bilemeyen yaz mevsiminin kızgın tanrısı şöyle bağırır: ‘ey sevgili çocuk, ölüyorsun, senin taze ve güzel gençliğini ben kendi ellerimle yıktım, yok ettim. madem ki ben seninle mezara, yer altına gelemiyorum, madem ki benim yerim göklerdedir, istiyorum ki seni kendim gibi bir ölümsüz yapayım. istiyorum ki seni, neşeli ve kudretli olduğum zamanlarda görebileyim, ışıklarımla seni okşayayım, koklayayım. onun için seni çiçek yapacağım. sen yaşayacaksın. ben dünyaya yaklaştığım ve ilkbahar kara kışı bozguna uğrattığı zaman sen topraktan baş kaldıracak, fışkıracaksın...’apollon bu sözleri söyledikten sonra hyacinthus'un kanının düştüğü yerden sümbül çiçeği(hyacinthus) kendisini gösterir.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
bir vapur geçer varna önünden oy karadeniz’in gümüş telleri nazım usulcacık okşar vapuru yanar elleri
devamını gör...
gece 03:00’te 43 kişinin basılması
taksim’de parti yapan 43 kişinin polis baskınında yakalanması. covid var diyoruz, herkes kırsın dizini otursun evinde deniyor ama bazıları sınırı zorladıkça zorluyor.
bu gibi durumlarda kesilen ceza tutarı farklı olmalı mesela.
beyoğlu'nda koronavirüs tedbirleri kapsamında yasaklanmasına rağmen bir mekanda eğlence yapanlara polis baskın yaptı. mekanda bulunan 40 kişiye yaklaşık 120 bin tl ceza kesildi.
kaynak
bu gibi durumlarda kesilen ceza tutarı farklı olmalı mesela.
beyoğlu'nda koronavirüs tedbirleri kapsamında yasaklanmasına rağmen bir mekanda eğlence yapanlara polis baskın yaptı. mekanda bulunan 40 kişiye yaklaşık 120 bin tl ceza kesildi.
kaynak
devamını gör...