kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fr: yunan i'si. (y) *
esp: i greiga. (y)
almanca: upsilon. (y)

bildiğimiz y harfi. modern yunanca'da ipsilon harfidir. kapalı ön yuvarlak olmayan ünlüyü /i/ temsil eder. avrupalının yunan i'si dediği y harfinin yunanca telaffuzu ise ypsilon'dur. ama tabii ne dedik? i şeklinde okunuyor. ipsilon yani.

(bkz: kybele) gibi.

bazı avrupa dillerine de* benzer şekilde geçtiği için, harfin okunuşu da yunan i'si olarak geçer. yani çoğu zaman y harfi i şeklinde telaffuz edilir.
(bkz: yves rocher)
(bkz: vas-y)

modern latin alfabesinde i şeklinde telaffuz edilmez. y, ye'dir. ha ama bulgara sorsan yıy der. araplar çekimli vav sesi çıkartır. ne gerek vardı bu kadar çeşitliliğe? bomboş kültür faturası. yerel kültür yaratmanın uzun vadeli dezavantajı.
(bkz: y harfinin aslında i olması)
devamını gör...

"gerçekten bunu yaptın mı" şeklinde entel mesajları olur hep.

he, cidden kızın memelerine puding sıkıp muz bandırarak yedim. entellik zor meslek.

sıkılmıyorlar da.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

william golding in yazdığı insanoğlunun baskı altında ne kadar tehlikeli olduğunu anlatan kitaptır.
okunması gerekir.
devamını gör...

ahahahahhahahah
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bugünün anısı olarak kalsın burada.

değirmenaltı - tekirdağ

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

affetmek, ağır bir yükten kurtulmaktır aslında. iyi düşünüp doğru karar verilerek, hayata devam etmek gerekir.
insanların tahammül sınırı aynı olmadığından, her zaman şüphe ile yaşamak ruhu yorar ve yaşamı etkiler. kimse kimseye mecbur değildir.
aldatarak, hayatına heyecan arayanlar bi zahmet öte durup, kimsenin ahını almadan istediğini yapsınlar.
devamını gör...

başlığı "ilk işime girdim" diye okudum, "ayıp bir şey değil" yazısını da, "bu işsizlikte nispet yapar gibi, ne paylaşıyorsun"'a savunma sandım.

ah, masum ben.
devamını gör...

feyhaman duran-kabataş iskelesi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

b12 eksikliğinden arada adını unutan ben için annemin kullandığı söz öbeği.

ülkede b12 eksikliği olmayan var mı, diye sordurur.
devamını gör...

portekizce, katalanca ve galiçyaca dillerinde 'çiçek' anlamına gelen kelimedir. portekizce için konuşmak gerekirse, feminen bir isimdir, a artikelini alır.
devamını gör...

bir nejat saydam filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu kalemi kılıçtan keskin olan, ormanda on senarist gücüne sahip, uyumadığı zamanlar sadece ve sadece senaryo yazmakla meşgul olan erdoğan tünaş yazmıştır. övgüler olsun sana. filmin başrollerinde güncellemesi yarım kalmış bir jön olan bülent kayabaş, her zaman hayran olduğum çiçek dilligil, bıyığına kurban olduğum hulusi kentmen ve zamanın güzellik algısının zirvesinde olan meral zeren oynamıştır.

film klasik bir küçük cadı hikayesidir. hollywood sinemasında iyisi kötüsü onlarca çekilen filmlerden bir toplama ve uyarlama filmdir. ancak film hakkında çok olumsuz şeyler yazmayacağım çünkü ben bu filmi severim. eğlenceli bir filmdir.

ailesini kaybettikten sonra yaşamın anlamsızlığının farkına varan zengin bir adamın minik bir cadı ile tanışıp hayatının değişmesi anlatılıyor filmde. çok eğlenceli sahneler izlediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. teknoloji fukarası bir sinemaya rağmen başarılı bir görsel kullanımı var filmde, en azından benim için öyle.

bu filmden sonra gündelik hayatta da kullanılmaya başlanan bir söz ise filme artı bir puan vermek için yeterli bir gerekçe bence. minik cadı’nın söylediği esta piti piti sözü hala ara ara kulağıma çalınır.
devamını gör...

araştırmacıların bireyin tutum davranış ilgi yetenek ve beceri gibi konularda ölçüm yapmalarını sağlayan hem kültüre bağlı insan davranışları ile ilgili olguları hem de olguların ifadesinin yöneticilik olan belirli bir veri kümesinin nicel ve nitel açıdan sınıflandırmak ya da ölçmek için oluşturulan ölçü birimidir.
devamını gör...

bir kitap inceleme, alıntılama ve listeleme uygulamasıdır.

bir dönem okuduğum kitapları listelemek ve kendi kişisel not defterim muamelesi yaparak beğendiğim alıntıları not etmek ve de okuduğum kitaplar aklımdan hiç silinmesin diye haklarında inceleme yazmak için kullandığım bir uygulama idi. şimdi artık sadece okuduğum kitapları işaretleyip yıllık bir liste elde etmek için kullanıyorum.

çünkü nadiren iyi bir kitap incelemesine rast gelmeye başladım. uygulamadaki neredeyse herkes okudukları kitapları ilginç, enterasan, güzel ya da etkileyici buluyor. okumamızı ya da okumamamızı salık veriyor. bunun dışında kitaplar ilgili anlatacak hiçbir şeyi yok hiç kimsenin.

bir de üstüne üstlük gül kokulu kalemleri ile bal gibi iletiler paylaşan bir ekip, bunun yanından maneviyatı yüksek olduğu için ellerinde güllü yasin kitabı ile cumayı hayırlayan bir başka ekip ve salya sümük bir romantizmin kollarında depresif bir acının sıcaklığına sığınıp kendini harap eden bir başka ekip var.

dolayısıyla bir edebiyat uygulaması olmaktan çıkıp amatör bir facebook hareketine döndüğü için uygulamayı arada bir girip okuduğum kitapları işaretlemek için kullanıyorum.

ama siz kullanın. kullanın ki kaleminiz hep gül koksun ve daim olsun.
devamını gör...

hemen hemen her şeyin lezzet seviyesini bir kaç tık üste çıkartan bitki.

evet hemen hemen her şeyi.

balkabaklı latteyi değil.

istanbul'dan taşınıp kendimi kurtaralı kısa bir süre oldu. bu hafta hem arkadaşımla buluşayım biraz da sergi, müze gezip bünyeye sanat zerk edelim diye dağları tepeleri aştık, kurtuluş'a vardık. öncesinde birer kahve neyin içip kendimize gelelim diye bölgedeki şirin butik kafelerden birine oturduk. ne içsek diye düşünürken mekanın sahibi kendi elleri ile yaptığı pumpkin spice latte'yi tavsiye etti (evet tam bir lanet olası istanbul içeceği). arkadaş biraz hasta olduğu için bu içeceğin kendisine çok iyi geleceği yönünde mekan sahibi tarafından ikna edildi. içecek öyle bir anlatıldı ki şahsımın ağzından "iyi ben de ondan alayım bir tane" kelimeleri döküldü. dökülmez olaydı. hayır sen ki kahveye süt ve şeker koymayan insan, balkabağı tatlısını ise ağzına bile sürmeyen sen! senin neyine pumpkin spice latte?

efenim mekanı sahibi tatlış abla balkabaklarını sarımsak ile pişirdikten sonra bunu püre haline getiriyor daha sonra bu püreyi karabiber ve tarçın eklenmiş latteye ilave ediyormuş.

vallahi verdiğim parada değilim helali hoş olsun ama insan insana bunu yapmaz arkadaşlar.

siz siz olun lattenize sarımsak eklemeyin.
devamını gör...

sevgili orsalesta, aslında başka cevap yazmayı düşünmüyordum zira diyeceğimi dedim ama sen şimdi "ama biliyorum ki cevap vereceksin buradan" yazınca bir bakıma mecbur hissettim.

ilk dediğin kısımda katılıyorum sana. herkes her konuyu bilmek ya da ondan hoşlanmak zorunda değil. gayet normal bu. düz bakmak bazen işleri kolaylaştırıyor. derinlemesine bakmayı bilmemekten ziyade, öyle bakmamayı tercih etmek diyelim buna.

ben nick altından herkese cevap yazmıyorum. beğenimi yapar geçerim çoğunlukla ama birine/birilerine buradan cevap vermeyi garip/yanlış/gereksiz/vesaire bulmuyorum. zaten bunu yapan tek kişi ben değilim burada. hemen hemen herkes nick altına yazılanlara nick altından cevap yazıyor. ha sen bireysel olarak bundan hoşlanmıyor ya da bunu gereksiz buluyorsun, o ayrı konu. bu konuda farklı düşünüyoruz sadece.

böyle şeyleri takma konusuna gelirsek... birisi sana soru sorsa cevap verirsin yahut birisi sana sataşsa, küfretse ya da ne bileyim, sana herhangi bir şey anlatsa sen de ona bir karşılık verirsin duruma uygun şekilde. bu onu kafana takıp saplantı yaptığın anlamına gelmez. ben de yazıp geçiyorum herkes gibi. taktığım için değil, bana bir şeyler yazan insanları görmezden gelmeyi sevmediğim için. takmak dediğin apayrı bir boyut ve psikolojik bir rahatsızlık. bende bulunmuyor çok şükür. canımı sıkan durumlar tabii ki oluyor ama bunu uzattığımı, gidip canımı sıkan yazara nick altından sataştığımı ya da orada burada laf çarptığımı kolay kolay göremezsiniz. zira çok uzun süre umursamıyorum. sekmeyi kapatınca konu da kapanıyor benim için.

ve son olarak; özel mesajları kapatma sebebim tamamen keyfimin öyle istemesi. sohbet etmektense yazmayı ve hatta yazdığımdan çok okumayı tercih ediyorum çünkü bu ara.

bu arada, bir başlık açmıştım geçenlerde, seninle daha önce konuştuğumuz bir fizik konusu hakkında. umarım denk gelir ve okursun. seveceğini tahmin ediyorum.

***

hay yaşa sevgiili dövüşçü! nihayet burada ne yaptığımın gerçekten farkında olan birini gördüm. var olasın.

gülün geçin arkadaşlar yahu böyle şeylere! övgüymüş, iltifatmış... boş beleş işler olduğunun hepimiz farkındayız bunun.
devamını gör...

ilgilenmediği konulara laf sokacak kadar vakit ayıran ilginç insanları gördüğümüz yer. eh be güzellerim! ilgilenmiyorsanız geçip gitseniz ya? niye kendinizi sıkıntıya sokuyorsunuz? benim burada hiç ilgilenmediğim yüzlerce başlık var. hiçbirine uğramıyorum. tek tek hepsine laf mı sokayım yani gidip?

2 uzun cümle kursam "kasma bu kadar" diyen adamlar bir de bunlar.

meh!
devamını gör...

okurken kafanın bambaşka yerlerde olmasından mütevellit tekrar tekrar okuma durumudur. çok fazla dikkat eksikliğim olduğu için çok keyifli bir şey bile okusam mutlaka dikkatim dağılır, okurken arka planda başka şeyler düşünürüm ve çoğu cümle hatta bazen çoğu sayfa tekrar tekrar okunur.
devamını gör...

koronavirüse karşı geliştirilen aşılar arasında bitiş çizgisini geçen ilk aşı. bu aşı bir mrna, yani mesajcı ribonükleik asit aşısıdır. mrna dediğimiz ise, normal hücre çekirdeğindeki genetik ana madde olan dna'dan üretilen bir molekül. normal hücre çalışmasında çekirdekte bulunan dna, mrna'ya bir talimat veriyor. talimatta bu genetik şifreyi hücre içinde bulunan ribozoma götürmesini, ribozomun bununla da protein sentezlemesini istiyor.
bunu bir casusluk filmi gibi varsayarsak bu işten habersiz ribozomlar da casus olarak içeri aldığımız mrna' nın vermiş olduğu şifreye göre koronavirüste bulunan spike proteinleri'ni güzelce sentezliyor. işte bu aşı oluşumunda bizler de bu faaliyetten faydalanıyoruz. bunun sonucunda ortada virüs olmadığı halde dikenleri meydana geliyor. bunları vücut, düşman bir asker gibi algılıyor ve ona karşı antikor üretmeye başlıyor. işte bağışıklık da böylece ortaya çıkıyor.

bu aşı ile ilgili aşı aleyhtarları genetik yapıyla oynandığı iddiasını ortaya attılar. halbuki bu mrna'nın çekirdekte bulunan dna'nın yanına gelmesi, hatta o sınırı geçmek için vizesi dahi bulunmuyor. o yüzden de dna'mız ile, genetiğimizle oynama imkanı bulunmuyor. mrna, yine casus filmlerinde olduğu gibi görevi bitince hücre içinde kalmıyor, ortadan yok oluyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim