agora meyhanesi radyo yayını
paralel evrenler nedir, ne değildir, çoklu evrenlerden bir farkı var mı?
olayın bilimsel açıklaması nedir, fantastik bir bakış açısıyla düşününce hayal gücümüz bizi nerelere götürür, sinema dünyasındaki yansımaları nasıl gibi konularla karşınızdayız bu hafta. kemerlerinizi sıkıca bağlayın ve evrenler arasında bir yolculuğa hazır olun.
bu akşam 20:00'de agora meyhanesi'nde...
edit: canlı yayındır. bilginize efendim.
olayın bilimsel açıklaması nedir, fantastik bir bakış açısıyla düşününce hayal gücümüz bizi nerelere götürür, sinema dünyasındaki yansımaları nasıl gibi konularla karşınızdayız bu hafta. kemerlerinizi sıkıca bağlayın ve evrenler arasında bir yolculuğa hazır olun.
bu akşam 20:00'de agora meyhanesi'nde...
edit: canlı yayındır. bilginize efendim.
devamını gör...
freddie mercury
queenin solisti ve britanyalı sanatçıdır. gerçek adı farrokh bulsara'dır.
live aid'teki bu performansı ile inanılmaz bir sesi olduğunu göstermiştir.
live aid'teki bu performansı ile inanılmaz bir sesi olduğunu göstermiştir.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
baktım gülüşünden güzel şiir olur
sevdim gitti...
sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
madem sevmiyorsun
o zaman sahip çık gözlerine...
dönüp,
dolaşıp,
değmesinler gözlerime.
belki de konuşuyordur gözlerin,
ama ben gözce bilmiyorum ki...
sessizce biliyorum,
usulca biliyorum,
masumca biliyorum...
sahi sarkıntılığa girer mi acaba
ayrılırken gözlerimin sana sulanması?
dökmeye niyetim yok içimi...
zor sığdırdım zaten.
özledim.
söyleyeceklerim bu kadar...
kısa ve derin.
bu arada
" kimse benimle oynamıyor " diye ağlayan çocuk
sen büyü hele,
ne oyunlar oynayacaklar seninle,
ve bugün bir kez daha anladım.
adamlığı kadınlardan öğrenecek erkek çok...
cemal süreya *
sevdim gitti...
sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
madem sevmiyorsun
o zaman sahip çık gözlerine...
dönüp,
dolaşıp,
değmesinler gözlerime.
belki de konuşuyordur gözlerin,
ama ben gözce bilmiyorum ki...
sessizce biliyorum,
usulca biliyorum,
masumca biliyorum...
sahi sarkıntılığa girer mi acaba
ayrılırken gözlerimin sana sulanması?
dökmeye niyetim yok içimi...
zor sığdırdım zaten.
özledim.
söyleyeceklerim bu kadar...
kısa ve derin.
bu arada
" kimse benimle oynamıyor " diye ağlayan çocuk
sen büyü hele,
ne oyunlar oynayacaklar seninle,
ve bugün bir kez daha anladım.
adamlığı kadınlardan öğrenecek erkek çok...
cemal süreya *
devamını gör...
dilek yarımadası milli parkı
aydın kuşadası güzelçamlı beldesinde bulunan, doğal yaşamın olduğu (domuz ailelerine her yerde rastlayabilirsiniz korkmayın), yemyemsil ormanı ve masmavi koyları bulunan bir yerdir kendisi.
sırayla içmeler, aydınlık, kavaklıburun, ve karasu koylarının hepsini deneyimlemiş biri olarak derim ki sabah erkenden en sondaki koya gidin. karasu favorimdir, kimseler yokken sabah saatlerinde cennetten bir köşedir.
egeliler sevmez kuşadası'nın denizini "denizi patlar" derler, ne demek istediklerini dehşetle gören gözlerim var. sabah dingin mis girdiğiniz gibi deniz, muhtemelen öğleden sonra siz kumsalda uzanırken hafif dalgalar ile başlayıp sonra dev dalgalara dönüşerek kumsaldaki herşeyi götürür, kısa sürer korkmayın tekrar normale döner.
ama plajin arkası orman ve masalar var kahvenizi çayınızı yudumlayabileceginiz. tek önemli ayrıntı masada yemek bırakmayın domuzlardan size bişey kalmayabilir.
sırayla içmeler, aydınlık, kavaklıburun, ve karasu koylarının hepsini deneyimlemiş biri olarak derim ki sabah erkenden en sondaki koya gidin. karasu favorimdir, kimseler yokken sabah saatlerinde cennetten bir köşedir.
egeliler sevmez kuşadası'nın denizini "denizi patlar" derler, ne demek istediklerini dehşetle gören gözlerim var. sabah dingin mis girdiğiniz gibi deniz, muhtemelen öğleden sonra siz kumsalda uzanırken hafif dalgalar ile başlayıp sonra dev dalgalara dönüşerek kumsaldaki herşeyi götürür, kısa sürer korkmayın tekrar normale döner.
ama plajin arkası orman ve masalar var kahvenizi çayınızı yudumlayabileceginiz. tek önemli ayrıntı masada yemek bırakmayın domuzlardan size bişey kalmayabilir.
devamını gör...
yazarların istekleri
bakınız sözlükte yazıp çizmek ve bir şeylere tepki vermek sadece vicdan rahatlatıcı bir eylemdir. yeri gelir yazarsınız içinizdekileri dökersiniz, yeri gelir yine mi bir ebleh çıkıp ortalığı karıştırmış der, içinizden sin kaf çeker başlıktan çıkar gidersiniz.
zaten bu tarz mecraların temel mantığı budur. bu mecralara özellikle siyasal anlamda olduğundan fazla anlam yüklerseniz hayal kırıklığı yaşamanız kaçınılmaz olur.
kıyasa gittiğiniz mecrada yazanlardan kaç tanesi bu adamı protesto edeceğiz denildiğinde o rahat koltuklarından kalkıp yola düşecek? siz ona bakın derim. sloganlar, süslü kelâmlar ve insanların içindekileri kusup vicdanlarını rahatlatmaları eylemselliğin önündeki en büyük engeldir.
oh bugünde görevimizi yaptık ülkeyi kurtardık daha ne yapalım kafasındaki adamları övüp, kafa sözlüğe yüklenmek haksızlık olur. sözlüğe yüklenilecek mevzular var lakin bu onlardan birisi değil.
örgütlü toplum olmaktan anladığı malum sözlüğe üye olmak olan insanların tepkilerini burada övmenin inanın hikmeti harbiyesi yok.
bakın size bir sır vereyim ülkeyi o malum sözlük kurtarmayacak.
siyaseti ve hak mücadelesini böyle yapılara indirgerseniz gerçeklikle bağınız kopsar. herkes rahat koltuklarında ülke kurtarırken ezilen kitleler daha çok ezilmeye devam edecek. hakkını arayanlar işin gerçeklik tarafında haksızlığa uğramaya devam edecek. yani devran olduğu gibi dönmeye devam edecek.
bu durumların karşısında demokratik ilkeler çerçevesinde, etiniz ile tırnağınız ile fikriyatınız ile durduğunuzda ancak mücadele edebilme kapasitesine sahip olursunuz. klavye ile ancak içinizdekileri döker ertesi günķü ülke kurtarma ritüeline kadar rahat bir uyku çekersiniz o kadar...
zaten bu tarz mecraların temel mantığı budur. bu mecralara özellikle siyasal anlamda olduğundan fazla anlam yüklerseniz hayal kırıklığı yaşamanız kaçınılmaz olur.
kıyasa gittiğiniz mecrada yazanlardan kaç tanesi bu adamı protesto edeceğiz denildiğinde o rahat koltuklarından kalkıp yola düşecek? siz ona bakın derim. sloganlar, süslü kelâmlar ve insanların içindekileri kusup vicdanlarını rahatlatmaları eylemselliğin önündeki en büyük engeldir.
oh bugünde görevimizi yaptık ülkeyi kurtardık daha ne yapalım kafasındaki adamları övüp, kafa sözlüğe yüklenmek haksızlık olur. sözlüğe yüklenilecek mevzular var lakin bu onlardan birisi değil.
örgütlü toplum olmaktan anladığı malum sözlüğe üye olmak olan insanların tepkilerini burada övmenin inanın hikmeti harbiyesi yok.
bakın size bir sır vereyim ülkeyi o malum sözlük kurtarmayacak.
siyaseti ve hak mücadelesini böyle yapılara indirgerseniz gerçeklikle bağınız kopsar. herkes rahat koltuklarında ülke kurtarırken ezilen kitleler daha çok ezilmeye devam edecek. hakkını arayanlar işin gerçeklik tarafında haksızlığa uğramaya devam edecek. yani devran olduğu gibi dönmeye devam edecek.
bu durumların karşısında demokratik ilkeler çerçevesinde, etiniz ile tırnağınız ile fikriyatınız ile durduğunuzda ancak mücadele edebilme kapasitesine sahip olursunuz. klavye ile ancak içinizdekileri döker ertesi günķü ülke kurtarma ritüeline kadar rahat bir uyku çekersiniz o kadar...
devamını gör...
elfida
haluk levent'in mükemmel eserlerinden biri.
omzumda iz bırakma,
yüküm dünya'ya yakın...
omzumda iz bırakma,
yüküm dünya'ya yakın...
devamını gör...
büyük iskender
(bkz: arrian)'ın kayıtlarına göre tarihin en büyük konuşmalarından birini yapmıştır. opis'in kapısında ( bağdat'a yakın bir bölge) askerlerinin bazılarını eve göndermek istediğinde, ayaklanmaları üzerine 13 elebaşını öldürmeden önce yaptığı bir konuşmadır.
" söyleyeceğim şey sizi eve geri göndermek için değildir. istediğiniz yere gidebilirsiniz. ama benim size nasıl davrandığımı ve sizin bana nasıl davrandığınızı bilmenizi istiyorum. doğru olduğu şekilde, babam phiip'ten başlayacağım. babam sizi bulduğunda sizler yalnızca çiftçiydiniz, üstünüzde hayvan derisi vardı ve bir kaç koyun besliyordunuz dağların yamaçlarında. onları komşularınızdan zar zor koruyordunuz. onun yönetiminde, şehirlerde iyi yasalar ve adetler ile yaşamaya başladınız. sizi kölelerden sizin köylerinizi sürekli yağmalayan barbarların efendisi yaptı. trakya'nın çoğunu fethetti, limanları zenginlik ve ticaret olsun diye aldı ve madenleri çalıştırdı. tesalililer sizi ürkütürdü! şu an onları yönetiyoruz. makedonya'ya saldırmak için bir şans arayan atinalılar ve trakyalılar şu an o kadar acizler ki , ki şahsım savaşta küçücük bir rol oynadı, bizden artık hürmet değil onları korumamızı bekiyorlar! babam mora adasına gitti ve onların evlerini düzenledi. daha sonra farsilere karşı başlatılan bir kampanyada tüm yunanlıların komutanı ilan edildi. ve bunların hepsi sadece 1 saatte oldu. babam sizler için bunları yaptı. kendi başına mükemmel ama benden aldıklarınıza kıyasla çok küçük bir şey. o zamanlar farisilerin denizlere hükmetmesine rağmen çanakkale boğazını geçtim ve muhteşem darius'un valisini yendim. sizi iyonya, aiolis ( izmir) phyrigia ( ankara civarı), lydia ( manisa civarı)'nın yöneticileri yaptım ve kuşatarak miletus ( aydın civarı)'u aldım. ülkenin gerisi kendiliğinden teslim oldu ve ve onların zenginlikleri sizin oldu. savaşmadan aldığım kıbrıs'ın ve mısır'ın tüm zenginlikleri şimdi sizin. filistin, suriye, mezapotomya ve babiller, şimdi hepsi sizin! lidya'nın zenginliği, iran'ın hazineleri, hindistan'ın 1mücevherleri ve denizler. sizler şimdi vali oldunuz! general ve kaptan oldunuz. kendim için bu pembe pelerin ve taçtan başka ne aldım? hiçbir şey! hiç kimse benim sizleri güvende tutması için aldığım şeyler dışında benim zenginliğimi gösteremez. zaten ben onları ne yapabilirim ki? sizin yediğiniz şeyleri yiyorum, sizden fazla dinlenmiyorum. bir çok kez sizler rahat uyuyun diye geceyi nöbet tutarak geçirdim. aranızdaki kim benim onun için çalıştığımdan çok onun benim için çalıştığına inanıyor? hadi! yaralarınız varsa açın ve gösterin. ben de size benimkileri göstereyim! benim vücudumun, en azından ön tarafının, yarasız tek bir yeri yok. benim vücudum düşünebileceğiniz her silahın yaraları ile dolu. kılıçlar, taşlar, oklar, klaplar ( clubs). hepsi sizin şanınız, zenginliğiniz ve yaşamlarınız için. ve hala burada durup sizleri yönetiyorum dağların, ırmakların, denizlerin, yerkürenin ve ovaların fatihi olarak. düğünlerimizi beraber kutladık, çocuklarınızın çoğu benim kuzenim olacak. her ne kadar size iyi ödeme yapılsa ve aldığımız her kötü yağmalasanız da borçlarınızı ödedim nasıl borçlandığınızı dahi sormadan. çoğunuz benim verdiğim altın taçlar, cesaret ve onur madalyaları takıyor. aramızdan öldürülen, görkemli bir sona ulaşan herhangi birini tüm onurumuzla gömdük. çoğu makedonya'da tunç heykeller ile ölümsüzleştirildi. aileleri onurlandırıldı ve vergilerden muaf tutuldu. benim emrim altında, düşmandan kaçarken tek bir insan ölmedi. ve şimdi sizlerden bazılarını yaralandığı ve sakatlandığı veya yaşlandığı için kahramanlar olarak karşılanması için evine göndermek istiyorum. ama hepiniz gitmek istediğiniz için, o zaman hepiniz hadi gidin. eve gidin ve onlara kralınızın, iskender'in, farisilerin, medlerin, baktriyalıların, iskitlerin fatihi, şimdi parthialıları, harezmileri, hirkenyıları ve hazar denizine kadar yöneten, hindikuş dağlarını aşan, ceyhun ve seyhun nehirlerini geçen, hatta (bkz: dionysus)'un zamanından beri indus nehrini dahi aşan, himalayaları da aşardım eğer korku içinde olmasaydınız, ındus nehrinin ağzından akdeniz'e yelken açan , hiç kimsenin ordusunu göndermediği gedrosia ( baluçistan bölgesi) çölünü aşan, carmania ( doğu hindistan)'yı donanması basra körfenize açılmışken alan kişiyi, eve gittiğinizde, susa'ya vardığınızda onlara onu terk ettiğinizi ve eve gittiğinizi söyleyin. onu, fethettiğiniz yerlerin yabancı askerlerine emanet ettiğinizi söyleyin. muhtemelen bu rapor insanların gözünde şanlı ve tanrıların gözünde de değerli olacak.
gidin!"
" söyleyeceğim şey sizi eve geri göndermek için değildir. istediğiniz yere gidebilirsiniz. ama benim size nasıl davrandığımı ve sizin bana nasıl davrandığınızı bilmenizi istiyorum. doğru olduğu şekilde, babam phiip'ten başlayacağım. babam sizi bulduğunda sizler yalnızca çiftçiydiniz, üstünüzde hayvan derisi vardı ve bir kaç koyun besliyordunuz dağların yamaçlarında. onları komşularınızdan zar zor koruyordunuz. onun yönetiminde, şehirlerde iyi yasalar ve adetler ile yaşamaya başladınız. sizi kölelerden sizin köylerinizi sürekli yağmalayan barbarların efendisi yaptı. trakya'nın çoğunu fethetti, limanları zenginlik ve ticaret olsun diye aldı ve madenleri çalıştırdı. tesalililer sizi ürkütürdü! şu an onları yönetiyoruz. makedonya'ya saldırmak için bir şans arayan atinalılar ve trakyalılar şu an o kadar acizler ki , ki şahsım savaşta küçücük bir rol oynadı, bizden artık hürmet değil onları korumamızı bekiyorlar! babam mora adasına gitti ve onların evlerini düzenledi. daha sonra farsilere karşı başlatılan bir kampanyada tüm yunanlıların komutanı ilan edildi. ve bunların hepsi sadece 1 saatte oldu. babam sizler için bunları yaptı. kendi başına mükemmel ama benden aldıklarınıza kıyasla çok küçük bir şey. o zamanlar farisilerin denizlere hükmetmesine rağmen çanakkale boğazını geçtim ve muhteşem darius'un valisini yendim. sizi iyonya, aiolis ( izmir) phyrigia ( ankara civarı), lydia ( manisa civarı)'nın yöneticileri yaptım ve kuşatarak miletus ( aydın civarı)'u aldım. ülkenin gerisi kendiliğinden teslim oldu ve ve onların zenginlikleri sizin oldu. savaşmadan aldığım kıbrıs'ın ve mısır'ın tüm zenginlikleri şimdi sizin. filistin, suriye, mezapotomya ve babiller, şimdi hepsi sizin! lidya'nın zenginliği, iran'ın hazineleri, hindistan'ın 1mücevherleri ve denizler. sizler şimdi vali oldunuz! general ve kaptan oldunuz. kendim için bu pembe pelerin ve taçtan başka ne aldım? hiçbir şey! hiç kimse benim sizleri güvende tutması için aldığım şeyler dışında benim zenginliğimi gösteremez. zaten ben onları ne yapabilirim ki? sizin yediğiniz şeyleri yiyorum, sizden fazla dinlenmiyorum. bir çok kez sizler rahat uyuyun diye geceyi nöbet tutarak geçirdim. aranızdaki kim benim onun için çalıştığımdan çok onun benim için çalıştığına inanıyor? hadi! yaralarınız varsa açın ve gösterin. ben de size benimkileri göstereyim! benim vücudumun, en azından ön tarafının, yarasız tek bir yeri yok. benim vücudum düşünebileceğiniz her silahın yaraları ile dolu. kılıçlar, taşlar, oklar, klaplar ( clubs). hepsi sizin şanınız, zenginliğiniz ve yaşamlarınız için. ve hala burada durup sizleri yönetiyorum dağların, ırmakların, denizlerin, yerkürenin ve ovaların fatihi olarak. düğünlerimizi beraber kutladık, çocuklarınızın çoğu benim kuzenim olacak. her ne kadar size iyi ödeme yapılsa ve aldığımız her kötü yağmalasanız da borçlarınızı ödedim nasıl borçlandığınızı dahi sormadan. çoğunuz benim verdiğim altın taçlar, cesaret ve onur madalyaları takıyor. aramızdan öldürülen, görkemli bir sona ulaşan herhangi birini tüm onurumuzla gömdük. çoğu makedonya'da tunç heykeller ile ölümsüzleştirildi. aileleri onurlandırıldı ve vergilerden muaf tutuldu. benim emrim altında, düşmandan kaçarken tek bir insan ölmedi. ve şimdi sizlerden bazılarını yaralandığı ve sakatlandığı veya yaşlandığı için kahramanlar olarak karşılanması için evine göndermek istiyorum. ama hepiniz gitmek istediğiniz için, o zaman hepiniz hadi gidin. eve gidin ve onlara kralınızın, iskender'in, farisilerin, medlerin, baktriyalıların, iskitlerin fatihi, şimdi parthialıları, harezmileri, hirkenyıları ve hazar denizine kadar yöneten, hindikuş dağlarını aşan, ceyhun ve seyhun nehirlerini geçen, hatta (bkz: dionysus)'un zamanından beri indus nehrini dahi aşan, himalayaları da aşardım eğer korku içinde olmasaydınız, ındus nehrinin ağzından akdeniz'e yelken açan , hiç kimsenin ordusunu göndermediği gedrosia ( baluçistan bölgesi) çölünü aşan, carmania ( doğu hindistan)'yı donanması basra körfenize açılmışken alan kişiyi, eve gittiğinizde, susa'ya vardığınızda onlara onu terk ettiğinizi ve eve gittiğinizi söyleyin. onu, fethettiğiniz yerlerin yabancı askerlerine emanet ettiğinizi söyleyin. muhtemelen bu rapor insanların gözünde şanlı ve tanrıların gözünde de değerli olacak.
gidin!"
devamını gör...
61 sayısı edebiyatı yapmak
trabzonlu olmanın ya da trabzonsporlu olmanın gereği olandır.
61 gördüğü zaman durup bir daha bakabilen olmaktır.
matematik hocası olunca da, her sonucu 61 çıkarmaktır.
çünkü;
hayat bizi 61 kenara
ya da bize her yer trabzon
ve, favori emojisi bordo mavi kalp olandır. *
61 gördüğü zaman durup bir daha bakabilen olmaktır.
matematik hocası olunca da, her sonucu 61 çıkarmaktır.
çünkü;
hayat bizi 61 kenara
ya da bize her yer trabzon
ve, favori emojisi bordo mavi kalp olandır. *

devamını gör...
teşekkür etmeyen insan
gerekli gereksiz her şeye teşekkür eden biri olarak nasıl içinin rahat ettiğini bir türlü anlamadığım insan.
devamını gör...
javier saviola
abartılan futbolcular familyasına mensuptur. buna rağmen real madrid ve barcelona kariyeri vardır.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
sesli güldüğüm başlıktır
devamını gör...
ölmesi gereken türk gelenekleri
bindallı kıyafet.
devamını gör...
komilik yaptığı para ile aldığı bilgisayarı annesi işsiz kalınca iade etmek zorunda kalan kişi
böyle bişey mümkün değil canım malulmunuz ülkemizde yoksulluk yok(!)
yazık gerçekten ne hallere düştük.
yazık gerçekten ne hallere düştük.
devamını gör...
mauris cornelis escher
paradoks resimlerin sahibi. okuldaki başarısızlığına rağmen çizimlerini gösterdiği hocasıyla grafik üzerine çalışarak eğitimine devat etmiş ressam. hayatının büyük bir kısmını italya'da geçirmiş ve mussolini zamanında isviçre'ye kaçmış. orta yaşlarda matematiğe ilgi duydu ve simetrik resimler çizmeye başladı. dünyada matematik öğrenmesine en sevindiğim insandır. yok, gödel'den sonra en sevindiğim insandır. neyse, daha sonra donald coxeter isimli bi matematikçiyle tanışıp çok yakın arkadaş oluyolar. coxeter ciddi anlamda paradoks resimlere ilham kaynağı oluyo escher için. hangi bi eserini zikrediğim bilemiyorum ama en en sevdiklerimi bırakıyorum
relativity

drawing hands

ascending and descending

hand with reflecting sphere
relativity

drawing hands

ascending and descending

hand with reflecting sphere

devamını gör...
köpeksiz sokaklar istiyoruz
onlar da insansız sokak istiyor.
devamını gör...
sevilen erkeğin kalbine giden yol yemeği
sevilen erkek de size aşıksa 2 yumurta kırsanız bile onun kalbine giden yol yemeği olur.
devamını gör...
akbaba
jorge luis borges tarafından hazırlanan babil kitaplığında bir franz kafka kitabıdır.
kafka okumak benim için bir tutkudur. yazdığı her şeyi okudum, hakkında yazılan her şeyi de. kendim için görünen o ki okumaya da devam edeceğim.
bu bir öykü kitabı ve içindeki en önemli öykülerden biri de kitaba adını vermiş olan akbaba. her okuduğumda bu dünya üzerinde nasıl yalnız ve çaresiz bırakıldığımızı, zaten kaybetmiş olduğumuz bir savaşı sürdürmek konusunda ne kadar gereksiz bir heves duyduğumuzu hatırlarım.
akbaba, bu kitabı ilk okuduğumdan beri kemirmekte vücudumu ve ben yardım etmeye söz veren o adamın gelmesini bekliyorum.
yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar okudum... aslında insan aradan bunca zaman geçince bir kitabı yeninden okuduğunda farklı duygular hisseder, farklı fikirler edinir, farklı yerlerin altını çizer. ancak benim kafka’yla ilişkim sanırım biraz farklı, sanki ezberimdeki bir metni okur gibi okudum kitabı yeniden, her sözcüğe aşinaydım. aynı duygu yoğunluğu, aynı hayranlıkla... elbette yeni fark ettiğim şeyler de oldu ama eski bir dostla karşılaşınca şakaklarındaki kırları fark etmek gibiydi. okuyunuz efendim, tekrar tekrar okuyunuz...
kafka okumak benim için bir tutkudur. yazdığı her şeyi okudum, hakkında yazılan her şeyi de. kendim için görünen o ki okumaya da devam edeceğim.
bu bir öykü kitabı ve içindeki en önemli öykülerden biri de kitaba adını vermiş olan akbaba. her okuduğumda bu dünya üzerinde nasıl yalnız ve çaresiz bırakıldığımızı, zaten kaybetmiş olduğumuz bir savaşı sürdürmek konusunda ne kadar gereksiz bir heves duyduğumuzu hatırlarım.
akbaba, bu kitabı ilk okuduğumdan beri kemirmekte vücudumu ve ben yardım etmeye söz veren o adamın gelmesini bekliyorum.
yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar okudum... aslında insan aradan bunca zaman geçince bir kitabı yeninden okuduğunda farklı duygular hisseder, farklı fikirler edinir, farklı yerlerin altını çizer. ancak benim kafka’yla ilişkim sanırım biraz farklı, sanki ezberimdeki bir metni okur gibi okudum kitabı yeniden, her sözcüğe aşinaydım. aynı duygu yoğunluğu, aynı hayranlıkla... elbette yeni fark ettiğim şeyler de oldu ama eski bir dostla karşılaşınca şakaklarındaki kırları fark etmek gibiydi. okuyunuz efendim, tekrar tekrar okuyunuz...
devamını gör...