bitmeyen kavga
(bkz: bitmeyen kavga)
john steinbeck'in 1930ların işçi sınıfı mücadelesini anlattığı kitabıdır.
" adı joy'du. kızıllardandı. anladınız değil mi ? bir kızıldı o. sizin gibilerin her zaman yeterli aşı ve kuru bir yatağı olması gerektiğine inananlardandı. kendisi için hiçbir şey istemezdi. o bir kızıldı." mac haykırdı. " ne olduğunu iyi anladınız mı ? pisliğin biri, devletin gözünde tehlikeli kişiydi. yüzüne dikkat edeniniz oldu mu bilmem, dövülmekten yamyassı olmuştu. aynasızlar kızıl diye onu bu hale koymuşlardı. elleri kırıktı, çenesi paramparçaydı. bir grev sırasında ön safta yeni gelen işçileri engellemeye çalışırken kırmışlardı çenesini. sonra onu içeri tıktılar. doktor geldi, onu görünce " lanet olası bir kızılı tedavi etmem," deyip çekip gitti. joy dağılmış çenesiyle orada öylece yatıyordu. tehlikeli biriydi doğru, çünkü sizin gibilerin karnı iyice doysun istiyordu." sesi gitgide alçaldı. uzman gözüyle etrafı inceledi. yüzlerin gerildiğini, ne dediğini duymak için herkesin kulak kabartarak öne doğru eğildiklerini görebiliyordu. "evet, tanırdım onu." sonra birden sesini yükseltti. " peki siz onun için ne yapacaksınız? onu ıslak bir çukura atıp üstünü çamurla mı örteceksiniz? sonra da arkanızı dönüp gideceksiniz, öyle mi ?"
kalabalığın içinde bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"o sizin için savaşıyordu," diye bağırdı mac. " bunu unutacak mısınız!"
kalabalıktaki işçilerden biri " tanrı aşkına, asla!" diye haykırdı.
mac bastırıyordu. " onu vurup öldürmelerine seyirci mi kalacaksınız?"
bu defa sesler koro halinde yükseldi. " haaa-yııııır!"
mac sesini alçalttı. " çamur çukuruna atıverip gidecek misiniz yoksa?"
"haaa-yııır!" artık bedenler hafifçe dalgalanmaya başlamıştı.
" kavgası sizin içindi. onu unutacak mısınız?"
"haaa-yııır!"
"şimdi yürüyerek kasabanın içinden geçeceğiz. o lanet olası aynasızların bizi durdurmalarına izin verecek misiniz?"
ortalık gürledi. " haaa-yııır!" kalabalık aynı tempoda dalgalandı. toparlanıp gereken cevaba hazırdılar.
mac bu defa ritmi bozdu. kalabalıktakiler şaşırmıştı. mac alçak sesle," bu ufacık tefecik adam hepimizin ruhudur," dedi.
"onun için dua etmeyeceğiz. onun duaya ihtiyacı yok. bizim de duayla işimiz yok. şimdi bize sopa lazım!" sy 196
"sanırım bu grevi kaybedeceğiz. fakat burada o kadar gürültü koparttık ki ,herhalde pamukta greve gerek kalmayacak. şimdi gazeteler bizim olay çıkardığımızı yazıyor. ama biz işçilere bir arada mücadele etmeyi öğrettik ; işçilerin bir araya geldiğinde gittikçe daha büyük , daha büyük bir kitle haline gelebildiğini gösterdik ,anlıyor musun? kaybetsek ne çıkar ki ? yaklaşık bin işçi burada nasıl greve gidildiğini öğrendi. bütün işçilere bir arada mücadele etmenin gerekliliğini öğrettiğimizde belki... belki torgas vadisi , bu vadinin büyük kısmı üç kişinin elinde kalmayacak artık . bir işçi daldan elma kopardı diye hapse girmeyecek ,anlıyor musun ? fiyatı yüksek tutmak için elmaları nehre dökemeyecekler . hele senin ve benim gibi insanların bağırsaklarını çalıştırmak için elmaya ihtiyacı varken , anlıyor musun ? bütüne bakmalısın london , yalnızca bu küçük greve değil." sy 244
steinbeck bu romanda özellikle örgütlü hareket etmenin önemine vurgu yapıyor. tek tek işçilerin karakterlerinin düşüncelerin çok önemli olmadığını ama büyük gruplar halinde hepsinin farklı tek bir kimliğe büründüğünü gösteriyor. bunu sağlamak için ana karakterlerimiz mac ile jimin propagandalarını bol bol görüyoruz. hatta bir bölümde mac, joya grup içinde propaganda yapmaktan vazgeçmesini ve kendi adamlarımız birbirlerini ikna etmeye daha fazla zaman harcıyor diye sitem etmesini okuyoruz. mac yine bir bölümde şartların kabul edilmeyerek grevin olabildiğince uzamasını ister, bu sayede işçiler nasıl örgütlü eylem yapılır, nasıl grev yapılır bunları daha iyi kavrayacaklarına inanır. onun için önemli olan mücadeleyi kazanmak ya da kaybetmek değildir, ki zaten kaybetmek söz konusu değildir. önemli olan mücadelenin sürekli daha büyük örgütlü gruplar halinde verilmesidir.
john steinbeck'in 1930ların işçi sınıfı mücadelesini anlattığı kitabıdır.
" adı joy'du. kızıllardandı. anladınız değil mi ? bir kızıldı o. sizin gibilerin her zaman yeterli aşı ve kuru bir yatağı olması gerektiğine inananlardandı. kendisi için hiçbir şey istemezdi. o bir kızıldı." mac haykırdı. " ne olduğunu iyi anladınız mı ? pisliğin biri, devletin gözünde tehlikeli kişiydi. yüzüne dikkat edeniniz oldu mu bilmem, dövülmekten yamyassı olmuştu. aynasızlar kızıl diye onu bu hale koymuşlardı. elleri kırıktı, çenesi paramparçaydı. bir grev sırasında ön safta yeni gelen işçileri engellemeye çalışırken kırmışlardı çenesini. sonra onu içeri tıktılar. doktor geldi, onu görünce " lanet olası bir kızılı tedavi etmem," deyip çekip gitti. joy dağılmış çenesiyle orada öylece yatıyordu. tehlikeli biriydi doğru, çünkü sizin gibilerin karnı iyice doysun istiyordu." sesi gitgide alçaldı. uzman gözüyle etrafı inceledi. yüzlerin gerildiğini, ne dediğini duymak için herkesin kulak kabartarak öne doğru eğildiklerini görebiliyordu. "evet, tanırdım onu." sonra birden sesini yükseltti. " peki siz onun için ne yapacaksınız? onu ıslak bir çukura atıp üstünü çamurla mı örteceksiniz? sonra da arkanızı dönüp gideceksiniz, öyle mi ?"
kalabalığın içinde bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"o sizin için savaşıyordu," diye bağırdı mac. " bunu unutacak mısınız!"
kalabalıktaki işçilerden biri " tanrı aşkına, asla!" diye haykırdı.
mac bastırıyordu. " onu vurup öldürmelerine seyirci mi kalacaksınız?"
bu defa sesler koro halinde yükseldi. " haaa-yııııır!"
mac sesini alçalttı. " çamur çukuruna atıverip gidecek misiniz yoksa?"
"haaa-yııır!" artık bedenler hafifçe dalgalanmaya başlamıştı.
" kavgası sizin içindi. onu unutacak mısınız?"
"haaa-yııır!"
"şimdi yürüyerek kasabanın içinden geçeceğiz. o lanet olası aynasızların bizi durdurmalarına izin verecek misiniz?"
ortalık gürledi. " haaa-yııır!" kalabalık aynı tempoda dalgalandı. toparlanıp gereken cevaba hazırdılar.
mac bu defa ritmi bozdu. kalabalıktakiler şaşırmıştı. mac alçak sesle," bu ufacık tefecik adam hepimizin ruhudur," dedi.
"onun için dua etmeyeceğiz. onun duaya ihtiyacı yok. bizim de duayla işimiz yok. şimdi bize sopa lazım!" sy 196
"sanırım bu grevi kaybedeceğiz. fakat burada o kadar gürültü koparttık ki ,herhalde pamukta greve gerek kalmayacak. şimdi gazeteler bizim olay çıkardığımızı yazıyor. ama biz işçilere bir arada mücadele etmeyi öğrettik ; işçilerin bir araya geldiğinde gittikçe daha büyük , daha büyük bir kitle haline gelebildiğini gösterdik ,anlıyor musun? kaybetsek ne çıkar ki ? yaklaşık bin işçi burada nasıl greve gidildiğini öğrendi. bütün işçilere bir arada mücadele etmenin gerekliliğini öğrettiğimizde belki... belki torgas vadisi , bu vadinin büyük kısmı üç kişinin elinde kalmayacak artık . bir işçi daldan elma kopardı diye hapse girmeyecek ,anlıyor musun ? fiyatı yüksek tutmak için elmaları nehre dökemeyecekler . hele senin ve benim gibi insanların bağırsaklarını çalıştırmak için elmaya ihtiyacı varken , anlıyor musun ? bütüne bakmalısın london , yalnızca bu küçük greve değil." sy 244
steinbeck bu romanda özellikle örgütlü hareket etmenin önemine vurgu yapıyor. tek tek işçilerin karakterlerinin düşüncelerin çok önemli olmadığını ama büyük gruplar halinde hepsinin farklı tek bir kimliğe büründüğünü gösteriyor. bunu sağlamak için ana karakterlerimiz mac ile jimin propagandalarını bol bol görüyoruz. hatta bir bölümde mac, joya grup içinde propaganda yapmaktan vazgeçmesini ve kendi adamlarımız birbirlerini ikna etmeye daha fazla zaman harcıyor diye sitem etmesini okuyoruz. mac yine bir bölümde şartların kabul edilmeyerek grevin olabildiğince uzamasını ister, bu sayede işçiler nasıl örgütlü eylem yapılır, nasıl grev yapılır bunları daha iyi kavrayacaklarına inanır. onun için önemli olan mücadeleyi kazanmak ya da kaybetmek değildir, ki zaten kaybetmek söz konusu değildir. önemli olan mücadelenin sürekli daha büyük örgütlü gruplar halinde verilmesidir.
devamını gör...
kedi besleyenlere tavsiyeler
kedilere salam yedirmeyin. iç parazitleri artırıyormuş bildiğim kadarıyla. kuru mama en sağlıklısı.
devamını gör...
gözlerin doğuyor gecelerime
zeki mürenin seslendirdiği harika şarkıdır. sözleri şu şekildedir.
ne mektup geliyor ne haber senden
söyle de bileyim bıktın mı benden
ne mektup geliyor ne haber senden
söyle de bileyim bıktın mı benden
her akşam güneşin battığı yerden
her akşam güneşin battığı yerden
gözlerin doğuyor gecelerime
gözlerin doğuyor gecelerime
ne mektup geliyor ne haber senden
söyle de bileyim bıktın mı benden
ne mektup geliyor ne haber senden
söyle de bileyim bıktın mı benden
her akşam güneşin battığı yerden
her akşam güneşin battığı yerden
gözlerin doğuyor gecelerime
gözlerin doğuyor gecelerime
devamını gör...
aykut’a bakılırsa alex sanki kendi kalesine gol attı (yazar)
kayıp ikizim olduğunu düşündüğüm yeni çaylak yazarımız. veya ikimizden biri alternatif bir evrenden sözlüğe bağlanıyor olup; ben o, o ben de olabilir direkt. nick altı açılışını da yakaladığıma çok sevindim. galiba ilk defa bir yazara nick altı açıyorum.*
heh şu vardı, şimdi şöyle:
1. tükenik doğmuş.**
2. müzik seviyor. hem de iyi müzik. sadece sevmiyor, çalıyor söylüyor.*
3. öğretmen, veya olacak.*
4. yazdığı tanımlar direkt benim kafa.*
daha da vardır, az daha okuyayım geliyorum dostlar.
kıraat sonrası edit*: nefes almaya dahi üşeniyormuş, bu check falan değil, 12'den hayat mottom benim.* ölümden korksak nefes alırdık gülüm.*
hoş geldin sayın yazar. seni şimdiden çok sevdim.*
heh şu vardı, şimdi şöyle:
1. tükenik doğmuş.**
2. müzik seviyor. hem de iyi müzik. sadece sevmiyor, çalıyor söylüyor.*
3. öğretmen, veya olacak.*
4. yazdığı tanımlar direkt benim kafa.*
daha da vardır, az daha okuyayım geliyorum dostlar.
kıraat sonrası edit*: nefes almaya dahi üşeniyormuş, bu check falan değil, 12'den hayat mottom benim.* ölümden korksak nefes alırdık gülüm.*
hoş geldin sayın yazar. seni şimdiden çok sevdim.*
devamını gör...
kadınların romantik olamaması
sabah burnunu atletine silen gelip burada ağzında gülle dolaşan romantik insan profili çizmesin.
nedir romantizm? küfür ettiğin maçları senle beraber izlemesi mi, yoksa paran yok diye kompleks yaptığın için içindeki eti ekmeğinden ucuz olan tavuk dürüme razı olmaması mı?
nedir romantizm? küfür ettiğin maçları senle beraber izlemesi mi, yoksa paran yok diye kompleks yaptığın için içindeki eti ekmeğinden ucuz olan tavuk dürüme razı olmaması mı?
devamını gör...
test pilotu
henüz kullanılmaya başlanmayan uçak ya da benzeri hava araçlarında meydana gelmesi olası arızaları araştıran kişi.
devamını gör...
çiftlerin ayrıldıktan sonra arkadaş kalması
büyük medeniyet ve yürek gerektiren iş, gerçekten ama. hiçbir zaman bu kadar medeni bir insan olamadım, olamam da. arkadaş kalabilmem, benim için önemsiz bir insan haline gelmesi ile mümkün olabilir lakin bu durumda hayatımda zaten barındırmam. benim için hala kıymeti varsa da içimde bitmemiş demektir bu kez de bitmeyen bir hissin arkadaşlığa evrilmesi benim için imkansız derecesinde güçtür. çok imreniyorum arkadaş kalabilen çiftlere, ben çareyi sevgililik konusundaki medeniyetsizliğimle bir köşeye çekilmekte buldum.
devamını gör...
acının ilacı
hayatımın fonunda çaldığını düşünmeye başladığım adamlar şarkısı. acının ilacı başka bir acıdan geçtiğinden mütevellit ismi de gülümsetmiştir zaman zaman. ismet* gücenmesin ama favori adamlar şarkım saniyelik süreçte değişti. gerçi ismet kimdi onu da unuttum, neyse o başka şarkının konusu zaten. kimse de sözlerini yazmamış ayıp be. tanım girmek için belirli bir alkol sınırlaması getirmeyi düşünür müydün sözlük? neyse akşamüstü hep genciz gece gelir gemi batar sabahına da bi yarı ayık kafamız var.
istedim
hep istedim
bu hislerim
karabatak
derinlere batmış taştan kalp
sesi çıkmaz
yapayalnız
akşamüstü hep genciz
gece gelir gemi batar
viranelerde sofralar kurup çürük meyvelerle
aşkına bomba çay çorba
başımızda krallar yolumuza tükürür
yakalayıp bi ucunu sal boşluğa
çözülmeye hasret düğümün
ne kralın tacı
ne kısa günün kazancı
garibin harcı
acının ilacı
kim kimin
deli gözlerin
bu iklimin sonu mu var
zehir karışmış topraklar
mühür vurmuşlar kalbine
olancası bir tutam can
dahası kof yarını yok
garibin başında rüzgar
halimizden yanan anlar
kaderime kederime razıyım ederime
gönlünü duy söyle dileğini
bahçemiz olsun dilimizi yutsun
bilen çözer elbet bir gün düğümleri
ne kralın tacı
ne kısa günün kazancı
garibin harcı
acının ilacı
istedim
hep istedim
bu hislerim
karabatak
derinlere batmış taştan kalp
sesi çıkmaz
yapayalnız
akşamüstü hep genciz
gece gelir gemi batar
viranelerde sofralar kurup çürük meyvelerle
aşkına bomba çay çorba
başımızda krallar yolumuza tükürür
yakalayıp bi ucunu sal boşluğa
çözülmeye hasret düğümün
ne kralın tacı
ne kısa günün kazancı
garibin harcı
acının ilacı
kim kimin
deli gözlerin
bu iklimin sonu mu var
zehir karışmış topraklar
mühür vurmuşlar kalbine
olancası bir tutam can
dahası kof yarını yok
garibin başında rüzgar
halimizden yanan anlar
kaderime kederime razıyım ederime
gönlünü duy söyle dileğini
bahçemiz olsun dilimizi yutsun
bilen çözer elbet bir gün düğümleri
ne kralın tacı
ne kısa günün kazancı
garibin harcı
acının ilacı
devamını gör...
dil geliştirmeye yardımcı öneriler
linkte bir çok dil için kaynak kitap bulunmaktadır.
bu da gayet güzel alıştırmaları olan bir site
kolay gelsin arkadaşlar.
bu da gayet güzel alıştırmaları olan bir site
kolay gelsin arkadaşlar.
devamını gör...
artık takipçileri görebilmek
takipçi görmek bence pek gerekli bir olay değil. instagram insanlarının takındığı "beni takip etmeyeni ben de takip etmem." tavrı oluyor bazı insanlarda. mesela hiç takılmam* ama üç kişi takibimden çıkmış. kimdir nedir bilinmez. sırf onu takip etmiyorsun diye çıkmak mantık mıdır. beni ilgilendirmez. sadece burası instagram değil. bunun farkına varır umarım insanlar. ha illa farkına varmayacaklarsa 500 karma puana kıyıp profillerine "takibe takip" yazsınlar.
devamını gör...
geceye bir sanat eseri bırak
eserin ismi : doktor tulp’un anatomi dersi
ressam : rembrandt

hollanda'da 1600'lü yıllarda anatomik incemeler halka açık bir şekilde, belli bir ücret toplanarak anatomik tiyatro adı altında yapılırdı. yukarıdaki eserde de 1632 yılında yapılan bir anatomik inceleme işlenmiştir. dr. tulp bir inceleme yapmakta ve çevresindek insanlar anatomik incelemeyi izlerken resmedilmiştir.
incelemenin yapıldığı masanın sağ köşesinde açık duran büyük bir kitap vardır. dr. tulp bir yandan yaptığı incelemeyi anlatırken bir yandan kitaptan kavramları açıklamaktadır. önde sandalyede oturan adam ve arkadaki iki adam da kitaba bakmaktadır.
dr. tulp ise incelemeyi yaptığı sırada onu izlemeye gelen halka doğru bakmaktadır. elinde tuttuğu kol kasının nasıl hareket ettiğini gösterirken resmedilen tulp'ın kendinen emin duruşu yüz ifadesindenbelli olmaktadır.
eserin en önemli objesi olan kadavranın dikkat çekmesi için kadavrada kullanılan renkler daha parlak ve diğerlerinden daha açık renkte seçilmiştir. incelemeyi yapan figürlerin ten rengi daha koyu ve kadavraya göre daha az donuktur. bu ayrıntıya ek olarak canlı figürlerin yüzleri daha yumuşak tonda, gövdeleri karanlık iken kadavranın başı karanlıkta gövdesi aydınlıkta bırakılmıştır. sanatçı bu ayrıntı ile iki dünya arasındaki farkı vurgulamak istemiştir.
resim ile ilgili çok daha ayrıntılı bilgi için:
kaynak: dr tulp'ın anatomi dersi
ressam : rembrandt
hollanda'da 1600'lü yıllarda anatomik incemeler halka açık bir şekilde, belli bir ücret toplanarak anatomik tiyatro adı altında yapılırdı. yukarıdaki eserde de 1632 yılında yapılan bir anatomik inceleme işlenmiştir. dr. tulp bir inceleme yapmakta ve çevresindek insanlar anatomik incelemeyi izlerken resmedilmiştir.
incelemenin yapıldığı masanın sağ köşesinde açık duran büyük bir kitap vardır. dr. tulp bir yandan yaptığı incelemeyi anlatırken bir yandan kitaptan kavramları açıklamaktadır. önde sandalyede oturan adam ve arkadaki iki adam da kitaba bakmaktadır.
dr. tulp ise incelemeyi yaptığı sırada onu izlemeye gelen halka doğru bakmaktadır. elinde tuttuğu kol kasının nasıl hareket ettiğini gösterirken resmedilen tulp'ın kendinen emin duruşu yüz ifadesindenbelli olmaktadır.
eserin en önemli objesi olan kadavranın dikkat çekmesi için kadavrada kullanılan renkler daha parlak ve diğerlerinden daha açık renkte seçilmiştir. incelemeyi yapan figürlerin ten rengi daha koyu ve kadavraya göre daha az donuktur. bu ayrıntıya ek olarak canlı figürlerin yüzleri daha yumuşak tonda, gövdeleri karanlık iken kadavranın başı karanlıkta gövdesi aydınlıkta bırakılmıştır. sanatçı bu ayrıntı ile iki dünya arasındaki farkı vurgulamak istemiştir.
resim ile ilgili çok daha ayrıntılı bilgi için:
kaynak: dr tulp'ın anatomi dersi
devamını gör...
(tematik)
semer
umut_yazar isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.
at, katır gibi hayvanlara binen insanların rahat etmesini sağlamak amacıyla kullanılan, atın sırtına yerleştirilen bir eşyadır.
at, katır gibi hayvanlara binen insanların rahat etmesini sağlamak amacıyla kullanılan, atın sırtına yerleştirilen bir eşyadır.
devamını gör...
miyop olmanın zorlukları
gözlüğünüzü nereye koyduğunuzu hatırlamıyorsanız arayıp bulmak biraz zaman alabilir çünkü gözlüğünüz yüzünüzde değildir.
devamını gör...
dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar
madrigal - seni dert etmeler
devamını gör...
sözlük radyosu
an itibari ile ismail yk çalarak yoldaşa "devrim öyle olmaz böyle olur!" mesajı verilmektedir. yoldaş; nihat doğan'dan kırdın kalbimi şarkısını isteyecek mi merakla beklemekteyiz.
devamını gör...
bilinmeyene olan korku
#66266 ilgili tanımda da bahsedilmiş olgudur fakat daha farklı ve açıklayıcı bir bakış açısı kazandırmaya geldiğim hede.
bu dünyanın temel duygusundan birisi de korkudur. hem evrimsel süreçle birlikte genlerimizde olması sebebiyle hem de devlet, din ve türevi yönetici güçlerin varlıkları sebebiyle insan korkar. insanları yönetmek fikrine asla rasyonel argümanlar üretip olumlayabilen birisi olamadım. bu noktada ne bir dini ne de bir devleti benimseyip sevemedim. fakat bu durum düşündüğüm gibi hiç de basit biçimlerle olmuyormuş. rasyonel olan tarafım bunları reddetse de rasyonel olmayan güdü ve duygularım reddetmiyormuş.
bir dinin, inananını cennetle ödüllendirmesi mantıklı gelirken cehennemle cezalandırması mantıksız gelirdi fakat işin aslı öyle değilmiş, idrak edince öğrenebildim. insanları inandırabilmek için artık doğruyu söylemeye lüzum yokmuş. hayali düşmanlar, hiç bilinmeyen yerler veya rasyonel olmayan düşünceler de insanı korkuturmuş. bunun temel sebebini zaten açıkladım.* insan beyninin temel dinamiklerinden birisi çevreyle olan etkileşiminden sonra mantıklı sonuçlar üretmektir. hayatta kalmaya endeksli bir beyinden de zaten başka bir şey beklenemezdi.
fakat bu sonuçlar her zaman gerçek sonuçlardan oluşmaz. beynimiz de bu noktalarda kandırır bizi, gerçeği anlamayız. bunun adı illüzyondur. tüm o korkularımız gibi. cehennem korkulacak bir yer değil, müslüman olmayanın gideceği yerdir. bunun için korkmaya gerek yok. hayali düşmanlar zaten yoklar, bunun için de korkmana gerek yok. korkacaksan da yılandan kork. en azından evrimsel bir temeli var.
bu dünyanın temel duygusundan birisi de korkudur. hem evrimsel süreçle birlikte genlerimizde olması sebebiyle hem de devlet, din ve türevi yönetici güçlerin varlıkları sebebiyle insan korkar. insanları yönetmek fikrine asla rasyonel argümanlar üretip olumlayabilen birisi olamadım. bu noktada ne bir dini ne de bir devleti benimseyip sevemedim. fakat bu durum düşündüğüm gibi hiç de basit biçimlerle olmuyormuş. rasyonel olan tarafım bunları reddetse de rasyonel olmayan güdü ve duygularım reddetmiyormuş.
bir dinin, inananını cennetle ödüllendirmesi mantıklı gelirken cehennemle cezalandırması mantıksız gelirdi fakat işin aslı öyle değilmiş, idrak edince öğrenebildim. insanları inandırabilmek için artık doğruyu söylemeye lüzum yokmuş. hayali düşmanlar, hiç bilinmeyen yerler veya rasyonel olmayan düşünceler de insanı korkuturmuş. bunun temel sebebini zaten açıkladım.* insan beyninin temel dinamiklerinden birisi çevreyle olan etkileşiminden sonra mantıklı sonuçlar üretmektir. hayatta kalmaya endeksli bir beyinden de zaten başka bir şey beklenemezdi.
fakat bu sonuçlar her zaman gerçek sonuçlardan oluşmaz. beynimiz de bu noktalarda kandırır bizi, gerçeği anlamayız. bunun adı illüzyondur. tüm o korkularımız gibi. cehennem korkulacak bir yer değil, müslüman olmayanın gideceği yerdir. bunun için korkmaya gerek yok. hayali düşmanlar zaten yoklar, bunun için de korkmana gerek yok. korkacaksan da yılandan kork. en azından evrimsel bir temeli var.
devamını gör...
synthesizer
özgün sesler yaratmaya yarayan bir müzik aleti. sözcük, sentezleyici anlamına gelir.
devamını gör...


