kaybetmeyi bilebilmek, her şeyde birinci olmak zorunda olmadığının bilincine varmak.
devamını gör...

o günkü satış hedefini tutturma derdinde olan tezgahtardır veyahut da kibar tabirle müşteri danışmanı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

manolya anlamına gelen latince sözcüktür. isim babası fransız botanikçi pierre magnol'dur.
kaynak .
devamını gör...

ailemin “çocuğun olduğunda anlarsın” dediği olay. bakalım, hep beraber bekliyoruz.
devamını gör...

kalemi kesinlikle muazzam olan, kişilik olarak ise leş gibi olan, bir aileyi katlettikten sonra bu işten sıyırmaya çalışıp, sonrasında aşırı samimiyetsiz çarklar yapan ve sonunda t olmayan türk yazar, senarist.
devamını gör...

başrollerinde amy adams ve jake gyllenhaal'ın bulunduğu 2016 yapımı psikolojik gerilim filmi. beni gerilimlerden gerilimlere sürüklediği için bir kaç kez izlediğim, başarılı bir film.
devamını gör...

demet akalınlık.
devamını gör...

sarah moss kitabıdır.

hangi ülkede yaşadığınızın pek bir önemi yok aslında; dünyanın en medeni ülkesinin refah içinde yaşayan bir bireyi de olabilirsiniz, az gelişmiş bir ülkede yaşayan fakir bir işçi ailesinin bir ferdi de. sorun yaşadığınız ülkede değil, sorun insan olmayı içine sindirememekte. güçlü zayıfı ezer şiarını kabul edersek eğer, zulmün evde başlaması da kaçınılmaz olur. dünyanın her bir noktasında aile içi şiddet bir utanç halkası olarak insanların boynunda asılı duruyor.

hangi çağda yaşadığınız da önemini yitirir bu konuda ister doğrudan demokrasi uygulayan antik yunan’da, ister engizisyon ateşiyle kavrulan avrupa’nın utanç dolu orta çağında, ister sonsuz boşluğa yol almaya heveslendiğimiz uzay çağında. sorun hangi medeniyet basamağında olduğumuz değil. sorun, şiddetin herhangi bir anlaşmazlığı çözemeyeceğini anlayacak bilinç düzeyine ulaşamamamızda. aile ise şiddetin beşiği olduysa eğer, kaybedilmiş çok şeyin yasını tutmamız gerekecek.

sarah moss bir demir çağı simülasyonu içinde aile içi şiddete tanık olmamızı sağlayacak bir roman yazmış bizim için. bize de okuyup demir çağından bu yana bir arpa boyu yol alamadığımızı görmek kalmış.
devamını gör...

izlerken şu düşünce geldi ne kadar doğru bilemeyeceğim.
bunu çeken ancak bu ülkeyi her detayıyla, her insanıyla, kötüsüyle iyisiyle çok seven ve katkıda bulunmak isteyen bir insan olmalı. zaten bir başkadır dizinin adı. belki bir başkadır benim memleketim şarkısından. belki de albert camus nün yabancı’ sındaki dünyayı insanları bir başkasını anlamamaktan. ümitle bitirdiği için müteşekkirim bu arada. biraz aydınlandı ışıklar son bölümde. belki de gerçek dünya böyle değil ama ümitlenmeye hakkımız var evet yönetmen bey.
özet olarak sevmeyi bilmiyoruz mesajını çıkardım ben bu diziden. sinan seviyor ama höt höt yaptığı iyi şeyleri bile dile getiremediği için karısını (anlaşılmadığını sandığı için) deliliğe sürüklüyor. bir kadın bir başka kadını örtüsünden dolayı sevmiyor. yalnız erkek kadınları sadece seks için kullanıyor kadın dünyasını bilmiyor, kadın sevmesini bilmiyor. annesine bile faydası yok annesini sevmeyi bilmiyor. gülbin bunları en net gören karakter ama o da sorun yaşamış, atılmış dışlanmış, bir başkası olarak görülmüş. birbirimizi sevmeyi bilmememiz hep başkası olarak görmemizden. hep şu denir; insan tanımadığından, yabancı her şeyden korkar. sadece insan değil aslında kendini korumak isteyen her canlı. reflekstir yabancıya, başkasına karşı temkinli davranmamız. bu olgu her devlet, her yönetici tarafından kullanılır. türkiye’nin durumunda da tamamem siyasetin elinde kullandığı değişmez politikadır. yıllardır cılkını çıkardığı ama bizim hala uyanmadığımız bir olgudur. günümüzde de hala işe yaramaktadır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

upuzun ama çok güzel bir cemal süreya şiiridir.
sen sık sık gülen, gülerken de
sevecen bir akdeniz çizgisini
sol yanına ağzının
iliştiren çocuk, özenle
yabana mı atıyorum yani seni?
yabana mı atıyorum saat altı buçukları?
çocuk ve allah'ın en eski baskısını
değil, değil bunların biri
gözlerimin gemileri kuş istiyor
açılıp kapandıkça sevdam
kapanıp açılıyor bir mavi
şahmeran süt istiyor kefeninden
üç aylık ölmüş çocukların
kerem ile arzu geliyor aslı ile kanber
ay kana kana batıyor
ay kana kana batıyor
eşkiyalar gecenin yangınını izliyor uzakta
kargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir
otobüsteyim
jandarma daima nesirde kalacaktır
eşkiyalar silahlarını çapraz astıkça türkülerine
ve bu dağlar böyle eşkiya güzelliği taşıdıkça
patronun karısını zimmetine geçirip
amasya'dan kars'a kaçmakta olan sayman yardımcısıyla
alevilikten konuşuyoruz uzun süre
yanımdaki hep bir gazetede marilyn monroe'nun
resimlerine bakıyor
marilyn monroe öldü diyorum ona
ölümü siyah bir kakül gibi alnına düşürmesini bildi
şimdiyse cennette nietzsche'nin metresi olması gerekir
bunları diyorum daha ne varsa diyorum
işte hiçbir sebep olmadığını sevişmemeye
işte çocukluğumdan beri içimde bir önsezi olduğunu
bunun bir gün birine rastlamak gibi bir şey olduğunu
belki de bir günler bunun için aydın'da
bulunduğumu
zaten nedense hep bir şehirden bir şehre yolcu
olduğumu
işte eflatun kakalı çocuklar olduğunu kütahya'da
ankara'da dokunak yozgat'ta becerik olduğunu
van'da güreşçi develer gibi süslediklerini kamyonları
istanbul'da minarelerin lirik olduğunu köprülerinse
dialektik
acemi bir bulut bozuyor bütün görüntüyü eski bir şarkı
gibi
bu şarkıyı ne zaman duysam aklıma
sinirli bir elin uysal bir bardağa
çok yukardan döktüğü bir içki gelir

sonsuz ve olağanüstü bir bira
köpüklene köpüklene biçimlendirir
soyunarak ağlayan bir kadını
acı bilincinde sonrasızlığın
ama bırakalım bırakalım bunları
yoldan piyade erleri geçiyor tahta bavullarıyla ve
büyük yakalarıyla
ve faytoncular görüyorum
yere basışlarındaki ağırlığı azaltmak için
tanrısal bıyıklarıyla durumlarını paraşütlendiren

kars'tayım bu ne biçim kars bir kenarda
pekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin
üstünde
kars kalesi yükseliyor
gökyüzünü ankara kalesine göre daha soyut ve daha
elverişli bir şekilde
hırpalayan bu kale de olmasa
n'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa
kuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk

biliyorsun ben hangi şehirdeysem
yalnızlığın başkenti orası

bir de yine sevgili çocuk
biliyorsun kişi tutkularıyla
yalnızlığını adlandırıyor o kadar


arkada bir su devrile devrile akıyor
rastgele bir ağaca soruyorum
bir şey var sanki onu soruyorum
değil orda diyor belki biraz daha ilerde
tanrı meleğini ağırlamaya çalışan
ataerkil bir aile gözümü alıyor

dedelerin yüzlerinde erozyon
silip götürmüş bütün evetleri

annelerinse ağızlarında hiyeroglif
babalarınsa ağustoslar atasözleri

amcalarınsa avdan boş dönüyor elleri
teyzelerse elleriyle yargılıyor gök güzelliğini

ablalarınsa boyunları soru işareti
ağabeylerse utançlarından emrah

sıralanmışlar su boylarına
bıçakla soyuyorlar kelimeleri

ya suya giden küçük kızlar
onlar
tıpkı o kuşlar gibi
uçan daha bir süre
sonra da vurulduktan

bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur anadolu şiiri

ey şiir arayıcısı ey esrik kişi
şu son dönemecini de aşınca gecenin
doğacak gün artık gündüze ilişkin değil
bu ağartı ancak yürekle karşılabilir
bütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil
tutsaksan ellerini sıvışır gibi zincirlerinden
ve balyozla vursalar mısralarına
soylu bir demir sesi yükselir
soylu büyük ve mavi bir demir sesi

ellerim egece yatısına çağrılmış
ve
telaşsız görünmeye çalışan bir kafka gibi

yüzüm giyotine abone
devamını gör...

her durumla empati kurabilme yeteneği..
devamını gör...

buradan
devamını gör...

danimarkalı astronom john louis emil dreyer tarafından 1888 yılında düzenlenmiş olan ve içerisinde birçok galaksi, yıldız kümesi, salma bulutsusu gibi cisim bulunduran gök cismi kataloğu. ilerleyen yıllarda bunlara indeks katalogları adı verilen eklemeler yaparak binlerce yeni cismi de ekledi dreyer. bu kataloglarda bazı hatalı bilgiler vardı ancak daha sonra bunlar düzeltildi.

bugün bazı galaksi isimlerinin başında gördüğümüz ngc ya da ic harfleri, bu katalogların ingilizce isimlerinden gelmekte (new general catalogue ve index catalogue).

örneğin bu galaksi, ngc 6753 ismiyle bilinir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, media.wired. com'dan alıntıdır.)
devamını gör...

müzik dinlemek kafa dağıtmanın en güzel yoludur
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

affetmem diyip kestirip atmak isterdim.

fakat bu sözler aklıma geliyor;

allah der ki;
kimi benden çok seversen onu senden alırım.
ve ekler;
onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.
ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur,
sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur.
aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür.
düşman kalkar dostun olur.
öyle garip bir dünya,
olmaz dediğin ne varsa olur.
düşmem dersin düşersin.
şaşmam dersin şaşarsın.
en garibi de budur ya;
öldüm der durur yine de yaşarsın…

mevlânâ celaleddin rumi
devamını gör...

19:30'da biz radyodayız. bu kez sesimin mars'tan geliyormuş gibi derinlerden ve boğuk duyulmayacağını umarak sizleri de bekliyorum, bekliyoruz.
devamını gör...

ankara’da sokağa çıkma yasağını ihlal eden ve alkollü araç sürerken polise yakalanan kadın beyanı. buradan

hayır yani ne yapalım enişten savcıysa? benim de kaynım fıtık. biz söylüyor muyuz?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim