toplu taşıma aracında öpüşmek
rahatsız edici , bir de hep yanımda dikilir böyleleri. ilişkiyi basitleştiren hareketler olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
eniştesi tarafından tecavüze uğrayan adam
ben artık korkumdan, belime teneke bağlayıp öyle dışarı çıkacağım, kardeşim bu ne ülkeye bak allah allah tövbe tövbe..
devamını gör...
normal sözlük tahmini ne zaman büyür sorusu
büyüyünce ne oluyor? büyüdükte ne oldu?
devamını gör...
diyanet'in allah yerine tanrı denilmesini onaylaması
tanrı kelimesi düşmanlığı yıllarca izlediğimiz dublajlı filmlerdeki ''aman tanrım, oh tanrım, tanrı aşkına!'' gibi replikleri duyunca ''la demek ki bu tanrı gevurların allah'ı'' diye çıkarım yapabilenler yüzündendir.
devamını gör...
ilginç etimolojik bağlantılar
eski topluluklar kandaş topluluklardı. aynı kökten gelen aile, akraba, akraba-ı talukat ve sonunda oba şeklinde genişleyen bir topluluk halinde yaşıyorlardı. bunlar kandaştılar. başka insanları görmediklerinden, insan olarak kendilerini kabul ediyorlardı. birçok kavmin adı bu sebeple insandır.
örnek: afrika'da çok geniş bir sahaya yayılmış olan bantular'da bantu insan demektir. almanlar kendilerine deutsche derler o da halk, insan anlamına geliyor. çingeneler kendilerine roma diyorlar. roma da çingene dilinde insan demektir. kuzey kutup dairesinde yaşayan eskimoların asıl adı kendilerine verdikleri asıl ad inuit. o da insan demek. atalarımız kendilerine hun diyorlardı o da insan anlamına geliyor.*
örnek: afrika'da çok geniş bir sahaya yayılmış olan bantular'da bantu insan demektir. almanlar kendilerine deutsche derler o da halk, insan anlamına geliyor. çingeneler kendilerine roma diyorlar. roma da çingene dilinde insan demektir. kuzey kutup dairesinde yaşayan eskimoların asıl adı kendilerine verdikleri asıl ad inuit. o da insan demek. atalarımız kendilerine hun diyorlardı o da insan anlamına geliyor.*
devamını gör...
türklere özgü davranışlar
sadece türklerin yaptığı şeylerdir. tanıdık görünce üzerine araba sürmek gibi.
devamını gör...
dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar
devamını gör...
kendi kendine konuşmak
bazen laf lafı açar bir türlü noktalayamazsınız ya böylelikle garip bir döngüye giren eylem.
devamını gör...
genogram
bireyin soy ağacını, geometrik şekil, çizgi ve kelimelerle tanımlayarak, görsel olarak temsil edilmesidir. en az üç kuşak ele alınarak çizilen genogramlar, aile üyeleri arasındaki ilişkileri içerir.
aile danışmanlığında; danışanlar ile ilgili bilgi toplamak, hipotez kurmak, geçmiş ve şimdiki olaylar arasındaki değişimi izleyebilmek amacıyla kullanılan yöntemlerden birisidir. örnekler şu şekildedir:

aile danışmanlığında; danışanlar ile ilgili bilgi toplamak, hipotez kurmak, geçmiş ve şimdiki olaylar arasındaki değişimi izleyebilmek amacıyla kullanılan yöntemlerden birisidir. örnekler şu şekildedir:


devamını gör...
dünyanın en güzel kokusu
açken gelen yemek kokusu.
devamını gör...
bir insanın kaybetmemesi gereken şey
insanlığı, vicdanı, şerefi, gururu, haysiyeti, ümidi, hayalleri, hedefleri, planları, inancı, eşine olan sadakati ve eğer bir ebeveyn ise, çocuklarına olan sevgisi, saygısı ve güveni..
devamını gör...
yaprak sarma
yapımı zor, tüketimi kolaydır. bazı kişiler tarafında dolma olarak adlandırılmasını bir türlü anlayamıyorum.
devamını gör...
acaba bir simülasyonun içinde miyiz sorunsalı
aslında yeniymiş gibi görünen fakat düşünüldüğü vakit pek de yeni olmayan bir konudur. en basit tabirle, en azından ben bu referansı kullanacağım, mevlana’nın ya da doğunun mistik öğretilerinde bunları görebiliyoruz. “gerçek sandığımız şeyler bir yanılsama, aslında biz yoğuz, hepsi illüzyon” minvalindeki görüşler bunu doğruluyor. fakat neyin bilim, neyin bilim olmadığı konusunda hemfikir olmamız gerekiyor ki bu teorinin bilimselliği yoktur. uzun bir yazı olacak bu arada. yok ya vazgeçtim, yazmıyorum. bu kadarı hepimize yeter. mis gibi tanım girdim bence.
devamını gör...
bakırcılar çarşısı
türkiye kültürüne işlemiş bir element olan bakır'ın kullanıldığı tüm şehirlerin eski çarşısının bir yanının ait olduğu
çarşıdır.
trabzon' da çarşının denize doğru bakan bir sokağında sağlı sollu dükkanlardan ibaret olan çarşının adıdır.
çocukluğumda çekiç seslerinden yıkılırdı.
şimdi aksesuar olarak kullanılabilecek eşyaların satıldığı,
bakırların kalaylandığı bir çarşı olarak hizmet vermektedir.
zamanında bakır ustalığı yapanlar da geçinebilmek için istanbul'a gitmek zorunda kaldılar.
çarşının içinde, eskiden kalan restore edilip yöresel sanatların eğitimi için kullanılan alacahan halk eğitim merkezi bulunmaktadır. alacan'ın önünde dev bakır ibrik ve dev bakır kazan bulunmaktadır.
çarşıdır.
trabzon' da çarşının denize doğru bakan bir sokağında sağlı sollu dükkanlardan ibaret olan çarşının adıdır.
çocukluğumda çekiç seslerinden yıkılırdı.
şimdi aksesuar olarak kullanılabilecek eşyaların satıldığı,
bakırların kalaylandığı bir çarşı olarak hizmet vermektedir.
zamanında bakır ustalığı yapanlar da geçinebilmek için istanbul'a gitmek zorunda kaldılar.
çarşının içinde, eskiden kalan restore edilip yöresel sanatların eğitimi için kullanılan alacahan halk eğitim merkezi bulunmaktadır. alacan'ın önünde dev bakır ibrik ve dev bakır kazan bulunmaktadır.
devamını gör...
geceye yaşamak için bir sebep bırak
birbirinden çok farklı sebeplerden dolayı da olsa hayatınızın bi döneminde bulunmak için sizi bekleyen karşılaşmanız gereken insanların olması.
devamını gör...
evrene mesaj yollamak
mesaj içeriğinin net olmasında fayda var dediğim eylem. yoksa evren bıraktığınız boşlukları kafasına göre dolduruyor ve inanın bu hiç hoş olmuyor.
devamını gör...
yazarlar ilkokulda olsa açılacak başlıklar
ağlayarak şiir okuyan kızın asıl amacı
devamını gör...
murat soner
cemal can canseven deyişine (tiki kız sesi taklidi) hasta olduğum kişi.
devamını gör...
aylak adam
” aylak olmak dünyanın en güç işiydi.”
zannedilir ki aylak olmak kolaydır, zamanını boşa harcamak, hiçbir şeyle meşgul olmamak, çalışacak bir işe sahip olmamak… oysa aylak adam’ı okuyanlar bilir, aylak olmak zordur, hele de zengin değil de paralıysanız. yapılacak çok iş vardır. mesela gidip yemek yediğiniz lokantalada müşteri olmamak, sokak isimlerini araştırmak, karşınızda oturan insanlara bir geçmiş uydurmak ve b.yi bulabilmek…
c iseniz eğer b.yi bulmak daha zordur çünkü bilmeseniz de hep bir adım önündesinizdir onun. size her gelişinde bacaklarını da getiren kadınlar vardır hayatınızda, düzen isteyen, dahası sizi anladığını sandıkça yanılan kadınlar…ve insanlar ” dökme kalıplarına uydurmadan sizi rahat edemezler.”
eğer c. iseniz ve bir babanız varsa geçmişte kalmış olması gereken, hayat zordur ziyadesiyle, zorlar sizi yaşamak. kulağınız kaşınır biteviye. kadınlarının bacaklaından korkarsınız, gözlerine bakarsınız en çok. c.yi bulmaktır umudunuz ve c.de size daha yakın birini.
“yoksa her şey benim olmadığım yerlerde benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?” diğer bir soru takılır zihninize tam soru işaretinin çengelinden.
insanların kurtuluşu için sizin bulduğunuz yollardan biri de sinemadır, tıpkı sesinizin yankılandığı bu yerin sakinleri gibi. dersiniz ki yusuf atılgan’ın kaleminden;
” çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor.sinemadan çıkmış insan. gördüğü film ona bir şeyler yapmış. salt çıkarının düşünen kişi değil. ama beş on dakikada ölüyor. sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleri ile onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar. bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. kocaman sinemalar yapmalı. bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. iyi bir film görsünler. sokağa hep birden çıksınlar.”
ve bilirsiniz “siz sevilmez, sen sevilir” ve bilirsiniz karıncalar bilmeden severler ve adako’yu ve kuyaro’yu tanırsınız, ve isimlerin insanların en alakasız yanları olduğunu öğrenirsiniz…
ve b.yi ararsınız yine, yanınızdan geçerken bile, çarpıştığınızda bile…
ve ” ah, zehra…”
zannedilir ki aylak olmak kolaydır, zamanını boşa harcamak, hiçbir şeyle meşgul olmamak, çalışacak bir işe sahip olmamak… oysa aylak adam’ı okuyanlar bilir, aylak olmak zordur, hele de zengin değil de paralıysanız. yapılacak çok iş vardır. mesela gidip yemek yediğiniz lokantalada müşteri olmamak, sokak isimlerini araştırmak, karşınızda oturan insanlara bir geçmiş uydurmak ve b.yi bulabilmek…
c iseniz eğer b.yi bulmak daha zordur çünkü bilmeseniz de hep bir adım önündesinizdir onun. size her gelişinde bacaklarını da getiren kadınlar vardır hayatınızda, düzen isteyen, dahası sizi anladığını sandıkça yanılan kadınlar…ve insanlar ” dökme kalıplarına uydurmadan sizi rahat edemezler.”
eğer c. iseniz ve bir babanız varsa geçmişte kalmış olması gereken, hayat zordur ziyadesiyle, zorlar sizi yaşamak. kulağınız kaşınır biteviye. kadınlarının bacaklaından korkarsınız, gözlerine bakarsınız en çok. c.yi bulmaktır umudunuz ve c.de size daha yakın birini.
“yoksa her şey benim olmadığım yerlerde benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?” diğer bir soru takılır zihninize tam soru işaretinin çengelinden.
insanların kurtuluşu için sizin bulduğunuz yollardan biri de sinemadır, tıpkı sesinizin yankılandığı bu yerin sakinleri gibi. dersiniz ki yusuf atılgan’ın kaleminden;
” çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor.sinemadan çıkmış insan. gördüğü film ona bir şeyler yapmış. salt çıkarının düşünen kişi değil. ama beş on dakikada ölüyor. sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleri ile onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar. bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. kocaman sinemalar yapmalı. bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. iyi bir film görsünler. sokağa hep birden çıksınlar.”
ve bilirsiniz “siz sevilmez, sen sevilir” ve bilirsiniz karıncalar bilmeden severler ve adako’yu ve kuyaro’yu tanırsınız, ve isimlerin insanların en alakasız yanları olduğunu öğrenirsiniz…
ve b.yi ararsınız yine, yanınızdan geçerken bile, çarpıştığınızda bile…
ve ” ah, zehra…”
devamını gör...