sanat eserinin analizi
eserin oturduğu bağlamı incelemektir. böylece iyi eser kötü eser ya da "e bunu ben de yaparım" sorunlarından kurtululabilir. bazı eserleri anlamak için kültürel sermaye veya eser analizi gerekir.
devamını gör...
ağdacıya gitmiş bir kadınla evlenmek
kadının vücudunda kıl görseniz ay iğrenç , ağdacıya gitse ay midem bulandı pardon da paşam ne istiyorsun?
devamını gör...
insanın anlama yetisi üzerine bir soruşturma
insanın anlama yetisi üzerine bir soruşturma david hume'un fikirlerin kökeninden özgür iradeye nedensellik ilkesine dair şüphelerden, mucizelere kadar en ünlü argümanlarını formüle ettiği eserdir. ayrıca döneminde tanrının varlığına karşı en güçlü kanıt olarak gösterilen " akıllı tasarım" argümanına da bu eserinde ciddi eleştiriler getirmiştir.
- birisi çıkıp da bana ölü bir adamın hayata geri döndürüldüğünü söylese, ben hemen şöyle düşünürüm: bu insanın kandırıyor ya da kandırılıyor olması mı, yoksa aktardığı olgunun gerçekten yaşanmış olması mı daha mümkün? mucizeleri iki kefeye koyar tartarım ve ulaştığım üstünlüğe göre kararımı veririm, ama her zaman mucizelerden daha büyük olanını reddederim. eğer tanıklığının yanlışlığı aktardığı olaydan daha mucizeviyse, o zaman ama ancak o zaman beni inandırdığına ya da ikna ettiğine hükmedebilir. sy 115
- dini meselelerde farklı olan her şey aykırıdır ve antik yunanın, türkiyenin, siyamın ve çinin dinlerinin hepsinin birden sağlam bir temele dayanıyor olması imkansızdır. dolayısıyla bu dinlerin herhangi birinde gerçek olduğu iddiasıyla ortaya atılan her mucizenin ( ki hepsinde de mucizeden bol bir şey yoktur.) doğrudan amacı, parçası olduğu sistemi kabul ettirmek olduğundan; diğer tüm sistemleri yıkma konusunda da, daha dolaylı olmakla birlikte, aynı güce sahiptir. her din rakip bir sistemi yok ederken, o sistemin dayandığı bu mucizelerin inanılırlığını da yok eder; böylece farklı dinlerin tüm olağanüstü olayları aykırı olgular olarak, bu olağanüstü olayların delilleri de ister zayıf ister güçlü olsun birbirine karşıt görülmelidir. bu muhakeme yöntemine göre, muhammedin ya da haleflerinin herhangi bir mucizesine inandığımızda, birkaç barbar arabın tanıklığı delil olarak gösterilir. diğer yandan, titus lıvıusun, plutarkhosun, tacıtusun otoritesini, demem o ki belirli bir dinle ilgili mucize aktarmış olan yunan, çinli ve roma katolik tüm yazar ve tanıkların otoritesini değerlendirirken, bu tanıklara muhammedin mucizelerinden bahsettiklerinde nasıl yaklaşacaksak öyle yaklaşmamız gerektiğini ve aktardıkları bu mucizeye nasıl kesin bir şekilde karşı çıkıyorlarsa bizim de aynı kesinlikle bunlara karşı çıkmamız gerektiğini söylüyorum. bu argüman aşırı incelikli ve zekice görünebilir; ama birine karşı suç işlendiğini savunan iki tanığın güvenilirliğinin, bu suçun işlendiğini iddia ettiği sırada o kişinin iki yüz fersah uzakta olduğunu doğrulayan başka iki insanın tanıklığıyla yok olduğunu varsayan bir hakimin muhakemesinden farkı yoktur. sy 121
- insanların üçkağıtçılığı ve aptallığı o kadar sık görünen durumlardır ki, doğa yasalarının böyle alenen çiğnenmesini kabul etmektense, bu iki özelliğin bir araya gelmesinin en olağanüstü olayları doğurabileceğine inanırım. sy 128
- birisi çıkıp da bana ölü bir adamın hayata geri döndürüldüğünü söylese, ben hemen şöyle düşünürüm: bu insanın kandırıyor ya da kandırılıyor olması mı, yoksa aktardığı olgunun gerçekten yaşanmış olması mı daha mümkün? mucizeleri iki kefeye koyar tartarım ve ulaştığım üstünlüğe göre kararımı veririm, ama her zaman mucizelerden daha büyük olanını reddederim. eğer tanıklığının yanlışlığı aktardığı olaydan daha mucizeviyse, o zaman ama ancak o zaman beni inandırdığına ya da ikna ettiğine hükmedebilir. sy 115
- dini meselelerde farklı olan her şey aykırıdır ve antik yunanın, türkiyenin, siyamın ve çinin dinlerinin hepsinin birden sağlam bir temele dayanıyor olması imkansızdır. dolayısıyla bu dinlerin herhangi birinde gerçek olduğu iddiasıyla ortaya atılan her mucizenin ( ki hepsinde de mucizeden bol bir şey yoktur.) doğrudan amacı, parçası olduğu sistemi kabul ettirmek olduğundan; diğer tüm sistemleri yıkma konusunda da, daha dolaylı olmakla birlikte, aynı güce sahiptir. her din rakip bir sistemi yok ederken, o sistemin dayandığı bu mucizelerin inanılırlığını da yok eder; böylece farklı dinlerin tüm olağanüstü olayları aykırı olgular olarak, bu olağanüstü olayların delilleri de ister zayıf ister güçlü olsun birbirine karşıt görülmelidir. bu muhakeme yöntemine göre, muhammedin ya da haleflerinin herhangi bir mucizesine inandığımızda, birkaç barbar arabın tanıklığı delil olarak gösterilir. diğer yandan, titus lıvıusun, plutarkhosun, tacıtusun otoritesini, demem o ki belirli bir dinle ilgili mucize aktarmış olan yunan, çinli ve roma katolik tüm yazar ve tanıkların otoritesini değerlendirirken, bu tanıklara muhammedin mucizelerinden bahsettiklerinde nasıl yaklaşacaksak öyle yaklaşmamız gerektiğini ve aktardıkları bu mucizeye nasıl kesin bir şekilde karşı çıkıyorlarsa bizim de aynı kesinlikle bunlara karşı çıkmamız gerektiğini söylüyorum. bu argüman aşırı incelikli ve zekice görünebilir; ama birine karşı suç işlendiğini savunan iki tanığın güvenilirliğinin, bu suçun işlendiğini iddia ettiği sırada o kişinin iki yüz fersah uzakta olduğunu doğrulayan başka iki insanın tanıklığıyla yok olduğunu varsayan bir hakimin muhakemesinden farkı yoktur. sy 121
- insanların üçkağıtçılığı ve aptallığı o kadar sık görünen durumlardır ki, doğa yasalarının böyle alenen çiğnenmesini kabul etmektense, bu iki özelliğin bir araya gelmesinin en olağanüstü olayları doğurabileceğine inanırım. sy 128
devamını gör...
mesafeli insan
yüreğinden yaralı olması muhtemel olandır. *
şaka maka bence en iyisini yapıyodur. hayatına sürekli girip çıkan gereksiz insanlarla uğraşmaktan kendini alıkoyuyordur. herkesle içli dışlı olmuyor, aksine hayatına gerçekten almak istediği insanı alıyordur. kendisine ve yakın çevresindekilere fazlasıyla değer veriyordur. mesafe iyidir, zarar gelmez. böyle devam etsindir*
şaka maka bence en iyisini yapıyodur. hayatına sürekli girip çıkan gereksiz insanlarla uğraşmaktan kendini alıkoyuyordur. herkesle içli dışlı olmuyor, aksine hayatına gerçekten almak istediği insanı alıyordur. kendisine ve yakın çevresindekilere fazlasıyla değer veriyordur. mesafe iyidir, zarar gelmez. böyle devam etsindir*
devamını gör...
erkekler neden uzun yaşamaz sorunsalı
stres,fazla düşünmek, türkiye'de yaşamak.
devamını gör...
aile bakanı'nın 23 nisan'da koltuğuna oturan çocuğa davranışı
ramazan ayındaki gereksiz hassasiyet beklentisinin geldiği son durumdur. *
devamını gör...
vitiligo
çoğunlukla genç yaşlarda görülsede ilerleyen yaşlarda da ortaya çıkabilen pigment anomalisi. bireyi psikolojik yönden etkilemenin yanında, başka hiç bir zararı olmayan durum. psikolojik olarak da etkilememesi gereken, hatta kişiye farklı bir hava katan görüntüye sebep olur. (bkz: winnie harlow)
devamını gör...
laplace'ın şeytanı teorisi
şans diye bir şey olmadığını iddia eden düşünce teorisidir. laplace'ın şeytanı, pierre-simon laplace tarafından 1814'te yayınlanan bir makalede ilk kez belirtilmiştir.
hiçbir şeyin belirsiz olmadığını, her şeyin kendinden önceki bir sebenin sonucu olduğunu savunur.
örneğin bir parayı havaya attığımızda, yazı mı tura mı geleceği şansa değil bazı sebeplere bağlıdır bu görüşe göre. elimizin parayı tutuş şekli, paranın büyüklüğü, ortamın ısısı, rüzgarın hızı ve yönü ayrıca paraya uygulanan kuvvete bağlı olduğu savunulur. bu etmenleri göz önüne alarak bir sonuca ulaşabileceğimiz belirtilir. tabi insan beyninin bütün bu değişkenleri göz önüne alıp değerlendirebilmesi mümkün mü orası da ayrı bir araştırma konusu.
hiçbir şeyin belirsiz olmadığını, her şeyin kendinden önceki bir sebenin sonucu olduğunu savunur.
örneğin bir parayı havaya attığımızda, yazı mı tura mı geleceği şansa değil bazı sebeplere bağlıdır bu görüşe göre. elimizin parayı tutuş şekli, paranın büyüklüğü, ortamın ısısı, rüzgarın hızı ve yönü ayrıca paraya uygulanan kuvvete bağlı olduğu savunulur. bu etmenleri göz önüne alarak bir sonuca ulaşabileceğimiz belirtilir. tabi insan beyninin bütün bu değişkenleri göz önüne alıp değerlendirebilmesi mümkün mü orası da ayrı bir araştırma konusu.
devamını gör...
çaya bal damlatmak
bal, sıcaklık sevmeyen bir besindir ama sıcaklığın da kontrollü tutulması sağlanmalıdır. bal için en kritik sıcaklık 57 derece oluyor. 65 dereceye kadar da kabul edilebilir. 74 dereceden itibaren bal, karamelize olmaya başlar.
devamını gör...
dönüşüm
garip, kafka'nın en meşhur kitabının bir başlığı vardır diye düşünüyordum. ama öyle değilmiş. neyse;
kafka sanıldığı gibi bu kitapla normal yaşantının zorluklarından sıkılan bir adamın varlığını anlatmaz, dünyanın acayipliğe uğramasına rağmen hem karakterin, hem de karakterin çevresindeki kişilerin, bununla beraber evrenin değişiminin insanları etkilememesinden bahseder. soru "nasıl?" değildir, bir insanın böceğe nasıl dönüştüğü önemli değildir, soru da yoktur aslında. sadece olduğudur.
"dünyanın nasıl olduğu değil, olduğudur gizem." —wittgenstein(yeter be)
huzursuz rüyalarınızdan uyanıp kendinizi bir böceğe dönüşmüş olarak bulduğunuzda yaşadığınız kaygının tarifi yapılamaz elbette, kendinizi bir kabusun ortasında görmeniz kaçınılmazdır. korkuya kapılır, ne yapacağınızı bilmez ve uyanmanın yollarını ararsınız ama kitabın karakteri gregor samsa bir türlü uyanamaz. işine gidemeyeceğ için endişelidir çünkü sorumlu olduğu insanlar vardır, ailesi onu sürekli yoklar ve bir yanıt alamaz, onun böceğe dönüşmüş olması da olsa olsa bir hastalıktır, böylesine biçim bozukluğu yani devasa insanın minik böceğe dönüşmesi sorun değildir. bu yüzden dönüşüm katmanlıdır, kendi içinde dante'nin cehennemi gibi katlar barındırır. gerçekliği tırmanırız.
sahi, neden kimse şaşırmıyor samsa'nın böceğe dönüşmesine? hatta neden samsa suçlanıyor? sanki hasta olmayı o seçmiş, sanki bu durumu kendisi kabullenmiş gibi. hayır, böyle değil. kafka'nın diğer yapıtları gibi dünya kendini boşluğa bırakır, anlamsız olan şey anlamsız değildir sadece bir bahanedir. karakter başına ne geldiğini açıklamanın yolunu bulamadığı gibi kimse de ona ne olduğunu, neye dönüştüğünü söylemez çünkü böylesine bir şey gerçek hayatta mümkün görünür. her en azından kafka'nın gerçekliğinde.
neden ya da nasıl sorusu bir kenara bırakıldığında ve biz bir katman daha tırmandığımızda bu anlamsız dünyanın bir parçası olarak hissetmeye başlarız, bir böcek olmuşuzdur, karakterle kendimizi özdeştirmek bir saçmalıktır tabi ki ama yapmışızdır, bir böcek olmanın nasıl bir his olacağını çevirilen sayfalarla beraber güçlü bir şekilde hissetmişizdir ve sonunda karakterin sonuna bizde ailesi, kendisi gibi sevinmişizdir çünkü böcek olmak bir ağırlıktır. ama katman bundan ibaret değildir, bir katman daha yukarı çıktığımızda ve kendi kimliğimize geri döndüğümüzde burada neler oluyor, neden kimse bu tuhaf durumu normal gibi görüyor diyebildiğimizde kendimize tanıdık olmayan dünyanın yapısından irkiliriz. iç dünyamızda tanıdık olmayan bu dünyanın odasının fotoğrafını bulundurmaya başlamışızdır artık. etrafta gezinen, duvarlara tırmanan, ürken, kaçan böceğin hareketlerini görürüz. belki de içimizden onu ezmek ya da serbest bırakmak geliyordur ama bunu bir türlü yapamıyoruzdur çünkü orada olan hiçbir şey aslında bizi ilgilendirmez.
bu tuhaf dünyanın içinde yer alan herkesin kendine ait bir fikri, bununla beraber verdiği bir tepki olması muhtemeldir, tasarımları benzerlikleriyle aynı gibi görünse de imgeler her zaman tuhaftır. dünyayı yaratan bizizdir, kafka ise bu dünyanın yaratımı için taslağı sunan mimardır. böylece tıpkı ailenin davrandığı gibi bizler de orada olacak olanları ya da olmuş olanları umursamayız. sadece görevimiz olan inşayı gerçekleştiririz. böcek ölür ölmesine ama ölen böcek gregor samsa mıdır? yoksa tıpkı bizim dünyamızda ölen ve hiç haberimiz olmadığı biri midir? bu hikayeye bir şekilde dahiliz ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok. dünya ne kadar tuhaf olursa olsun, anlamsız dönüşümler bile, tuhaf olaylar bile kendine bir oda bulmayı beceriyor.
kafka sanıldığı gibi bu kitapla normal yaşantının zorluklarından sıkılan bir adamın varlığını anlatmaz, dünyanın acayipliğe uğramasına rağmen hem karakterin, hem de karakterin çevresindeki kişilerin, bununla beraber evrenin değişiminin insanları etkilememesinden bahseder. soru "nasıl?" değildir, bir insanın böceğe nasıl dönüştüğü önemli değildir, soru da yoktur aslında. sadece olduğudur.
"dünyanın nasıl olduğu değil, olduğudur gizem." —wittgenstein(yeter be)
huzursuz rüyalarınızdan uyanıp kendinizi bir böceğe dönüşmüş olarak bulduğunuzda yaşadığınız kaygının tarifi yapılamaz elbette, kendinizi bir kabusun ortasında görmeniz kaçınılmazdır. korkuya kapılır, ne yapacağınızı bilmez ve uyanmanın yollarını ararsınız ama kitabın karakteri gregor samsa bir türlü uyanamaz. işine gidemeyeceğ için endişelidir çünkü sorumlu olduğu insanlar vardır, ailesi onu sürekli yoklar ve bir yanıt alamaz, onun böceğe dönüşmüş olması da olsa olsa bir hastalıktır, böylesine biçim bozukluğu yani devasa insanın minik böceğe dönüşmesi sorun değildir. bu yüzden dönüşüm katmanlıdır, kendi içinde dante'nin cehennemi gibi katlar barındırır. gerçekliği tırmanırız.
sahi, neden kimse şaşırmıyor samsa'nın böceğe dönüşmesine? hatta neden samsa suçlanıyor? sanki hasta olmayı o seçmiş, sanki bu durumu kendisi kabullenmiş gibi. hayır, böyle değil. kafka'nın diğer yapıtları gibi dünya kendini boşluğa bırakır, anlamsız olan şey anlamsız değildir sadece bir bahanedir. karakter başına ne geldiğini açıklamanın yolunu bulamadığı gibi kimse de ona ne olduğunu, neye dönüştüğünü söylemez çünkü böylesine bir şey gerçek hayatta mümkün görünür. her en azından kafka'nın gerçekliğinde.
neden ya da nasıl sorusu bir kenara bırakıldığında ve biz bir katman daha tırmandığımızda bu anlamsız dünyanın bir parçası olarak hissetmeye başlarız, bir böcek olmuşuzdur, karakterle kendimizi özdeştirmek bir saçmalıktır tabi ki ama yapmışızdır, bir böcek olmanın nasıl bir his olacağını çevirilen sayfalarla beraber güçlü bir şekilde hissetmişizdir ve sonunda karakterin sonuna bizde ailesi, kendisi gibi sevinmişizdir çünkü böcek olmak bir ağırlıktır. ama katman bundan ibaret değildir, bir katman daha yukarı çıktığımızda ve kendi kimliğimize geri döndüğümüzde burada neler oluyor, neden kimse bu tuhaf durumu normal gibi görüyor diyebildiğimizde kendimize tanıdık olmayan dünyanın yapısından irkiliriz. iç dünyamızda tanıdık olmayan bu dünyanın odasının fotoğrafını bulundurmaya başlamışızdır artık. etrafta gezinen, duvarlara tırmanan, ürken, kaçan böceğin hareketlerini görürüz. belki de içimizden onu ezmek ya da serbest bırakmak geliyordur ama bunu bir türlü yapamıyoruzdur çünkü orada olan hiçbir şey aslında bizi ilgilendirmez.
bu tuhaf dünyanın içinde yer alan herkesin kendine ait bir fikri, bununla beraber verdiği bir tepki olması muhtemeldir, tasarımları benzerlikleriyle aynı gibi görünse de imgeler her zaman tuhaftır. dünyayı yaratan bizizdir, kafka ise bu dünyanın yaratımı için taslağı sunan mimardır. böylece tıpkı ailenin davrandığı gibi bizler de orada olacak olanları ya da olmuş olanları umursamayız. sadece görevimiz olan inşayı gerçekleştiririz. böcek ölür ölmesine ama ölen böcek gregor samsa mıdır? yoksa tıpkı bizim dünyamızda ölen ve hiç haberimiz olmadığı biri midir? bu hikayeye bir şekilde dahiliz ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok. dünya ne kadar tuhaf olursa olsun, anlamsız dönüşümler bile, tuhaf olaylar bile kendine bir oda bulmayı beceriyor.
devamını gör...
avrupa'da olup türkiye'de olmayan şeyler
bireysel düşünce yapısı. kendi fikrimizi oluşturmak yerine çoğunluğu takip etme eğilimindeyiz.
devamını gör...
plaza dili
overload olmak : aşırı iş yükü olan; yüklenme hali.
overlod oldum ne yapacağımı şaşırdım işler üstüste geliyo.
aksiyon almak : harekete geçmek, konuyla ilgili bişiy yapmak.
satışların düşmesiyle ilgili aksiyon aldık mı?
push etmek : giden bir işi ittirmek, zorlamak, yakın takip etmek.
yeni proje lansmanı bizim için önemli puş edelim lütfen.
assign etmek : bir iş için görevlendirmek, işleri dağıtmak.
sen elindeki işleri essayn et iş yükünü azalt.
third party : taşeron firma.
olmazsa tört party ile çözeriz.
canlıya almak : sistemi çalışır duruma getirmek/başlatmak
ve ve ve daha bir sürü şey. denk gelirseniz ağızlarına ağızlarına şaplak atınız efendim sjsjjsjs.
overlod oldum ne yapacağımı şaşırdım işler üstüste geliyo.
aksiyon almak : harekete geçmek, konuyla ilgili bişiy yapmak.
satışların düşmesiyle ilgili aksiyon aldık mı?
push etmek : giden bir işi ittirmek, zorlamak, yakın takip etmek.
yeni proje lansmanı bizim için önemli puş edelim lütfen.
assign etmek : bir iş için görevlendirmek, işleri dağıtmak.
sen elindeki işleri essayn et iş yükünü azalt.
third party : taşeron firma.
olmazsa tört party ile çözeriz.
canlıya almak : sistemi çalışır duruma getirmek/başlatmak
ve ve ve daha bir sürü şey. denk gelirseniz ağızlarına ağızlarına şaplak atınız efendim sjsjjsjs.
devamını gör...
68 65 78 61 64 65 63 69 6d 61 6c
6b 6f 72 74 6b 6f 72 74 6b 6f 72 74 21 20 65 79 6c 75 6c 69 6e 67 20 77 61 73 20 68 65 72 65 2e*
devamını gör...
sözlük dergisi duyuruları
bugün dergimizi şereflendiren yazarlarımız:
“mortaks” bir garip aşk incelemesi ile mortaks ve rurouni kenshin. bir solukta okunacak güzel yazılarına buradaki öne çıkan yazılardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz
“mortaks” bir garip aşk incelemesi ile mortaks ve rurouni kenshin. bir solukta okunacak güzel yazılarına buradaki öne çıkan yazılardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz
devamını gör...
zengin bir eş bulma hayali
zaman zaman aklıma geldiğin de , ulan zengin seni ne yapsın diyerek hayali sonlandırmak zorunda kaldığımla kalıyorum.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sevgili proletarya. patron uyur, işçi uyumaz. açtık mı bilgisayarları?
devamını gör...
sayenizde
ercan saatçi'nin elinden çıkmış olmasına şaşırdığım efsane bir şarkıdır.
ne seveni ne de gideni
hepsinden vazgeçtim
aşklarım dillere düştü sayenizde
e buymuş aşk bestesi dedikleri
ne dünyayı yakarım ne de kırarım kadehleri
sevgiye inanmaz oldum sayenizde
tükenmiş delikanlı aşk dedikleri
ne gülerim ne de kızarım ne de arkasından ağlarım
yüreğim aşklara küstü sayenizde
e bıktım artık fahişe gönüllerden
ne okyanuslar kadar derin ne de gökyüzü kadar sakin
fikirler altüst oldu sayenizde
korktum artık çarkların dönüşünden
offf allahım offf
nedendir hep zorda sana gelişim
offf allahım offf
ofları tekerledim sayenizde
sevgiyi tükettim sayenizde
kendimi kaybettim sayenizde
nayraninininam sayenizde
ne seveni ne de gideni
hepsinden vazgeçtim
aşklarım dillere düştü sayenizde
e buymuş aşk bestesi dedikleri
ne dünyayı yakarım ne de kırarım kadehleri
sevgiye inanmaz oldum sayenizde
tükenmiş delikanlı aşk dedikleri
ne gülerim ne de kızarım ne de arkasından ağlarım
yüreğim aşklara küstü sayenizde
e bıktım artık fahişe gönüllerden
ne okyanuslar kadar derin ne de gökyüzü kadar sakin
fikirler altüst oldu sayenizde
korktum artık çarkların dönüşünden
offf allahım offf
nedendir hep zorda sana gelişim
offf allahım offf
ofları tekerledim sayenizde
sevgiyi tükettim sayenizde
kendimi kaybettim sayenizde
nayraninininam sayenizde
devamını gör...
12 nisan uluslararası tecavüz günü
twitter’da da gündem olmuş konu. tamamen algı ve gündem oluşturulmak için asparagas bir hareket olsa da son derece rahatsız edici bir içerik.
devamını gör...
