1 kasım 1955 başlayan 15 mayıs 1975'e kadar 21 yıl süren, savaşın çok uzaması sebebiyle iç baskılara dayanamayan amerikanın, savaşı bir an önce bitirme çabası ile attığı vietnam savaşında tarım ilacıdır. ağaçların yapraklarını dökmek ve düşman askerleri açığa çıkarmak için kullanılmıştır. ayrıca vietnam halkının gerillara yardım etmesini engellemek amacıyla bitkileri öldürerek aç kalmalarını sağlamaya çalışmıştır. bu anlamda sivillerede yönelik saldırıdır.
etkilerini aşağıdaki fotoğrafta görebiliriz.
''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''

abd bu savaşta 80 milyon litre agent orange kullanmıştır. vietnamlılar için geri dönülemez sağlık sorunları ve doğum kusurlarına neden olmaya devam ediyor.
yapılan araştırmalar ilacın insanın gen yapısını değiştirdiğini göstermiştir. içindeki dioksin sebebiyle en az 4 kuşağı etkilediğini söylenmiştir. vietnam topraklarının % 15 i etkilenmiş 4 yüz bin vietnamlı bu ilaçtan dolayı ölmüştür.
savaştan sonra 2 milyon kişi kanser olması ise ilacın etkilerinin uzun soluklu olduğunun göstergesidir.
bu savaşta abd 58 bin askerini kaybetmesine karşı, bu görüntülerin amerikan askerleri üzerinde çok büyük travma yaratması sonucu 60 bin asker intihar etmiştir.
sevili dostlar; vietnam, kore ve bu tarım ilacının kullanıldığı diğer yerle de yaşayan kurbanlar; silahların birincil üreticileri olan monsanto ve dow chemical'a isimli şirketlere dava açmış ve 2006 yılında 63 milyon abd doları cezasına mahkum edilmişlerdir.
dünyanın ve insanlarının yüzyıllar boyu sürecek yıkım ve travmalarının bedeli çok az...
böyle bir ülkedir amerika....

www.history.com/topics/viet...
devamını gör...

aklıma geldikçe gülüyorum.
bu dayanışma ancak paralel evrende olur, kadınlar birbirlerini sevmeyen varlıklar dayanışıyoruz derken uçurumdan aşağı iterler birbirlerini.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"seni sevmeyene asla sabır gösterme. çünkü sabrın adı yüzsüzlük, fedakarlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur. "
...
"çiçekçi dükkanlarının hiç demir kepenkleri olmaz. kimse aklına getirmez çiçek çalmayı."
...
"kendini gereksiz yere, gereksiz zamanlarda, gereksiz insanlar için yoruyorsun. en gerekli zamanda, en değerlinin kendin olduğunu çok gereksiz bir acıyla anlarsın."
devamını gör...

cep telefonları ilk çıktığında, her mesaja 2 kontör giderdi. 'çağrı atmak' yerine göre nasılsın, seni düşünüyorum, iyi geceler, günaydın gibi anlamlara gelirdi.
devamını gör...

"baban ne iş yapıyor?"
bazı mimik yürekler için acı verici olabilecek sorudur.
devamını gör...

bilgi felsefesi. bilginin imkanı, doğası ve doğruluğuyla ilgilenir. “doğru bilgi imkanlıdır” ve “doğru bilgi imkansızdır” diye iki ana kola ayrılır. mesela 3 büyükler* rasyonalizm*’i savunur.
devamını gör...

sıcak var sıcak.
devamını gör...

128:2=64
64-19=45
gündemin rakamlarıyla bir bahçeli hesabı yapmayalım mı?
olgunum ama yaşlı değilim.
gencim ama toy değilim.
unumu eledim ama eleğimi asmadım.
ben bu saçları değirmende ağartmadım.
devamını gör...

türk milletinin birbirini tokatlayacağını sanan kişinin açtığı dandik başlık. ne bu öfke, ayrıştırma, kin anlamak mümkün değil. doğruya doğru, yanlışa da yanlış demesini bilmediğiniz sürece daha çok sürer bu polemik.
devamını gör...

en tehlikelisi, buyuk yere gelmiş küçük insanlardır.
devamını gör...

başlık açmak ve yorum yapmak için bilgi lazım, bilgiyi de yazıya dökmek için kelimeleri organize etmek lazım.

organize edilen kelimeleri cümle haline getirmek lazım.. uzun ve yorucu iş, fast food "ye-git" tarzı olmalı "yaz-çık"

fazla takmamak iyi olur, bir süre eğlenirsin baktın sıkıldın, bir temizlik yapar terk-i diyar eylersin.
devamını gör...

21 yaşında üfürükçü mü olur allah aşkına, genç yetenek mi keşfedesiniz tuttu, anlamıyorum ki? çocuk en sonunda baskılara dayanamamış geç de olsa itiraf etmiş suçunu, adeta ben o kadar etmem diyerek. dolandırılanlar kaptırdıkları paradan daha çok çocuğun umdukları gibi yetenekli olmamasına üzülmüşlerdir. buna eminim. imkanım olsa ispat da ederim. *
devamını gör...

yahu bre cahil. sa-na-ne, si-ze-ne. ulan sanki ülkede doğana ekmek verebildik doğanı adam gibi yaşatabildikte bir de doğmayan üzerinden laf söylemeye çalışıyoruz. gel de çıldırma şu memlekette. kaç tane insan ailesi yüzünden psikolojik problemlerle boğuşup genç yaşta hayata küsüyor, kaç tane genç en başta ekonomi olmak üzere farklı sebeplerle ölmek istiyor, ulan kaç tane insan genetik hastalıklar yüzünden per perişan bunu biliyor musunuz? ha mesele günah olması filansa yine sa-na-ne. herkesin dini kendine. yaratıcı mı oldun da ona buna laf söyleme yetkisini buluyorsun kendinde.
devamını gör...

sabahları çorba içmek bana hep rahmetli dedemi hatırlatıyor.

dedem her sabah saat 6 gibi uyanır, bir güzel tıraşını olur ve anneannemin ona çorba pişirmesini beklerdi. bu dediğim yaklaşık 18 sene evvel oluyor tabii, ben de küçük olduğum için onlarla birlikte uyanırdım, oturup karşılıklı çorba içerdik. karşılıklı dediysem de yere otururduk.

tıraşını olurken onu izlemeyi çok severdim. yere gazete serip bir tane minderin üzerine otururdu. tıraş sabunu vardı bir tane, arko idi sanırım markası ama belki de başkadır, anımsayamıyorum şimdi. metal bir tas vardı, içine sıcak suyunu anneannem çaydanlıkla getirip doldururdu. küçük bir aynanın karşısına oturup güzel güzel tıraş olurdu. tıraş bittikten sonra o gazete toplanır, yerine yer sofrası serilir ve metal kaselerin içinde çorbalar gelirdi. öyle severdim ki onlarla birlikte sabahın köründe çorba ile kahvaltı yapmayı. zaman çok hızlı geçiyor gerçekten.
devamını gör...

r'leri söyleyemeyen özdemir asaf, bir gün taksiye biner.
taksici; “buyyun neyeye?” der. taksici de r'leri söyleyemeyen biridir. özdemir asaf, “kayaköy” derse, taksicinin kendisiyle alay ettiğini sanacağı için, “eminönü” der. karaköy'de inmesi gereken özdemir asaf, eminönü'de iner ve karaköy'e yürür.
devamını gör...

öncelikle, kadıköy'e gidiyorum dediğinizde kimse acıbadem'i veya bostancıyı anlamaz.
kadıköy dediğimiz (bkz: caferağa) ve (bkz: rasimpaşa) mahalleleridir.
ben boğa heykelini merkeze alıp en falza 5-10 dakika yüreme mesafesindeki alkolsüz yerlerden sevdiklerime yer vereceğim.
kadıköy, bar ve meyhane cenneti ama onlar başka tanımların konusu olsun.
kısıtlamaların olduğu şu günlerde biz mekanları mekancılar da müşterilerini özlemiştir.
çok pahalıya kaçmadan, herkesin çok çok övdüğü yerlerden ziyade benim farklı aralıklarla müşterisi olduğum yerlerden bazıları işte şunlar:

hamburger için: (bkz: 2 bites) kaburga yağında patates, armutlu zencefilli gazoz ve nefis tütsü et. ikinci şubeyi açtılar galiba,
dalga sokak no 10'a. bu çoçuklar işlerine çok hakim. kibar ve müşteriye anlatıyorlar yaptıklarını.
ızgara köfte için: (bkz: ekspres inegöl köfte) muvakkıthane caddesinde. ermeni kilisesinden rıhtıma doğru inerken. garsonlar pek konuşmaz, hızlı çalışırlar. köftesi de kuzu şişi de her zaman beklediğin gibidir.
döner için: (bkz: korkmaz büfe) moda caddesi 120, (bkz: şimşek döner) kuşdili caddesi efes çarşısının karşısı,
(bkz: seven kebap) leyla sokakta, fiyat performans iyidir.
pide için: (bkz: pide sun) moda caddesinde, kaşarlı kuşbaşılı çok nefis ve doyurucu, turşuları da çok güzel.
pizza için: (bkz: fornello pizza) serasker caddesi kethüda camii yakınında
balık için: (bkz: balıkçı lokantası) teyyareci sami sokak no 20, rasimpaşa mah. (tekrar yazıyorum alkolsüz) ön tarafta 5-6 masa var, kokuya maruz kalmadan açık havada yemek için. çeşitleri boldur.
pastane için: inci pastanesi general asım gündüz cad. no 45 yaygın adıyla bahariye caddesinde aya triada kilisesinin karşısı. küçük bir dükkandır. oturmak için değil. alıp elde yemelik. çeşit bol ve taze. yaşlı patron aksidir.
şerbetli tatlı için: (bkz: bilgeoğlu baklava) nail bey sokak no 1 bahariye caddesinde kadıköy sinemasının karşı sokağı. glikoz şurubu kullanıyor mu bilmiyorum ama benim favorim kadayıf üstü sade dondurma.
çorba için: (bkz: kadim işkembe salonu) serasker cad. no 50 kibar çalışanlar, iyi müzik. evet çorbacıda.
lokanta için: şu iki yer gerçekten çok kalitelidir. gününe göre değişen yemekler veya her gün çıkan yemekleri vardır.
ilk olarak (bkz: serçini special lokantası) burada karışık tabak da yaptırabilirsiniz. 5-6 çeşit. hem göz hem mide doysun.
son olarak da (bkz: altın cağ restorant) rasimpaşa mah. siftah sokak no 11. boğadan hasanpaşa yönüne yürürken sol kaldırımı takip edin, atm leri geçince soldaki sokak. burda tüm yemekler çok leziz. mercimek çorbası bile süper. paça çorbası gerçek paça. bir gün döner, bir gün cağ kebabı çıkıyor. ikindi vaktinden sonra pek çeşit kalmıyor. su sürahide geliyor. kuru fasulyesi, pilavı, etli sarması, patlıcanlı et yemekleri vs hepsi güzeldir.

afiyet olsun.
devamını gör...

tdk sözlüğüne göre de türkçemizde yer almayan bir sözcük olsa dahi türk hukukunda sinkaflı küfür diye bir tabir vardır.

ben arapça konusunda uzman değilim. ancak öğrendiğim kadarıyla arapça'daki sin ve kaf harflerine referans verdiğimiz durummuş. yani aslında "s-k'li küfür" mantığından konuşma dilimizde yer edinmiş sözcüktür.

konuyla ilgili geniş bir inceleme yapmış ukala herifisimli blogger'ın blog'undan bir yazı alıntılamak istiyorum.

--- alıntı ---

özellikle hukuk alanında çalışıyorsanız hep karşılaşırsınız bu sinkaf meselesiyle. gerçi internette de görmüyor değilim zaman zaman “sinkaflı konuşma lan oç!” gibi çıkışları. lakin acaba ne demektir bu sinkaf? belli ki sinkaflı konuşmamak gerekiyor ama ne ola ki bu sinkaf?

küfür mü?

bu konuda genel kanı sinkafın küfür anlamına geldiğidir. oysa ki “sinkaflı küfür” diye özel bir küfür stili de tarif edilmekte. öyleyse tüm küfürler sinkaflı değil.

sinkaf kelimesi işin aslında arapçadan gelir. arap alfabesinde s harfi anlamına gelen sin ve k harfi anlamına gelen kaf kelimelerinin birleşmesinden oluşur. sinkef veya sinkaf olarak okunabilir. zaten tam olarak bu yüzden karşıyaka spor klübü taraftarları kaf sin kaf diye tezahurat yaparlar.

resmi dökümanlarda içinde sinkaflı küfür barındıran cümleler dilbilgisi kurallarına pek de uygun olmadan kelime ortasında bir noktayla gösterilir. örneğin: “seni çok fena s.k ederim.” şeklinde yazılır malum küfür.

oysa ki bu doğru bir kısaltma olmadığı gibi sansürlenen kelime olması gerektiği şekilde yazıldığında dahi cümle anlamsız olur. ancak geleneksel olarak, ayıp olmasın diye s ve k harfleri ile sansürlediğimiz bu kelimenin içinde geçtiği küfürlere sinkaflı yani sekeli küfür deriz.

“seni sinkaf ederim.” dilimizde hiçbir anlama gelmeyen bir cümledir.

idrar meselesi

işin tuhafı, kelimenin kendisinin orijinal anlamı herhangi bir cinsel edim içermeyebilir. divan-i lugati’t- türk günümüzde kullandığımız cinsel içerikli anlamdan bahsetse de ahmet vefik paşa’nın 1876 tarihli “lehçe-i osmani”sinde “sivik” olarak geçen bu kelime “siymek” yani “işemek” fiilini yerine getiren organ olarak tarif edilir.

terbiyesiz düşünmeyin…

--- alıntı ---
devamını gör...

otomobillerin üzerindeki toz ve çamurdan üretilen sanat. arabalar, üstlerine resim yapmak amacıyla yapay olarak da kirli hale getiriliyor.

nikita golubev'den bir çalışma:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, mymodernmet. com'dan alıntıdır.)

bu da scott wade'den:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, dirtycarart. com'dan alıntıdır.)

scott wade adlı sanatçının diğer eserleri için link

bu da istanbul'daki bir çalışmasından
devamını gör...

kamera: samsung s10+
konum: kocaeli, gebze, tavşanlı köyü
lightroom ile renk düzenlemesi yapıldı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tarladan 1 liraya alınan domatesin manavdan 10 lira olmasına karşı çıkan bireydir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim