pastane sektörünün temel taşlarından birisidir. internette bir çok farklı tarif görüp kafanız karışabilir. meraklısına bir püf nokta vereceğim kendi denemelerim sonucunda bulduğum bir püf noktadır. normalde pastanecilik ve yemek sektörlerinde sır gibi saklanır asla paylaşılmaz bu tür bilgiler ama benden size bir kıyak olsun. öncelikle herhangi bir pastacı kreması tarifini alıp yapalım. mesela bu tarif iyidir bence;
1 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı nişasta
4 yemek kaşığı toz şeker
1 paket vanilya
2, 5 su bardağı süt
1 yumurta sarısı
1 paket toz krem şanti
öncelikle un, nişasta ve vanilyayı elekle güzelce eliyoruz bu şekilde topaklanmasına engel oluyoruz. sonra toz şekeri ekleyip sütü yavaş yavaş çırpıcıyla sürekli karıştırarak ekliyoruz. en son yumurta sarısını da ekleyip iyice karıştırıp ocağın altını açıyoruz. bu noktada sürekli çırpmak gerek. muhallebi kıvamına gelince altını kapatıp ocaktan alıyoruz. sürekli çırparak biraz soğutup toz krem şanti yi ekleyip mümkünse mikserle pürüzsüz olana kadar karıştırıyoruz. gelelim (bkz: püf noktası)na; bir tatlı kaşığı terayağı ve iki üç yemek kaşığı krema ile benmari usülü eritilmiş 30 gr beyaz çikolata ekliyoruz. eğer kakaolu pastacı kreması yapacaksanız 30 gr bitter veya sütlü çikolata ekleyebilirsiniz. oda ısısına gelince üzerini kapatıp buzdolabında soğuttuktan sonra kullanıma hazır hale gelicektir. ortaya çıkan tadın müptelası olacağınıza eminim.*
devamını gör...

tahtayı kullanırken yaşanan zorluk dışında pek bir zorluğu yok gibi.
devamını gör...

günaydın sözlükçüm!
öncelikle herkes neden bu kadar mutsuz? tamam yaşamak öyle çok keyifli bir eylem değil ama güne bu kadar negatif de başlanmaz ki. hadi hadi gülümseyin bakayım.
olmadı şu tatlışları izleyin, hayat enerjisini ×2 kat arttırıyor.*
devamını gör...

bir arkadaşımın kedisi 3. kattan düştü, birkaç gün yoğun bakımda kaldı, sonrasında yine çeşitli tedaviler gördükten sonra ancak düzelebildi. asgari ücret alan biri için oldukça külfetli bir süreçti, arkadaşım maddi yönünü çok umursamıyordu ama manevi açıdan oldukça üzüntü vericiydi çünkü hayvan sevgisi apayrı bir şey...
devamını gör...

empati kurmak isteyenler, hayatının bir dönemide louis ferdinand celine, marcel proust ya da anton çehov okumalıdır. bu adamları biraz okuyan insan, hiçbir konuyu iki üç cümlede anlatamaz. içi almaz.

bir konu hakkında konuşurken çerçevesini çizip yavaş yabaş özelleştirir. birine değinirken diğerine de değinmesi gerektiğini bilir. yoksa çiğ, sığ bir konuşma yapmış olur ki bu iğrenç bir şeydir. basit bir şekeri tanımlamıyorsunuz, son derece kapsamlı, genel tanımlara girip iki cümle yazıp çıkıyorsunuz. iki cümle yazabildiğinizi ve bunun kabul gördüğünü bildiğiniz için de yüzlerce başlığı bu şekilde doldururp içini boşaltıyor, kirletiyorsunuz ortalığı.

keşke sözlükler tanım için asgari kelime kotası koysalar. gerçekten fikirleri olan, fikirlerini örneklerle anlatabilecek, yorumlayacak insanları rahatlıkla okuyabiliriz.
devamını gör...

uzun soluklu maceralarda değerlidir. tanırsınız, anlarsınız, fikirleriniz uyuşursa da bundan büyük bir zevk ve keyif alırsınız. sonra bir güven ilişkisi kurarsınız.
devamını gör...

‘kalp aptaldır’
-gustave flaubert
devamını gör...

emly clero ve miguel almereyda'nin oğlu jean vigo 26 nisan 1905 de doğmuştur.
ailesinin siyasi durumu gereği çocukluğunda uzun süre kacak hayati geçirmiştir.
babasının 13 ağustos 1917 de tutuklu bulunduğu hapishanede öldürülmesinden sonra, jean sales takma adıyla yatılı okula gönderilmiştir.
5 ekim 1934 te tüberküloz dan ölmeden önce,
yalnızca iki filme imza atmıştır.
1933 te kendi deneyimlerinden yola çıkarak çektiği, yatılı okula gönderilen bir çocuğun öyküsünü anlatan "hal ve gidiş sıfır" fransız yetkililer tarafından kısa sürede yasaklanmıştır.
1934 te ise truffaut'nun başyapıt olarak değerlendirdiği filmi l'atalante'ı çekmiştir.
kısa ömrü hal ve gidiş sıfır ın yasaklanması l'atalante'ın yeniden kurgulanan ve çoğu kısaltılmış kopyalarının kısa süreli gösterimi jean vigo 'nun uzun süre fark edilmemesine sebep olmuştur.1940 ların sonunda yeniden keşfedilmiştir. jean vigo başta yeni dalga yönetmenleri olmak üzere,çok az film çekmiş olmasına rağmen bir çok sinemacı üzerinde büyük etki bırakmış nadir yönetmenlerden biri olmuştur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yüze çarpması fenadır ama özellikle erkekler için öyle bir bölge vardır ki, aşk acısından beterdir. futbolcular neden serbest vuruş sırasında baraj kurarken yüzlerini değil, bermuda şeytan üçgenlerini korurlar sanıyorsunuz?
aman ha.

(bkz: vay ki ne vay of ki ne of)
devamını gör...

soyadı kanunu çıktığı zaman halide edip adıvar buna tepki göstermiş. demiş ki:’ben zaten ünlü biriyim, soyadına gerek yok’. durum atatürk’ün kulağına gidince uyarılmış, o da tepki olarak ‘adıvar’ soyadını almıştır.
devamını gör...

su baslik uzerine derin derin sorgulanip bir turlu bulunamayan kisidir. saka gibi ama ozledigim bir insan yok! ya sevdiklerim yanimda ya da ben insan sevmiyorum bilemiyorum ...
devamını gör...


«pir sultan ölür dirilir»

bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

hasan hüseyin korkmazgil



bestelenmiş hali hasret'in duygu dolu sesinden...*
devamını gör...

olmazdı ki. kim ne yapsın benim hayatımı.*

penceremdeki yükseklik ve denizden kabzalar.**
devamını gör...

okunduktan sonra geri verilmesi gereken kitap. ödünc kitabı geri getirmeyen kisiler yüzünden insanlar birbiriyle kitap paylaşmaz oldu. kimseden kitap isteyemiyorum. 2.el kitapcılar da uyanmışlar, onlar da epey pahalı satıyor. eh kitap fiyatları da malum. cidden bir magduriyet yasanıyor. bazen arkadaslarımın evine gittigimde agzımın suyu akıyor ama cirkefler pek vermek istemiyorlar. sırf bu kötü deneyimleri yüzünden. arkadaşlar herkes aldığı kitabı geri versin o güven ortamı gene olussun, aglıycam.
devamını gör...

yalancı bahar gibi güzel parçayı söyleyen afet-i devran kadın. aklımda hep ömer çip filmiyle kalması da benim bilinçaltımın ayıbı olsun.
devamını gör...

herkese likit radyo istasyonundan merhabalar,

bir önceki hafta bir takım radyo bakımlarından sebep yayında olamayan likit radyo programı teknik aksaklıkları geride bırakarak bu akşam türkiye saati ile 22.30'da sözlük radyosunda yeniden sizlerle.

sevgili dim_martin ile birlik son dönemde sosyal medya ile hayatımıza giren olumlama üzerine konuşacak ve bir takım sorulara cevap arayacak ve aynı zamanda bir müzik ziyafeti çekeceğiz. playlist şimdilik süprizli.

olumlamak bir ihtiyaç mıdır yoksa bir mecburiyet midir?
bilinçaltı olumlama mümkün müdür?
beden olumlamanın sağlık ile ilişkisi nasıl açıklanabilir?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


saat 22.30'da sözlük radyosunda buluşalım.

dipnot; programa katılmak yada konuyla ilgili fikir beyan etmek isteyen tüm yazarlar başlık altına yazarak yada bana özel mesaj yoluyla ulaşarak programa katılım gösterebileceklerdir.

detaylı bilgi için takip etmeyi unutmayın*
- sözlük radyosu: blog.normalsozluk.com/
- instagram : www.instagram.com/sozlukrad...
- twitter : twitter.com/radyosozluk
devamını gör...

isviçre kökenli fransız yönetmen jean-luc godard’ın bir tanımlamasıdır.

sinema teknikleri, anlatım dili ve yazdığı senaryoların basit konulara işaret ediyor oluşu yüzünden döneminde çok sert eleştirilere maruz kalmasına rağmen yolundan dönmemiş bir yönetmen olan jean-luc godard oldukça da üretken bir yönetmendir.

büyük yönetmen bu sözü bu üretkenliğin sonuçlarından biri olan büyük dolandırıcılık’ta söylemiştir. başlıkta geçen tanımlama jean-luc godard tarafından sinemayı anlatmak için kullanılmıştır ve ne zaman birisi sinemayı tanımlasa benim aklıma yusuf atılgan gelir.

yusuf atılgan aylak adam isimli müthiş romanında sinemadan çıkan insanı tarif eder ve bu tarif esnasında sinemadan çıkan insanın kendinde her şeyi yapacak gücü hissettiğini söyler ve haklıdır bence de.

bu iki büyük karakterin sözleri aslında birbiri ile örtüşür. çünkü sinema o kadar güzel bir sahtekarlıktır ki bizi olmayan şeylere inandırır. aslında orda olmaması gereken bazı duygu tohumlarını eker sinemadan önce nadasta bekleyen ruhumuza.

sinema bizden anlattığı hikayelere edilgen bir kabul ile boyun eğmemizi bekler, biz de dünden teşneyizdir buna. iki arkadaşımızın tartışmasından sonra hikayeyi ilk kimden dinlersek ona hak verdiğimiz zamanlarda olduğu gibi kaypak edilgen bir tavırla kabul ederiz sinemanın anlattıklarını.

sinema öyle güzel bir sahtekarlıktır ki ne anlatsa inanırız. zaten herkes bizi aldatır her zaman, en çok da en sevdiklerimiz.
devamını gör...

yiyecek güzel bir şeyler sipariş edip kafayı bulana kadar içmektir.
devamını gör...

aspiratör.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim