stefan zweig kitabıdır.

stefan zweig varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1881 yılında doğan bir yazardır. nazi baskıları yüzünden avrupa’da, kuzey ve güney amerika’da yaşayan yazar çeviri yapıp şiirler yazdı. yazar 1942 yılında eşiyle birlikte intihar ettiğinde amok koşucusu kitabının aslında bir plan olduğunu ortaya koymuş oldu.

amok koşucusu 7 öyküden oluşan her öykünün sonunda bizi bir ölüm bekliyor; cinayet, intihar, cinayet ve intihar…


ilk öykü olan “bir çöküşün öyküsü”nde kralın gözünden düştükten sonra sürgüne gönderilen madame de prie’nin hikayesi anlatılır. madame de prie hüküm sürdüğü dönemlerde şımarıklığı, horgörüsü, para tutkusu, zorbalığıyla zenginlik içinde, balolarda aşıklarıyla birlikte güzel zamanlar geçirmektedir. ancak artık madame de prie’nin kaprislerine ve doğal kötücüllüğüne dayanamayan kral onu sürgüne gönderir. gittiği kente kalabalıktan uzak kalan madame, aklını oynatmamak için saraya mektuplar yazar,af diler ama bir sonuç alamaz. eskiden çevresinde olan insanlar da ona yüz çevirir.

bunun üzerine egosunu tatmin etmek için bulunduğu yerde gözü yüksklerde olan, paris diye yanıp tutuşan bir genci aşığı yapar ama bu ilişki de aşağıladığı gencin onu dövmesiyle hüsranla sonuçlanır.

artık dayanamayacağını anlayan madame de prie çok pahalı balolar düzenleyip paris’teki insanları kandırarak oraya toplamaya ve eski günlerinin bir yanılsamasını yaşamaya başlar. bu sırada söylediği “kıskançlık olmadan, nefret olmadan, yalan olmadan yaşanmaya değmezdi.” cümlesi madame’ın ruh halini açıkça ortaya koymaktadır.

madame insanlara 7 ekim tarihinde öleceğini söylediğide ona kime inanmaz ama o 7 ekim tarihnde intihar eder, ama ölmeden önce bir zamanlar aşığı olan genç adamdan da intikamını alır.

“madalyon” isimli öyküdeyse bir birlikte albaylık yapan adam birliğiyle birlikte yol alırken ispanyol bir çetenin saldırısına uğrar, bütün askerlerini kaybeden aybay ormana sığınır. korkudan va çaresizlikten ne yapacağını şaşırır. çaresizlik içinde olması onurunu zedeler. onurunu kurtarmak için ertesi gün yoldan geçen bir ispanyola saldırır ve onun giysilerin üzerine giyer. kendi üniformasındansa sadece napolyon tarafından kendine verilen madalyonu alır. albay yakınlardaki bir ispanyol köyüne gidip dilsiz bir dilenci rolünü oynayarak karnını doyurur ama bunun karşılığında onurunu ortaya koymuş olur. albay, artık korkuya va çaresizliğe dayanamayacağını anlayınca tekrar ormana gider. bu esnada bir birliğin seslerini duyar ve elinde tabancasıyla onlara doğru koşmaya başlar ancak gelen birlik onun bir ispanyol olduğunu anlayınca, hemen orda infazını gerçekleştirir ve bir albay’a ait olan madalyonu da üzerinde bulur ve alırlar.

üçüncü öykü olan “bezginlik”bir öğnecinin öyküsüdür. öğrenci öğretmeni tarafından aşağılandığını düşünür. o adam dediği ve küçük gördüğü öğretmen onun bir sene kaybetmesine; bu yüzden de sanata, bilime olan tutkusunun sönmesine, arkadaşlarını kaybetmesine, en kötsü de umudunu yitirmesine neden olur. bir gün sınıfa girdiğinde öğretmen yine üzerine gelince öğrenci ,o adama karşılık verir ve aralarında bir arbede yaşanır.

öğrenciden yediği yumrukla sendeleyen adamın şaşkınlığı geçmeden öğrenci kendini dışarı atmıştır bile. bezginliğinin nedeni olan bu adama attığı intikam yumruğu onu dönüşü olmayan bir yola götürür ki, bu yol onunn madame de prie’yle aynı kaderi payalşmasına neden olur.
kitaba ismini veren “amok koşucusu” da aynı izlekler etrafında dolaşan ve efsane olmayı başarmış bir öyküdür. bu öyküde bir gemi yolculuğu esnasında karşılşan iki adamın konuşmalarıyla açılır sahne. kendi öyküsünü anlatmak için birini arayan garip adam ve hikayenin anlatıcısı. garip adam bir doktordur, doktorluk yaptığı köyde kendinden kürtaj için yardım isteyen soylu ve küstah kadına para istemediğini, kendisiyle birlikte olması karşılığında bu işi yapacağını söyler. bunu yapmasının nedeni ahlaksızlık değil, kadının küstahlığıdır. kadının kendisinden ricada bulunmadığı, doktoru para karşılığı satın alabileceğini düşünmesi garip adamı kızdırır ve bu yola başvurmasına neden olur. bunun üzerine kadın kimseye bir şey söylememesini emrederek ordan uzaklaşır. bu küstahlık ve soyluluk karşısında nutku tutulan doktor kadının peşinden gidip özür dilemek, yalvarmak, hatta ölmek ister. işte tam da bu anda bizlere amok koşucularını anımsatır.

amok koşucusu bir anda çılgınlar gibi koşmaya başlayıp elindeki hançeriyle önüne çıkanh herkesi öldüren ve ölene ya da öldürülene kadar koşmayı sürdüren insanlara verilen addır. bu hastalık artık tanımlanmış ve tanınmış bir hastalktır, kadının peşinden koşan doktor da artık bir amok koşucusu gibi gözü sadece kadını görerek kadınnı peşinden sekiz saatlik mesafedeki şehre kadar gider.
kadının kocası iş için şehir dışındadır ve söylemey gerek kadının karnındaki çocuk ondan değil genç bir subaydandır. doktor ne yaparsa yapsın kendini affettiremez. kadına intihar edeceğini belirten bir not yazar ama kadının yumuşaması mümkün değildir. ama bir gün odasında otururken bir köle çocuk gelir ve onu çinli bir kadının evine getirir. soylu kadın can çekişmektedirr. doktordan yardım almaktansa ölmeyi tercih etmiştir. yanlış müdahale sonucu çok kan kaybeden kadını evine götüren doktor kadının ölümüne mani olamaz ama sırrını saklar.
kadını aşığı olan genç subayın yardımıyla ülkeyi terk etmek için bu gemiye biner ancak onun kadını takip ettiği gibi kadın da onu takip etmektedir. tabutu ve kocası aynı gemidedir. sonra anlatıcının gazeteden okuduğu habere göre doktor ,kadının tabutu denize indirilirken tabutun üzerine atlamıştır. tabut çıkarılamaycak şekilde denize gömülür ve doktorun cesedi ise kıyıya vurulmuş olarak bulunur.


diğer üç öykü de aynı izlekte devam etmektedir bulun ve okuyun.
devamını gör...

mantının edebiyatını yapan kız candır.
devamını gör...


akıllı hans, 19. yüzyılın en ünlü hayvanı olurken ünü dünyaya yayılmış ve çeşitli zeka oyunları yaptığı gözlemlenmiştir. kimi zaman yazılı kimi zaman sözlü olarak soru hazırlayan osten tarafından toplama, çıkarma, bölme, çarpma öğretilen hans bunlara cevap olarak ayağını yere doğru cevap sayısı kadar vurmuştur. mesela 3+4=? sorusuna ayağını 7 kez yere vurup sonra durarak cevap vermiştir. akıllı hans'ın sahibi olan osten atını birçok ülkeye götürmüş ve zekasını göstermişken, bunları ücretsiz bir şekilde sergiletmiştir. 1904 yılında new york times'a yetenekleriyle konu olan akıllı hans, bilimadamlarının ilgisini çekmiş ve 13 kişiden oluşan hans komisyonu adı altında yaptıkları incelemelerle atın hile yapmadığını tespit etmişlerdir. araştırmayı -sonradan- psikolog ve biyolog oskar pfungst üstlenirken, hans soruları başkası sorunca da doğru cevap vermiş ve sahibi von osten'in dolandırıcı olmadığını da kanıtlamıştır. fakat soruyu soran kişi doğru cevabı bildiği takdirde hans doğruyu bilirken, soru soranı görmediği takdirde doğru cevabı verememiştir. hans'ın bakıcısı doğru cevabı bildiği takdirde hans doğruyu bilirken, bakıcının yanlış cevabında ise hans yanlış cevap vermiştir. pfungst bu durumdan sonra soru soran kişinin yüz ifadelerini baza alarak inceleme yapmış ve hans'ın bu ifadeler sayesinde doğru cevap verdiğini kanıtlamıştır. çünkü atın gözleri kapalıyken (yukarıda bahsedildiği gibi sahibini görmediğinde), soru soranın yüzünü görmediği ve bu sebeple ifadesini çözmeyip yanlış cevap verdiğini söylemiştir. soruyu soran osten'in atın doğru cevaba yaklaştığındaki rahatlama ifadesi ki insanlar tarafından fark edilemeyecek kadar belirsizdir, hans'a kendince bir sinyal oluşturmuştur. bu sayede doğru cevapları bilen akıllı hans, pfungst'ın çalışmaları doğrultusunda psikolojide yer edinen akıllı hans etkisi'ne adını vermiştir. hayvanların, insanların fark etmekte zorlandıkları sinyal ve işaretleri fark ettiği ispatlanırken bu durum literatüre akıllı hans etkisi olarak geçmiştir. akıllı hans etkisi sayesinde psikolojide ve etolojide (hayvanları inceleyen dal) birçok deney metodu değişmiş ve hayvan davranışları üzerinde güvenilir sonuçlar elde etmenin akıllı hans etkisi'nin kaldırılması olduğu kanıtlanmıştır. hayvan bilişselliği üzerindeki araştırmalarda önem taşıyan bu etki, insanlar farkında olmasa bile hayvanların onlardan sinyal alabildiği kanıtlamış ve hayvanların performans değerlendirilmesinin buna göre yapılması gerektiği belirtilmiştir.
devamını gör...

ağacın yalnızlığını çok huzur verici bulduğum için çekmiştim bunu

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eğer hiçbir fotoğraf bilginiz yoksa ve alalade şekilde çekilirse teletabi güneşine benzer bir sarı daire olması muhtemel durum. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: kapanak şövalyeleri)

lebaleb kongrelerle övünen adamın 10 saat konuştuktan sonra açıkladığı karar. senin yatacak yerin yok yerin. öyle kin doluyum ki...
devamını gör...

dokuzuncu yüzyılda abbasi halifesine hizmet etmek için orta asya'dan ırak'a yerleştirilen türk askerlerinin ve onların ailelerinin soyundan gelen türkmenlerdir. ırak'taki samarra şehri türk askerlerinin ve ailelerinin iskânı için kurulmuş bir ordugâhtır. ilk türkmen şehri burasıdır. türkmen asker sınıfı daha sonra yönetimi ele geçirip ırak'ta çeşitli devletler, beylikler, atabeylikler kurmuşlardır. erbil ve kerkük şehirleri ırak türkmen kültürü ve tarihi için önemli noktalardır.

ırak türkmenleri ırak'ın kuzey-orta kesmini kuzey batıdan güney doğuya doğru kesen ve telafer, musul, erbil, altunköprü, kerkük, tazehurmatu, tuzhurmatu, kifri, karatepe, hanekin, diyala, mendeli ve bedre şehirlerini içine alan türkmeneli bölgesinde yaşamaktadırlar. sanılanın aksine 'türklük' bilinci pek yoktur. türkmenler çoğunluğu şii olmak üzere şii ve sünniler olarak ikiye bölünmüştür ve popülasyonun çoğunu oluşturan şiiler ırak'taki şii gruplarla birlikte hareket etmektedirler. sünniler de sünnilerle beraberdir. mezhep ulusal bilincin ötesine geçmiş. türkiye destekli ırak türkmen cephesi oluşumunda ulusal bilinç yüksektir, ancak onların da sayıları az ve etki alanları dar.

nüfus konusunda çeşitli tahminler vardır. etnisiteye göre ilk nüfus sayımı 1957'de yapılmıştı ve buna göre ırak'ın nüfusunun %9'u (567 bin) türkmen çıkmıştı. bu oranın bozulmadığını varsayarsak bugün ırak'ın nüfusu 40 milyon, bunun %9'unu alırsak 3.6 milyon türkmen ediyor. batılı ırak uzmanları da ırak nüfusunun %6-8 arasının türkmen olduğunu tahmin eder. ırak devlet planlama teşkilatı da türkmen nüfusunu %9 olarak tahmin eder. buna mukabil kürtler de ırak'ta 500 bin kürt yaşadığını iddia ederler. yani bugün ırak'ta tahmini 500 bin - 3.6 milyon arasında türkmen yaşamaktadır. ancak, bu nüfusun ırak siyasetindeki etkisi sıfırdır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

iç işleri bakanı süleyman soylu'nun afyonkarahisar ziyaretinde söylediği cümledir.
bazılara çatlayacak patlayacak diyor. ula millet sizin yüzünüzden zaten çatlama patlama noktasına geldi. bunlar nerede yaşıyor arkadaş. temmuz'a şunun şurasında ne kaldı ki.. memurlara, işçilere falan zam vermemek için, çık bir şeyler zırvala mı dediler. anlamadım ki.. siz iç işleri bakanı değil misiniz? ekonomi ne ayak. zaten bu ülkede kim kimdir çözemedik. zamanında enerji bakanının, enerji ile alakalı toplantıda, basına bilgi vermesi gerekir iken rte'nin eşi çıkıp bilgi veriyordu. o sırada rahmetli kamer genç bu duruma müdahale etti lakin adamı korumalar dışarı çıkardı.
demek istediğim siz kimsiniz ya. bırakın da yetkili kimse o konuşsun.
ekonomi şaha kalkacakmış mış yok efenim sıçrama yapacakmış mış. sen şuna akp şaha kalkacak de de bir şeye benzesin.
bu halk bir gün şaha kalkacak da bakalım o zaman ne olacak..
kaynak
devamını gör...

adana'da mustafa a. isimli şahıs kendisine büyü yapıldığını iddia ederek tek katlı evinin damına çıkıp, 4 yaşındaki kızı ela’yı sarkıtarak aşağı atacağını söyledi. mustafa a., "onun kanı akarsa büyü bozulacak" diye bağırdı. bu sırada "babacığım, ne olur beni atma" diye ağlayan minik ela dedesi tarafından kurtarıldı.

haber linki : www.hurriyet.com.tr/gundem/...
devamını gör...

milletvekilliği adaylığı sırasında kendisine yöneltilen çalgıcı vb. garip tepkileri "bu kadar dansöze bir çalgıcı lazım" şeklinde yanıtlayarak efsane bir kapak yapmıştır.
ege türküleri ondan sorulur.*
devamını gör...

yaprak dökümü fikret gibi biri olurdum herhalde. evin ezilen çocuğu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

iyi ki doğmuştur. malum büyük sözlüklerin hayal kırıklığı yarattığı bir dönemde içimizi ferahlatmıştır.
devamını gör...

rus müzisyen, piyanist ve davulcu. özellikle ülkemizde oldukça geniş bir hayran kitlesine sahip. ilk olarak valse adlı eseri ile tanımıştım kendisini.


ilk dinlediğimde sanırım onlarca kez dinlemiştim bu eseri. daha sonra ise "field"


işte o zaman hayran kalmıştım kendisine. jane maryam, once upon a time, faulkner's sleep... kahvemizi alıp hayallere doğru adım adım yürürken güzel bir arkadaşlık ediyor eserleri.
devamını gör...

olmaya beş kala / içerenköy

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok kez yaptığım eylem. yazıyorum yazıyorum sonra kimse beni anlamaz ki diyip çıkıyorum başlıktan. hem içimi boşaltmış oluyorum hem de anlaşılmamaktan kurtuluyorum.
devamını gör...

kız yazması dışında kesinlikle katıldığım başlık ve entari

abartı dolu, bariz belli.

ve merak ediyoruz, cidden, düşüyor mu böyle?

edit: an itibariyle 2 yazar düştüğünü doğruladı. tekrar ediyorum; düşüyormuş beyler.

bir de feminist dahil oldu, kadınların başarısını kıskandığımızı düşünen. onu da kendi haline bırakıyoruz.

gelişmeler oldukça editleyeceğim (*: swh)
devamını gör...

günlük cilt bakımı yapmak, bol su içmek ve erken uyanmak
devamını gör...

sinsi bilinçaltı. çok sinsidir anlık devreye girer ağlatır, güldürür, öfkelendirir kontrolü ele alır ve sorgulatır noldu böyle bana ya ?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim