oğuz atay'ın öykülerini topladığı kitabı. beyaz mantolu adam, unutulan, korkuyu beklerken, bir mektup, ne evet ne hayır, tahta at, babama mektup ve demiryolu hikâyecileri - bir rüya öykülerini ihtiva eder.

kitaba ismini de veren "korkuyu beklerken" herkesin daha bir gözünün önündedir ama "unutulan" da pek bir şahanedir.

"seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim?"

ayrıca atay'ın o meşhur "ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" alıntısı da bu kitaptan işte. hatta son hikayenin son cümlesi.
devamını gör...

herhangi anormal dokuyu ifade eden kelime. (kitle, yara vb.)

latince laesio( hasar) kelimesinden gelir.
devamını gör...

sabahattin ali-değirmen kitabını okumaya devam ediyor olacağım etkinlik sayesinde.kendi adıma teşekkür ederim bu güzel fikir için.
devamını gör...

gerçek pekmezle harmanlanmış, ekmeğe alternatif bir kahvaltı lezzetidir.
devamını gör...

elin dursa parmakların durmuyor iko, parmaklarını ısıt da birgün böyle kalma.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

giremediğim zaman birini bir yerlerde bekletiyormuşum hissi veren bağımlılıktır.
devamını gör...

yazardım ama bilin bakalım ne eksik *...
devamını gör...

oldukça ilginç sevişme sahneleri bulunduran erotik gerilim filmi. elbette ki bir basic instinct (film) ayarında değil. çünkü arkaplanında yaşanan hikaye aşırı yavan. sadece hikayeyle ilgili bir kısmın tahmin edilemeyeceğini düşünüyorum.



filmin sonuna kadar bekliyorsunuz , bir şeyler olucak ama ne? filmin sonu geliyor ve... ensest bir hikaye çıkıyor ortaya. meğer adam suçsuzmuş! bütün her şeyi yapan ona aşık olan kız kardeşiymiş. durum böyle olunca tahmin edebilme kabiliyeti düşüyor açıkçası. ensest batı dünyasında çok hoş karşılanan bir şey değil. eğer bu film bir japon filmi olsaydı ya da kore işte o zaman sonunu tahmin edebilirdim çünkü asya kıtasında ensestlik baya normal görünüyor (toplumsal olarak değil medya kısmından bahsediyorum) asyalılar ensestliği baya özgürce ekranlara yansıtabiliyorlar.



velhasıl kelam eğer sevişme sahnelerini seven biriyseniz izlemenizi tavsiye ederim 2-3 fantezi hoşuma gitmişti benim ama yok ben olayın gizemini seviyorum , gerilimini seviyorum derseniz uzaklaşın. dediğim gibi romantik/erotik/gerilim türlerinden hoşlanıyorsanız bakabilirsiniz zira günümüzde erotikle harmanlanmış gerilim/gizem filmleri çok sık çıkmıyor karşımıza. bu tür 90'ların modasıydı.

not: heather graham'ı seviyorsanız yine izlenir.diğer filmlerini çok izlemedim ama kendisinin ilk defa bu kadar soyunduğunu gördüm.
devamını gör...

1931 ve 2013 yılları arasında yaşamış, çorum doğumlu bir deha. türk ressam, grafik sanatçısı, şair ve çevirmen. fransızca ve farsçayı aynı bünyede harmanlamış bir dahi. bedri rahmi eyüboğlu'nun resim atölyesinde ders almakla kalmamış onun edebi yeteneklerini de benimsemiş çocuk yaşta. henüz 19 yaşında varlık dergisinden charles baudelaire çevirisi ile ödül almış biri.
aziz nesin'in yakın arkadaşı olan sait maden, aziz nesin'in bir çok kitabının da kapağını tasarlamıştır. sekiz binin üzerinde kitap ve dergi kapağı tasarlamıştır.
fransızca, almanca, ispanyolca, rusça, ingilizce, farsça, arapça, osmanlıca hatta sümerce gibi dilleri kendi çabasıyla öğrendi.

ayrıca cemal süreya, şık derviş demiştir onun için. bu ifade hayatını anlatan belgesele ismini vermiştir.

kaynak : sait maden şık derviş belgeseli. izlemek için...
devamını gör...

canım ailem hepinizi çok seviyorum.
devamını gör...

ne güzel şarkılar istenmiş, ne güzel zaman geçirmişiz. şimdi aynı duygularla dinletiyor.
çok iyi iş çok.
devamını gör...

estağfurullah onlar bana tavsiye versin. ben kimim ki?
devamını gör...

halk kahramanı eşkıya debreli hasan için yazılmıştır.
drama köprüsü hasan dardır geçilmez
soğuktur suları hasan bir tas içilmez
at martinini de bre hasan dağlar inlesin
drama mahpusunda hasan dostlar dinlesin


sözlük radyosunda yer verilmesi gülümsetmiştir.
devamını gör...

daha önce bu başlığa yazdım mı bilmiyorum ama kendisi 2-3. tanımı gayet de hak ediyor bence*.

arada nickaltıma uğrayıp mükemmel gifler bırakıp gidiyor ve hepsine bayılıyorum. gerçekten gülmekten ağlayacak hale getiriyor beni her seferinde. iyi ki var, uzun süre gifleriyle ve tanımlarıyla sözlüğümüzü renklendirmesi dileğiyle*.
devamını gör...

hiç bir şeyi kafama takmıyorum çok mutluyum
devamını gör...

kuzey rüzgarı. john william waterhouse'un 1903 tarihli tablosunun adı aynı zamanda.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
esere adını veren tablonun merkezindeki rüzgar. kendini rüzgardan korumaya çalışan genç kızın elbisesinin uçuşması, çiçeklerin ve arkaplandaki ağaçların eğilmiş halde resmedilmesi gibi detaylarda rüzgarın gücünü görebiliyoruz.
devamını gör...

herhangi bir alanda dünya üçüncüsü olan bir ekibin ya da insanın nasıl elle tutulur başarısı olmaz? abartmayın, o kadar da değil.
devamını gör...

saygısızlık ve terbiyesizlik yapanlar sadece.
devamını gör...

insanlar inancı ya da inançsızlığı dayatmayı bıraktığı zaman bitecektir. yani hiçbir zaman.
biraz olsun ferahlamak için gereklidir ama çare olmayacaktır.
devamını gör...

(bkz: zülfü livaneli) 'nin az önce bitirdiğim son romanı. aslında bakarsanız balıkçı mustafa ve eşi mesude'nin hikayesi gibi; ancak içinde ülkenin, dünyanın ve konjonktürün bir çok önemli meselesi ve problemini barındırıyor. zülfü livaneli diğer bir çok romanında olduğu gibi yine toplumun önemli kanayan yaralarına, toplumsal sorunlara hem araştırmacı bir yazar olarak didaktik bilgilerle yaklaşıyor hem de bunu mükemmel diliyle ve anlatımıyla adeta içinde yaşıyormuşsunuz gibi hikayeleştiriyor.

mustafa bir ege köyünde yaşayan ve baba mesleği olan balıkçılıkla geçimini sağlayan bir egeli köylü. eşi mesude'de yine aynı köyde yaşayan girit göçmeni bir kadın. mustafa ve mesude'nin çocukları deniz bir gün babasıyla balığa çıktıklarında fırtınada kayığın alabora olması sonucu ölür. mustafa o günden sonra bir sessizliğe bürünür. bir gün yine kayığıyla balığa çıktığında denizde bir ceset bulur bir kadın cesedi, sonra bir ceset daha bulur bu da bir erkek cesedi. bunları kıyıya taşımaya çalışırken bir yunus balığının küçük bir botu kayığa doğru taşıdığını görür ve botun içinde bir bebek olduğunu fark eder. allah göndermiştir mustafa'nın deyimiyle bu bebeği. ancak bebek de diğer iki ceset gibi ege kıyılarından yunanistan'a kaçmak isteyen göçmenlerden biridir.

kitap boyunca göçmen meselesi ve yarattığı tahribatlar üzerinde uzun uzun duruyor yazar. suriye, afganistan, afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin türkiye üzerinden avrupa ve amerika'ya kaçma denemeleri. ve bu denemeler sırasında başlarına gelenler. hatta suriye'li olanlar dışındakilerin ülkelerine geri gönderildiği. afganistan'daki savaştan taliban'dan kaçan bir kadının geri dönerse öldürüleceğini (ailesindeki herkes gibi) bildiği için çocuğunu bu aileye (mustafa ve mesude) bırakması...
bunun dışında ege sahillerinin vahşi kapitalizme nasıl kurban olduğu üzerinde çok fazla durmuş yazar. açık denizde kurulması gereken balık çiftliklerinin koylara büklere nasıl yapıldığını ve denize ve deniz canlılarına hatta kuşlara bile nasıl zararlar verdiğini;
ormanların tahrip edilip oteller yapıldığını;
dağlarda siyanürle altın arama çalışmalarının yapıldığını ve daha bir çok toplumsal sorunu cesurca kaleme dökmüş yine yazar.
güzel kitap.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim