maddi açıdan da sağlık açısından da mantıklı harekettir. beni bu yola sevk eden asıl sebep ise ne maddiyat ne de hijyen oldu. berber bahattin abinin her seferinde otur kardeşim birazdan alırım deyip yaklaşık 1 saat önümde duran gazeteyi bana ezberletmesi, üstüne en fazla yarım saat sürecek olan traşı kısa telefon konuşmaları ve belli aralıklarla yaptığı 2-3 dakikalık tv hipnozu ile 1 saate yayması sonucu kaybettirdiği zaman kaybı olmuştur. yok kafada doğru düzgün saç olsa değecek belki de malzeme ortada. vakit israfı.
devamını gör...

ülkemizde birileri birbirini öperken sarılırken çocuklar etkileniyor namussuzlar diye tepki veren insanlar sokakta bir kadın dövülürken çocuklarıyla beraber izliyorlar. o insanın çocuğu kız ise kocası ne yaparsa yapsın ses çıkarmamayı erkek ise ya seyretmeyi ya da döven adamın nasıl dövdüğünü öğreniyor. oysaki öğrenmesi gereken korumaktır mazlum olanı. sevmenin değil şiddetin kötü olduğunu öğrenmek gerek. televizyonlarda iki kişi birbirini öperse hemen kanal değiştirilir ama birinin kellesinin uçurulma sahnesi reyting rekorları kılar. eğer iyi bir toplum istiyorsak biz düşünenler televizyonları değiştireceğiz. içerikleri değiştireceğiz. recep ivediki diriliş ertuğrula tercih edeceğiz. biz bir şeyler yapmazsak suçlu olandan daha suçlu oluruz çünkü.
devamını gör...

biraz stalk ve derin analizler sonucu yorumlarına katıldığım bir yazar.
nickinden anladığım kadarıyla huzuru yağmur damlalarında bulan bir yazar. kelime kökü latince pluvia* kelimesinden gelmektedir. ayrıca fransızca pluie* da buradan gelmektedir.
"bu sabah yağmur var istanbul'da
gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye."
mfö sözleriyle bitireyim bu nickaltını.
devamını gör...

ayraçları; kitap sayfalarının aralarına girmiş, orantısız güç olarak gören bir ben değil, herkesin yaptığı güzide eylemdir. hele ki kitap bana aitse...
caaanım kitabın, arkadaşım olmasından mütevellit, kıvırır, evirir çevirir, iyice haşır neşir olurum. onu özüme alır, içime katar, evrenimde yoğururum...
kalkıp içinden düşecek bir şeyi*, kaldığım yeri belirleyecek bir madde olarak görmedim, görmüyorum... aksine aramıza girmiş bir üçüncü şahıs olarak gördüm görüyorum, göreceğim....kitapları da - eşyalar gibi- tanrılaştırmaktan vazgeçin artık... vazgeçin ki üretebilelim, büyüyebilelim...

insanoğlu kendini; kendi kıskacından çıkaramadığı, çıkarmaya çalışanı da tu kaka saydığı müddetçe, bu büyük üretkensizlik buhranı bitmeyecek ve insan denilen varlık, evrimini tamamlayıp, tanrısına dönüp tanrım bak sen beni yarattın, ben de bana, başka tanrılar yarattımdan öteye geçemeyecek... tanrı insanı yaftalamamış sonsuz bir irade yetkisi tanımışken, siz kim oluyor da pardon, onu bunu öteleyiveriyorsunuz?..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

amerikalı ressam, tıp doktoru ve tıp ressamıdır. her tıp fakültesi öğrencisinin "netter mi, sobotta mı" ikilemindeki baş kahraman olan netter, doktor olmadan önce profesyonel ressamlık yapmıştır.

1933'te new york üniversitesi tıp fakültesi'nden mezun olduktan sonra ressamlık ile tıbbı birleştirmek için çalışmalara başlamıştır. ciba adlı ilaç firması adına "clinical symposia" isimli kitapçıklar resimlemiştir. bu kitapçıklarda her hastalığın fizyolojik, patolojik ve anatomik özellikleri üstünde durulmuştur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu çizimler oldukça popüler olunca genişletilip 13 ciltlik bir seri haline getirilmiştir. sinir sistemi, üreme, sindirim, endokrin, kalp, böbrekler, solunum ve iskelet kas sistemi gibi kitaplardan oluşan bu seri şu ana kadar basılmış en bilinen medikal çalışmadır."netter collection of medical ıllustrations" ismiyle yayınlanan bu eser, 20 binden fazla şekil içerir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

"netter insan anatomi atlası" ise ilk kez 1989 yılında basılmıştır. çizimler netter collection'dan alınmıştır.
devamını gör...

--- alıntı ---

“sıfır atık”; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan atık yönetim felsefesi olarak tanımlanan bir hedeftir.

--- alıntı ---
geç olmadan herkesin hayatında yer etmesi gereken anlayış. küçük büyük demeden alınacak önlemlerle birçok şeyi değiştirebiliriz.
(bkz: karbon ayak izi)
devamını gör...

genelde sadece bir sohbet başlatmak için kibarlıktan sorulan, çoğunlukla sorudan çok bir selamlama görevi gören sorudur. cevabı da genelde aynı olur: "iyiyim, sen nasılsın?"
herkes aslında farkındadır bu sorunun yüzeysel, cevabının da daha da yüzeysel olduğunun. ama sonuçta insanoğlu, sosyal bir varlık. bir şekilde karşımızdakiyle iletişime geçmek istiyoruz, birinin nasıl olduğunu sormak da bunun en kolay yollarından biri.
aynı zamanda, çok nadiren de olsa, gerçekten hislerinizi öğrenmek isteyen bir kişinin sorduğu ve sizin yüreğinizi titreten bir sorudur. o anlarda eğer moralinizi bozuksa ya kendinize hakim olamayıp içinizi dökersiniz *, bazen de hislerinize hakim olup bir şekilde geçiştirirsiniz.
günün sonunda, sorulma amacı ne olursa olsun, duyması iyi gelendir.
devamını gör...

bir salın artık gençleri nerede vakit geçirmekten mutlu oluyorlarsa orada vakit geçirsinler. siz gençken emo gibi geziyordunuz ortalıkta, tripkolik dinleyip kollarınızı jiletliyordunuz bir halt sanmayın kendinizi.
devamını gör...

kendini değersiz görmek ve kendini anlamaktan kaçmaktır bence.
devamını gör...

kandil günlerinde pastane ve ekmek fırınları vasıtasıyla aklımıza düşürülen, asıl bizi çekenin içindeki mahlep olduğunu düşündüğüm, iyi yapan bir yerden almazsanız akabinde midenizi yakacak olan, genel olarak 5'er adet susamlı ve sade şeklinde paketlenen, sevilen bir simit çeşididir. ben her iki halini de severim. yanlış mı hatırlıyorum bilmiyorum ama sanki eskiden kutular renk renk rafyalarla kapatılırdı ve onun bile ayrı bir güzelliği vardı.
biz çay ve peynir eşliğinde yedik * * ve evet midemiz yandı, ki aldığımız yer yılların fırını, ekmek ve normal simitleri harika yapar ama bunu yapamamış. *.
devamını gör...

1500 karma puanım olmadığı için sizi göremiyorum ve bence bu çok üzücü bir şey, halbuki birkaç sigara bir iki kadeh rakı eşliğinde dünyayı değiştirebilirdik...
izin vermediler...

sizi görebilmek için karma puanlarımı bir gün toparlayıp kafa store'dan bu özelliği alacağım, söz veriyorum bu sözlükteki tek amacım artık bu...

edit: ya da mesaj atabilirsiniz tabii, beni yormamak adına *
devamını gör...

bazen, yemek yapmak için buzdolabından çıkardığınız dondurulmuş gıda olabilmektedir bu...
aylar önce sizin için özenle hazırlanmış, dondurucuda bekleyen taze fasulyedir belki de bu, memleketten gönderilmiş...
pişen taze fasulyeyi yerken bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlarsın, boğazından da geçmez zaten...
devamını gör...

gerçek aşk öyle bir derttir ki ona yakalanan bir daha asla derman bulmak istemez.*
devamını gör...

kar yağarken aslında film değil de polisiye radyo tiyatroları çok iyi gidiyor. naçizane bir kaç öneri :
düşen uçağın sırrı
ispritizma ile cinayet
kar yolları tıkadı
katil kim?
nisan apartmanı cinayeti
armz apartmanı cinayeti
on küçük zenci
üçüncü kattaki daire
maymun eli
sarı ile mavinin esrarı
porsuk ağacı parkı
devamını gör...

kendini iyi hissetmediğin yerde durma. hiçbir şey yapmak zorunda değilsin.
devamını gör...

benim için namümkün olan durum.
devamını gör...

ukrayna çıkışlı cossack grubuna ait rusça şarkı. çevirisini de aşağıya bırakıyorum.



savaşta olduğumuz zaman,
herkes düşünüyordu ya sevdiğini ya eşini.

ve ben de düşünebilirdim, kesinlikle
ne zaman içtiğim pipoma baksam,
pipomun yayılan mavi dumanına

bana bir zamanlar yalan söylediğin gibi
gönlünü de uzun zaman önce başkasına kaptırdın
ama ben tüm bunları düşünmeden
sadece pipomu içiyordum, acı türk tütünüyle doldurduğum.

ben sadece o kaçınılmaz kurşunu bekliyorum,
ızdırabımı dindirmesi için ve bu düşmanlığa, kine bir son vermesi için

bir daha savaştığımızda, bir daha savaştığımızda,
karşıdan gelen kurşunları karşılayacağım siyah atımızın üzerinde.

fakat ölüm bana göre değilmiş gibi görünüyor,
ve kara atım çeker alır beni alevlerden.
devamını gör...

bu arkadaşlar periyodik tablonun en altında yer alan 2 satırda yer alan elementler topluluğudur:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

peki niye ben bu elementlere ait başlık açmaya ihtiyaç duydum?
şöyle ki bu arkadaşlar siz farkında olmasanız bile hayatımızın pek çok alanında yer almaktadır. mesela elektrikli araçlarda:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

buna ek olarak herhangi bir lazer uygulamasında, biyoaktif camların sinir hücre rejenerasyon yeteneğini arttırmak amacıyla, nükleer atık vitrifikasyonu çalışmalarında uranyum ve plütonyumun ikamesi olarak kullanılmaktadır. bunlar radyoaktif olmadığı için bu ikame olayı oldukça fazla önemlidir.

kısaca uygulama alanlarından bahsetmeye çalıştım.
peki bunların piyasası kimin tekelinde? piyasa %95'i çin halk cumhuriyeti'ne aittir. peki bu elementler topraktan çıkarılırken doğaya zarar veriyor mu? evet çok fazla. şöyle ki çin'de bu elementlerin çıkarıldığı batou diye bir şehir mevcuttur ve yapılan son araştırmalara göre buradaki radyoaktivite miktarı çernobil'e oranla 2 kat daha fazla imiş.
ayrıca bunların geri kazandırılma oranı ise yaklaşık %1'dir.

toparlamam gerekirse; nadir toprak elementlerinin çok fazla kullanıldığı az önce saymış olduğum elektrikli araçlar, lazer uygulamaları öyle ya da böyle sürdürülebilir enerjiye hizmet eden uygulamalardır ancak sürdülebilir ve temiz enerjiye ulaşmak için doğaya verilen tahribat hiçbir şekilde hesaba katılmamaktadır. bunlar da hesaba katıldığı zaman sürdülebilir enerjinin aslında o kadar masum bir şey olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır. ayrıca bu alanda tekelin çin'de olması da başlı başına bir sorundur. çin koronavirüsten ziyade bu alandaki üstünlüğü ile dünya'da söz sahibi olacaktır. en kötüsü de bizim bu metallere ihtiyacımız yıllar geçtikçe artacak ve doğayı çok daha fazla kirleteceğiz.

bu tanım, the rare metals war: the dark side of clean energy and digital technologies isimli kitaptaki bilgilerden faydalanılarak yazılmıştır. kitabın türkçe çevirisi maalesef bulunmamaktadır.
devamını gör...

minnet eylemem*
.
devamını gör...

elimi uzatıp dokunmak istediğim, saçtığı ışığı yakalamak istediğim insan. hatta uğruna nickaltında fingirdeşen yazarlar diye dalga geçmelerini bile göğüsleyebileceğim insan parçası. henüz tanımadan sevdim derler ya bengaripsengüzeldünyaumutlu işte benim için o. kaldırdığım her taşın altında karşıma çıktığında yüzümde bir gülümsemeye sebepti kendisi. konuşunca dedim ki bu dünyada hala güzel insanlar var. ve onların yüzü suyu hürmetine hayat daha da güzelleşiyor. hep ol emi? sen hep yakınımda ol.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim