izmir'de oturulası semtler
bostanlı.
devamını gör...
kitap alıntıları
"çok yakın olduğumuz halde herkes tamamen tek başına. bütün hayat, ısrarlı bir yakınlaşma çabasından başka bir şey değilmiş."*
"her gün kendimi bütünüyle inşa ediyor ve bütünüyle yıkıyordum. kendini kontrol etmek, beyni kullanarak emir verebileceğin ve sana boyun eğen bir mekanizmaya çevirmek bir zevkti."*
"babamın söylediğine göre sanayicinin üvey kız kardeşi gibi insanlar, kendilerini baskı altında tutan kişiye teslim olmaya ilk başta direnir ama çok geçmeden bunun hiçbir işe yaramadığını görürlermiş. işte o zaman, başka çareleri kalmadığı için, onları sistematik olarak tahrip eden ve babamın 'bağımlılığın getirdiği dehşet verici umutsuzluk' şeklinde nitelediği, feci bir umutsuzlukla ona takılıp kalırlarmış."*
(bkz: thomas bernhard) (bkz: sarsıntı)
devamını gör...
normal sözlük kulüp başkanlığı müracaatları
en son ilkokulda sınıf başkanı olup beğenmemiştim.
müracaat etmeyeceğim müracaatlar sistemidir.
yarışmacılara başarılar.
müracaat etmeyeceğim müracaatlar sistemidir.
yarışmacılara başarılar.
devamını gör...
evgeny grinko
rus asıllı müzisyen, piyanist.. türkiye de valse, field gibi şarkıları ile popüleritesini kazansa da özünde icra ettiği sanatı her parçasıyla dinleyiciye ileten bir sanatçı..
buradan
buradan
devamını gör...
merdumgiriz_
öyle süslü püslü laflarım yok maalesef. içimden ne geliyorsa o, iyi ki varsın kızçe.
sana ilk kızçe dediğimde şaşırmıştın. o zaman şaşırması bile tatlı be kızın, demiştim :). düşüncelerim baki güzel insan. şaşırman da güzel, sevinmen de.
hayatı boyunca hep güzelliklerle karşılaşasıca güzel insan; kendine dikkat edesin, meteyi de yerime öpesin*. yeni yaşın da bol sağlıklı, pek bi keyifli, çokça huzurlu; gönlünce olsun.
yeniden diyorum güzel insan, iyi ki varsın be merdumgillerden giriz olan mahlasdaşım.
tarikat notu: kafa sözlük merdumgiriz tarikatı olarak bilerek bu saati bekledim. çünkü en iyi sen biliyorsun ki bizler; umulmadık anlarda var olup şaşırtmayı severiz*.
sana ilk kızçe dediğimde şaşırmıştın. o zaman şaşırması bile tatlı be kızın, demiştim :). düşüncelerim baki güzel insan. şaşırman da güzel, sevinmen de.
hayatı boyunca hep güzelliklerle karşılaşasıca güzel insan; kendine dikkat edesin, meteyi de yerime öpesin*. yeni yaşın da bol sağlıklı, pek bi keyifli, çokça huzurlu; gönlünce olsun.
yeniden diyorum güzel insan, iyi ki varsın be merdumgillerden giriz olan mahlasdaşım.
tarikat notu: kafa sözlük merdumgiriz tarikatı olarak bilerek bu saati bekledim. çünkü en iyi sen biliyorsun ki bizler; umulmadık anlarda var olup şaşırtmayı severiz*.
devamını gör...
saat kaç sorusuna verilebilecek alternatif cevaplar
saat on, yatağa kon. hadi iyi geceler.
devamını gör...
bir kitapta tecavüzcünün ruh halinin anlatılması
gayet olağan bir şeydir.
şöyle ki, bu durumun olağandışı olduğunu kabul etmek, birincisi yazarın halet-i ruhiyesini karakterle özdeşleştirmeye, ikincisi, de sade, bataille, anais nin ve masoch gibi büyük yazarların kitaplarının engellenmesine, ortadan kaldırılmasına, sansürlenmesine yol açar. tecavüz her koşulda suçtur ve asla savunulamaz, ancak edebiyatın hayatta mevcut olan kötülükleri dile getirmesi engellendiği vakit, o kötülüklerin mevcudiyetini dünyaya anlatacak kişi sayısını da azaltırsınız.
yazar ve psikolog, gözlemcilik payesinde bir araya gelen iki farklı kişidir, ancak ikisi de bugüne kadar tahlilin sorumluluğunu omuzlarının üzerine yüklemişlerdir. yazarı bu görevinden, isteğinden alıkoymanın, tecavüz suçunu işleyen kişiyi psikanalize tabi tutan ruh doktorunun çalışmalarını yayınlamasından beri bırakmaktan çok bir farkı yoktur.
şöyle ki, bu durumun olağandışı olduğunu kabul etmek, birincisi yazarın halet-i ruhiyesini karakterle özdeşleştirmeye, ikincisi, de sade, bataille, anais nin ve masoch gibi büyük yazarların kitaplarının engellenmesine, ortadan kaldırılmasına, sansürlenmesine yol açar. tecavüz her koşulda suçtur ve asla savunulamaz, ancak edebiyatın hayatta mevcut olan kötülükleri dile getirmesi engellendiği vakit, o kötülüklerin mevcudiyetini dünyaya anlatacak kişi sayısını da azaltırsınız.
yazar ve psikolog, gözlemcilik payesinde bir araya gelen iki farklı kişidir, ancak ikisi de bugüne kadar tahlilin sorumluluğunu omuzlarının üzerine yüklemişlerdir. yazarı bu görevinden, isteğinden alıkoymanın, tecavüz suçunu işleyen kişiyi psikanalize tabi tutan ruh doktorunun çalışmalarını yayınlamasından beri bırakmaktan çok bir farkı yoktur.
devamını gör...
20 mart 2021 türkiye'nin istanbul sözleşmesi'nden ayrılması
içinde hala yarınlara dair umut taşıyanlarınız varsa eğer.. sizi gerçekten kutluyorum.
ben tükettim.
bünyem bütün bu olanları kaldırmıyor.
yazıklar olsun size. başka sözüm yok.
ben tükettim.
bünyem bütün bu olanları kaldırmıyor.
yazıklar olsun size. başka sözüm yok.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
tam bir road trip anısı olmasa da, bu da bi yolculuk anısı en nihayetinde deyip ufak bişi anlatam ve de kaçam.
bikaç ay önce, şehirdışından istanbul'a dönüyorum. uçağa bindim, yanımda bir çift oturuyor, erkek olanı tam bir yurdum yağız delikanlısı. taktım kulaklığımı, dürttü beni. kişisel alan hassasiyeti yüksek insan olan ben, pandemiyle de birleşince bi noooluyoz oldum. çıkardım kulaklığı.
- yolculuk nereye?
+ e-e-efendim?
- yolculuk diyorum, nereye gidiyosun?
+ istanbul?
- hmm.
kafamdan binbir türlü soru geçiyor. yanlış uçağa mı bindim? binsem bile, uçak dediğimiz şey duraksız bişi değil mi? onlar mı yanlış uçağa bindi acaba. tam boşverip kulaklığı takarken...
- bis almanya'ya gidiyos.
+ hmm. iyi yolculuklar.
meğer yanımdaki yağız anadolu delikanlısı, turkish hospitality and the sıcakkanlılık şov yapmak için yanındaki alaman ablaya, beni kullanmaya karar vermiş. bilmediği bir şey vardı ki, çok yanlış adama çatmıştı. kulaklığımı takıp yola devam ettim.
yolculuk nereye? herkes aynı yere?? uçakta muhtemelen sen ve maks. bikaç insan aktarma yapacak. ismail yk seni.
bikaç ay önce, şehirdışından istanbul'a dönüyorum. uçağa bindim, yanımda bir çift oturuyor, erkek olanı tam bir yurdum yağız delikanlısı. taktım kulaklığımı, dürttü beni. kişisel alan hassasiyeti yüksek insan olan ben, pandemiyle de birleşince bi noooluyoz oldum. çıkardım kulaklığı.
- yolculuk nereye?
+ e-e-efendim?
- yolculuk diyorum, nereye gidiyosun?
+ istanbul?
- hmm.
kafamdan binbir türlü soru geçiyor. yanlış uçağa mı bindim? binsem bile, uçak dediğimiz şey duraksız bişi değil mi? onlar mı yanlış uçağa bindi acaba. tam boşverip kulaklığı takarken...
- bis almanya'ya gidiyos.
+ hmm. iyi yolculuklar.
meğer yanımdaki yağız anadolu delikanlısı, turkish hospitality and the sıcakkanlılık şov yapmak için yanındaki alaman ablaya, beni kullanmaya karar vermiş. bilmediği bir şey vardı ki, çok yanlış adama çatmıştı. kulaklığımı takıp yola devam ettim.
yolculuk nereye? herkes aynı yere?? uçakta muhtemelen sen ve maks. bikaç insan aktarma yapacak. ismail yk seni.
devamını gör...
kedisiz insan
kedim olmayarak neler kaybettiğimi öğrendiğim başlık. ayrıca kediye fare yakalatma extremini yaşayacak hangi konumda yaşadığını merak ettiğim yazar beyanı. neyse sokağa çıkayım da bizim sokaktaki toramanlardan bir tane kapayım. gerçi buradan bir yazar gangam yaza doğru ben sana yawri gönderirim dediydi onu bekleyeyim.(bkz: swh)
devamını gör...
yarını beklemeyen insanlar topluluğu
2020 yılında türkiye'de yaşayan genç nüfus. benim yarın için hiçbir beklentim yok.
devamını gör...
aç karnına alışveriş yapmak
kendi topuğuna sıkmak gibidir.
açken insanın gözü döndüğü için kontrolünü kaybeder ve doğal olarak ne görürse gerekli gereksiz almaya çalışır o yüzden bu eylem uzmanlar tarafından da pek tavsiye edilmemektedir.hem insanı maddi olarak zarara sokması hem de alınan besinlerin genelde albenili ama kalori bakımından tam bir bomba olması nedeniyle istenmeyen bir durumdur.
açken insanın gözü döndüğü için kontrolünü kaybeder ve doğal olarak ne görürse gerekli gereksiz almaya çalışır o yüzden bu eylem uzmanlar tarafından da pek tavsiye edilmemektedir.hem insanı maddi olarak zarara sokması hem de alınan besinlerin genelde albenili ama kalori bakımından tam bir bomba olması nedeniyle istenmeyen bir durumdur.
devamını gör...
yıldızı düşük bir insan olmak
eşittir ben olmak. ne param var ne dostum ne sevgilim ne de bir başarım... ot gibi yaşamak böyle bir şey.
3 sene sonra gelen edit: artık param da var dostum da var işim de var ama hala bir sevgilim yok:)
3 sene sonra gelen edit: artık param da var dostum da var işim de var ama hala bir sevgilim yok:)
devamını gör...
sevgilinin ayrılalım diyememesi
alacağı bedduadan, duyacağı kötü sözden tırsan sevgili davranışı. ayrılmayı aklına koymuştur ama cesaret edemez. ilişkiyi bitirecek kelimeler boğazına takılmıştır. bir türlü dile getiremiyordur. lafı ağzında geveliyordur. kendince bahaneleri ; sen daha iyilerine layıksın, sana zaman ayıramıyorum, eski heyecanımız yok ...
bunları ifade etmek yerine kendinden soğutmayı dener. eskisi gibi telefonda yazmaz, aramaz, sosyal medyada göze sokacak ilişki için kusurlu hareketleri yapar. sizin bitirmenizi ister. korkaktır. seni istemiyorum diyemez.
bunları ifade etmek yerine kendinden soğutmayı dener. eskisi gibi telefonda yazmaz, aramaz, sosyal medyada göze sokacak ilişki için kusurlu hareketleri yapar. sizin bitirmenizi ister. korkaktır. seni istemiyorum diyemez.
devamını gör...
kendimiz hakkında keşfettiklerimiz
yıllar yıllar önce develer pire, pireler tellal iken, facebook’un hala iyi günlerini yaşadığı zamanlarda bir sudoku vardı. hala var gerçi. varım, şimdilik. bildiğiniz gibi bir sn. sonra neler olacağı bilinmez.
belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...
bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.
ve seneler geçti...
bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.
ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.
- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!
telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.
buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *
sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.
ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.
üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;
benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.
okuduysan selam buddy.
belki, belki hatırlayan olur muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak başlığına yazmıştım. -miş gibi yaptığım, ailemle yaşadığım o dönemlerde sahuru beklerken bir yandan vakit geçsin diye okey falan oynuyorum. * kendi yaşıtlarım denk geliyor, herkesin fotoğrafı var, çok nadir fotoğrafsız insanlara denk geliyorum. konudan bağımsız bu detay. neyse efendim, o zamanlar bir hayalim var ama adı üstünde hayal, imkansız yani. psikolog olmak istiyorum ve sanki göklerden gelen bir misyon var omuzlarımda. tabiri caizse kendine müslüman’ın kendine peygamber versiyonuydum. ya da ikisi birlikte. cözülemeyen sudoku olmak taa o zamanlardan kalma anlayacağın...
bir psikologmuşum gibi dert dinliyor ve sorunlara çözüm üretiyordum. insanlara söylediklerimi yapmaları takdirde kaybedecek bir şeyleri olmayacak şekilde çare buluyordum. gerçekten köklü pozitif değişikler yaşıyorlardı o zamanlardaki sanal arkadaşlarım. inançlı biri olsam varya hesaplayamayacağım kadar çok sevap point yüklendi bana o sıralar derdim. kesinnnnn cennetlik oldum o ara, öyle söyliyim.
ve seneler geçti...
bir evlilik ve bir boşanma geçti başımdan.
ben yeniden sanal ortamda arkadaşlıklar kurmaya başladım. bu sefer “kendine peygamber/psikolog” yanlarımı rafa kaldırarak. havadan sudan, oradan, buradan ve hayata dair konuştuğum sanaldaki arkadaşımla aramda aydınlatıcı bir dialog geçti.
- kardeşim pikniğe gitti.
+ yaa öylemi? ne güzel, pandemide zor ama benim de canım pikniğe gitmek istedi şimdi.
- e git?
+ zamanım yok ki.
- zaman yarat!
telefonu saldım. gecenin bir yarısı balkonda sigara içerken zamanımın olmayışına ağladım. size dandik gelebilir ama o an çok doldum. hayat koşuşturmasında kendime bir pikniğe gitmelik imkanı bulamayışıma ağladım. bu kadar basit bi şeyi bile imkansız hale getirmiş olmama ağladım.
buna mı üzüldün? diyenler olabilir. istersem masa örtüsü yamuk duruyor diye üzülürüm. allah hallah!!! gerçi benim masamda örtü yok gereksiz atarlandım dur. devam ediyorum, sonrası çok(!) heyecanlı. *
sabah yine standart bi şekilde rutinimi yerine getirdim. sonrasında çocukları kreşe bıraktım ve yüzde on şarj ile kırk dakika trafikle cebelleşerek gittim o sahile. arabayı park edip, yürüdüm maviyi görebileceğim yere doğru. o sanatsal görüntü ile karşılaşınca, orada bir aydınlanma daha yaşadım.
meğerse ben çok uzun bir süredir, boşandığımdan sonra da diyebilirim, buraya gelmeyi içten içe reddetmişim. sanki artık güzel şeylerin beni bulması imkansızmış gibi bir bariyer* kurmuşum kendime. kendime güzel şeyler yaşamayı hak ve reva görüyordum tabii ki ama hareketlerim, davranışlarım tam tersi şeklindeymiş.
ben bunca zaman bu manzarayı kendime neden yasaklamışım sahi?
yazık etmişim kendime bir çok kez... o gün piknik yapmadım, şarjım az ve çocukların kreşinden ararlarda, ulaşamazlar diye yarım saat anca kalabildim bir bankta. o bile o kadar iyi geldi ki. o gece balkonda bir bariyeri aşmanın huzuru ile içtim sigaramı.
üstteki yazı ne alaka, niye okuduk orayı diye bağdaştıramayanlar için açıklıyım, tabi buraya kadar okuyan varsa;
benim yıllarca kendime misyon edinip, diplomasız yaptığım psikolog seanslarını, birisi çıkıp yıllar sonra bana yaptı. benim iyiliğimi enişten dilekleriyle* istedi ve farkında olmadan benim bariyerimi fark etmemi sağladı. kendisi de yazıyor burada.
okuduysan selam buddy.
devamını gör...
bir tanesi az iki tanesi fazla gelen şey
dürüm döner, dürüm çiğ köfte. az geliyor bir tanesi az. bu isyanı duyun artık. ikincisi ise fazla geliyor kesinlikle.
devamını gör...
kedi insanı vs köpek insanı
- siz, isterseniz gün ağarıncaya dek karda, yağmurda kapınızı bekleyen, dövseniz de sövseniz de yaltaklanmaktan vazgeçmeyen karabaş'ı seviniz, ben tekir'i severim. -
nazım hikmet
nazım hikmet
devamını gör...
sadece cenneti yaratmak varken üçlü bir sistem kurmak
verilen aklın son damlasına kadar kullanıldığı çok belli .karşılıksız olunca selam bile vermeyen insanlar hiçbir bedel ödemeden ebediyen cennette yaşamak istiyor.
(bkz: adam haklı)
(bkz: adam haklı)
devamını gör...