saniyelik salaklıklar
sağlıkçıyım. evim hastaneye çok yakın.
nöbetten çıktığım bir gün evimde uyuyorum. ambulansın siren seslerini duyarak uyandım off yine mi hasta geldi bi uyutmadınız diyip kalkmam, salona geçmem, ortama 30 sn kadar bakmam, evde olduğumu anlayıp hahaha salak diyerek kendime gülmem, yatmaya geri gitmem ve kapanış.
nöbetten çıktığım bir gün evimde uyuyorum. ambulansın siren seslerini duyarak uyandım off yine mi hasta geldi bi uyutmadınız diyip kalkmam, salona geçmem, ortama 30 sn kadar bakmam, evde olduğumu anlayıp hahaha salak diyerek kendime gülmem, yatmaya geri gitmem ve kapanış.
devamını gör...
insan yüzlü örümcek
karşıdan bakıldığında insan suretini andıran görüntüye sahip, esas ismi thomisus onistus olan örümcek.
çiçekler üzerinde pusuya yatar. renk değiştirme özelliğine sahiptir. beyaz, sarı, pembe renge bürünür. en çok funda çiçeğini sever, burada pusuda bekleyip sinek ve arıları avlar.
çiçekler üzerinde pusuya yatar. renk değiştirme özelliğine sahiptir. beyaz, sarı, pembe renge bürünür. en çok funda çiçeğini sever, burada pusuda bekleyip sinek ve arıları avlar.

devamını gör...
fiyat tüketim eğrisi
fiyat tüketim eğrisi, tüketicinin satın aldığı mallardan birinin fiyatının değişmesi halinde, tüketiciye en yüksek faydayı sağlayan farklı mal bileşimlerinin geometrik yeridir.
devamını gör...
siyasilerin unutulmayan sözleri
40 yapar
devamını gör...
içli köfte
ramazan başında 50 60 kadar yapıp buzluğa atmıştım.
canım çektikçe kızartıp yiyorum.
canım çektikçe kızartıp yiyorum.
devamını gör...
biraz da entelektüel yazarlardan bahsedilmesi
sözlükte entelektüel olmayan yazarlardan yeterince bahsedilmesi sonucu,
"ee yeter artık biraz da entelektüel yazarlardan bahsedelim" şeklinde gerçekleşebilecek durum.
not: gayet de tanımlanabilir bir başlıkmış. tebrikler sayın yazar.
yalnız bir dahaki sefer başlığı açan yazar olarak tanım yaparsanız güzel olur.
"ee yeter artık biraz da entelektüel yazarlardan bahsedelim" şeklinde gerçekleşebilecek durum.
not: gayet de tanımlanabilir bir başlıkmış. tebrikler sayın yazar.
yalnız bir dahaki sefer başlığı açan yazar olarak tanım yaparsanız güzel olur.
devamını gör...
duşa çıplak giren insan
takım elbiseyle mi giriliyor normalde
devamını gör...
sözlüğün 1.yılının gelip çatması
birlikten kuvvet dogari yaşadık.. yaşıyoruz.. hep birlikte nice senelere..
devamını gör...
pazar sıkıntısı
bu tarz bir başlık açmayı düşünüyordum onu bile istemedim öyle bir sıkıntı *
devamını gör...
kur'an incil ve tevrat'ın sümer'deki kökeni
kuran'ı yalanlamak için, arada nasıl bir ilişki kurulduğunu anlamadığım durum.
islâm'da allah'ın her kavmi peygamberler aracılığıyla uyardığı kabul edilir. bu durumda dünya üzerinde allah tarafından uyarılmamış bir kavim, bir uygarlık yok demektir. varsa zaten bu konudan muaf tutuyorum.
hal böyle olunca, nuh tufanı gibi bir olayı allah'ın, uyardığı tüm kavimlere bildirmiş olması beklenebilir.
burada kronolojik olarak bir sıkıntı görmüyorum ben. şöyle ki:
eğer allah tüm kavimleri peygamberleri ile uyarıyor ve onlara, daha önceki laf dinlemeyen kavimlerin başına gelenleri anlatıyorsa, bu durumda hemen hemen her peygamberin, insanlara aynı ibret verici olayları anlatması beklenir. zira hâşâ allah'ın yalan söyleyecek, bir grup insana başka, diğer gruba başka şekilde anlatacak hali yok bir olayı. bu durumda zaten, hemen hemen tüm insanlığın, belli başlı, tarihte mihenk taşı olabilecek konularda ortak bilgiye sahip olması beklenir. böyle düşündüğümüzde de, sümerlilerin de , incil'e inananların da, kuran'a inananların da, aynı tufanın varlığından haberdar olması normaldir. eğer bunu farklı şekillerde anlatıyorlarsa, anormal olan odur. onun da nedenini insanoğlunun hırsında ve hikâyeyi kimin, hangi amaca uygun şekilde biraz değiştirmek istediğinde aramak gerekir. tıpkı incil ve tevrat'ı değiştirmelerinde olduğu gibi...
bu açıdan baktığınızda gılgamış destanı kuran'ı yalanlamaz, aksine desteklediğini bile söyleyebilirsiniz. zira kuran'da olayın tarihine ilişkin nokta atışı bir bilgi bulunmaz. sümerliler yaşamadan önce gerçekleşmiş de olabilir, onların zamanında da... kişilerin gerçek olayları mitolojik hikâyelere ya da destanlara dönüştürüp anlatmış olması pekala olasıdır. şu anda yaşamakta olan insanların lafları bile gözleri önünde bu kadar kolay çarpıtılabiliyorken, böyle bir şeye "olamaz" demek saçma olurdu.
islâm'da allah'ın her kavmi peygamberler aracılığıyla uyardığı kabul edilir. bu durumda dünya üzerinde allah tarafından uyarılmamış bir kavim, bir uygarlık yok demektir. varsa zaten bu konudan muaf tutuyorum.
hal böyle olunca, nuh tufanı gibi bir olayı allah'ın, uyardığı tüm kavimlere bildirmiş olması beklenebilir.
burada kronolojik olarak bir sıkıntı görmüyorum ben. şöyle ki:
eğer allah tüm kavimleri peygamberleri ile uyarıyor ve onlara, daha önceki laf dinlemeyen kavimlerin başına gelenleri anlatıyorsa, bu durumda hemen hemen her peygamberin, insanlara aynı ibret verici olayları anlatması beklenir. zira hâşâ allah'ın yalan söyleyecek, bir grup insana başka, diğer gruba başka şekilde anlatacak hali yok bir olayı. bu durumda zaten, hemen hemen tüm insanlığın, belli başlı, tarihte mihenk taşı olabilecek konularda ortak bilgiye sahip olması beklenir. böyle düşündüğümüzde de, sümerlilerin de , incil'e inananların da, kuran'a inananların da, aynı tufanın varlığından haberdar olması normaldir. eğer bunu farklı şekillerde anlatıyorlarsa, anormal olan odur. onun da nedenini insanoğlunun hırsında ve hikâyeyi kimin, hangi amaca uygun şekilde biraz değiştirmek istediğinde aramak gerekir. tıpkı incil ve tevrat'ı değiştirmelerinde olduğu gibi...
bu açıdan baktığınızda gılgamış destanı kuran'ı yalanlamaz, aksine desteklediğini bile söyleyebilirsiniz. zira kuran'da olayın tarihine ilişkin nokta atışı bir bilgi bulunmaz. sümerliler yaşamadan önce gerçekleşmiş de olabilir, onların zamanında da... kişilerin gerçek olayları mitolojik hikâyelere ya da destanlara dönüştürüp anlatmış olması pekala olasıdır. şu anda yaşamakta olan insanların lafları bile gözleri önünde bu kadar kolay çarpıtılabiliyorken, böyle bir şeye "olamaz" demek saçma olurdu.
devamını gör...
kafa sözlük
yeşil ve değerli bir yaprağını * daha dökmüş olan ulu çınar. tabii böyle giderse çınarlıktan kavaklığa doğru evrilecek. hani derler ya; kavakta da boy var ama işe yaramaz bir ağaçtır genel olarak.
açıkçası buraya ne yazarsam yazayım, fayda edeceğini düşünmüyorum. faydası olsaydı, benden önce yazanlar işi çözmüş olurdu. yine de birkaç kelam etmeyi hakkım olarak görüyorum, özellikle ilk başlarda açtığım başlık ve girdiğim tanımlar dolayısıyla. epey emek verdiğimi düşünüyorum zira.
una nocte'nin yazdıklarına %99 oranında katılıyorum, altına da imzamı atabilirim. iyi kötü bilenler, tanıyanlar, trollük konusundaki düşüncelerimi de bilir: sevmem. geldiğimiz noktadan geriye bakıldığında ise görünen -en azından bana görünen- şu ki, ilk başlarda karşı çıktığım trollüğü neredeyse ben bile özleyeceğim. zira şu an öyle bir profil var ki ne yazdıklarından bir şey anlaşılıyor ne formatın f'si var ortalıkta ne de yazılanların büyük bir kısmı bir anlam içeriyor. bir noktadan sonra "hangi birini şikayet edeceğim bunların?" diyerek bıraktım.
evet, bir sözlükte baştan aşağıya aynı tarzda yazan insanların olması mümkün değil. evet, bir kısım insanlar açıp wikipedia'da bulabileceğinizi sansanız da her zaman öyle olmayan tanımlar girip uzmanlıklarını paylaşırken, bazılarının da eser miktarda goygoy peşinde olması ortama renk katabilir. fakat geldiğimiz noktada denge, ikinci grup lehine fena halde bozulmuş durumda.
şimdi burada hangi grubun ya da kimlerin böyle takıldığını tek tek yazmama gerek yok. ancak buraya "kafa forum" muamelesi yapan insanlar sayesinde, beğenmediğimiz o troller bile kendilerini geri çekmiş, doğru dürüst yazmaz olmuşsa, konu trollükten çıkmış ve daha ciddi bir üst boyuta taşınmış demektir. burayı yeni gelecek aklı başında insanlar için tercih edilebilir olmaktan çıkaran olumsuz bir boyut...
yönetim durumdan memnun ise ona diyecek hiçbir şeyim yok. mahalle maçlarında evden topu kim getirirse o haklıdır ya hani... o hesap işte. fakat içten içe "yahu gerçekten nereye gidiyor bu iş acaba böyle?" diyorlarsa mutlaka akıllarında tutmaları gereken şey, batan gemilerde kaptana yapılan uyarıları kaptanın dinlememiş olması. birileri hâlâ buranın iyiliğini düşünüp kendi çapında uyarma gereği hissediyorsa kulak verilmeli çünkü bu kulak vermeme sorununun iyi bir noktada sonlandığı, hiçbir sözlükte görülmedi henüz.
"aman ne ciddiye aldınız... yazın geçin işte!" diyenler de çıkacaktır illa ki. ancak insanın içinde tırnak ucu kadar bile sorumluluk ve adil olmak adına yanlış bulduğunu söyleme hissiyatı varsa, susmak o kadar da kolay olmuyor. üstelik "yazıp geçmek" için yazma isteğine halel gelmemiş olması gerekir. biz de yazıp geçemeyenler olarak bu noktada düğümleniyoruz zaten. istek vardı ama nem çok nem...
her neyse. şimdilik buralarda olan tayfadanım. hep kötüyü söylemeyelim. mesela dergi ve radyo projelerini gayet güzel buluyorum. sürekli yenilikler yapılmaya çalışılması da güzel. başlığım silindi, tanımım silindi diyen arkadaşlar formatı okumamış ya da kurallarda yazmasa da ortamın genel huzuruna ilişkin konularda, moderasyonun alacağı inisiyatifi anlayamamış olabilirler. 1000'den fazla başlık açtım, 2000'den fazla tanım girdim. başlıkların taşınmasını gerektiren bkz. tanımlarım haricinde henüz silinen olmadı. bu noktada herkesin kendisine de bir dönüp bakması gerekiyor diye düşünüyorum.
puan tablosu olayında da değişikliğe gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. başkalarına yapılan beğeniden puan kazanmak ilk bakışta beğeniye teşvik etmek amacına hizmet ediyor gibi görünse de seri beğeniciler yüzünden geldiğimiz nokta ortada. gerçekten yazdığı şeylerin çoğunu okuduktan sonra seri olarak beğenmeye değer bulduğumuz insanları bile beğenemez olduk sayelerinde. insanları çok sıkmak da çok serbest bırakmak da iyi değil. ayarını iyi tutturmak ve ortasını bulmak lazım.
mutlaka unuttuğum için yazmadıklarım vardır. tanım yeterince uzadı. onları da hatırladıkça daha sonra yazmak üzere cebime atıyorum.
açıkçası buraya ne yazarsam yazayım, fayda edeceğini düşünmüyorum. faydası olsaydı, benden önce yazanlar işi çözmüş olurdu. yine de birkaç kelam etmeyi hakkım olarak görüyorum, özellikle ilk başlarda açtığım başlık ve girdiğim tanımlar dolayısıyla. epey emek verdiğimi düşünüyorum zira.
una nocte'nin yazdıklarına %99 oranında katılıyorum, altına da imzamı atabilirim. iyi kötü bilenler, tanıyanlar, trollük konusundaki düşüncelerimi de bilir: sevmem. geldiğimiz noktadan geriye bakıldığında ise görünen -en azından bana görünen- şu ki, ilk başlarda karşı çıktığım trollüğü neredeyse ben bile özleyeceğim. zira şu an öyle bir profil var ki ne yazdıklarından bir şey anlaşılıyor ne formatın f'si var ortalıkta ne de yazılanların büyük bir kısmı bir anlam içeriyor. bir noktadan sonra "hangi birini şikayet edeceğim bunların?" diyerek bıraktım.
evet, bir sözlükte baştan aşağıya aynı tarzda yazan insanların olması mümkün değil. evet, bir kısım insanlar açıp wikipedia'da bulabileceğinizi sansanız da her zaman öyle olmayan tanımlar girip uzmanlıklarını paylaşırken, bazılarının da eser miktarda goygoy peşinde olması ortama renk katabilir. fakat geldiğimiz noktada denge, ikinci grup lehine fena halde bozulmuş durumda.
şimdi burada hangi grubun ya da kimlerin böyle takıldığını tek tek yazmama gerek yok. ancak buraya "kafa forum" muamelesi yapan insanlar sayesinde, beğenmediğimiz o troller bile kendilerini geri çekmiş, doğru dürüst yazmaz olmuşsa, konu trollükten çıkmış ve daha ciddi bir üst boyuta taşınmış demektir. burayı yeni gelecek aklı başında insanlar için tercih edilebilir olmaktan çıkaran olumsuz bir boyut...
yönetim durumdan memnun ise ona diyecek hiçbir şeyim yok. mahalle maçlarında evden topu kim getirirse o haklıdır ya hani... o hesap işte. fakat içten içe "yahu gerçekten nereye gidiyor bu iş acaba böyle?" diyorlarsa mutlaka akıllarında tutmaları gereken şey, batan gemilerde kaptana yapılan uyarıları kaptanın dinlememiş olması. birileri hâlâ buranın iyiliğini düşünüp kendi çapında uyarma gereği hissediyorsa kulak verilmeli çünkü bu kulak vermeme sorununun iyi bir noktada sonlandığı, hiçbir sözlükte görülmedi henüz.
"aman ne ciddiye aldınız... yazın geçin işte!" diyenler de çıkacaktır illa ki. ancak insanın içinde tırnak ucu kadar bile sorumluluk ve adil olmak adına yanlış bulduğunu söyleme hissiyatı varsa, susmak o kadar da kolay olmuyor. üstelik "yazıp geçmek" için yazma isteğine halel gelmemiş olması gerekir. biz de yazıp geçemeyenler olarak bu noktada düğümleniyoruz zaten. istek vardı ama nem çok nem...
her neyse. şimdilik buralarda olan tayfadanım. hep kötüyü söylemeyelim. mesela dergi ve radyo projelerini gayet güzel buluyorum. sürekli yenilikler yapılmaya çalışılması da güzel. başlığım silindi, tanımım silindi diyen arkadaşlar formatı okumamış ya da kurallarda yazmasa da ortamın genel huzuruna ilişkin konularda, moderasyonun alacağı inisiyatifi anlayamamış olabilirler. 1000'den fazla başlık açtım, 2000'den fazla tanım girdim. başlıkların taşınmasını gerektiren bkz. tanımlarım haricinde henüz silinen olmadı. bu noktada herkesin kendisine de bir dönüp bakması gerekiyor diye düşünüyorum.
puan tablosu olayında da değişikliğe gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. başkalarına yapılan beğeniden puan kazanmak ilk bakışta beğeniye teşvik etmek amacına hizmet ediyor gibi görünse de seri beğeniciler yüzünden geldiğimiz nokta ortada. gerçekten yazdığı şeylerin çoğunu okuduktan sonra seri olarak beğenmeye değer bulduğumuz insanları bile beğenemez olduk sayelerinde. insanları çok sıkmak da çok serbest bırakmak da iyi değil. ayarını iyi tutturmak ve ortasını bulmak lazım.
mutlaka unuttuğum için yazmadıklarım vardır. tanım yeterince uzadı. onları da hatırladıkça daha sonra yazmak üzere cebime atıyorum.
devamını gör...
unutulamayan reklam sloganları
-bir bilmecem var çocuklar?
-haydi sorrrr sorr sorrr
-çayda kahvaltıda yenir
-acaba nedir nedir?
-bisküvi denince akla
-tamam şimdi buldum
-hemen onun adı gelir
-etiii etiiii etiiiii…
-haydi sorrrr sorr sorrr
-çayda kahvaltıda yenir
-acaba nedir nedir?
-bisküvi denince akla
-tamam şimdi buldum
-hemen onun adı gelir
-etiii etiiii etiiiii…
devamını gör...
ayaz erdoğan
17 şubat 1994 istanbul doğumlu, aslen mardinli şarkıcı, söz yazarı, besteci ve prodüktördür.
müziğe 14 yaşında gitar ve ardından piyano öğrenmeyle başladı. bu yeteneklerini geliştirdikten sonra beste yapması kaçınılmaz olmuştur. digitalaudio, workstation programları ile tanıştıktan sonra aranjmanlar yapmaya başlamıştır. 2016 yılında bir arkadaşıyla beraber werewolf music adı altında müzik yapım şirketini kurmuş ve bir çok sanatçının yapımcılığını üstlenmiştir. yaptığı işlerde ki hassasiyeti ve özenli çalışması müzisyenler tarafından hissedilmiş olacak ki bir çok sanatçı tarafından desteklenmektedir.
ederin olsun parçası gerçek anlamda dillere pelesenk olmuştur.
müziğe 14 yaşında gitar ve ardından piyano öğrenmeyle başladı. bu yeteneklerini geliştirdikten sonra beste yapması kaçınılmaz olmuştur. digitalaudio, workstation programları ile tanıştıktan sonra aranjmanlar yapmaya başlamıştır. 2016 yılında bir arkadaşıyla beraber werewolf music adı altında müzik yapım şirketini kurmuş ve bir çok sanatçının yapımcılığını üstlenmiştir. yaptığı işlerde ki hassasiyeti ve özenli çalışması müzisyenler tarafından hissedilmiş olacak ki bir çok sanatçı tarafından desteklenmektedir.
ederin olsun parçası gerçek anlamda dillere pelesenk olmuştur.
devamını gör...
emperyalizm
bir devletin sınırlarını genişletirken başka ülkeleri gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse kültürel olarak kontrolü altına alması demektir.
devamını gör...
10 kasım 1938
daima fikirlerinin ve ilkelerinin izinden gitmek dileği ile, ruhun şad olsun paşam.
devamını gör...
başkası adına utanmak
bazı başlıkları gördüğümde hissettiğim şey.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu
nickini şu şekilde değiştirdiğim yazar.
bengaripsengüzeldünyatatlısıyazar.
aramızda asla kişisel bir sorun yok. kendisiyle keyifli bir konuşma gerçekleştirdik. kıskanmayın lütfen.* iyi ki bir eleştiri yazdım arkadaş. hemen savaş ortamı ilan edildi. yahu yok öyle bir şey.*
edit: oradan oraya laf yetiştirip ortalığı karıştırmaya çalışanlara prim vermiyoruz. her şeyden haberimiz var. koskaca firavunuz yav.*
bengaripsengüzeldünyatatlısıyazar.
aramızda asla kişisel bir sorun yok. kendisiyle keyifli bir konuşma gerçekleştirdik. kıskanmayın lütfen.* iyi ki bir eleştiri yazdım arkadaş. hemen savaş ortamı ilan edildi. yahu yok öyle bir şey.*
edit: oradan oraya laf yetiştirip ortalığı karıştırmaya çalışanlara prim vermiyoruz. her şeyden haberimiz var. koskaca firavunuz yav.*
devamını gör...
sesi güzel olmadığı halde duyduğu her şarkıya eşlik eden insan
bayılıyorum o özgüvene..
o an ne kadar mutlu oluyorlar..
kim dinlemis.. kim duymuş..
umurlarin da olmaz..
o an ne kadar mutlu oluyorlar..
kim dinlemis.. kim duymuş..
umurlarin da olmaz..
devamını gör...