arkadaşlarıyla kebapçıya gidip, sipariş verdikleri 6 kişilik karışık kebabın masaya geldiği andır.
fotoğraf çekip, çerçeveletebilirsiniz.
devamını gör...

"kim söylemiş son diye
olmaz diye, kanar diye
anlatma
anlamam
aşk varken sözlerinde, düşlerinde
yeniden doğmak gibi nefesinle
çoğalıp sevginle
isteme
durdurma
"

moğollar/yolum seninle

devamını gör...

ben bir defa ortaokulda gördüm. ilk ve tekti. dedem anlatırdı ona da dedesi anlatmış. dedemin dedesi de görmüş bir defa hatta sevinçten bütün köylü bayram etmiş. kurbanlar filan kesilmiş. ben korktum birilerine anlatmaya ama bugün bu korkumu yeniyorum ve anlatıyorum.
ilk başta tam anlayamadım. anlam veremedim daha doğrusu kendimi buna hazır hissetmiyordum. biranda çıktı geldi. hekes şaşırdı en çokta ben. sonra saygıyla toprağa oturdum. bu anda ne kavga ne hürriyet ne karım. toprak bedenci ve ben bahtiyarım.
devamını gör...

filmin eksikleri var ve kesinlikle moore'un çok daha derin, bilimsel, etkili bir iş çıkarabileceğini biliyoruz. özellikle filmin sonlarına doğru yapılan kapitalizm'in karşısında demokrasiyle çıkınız çağrısı kesinlikle moore'un amaçladığı bir çağrı değildi. ancak toplumu dürtmek, kaşımak ve bunu yaparken korkutmamak adına gerçeklerden biraz olsun kırpmış olduğunu gördük.

''demokrasi'' dedikten sonra film çabucak bitirilip aslında enternasyonal marşla sonlandırılması tek çare ''devrim'' demenin bir başka yoluydu.

filmin en beğendiğim özelliği ise üslubu ve söylemesi gereken her şeyi gerçeklere dayandırarak göze sokması idi.
devamını gör...

(bkz: sigara içen erkek)ten farksızdır.

aman iksii de kötüdür.
devamını gör...

bu işe kulaktan dolma bilgilerle girip, daha çok yeni olmasına karşın, büyük paralar yatıranların gözü yaşlı.
önce bir araştırın, grafik okumayı, analiz yapmayı öğrenin.
gidince üzülmeyeceğiniz miktarlarla başlayın.
son olarak da kimseyi dinlemeyin, gaza gelmeyin.
hislerinize güvenin.
devamını gör...

anneannem 'yoğurt gönlünü ayran etme' derdi. emin olmadan hiç sulandırmayın yoğurt gönlünüzü, kıymet bilmiyorsa ziyan olmanız an meselesi; sonra durup kalırsınız ne oldu len bana diye...
devamını gör...

vicdan.
devamını gör...

monopoly'de 3 kez art arda çift zar atarsanız gideceğiniz yerdir.
bazen de ortadaki kartlardan çekersiniz. eğer oyun başıysa hisse senedi alamadığınız için iyice modunuzu düşürür; diğer taraftan atacağınız her zarda bir yere uğrayıp ödeyecek durumdaysanız nefes aldırdığı için şakasıyla beraber grupcak kahkaha tufanına neden olabilecek hapishane ile aynı anlama tekamül eden yerdir.
devamını gör...

zayıflık iyidir diyen arkadaşların beyni biraz karamelize olmuş aldırmayın. zayıflık, cılızlık yada şişmanlık obezlik iyi şeyler değildir arkadaşlar. fiziksel eksilerini bir kenara bırakırsak insanı ruhsal ve moralman çökertebilir hatta özgüven eksikliğine yol açabilir.
fit olmak iyidir arkadaşlar, kısaca iyi görünmek. bunun muhasebesini yapmak istiyorsanız çok basit bir metot önereyim size. aynaya bakmak. çünkü aynalar size yalan söylemez. eğer aynaya baktığınızda içinizde bir burukluk oluyorsa muhtemelen yolunda gitmeyen bir şeyler vardır.
edit : tavsiye yazmayı unutmuşuz ya. çok basit ve etkili 2 tavsiye vericem. merak etmeyin diğerleri gibi " yok 1 tencere makarna ye, yatmadan önce bir kavanoz nutella ye " gibi saçmalıklarla moralinizi bozmayacağım.
1. si sigara içiyorsanız derhal bırakın. sigara hem iştahsızlık yapar hem ciddi kilo kaybetmenize neden olur.
2. spora başlayın ama kondisyon ağırlıklı ( koşu, ip atlama gibi ) değil. çünkü bunlar iştah açmak bir kenara dursun hazır olan iştahınızın da kapanmasına yol açar. o yüzden fitness tarzında kas yorgunluğu yapan sporları tavsiye diyorum.
devamını gör...

ne ağlamıştım ölümünden sonra, yıllar yıllar sonra da. ölümünü içime hiçbir zaman sindiremediğim şarkıcı, rockcı, müzisyen ama en önemlisi yüreği güzel pırıl pırıl bi insan.

içinin temizliği yüzüne vuranlardandı. insanın baktıkça bakası gelirdi. gülen gözleri, başka bi karizması vardı..
sesine, müzik yeteneğine zaten diyecek bi şey yok benim nezdimde. mükemmel bi ses, yorumladığı her şarkı bambaşka bi havaya bürünüp yeniden doğuyo âdeta.

yaptığı iyilikler, dernekler için verdiği konserler, yardımlar zaten biliniyodu yaşarken. ama öldükten sonra bilinmeyen bir sürü nice güzellikleri, iyilikleri de çıktı ortaya. yüreği tertemiz, içi sıcacık neşeli bi insan. dokunduğu her şeyi güzelleştirebilen biriydi, çok belli. kelimeler bile yetersiz bendeki hissettirdiklerini, izlenimlerimi tarif etmek için. koca bi kayıp bu dünya için.

şu dünyada bizzat tanımadığım hâlde en sevdiğim, ölümü en çok koyan insan. hep öyle kalıcak.
beni bu dünyada karşılıksız iyiliğin varlığına inandıran insan, her şeyin anahtarının sevgi olduğuna inanan insan ; sevgin bu dünyada eminim ki ebedî kalıcak.

bir röportajı
devamını gör...

duyup çıkaramayacağım herhangi bir ses yok diyen sanatçı.

devamını gör...

bir fotoğraftan daha fazlasını paylaşmak istediğim başlıktır. besleme bölgemde baktığım minik bir kız çocuğunun hikayesi bu. bety'nin hikayesi. bety çok güçlü bir kız çocuğu. o bir sokak canıydı. bugün benim iki oğlumun, biricik kız kardeşi oldu. benimse savaşçı, yaralı, ürkek ama yılmayan koca yürekli minnak kızım.. . hiç yılmadı, hiç vazgeçmedi. en kötü günümüzde bile oyun oynama ve beni sevin hallerindeydi. biz ondan umudumuzu kestik. ama o umudunu hiç kaybetmedi. bu hikaye bety'nin zaferiyle sonuçlanacak. lütfen iyi dilek ve dualarınızı esirgemeyin.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yoğun kar yağışı olduğu bir gün aldım yine mamalarımı tıngır mıngır başladım sahil bandında besleme yapmaya. sisli, karlı çok soğuk bir gündü. ilk görselden bir iki gün sonraydı bu bahsettiğim gün. (ilk görselde gri minnak bety) rutinimi devam ederken bir yandan mamalarımı veriyor bir yandan oralarını buralarını mıncırıyordum. (acık canlı severim ben. hele evdekilerin vay haline kollarını bacaklarını ısırır. totişlerini mıncırırım.) derken bety kızı gördüm uzaktan. boylu boyunca uzanmıştı karlara. koştum aldım kucağıma yarı baygındı. o günü o korkuyu anlatamam. hemen canım veterinerim, kıymetli abimi (bugün aramızda değil malesef.) aradım hemen gelip beni aldı. ilk teşhis ciğerlerini üşütmüş şeklindeydi. tedaviye başladık. bir iki hafta tedavisini sürdürüp sonra sahiplendirmeye karar verdik kendisini.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir kaç gün içinde vücudunda hızla büyüyen kitleler fark ettik. henüz üç hafta olmamıştı ki göbeği artık yerleri süpürüyordu, yaralar açılıyordu göbeğinde yaraları iltihap yapıyordu. ne yaparsak yapalım ağrısını dindiremiyor, büyümeyi engelleyemiyorduk. 2 ayımız bu şekilde geçti. artık gün sayıyorduk. ölecek diye başında bekliyor, göz yaşımızı tutamıyorduk hasan abiyle. kliniğe yatıralım senin elinde ölmesin o acıyı bir kere daha yaşama dedi. (daha öncede kazalı çenesi kırık bir canımızı 4 ay tedavi etmiş sonra aniden bir gece kaybetmiştik ve bu bizi mahvetmişti.) onun psikolojisi ve iyileşme süreci için yanımda kalmasının daha doğru olduğuna karar verdik sonra. klinikte yalnız kaldığında strese girecek ve belki hastalık daha hızlı ilerleyecekti.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir gece rutin kontrollünde bezelerin yumuşamış olduğunu fark ettim. hemen aradım hasan abiyi sevinçle karşıladı sabah koşa koşa gittik kontrole. ve mucize küçülmeye başlamıştı bezeler. bir hafta sonra asıl mucizemizi verdi abimiz. böyle giderse bayramda ameliyatımızı olacak sağlığımıza kavuşacağız diye. ameliyat gününü erteleme kararı aldım. şehir değiştireceğim abi yeğenimin nikahı var ben yokken ameliyatlı ameliyatlı kalmasın evde tek başına kuzucuk 2 hafta sonra yapalım ameliyatı dedim. olur olur hem bezeleri küçülür hem biraz daha hazır olur ameliyata dedi. zaten son sözleri bunlar oldu o hafta hasan abiyi kaybettik. bety'nin umudu, ilçemizin sokak canlarımızın babasını uğurladık böylece. bety hala ameliyat olmadı. ama durumu pek iyi. 1 haftalık ayrılık sonrası yarın kavuşuyorum yavruma. eğer hasan abimiz olsaydı c.tesi günü ameliyatını olacaktı. yine olacak tabi onu emanet edebileceğim birini bulduğumda. seni hiç unutmayacağız yüreği kocaman sokak çocuklarımızın şefkatli babası. özlemle...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

teorik fizikçi brian greene tarafından tanımlanan çoklu evren modellerinden biri.

bunu anlamak için şöyle bir örnek düşünebilirsiniz;
farz edin ki alışveriş yapmayı seven ölümsüz birisiniz. 500 tane pantolonunuz, 500 tane tişörtünüz ve 500 çift ayakkabınız var. sonsuz hayatınız boyunca, her gün bunları farklı şekilde kombinasyonlarla giydiğinizi farz edin. gün gelecek, tüm kombinasyonları mutlaka en az 1 kez giymiş olacaksınız ve o günden itibaren yapacağınız her kombinasyon, öncekilerin tekrarı olmaya başlayacak.

yani elinizde sınırlı sayıda "parçacık" ve sonsuz bir "evren" olsaydı, bu evrende oluşturacağınız, parçacıkların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan her kombinasyon, yani her cisim, bir yerden sonra birbirinin tekrarı olurdu. sonuçta elinizde, sonsuz sayıda tekrar eden belirli sayıda evrenler olurdu.

kapitone dediğimiz şey normalde bir kumaş ve dikiş çeşididir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı

burada bahsi geçen evrenleri de, bu dikişteki yuvarlak düğmeler gibi düşünebilirsiniz. her bir düğme, bir evreni sembolize ediyor. evrenin tamamını göremediğimiz ve birçok şey bizim kozmik ufkumuzun ötesinde kaldığı için bu şekilde bir yapıya ilişkin herhangi bir gözlem yapma şansımız yok. bu evrenler arasında iletişim kurmak da pek mümkün değil. greene'e göre mümkün olabilecek tek iletişim, sadece herhangi 2 evrenin birbirine en yakın olan bölgelerinde mümkün olabilir.
devamını gör...

kulaklarimi dikip dinliyorum sizi, bakalim fis cekilecek mi cekilmeyecek mi?*
devamını gör...

kral yine imzasını attı gitti. harika türkü ve türkücü... büyüksün yoldaş benjamin franklin.
devamını gör...

bir insan başka bir insanın kişisel alanına karışma hakkını nasıl kendinde bulur anlamıyorum. tek temennim gerçek olmaması.
devamını gör...

hiç unutamadığım bir anı geliyor, kemerlerinizi bağlayın dostlarım:

sene 2015, üniversitedeyim o zamanlar. ünlü opera sanatçısı luciano pavarotti'nin öğrencisi olan hakan aysev'in konseri varmış o nedenle babam bu haftasonu memlekete gel diye arıyor. çok merak ettiğim, sevdiğim bir sanatçı kendisi ve tabi ki gidiyorum. babam ailecek almış biletleri akşam gidiyoruz salona yerimizi alıyoruz.

hakan bey çıkıyor sahneye selamını veriyor güler yüzüyle ve bir anda başlıyor türkü söylemeye. ilk bir dk anlam veremiyorum herhalde ses açıyor falan diyorum, daha önce operaya da gitmediğim için. göz ucuyla bizimkilere bakıyorum hallerinden memnun gibiler, babama fısıldıyorum:
-baba bu adam niye türkü söylüyor? operacı değil mi?
-türkü gecesi yapmışlar bugün oğlum, baksana bilette yazıyor.

bir bilete bir babama bir de hakan aysev'e bakıyorum. ne kadar oyalandım bilmiyorum biletin üstünde buralarda bir yerlerde opera kısmı vardır şaka olmalı diye. bu arada arkadaşlar yanlış anlamayın türkü de dinlemeyi severim ama bu nasıl bir durum biliyor musunuz, serdar ortaç'ın nothing else matters söylediği videoyu hatırlayın, sokılovs nomedır havfaaar diye girdiği aynen. şimdi bu adamı akabinde enter sandman söylerken hayal edin. işkence değil mi? tam olarak katlandığım şey buydu sevgili dostlar. dakikalar geçmek bilmedi, ailemle geldiğim için salonu terk edemedim ve telefonuma gömüldüm. o zamana kadar twitter'ı bir okuyucu olarak kullanan ben bu anın isyanını paylaşmak istedim ve birazdan beni yerin dibine sokacak o hareketi yaptım;

"#hakanaysev, opera diye geldik, türkü gecesi çıktı. sen de bozdun çizgini."

şimdi ara ara aklıma geldikçe diyorum ulan jakstat sen kimsin adamın kariyeri hakkında böyle dehşet-ül vahşet yorum yapıyorsun? ayrıca sanane lan? sana mı soracaktı? nasıl sinirlenmiş, sıkılmışsam gönderdim gitti. aklıma da hiç kötü bir şey gelmiyor dinlemeye devam ettim. 10 dakika mola verildi, geri döndüğünde hakan aysev'in dudaklarından başımdan aşağı kaynar sular döken o kelimeler çıkıverdi;

-jakstat bey aramızda mı?
-...

(seyirci ışıkları açılır, hakan aysev bir eliyle alnını siper ederek karayı görmeye çalışan miço edasıyla kalabalığı tarar, ailem hafifçe doğrulup bana bakar.)

beynimden vurulmuşa döndüm. kıpkırmızı olduğumu hissediyordum. tek yapabildiğim ufak bir el hareketiyle bizimkilere sus işareti yapmak oldu. kendisi hakkımda şunu yazmış diyerek tivitimi okudu ve ekledi;

-yani bu gece bir dostumun daveti üzerine türkü gecesi diye kararlaştırdık biletlerde de yazıyor sevmiyorsanız neden geldiniz, bu gece hep birlikte eğlendiğimiz bir gece, değil mi dostlar!!

(kalabalık kahkaha ve alkışla onaylar.)

bir yandan babam sırıtarak konuşsana oğlum hadi diyor, önümdeki yanımdaki insanlar twitter pp'me zoom yaparak etrafı tarayıp beni bulmaya çalışıyorlar. o sırada yok olmak istedim ve sadece önüme bakarak ölü taklidi yaptım. o anın bitmesini bekledim.

-neyse, sanırım jakstat bey devre arasında çıkmış biz devam edelim, nerede kalmıştık?

gecenin sonuna kadar tek bir noktaya bakıp hiç kıpırdamadım. bu arada tivit epey "evet ya ben de beğenmedim" tarzı menşınlar aldı ama ben "babamın kurbanı oldum kusura bakmayın opera diye biliyordum" diye ekledim. gördü mü bilmiyorum ama okuduysa da bi güzel sövmüştür içinden. velhasıl kelam siz siz olun, bir şov bitmeden hakkında tivit atmayın. birini eleştirirken de sığ yorumlarda bulunmayın. yaşayarak öğreniyoruz işte.*
devamını gör...

eger ölum nedenlerinin yapilan adli arastirmalar sonucunda, aşı kaynakli oldugu kesinlesirse, son derece olay yaratacaktir. mrna asilari aslinda derinligi bilinmeyen bir su gibi. dunya capinda kullanilan inaktif aşılardan oldukca farkli bir teknolojiyle uretilmekte. etkileri uzerinde yeterli bir bilgiye sahip olabilmek icin de minimum uc dort senelik etkilerinin gozlemlenmesi gerekir.bu da suan itibariyle mumkun olmadigi icin "denize dusen yilana sarilir" misali, bu asılardan medet ummus bulunmaktayiz...kisacasi bu asilarin cok ciddi etkileri olabilir de, olmaya bilir de...
devamını gör...

çalışkan insanların memleketidir. yani kolay bir memleket değildir. etrafı hep dağdır ve bu dağlarda yürümesi de zordur. burada çalışkan ve güçlü olan tutunabilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim