hatice'nin halini hiç beğenmiyorum.
devamını gör...

aslında kim olduğu, cinsiyeti gibi ayrıntılar üzerinde tartışmalar sürüyor. o mozaikte kullanılan renkler ve yüzdeki canlılıktan çok, asıl etkileyici kısım gözleri. bakanlara, farklı duygular anlatıyor bu gözler.
devamını gör...

dünyada en zor iş rehine kurtarmak, dört tarafından giriş çıkış yapılabilen bir evde bile zordur. hele pkk'lılar gibi dağın altını oymuş, büyük tüneller yapmış bir örgütün, mağaranın girişindekiler geberdiğinde, içeride bekleyenler, artık naneyi yedik,kurtuluş yok deyip, rehineleri öldürmüşlerdir. allah ailelerine sabır versin.
devamını gör...

içimizde yaşayan tahta kurusu.
ne zaman karanlığa esir düşsek ortaya çıkar ve kanımızı emer.
devamını gör...

çayı şekersiz içerim ama karıştırmadan içemem. çünkü karışmayınca tadı farklı geliyor . ciddiyim .
devamını gör...

kafa sözlük yönetimi ikiye ayrılır. pavlov'un göbeği ve diğerleri *

şaka bir yana ki beş kardeş dizisi ve disenchantment rozetlerini görünce ufak çaplı bir kalp krizi geçirmemi sağlayan,üstüne indirimi görünce yastik altımda sakladığım tüm karma puanlarimi çatır çutur kullandığım kafa store yenilikleridir.

teşekkürler sarının binbir tonu,sen bu işi biliyorsun*

(bkz: işte cesaret, işte feraset, işte fazilet, işte fedakarlık, işte mertlik, işte adam gibi adamlık)
devamını gör...

rozetini gözüme hoş geldiği için aldığım ve daha sonra izlediğim bir film.
gerçekten de ismine uyumlu şekilde bir psikopatın başrolde olduğu bir film.
çok büyük bir firmada çalışan cool, yakışıklı bir adamın dışı ile içi arasındaki tutarsızlığı gözler önüne seriyor.
rol olarak christian bale'in harika oynadığını düşünüyorum.
filmdeki korkunç kadın cinayetleri ise insanı gerçekten soğutacak türden. hep zaten zengin insanların böyle garip, korkunç fikirlerinin olduğunu düşünmüşümdür,belki de bunun mesajını vermek isteyen bir filmdi kim bilir.

ek olarak özellikle başlangıçtaki yaptığı kişisel bakımı hiç bir kadın yapmıyordur diye düşünüyorum.
devamını gör...

güüünaydın. dün harika bir gün geçirdim onun mutluluğuyla uyuyup uyandım. kahvemi yaparken yağmur başladı ve papatyalarım açmak üzere. ooh mis, daha ne olsun demi sözlük.
devamını gör...

ak partili bursa osmangazi belediyesi aldığı karar ile belediye işçilerinin en düşük maaşını 3 bin 835 tl'ye çıkartması hadisesi.
sayın başkanmustafa dündar bu konu ile ilgili şu sözleri sarf etti ;
--- alıntı ---

biz, göreve geldiğimiz günden itibaren parayı çarçur etmedik, tasarruf ettik

--- alıntı ---
kaynak
buradan
devamını gör...

gereksiz kalabalıktan uzak sade bir yaşamdır.
bu kalabalık basit bir şekilde insan, eşya, kıyafet gibi düşünülebilir.
devamını gör...

keşke izmir'de yaşasaydım.sıcağı sıcağına destek olurdum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yalnız, yapayalnız olduğumuz ve öldükten bir kaç gün sonra hiç yaşamamış gibi unutulacağımız gerçeği.
devamını gör...

dünyanın en güzel fıkrası:
bir gün adam smith, john m. keynes ve rte yolda karşılaşırlar.
adam smith: "laissez faire laissez passer" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) der.
keynes: "olabilir ama bir yere kadar, abartmanın anlamı yok" diye ekler.
rte biraz durur, düşünür ve "ben tıp mensubu değilim, benim alanım ekonomi." cevabını verir.
devamını gör...

"sarılmak neden güzeldir bilir misin? çünkü sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur. sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur...
(bkz: aziz nesin)
devamını gör...

daha 2.sezonunu yeni bitirebildiğim uzun metrajlı bir dizidir. gerilim, aksiyon ve korku dolu sahneleriyle âdeta insanın heyecanını doruk noktasına ulaştırıyor.

açıkçası bazı yerlerde duygusallaştığım da oldu diyebilirim. ne yazık ki, ölüm kimin başına gelecek, ne zaman gelecek bilinmez. sevdiklerimizin değerini bir kez daha anladığımız ve onlarla geçen bir saniyenin bile ne kadar önemli olduğunu hissettiğimiz bir dizidir.

dizinin konusu ise; dünya genelinde insanların beynin bir kısmında hastalık olarak ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alarak, herkesi ölüm- kalım savaşına sürükleyen ve aynı zamanda aynı adla çizgi romandan uyarlanan bir gerilim - aksiyon dizisidir. sadece insanların zombilerle savaşından ibaret olmayan, yer yer duygusal sahnelerle de yüzümüzü düşüren ve sevdiklerinin de hayata karşı nasıl bir amaç içinde kalacakları anlatılır.

eğer gerçekten böyle bir durum bizim yaşadığımız dünyada da meydana gelirse, birçok ölümün olacağı kaçınılmaz.

ilk başlarda zombileri öldürmek ne kadar korkutucu olsa da, dizi ilerledikçe karakterler bununla yüzleşmeye alışıyorlar ve öldürdükçe de insani duyguları - merhametleri, yardımseverlikleri, hoşgörüleri - azalıyor. bunu izledikçe görebilirsiniz.

son olarak dizide geçen insanlığımızı ve hayatımızı sorgulatacak replikleri sizin için bırakıyorum.

eski hayatımız yok olmuş olabilir. ama insanlığımızı kaybetmek, bizim seçimimizdir.

her zaman umut vardır. belki sende yok, belki burada yok ama birilerinde, bir yerde mutlaka var.

insanlar değişir, kurallar da...

keşke her şeyin sonu iyi olacak diyebilseydim sana… olmayacak. ama şu anı iyi kılabiliriz.
devamını gör...

sözlüğe girişimle beraber direkt hissettiğim olay.
sıcaktı, çok sıcak, sanki yüreği elimdeymiş gibi.*
devamını gör...

summe... ahaha, yok yok sonra kadıköy dolaylarından "ben insan değil miyim?" şarkısı çalmaya başlıyor aniden, o yüzden yazmayacağım onu.

(bkz: gaye su akyol) *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sabaha karşı 04:30 gibi garip, vıcık vıcık bir hisle uyanılır.

el sırta götürülür, kıvamlı bir madde her tarafa bulaşmıştır.

yataktan kalkılır, el vücutta dolaştırılır, sonra bakılır, kahverengi bir şeyin bulaşmış olduğu görülür. "hayır, bu yaşta altıma sıçmış olamam, yuh ya!" diye düşünülür. utanç dalgası her tarafı kaplar, asla anlam verilemez.

sonra maddenin çok güzel koktuğu farkedilir.

el ağıza götürülür. tatlıdır.

akşam yatağın üzerinde çikolata unutulmuş, bu gece boyunca vücut sıcaklığıyla erimiş, kağıdının kenarlarından taşmış, her yere bulaşmıştır.

boxer değiştirilir, çarşaf yenilenir.

tekrar uyunur.
devamını gör...

evin/ bulunduğum odanın aşırı düzenli olmasından çok rahatsız oluyorum. yani öyle çok dağınık da olmaz ama bir yeri mutlaka hafif dağıtır öyle otururum.

annem temizlik hastasıydı ben çocukken. ev hep çamaşır suyu falan kokardı eşyaları 1 cm oynatamazdık yerinden, yere bir damla su damlatmazdık kıyamet kopardı yoksa. o günlerin acısını şimdi çıkarıyorum gibi bişi. ters tepti bende nefret ederim çok düzenli olmaktan.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim