j.r.r. tolkien tarafından yazılmış ve ilk hallerini 1930'lu yıllarda almasına rağmen 1937 senesinde yayımlanmış, bilbo baggins ve bir grup cücenin macerasını anlatan fantastik bir kitaptır.
tolkien, akademisyenlerin mecbur kaldığı yıllık bitirme sınavını okuma görevini bitirmeye çalışırken boş bir kağıdın üstüne şu cümleleri yazdı: "topraktaki bir oyukta bir hobbit yaşardı."

(bkz: orta dünya)
(bkz: yüzüklerin efendisi)
(bkz: silmarillion)
(bkz: bilbo baggins)
(bkz: the shire)
devamını gör...

gerek birinci dünya savaşı gerekse ispanyol gribi gibi büyük yıkımdan çıkan insanlık, o zaman almanya'nın yaşamakta olduğu devrimci rüzgarın da tesiriyle düşünsel ve fiziksel bir değişim ihtiyacı duyar. bunun için walter gropius, hannes meyer, mies van der rohe isimli üç mimar yeni bir eğitim kurumu oluşturmak için çalışırlar.

üç mimar, bir süredir eğitim vermekte olan saksonya grandükalık sanat akademisi ile saksonya grandükalık uygulamalı güzel sanatlar okulu'nu birleştirerek 1919 senesinde bauhaus ismiyle anılan okulu kurarlar.

sanayi çağının doğuşu ile birlikte, yapı ihtiyaçları ve araç gereçleri değişti. demir, çelik ve beton kullanımı, mimarlıkta yenilik oluşturdu. mühendisler, bu sayede köprüler, tren istasyonları inşa ediyorlar ve mekanları işlevsel bir şekilde kullanmaya çalışıyorlardı. bu işlevselcilik de bauhaus okulu'nun ana prensibi oldu.

bir binanın planlarında çelik ve beton bir iskeletten hareketle kübik bir tarz oluşturuluyor, çatı düz şekilde tamamlanıp pencerelere geniş bir alan bırakılıyordu. bu stil, nasyonal sosyalizm tarafından kabul edilmemiş ve bu mimarların görüşleri amerika birleşik devletleri'nde uygulanmıştır.
devamını gör...

"neden kabuk bağlamaz ki bu gizli yara?" *
devamını gör...

"ah sh*t here we go again." dedirten olaydır.
devamını gör...

sabah sabah göbek atıyorum, çünkü deliyim çünkü bir deliye uydum. iyi stres attırıyor yalnız.
devamını gör...

kadın düşmanlığı kokan bir başlık. komik!
devamını gör...
(tematik)

türkçe meali ölümcül, öldürücü olan ingilizce sözcük.
devamını gör...

bunca yıllık meriç'im böyle hediye almadım.*

eğitim şart*
devamını gör...

bir ilkokul öğretmeninin öğrencilere ırkçılığı anlatabilmek için düzenlediği bir deneydir. lowa kasabasında öğretmenlik yapan jane elliot, 1968 yılının şubat ayında derste, dünya genelinde ırkçılığa karşı savaş vermiş martin luther king’i anlatmıştı. 4 nisan 1968 günü martin luther king aldığı otelin balkonunda silahla vurularak öldürülür. ertesi gün okula gittiğinde derste öğrencisi steven armsrong ”o kralı neden vurdular?’‘ diye sorar. jane elliot ''bunu anlatmamı istiyor musunuz'' diye sorar ve tüm sınıf da evet diye bağırır.

jane elliot, öncelikle sınıfına martin luther’in ırkçılık sebebiyle öldürüldüğünden bahsetti. ardından ırkçılığı benimsetmek için deneye başlamıştır. tüm sınıf beyaz tenli olduğu için onları göz renklerine göre ayırmaya karar verir. nazilerde mavi gözlüler üstün ırkı, kahverengi gözlüler ise yok edilmesi gerekenleri temsil ediyordu ve ölümleri göz renklerine göre karar veriliyordu. o da burdan yola çıkarak ırkçılığın göz rengine göre karar verildiğini anlatır.

deneyin ilk gününde elliot, sayıları az olan mavi gözlü öğrencileri diğerlerinden ayrılmak için onların koluna kahverengi bir kuşak bağladı ve onları sınıftaki ön sıralara oturttu. mavi gözlü öğrencilerin üstünlüğünün daha iyi anlaşılması için öğrencilerine mavi gözlülerin öğlende daha fazla yemek yiyebileceklerini, teneffüsü daha uzun yapabileceklerini, açılan orman spor salonuna girebileceklerini, onların daha temiz olduğunu söyledi. mavi göz rengine sahip çocuklar daha ilk günden havaya girmiş ve kendilerinin üstün oldukları düşüncesiyle diğer arkadaşlarından uzak durmaya başlamışlardı. günün sonunda öğrencilere bir sınav yaptı ve mavi gözlü öğrenciler daha yüksek notlar aldılar. mavi gözlülerin daha zeki olduğunu söyledi ama asıl önemli nokta özgüvendi.

diğer gün derse gelen öğretmen öğrencilere bir açıklama yapacağını söyledi. onlardan özür dileyerek bir hata yaptığını asıl üstün ırkın kahverengi gözlüler olduğunu söyledi. mavi gözlü çocukların kolundaki kuşakları topladı ve kuşakları kahverengi gözlü çocukların koluna bağladı. artık ayrıcaklı olanlar kahverengi gözlü öğrencilerdi.

jane elliot, cuma günü yaptığı deneyin ilk aşamasında mavi gözlü öğrenciler diğer arkadaşlarına karşı sert davranışlar gösterirken, deneyin ikinci kısmında kahverengi gözlü öğrencilerin mavi gözlü öğrencilere çok sert davranışlar göstermediğini gözlemledi. çünkü kahverengi gözlü çocuklar bu ayrımın ne kadar kötü hissettirdiğini biliyorlardı.

aynı gün jane elliot, öğrencilere bunun bir deney olduğunu açıkladı. göz renginin bir üstünlük olmadığını, üstünlük taslamanın ve ayrımcılık yapmanın ırkçılığın ta kendisi olduğunu öğrencilerine açıkladı ve öğrencilerinden birbirlerine sarılmalarını istedi. ardından sınıftan bu deney hakkında yazı yazmalarını istedi ve yazılan yazıları martin luther king’in eşine gönderdi.

bu deney, okul içerisinde kalmayıp gazete ve televizyonlarda yayınlandı. jane elliot bu deneyle bir çok ödül aldı. 1970 yılında ”bölünmüş sınıf deneyi” ardından 1996 yılında ”mavi gözler” adında bir başka belgesel filmi çekildi. ardından elliot, 2016 yılında bbc’nin ”dünyayı geliştiren 100 kadın” isimli listesine eklendi.
devamını gör...

anna rf-weeping eyes.
devamını gör...

her ilişkinin dinamikleri farklı olacağından tek bir doğru cevabın olmadığı sorunsaldır.
devamını gör...

birkaç güne kadar açık adresim, tc numaram ve biyometrik fotoğrafımla birlikte paylaşacağım sosyal medya hesabı. *
devamını gör...

vokal kordların gerginliğinin azalması ile sesin kalınlaşmasına neden olan kastır.
devamını gör...

*

auf einem gelben stück papier
grün liniert schrieb er ein gedicht
und er nannte es "chops"
denn das war der name seines hundes
und nur darum ging es
und sein lehrer gab ihm eine eins
und einen goldenen stern
und seine mutter klebte es an die küchentür
und las es seinen tanten vor
das war das jahr
als alle kinder mit father tracy in den zoo fuhren
und sie sangen mit ihm im bus
und seine schwester kam auf die welt
mit winzigen zehennägeln und kahl
und seine eltern küssten sich oft
und das mädchen um die ecke
schickte ihm eine valentinskarte mit vielen "x"-en
und er fragte seinen vater was die "x"-e bedeuteten
und sein vater brachte ihn abends ins bett
und war immer da, um das zu tun

auf einem weißen stück papier
blau liniert schrieb er ein gedicht
und er nannte es "herbst"
denn es war gerade herbst
und nur darum ging es
und sein lehrer gab ihm eine eins
und sagte, er solle präziser schreiben
und seine mutter klebte es nicht an die küchentür
denn die war frisch gestrichen
und die anderen sagten ihm
dass father tracy zigaretten rauchte
und sie in der kirche fallen ließ
und manchmal brannten sie löcher in die bänke
das war das jahr, als seine schwester eine brille bekam
mit dickem gläsern und schwarzem gestell
und das mädchen um die ecke lachte ihn aus
wenn er mit ihr auf den weihnachtsmann warten wollte
und die anderen fragten ihn, warum seine eltern sich oft küssten
und sein vater brachte ihn abends nicht mehr ins bett
und sein vater wurde wütend, wenn er ihn darum bat

auf einem blatt aus seinem notizbuch
schrieb er ein gedicht
und er nannte es "unschuld eine frage"
denn das war die frage, die seine freundin betraf
und sein lehrer gab ihm eine eins
und sah ihn lange und seltsam an
und seine mutter klebte es nicht an die küchentür
denn er zeigte es ihr nicht
das war das jahr,
als father tracy starb
und er erwischte seine schwester,
wie sie hinterm haus herumknutschte
und seine eltern küssten sich nicht mehr
und schwiegen sich an
und das mädchen um die ecke trug zu viel make - up
sodass er husten musste, wenn er sie küsste
aber er tat es trotzdem, weil es das war, was man halt tat
und um drei uhr morgens brachte er sich ins bett,
während sein vater nebenan schnarchte

auf einem stück brauner papiertüte
versuchte er sich an einem gedicht
und er nannte es "absolut nichts"
denn nur darum ging es wirklich
und er verpasste sich eine eins
und einen schnitt in jedes handgelenk
und er klebte es an die badezimmertür,
den er glaubte nicht,
dass er es noch bis zur küche schaffen würde.

- - - - -

yıllar öncesinde almanca dersi için bir kitap seçip sunum yapmam gerekiyordu. kütüphaneden seçtiğim müthiş bir kitapta* içeriğinden bağımsız bu şiiri buldum. ne kadar şanslıyım, anlatamam. şiiri kaybetmek istemedim ve kendi anı defterime yazmıştım. kitabımın sunumunu yaptım ve eleştirdik. ardından bu şiiri okudum ve tüm sınıf uzun bir sessizliğe gömüldü…

yıllardır ara sıra şiiri açıp, okur, yerine kaldırırım anı defterimi. her seferinde yoğun duygulara sürükler beni. son okuduğumda anı defterimde durmasın, göz önümde bulunsun diye buz dolabıma yapıştırmıştım kağıdı. şiiri okuyup, anlayanlar bu hareketimin önemini kavramıştır umuyorum. çok sevip, yerine başkasını koyamadığım bu şiiri artık buz dolabımda değil, burada, baş ucumda bulundurmak istiyorum.

- - -

edit: şiir stephen chbosky - ‘vielleicht lieber morgen’ kitabındanmış. ozgur1ey’e teşekkürler.
devamını gör...

'kuzguncutaki vişneye' katılıyorum. gerçektende oyladığı tanımları okuduğuna eminim. benim için de değerlidir beğenileri.
sözlükte sevdiğim, saydığım yazarlar arasında kendileri de vardır.
çiçek ve hayvan sevgisi doludur kalbi.
devamını gör...

ne garip, 5'e gidiyorum ama üçe çıkıyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
herkesin çok güzel, havalı arka planları var benimki bu. biraz kötü hissetmiş olabilirim.
devamını gör...

iki tip insan vardır
1- tavuklar
2- baykuşlar
tavuklar sabah erken kalkıp sabah çalışmayı,baykuşlar ise gece geç saatlerde çalışıp sabah geç kalkmayı severler ve daha verimli olurlar.
yani aslında gece ilham gelmesi veya çalışmayı sevmeniz istemeniz gayet normal ve sizin elinizde olan bir şey değil genlerinizde olup bebeklikten beri değişmeyen özelliğinizdir.
buradan daha ayrıntılı okuyabilirsiniz.
devamını gör...

bugün doğumgünü olan büyük rus yazar ve şair.

"son çiçekler, hep en tatlısıdır,
ovaların süslü goncalarının.
onların da ardından anılar,
hep hüzünlü, ama canlı kalır.
bir acı ayrılığın anısının, bazen,
sevecen bir buluşmanınkinden,
çok daha canlı kalması gibi."
devamını gör...

ne olacak, tabi ki pulbiber. değdiği yeri yakar, kavurur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim