sözlüğün ekşimeye başlaması
bir hafta öncesine kadar kendine özgü bir şekilde akan sol frame neredeyse ekşi sözlüğün aynısı olmaya başladı ve bunu yapanların çoğunluğu ekşi’nin şimdiki halinden memnun olmayıp buraya gelen kişiler( bazı istisnalar var). sözlük elbette sadece fuların yünlü kokusu altında ilerlemeye devam etmeyecek ama kadınların veya erkeklerin bir cinsel obje yerine konup saçma salak konulara malzeme olmasını görmek istemiyorum çünkü bu şeyleri diğer sözlüklerde çokça gördük, şimdi başlığı engelle veya yazarı engelleyebilirsin diyebilirsiniz ama hangi birini engellemeye kalkayım? bu böyle düzenli bir döngü içerisinde ilerleyip sonu bulunmaz bir problemden başka bir şey değil. iki gündür bir şey yazamıyorum en son yazdığım yazılarda sitemkâr yazılardı şimdi durum iyice ilerlemeye devam ediyor. birçok yazarın profiline girdiğimde hakettiği değeri görmediğini açıkça belirtmek isterim. hülya avşar gibi bir ilkel primatın dedikleri kadar adam akıllı bir şey gündem olamıyor, ilgi göremiyor. herhangi bir yazarın profiline girip acaba bugün ne yazdı diye bakındığımda yavaş yavaş uzaklaştıklarını görüyorum ve cidden çok üzülüyorum çünkü bu insanlar çok nitelikliler, amaçları ilgi görmekten ziyade diğer sözlüklerin düştüğü aynı durumlara şahit olmak istemiyorlar. umarım bir an önce çözüm yolu bulunur çünkü diğer çöp olan sözlüklerin düştüğü duruma burada da şahit olmak istemiyorum.
devamını gör...
türkiye’nin girişine yazılması gereken söz
"ey buraya giren,
umutlarını ardında bırak..."
dante - ilahi komedya*
umutlarını ardında bırak..."
dante - ilahi komedya*
devamını gör...
çok fena cehaletin döndüğü düşünülen yerler
(bkz: akit gazetesi)
devamını gör...
duşta iki elini duvara yaslayıp suyun altında seksi olmak
leğende yıkanan arkadaşların böyle başlïk açması beni mahvediyor.
gülmekten kendime gelemiyorum.
bir elini koysa seksi olmuyor mu? jsjsjshs
gülmekten kendime gelemiyorum.
bir elini koysa seksi olmuyor mu? jsjsjshs
devamını gör...
moderasyona soru sor
pavlov'u seksi bir yönetici kadın sanıyordum. affet hocam.
nickaltına yazmayacağım bir daha. yada yazarım alırım bi gıdık, belki son defa... bazı şeyleri bilemezsin hocam, ben de bilemedim. ama kırıldım. insan sadece kendi yaşanmışlıklarını, kırgınlıklarını hatırlıyor anımsayınca. eylulıngın kahkahaları üstüne tuz biber oldu. zaten hiç tatlı gelmez burukluklar.
kadın olmalıydın sen. çok yakıştırmıştım sana bu kimliği. çok yakındın kafamdaki sitenin en seksi hanımı idealime.. sürekli sitenin istatistliklerine göz attığından dolayı, inişli çıkışlı performans grafiğinin yansıtıldığı bir projeksiyon kutusunun mavi ışığı altında elinde sunum çubuğu tuttuğunu, 'lucifer dikkatimizi verelim lütfen' dediğini hayal ediyordum. evet dedim evet.. bu kadın çekip alır beni koparırım kafayı. meğerse sen de sitedeki her erkek gibiymişsin, gözümden bir damla istatistlik düştü zemine. kayboldu. güneşin yakıcılığında uçtu. günün anlamsızlığına karıştı. 3 kat aşağıda anlamsızca koşturan çocuklar vardı. defolun dedim gözümün önünden defolunn...
gerçeklik uyuşturuyormuş hocam. sabah kahve içerken farkettim. uyanmıştım artık radyo gecesinin ertesinde. hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacak der gibiydi o sabah. tül perdenin genişleyip şişerek dolduğu salonda, ürpertiyle bir şeylere hazırlıksız yakalanmıştım, ilk sigaram da tatsız geldi. ben yoldaş gibi sarmam hocam üşengeç adamım paketten çıkarır yakarım. bir çırpıda çıkarıp yaktım. o havayı yakaladım anında. bozulan gizemin buruk soluğuydu alıp verdiğim karışan tütün dumanına. bir insan ancak bu kadar hiçbir şey yapmadan bir yazarı yok edebilirdi. belki de yok olmaya hazırdım. sen sennnn istatistlik kurabiyesi.. bunu sen yaptın.
anca istatistlikmiş, anca veriymiş. aşk böyle rakamsal databaselerden mi oluşuyor sanıyorsun bayım? en çok tanım girilen başlık mıydı? kim çok yazmıştı? ben söyleyeyim hiçbirisi..
hayalleriyle oynanan bir lucifer bıraktın bu sitede. en baştan dm'yi çakıp 'abisi erkeğim ben' deme nezaketini gösterebilirdin. yapmadın bunu.
boşluk oluştu içimde. bana bir yönetici kadın borçlusun, bunu unutma... unutmaaağğ oh noo.
nickaltına yazmayacağım bir daha. yada yazarım alırım bi gıdık, belki son defa... bazı şeyleri bilemezsin hocam, ben de bilemedim. ama kırıldım. insan sadece kendi yaşanmışlıklarını, kırgınlıklarını hatırlıyor anımsayınca. eylulıngın kahkahaları üstüne tuz biber oldu. zaten hiç tatlı gelmez burukluklar.
kadın olmalıydın sen. çok yakıştırmıştım sana bu kimliği. çok yakındın kafamdaki sitenin en seksi hanımı idealime.. sürekli sitenin istatistliklerine göz attığından dolayı, inişli çıkışlı performans grafiğinin yansıtıldığı bir projeksiyon kutusunun mavi ışığı altında elinde sunum çubuğu tuttuğunu, 'lucifer dikkatimizi verelim lütfen' dediğini hayal ediyordum. evet dedim evet.. bu kadın çekip alır beni koparırım kafayı. meğerse sen de sitedeki her erkek gibiymişsin, gözümden bir damla istatistlik düştü zemine. kayboldu. güneşin yakıcılığında uçtu. günün anlamsızlığına karıştı. 3 kat aşağıda anlamsızca koşturan çocuklar vardı. defolun dedim gözümün önünden defolunn...
gerçeklik uyuşturuyormuş hocam. sabah kahve içerken farkettim. uyanmıştım artık radyo gecesinin ertesinde. hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacak der gibiydi o sabah. tül perdenin genişleyip şişerek dolduğu salonda, ürpertiyle bir şeylere hazırlıksız yakalanmıştım, ilk sigaram da tatsız geldi. ben yoldaş gibi sarmam hocam üşengeç adamım paketten çıkarır yakarım. bir çırpıda çıkarıp yaktım. o havayı yakaladım anında. bozulan gizemin buruk soluğuydu alıp verdiğim karışan tütün dumanına. bir insan ancak bu kadar hiçbir şey yapmadan bir yazarı yok edebilirdi. belki de yok olmaya hazırdım. sen sennnn istatistlik kurabiyesi.. bunu sen yaptın.
anca istatistlikmiş, anca veriymiş. aşk böyle rakamsal databaselerden mi oluşuyor sanıyorsun bayım? en çok tanım girilen başlık mıydı? kim çok yazmıştı? ben söyleyeyim hiçbirisi..
hayalleriyle oynanan bir lucifer bıraktın bu sitede. en baştan dm'yi çakıp 'abisi erkeğim ben' deme nezaketini gösterebilirdin. yapmadın bunu.
boşluk oluştu içimde. bana bir yönetici kadın borçlusun, bunu unutma... unutmaaağğ oh noo.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
sevmek… altı harflik bir fiilin içine türlü türlü haller sığdırabilmenin heyecanı oluşuyor. sonra durup düşünüyorsun. neyi ne kadar sevmek gerek, sevmenin karşılığı var mı, olmalı mı, geçici mi yoksa kalıcı mı?..
çok düşünmek bazı şeylerin anlamını kaybettiriyor.
yaşamak istiyorsun, sonuna kadar. yaşadıkça seviyorsun, sevdikçe yaşıyorsun. ama hiçbir zaman karşındakinin seni ne kadar sevdiğini bilemiyorsun.
bir çiçeğe sevgi beslenmişse o çiçeğin çiçeklenmesine sebep oluyorsun. yeşil yaprakların arasından renkli bir görüntü…
bir hayvana sevgi beslenmişse o bir çift gözdeki masumluk; hareketlerine yansıyor, uysallaşıyor, aldığı enerjiyi kat kat veriyor.
bir kitaba sevgi beslenmişse sürüklüyor, okutuyor, insanı içine alıyor. gidilmek istenen farklı dünyalara kapıları açıyor. hiçbir beklentisi olmadan yaraları sarıyor.
peki insan? bir insana duyulan sevgi ne yapıyor? nasıl hissettiriyor? saydıklarım arasında en karmaşık olan sevgi türü. bilemiyorsun. tüm duyguları aynı anda yaşıyorsun. emin olmak, emek istiyor. o yüzden sevgi emekti demek. karşılıklı bir emek…
bir insanı sonsuza kadar sevecek enerjim olmasına rağmen emek kısmında ucundan bir kayaya asılmış, yalnız bırakılmış bir şal gibi hissediyorum. ufacık bir esintiyle nereye uçacağı belli olmayan bir serüven…
emin olunacak, son noktasına kadar emek verilecek, birbirini çiçeklendirecek, sonu mutlu bitecek nice sevgiler yaşamayı diliyorum; kendime, gönlüme yakışana, size ve gönlünüze yakışana.
sevdiğimiz ruhların karşımıza çıkması dileğiyle…
çok düşünmek bazı şeylerin anlamını kaybettiriyor.
yaşamak istiyorsun, sonuna kadar. yaşadıkça seviyorsun, sevdikçe yaşıyorsun. ama hiçbir zaman karşındakinin seni ne kadar sevdiğini bilemiyorsun.
bir çiçeğe sevgi beslenmişse o çiçeğin çiçeklenmesine sebep oluyorsun. yeşil yaprakların arasından renkli bir görüntü…
bir hayvana sevgi beslenmişse o bir çift gözdeki masumluk; hareketlerine yansıyor, uysallaşıyor, aldığı enerjiyi kat kat veriyor.
bir kitaba sevgi beslenmişse sürüklüyor, okutuyor, insanı içine alıyor. gidilmek istenen farklı dünyalara kapıları açıyor. hiçbir beklentisi olmadan yaraları sarıyor.
peki insan? bir insana duyulan sevgi ne yapıyor? nasıl hissettiriyor? saydıklarım arasında en karmaşık olan sevgi türü. bilemiyorsun. tüm duyguları aynı anda yaşıyorsun. emin olmak, emek istiyor. o yüzden sevgi emekti demek. karşılıklı bir emek…
bir insanı sonsuza kadar sevecek enerjim olmasına rağmen emek kısmında ucundan bir kayaya asılmış, yalnız bırakılmış bir şal gibi hissediyorum. ufacık bir esintiyle nereye uçacağı belli olmayan bir serüven…
emin olunacak, son noktasına kadar emek verilecek, birbirini çiçeklendirecek, sonu mutlu bitecek nice sevgiler yaşamayı diliyorum; kendime, gönlüme yakışana, size ve gönlünüze yakışana.
sevdiğimiz ruhların karşımıza çıkması dileğiyle…
devamını gör...
wonder woman 1984'ün dc filmlerinin en düşük imdb puanlısı olması
covid-19 salgını nedeniyle birkaç kez ertelenen wonder woman 1984, warner bros. tarafından 25 aralık‘ta bazı sinemalarda ve hbo max‘te yayınlanmıştı. ilk filmi büyük başarı kazanırken, uzun süredir merakla beklenen devam yapımı izleyicileri hayal kırıklığına uğrattı.
patty jenkins‘in yeniden yönetmen koltuğuna oturduğu wonder woman 1984, film değerlendirme sitesi rotten tomatoes‘ta yüzde 89 ile fresh (taze) olarak başlasa da daha sonra notu yüzde 65‘e indi. imdb‘de ise 5.6 puan alabilen ww 1984, 6.0 puanlı suicide squad‘ın bile gerisinde kalarak dc‘nin en düşük filmi oldu. gadot‘un yanı sıra chris pine, kristen wiig ve pedro pascal gibi oyuncuların rol aldığı yapım hem hikayenin hem de oyunculukların zayıflığı nedeniyle eleştirildi.
patty jenkins‘in yeniden yönetmen koltuğuna oturduğu wonder woman 1984, film değerlendirme sitesi rotten tomatoes‘ta yüzde 89 ile fresh (taze) olarak başlasa da daha sonra notu yüzde 65‘e indi. imdb‘de ise 5.6 puan alabilen ww 1984, 6.0 puanlı suicide squad‘ın bile gerisinde kalarak dc‘nin en düşük filmi oldu. gadot‘un yanı sıra chris pine, kristen wiig ve pedro pascal gibi oyuncuların rol aldığı yapım hem hikayenin hem de oyunculukların zayıflığı nedeniyle eleştirildi.
devamını gör...
maskeli fotoğraf çektirmeyen insan
ileride torunlarıma ''bakın işte bu haldeydik'' diyebileceğim bir fotoğraf olsun çok mu.
devamını gör...
teletext
181.sayfa hava durumu sayfasıydı galiba yanlış hatırlamıyorsam.
devamını gör...
dîvânu lugâti't-türk
türkçe’nin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır. türk dilini araplara öğretmek amacıyla arapça olarak yazılmıştır. türklerin örf ve göreneklerine de bu sözlükde değinilmiştir ve o zamanın türk dünyasını gösteren bir haritada eklenmiştir.
tarih derslerinin sınavlarında, öğretmenlerin mutlaka yılda bir kere sorduğu ilk sözlük de diyebiliriz.
tarih derslerinin sınavlarında, öğretmenlerin mutlaka yılda bir kere sorduğu ilk sözlük de diyebiliriz.
devamını gör...
posta kutusundaki mızıka
üstteki yazarı tenzih ederek paylaşıyorum fikrimi..
bazen hani böyle bitmez bir türlü elindeki kitap, uzarr uzarrrrrr sündürürsün ya haniii.. dedim bu defa, aman aman kalın değil o kadar da övülüyor bir solukta biter.. kitabı okurken ''yazar bu kitabı yazmayı nasıl düşünmüş'' diye kendime kahve yaparken düşündüm.(yazar hakkında hiç bir bilgim yok.)
okurken bana şöyle bir his verdi;
ergen bir yazar daha ilk kitabını yazıyor ve ne biliyorsam hepsini yazmalıyım, beni bilgili olarak görsünler.. bakın bunu da biliyorum, hatta şunu da biliyorum dostlar bizi alışverişte görsünler diye diye kendini göstermeye çalışmış gibi.
ayrıca bir dosta gönderil(e)meyen mektuplar derken, elle tutulur konular olur diye düşünmüştüm (bkz: leylim leylim). ama öyle umduğunla bulduğun bir olmuyor her zaman. içeriğinde sunmuş olduğu gereksiz dini bilgiler de hiç dikkatimi çekmediği için, çok sıkılarak okudum.
instagram da edebiyat sayfanız varsa, güzel cümle kalıpları var :))))
spoiler falan yok..
bazen hani böyle bitmez bir türlü elindeki kitap, uzarr uzarrrrrr sündürürsün ya haniii.. dedim bu defa, aman aman kalın değil o kadar da övülüyor bir solukta biter.. kitabı okurken ''yazar bu kitabı yazmayı nasıl düşünmüş'' diye kendime kahve yaparken düşündüm.(yazar hakkında hiç bir bilgim yok.)
okurken bana şöyle bir his verdi;
ergen bir yazar daha ilk kitabını yazıyor ve ne biliyorsam hepsini yazmalıyım, beni bilgili olarak görsünler.. bakın bunu da biliyorum, hatta şunu da biliyorum dostlar bizi alışverişte görsünler diye diye kendini göstermeye çalışmış gibi.
ayrıca bir dosta gönderil(e)meyen mektuplar derken, elle tutulur konular olur diye düşünmüştüm (bkz: leylim leylim). ama öyle umduğunla bulduğun bir olmuyor her zaman. içeriğinde sunmuş olduğu gereksiz dini bilgiler de hiç dikkatimi çekmediği için, çok sıkılarak okudum.
instagram da edebiyat sayfanız varsa, güzel cümle kalıpları var :))))
spoiler falan yok..
devamını gör...
mutsuz insanların ortak özellikleri
-kendilerini başkalarının gözünden görmeleri, kendi içlerindeki güzellikleri yok saymaları, kendilerini sabote etmeyi alışkanlık haline getirmiş olmaları,
-başkalarının onayına, sevgisine, ilgisine bağımlı olmaları, kendilerini onaylamayı ve sevmeyi bilmemeleri,
-sınır çizmeyi bilmediklerinden ruhsal sınırlarının ihlal edilmiş olması,
-kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmekten korktuklarından dolayı kendilerini özgür hissetmemeleri *,
-sorun çözme becerileri fazla gelişmemiş olduğundan dolayı *, ufak sorunları bile kendi başlarına nasıl çözeceğini bilememeleri *
-başkalarını kendinden aşağı veya üstün görmeleri yani kendilerini hep başkalarıyla kıyaslamaları *
-duygularının sorumluluğunu başkalarına yüklemeleri,
-kurban psikolojisinden çıkacak gücü kendinde bulamamaları, hayatının sorumluluğunu üstlenmemeleri.
-başkalarının onayına, sevgisine, ilgisine bağımlı olmaları, kendilerini onaylamayı ve sevmeyi bilmemeleri,
-sınır çizmeyi bilmediklerinden ruhsal sınırlarının ihlal edilmiş olması,
-kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmekten korktuklarından dolayı kendilerini özgür hissetmemeleri *,
-sorun çözme becerileri fazla gelişmemiş olduğundan dolayı *, ufak sorunları bile kendi başlarına nasıl çözeceğini bilememeleri *
-başkalarını kendinden aşağı veya üstün görmeleri yani kendilerini hep başkalarıyla kıyaslamaları *
-duygularının sorumluluğunu başkalarına yüklemeleri,
-kurban psikolojisinden çıkacak gücü kendinde bulamamaları, hayatının sorumluluğunu üstlenmemeleri.
devamını gör...
yapılmak istenip de yapılamayan şeyler
karavanla dünyayı gezmek, şu an için zor olsa da elbet gerçekleşecek.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
çok sevdiğim bir dostum, (bkz: hemdem)ime bırakıyorum bu şiiri.
yasamak sakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yasayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yanı, yasamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden
yanı, bütün işin gücün yasamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yanı, o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel,
en gerçek şeyin yasamak olduğunu bildiğin halde.
yanı, öylesine ciddiye alacaksın ki yasamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yasamak, yani ağır bastığından.
1947
(2)
diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yanı, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatman bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savasın sonunu
diyelim ki, hapisteyiz,
yasımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla beraber yasayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yanı, duvarın arkasındaki dışarıyla.
yani, nasıl ve nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
(3)
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yıldız zerresi yanı,
yanı, bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
şubat 1948
yaşama dair~ nazım hikmet
yasamak sakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yasayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yanı, yasamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden
yanı, bütün işin gücün yasamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yanı, o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel,
en gerçek şeyin yasamak olduğunu bildiğin halde.
yanı, öylesine ciddiye alacaksın ki yasamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yasamak, yani ağır bastığından.
1947
(2)
diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yanı, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatman bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savasın sonunu
diyelim ki, hapisteyiz,
yasımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla beraber yasayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yanı, duvarın arkasındaki dışarıyla.
yani, nasıl ve nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
(3)
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yıldız zerresi yanı,
yanı, bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
şubat 1948
yaşama dair~ nazım hikmet
devamını gör...
aynı hataları tekrarlamak
başlığı azıcık değiştirip yanlış olarak düşünürsek; dostoyevski'ye göre; yapılan ilk yanlış kazadır, ikincisi hatadır, üçüncüsü ise tamamen tercihtir.
eğer sürekli aynı yanlışa düşüyorsanız durup yanlışı nerede yaptığınıza bakın. böylece tercih olmaktan çıkacaktır.
eğer sürekli aynı yanlışa düşüyorsanız durup yanlışı nerede yaptığınıza bakın. böylece tercih olmaktan çıkacaktır.
devamını gör...
gece 12'den sonra açılan başlıklar
gece 12 den sonra bütün içkiler şaraptır.
cemal süreya.
gece 12 den sonra bütün başlıklar troldür.
larktwain.
cemal süreya.
gece 12 den sonra bütün başlıklar troldür.
larktwain.
devamını gör...
sözlük yazarlarını şaşırtan şeyler
kedim.
evde mama kabı hiç boş kalmaz. 5 kişi yemek yiyorsa ayrıca o 5 kişi tabağından alıp alıp et falan uzatıyor buna. kapı açıldığı an şerefsiz usain bolt gibi koşuyor. ışık hızında. bunu bir bacağı olmadığı halde yapıyor. apartman kapısı kapalıysa alt katta yaşayanların kapıyı tırmalayıp onlara açtırıyormuş. eve girmek istediği zaman ise karşı apartmanda yaşayan amcanın kapıyı tırmalıyor. sistemi kurmuş durumda. kediler aleminin aynştaynı.
uzun zamandır haberleri geliyor, mama koyulan her apartmana gidiyormuş tek tek. kadının biri her gün aynı saatlerde mama koyuyormuş, saati biliyor ha bu diyor bana, burada bekliyor, yiyip gidiyor sonra. bi de adamın biri var, o bir başka sahibiymiş. ona da kendini sevdirip ciğer falan yiyip eve geliyor. kahveden gelen koca sanki leş gibi sigara kokuyor eve geldiği zaman. sanki onu değil de o sigara içen adamı okşuyor gibi hissediyorum.
bu kadar aç nasıl oluyor anlamıyorum. geçen kaldırmak istedim, naim süleymanoğlu gibi hissettim kendimi. boyumuz zaten aynı. zorlandım. hani hayvan şekilli biblolar vardır, yerde durur, ulan dersin dur şunu tutup çalayım. kaldıramazsın çünkü ev sahipleri onu yere sabitlemişlerdir ve kameradan gelen geçeni izleyip gülüyorlardır. kedi o hale geldi. kaldıramıyorsun öyle kolay.
ve şaşırıyorum. nasıl bu kadar açsın minik dobillom? bu yeme motivasyonunun sebebi nedir? neden doymuyorsun? duygusal bir açlık mı? kötü bir ebeveyn miyim? nedir yani?
evet iç dökme seansımın sonuna geldim. şu an buradan gidiyorum.
evde mama kabı hiç boş kalmaz. 5 kişi yemek yiyorsa ayrıca o 5 kişi tabağından alıp alıp et falan uzatıyor buna. kapı açıldığı an şerefsiz usain bolt gibi koşuyor. ışık hızında. bunu bir bacağı olmadığı halde yapıyor. apartman kapısı kapalıysa alt katta yaşayanların kapıyı tırmalayıp onlara açtırıyormuş. eve girmek istediği zaman ise karşı apartmanda yaşayan amcanın kapıyı tırmalıyor. sistemi kurmuş durumda. kediler aleminin aynştaynı.
uzun zamandır haberleri geliyor, mama koyulan her apartmana gidiyormuş tek tek. kadının biri her gün aynı saatlerde mama koyuyormuş, saati biliyor ha bu diyor bana, burada bekliyor, yiyip gidiyor sonra. bi de adamın biri var, o bir başka sahibiymiş. ona da kendini sevdirip ciğer falan yiyip eve geliyor. kahveden gelen koca sanki leş gibi sigara kokuyor eve geldiği zaman. sanki onu değil de o sigara içen adamı okşuyor gibi hissediyorum.
bu kadar aç nasıl oluyor anlamıyorum. geçen kaldırmak istedim, naim süleymanoğlu gibi hissettim kendimi. boyumuz zaten aynı. zorlandım. hani hayvan şekilli biblolar vardır, yerde durur, ulan dersin dur şunu tutup çalayım. kaldıramazsın çünkü ev sahipleri onu yere sabitlemişlerdir ve kameradan gelen geçeni izleyip gülüyorlardır. kedi o hale geldi. kaldıramıyorsun öyle kolay.
ve şaşırıyorum. nasıl bu kadar açsın minik dobillom? bu yeme motivasyonunun sebebi nedir? neden doymuyorsun? duygusal bir açlık mı? kötü bir ebeveyn miyim? nedir yani?
evet iç dökme seansımın sonuna geldim. şu an buradan gidiyorum.
devamını gör...
sahibinin güzel olduğu hissi veren kadın isimleri
ismim varmı diye bakıp çıktığım başlıktır.
devamını gör...