nick_bulamayan_ kullanıcı
çok güzel tanımları olan yazar arkadaşımızdır kendileri.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının kazandıkları ödüller
lise de "eğitime destek" temalı bir slogan yarışması vardı. o yarışmada "bedenin seni üç gün yaşatır, eğitime verdiğin destek seni bir ömür boyu hatırlatır" diye bir slogan uydurup 3. olmuştum. valla hiç umudum yoktu ama okulun bahçesinde ismim okununca havalı havalı kürsüye çıkışı mi hiç unutmam, ödül olarak da fotoğraf albümü vermişti pinti müdür. öyle işte sözlük.
devamını gör...
kuzguncuktaki vişne
bir vişne kolay mı yetişiyor sanıyorsunuz. hele ki kuzguncukta. her türlü ranta, her türlü iktidara karşı direnip meyve vermeye devam ediyor.
siz ne yapıyorsunuz?
taşlıyorsunuz bu nadide meyveyi. yapmayın etmeyin.
burası sözlük. troll yuvası değil.
burası sözlük. forum mekanı değil.
burası sözlük. insanlara sataşma yeri hiç değil.
burası sözlük. kendilerini komik sanan ama espri yeteneğinden uzak kişilerin yeri de değil.
kuzguncuktaki vişne yine güzel tanımlarını yazmaya devam edecektir.
ya siz bu sözlük ne için ne yapacaksınız?
işte tüm sorun bu.
ayrıca lütfen sorunu olan kişiler sorunlarını o kişinin mesaj kutusuyla çözsünler. bunun için nick6 ya da tanım kullanmak iyi niyetten çok uzak bir davranış.
siz ne yapıyorsunuz?
taşlıyorsunuz bu nadide meyveyi. yapmayın etmeyin.
burası sözlük. troll yuvası değil.
burası sözlük. forum mekanı değil.
burası sözlük. insanlara sataşma yeri hiç değil.
burası sözlük. kendilerini komik sanan ama espri yeteneğinden uzak kişilerin yeri de değil.
kuzguncuktaki vişne yine güzel tanımlarını yazmaya devam edecektir.
ya siz bu sözlük ne için ne yapacaksınız?
işte tüm sorun bu.
ayrıca lütfen sorunu olan kişiler sorunlarını o kişinin mesaj kutusuyla çözsünler. bunun için nick6 ya da tanım kullanmak iyi niyetten çok uzak bir davranış.
devamını gör...
call of duty: black ops
yıllar sonra hatırlayıp efkârlanmamla birlikte başlığını açtığım oyundur. yaklaşık 7 sene önce sabahtan akşama kadar bu oyunu oynardım. bir de bu oyunu bilgisayarıma yüklediğimde yanında hediye olarak call of duty: black ops 2 oyunu da otomatikman bilgisayarıma yüklenmişti. evet ciddiyim, 1 taşla 2 kuş vurdum. belki de sadece bende değil herkeste böyledir, yani her black ops alana yanında black ops 2 bedava veriyorlardır.. eğer düşündüğüm gibiyse, keriz gibi bunu söyleyerek kendimi rezil ettim.
oyunun tüm görevlerini ezberledim. yani yine oynarsam, tüm görevleri 2 saatte bitirebilirim o kadar yani. tüm görevler ezberimde. oyunda biz mason'uz. mason derken, localı-mocalı olan değil, karakterimizin ismi mason. * ve biz, keltoş ama karizmatik bir adam ve bir de benim "arif" dediğim, bir gözü kör olan adam tarafından bir odaya hapsedilmişiz, elektrikli sandalyedeyiz. bu keltoş, bize herhalde anlat anlat diye baskı yapıyordur, biz de yaşadıklarımızı anlatıp görev halinde oynuyoruz. bu arada oyunu yabancı bir dilde oynamış olduğum için, anladığım kadarıyla söyledim. gerçekten olaylar böyle mi bilemeyeceğim. eğer öyle değilse, 7 yıldır bu oyunun hikayesini yanlış bilip, araştırmaya da üşenecek kadar kadar boş bir insanımdır.
bu muhteşem oyun, ölmeden önce oynamanız gereken oyunlar listesinde. eğer oynarsanız, kâh gülecek, kâh ağlayacaksınız. şaka şaka gülmeyeceksiniz, ben oynarken bol bol ağladım. o yüzden bunlara dayanıklı olabilmeniz için karakterler hakkında özet geçeceğim.
mason: biziz.
2-ci karakter: 2-ci ana karakterimiz. bazen mason reis yerine başka bir karakter ile oynuyoruz.
keltoş reis: bizi karanlık odaya hapseden psikopat, aslında arkadaşımız. son görevde serbest kalırız ve kendisiyle bir görev yaparız. iyidir iyi.
arif: sol gözü kör olan reis, keltoş reisin ortağıdır. kendisiyle de görevlerimiz vardır, iyi bir insandır. sağlamdır.
bowman: siyahi bir arkadaş. kankamızın kankası. sizin ağlamanıza sebep olacak karakterlerden biri de budur. çünkü çinli olan kardeşi tarafından öldürülmektedir bir görevde. ve bu sizi derinden üzebilir.
watson: uzun saçlı, kaslı, gözlüklü, dövmeli, güçlü, yakışıklı. hep gölgesinde kaldığımız kankamız ve komutanımız. bir görevde bizi korumak için canını feda etmiştir. fena ağladım bu görevde. iyidir. efsanedir.
yaşlı, sakallı reis: en yakın arkadaşımız. watson ile birlikte bu yaşlı reis de kankamızdır. biz genciz ama bu adam 60-lı yaşlarında. ama çok iyi biri(yani öyle sanıyorduk). fakat sonra biraz değişik bi reis olduğunu öğrenmemizle birlikte cinnet geçiririz, sezar gibi sen de mi brütüs? diyerekten, hayatımıza son veririz. şaka şaka ana karakteriz olm biz, ölmeyiz. neyse değişik olduğunu öğrendimizde, bize sana her şeyi açıklayabilirim, mason! gibi şeyler der, ve bu sahne beni ağlatmıştır. bir de bu kankamız sanırsam 60 yaşını esir olarak kutluyordu, mutsuz bir şekilde, bu da beni ağlatmıştır. ah be reis, ne olursa olsun seviyorum seni. oyunun ramiz karaeski'sidir bu arada.
sadece ilk görevde karşımıza çıkacak olan uzun saçlı reis: istihbaratçımız. doğru bir tanım mı bu bilemeyeceğim. yani kulaklıktan bir ses gelir, bize bir şeyler söyler falan. öyle yani.
kennedy: evet evet amerika başkanı olan. onunla da oyunda görüşürüz 1 kere ve bir psikopat gibi kendisini öldürdüğümüzü hayal ederiz.
evet öyle, yazmadığım karakterlerde var da neyse işte. bu arada biz amerika askeriyiz. ve oyunda düşmanlarımız sanırsam, çinli manyaklar ve sovyet ruslardır. ve 3 ana rus var ki, bunlar yüzünden gerçekleşir tüm savaş.
kel ve kaslı rus komutan
önceleri siyah sakallı olup daha sonra yaşlanan rus komutan
ve final bölümünde öldüreceğimiz olan, şerefsizlerin şerefsizi rus komutan.

5 gün sonra gelen edit: ben bu oyunu boşa oynamışım lan, her şeyi yanlış biliyomuşum.
oyunun tüm görevlerini ezberledim. yani yine oynarsam, tüm görevleri 2 saatte bitirebilirim o kadar yani. tüm görevler ezberimde. oyunda biz mason'uz. mason derken, localı-mocalı olan değil, karakterimizin ismi mason. * ve biz, keltoş ama karizmatik bir adam ve bir de benim "arif" dediğim, bir gözü kör olan adam tarafından bir odaya hapsedilmişiz, elektrikli sandalyedeyiz. bu keltoş, bize herhalde anlat anlat diye baskı yapıyordur, biz de yaşadıklarımızı anlatıp görev halinde oynuyoruz. bu arada oyunu yabancı bir dilde oynamış olduğum için, anladığım kadarıyla söyledim. gerçekten olaylar böyle mi bilemeyeceğim. eğer öyle değilse, 7 yıldır bu oyunun hikayesini yanlış bilip, araştırmaya da üşenecek kadar kadar boş bir insanımdır.
bu muhteşem oyun, ölmeden önce oynamanız gereken oyunlar listesinde. eğer oynarsanız, kâh gülecek, kâh ağlayacaksınız. şaka şaka gülmeyeceksiniz, ben oynarken bol bol ağladım. o yüzden bunlara dayanıklı olabilmeniz için karakterler hakkında özet geçeceğim.
mason: biziz.
2-ci karakter: 2-ci ana karakterimiz. bazen mason reis yerine başka bir karakter ile oynuyoruz.
keltoş reis: bizi karanlık odaya hapseden psikopat, aslında arkadaşımız. son görevde serbest kalırız ve kendisiyle bir görev yaparız. iyidir iyi.
arif: sol gözü kör olan reis, keltoş reisin ortağıdır. kendisiyle de görevlerimiz vardır, iyi bir insandır. sağlamdır.
bowman: siyahi bir arkadaş. kankamızın kankası. sizin ağlamanıza sebep olacak karakterlerden biri de budur. çünkü çinli olan kardeşi tarafından öldürülmektedir bir görevde. ve bu sizi derinden üzebilir.
watson: uzun saçlı, kaslı, gözlüklü, dövmeli, güçlü, yakışıklı. hep gölgesinde kaldığımız kankamız ve komutanımız. bir görevde bizi korumak için canını feda etmiştir. fena ağladım bu görevde. iyidir. efsanedir.
yaşlı, sakallı reis: en yakın arkadaşımız. watson ile birlikte bu yaşlı reis de kankamızdır. biz genciz ama bu adam 60-lı yaşlarında. ama çok iyi biri(yani öyle sanıyorduk). fakat sonra biraz değişik bi reis olduğunu öğrenmemizle birlikte cinnet geçiririz, sezar gibi sen de mi brütüs? diyerekten, hayatımıza son veririz. şaka şaka ana karakteriz olm biz, ölmeyiz. neyse değişik olduğunu öğrendimizde, bize sana her şeyi açıklayabilirim, mason! gibi şeyler der, ve bu sahne beni ağlatmıştır. bir de bu kankamız sanırsam 60 yaşını esir olarak kutluyordu, mutsuz bir şekilde, bu da beni ağlatmıştır. ah be reis, ne olursa olsun seviyorum seni. oyunun ramiz karaeski'sidir bu arada.
sadece ilk görevde karşımıza çıkacak olan uzun saçlı reis: istihbaratçımız. doğru bir tanım mı bu bilemeyeceğim. yani kulaklıktan bir ses gelir, bize bir şeyler söyler falan. öyle yani.
kennedy: evet evet amerika başkanı olan. onunla da oyunda görüşürüz 1 kere ve bir psikopat gibi kendisini öldürdüğümüzü hayal ederiz.
evet öyle, yazmadığım karakterlerde var da neyse işte. bu arada biz amerika askeriyiz. ve oyunda düşmanlarımız sanırsam, çinli manyaklar ve sovyet ruslardır. ve 3 ana rus var ki, bunlar yüzünden gerçekleşir tüm savaş.
kel ve kaslı rus komutan
önceleri siyah sakallı olup daha sonra yaşlanan rus komutan
ve final bölümünde öldüreceğimiz olan, şerefsizlerin şerefsizi rus komutan.

5 gün sonra gelen edit: ben bu oyunu boşa oynamışım lan, her şeyi yanlış biliyomuşum.
devamını gör...
beğeni alınca mutlu olan yazar
ben.
devamını gör...
13 günlük bebeği zehirle öldürmeye çalışan baba
baba değildir, sadece sperm donörüdür.
korunmayı bilmezler, kürtajı günah olarak görürler ama doğmuş bebeği öldürmekten hiç çekinmezler. bir tane münferit olay değil bu. mesela en fazla 1-2 ay önce, bir adam 1,5 yaşındaki kızını bir yumrukla öldürdü. neymiş? ağlıyormuş, susmamış. bunun için bebeğe yumruk mu atılır? bilerek yapıyorlar. geçtiğimiz gün de bir kadın küçük çocuklarını eve kilitleyip komşuya gitmiş, bakın şu işe ki evde yangın çıkmış, az kalsın cayır cayır yanacaktı çocuklar. şimdi kimse bana cahillikten falan demesin, ben kendimi bildim bileli ana akım medyanın haber programlarında gün aşırı bu tip haberler var. birini görmese öbürünü görür insan. bilerek yapıyorlar, çocuklar ölsün de üstlerinden yük kalksın diye. örgütlü bir kötülük bu...
korunmayı bilmezler, kürtajı günah olarak görürler ama doğmuş bebeği öldürmekten hiç çekinmezler. bir tane münferit olay değil bu. mesela en fazla 1-2 ay önce, bir adam 1,5 yaşındaki kızını bir yumrukla öldürdü. neymiş? ağlıyormuş, susmamış. bunun için bebeğe yumruk mu atılır? bilerek yapıyorlar. geçtiğimiz gün de bir kadın küçük çocuklarını eve kilitleyip komşuya gitmiş, bakın şu işe ki evde yangın çıkmış, az kalsın cayır cayır yanacaktı çocuklar. şimdi kimse bana cahillikten falan demesin, ben kendimi bildim bileli ana akım medyanın haber programlarında gün aşırı bu tip haberler var. birini görmese öbürünü görür insan. bilerek yapıyorlar, çocuklar ölsün de üstlerinden yük kalksın diye. örgütlü bir kötülük bu...
devamını gör...
sarı öküz hikâyesi
düşülen zor durumlarda, en başta verilen tavizin, olayları getirdiği son noktayı nasıl belirlediğini göstermek amacıyla anlatılan hikâye.
özetle şöyle:
ormanda aslanlar toplanmış. arada bir saldırmayı denedikleri ama bir türlü, içlerinden birini ele geçirmeyi başaramadıkları öküz sürüsü için bir çare düşünmeye başlamışlar. zira içlerinden birini yemezlerse açlıktan öleceklermiş.
bir tanesi uyanıklık yaparak ökzülere beyaz bayrakla gitmiş ve bir teklifte bulunmuş:
- saygıdeğer öküz arkadaşlar! biz aslında kötü niyetli değiliz de, şu sarı olan öküz arkadaş çok gözümüze batıyor, size ondan saldırıyoruz. eğer onu bize verirseniz, hepimiz rahat ederiz, sizi de rahat bırakırız.
tartışmalar, görüşmeler derken öküzler kabul etmişler ve sarı öküzü ne yazık ki feda etmişler.
bir süre huzur içinde yaşamışlar ama aslanlar acıkınca yine gelmişler:
- aslında sizinle derdimiz yok da, şu kuyruğu uzun olanınız bizi rahatsız ediyor. verin, kurtulun...
öküzler buna da razı olmuş. aslanlar birkaç günde bir "şu şişmanı verin", "şu arkadaki iri olanı verin" diye diye öküz nüfusunu epey azaltmışlar. tabii bu arada da iyice semirmişler. bir gün işler "hanginizi seçersek vereceksiniz. itiraz istemiyoruz"a kadar gelmiş.
sürünün liderleri oturmuş düşünmeye başlamış. bir tanesi sormuş:
- biz neden bu hâle geldik? bu savaşı neden kaybettik?
içlerinden biri yanıtlamış:
- biz bu savaşı sarı öküzü verdiğimizde kaybettik.
özetle şöyle:
ormanda aslanlar toplanmış. arada bir saldırmayı denedikleri ama bir türlü, içlerinden birini ele geçirmeyi başaramadıkları öküz sürüsü için bir çare düşünmeye başlamışlar. zira içlerinden birini yemezlerse açlıktan öleceklermiş.
bir tanesi uyanıklık yaparak ökzülere beyaz bayrakla gitmiş ve bir teklifte bulunmuş:
- saygıdeğer öküz arkadaşlar! biz aslında kötü niyetli değiliz de, şu sarı olan öküz arkadaş çok gözümüze batıyor, size ondan saldırıyoruz. eğer onu bize verirseniz, hepimiz rahat ederiz, sizi de rahat bırakırız.
tartışmalar, görüşmeler derken öküzler kabul etmişler ve sarı öküzü ne yazık ki feda etmişler.
bir süre huzur içinde yaşamışlar ama aslanlar acıkınca yine gelmişler:
- aslında sizinle derdimiz yok da, şu kuyruğu uzun olanınız bizi rahatsız ediyor. verin, kurtulun...
öküzler buna da razı olmuş. aslanlar birkaç günde bir "şu şişmanı verin", "şu arkadaki iri olanı verin" diye diye öküz nüfusunu epey azaltmışlar. tabii bu arada da iyice semirmişler. bir gün işler "hanginizi seçersek vereceksiniz. itiraz istemiyoruz"a kadar gelmiş.
sürünün liderleri oturmuş düşünmeye başlamış. bir tanesi sormuş:
- biz neden bu hâle geldik? bu savaşı neden kaybettik?
içlerinden biri yanıtlamış:
- biz bu savaşı sarı öküzü verdiğimizde kaybettik.
devamını gör...
şaka maka normal sözlük’ün ekşiyi bitirecek olması
bitirir mi bilmem ama orada açılan absürt, cinsel odaklı ve en önemlisi kadın/erkek düşmanlığı durumunu görmemekteyim burada. bir miktar beni sevindirmekte. umarım daha güzel yerlere gelecek olan sözlük olur kafa sözlüğümüz.
devamını gör...
karanfil sokak
karanfil sokak; ankara'nın çankaya ilçesinde bulunan bir sokaktır. ünlü türk edebiyatçısı sabahattin ali'nin bir dönem yaşadığı sokağın ismidir de aynı zamanda. *
devamını gör...
mesajınız var turuncusu
insanı heyecanlandıran turuncudur, hele bir de kadın bir yazardan gelirse keyfine diyecek yoktur. keşke keyiflensem.
devamını gör...
çıt parmak
serçe parmağı.
bir elin en güzel parmağıdır; tutabilene.
bir elin en güzel parmağıdır; tutabilene.
devamını gör...
çikolataya en çok yakışan şey
devamını gör...
vuraç
vur ve aç manasında bir kelime değil, bitişik olarak yazılıyor ve o şekilde okunuyor. türk dil kurumu sözlüğüne göre raket demek. beynelminel bir kelime olan raket yerine kim vuraç kelimesini kullanır ve kim bu kelimeyi duyduğu zaman anlar, orası muamma.
devamını gör...
büyük hadron çarpıştırıcısı
ingilizce ismi olan large hadron collider nedeniyle kısaca lhc olarak da bilinen, halka şeklindeki tüneller içerisinde bulunan süperiletken mıknatıslar aracılığıyla atom altı parçacıkların hızlandırılarak çarpıştırılması prensibine bağlı olarak çalışan deney merkezi. avrupa nükleer araştırma merkezi, ya da kısa adıyla cern'de yer alır. atom altı parçacıkların bir grubu olan hadronlar üzerindeki çalışmalarıyla ünlüdür.
elektrik alanı yardımıyla hızlandırılan parçacıklar, süperiletken mıknatıslar sayesinde tünellerin içinde tutulur. tüneller içerisinde, zıt yönlerden birbirine doğru gelen parçacıklar, ışık hızına yakın hızlarda hareket etmektedir. çarpışmalar neticesinde ortaya çıkan yeni ve farklı parçacıklar dedektörlerle saptanır.
bu deneyler, evrenin nasıl oluştuğu ve büyük patlama'nın nasıl gerçekleştiği gibi sorulara yanıt alınabilmesi bakımından önemlidir.
elektrik alanı yardımıyla hızlandırılan parçacıklar, süperiletken mıknatıslar sayesinde tünellerin içinde tutulur. tüneller içerisinde, zıt yönlerden birbirine doğru gelen parçacıklar, ışık hızına yakın hızlarda hareket etmektedir. çarpışmalar neticesinde ortaya çıkan yeni ve farklı parçacıklar dedektörlerle saptanır.
bu deneyler, evrenin nasıl oluştuğu ve büyük patlama'nın nasıl gerçekleştiği gibi sorulara yanıt alınabilmesi bakımından önemlidir.

devamını gör...
utanmadan hala kablolu kulaklık kullanan insan
utanılacak daha farklı konular olduğu için bunun için utanmak daha utanılası bir durum.. belki öyle seviyor olamaz mı bu arada ben kulaklık hiç sevmiyorum kablolu kablosuz farketmez bunun içinde utanayım..
devamını gör...
1995 yılından hafızada kalanlar
hayatın her alanını, hiç olmadığı kadar tarkan şarkılarıyla yaşamak. birbirimize şaşırdığımız anlarda veya iltifat etmek istediğimizde "a-acayipsin!" demek, ayrılık acılarını "dön çaresiz başım" eşliğinde sırılsıklam yaşamak, ilk şoku atlattıktan sonra da "yanlış zaman, yanlış insan" diye teselli bulmak ve daha niceleri. bir de fiko'nun** tam deniz'e* açıldığı sırada biten bir bölümün ardından neler olacağını merak etmekle geçirilen koca bir yaz mevsimi.**
devamını gör...
ahmet rasim
şehirdeki aksaklıkları tatlı sert bir dille kaleme alma geleneğini başlatan yazardır. şehir mektupları başlıklı yazıları görevlerini hakkıyla yapmayan zabıta kuvvetleriyle giriştiği kavganın belgesi niteliğindedir.
bu geleneği günümüzde sürdüren ise trafik ihlali yapan araçların plakasını inatla ve ısrarla teşhir eden hıncal uluç'tur.
bu geleneği günümüzde sürdüren ise trafik ihlali yapan araçların plakasını inatla ve ısrarla teşhir eden hıncal uluç'tur.
devamını gör...
aruz ölçüsüyle şiirler yazan türbanlı edebiyat öğrencisi
efendim en ön sıralarda otururlar, hocanın askerlik anılarına varıncaya kadar not alırlar. koridorda eski edebiyat hocasını kovalarlar bazen, bazen de bir araya toplanıp hasbıhal ederler. olur ya yanlışlıkla ön sıralardan birine oturacak olursanız pardon burası benim yerim kalkar mısın derler. yazdıkları beyitleri istişâre etmek için kantinde meclis oluştururlar. kâh kendilerinden geçip karşılıklı beyitler söylerler kâh hüzünlenip eski zamanların hasretiyle efkârlanırlar. kimi zaman mecliste sâki de hazır bulunur ve sunduğu şarapla herkesi mest eder.
devamını gör...