onur saylak'ın sesinden dinleyince olmayan karşılıksız aşkın hatta direkt olmayan birinin derdini insanın üzerine yükleyen canım cemal süreya şiiri. cemal süreya'nın şiir derlemesi olan sevda sözleri kitabının mektuplarda kalanlar bölümünde yer alıyor. yanlış hatırlamıyorsam 323. sayfada olması gerek.

ben öyle pek cemal süreya şiirleri sevmem, bu şiir de zaten pek cemal süreya'nın kaleminden çıkmış gibi değildir hatta dürüstçe ben hayatımda hiç aşık da olmadım ama dolambaçlı cümlelerden sıyrılıp, bütün o gizli anlamlardan ve edebiyatın olanak tanıdığı bütün bu labirentten silkinip çıkarak öylece; sade cümleler ve karşılıksız aşkın tüm çıplaklığı ile yazılmış bir veda mektubu gibi ağır bir şiirdir bu bence. bir veda mektubu gibi ağır ve külfetli. sımsıkı kapanmış bir kapının altından sızan bulanık ve siyah bir su gibi insanın zihninden içeri dolar. aydınlığın tüm camları büyük bir gümbürtü ile zemini boylarken ufak bir çatlaktan içeri sızan ve ne var ne yok yutan dev bir karanlık veya gözün gözü görmediği kül rengi bir sabahı kaplayan ağır bir sis gibi. benim bin türlü kelime karmaşası içinde kendime bu şiirin ne hissettirdiğini anlatamama karşılık cemal süreya bu şiirde en basit cümleler ile insana o hissi yaşatıyor, başka sözüm yok. yaşamadığım bir duygunun da tarifini verebileceğim daha fazla cümlem de yok zira.


anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi...

devamını gör...

hz. ibrahim peygamberin sünnetidir.
devamını gör...

'bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ
sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yanı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken,
var olan aşınıyor azar azar zamanla.

anamın bıraktığı yerden sarıl bana.

anılarım kar topluyor inceden,
bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
ama yine de unutuş değil bu,
sızlatıyor sensizliği tersine.
senin kim olduğunu bile bilmezken.

sevgiden caydığım yerde darıl bana.'
devamını gör...

sözlüğün dış mihraklar tarafından oyuna getirilmeye çalışılmasıdır*

şaka bir yana sözlüğün bence en iyi taraflarından birisidir eksi oylama yapıla-ma-ma-sı.
eksi oy :
- yazma motivasyonunu kırıcı bir etkendir.
-ergenlerin ve ergenlikte kalmakta ısrar edenlerin elinde bir intikam silahıdır.
-duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilmenin önünde bir engeldir.
-kafasını dağıtmak, stresten kaçmak gibi sebeplerle yazan insanların şevkini kırıcı ve tam tersine bir nebze olsa kaçmaya çalıştıkları o dünyadan daha sinir bozucu olan bir şeydir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

#gazapizmsokaktır
devamını gör...

giderayak

handan, hamamdan geçtik ,
gün ışığındaki hissemize razıydık ,
saadetinden geçtik ,
ümidine razıydık ,
hiçbirini bulamadık ,
kendimize hüzünler icat ettik ,
avunamadık .
yoksa biz...
biz bu dünyadan değil miydik?
devamını gör...

ben buna yaşarken değeri bilinmeyen, tıpkı bazılarımız gibi değeri çok sonra bilinen oğuzcuğum atay demek istiyorum...
-korkuyoruz. düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. insan olmaktan korkuyoruz.
devamını gör...

bütün çaylaklar eşittir, ama bazı çaylaklar daha eşittir.
yoldaş benjamin franklin

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

* insan mücadeledir. daimi bir mücadeledir. kolay değildir. varlığının üzerine daima inşa etmesi gerekir. öyle özel bir yanı yoktur. o kadar uzun zamandır bu iştedir ki ilk bakışta varlığının özel bir yanı olduğunu düşündürtür. oysaki özel diye nitelendirilen şeyler insana has olsa da özel değildir. yalnızca çok eskidirler, vakti zamanında insanlar tarafından inşa edildikleri unutulacak kadar üstelik. unuttuğumuz fakat aslında kanıksadığımız bu özel şeyler bizim için nefes almak gibi olmazsa olmazımız olduğu için unutuldu ve yine nefes almak gibi olduğu için yani birebir nefes almakla eşdeğer olmadığından biraz huzursuzuz. bize sürekli inşa etmemiz gerektiğini, mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatıyor, içten içe. kolaya kaçıp inşa ettiklerimize bakarak biz özeliz diyoruz. kolaya kaçmak hepten kötü bir şey değil, biraz da dinlendirici bir şey.

mücadeleden kaçıp kendini pohpohluyorsan kötüsün. bundan az ya da çok uzak kalırsan iyisindir.
devamını gör...

bu sayılır mı?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

''yalancı ayak'' adı verilen sistem ile gerçekleştirilen işlemdir.
devamını gör...

işgalle fetih cok ayrı şeylerdir. işgalde sonsuz gözyaşı, tecavüz, işkence vardır. fetihte ise olabildiğince az can yakmaya çalışılır. amaç yakmak, yıkmak değil ihya etmektir.

türkler ve müslümanlar ne kadar canidir, şudur budur deseniz de bu konuda batasıca batı'nın eline su dökemezler.

bizim yaptığımız fetihtir, evet.
devamını gör...

çok küçük yaşta, sırf yön kavramım olmadığı için saat kullanmaya başlamıştım. sonradan sol kolumda olan ben sayesinde çözdüğümü sandığım sorun. aslında dalgın olduğum günlerde hala başıma dert açabiliyor. çok kere ''ama sağa dönüş yok ki'' itirazlarına maruz kalıp ''e o zaman sola dön'' demelerim olmuştur. yol tarif etmek benim için dünyanın en zor işi, tanrı navigasyonu icat edenden razı olsun. ''sen bugüne kadar nasıl yaşadın'' sorusuna maruz kalan bir bireyim.
devamını gör...

kişinin kendisi için doğum günü değil de, doğduğu gündür.

ayrıca “yaklaşıyor yaklaşmakta olan”.*
devamını gör...

almanca kökenli bir kelime. hayal dünyamız içerisinde detaylandırdığımız kurgusal durumlara denmektedir. kafa sineması olarakta bilinmektedir.
devamını gör...

sarı iklimler dolaştım.
uzun yollar, uzak diyarlar...
dizlerim yara bere, düşlerim imkansızlıklar içinde....
umutlarım bir tacirin zembilinde.
bir sen vardın,
yaşamak saydığım.
sesin bir çığ gibi düşerken
düşüncelerinden düşlerime
bir seni bildim,
bilinmezlikler içinde.
küçük adımlarla arşınlarken alemi,
dünya denen çukurda
bıraktım gölgemi.
bir sen,bir tek seni
aldım, kendime sakladım.
devamını gör...

yalan söylüyordur. sadi şirazi'nin dediği gibi "insanoğlu, dışını beğenmediği birinin içini merak etmez."
devamını gör...

insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı toplum yapılarında, bireylerin birbirine yararcı değil zararcı olması. şiddetin ve bencilliğin artması durumu. dahası maladaptasyon geçiren toplumlarda bir çıkar yolu bulmak, çözüm üretmek imkansız ayrıca başka kültürlere vahşet gelecek ritüelller, radikal kültür kabul edilebilir. buna örnek olarak toplum yapıları şu şekilde anlatılmış.

britanyalı saygıdeğer sosyal antropolog evans pritchard klasik eseri "the nuer" adlı kitabında; sudanlı erkeklerin küçük bir kışkırtmayla birbirleriyle çoğunlukla kavga ettiklerini, bazen bu kavgaların ölümle noktalandığını yazmıştı. jale halkı gibi, nuerler de bunun gibi şiddeti veya yol açtığı misilleme güdüsünü önleme konusunda etkili bir araca sahip değildi. söylendiği üzere bilakis nuer halkı bu duruma bitmeyen bir kan davası diyordu. pritchard bunu "nuer halkının gerektiği kadar gıda almamış olmasına" bağladı. buna rağmen kıt hayvancılıkla zar zor geçinen bu insanlar, hayvancılık hastalıklarına karşı tarıma yönelmek vb çözüm üretmek yerine, hayvancılıkta inatçıydılar.

bolivya'nın doğusunda yer alan tropik ormanlarda avcılık, balıkçılık ve tarla ekip biçerek yaşamış sirion6 yerlilerini düşünelim. allan r. holmberg bir bireyin diğerine karşı aile içinde bile hissiz olmasının kendisini "şaşkına çevirmeyi asla durdurmayacağını" yazmıştı. bunu göstermek için, "tüm gün avlandıktan sonra kampa dönüş yolunda karanlığa yakalanmış bir adamın" tipik olduğu söylenen bir hikayesini şöyle anlatmaktadır: "ay ışığının olmadığı bir gecede kaybolmuş bir adam defalarca yardım istemiş, siriono yakınlarındaki bir kampta yaşayan akrabaları ise adamın çığlıklarını duymalarına rağmen önemsememişler. yarım saat sonra bağırma sesi kesildiğinde, adamın kız kardeşi neşeli bir şekilde: 'bir jaguar onu kapmış olmalı' demiş. aslında, bu avcı geceyi bir ağaca tırmanarak ağacın tepesinde geçirmişti. o karanlık gecenin sabahında kampa döndüğünde kimse onu karşılamamıştı. bunun yerine kız kardeşi yakaladığı avların küçük bir kısmını verdi diye acılı bir serzenişte bulunmuştu. holmberg, siriono halkının kavga ettiğini, yemekleri bir yerlere gizlemek, paylaşmayı reddetmek, tek başına gece ya da ormanda yemek, aile üyelerinden saklamak, özellikle kadınların yemekleri vajinalrına gizlemesi gibi konularda birbirleriyle sürekli kavga ettiklerini de ifade etmiştir.

siriono'da gıda daima kısıtlı ve açlık hayatın değişmez bir gerçeğiydi. bazı grupların nerdeyse açlıktan ölmenin eşiğine geldiği zamanlar olurdu. aslında göçebe hayata ayak uyduramayan hasta ve yaşlı insanlar dışlanırdı, bazen göç eden grubun arkasında acınacak halde ölene kadar sürünmeye bırakılırdı.

kültür ve din çoğunlukla bu başıbozukluğu dizginlemeye çalışan adaptif kendiliğinden ortaya çıkan kurallar bütünüydü. bize göre topluma zararlı, tehlikeli olsa da bu patternlerin çıkış nedeni, zarardan çok topluma yararı olması.

eğer büyücülük gibi belli bir inanç sisteminin bir topluma zararlı olabileceği kabul edilirse, onun zararlarından çok daha fazla ağır basan faydalarının da olduğu hemen öne sürülür. örneğin clyde kluckhohn ve dorothea leighton klasik etnografyalan the navaho aralarındaki büyücülerin varlığı hakkında yaygın navaho inancının korku ürettiği, şiddete yol açtığı ve bazen masum insanların trajik acılar çekmesine neden olduğu sonucuna vardılar. yine de, clyde kluckhohn ve dorothea leighton, navahoların akrabalarına ve hayatın kendi tehlikelerine karşı hissettiği tüm düşmanlığı büyücülere yönlendirmesine izin vererek büyücülük inançlarının "toplumun çekirdeğini sağlam tuttuğu" ve dahası, zenginlerin ve güçlülerin çok aşırı güce ulaşmasını engellediği ve genelde sosyal açıdan bölücü eylemleri önleme amacına hizmet ettiğini gördüler.

sonuç, maslow ihtiyaçlarının ilk adımlarını tamamlayamayan toplumlardan, modern fikirler, eşitlik, hukuk beklemek doğru olmaz. aynı şekilde gerçek dışı inançlar sisteminin de kültür olmasına şaşırmak. gelir düşüklüğü ile giderek artan şiddet ve insanların yoksullaştıkça daha fantastik fikirlere kendilerini kaptırması bana türk toplumunu hatırlattıç.
devamını gör...

hayatımın sonuna kadar hiç sıkılmadan dinleyebileceğim ve her dinleyişimde daha farklı hislerin şahsıma eşlik etmesine izin vereceğim michael kiwanuka şarkısı.

şarkı, en sevdiğim yağmurlu hava- gri atmosfer ikilisi ile başlıyor. gri atmosfer klip boyunca devam ediyor ve çekim açılarıyla sizi farklı bir boyuta götürüyor. başlangıcı ve sonu güzel olan şarkılar nadirdir fakat bu şarkı başlangıcından sonuna kadar, her ayrıntısıyla güzel.

''maybe this time i can be strong
but since i know who i am
i'm probably wrong
maybe this time i can go far
but thinking about where i've been
ain't helping me start.''


devamını gör...

cinsiyetinden dolayı herşeyi kendine hak görmeleri ve her lafın içine mutlaka küfür koymaları
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim