beyindeki dopamin 2 ve serotonin 5ht1 a reseptörlerine parsiyel agonist etki gösteren antipsikotik ajandır.
d2 parsiyel agonist etkisinden ötürü kusma oluşturan tek antipsikotik olma özelliğini kazanır.
devamını gör...

çok uzundur kış boyu
sürüp giden bahar:
zaman kaybetmiş ayakkabılarını:
bir yıl dört yüzyıl eder.

pablo neruda
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

benimdir. hele de karşıdaki laf anlamaz bir insansa peki derim. gerekirse haklısın derim. en olmadı özür dilerim. bir de onunla mı uğraşacağım.
devamını gör...

tüm temel ihtiyaçlar ücretsiz olmalıdır şeklinde açıklanabilir.
devamını gör...

kpss gruplarındaki pdf dosyaları açısından fazlaca faydasını gördüğüm uygulamadır.
devamını gör...

muz vallaha da muz billaha da muz benim için aşırı kıymetliydi çocukluğumun ve hatta biraz da ergenliğe doğru kıymetli meyveydi alamazdık temel ihtiyaçları zor alan annemden bir de onu istemek aşırı lükstü yiyenlere bakardım uzaktan biraz buruk meyvedir benim için alır dağıtırım hatta ama o vakitlerdeki gibi kıymetli gelmiyor şimdi evde kilolarca var ama yemiyorum kıymeti kalmadı
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

öyle bir gereklilik yoktur. insanların cocuk doğurmayı seçip, seçmemesine siz karar veremezsiniz. bu kişisel bir konudur, kimseyi de ilgilendirmez.
devamını gör...

miko'mun güzel mi güzel, harika mı harika fikri ile yola çıkılıp sonunda şekillenen sözlük projemiz.
bir sözlüğün her zaman var olup yaşaması için kütüphaneden daha güzel bir fikir düşünemiyorum, çok yaşayın e mi!
yalnız o bu değil de böyle giderse kütüphaneden sonra halı saha, tiyatro, bale, hatta ve hatta korkarım ki düğün salonu bile açar bunlar ben size söyleyeyim.
devamını gör...

sulu gözlü yazarlardır.
çok güldüğümde bile gözümden ağlıyormuşum gibi yaşlar aktığından benim de içinde bulunduğum yazarlardır. sürekli "aa ağlıyor musun?" sorusuna muhatap oluyoruz. "hayır, benim gözlerim biraz sulu ondan kikiki" cevabını veriyorum.
devamını gör...

normal şartlarda enver paşa derim derken neyi kast etmiş acaba ? yani evet vatanseverliği sorgulanmaz ama enver paşa çok hayalperest bir adam gerçekten. atatürk ile zıtlaşmaları gayet normal çünkü o da aşırı hırslı bir adam. ama onun hırsı biraz daha egosal duruyor. yeri gelmiş atatürk’e “ abdülhamitleşme” demiş , yeri gelmiş atatürk için, “ ona paşalık verseniz padişah, padişahlık verseniz allah olmak ister” demiştir. sürekli atatürk’ün önünü kesmeye çalışmış ve başarılarını taktir etmek yerine görmezden gelmeyi ( çanakkale dahil ) tercih etmiştir. aslında bakıldığı zaman atatürk’ten 5-0 önde başlamıştır. atatürk taaa ataşemiliter iken, kendisi sarayların damatlığını yapıyordu. neyse çok uzatmayayım ve kısaca şöyle söyleyeyim.
benim naçizane fikrim şu : enver paşa kötü niyetli bir insan değil, ama çok aklı selim de değildir.
devamını gör...

sizin aydınlattıgınız yolda elimden geldiğince, bana şu an verilen imkânlarla ilerlemeye çalışıyorum . bir türk genci olarak bırkatıģınız miraslara elimden geldiğince sahip çıkmaya çalışıyorum ama sanirim elimden de pek bir sey gelmiyor. sizi her zaman sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz atam. ışıklar içinde uyu.
devamını gör...

ilişki zaten oldukça ciddi bir müessesedir sevgili yazarlar, o kişinin ciddiyetsizliğidir.
devamını gör...

kimi kiliselerde yılda birkaç kez, kimilerinde haftada bir düzenlenen, hz. isa'nın havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeğinin anıldığı ayin.
devamını gör...

bir kasabada yaşadığımızı farzedelim. belediye başkanı oluyorum ve bir tane imar fonu kuruyorum. imar fonunun başkanı benim ve her inşaattan komisyon alıyorum. yapılacak inşaatlar için ihale açmadan kafamda belirlediğim ücretten inşaatları yaptırıp, komisyonumu alıp inşaatı belediye garantisine alıyorum. inşaat için para alan şirket yeteri kadar kar edemezse belediyeden garanti olarak parasını alıyor. hatta bazı ihalelere naylon şirketimlerimi sokuyorum, ihaleyi ona verip şirketi iflas ettiriyorum. bu sayede ortada beton demir yokken, inşaat için bir girişim yapmadan bile bedavadan cebimi dolduruyorum. bu sayede dünyanın en zengin belediye başkanları listesine ilk 5ten giriyorum.

senin o inşaat gelişim dediğin gelişmenin işleyişi bu şekilde. ülkedeki bütün varlık fonu, banka fonu, doğalgaz fonu vs. hepsinin yönetim kurullarında erdoğan ve bütün aile kütüğü sırasıyla yer alıyor. bu gelişim sonucu devlet 5 şirkete 10 sene içinde 250 milyar dolar ödeme yapmak zorunda. şehir hastanelerinin 1 senelik kira-ödeme vs. masraflarının 5te1i ile zaten o hastaneler yapılabiliyordu. ülkenin en çok kar eden kurumu olması gereken çaykur o varlık fonun 500 milyon zarar açıklıyor.

bütün bunlar olurken erdoğan ve tayfasının nazi dönemini aratmayacak propaganda ve medya kontrolünün, dinin uyuşturucu etkisinin ve muhalefetin etkisizliğinin sayesinde bu insanlar hep aynı şeyi yapıp istediklerini alabiliyorlar. her şeye rağmen bunların ne yaptığının farkında olanların elinden ise sadece sızlanmak ve bu ateşe bir kibrit çöpü dahi taşıyanları aşağılamak geliyor. maalesef.
devamını gör...

discord miscord, kulüp mulüp, hiçbir grupla işi olmadan yazanlardan birisi de benim. tek dahil olduğum oluşum (bkz: kafa sözlük'te kendi hâlinde yazan yazarlar) oluşumu. fazlasını başım götürmüyor. enerjim yok.
devamını gör...

inmeyip de kapı önünde bekleyenler.
devamını gör...

iniş ve çıkışlar, yükselişler ve düşüşler…
ara ara çocuk halimi düşünürüm, yaşadıklarımdan çok durumlara bakış açım, hayattan beklentim gibi hayata olan gözlemimi hatırlamaya çalışırım. biraz beyin fırtınasının ardından aydınlık sayfalar canlanır kafamda, düşünmeye devam edince ise simsiyah anılar. o yeni yoğrulmaya başlamış zihnimin gri bir bölgesini pek hatırlayamıyorum. günler ve geçirdiğim vakitler ne heyecanlı ve mutlu geçerdi. her şeye karşı sonsuz bir istek, geleceğe karşı verilmiş devasa sözler. merakım asla doymuyor ve daha ufacık olan dünyamda her şeye karşı bir öğrenme güdüsü gösteriyordum. inanılmaz bir yaşam arzusu ancak her şeyin toz pembe olduğunu düşünmeyin lütfen. bu arzu üzgün olduğum zamanlarıda kapsıyor. o kadar beyaz bulutların üstünden simsiyah bi denize çakılıyordum aksi durumlarda. ufacık bir ipliğim tutuşsa hayatımın bağlı olduğu halatlar kül olmuşcasına bir aşırılık kaplıyordu içimi. ee, bir bakıma çocuk olmanın tanımına da uyuyor sanırsam bu. doruklarda yaşamak ve inanılmaz bir devam etme gayreti. sonra şimdiyi düşünüyorum, bu büyümüş olan beni ve belki de içimde bir nebze de olsa kalmış olan küçüğümü. doruklara ulaşmak hala çok kolay, mutluluk ve hüzün. peki ya merak ve ilerleyiş? burada iki ayrı monoloğum var birisi artan merakım ve sınırsız tecrübe edilecek bilginin çokluğu karşısında ezilme, bir diğeri ilerleyişin ağırlığı, sebebini arama ve ilerleyişin geçmesini bekleme. evet, günlerle beraber sona doğru ilerliyoruz ve ayakta tutanda o merak oluyor. öğrenmek, öğrendikçe cebe konanın miktarının küçüklüğünü fark etmek. daha ağır ağır ilerlemek ve elimden geldiğince renkli bir süreçle yol almak. ne için tüm bunlar? kaçınılmaz bir son karşısında bir bekleyiş? ya da içten içe bilinen tüm bu durumlar karşısında yavaşlayan adımlarla durana kadar devam edip sonunda yine bekleme pozisyonuna varmak?
devamını gör...

bu konu da uzun uzun boş yapmayı düşündüm de üşendim şimdi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim