paths of glory
          1957 yapımı savaş karşıtı filmler arasında özel bir yeri olan filmdir. önce filmi, tanım sonunda türkiye’ de bu film gösterildiği zaman kopan fırtınayı anlatacağım. 
filmin çekildiği dönemde abd nin halet-i ruhiyesi şöyledir:
1950’li yıllarda abd de amerikan karşıtı faaliyetleri izleme komitesi (house committee on un-american activities) vardır. senatör joseph mccarthy ile anılan bu komite özellikle toplumda çok tanınan sanatçıları kamuya açık oturumlarda sorgulamakta, komünist olup olmadıklarını araştırmakta, adeta bir engizisyon mahkemesi gibi faaliyet göstermektedir.
komiteyle işbirliği yapmayanlar kara listeye alındıkları için mesleklerini yapamamakta hatta abd yi terk etmeye zorlanılmaktadır. devir artık herkesin birbirini jurnallemeye başladığı devirdir.
kirk douglas aktif olarak siyasetle ilgilenmese bile bu siyasal atmosfer içinde uygulanan baskılara direnir. bu dönemde artık yapımını da üstlenmeye başladığı filmlerde kapitalist bakış açısını, alttan alta dozajını arttırarak abd’yi de eleştirmeye başlar.
bizde zafer yolları adıyla bilinen paths of glory filminde bunu iyice doruğa çıkartır. bu filmin yönetmeni ünlü stanley kubrick' tir.buraya spoiler koyacağız çünkü önemli, spoilerın sonunda türkiye' de ki olayda anlatılıyor.
--! spoiler !--
1957 yılında çekilen film tamda bu mc carthy’ci, komünizm karşıtı histerinin etkisindeki ortamda çekilmiştir. filmde, hem oyuncu hem de gizli yapımcı olan kirk douglas yönetmen kubrick tarafından filmin “hollywood tarzı mutlu son” ile bitirilmesine müsaade etmemiştir.
kubrick’in önerisine göre idam mangası karşısındaki üç asker komutanların son anda karar değiştirmesiyle kurtulacaktır. douglas buna itiraz ederek filmin orijinal, gerçekçi ve ünlü sahnesi ile bitmesini sağlar.
savaş karşıtı bu film avrupa'da birçok ülkede yasaklanmış ve yıllarca gösterime girmemiştir. uygulanan bu sansürlerin etkisiyle film eleştirmenler tarafından yönetmenin en önemli eserlerinden birisi olarak değerlendirilse de önemli hiçbir ödül alamamıştır.
gelelim türkiye' ye :
film türkiye'de ilk kez 1977 yılında trt’ de gösterilmiş, filmde kirk douglas' ın canlandırdığı albay dax’ın saldırıyı milliyetçilik yaparak savunan general mireau’ya söylediği "milliyetçilik alçakların son sığınağıdır" sözü nedeniyle dublajını yapan personel dahil olmak üzere filmin yayına hazırlanmasında görev alan tüm personel hakkında savcılık soruşturması açılmıştır. ancak buna rağmen filmin gösterimi engellenememiştir.
--! spoiler !--
  filmin çekildiği dönemde abd nin halet-i ruhiyesi şöyledir:
1950’li yıllarda abd de amerikan karşıtı faaliyetleri izleme komitesi (house committee on un-american activities) vardır. senatör joseph mccarthy ile anılan bu komite özellikle toplumda çok tanınan sanatçıları kamuya açık oturumlarda sorgulamakta, komünist olup olmadıklarını araştırmakta, adeta bir engizisyon mahkemesi gibi faaliyet göstermektedir.
komiteyle işbirliği yapmayanlar kara listeye alındıkları için mesleklerini yapamamakta hatta abd yi terk etmeye zorlanılmaktadır. devir artık herkesin birbirini jurnallemeye başladığı devirdir.
kirk douglas aktif olarak siyasetle ilgilenmese bile bu siyasal atmosfer içinde uygulanan baskılara direnir. bu dönemde artık yapımını da üstlenmeye başladığı filmlerde kapitalist bakış açısını, alttan alta dozajını arttırarak abd’yi de eleştirmeye başlar.
bizde zafer yolları adıyla bilinen paths of glory filminde bunu iyice doruğa çıkartır. bu filmin yönetmeni ünlü stanley kubrick' tir.buraya spoiler koyacağız çünkü önemli, spoilerın sonunda türkiye' de ki olayda anlatılıyor.
--! spoiler !--
1957 yılında çekilen film tamda bu mc carthy’ci, komünizm karşıtı histerinin etkisindeki ortamda çekilmiştir. filmde, hem oyuncu hem de gizli yapımcı olan kirk douglas yönetmen kubrick tarafından filmin “hollywood tarzı mutlu son” ile bitirilmesine müsaade etmemiştir.
kubrick’in önerisine göre idam mangası karşısındaki üç asker komutanların son anda karar değiştirmesiyle kurtulacaktır. douglas buna itiraz ederek filmin orijinal, gerçekçi ve ünlü sahnesi ile bitmesini sağlar.
savaş karşıtı bu film avrupa'da birçok ülkede yasaklanmış ve yıllarca gösterime girmemiştir. uygulanan bu sansürlerin etkisiyle film eleştirmenler tarafından yönetmenin en önemli eserlerinden birisi olarak değerlendirilse de önemli hiçbir ödül alamamıştır.
gelelim türkiye' ye :
film türkiye'de ilk kez 1977 yılında trt’ de gösterilmiş, filmde kirk douglas' ın canlandırdığı albay dax’ın saldırıyı milliyetçilik yaparak savunan general mireau’ya söylediği "milliyetçilik alçakların son sığınağıdır" sözü nedeniyle dublajını yapan personel dahil olmak üzere filmin yayına hazırlanmasında görev alan tüm personel hakkında savcılık soruşturması açılmıştır. ancak buna rağmen filmin gösterimi engellenememiştir.
--! spoiler !--
devamını gör...
sözlük yazarlarının yaptığı mesleğin en zor yanı
          yalnızca hafızadaki bilgileri kullanmaktan ibaret olmaması, o bilgileri işleyerek her seferinde farklı ve yeni bir problemi çözmeye çalışmak; sürekli üretim halinde olmak ve hareketsizlik.
      
  devamını gör...
ince ama ufuk açıcı kitaplar
          paolo coelho-simyacı.
      
  devamını gör...
bel ağrısı
          gencecik yaşımda çektiğim ağrı türü. hareket edemiyorum resmen.*
      
  devamını gör...
yks 2021
          bilgi sarmal,345,final gibi denemelerde 90 netin altına düşmeyen ben,matematik 30 doğrudan aşağı düşmeyen ben.bugün mahvoldu.matematikte 20 soru anca işaretledim.hayatımda böyle tyt sınavı görmedim.okulda evde çözdüğümüz denemelerle alakası yok.ogm sitesindeki sorularla alakası yok. ben böyle sorı tipleri hayatımda görmedim.resmen ayt sorularını tytde sormuşlar.
      
  devamını gör...
bilinmeyen adanın öyküsü
          jose saramago tarafından yazılan,  bilinmeyen adayı bulmayı kafasına koyan bir adamın kraldan bir tekne istemesiyle hikaye başlıyor. adamın bilinmeyen bir ada bulmaya olan inancı saraydaki temizlikçi kadını da ona bağlıyor. ve o da artık bilinmeyen bu adayı bulmak için bu tanımadığı adamın peşine düşüyor.tayfası olmayan bu teknede bu adam ve bu kadın birbirilerini buluyor ve bilinmeyen adayı bulmak için yolculuğa çıkıyor. 
--- alıntı ---
~ben bir bilinmeyen adayı bulmak istiyorum. o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum.
~bilmiyor musun ki kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.
--- alıntı ---
  --- alıntı ---
~ben bir bilinmeyen adayı bulmak istiyorum. o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum.
~bilmiyor musun ki kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.
--- alıntı ---
devamını gör...
anne baba olmak
          olmak kolaydır. ama annelik babalık yapmak herkesin yapabileceği bir şey değildir.
      
  devamını gör...
creedence clearwater revival
          güney afrikadaki beyazlar, bu grubun "bad moon rising" şarkısı  çalarken, filmlerde gördüğümüz kovboyların dansını yapıyordu.
      
  devamını gör...
kuzgun
          edgar allan poe şiiridir. 
sustu, sonra ben konuştum: "dostlarım kaçtı yanımdan
umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."
"ölüm hayatın perdesi ardında sürekli olarak sesini duyurmakta ve yaşantı ve davranış üzerinde büyük etkide bulunmaktadır." der yalom.
şiiri christopher frank carandini lee'den dinleyebilirsiniz.
  sustu, sonra ben konuştum: "dostlarım kaçtı yanımdan
umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."
"ölüm hayatın perdesi ardında sürekli olarak sesini duyurmakta ve yaşantı ve davranış üzerinde büyük etkide bulunmaktadır." der yalom.
şiiri christopher frank carandini lee'den dinleyebilirsiniz.
devamını gör...
sevilen kişiyle mesajlaşmanın sarmaması
          ha mesajlaşıyosun da sarmıyo
t: nankörlüktür, bolluk olduğu için şımarıklıktır
  t: nankörlüktür, bolluk olduğu için şımarıklıktır
devamını gör...
kadıköy’de donarak ölen evsiz
          merak etme iki hafta sonra unutursun. tıpkı ismail devrim'i unuttuğun gibi.
      
  devamını gör...
normal sözlük yazarlarının izlemekten bıkmadığı filmler
          ooooo tam benlik bir başlık olmuş
(bkz: dark city)
(bkz: prometheus)
(bkz: inside out)
(bkz: the contact)
(bkz: interstellar)
(bkz: the cell) jlo başrolde
(bkz: twilight saga)
(bkz: the matrix)
(bkz: powder)
(bkz: queen of the damned)
 
şimdilik aklıma gelenler bunlar. iyi seyirler.
  (bkz: dark city)
(bkz: prometheus)
(bkz: inside out)
(bkz: the contact)
(bkz: interstellar)
(bkz: the cell) jlo başrolde
(bkz: twilight saga)
(bkz: the matrix)
(bkz: powder)
(bkz: queen of the damned)
şimdilik aklıma gelenler bunlar. iyi seyirler.
devamını gör...
aynı sayfayı defalarca okumak
          kitap okurken akla gelen geçmiş yüzünden olur bu bazen. bazen de o cümleleri beynine kazımak istersin, anlamak istersin. duruma gore değişen olay.
      
  devamını gör...
tanımlarını kimin oyladığını kontrol eden yazar
          o bir tanecik portakal bile beni çok mutlu ediyor. bir de büyük bir heyecanla hangi tanımım beğenilmiş diye bakıyorum. sevdiğim yazarlardan beğeni almak mutluluk katsayımı ikiye katlıyor.
      
  devamını gör...
dolandırılıp hakkını gökyüzünde arayan adam
          gökyüzünde arıyor denince allah'a havale etti sandım, bildiğin arıyor yılmamış. alır hakkını umarım.
      
  devamını gör...
eş cinsel sözlük yazarları
          hala hastalıktır diyenler var. size referans vermeye bile gerek yok. hastalık falan da değildir.
bütün yoldaşlarımı sevgiyle kucaklıyorum. canlarım benim iyi ki varsınız!
  bütün yoldaşlarımı sevgiyle kucaklıyorum. canlarım benim iyi ki varsınız!
devamını gör...
2020 yılında türkiye’deki en önemli 10 arkeolojik keşif
          arkeofili dergisinin yazısından alıntıdır efenim, detaylı bakmak isteyenler için,buradan
1- konya’da bilinmeyen bir demir çağı krallığı
2- aydın’da anadolu’nun en iyi korunmuş amfitiyatrosu
3- kuzey kıbrıs kıyılarında gizemli antik mısır çapası
4- karahan tepe’de ana kayaya oyulmuş heykel başı
5- hatay’da 3.400 yıllık akadça çivi yazılı tablet
6- yesemek heykel atölyesi’nde bilinmeyen bir antik kent
7- eskişehir’de eski frigçe yazıtlı stel
8- van’da urartulu bebeğin kolunda ejder başlı bilezikler
9- mardin’de 386 yılına ait mozaikli kilise
10- haydarpaşa peronlarının altında gizemli bir yapı
  1- konya’da bilinmeyen bir demir çağı krallığı
2- aydın’da anadolu’nun en iyi korunmuş amfitiyatrosu
3- kuzey kıbrıs kıyılarında gizemli antik mısır çapası
4- karahan tepe’de ana kayaya oyulmuş heykel başı
5- hatay’da 3.400 yıllık akadça çivi yazılı tablet
6- yesemek heykel atölyesi’nde bilinmeyen bir antik kent
7- eskişehir’de eski frigçe yazıtlı stel
8- van’da urartulu bebeğin kolunda ejder başlı bilezikler
9- mardin’de 386 yılına ait mozaikli kilise
10- haydarpaşa peronlarının altında gizemli bir yapı
devamını gör...
totem und tabu
          sigmund freud tarafından yazılan,  1913 yılında yayınlanmış ve dilimize totem ve tabu olarak çevrilmiş eser. oldukça tartışmalı olduğunu söylemekte fayda var, esas tartışmalı olan kısımlar ensest, büyü, egzogami ve animizm denilebilir. 
okudukça insanı sarsan bir eser ortaya koymuş freud. ensest ilişkilerin bilinç altındaki yansıması ve ilkel toplumlardaki tabuların kökenine indiği bölümler, makul açıklamalar içeriyor diye düşünüyorum. totem ve tabu olgularının açıklanması ile başlayan eser daha sonra ilkel toplumlarda bunun yansımalarına değiniyor ve isteklerin nasıl yasaklara dönüştüğü hakkında güzel örnekler sunuyor. söylemlerinin altının boş olduğunu iddia etmek haksızlık olacaktır çünkü yaklaşımının bilimsel olduğunu söylemekte fayda var. freud oldukça akıcı ve açık bir dil kullanmayı tercih etmiş. bundan kaynaklı olarak dilimize oldukça başarılı bir şekilde çevrildiğini sanıyorum.
edit: eserin tutarlılığından ziyade yazıldığı dönem üzerinden değerlendirilmesi elzemdir. eseri önemli bir konuma taşıyan detay dönemin ve o dönemden önceki antropologların ( frazer, darwin, westermarck, atkinson, durkheim, muller...) düşünceleri üzerine şekillenmiş olmasıdır.
--- alıntı ---
"allmählich wird dann das tabu zu einer in sich selbst begründeten macht, die sich vom dämonismus losgelöst hat. es wird zum zwang der sitte und des herkommens und schließlich des gesetzes.“
s.42
das opfer war ein sakrament, das opfertier selbst ein stammesgenosse. es war in wirklichkeit das alte totemtier, der primitive gott selbst, durch dessen tötung und verzehrung die clangenossen ihre gottähnlichkeit auffrischten und versicherten.“
s.188
açık ve akla uygun hiçbir nedeni yokken şu ya da bu yasak sayılmakta ve niçin yasak sayıldığı sorusu onların aklına bile gelmemektedir; çünkü kendilerini bu bağlarla gayet doğal olarak bağlı görmektedirler; bunlara karşı herhangi bir saldırının şiddetle ve otomatik olarak cezalandırılacağına inanmaktadırlar.
s.26
bütün varlıkları kendileri gibi tasarlamaları ve her nesneyi çok yakından bilip aşinası oldukları özelliklerle donatmaları insanlarda evrensel bir eğilimdir.
s.72
--- alıntı ---
  okudukça insanı sarsan bir eser ortaya koymuş freud. ensest ilişkilerin bilinç altındaki yansıması ve ilkel toplumlardaki tabuların kökenine indiği bölümler, makul açıklamalar içeriyor diye düşünüyorum. totem ve tabu olgularının açıklanması ile başlayan eser daha sonra ilkel toplumlarda bunun yansımalarına değiniyor ve isteklerin nasıl yasaklara dönüştüğü hakkında güzel örnekler sunuyor. söylemlerinin altının boş olduğunu iddia etmek haksızlık olacaktır çünkü yaklaşımının bilimsel olduğunu söylemekte fayda var. freud oldukça akıcı ve açık bir dil kullanmayı tercih etmiş. bundan kaynaklı olarak dilimize oldukça başarılı bir şekilde çevrildiğini sanıyorum.
edit: eserin tutarlılığından ziyade yazıldığı dönem üzerinden değerlendirilmesi elzemdir. eseri önemli bir konuma taşıyan detay dönemin ve o dönemden önceki antropologların ( frazer, darwin, westermarck, atkinson, durkheim, muller...) düşünceleri üzerine şekillenmiş olmasıdır.
--- alıntı ---
"allmählich wird dann das tabu zu einer in sich selbst begründeten macht, die sich vom dämonismus losgelöst hat. es wird zum zwang der sitte und des herkommens und schließlich des gesetzes.“
s.42
das opfer war ein sakrament, das opfertier selbst ein stammesgenosse. es war in wirklichkeit das alte totemtier, der primitive gott selbst, durch dessen tötung und verzehrung die clangenossen ihre gottähnlichkeit auffrischten und versicherten.“
s.188
açık ve akla uygun hiçbir nedeni yokken şu ya da bu yasak sayılmakta ve niçin yasak sayıldığı sorusu onların aklına bile gelmemektedir; çünkü kendilerini bu bağlarla gayet doğal olarak bağlı görmektedirler; bunlara karşı herhangi bir saldırının şiddetle ve otomatik olarak cezalandırılacağına inanmaktadırlar.
s.26
bütün varlıkları kendileri gibi tasarlamaları ve her nesneyi çok yakından bilip aşinası oldukları özelliklerle donatmaları insanlarda evrensel bir eğilimdir.
s.72
--- alıntı ---
devamını gör...
