keşke insanların da imdb puanı olsaydı düşüncesi
var aslında. yüzünden,konuşmasından anında puan çıkıyor. insanların arasında ne kadar olursan o kadar insan sarrafı olmaya yakınlaşırsın.bunu okuyan yazara puanım 3 bizimle değılsın.*
devamını gör...
tuhaf dükkan isimleri
belki döner.
devamını gör...
çocukken yapılan salaklıklar
evde koltuğu ateşe vermek.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
gecenin son kahvesini yudumlarken ,
bir yazarımızı okuyorum.
kelime kelime mısra mısra tüm haykırışlarını dinliyorum.
kitap okur gibi insan okumak demiştim bir cümlemde..
gözün ilişir de okursan bilmelisin ki,
can-ı gönülden diledim
bu hayat başka bir yönde önünde yeniden başlasın..
ben okudum ki şahit oldum.
evrende tüm varlığına inanarak
yüzünün gülümsemesine şahit olsun..
bir yazarımızı okuyorum.
kelime kelime mısra mısra tüm haykırışlarını dinliyorum.
kitap okur gibi insan okumak demiştim bir cümlemde..
gözün ilişir de okursan bilmelisin ki,
can-ı gönülden diledim
bu hayat başka bir yönde önünde yeniden başlasın..
ben okudum ki şahit oldum.
evrende tüm varlığına inanarak
yüzünün gülümsemesine şahit olsun..
devamını gör...
çocuk yetiştirmek
sanat eseri dokumak gibidir. 2-3-5-10-20 yil sonra donup baktiginizda kalitenize karsilik gelen bir eser gorursunuz. klinik vakalar disinda her cocuk kaliteli bir birey adayidir, henuz sertlesmemis mukemmel kivamda bir hamurdur. nasil sekillendirirseniz oyle birsey cikar sonunda.
devamını gör...
hametan
iltihap giderici özelliği bulunan, reçetesiz satılan, reçete de edilebilen, düzenli kullanımda cilt tonunu eşitleyen, kortizonsuz bir kremdir.
bebeklerde ve yaşlılarda da kullanılabilir.
bebeklerde ve yaşlılarda da kullanılabilir.
devamını gör...
9 eylül
bugün günlerden 9 eylül; bugün günlerden izmir; bugün günlerden türkiye; bugün günlerden özgürlük! kutlu olsun!
.
.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarından aforizmalar
aklı savunuyoruz ama duygudan yanayız.
devamını gör...
bazı kadınların yemek yapmayı hizmetçilik olarak görmesi
bazı kadınların haklı olduğu durumdur.
ben yemek yapmayı hizmetçilik olarak görmüyorum. hatta yemek yapmayı severim, eşim de pek beceremediği için çoğunlukla yemeği ben yaparım. eşim temizlikte daha çok pay alır. yemekten sonra bulaşıkları o kaldırır. çay demler falan. canım yemek yapmak istemediğinde dışarıdan söyleriz, kahvaltı yaparız. ama yemek hazır olana kadar gidip televizyon karşısında otursa, sofraya gelip neden tuz yok, neden salata yapmadın, neden pilav yok, akşam yemeğinde kahvaltı mı yapılır, yemek biter bitmez hani çay çay yok mu dese, aynı şekilde hisseder miydim? sanmıyorum.
ikisi de çalıştığı halde eşinin, yaptığı yemekleri beğenmediğini, her gün sulu yemek pilav çorba istediğini, mabadını koltuktan kaldırmadığını, yediği meyvenin kabuğunu koltuğun üzerine bırakıp biri oradan alana kadar dokunmadığını, tuvalet fırçası bile kullanmadığını söyleyen o kadar kadın var ki çevremde, insan hayret ediyor. hatta çalıştığım şirketteki kadınların bir sohbet sırasında eşlerinin çoraplarını çıkarttıkları yerde bırakıp kaldırmadıklarından şikayetçi olduklarını duymuştum. o çorapları yedirmediğine şükretmiyorsun da, bazı kadınlar yemek yapmayı hizmetçilik olarak görüyor diye ağlıyorsun.
ben yemek yapmayı hizmetçilik olarak görmüyorum. hatta yemek yapmayı severim, eşim de pek beceremediği için çoğunlukla yemeği ben yaparım. eşim temizlikte daha çok pay alır. yemekten sonra bulaşıkları o kaldırır. çay demler falan. canım yemek yapmak istemediğinde dışarıdan söyleriz, kahvaltı yaparız. ama yemek hazır olana kadar gidip televizyon karşısında otursa, sofraya gelip neden tuz yok, neden salata yapmadın, neden pilav yok, akşam yemeğinde kahvaltı mı yapılır, yemek biter bitmez hani çay çay yok mu dese, aynı şekilde hisseder miydim? sanmıyorum.
ikisi de çalıştığı halde eşinin, yaptığı yemekleri beğenmediğini, her gün sulu yemek pilav çorba istediğini, mabadını koltuktan kaldırmadığını, yediği meyvenin kabuğunu koltuğun üzerine bırakıp biri oradan alana kadar dokunmadığını, tuvalet fırçası bile kullanmadığını söyleyen o kadar kadın var ki çevremde, insan hayret ediyor. hatta çalıştığım şirketteki kadınların bir sohbet sırasında eşlerinin çoraplarını çıkarttıkları yerde bırakıp kaldırmadıklarından şikayetçi olduklarını duymuştum. o çorapları yedirmediğine şükretmiyorsun da, bazı kadınlar yemek yapmayı hizmetçilik olarak görüyor diye ağlıyorsun.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
toplandı aşıklar buraya
şimdi ne yazsam kalacak havada
bu dizeye gerekmez kafiye
sanatölye de vurdu inceden saza
şimdi ne yazsam kalacak havada
bu dizeye gerekmez kafiye
sanatölye de vurdu inceden saza
devamını gör...
normal sözlük'teki en havalı nick
allahınız varsa beni yazarsınız.
devamını gör...
açmayın dedeler
evet bunu hatırlayanlar olarak gelin sarılalım demek isterdim ama bunu izleyenler olarak birbirimizden uzak duralım ve sosyal mesafemizi koruyalım, bu link katiyen kapanmıyordu adi şerefsizler ölü babannem görmüştü bunu mezarında ters döndü karı sizin yüzünüzden bunu kim bulup karşıma çıkardıysa ilk babannesinin mezarına röveşata çekeyim emi...
devamını gör...
konuşurken en çok kullanılan kelime
kovid 19 ile birlikte çok malesef "takdiri ilahi,yapacak birşey yok,elimizden birşey gelmiyor,allah sabır versin"...
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
sürekli oylayarak sevgimi gösterdiğim yazarlardır.
şimdi buraya isim yazarak şımartmaya gerek yok.
şimdi buraya isim yazarak şımartmaya gerek yok.
devamını gör...
bir ailenin çocuğuna yapacağı en büyük kötülük
sevgisiz büyütmesi..
sevgisiz büyüyen biri, hayatı boyunca ne kadar sevilirse sevilsin asla ailesindeki sevgisizliğini yenemiyor.
sevgisiz büyüyen biri, hayatı boyunca ne kadar sevilirse sevilsin asla ailesindeki sevgisizliğini yenemiyor.
devamını gör...
normal sözlük küstüm şov
varlığından çok da emin olmadığım şov.
nasıl ki trollükten şikayet edene "başlıkları engelle olsun bitsin" diyoruz, nasıl ki bilgi içeriği isteyenlere "bilgi kategorisine gir, orada takıl" diyoruz ve herkes kendisi için haklı olarak bunları rahatça söyleyebilmek adına bir ifade özgürlüğü istiyor, bu da bir ifade özgürlüğüdür. isteyen tek tek herkese (yani takip ettiği, etkileşim sağladığı insanlara) mesaj atarak gideceğini söyler, isteyen bunu tek duyuru ile topluca ilan eder. her giden ayrı başlık açmadığı sürece çok da büyük bir mesele değil diye düşünüyorum.
bunu her zaman ilgi açlığına yormak hiç doğru değil. var mıdır ilgi için yapan? mutlaka vardır ama herkesi de aynı kefeye koyamayız. hem burada "benimle ilgilenin" demenin farklı yollarını uygulayan ve istediğini elde eden öyle insanlar var ki, özellikle gideceğini söyleyenlere kafayı takmak pek de doğru değil.
eğer bu durumdan gerçekten çok rahatsız olursanız, gideceğini söyleyen kişiye ilgi göstermemekle çözebilirsiniz olayı diye düşünüyorum. yani özetle bu işin sürekli gündeme getirilmesi gerekli değil gibi geldi bana.
nasıl ki trollükten şikayet edene "başlıkları engelle olsun bitsin" diyoruz, nasıl ki bilgi içeriği isteyenlere "bilgi kategorisine gir, orada takıl" diyoruz ve herkes kendisi için haklı olarak bunları rahatça söyleyebilmek adına bir ifade özgürlüğü istiyor, bu da bir ifade özgürlüğüdür. isteyen tek tek herkese (yani takip ettiği, etkileşim sağladığı insanlara) mesaj atarak gideceğini söyler, isteyen bunu tek duyuru ile topluca ilan eder. her giden ayrı başlık açmadığı sürece çok da büyük bir mesele değil diye düşünüyorum.
bunu her zaman ilgi açlığına yormak hiç doğru değil. var mıdır ilgi için yapan? mutlaka vardır ama herkesi de aynı kefeye koyamayız. hem burada "benimle ilgilenin" demenin farklı yollarını uygulayan ve istediğini elde eden öyle insanlar var ki, özellikle gideceğini söyleyenlere kafayı takmak pek de doğru değil.
eğer bu durumdan gerçekten çok rahatsız olursanız, gideceğini söyleyen kişiye ilgi göstermemekle çözebilirsiniz olayı diye düşünüyorum. yani özetle bu işin sürekli gündeme getirilmesi gerekli değil gibi geldi bana.
devamını gör...
oliver twist
kapkaranlık bir atmosfer. sefalet içindeki insanlar.darağaçlarının gıcırtısı. pislik içinde sokaklar. açlıkla terbiye edilen ezilmişler. onlar ezdikçe, kendi ezilmişliklerini unutan, yok sayan diğerleri. işte böyle bir dünyaya doğar oliver twist.
ismi alfabetik sıraya göre konulur düşkünlerevinde. ancak sanki isim dickens tarafından “kaderin bir cilvesi” olarak verilmiştir küçük oliver’a. oliver düşkünlerevinde çektikleri yetmezmiş gibi bir cenaze levazımatçısının yanına çırak verilir. burda da aynı şeyler vardır. onu ezmek için bekleyen ezilmişler. öyle bir durum hüküm sürmektedir ki haklıysanız ve güçsüzseniz bu sizin haksız olduğunuz anlamına gelmektedir. oliver buraya fazla dayanamayarak kaçar ve londra’ya doğru taban tepmeye başlar ve burda da onu hırsızlar, yankesiciler ve dolandırıcılar beklemektedir. ama oliver’ın hamurunda dürüstlük olduğu için onlarına arasında barınamaz. charles dickens’ın kurduğu labirentte tesadüflerin da yardımıyla büyük güçlükler yaşayarak çıkış yoluna doğru yönelir oliver. asıl ailesinin kimler olduğunu öğrenir. neden bir hırsız olması için insanların onu zorladığının farkına varır. çok iyi kalpli insanlarla karşılaşır ki bunların tamamı zengin ve asildir.
hırsızlık yapmak için zorla sokulduğu bir evde vurulur oliver ve hayatı değişmeye başlar. bu olayla birlikte sanki londra üzerindeki sis ağır ağır dağılır. aydınlık orataya çıkmaz elbette ama tam karanlık da sayılmaz londra. insanın ruhunun temiz olması durumunda şartların onu kötü yola sürükleyemeyeceğinin bir örneğidir oliver twist. baskısı hiç bitmeyen kitapların yazarı charles dickens’in gözünden bir londra panaroması ve ezilmiş ve aşağılanmışların resmi geçididir. sonu mutlu biten roman yine de gotik diyebileceğimiz bir kasvet havasındadır. o hava bazen dağılır gibi olur ama asla tam olarak kaybolmaz.
2005 yılında roman polanski tarafından sinemaya aktarılır oliver twist ve başarılı bir uyarlamadır bu. kitapta verilmeye çalışılan hava filmde ele tutulur bir hal alır. roman polanski’nin başarılı yönetmenliği ile charles dickens’in gözlerinden londra’yı ve londra’nın ara sokaklarını, en tenha köşelerini, kötülüğe meykleden ya da kötülükten kaçmaya çabalayan insanlarını izleyebiliriz.
roman polanski’nin bu başarılı çalışmasında 36 sene önce ise yeşilçam olaya el atmış ve daha önce pollyanna‘da da bahsettiğimiz gibi zeynep değirmencioğlu’nu oliver twist rolüyle karşımıza çıkarmıştır. filmde charles dickens’dan izler bulmak elbette ki mümkün değildir. derinliği olmayan salya sümük bir film çevrilmiş olan bu filmin yönetmeni orhan aksoy, senaristi(!) ise hamdi değirmencioğlu’dur. cik’lerle acı dozu artırılan filmi ismi ise ayşecik ile ömercik’tir.
oliver twist, okudukça sizi farklı katmanlarda dolaştıran, bazen sinir bozucu derecede karanlık ama dickens’in büyüleyici üslubuyla kendinizi kaptırmaktan kaçınamayacağınız bir roman.
ismi alfabetik sıraya göre konulur düşkünlerevinde. ancak sanki isim dickens tarafından “kaderin bir cilvesi” olarak verilmiştir küçük oliver’a. oliver düşkünlerevinde çektikleri yetmezmiş gibi bir cenaze levazımatçısının yanına çırak verilir. burda da aynı şeyler vardır. onu ezmek için bekleyen ezilmişler. öyle bir durum hüküm sürmektedir ki haklıysanız ve güçsüzseniz bu sizin haksız olduğunuz anlamına gelmektedir. oliver buraya fazla dayanamayarak kaçar ve londra’ya doğru taban tepmeye başlar ve burda da onu hırsızlar, yankesiciler ve dolandırıcılar beklemektedir. ama oliver’ın hamurunda dürüstlük olduğu için onlarına arasında barınamaz. charles dickens’ın kurduğu labirentte tesadüflerin da yardımıyla büyük güçlükler yaşayarak çıkış yoluna doğru yönelir oliver. asıl ailesinin kimler olduğunu öğrenir. neden bir hırsız olması için insanların onu zorladığının farkına varır. çok iyi kalpli insanlarla karşılaşır ki bunların tamamı zengin ve asildir.
hırsızlık yapmak için zorla sokulduğu bir evde vurulur oliver ve hayatı değişmeye başlar. bu olayla birlikte sanki londra üzerindeki sis ağır ağır dağılır. aydınlık orataya çıkmaz elbette ama tam karanlık da sayılmaz londra. insanın ruhunun temiz olması durumunda şartların onu kötü yola sürükleyemeyeceğinin bir örneğidir oliver twist. baskısı hiç bitmeyen kitapların yazarı charles dickens’in gözünden bir londra panaroması ve ezilmiş ve aşağılanmışların resmi geçididir. sonu mutlu biten roman yine de gotik diyebileceğimiz bir kasvet havasındadır. o hava bazen dağılır gibi olur ama asla tam olarak kaybolmaz.
2005 yılında roman polanski tarafından sinemaya aktarılır oliver twist ve başarılı bir uyarlamadır bu. kitapta verilmeye çalışılan hava filmde ele tutulur bir hal alır. roman polanski’nin başarılı yönetmenliği ile charles dickens’in gözlerinden londra’yı ve londra’nın ara sokaklarını, en tenha köşelerini, kötülüğe meykleden ya da kötülükten kaçmaya çabalayan insanlarını izleyebiliriz.
roman polanski’nin bu başarılı çalışmasında 36 sene önce ise yeşilçam olaya el atmış ve daha önce pollyanna‘da da bahsettiğimiz gibi zeynep değirmencioğlu’nu oliver twist rolüyle karşımıza çıkarmıştır. filmde charles dickens’dan izler bulmak elbette ki mümkün değildir. derinliği olmayan salya sümük bir film çevrilmiş olan bu filmin yönetmeni orhan aksoy, senaristi(!) ise hamdi değirmencioğlu’dur. cik’lerle acı dozu artırılan filmi ismi ise ayşecik ile ömercik’tir.
oliver twist, okudukça sizi farklı katmanlarda dolaştıran, bazen sinir bozucu derecede karanlık ama dickens’in büyüleyici üslubuyla kendinizi kaptırmaktan kaçınamayacağınız bir roman.
devamını gör...
osmanlıca bilen yazarlar
dede mezarı okunur.
devamını gör...
türkan
devamını istemsizce “yine öptü beni dudaktan” diye tamamladığım bir zamanların popüler şarkısı.
devamını gör...
