güne bir film repliği bırak
"hayatta bulabileceğiniz en doğru kişi, sizi tüm hata ve eksikliklerinizle sevebilecek olan kişidir."
away we go, 2009
away we go, 2009
devamını gör...
demir kafes
weber’e göre rasyonelleşme aracılığı ile dünya büyülerinden arındırılmıştır. toplumsallaşmanın ürettiği değerler ile bireyin kendisi için belirlediği değerler arasında bir uyuşmazlık söz konusudur. rasyonel karar verme açısından üretilmiş toplumsallaşma, bireyin rasyonel olmayan doğasını, yani arzularını, sevgilerini, tutkularını baskı altına almaktadır.
weber, toplumsallaşmanın ürettiği değerleri geri dönüşü olmayan bir süreç olarak tanımlar ve buna “demir kafes” adını verir.
“şimdiye kadar insanlar tarafından ... ciddiye alınmış dünyanın büyüsünü yitirmiş olması, bu dünyaya yabancılaşmış" bireyin özgür ve özerk olduğu iddiası için handikaptır. nesnelleşmiş bir dünyada birey, her türlü anlamdan soyutlanmış bir değerler alanına, kendi iradesi ve kararı ile bir anlam atfetmek, aklın böldüğünü kendi iradesiyle bütün hâline getirmek durumundadır. birey için önceden belirlenmiş hiçbir anlam yoktur çünkü.
demir kafes 'in içinde bireyin özgürlüğü vardır.
orada duruyor işte, görüyor ve etrafından yürüyüp geçiyorum o ateşten kanatların. ayaklarımı kontrol edebiliyorum ama gözlerimi değil. orada ve ben görüyorum. ona bakmadığım anlarda da orada duruyor. çığ gibi büyüyor bakmadıkça! sessiz, telaşsız bekliyor beni. bir ağacın dallarını güne ve geceye serip meyveye durması gibi beklemesi.
insan aklıyla korkuyor ama kalbiyle değil! olduğum gibi olamamak öldürüyor beni. gerçek ve güzel bir yaşamın içinde değilim, o benim içimde.
farz edin ki yokum ben. rüyanıza geldim ve size oradan, bir rüyanın içinden fısıldıyorum bu satırları. uyandığınızda unutacağınız anlaşılmaz sözler ediyorum.
gerçek değilim, sizler kadar.
aynı duvarlardan yapılmış odalar. kırtasiye süsü verilmiş bürokratik bir ölümü kusuyorum!
gülüp geçebilir miyim halimize? çok isterdim bunu. içimdeki şaşkın çocuk görevini başarıyla yerine getiriyor doğrusu.
az zaman önceydi. o karede gülümsemiştim. iri bir yalnızlıkla kuşattım kendimi sonra. bunu başardım.
weber, toplumsallaşmanın ürettiği değerleri geri dönüşü olmayan bir süreç olarak tanımlar ve buna “demir kafes” adını verir.
“şimdiye kadar insanlar tarafından ... ciddiye alınmış dünyanın büyüsünü yitirmiş olması, bu dünyaya yabancılaşmış" bireyin özgür ve özerk olduğu iddiası için handikaptır. nesnelleşmiş bir dünyada birey, her türlü anlamdan soyutlanmış bir değerler alanına, kendi iradesi ve kararı ile bir anlam atfetmek, aklın böldüğünü kendi iradesiyle bütün hâline getirmek durumundadır. birey için önceden belirlenmiş hiçbir anlam yoktur çünkü.
demir kafes 'in içinde bireyin özgürlüğü vardır.
orada duruyor işte, görüyor ve etrafından yürüyüp geçiyorum o ateşten kanatların. ayaklarımı kontrol edebiliyorum ama gözlerimi değil. orada ve ben görüyorum. ona bakmadığım anlarda da orada duruyor. çığ gibi büyüyor bakmadıkça! sessiz, telaşsız bekliyor beni. bir ağacın dallarını güne ve geceye serip meyveye durması gibi beklemesi.
insan aklıyla korkuyor ama kalbiyle değil! olduğum gibi olamamak öldürüyor beni. gerçek ve güzel bir yaşamın içinde değilim, o benim içimde.
farz edin ki yokum ben. rüyanıza geldim ve size oradan, bir rüyanın içinden fısıldıyorum bu satırları. uyandığınızda unutacağınız anlaşılmaz sözler ediyorum.
gerçek değilim, sizler kadar.
aynı duvarlardan yapılmış odalar. kırtasiye süsü verilmiş bürokratik bir ölümü kusuyorum!
gülüp geçebilir miyim halimize? çok isterdim bunu. içimdeki şaşkın çocuk görevini başarıyla yerine getiriyor doğrusu.
az zaman önceydi. o karede gülümsemiştim. iri bir yalnızlıkla kuşattım kendimi sonra. bunu başardım.

devamını gör...
bir oturuşta şu kadar bira içtim diye övünen insan
kendini kime, neye kanıtladığını anlayamadığım insan modeli. 1-2 içtim bira içtim diyen insanla aaaa sen o kadar mı içebiliyorsun diye eziklemeye çalışır.
devamını gör...
dinlenme tesisi soğuğu
şehirlerarası otobüs yolculuğu sırasında dinlenme tesislerinde verilen molada hissedilen soğukluk çok kötüdür. sanki fırtınalar kopar orada.
devamını gör...
entrysini yanıtlayacağın yazarla son mesajların gergin olması
yaşanmayacak durumdur. cevap şeklinde tanım üretmek format kurallarına aykırıdır. bu durum, tanımınızın silinmesi ile sonuçlanır.
devamını gör...
sevgili tarafından aldatılmak
af ve merhametin kabul görmediği tek şeydir ihanet. bir kabahat değil bir cinayettir. bir söz vardı, "morluklar geçicidir ama lekeler bir ömür boyu kalıcıdır" diye. bu konuda söylenecek en doğru söz bence.
devamını gör...
24 mayıs 2021 habertürk süleyman soylu yayını
ekranda içişleri bakanı soruları yanıtlıyor yazıyor ama soru sorulmadı. efendim bizim size soru sormamız lazım dedi birisi demin. komedi vallahi komedi.
devamını gör...
geceye bir aforizma bırak
nerede aptal olacağını biliyorsan yeterince zekisindir.
devamını gör...
ebeveyn yalanları
sen bizim ilk göz ağırımızsın.seni çok seviyoruz.hadi len!
devamını gör...
necmettin erbakan
siyasetçi, mühendis, akademisyen ve türkiye cumhuriyeti 23. başbakanı. istanbul erkek lisesi mezunu, okul birincisi. itü makine mühendisliği mezunu. lise birinciliği sebebiyle o dönem üniversiteye sınavsız giriş hakkı olmasına rağmen sınava girmeyi tercih ettiği belirtilir. özal ve demirel itü’den dönem arkadaşlarıdır. doktorasını almanya’da yapmış, 27 yaşındayken itü'de doçent olmuştur. 1964’te ise profesör olmuştur. siyasi hayatına bakıldığında kurduğu partiler hep aynı “bahane” ile kapatılmıştır. türk siyasi tarihinin en büyük dayatmaları ve kara lekelerinden ikisini yaşayanlardan biri erbakan’dır.
1-28 şubat post-modern darbesi
2-genel başkanı olduğu refah partisi’nin 1995 yılı genel seçiminden %21.4 oranı ile birinci parti çıkmasına rağmen diğer siyasi partilerin hiçbirinin koalisyona yanaşmaması (!!) sebebiyle hükümet kurma hakkının kendisinden alınıp %19.65 oy oranıyla ikinci parti olan anap’a verilmesidir ve onun da %19.18 oy oranıyla üçüncü parti olan doğru yol partisi ile koalisyon kurmasıdır. kurulan bu koalisyon kısa süreli aşk ilişkisi gibi sona erince bu kez doğru yol ve refah partisi bir koalisyona girmiştir. erbakan bu koalisyon hükümetinde 1 yıl başbakan olarak görev yapmıştır. bu 1 yıllık süreçte ülkenin ekonomik kalkınmasının nasıl olduğunu, (örn: türkiye ekonomisinde %7,5 oranında büyüme) ne kadar büyük bir kalkınma yaşandığını dönemin kaynaklarından öğrenmek mümkün. ama yetmedi. birileri yine o meşhur “bahaneyi” kullanmak için start bayrağını salladı. erbakan istifaya zorlandı ve başbakanlık görevini koalisyon ortağı tansu çiller'e devretmek için dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel'e istifasını sundu. tiyatronun ikinci perdesi burada başladı. demirel yeni hükümet kurma görevini nedense hali hazırda zaten hükümet ortağı olan doğru yol partisi genel başkanı tansu çiller'e değil, anap genel başkanı mesut yılmaz'a verdi. yılmaz’ın vekil sayısı hükümet kurmaya yetmediği için bu sefer ülkenin başına zaten bela olan koalisyon hükümetine iki değil üç parti ile devam edilmek üzere anap, dsp ve dtp ile (dyp’den ayrılanlar tarafından kurulan parti) hükümet kuruldu. sonrasında 28 şubat süreci başlamıştır.
halk hangi demokratik (!) düzlemde temsil edilmiş, demokrasi nasıl işlememiş, askeri vesayet nasıl tıkır tıkır çalışıp sivil irade yok sayılmış, anti militaristler nasıl gıkını çıkarmamış... işte 90’lı yıllar bu konuda tam bir utanç harikası!
1-28 şubat post-modern darbesi
2-genel başkanı olduğu refah partisi’nin 1995 yılı genel seçiminden %21.4 oranı ile birinci parti çıkmasına rağmen diğer siyasi partilerin hiçbirinin koalisyona yanaşmaması (!!) sebebiyle hükümet kurma hakkının kendisinden alınıp %19.65 oy oranıyla ikinci parti olan anap’a verilmesidir ve onun da %19.18 oy oranıyla üçüncü parti olan doğru yol partisi ile koalisyon kurmasıdır. kurulan bu koalisyon kısa süreli aşk ilişkisi gibi sona erince bu kez doğru yol ve refah partisi bir koalisyona girmiştir. erbakan bu koalisyon hükümetinde 1 yıl başbakan olarak görev yapmıştır. bu 1 yıllık süreçte ülkenin ekonomik kalkınmasının nasıl olduğunu, (örn: türkiye ekonomisinde %7,5 oranında büyüme) ne kadar büyük bir kalkınma yaşandığını dönemin kaynaklarından öğrenmek mümkün. ama yetmedi. birileri yine o meşhur “bahaneyi” kullanmak için start bayrağını salladı. erbakan istifaya zorlandı ve başbakanlık görevini koalisyon ortağı tansu çiller'e devretmek için dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel'e istifasını sundu. tiyatronun ikinci perdesi burada başladı. demirel yeni hükümet kurma görevini nedense hali hazırda zaten hükümet ortağı olan doğru yol partisi genel başkanı tansu çiller'e değil, anap genel başkanı mesut yılmaz'a verdi. yılmaz’ın vekil sayısı hükümet kurmaya yetmediği için bu sefer ülkenin başına zaten bela olan koalisyon hükümetine iki değil üç parti ile devam edilmek üzere anap, dsp ve dtp ile (dyp’den ayrılanlar tarafından kurulan parti) hükümet kuruldu. sonrasında 28 şubat süreci başlamıştır.
halk hangi demokratik (!) düzlemde temsil edilmiş, demokrasi nasıl işlememiş, askeri vesayet nasıl tıkır tıkır çalışıp sivil irade yok sayılmış, anti militaristler nasıl gıkını çıkarmamış... işte 90’lı yıllar bu konuda tam bir utanç harikası!
devamını gör...
heykel
bursa'da merkezi bir semtin ismi.
buraya giden insanlar heykele çıkıyorum der. neden bilmiyorum heykele gidilmez, çıkılır.
atatürk heykelinden alıyor sanırım ismini, müzenin önündeki. lisede karış karış gezdim daracık, yokuşlu sokaklarında.
vay ki gençtim!
buraya giden insanlar heykele çıkıyorum der. neden bilmiyorum heykele gidilmez, çıkılır.
atatürk heykelinden alıyor sanırım ismini, müzenin önündeki. lisede karış karış gezdim daracık, yokuşlu sokaklarında.
vay ki gençtim!
devamını gör...
borç verdiğin parayı geri isteyememek
ben borç verdiğim parayı geri istemeye utanıyorum, borcu alan zamanında ödemeyince nasıl oluyor da utanmıyor diye düşünüyorum.
ben böyle durumlarda geri istemek yerine bu tür insanlarla alakayı kesmeyi veya arama mesafe koymayı tercih ediyorum. bir insanın borcuna, verdiği sözlere vesaire sadık kalması bana göre onun karakteri hakkında çok önemli detaylardır çünkü.
ben böyle durumlarda geri istemek yerine bu tür insanlarla alakayı kesmeyi veya arama mesafe koymayı tercih ediyorum. bir insanın borcuna, verdiği sözlere vesaire sadık kalması bana göre onun karakteri hakkında çok önemli detaylardır çünkü.
devamını gör...
gurabahane-i laklakan
osmanlı devleti döneminde bursa'da 19. yüzyılda kurulan başta leylekler olmak üzere göçmen kuşların iyileştirildiği "düşkün leylek bakımevi". şu anda da hayvan hastanesi olarak hizmet vermektedir.
devamını gör...
yazarların en sevdiği 90’lar pop şarkısı
maalesef- mansur ark
devamını gör...
mika
beyrut doğumlu, çok yetenekli bir ingiliz müzik sanatçısı. grace kelly adlı hit şarkısının bulunduğu "relax, take it easy" albümüyle başlayıp on yılı aşkın zamandır devam eden müzik kariyerinde hayli akılda kalıcı parçalar üretmiş, sosyal sorunları ise özellikle vurgulamıştır.
devamını gör...
umrumda degil
#587862 bu tanımı ile saatler öncesinden derbinin berabere biteceğini, hatta 1-1 biteceğini kendinden emin bir ifade ile dile getirmiş, sözlüğün bir müneccim kazandığını bizlere ispat etmiştir.*
bahis işlerine tövbe etmiş olmasam bir kupon yap dalak böbrek basalım derdim*
maç günleri yeni tanımlarını bekliyor olacağım değerli yazar.*
bahis işlerine tövbe etmiş olmasam bir kupon yap dalak böbrek basalım derdim*
maç günleri yeni tanımlarını bekliyor olacağım değerli yazar.*
devamını gör...
çirkin insanın gözlerinin içine bakıp çirkin olduğunu söylemek
ilginç bir eylemdir.
ben bunu yaşadım. hem de defalarca. öncelikle anonimlik sağ olsun, rahat rahat kendilerinin haklı olduğunu söyleyebilirim. * çok çirkin bir çocuktum, maalesef mucizevi bir şekilde kuğuya dönüşmedim. çirkin bir yetişkin olarak hayatıma devam ediyorum. doğal olarak da hayatım boyunca ya direkt çirkin olduğum söylendi ya da daha kibar bir şekilde ima edildi.
bu eylem küçükken beni çok üzerdi, yalan yok. yani çirkin olduğumu zaten hep biliyordum ama bana açık açık söylenmesi (hele insanların içinde) ya da ima edilmesi çok kırıcı geliyordu. yer yarılsa da yerin dibine girsem denir ya, işte tam öyle hissediyordum. ama küçük büyük birçok kişi tarafından bu eyleme maruz bırakıldım.
büyüdükçe insanlar çok ama çok daha az söylemeye başladı bunu* ama tabii az hiç anlamına gelmiyor. ama artık etkisi daha farklı, yıllardır duya duya alışmışım herhalde. duydukça seviniyor muyum? tabii ki hayır. ama eskisi gibi üzülmüyorum da. çoğunlukla içimden ne yapayım deyip geçiyorum.
bende etkisi ne olursa olsun her zaman da ilginç buldum bu eylemi. sonuçta nasıl göründüğümün farkındayım, aksini bir kez bile iddia etmedim ya da güzelmişim gibi davranmadım. hal böyleyken, karşımdaki kişinin eline bana bunu söyleyince ne geçti? ben mutsuz hissettiğimde bundan beslenip mutlu mu oldu? muhtemelen öyledir. çok gereksiz, çok anlamsız bir eylem. o yüzden de ilginç demekten öteye geçemiyorum.
neyse, biraz içimi dökmüş oldum sözlük. siz de bu eylemi gerçekleştiren insanlardansanız bir durup düşünün ben ne yapıyorum diye demek istiyorum son olarak.
ben bunu yaşadım. hem de defalarca. öncelikle anonimlik sağ olsun, rahat rahat kendilerinin haklı olduğunu söyleyebilirim. * çok çirkin bir çocuktum, maalesef mucizevi bir şekilde kuğuya dönüşmedim. çirkin bir yetişkin olarak hayatıma devam ediyorum. doğal olarak da hayatım boyunca ya direkt çirkin olduğum söylendi ya da daha kibar bir şekilde ima edildi.
bu eylem küçükken beni çok üzerdi, yalan yok. yani çirkin olduğumu zaten hep biliyordum ama bana açık açık söylenmesi (hele insanların içinde) ya da ima edilmesi çok kırıcı geliyordu. yer yarılsa da yerin dibine girsem denir ya, işte tam öyle hissediyordum. ama küçük büyük birçok kişi tarafından bu eyleme maruz bırakıldım.
büyüdükçe insanlar çok ama çok daha az söylemeye başladı bunu* ama tabii az hiç anlamına gelmiyor. ama artık etkisi daha farklı, yıllardır duya duya alışmışım herhalde. duydukça seviniyor muyum? tabii ki hayır. ama eskisi gibi üzülmüyorum da. çoğunlukla içimden ne yapayım deyip geçiyorum.
bende etkisi ne olursa olsun her zaman da ilginç buldum bu eylemi. sonuçta nasıl göründüğümün farkındayım, aksini bir kez bile iddia etmedim ya da güzelmişim gibi davranmadım. hal böyleyken, karşımdaki kişinin eline bana bunu söyleyince ne geçti? ben mutsuz hissettiğimde bundan beslenip mutlu mu oldu? muhtemelen öyledir. çok gereksiz, çok anlamsız bir eylem. o yüzden de ilginç demekten öteye geçemiyorum.
neyse, biraz içimi dökmüş oldum sözlük. siz de bu eylemi gerçekleştiren insanlardansanız bir durup düşünün ben ne yapıyorum diye demek istiyorum son olarak.
devamını gör...
kulak
durmadan çalışan organımızdır. kulaklarımızı asla devre dışı bırakamayız. ancak, uyurken işitiyor olsak bile, beynimiz, sesleri uyanık olduğumuzdaki gibi işlemez. bundan dolayı, ister bilinçli ister bilinçsiz olun, kulaklarınız, durumumuz ne olursa olsun, sesi her zaman işitecek ve işleyecektir.
aynı zamanda dengemizi korumamız için kulaklarımız çok önemlidir. daha önce bir kulak enfeksiyonu geçirdiyseniz, bu durumu daha iyi anlayabilirsiniz. vertigo, iç kulak enfeksiyonunun yaygın bir yan etkisidir. kulaklarımız, içindeki sıvı sayesinde dengemize yardımcı olur.
aynı zamanda insan vücudundaki en küçük kemikler bu organımızdadır.
kaynak
aynı zamanda dengemizi korumamız için kulaklarımız çok önemlidir. daha önce bir kulak enfeksiyonu geçirdiyseniz, bu durumu daha iyi anlayabilirsiniz. vertigo, iç kulak enfeksiyonunun yaygın bir yan etkisidir. kulaklarımız, içindeki sıvı sayesinde dengemize yardımcı olur.
aynı zamanda insan vücudundaki en küçük kemikler bu organımızdadır.
kaynak
devamını gör...
kadınların abi diyeyim de yavşamasın mantığı
elli yaşındaki adamın yirmi yaşındaki kadına abla veya yenge demesi kadar gülünç değildir.
devamını gör...