boğaziçi öğrencilerinin sayın padişahınımıza yazdıkları mektuptur. keşke muhalefet partilerin yöneticileri de bu gençlerin yarısı kadar cesarete sahip olsalardı. buradan.
devamını gör...

eğer kalbinde biri çiçek açtırabildiyse onun hatrına o bahçeyi kimseye talan ettirme. hayatta değilsen de eğer umarım toprağına güller getirecek vefalı insanların vardır.
devamını gör...

görgüsüz ve kalın kafalı şahıslara atfen söylenen sözcük. (bkz: kalas)
devamını gör...

kendi kendine konuşmak
içinden oyuncak çıkan çikolataları, sakızları almak
simli kalemler kullanmak.
devamını gör...

muse|muscle museum
devamını gör...

(bkz: iq ortalaması düşük ortamlar)
devamını gör...

kader konusunda en sık içine düşülen yanlış, kaderin boyun eğilecek, kabullenmek zorunda olduğumuz bir şey olduğunun sanılması, kaderi dramatize eden "alın yazısı" "yazgı" gibi söylemler meselenin özünün kaçırılmasına yol açıyor. aslında kader dediğimiz şey levh-i mahfuz da yazılı olanlar tamamen sizsiniz, ne eksik ne fazla. yaratıcı zaman kavramına bizim baktığımızdan çok daha farklı bir açıdan bakıyor (bunu anlamak için "ezel" sıfatını iyi irdelemek gerekir).
basit bir örnek olarak; beraber yürüdüğünüz arkadaşınızın ayağı takılıp düştü, sizde cebinizdeki zaman makinasını çıkarıp 5 dakika öncesine gittiniz ve bir kağıda "ayağın takılıp düşeceksin" yazdınız, ve 5 dakika sonra arkadaşınız düştüğünde kağıdı ona gösterdiniz, arkadaşınız sizin zamanı bu şekilde kullandığınızı bilmediğinden, kağıtta yazdığı için düştüğünü sanması normal, peki arkadaşınız siz kağıda düştüğünü yazdığınız için mi düştü, tabi ki hayır siz zamanı ondan farklı kullandığınız için ondan önce bundan haberiniz oldu, arkadaşınız sizi daha iyi tanısaydı bu yanılgıya düşmezdi, tıpkı bizler gibi o 'nu daha iyi tanımak bizi yanılmaktan korur, velhasıl kelam yani hiç birimiz kaderimizde olanı yaşamıyoruz, zamanı yaratan, yarattığı zamanın içindekilere vakıf, sadece bu.
devamını gör...

angora kırmızı önerimdir, 100 lira civarı. lezzetli ve doyurucu. içim şekli konusundaki kısıtlamaları bilemiyorum her yiğidin bir yoğurt yiyişi var sonuçta istersen aç 40dk bekle hava alsın istersen mantarı dişinle sök kafaya dikle, zatın zevkine kalmış.
devamını gör...

"venediklilerin yazlığı" denilen hırvat kenti. henüz yugoslavya birken buraya gelen ferhan şensoy, şehrin 8. yüzyılda slavlardan kaçan asilzadelerce kurulduğunu (muhtemelen orada okuduğu rehberlere bakarak) yazmış. ortaçağ boyunca ragusa cumhuriyeti'nin başkenti olan bu şehir, tıpkı kotor gibi osmanlı'nın hiç alamadığı, etkisinin hemen hemen sıfır olduğu ender balkan şehirlerinden. ve ta yugoslavya döneminden beri dünya turizmine büyük katkısı oluyor.

2018 temmuzunda da bu şehre, adriyatik kıyısında marmaris'e benzer güzel bir yolda geze geze kotor'dan gelmiştik. gezi yazılarının bu ayağını adriyatik boyundaki venedik ve alman etkisinde kalmış, dinen katolik kültür olarak romen bu şehirler oluşturuyor farkındayım, ancak bugünkü şenlik ertesi gün dağılacak ve bosna hersek içinde büyük bir dram göreceğiz. ilginç olan, acıklı konuların ele alındığı bosna'da hava kapalı iken adriyatik kıyılarında yaz havası. işte yollar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

dubrovnik'e varınca, eski şehirde otobüsten inip gezmeye koyuluyoruz. burası da tıpkı kotor gibi, yüksek surlar içinde çarşı, dar sokakların açıldığı bir katedral meydanı ve birbirine çok yakın, dört katlı taş konaklarla dolu. ancak kotor'dan daha turistik, sokaklarda ferhan ustanın bahsettiği tarihi berberlerin yerini turistik eşya satan yerler almış. ve de italyan etkisi kendini gösteriyor olsa gerek, pizzacılarla kafeler az değil. bir pizzacıda karnımızı doyuruyoruz. hediyelik eşya dükkanlarında da en çok hırvat milli takım formaları var. o günlerde de 2018 dünya kupası oynanıyordu. bir bakkala laf olsun diye beşiktaş dergisi sordum. "what's this" cevabını alınca "domagoj vida'nın takımı" diye gururla vurguladım. bakkal vida'yı tanısa da (ki o kupadaki performansı ile kâra geçip satmak üzere almıştık malûm, ama elimizde kaldı) türkçe bir şey olmadığını söyledi.

ayrıca dubrovnik, game of thrones'un king's landing sahnelerinin de çekildiği yer. bu açıdan ayrı bir cazibesi var. ama ayvalık sokaklarındaki gibi "şurası falan dizinin burası filan filmin çekildiği yer" diyen rehberler yoktu (veya anlamadığım dillerde vardı).

eski kente giriş:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
onofrio çeşmesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ana cadde:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
katedral:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fransisken manastırı:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
venedik'tekine benzer yapılmış saat kulesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hırvatların kadını da erkeği de basketbolcu fiziğine sahip, iri yarı, sarışın ve daş gibi. deniz kıyısında olmalarının etkisiyle sarışın ve açık tenliler herhalde, yoksa bosna-hersek, sırbistan gibi yerlerdeki akrabaları gayet de esmerdi (boy pos ve güzellik aynı olmakla beraber). ha gerçekten o sağda solda gördüğüm insanlar hırvat mıydı yoksa baltıklı turistler mi onu da bilmiyorum (bu gözlemimi ne zaman söylesem "onlar isveçli falandır" demişlerdi de).

yolumuzun bundan sonrası bosna hersek topraklarına yöneliyor. geceyi mostar yakınlarında bir motelde geçiriyoruz ki, motel tck misafirhanesinden hallice bir yer. boşnakların otelcilik anlayışları pek primitif, zira ertesi gün saraybosna içinde kalacağımız yer de iyi bir otel değildi.
devamını gör...

(bkz: göl evi)
devamını gör...

çok tutan bir başlık türü olduğu için, jenerik halini açıp köşeyi dönmek istediğim durum.

hepsi için ayrı ayrı başlık açmaktansa, buraya gelip, önce konunuzu yazıyorsunuz, sonra da yönteminizi açıklıyorsunuz.

örnek vermek gerekirse;

konum: bir yazarı kırmadan ona harika olduğunu söylemek

yöntemim: herhangi bir entry'sine cevap olarak, "yaw ne harika bir yazarsın" demek.
devamını gör...

tam da şu anda bir tanesinin, sözlüğün altını üstüne getirdiği durum.
sözlükte başlık açacağım diye, muhtemelen eline sözlük alıp, meseleyi seri bir eyleme dökme durumu...
devamını gör...

güller diyarı ıspartadır. gelen arkadaşlar portakal atsınlar sizi kebapçı kadire götüreyim. hesabı beraber ödeyelim ama öğrenciyim ben.
devamını gör...

şampiyonlar ligi gibi yayın.. ne de çok özlemişiiiz..
devamını gör...

şüphesiz sokak sanatı konusunda anılması gereken isimlerden biridir jr. agnès varda'nın da bulunduğu villages visages adlı belgeselden kendisini tanıdığım jr'a göre şehir, bir açık hava müzesidir. onun eserleriyle gerek banliyölerde, gerek harabe olmuş binaların duvarlarında, gerekse sıradan bir yürüyüş yaptığınız sokakların duvarlarında karşılaşabilmeniz olasıdır. dünyayı daha iyi bir yere çevirmek için çabalayan nadir sanatçılardan biridir kendisi. birbirinden değerli birkaç projesinden bahsetmek gerekirse:

israil ve filistin ülkelerindeki insanların her anlamda birbirlerine çok benzediklerini ama bunun farkında olmadıklarını görmesi üzerine aynı işi yapan israil ve filistinlilerin fotoğraflarını çekip israil ve filistin’i ayıran duvarların iki tarafında (muhtelif şehirlerde) sergilediği face 2 face projesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
brezilya’da bulunan rio de janerio'nun, adı şiddetle özdeşleşmiş gecekondu bölgesi olan moro de providencia'da, uyuşturucu satıcılarının yaşadığı, silah seslerinin susmadığı bu mahalledeki çocuk ve özellikle kadınların mahallelerine ve yaşantılarına olan bakışını ortaya koymaya çalıştığı women are heroes projesine başlar. -2008 yılında başlayıp 2011’e kadar devam eden projeyi kamboçya, hindistan, kenya, liberya, sudan gibi birçok farklı ülke ve coğrafyada gerçekleştirir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
2008 yılında şehrin ya da hayatların geçirdiği değişiklikleri duvarlarda sergilemek amacıyla başladığı the wrinkles of the city adlı projesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
projeye dahil olan şehirlerden biri de istanbul idi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

diğer tüm projelerine ve yapmış olduğu belgesellere göz atmak için ise:jr projects
devamını gör...

gelecekten gelen bir yapay zekânın, kendisinin yapılmasına karşı çıkanları cezalandıracağı durumu tartışmaya açan argüman.

argüman, lesswrong adlı bir topluluğun üyesi olan roko tarafından ortaya atılmış. bunu tartışan topluluktan birçok kişinin psikolojisi bozulduğu için de siteden kaldırılmış.

***

hikâye kısaca şöyle:

avrupa'nın bazı bölgelerindeki hikâyelerde adı basilisk olarak geçen, yılan benzeri efsanevi bir yaratık vardır. adı basilisk olan yapay zekâdan, gelecekte insanlar, tüm uygarlığı elden geçirmesini ve iyileştirmesini istemişler. basilisk işe temelinden başlayıp önce geçmişte yaşayanlarla işe koyulmuş.

insanlar kendisinden uygarlığı iyileştirmesini istediklerine göre, basilisk iyi olmalı. bu durumda, geçmiş zamanda kendisinin yapılmasına katkıda bulunmayan ya da karşı çıkanlar kötü olmalı. o halde uygarlığı iyileştirmek adına bu kötü kişiler cezalandırılmalı.

burada sorun şu: mantıklı olan nedir? geçmişe dönüp insanları sonsuza dek işkenceyle kıvrandıracak böyle bir canavarın yapılmasına katkı sağlamak mı, yoksa böyle bir şeyin varlığına karşı çıkan tarafta olup onun işkencelerine maruz kalmak mı?

***

topluluktakilerin kafayı üşütecek hale gelmesinin esas nedenlerinden biri şu: durumu bilen ama böyle bir şeyin yapımında rol almayan herkes, basiliske göre "kendisinin yapımına karşı çıkan" kişiler sınıfında. yani durumdan haberdar olunması, işkence için yeterli sebep. bu durumda bu konuyu okuyan herkes, yani ben de , sizler de basilisk tarafından işkence edilecekler sınıfındayız artık. geçmiş olsun.
devamını gör...

şimdi dört yapraklı bir yoncayı kokluyorum ben
eski düşüncelerin gömütünde boy atmış yonca
ve soruyorum saflığın ve bekleyişin kefeninde toprak olan o kadın
gençliğim miydi benim?
çıkabilecek miyim yeniden o merak merdivenlerinden?
merhaba diyebilecek miyim o iyi tanrı’ya çatılarda dolaşan?

seziyorum zaman geçip gitti artık
seziyorum an, tarihin yapraklarından benim payıma düşendir
seziyorum aldatıcı bir aralıktır bu masa saçlarımla o garip ve kederli
adamın elleri arasında

bir şey söyle bana
teninin tüm sevgisini sana bağışlayan insan
ne istiyor diri kalma duygusundan başka?
bir şey söyle bana
kıyısındayım pencerenin
ve güneşle bağlantıda…
devamını gör...

oysaki "insan, insanın sadece sevgisine ve alakasına muhtaç."
sabahattin ali
devamını gör...

konuya önce feminizmin anadolu coğrafyası içindeki konumuna bakarak başlamak gerekir.
erken cumhuriyet evresinde ve mustafa kemal atatürk önderliğinde kadının seçme ve seçilme hakkını elde ettiği 1934 tarihine kadar bu topraklarda feminizm var olmuştur.

ilk feminist önderlerden nezihe muhittin 1931 basımlı kitabı olan türk kadını’nda şöyle yazar;

“cumhuriyet yürüyecek ve kadınlık hayatına dair bir çok ışıklar serpecektir. siyasal hakkımızın verildiğini kutlayacağımız gün uzak değildir”.

türk kadın hareketleri, o dönemdeki feminist çabalar milli karakterli görülüp, türk milliyetçileri tarafından desteklenmiştir.

türk kadınlarının, çoğu avrupa ülkesinden önce bu haklara sahip olması, neredeyse tüm dünyanın dikkatini çekmiştir. bu bağlamda avrupa ülkeleri, totaliter rejimlerin baskısı altında kavrulurken tüm dünyadan feministlerin katıldığı 12. uluslararası kadınlar birliği kongresi 1935 yılında türkiye’de gerçekleşmiştir. bu konuda kapsamlı bir sinan meydan makalesini aşağıya ekledim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

gelelim 12 eylül 1980 darbesi sonrası bugün feminist hareketlerin geldiği noktaya.
elbette tüm dünyada neoliberal politikalar namuslu kavramların özünü emip posasını çıkardığı için bugün türkiye feminizmi alt metinlerinde kürtçülük yapılan bir marjinal harekete evrilmiştir.
sözlükte ve ülkede oluşan feminizm ve feminist düşmanlığının temelinde kanımca bu yatmaktadır.

türkiye’de kadına şiddeti meşru gören aklı başında tek bir türk erkeği olduğuna inanmıyorum.
fakat meydanlarda yapılan feminist hareketlerin iç dinamiklerine bakınca muhafazakar anadolu insanının neden tepki gösterdiğini az çok anlayabiliyorum. bir kaç bol takipçili feminist örgütün paylaşımlarına bakınca bu gerçeklik daha parlak bir hal alıyor. detaylı bir tarama ile sizler daha radikal kürtçü oluşumların sözde kadın hakları temalı paylaşımlarını bulabilirsiniz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

öte yandan kadının sosyal yaşamın her yerinde olduğu ülkemizde sözde kadın duyarı kasan bu oluşumların tek bir kadın polisten, tek bir kadın askerin şehadetinden, başarısından bahsettiğini veya karşılaştıkları zorlukları dile getirdiğini göremezsiniz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

demem o ki, türkiye’nin aydın türk kızları ve türk kadınları arka planında ihanetten başka bir çaba gütmeyen bu kürtçü dernekleri terketmeli ve kendi bağımsız örgütlenmelerini başlatmalıdır.

"ey kahraman türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın."
mustafa kemal atatürk

kaynak 1

kaynak 2

kaynak 3
devamını gör...

2 tane büyük savaşa rağmen ayakta kalmayı başarıp şu an dünyanın 4. en büyük ekonomisi olan ülke. sömürgesi de yoktu bu ülkenin. ingiltere, fransa gibi ulkeler sömürmesine rağmen almanya ekonomisini geçemedi.

bilemiyorum altan. evet.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim