olayları aynen şu şekil izliyorum.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zamanında bir haltlar karıştırmış ve yakalanmamak için böyle bir geçici çözüme başvurmuş, zamanla telefonu ters bırakmayı alışkanlık etmiş insandır.
not: zamanla olmamış da olabilir o an da olabilir,dikkat edilesi insan.
devamını gör...

merak etmiyorsa;
nasıl olup, ne yaptığınızı, ona ihtiyacınız olup olmadığını, hangi yemeği daha çok sevdiğinizi, hangi filmde hep de hangi sahnede ağladığınızı , belki de tam da şu an onun yüzünden bir sürü olumsuz düşünce ile baş ettiğinizi bilmiyorsa, kısacası sizi tanımak istemiyorsa ve sizinle ilgili bilgisi sınırlı ise ama bundan rahatsız değilse,

zaman ayırmıyorsa;
siz onun için her zaman "zaman" yaratıyorken o size bir kaç dakikasını bahşediyor gibi davranıyorsa, sürekli yapacak işleri varsa... çünkü emin olun "selam, nasılsın", "günaydın" vs kelimeler yazmak sanırım 2-3 sn alır en fazla ve eğer o anda acil olarak bir hastaya müdahale etmiyorsa ya da uzaydan dünyaya doğru gelen bir ateş topunu durdurmaya çalışmıyorsa kimse o kadar meşgul değildir. size ayıracağı dakikaları değerlidir. kendi bilir...

paylaşmıyorsa;
sizi merak etmediği gibi kendisi ile ilgili de bir şey paylaşmıyorsa.
yani siz de aynı şekilde onunla ilgili merak içindeyseniz ama düşüncelerini, hayallerini, o anki ruh halini bilemiyorsanız, tahmin edemiyorsanız, merak ettiğinizde de sonuç alamıyorsanız.

beyler, hanımlar, güzel sözlük insanları...
ister sevgili-eş ister arkadaş-dost, ister akraba vs ilişkisi olsun gizemli olmak bir yere kadar sizi çekici kılabilir ama aslolan samimiyettir. nasıl siz değerli olmak istiyorsanız karşınızdakine de o değeri vermeniz gerekir. eğer hayatınıza dokunan ve bu teması size iyi gelen insanlar varsa onları kaybetmemek için azami çaba sarf edin.
güzel böyle gönüller eğlensin ama sıkılırsam aman kimseyle de bir bağım olmasın kafaları ama yarın yalnız kalmayın kuzum, benden söylemesi...

bi de söz verirler;
işte "bugün mutlaka konuşalım", "ben müsait olunca yazayım sana", "mutlaka kahve içelim". hı hı olur olur, bence de öyle... hatta "aynen canım yaaa, hadi öptüm kib byeee"

sinirli miyim hayır değilim, iyi günler....
devamını gör...

zamanla edinilmiş olumsuz tecrübelerin neticesidir.
devamını gör...

geçen yıl stockholm merkez tren istasyonunda deneyimlediğim olaydır.

gayet medeni biri olmama rağmen garipsediğimi itiraf etmeliyim. bir kabinin boşalması için yanınızdaki bir kadınla sıra beklemek; çıktığınızda başka bir kadının makyaj tazelediğini görmek -kadın tuvaleti davranışlarını bilmediğim için- alışkın olmadığım bir durumdu. hatta tuvaletten ayrılırken "iyi ki türkiye'de yok böyle şeyler" dedim.

güzel bir şey değil.. isteklerinizin suyunu çıkarmayın..
devamını gör...

göldeki fincan takımı

babam ağlıyordu,zor duyulan bir sesle konuşuyordu:
- çok su içmiş,iftardan sonra.
bana söylenmiyor,anlamaya çalışıyorum, dört yaşındayım henüz. ölüm ne bilmiyorum.
babannemin yaşadığı eve gidiyoruz ahşaptan yapılmış çok da eski, merdivenleri çıktıkça gıcırdıyor.o, hep köşedeki camda oturur bir tanıdık gördüğünde seslenir.börek varsa -ki bu pul pul dökülen patriyot böreğidir- davet eder, çay koyarız ,hadi gel falanca, der. tombul yüzü beni görünce aydınlanır. bugün gözükmedi ama.
içeride bir sürü insan var,sedirler dolmuş kimi sandalye çekmiş oturuyor.yerde yatak,üstünde biri, beyaz çarşafın altında.
bakmak ister misin ona, diyor halam.çiçek desenli bir başörtü var kafamda,herkes öyle yapmış,başlar sarılı,dua okunuyor bir yandan ben de ellerimi açmışım.
eğiliyorum,bembeyaz bir yüz,zaten pamuk gibidir babannem. gözleri de kapalı,uyuyor mu,ne olmuş ki ona? tekrar örtülüyor çarşaf, yerde yatan beden boyunca.

babannem beğenmezmiş öyle her şeyi. bir keresinde büyük babam bir fincan takımı almış.bunları mı aldın ha! diye diye birer birer göle fırlatmış. (hayalimde tabakları birer frizbi gibi dalgalanarak havada uçuyor.)belki sular tamamen çekilirse bir gün ortaya çıkarlar ve herkes de fikrini söyleyebilir: onları çirkin yapan şeyi.
annemden gizli kahveyi tabağa döküp bana içirttiğini biliyorum ama hatırlamıyorum takımların neye benzediğini,zaten bunlar onun sevdikleri olmalı, ya da razı geldikleri.

beğenileri,sevmedikleri ve onları sevip özleyenlerle göçüp giderler ve bir gün geriye yalnızca anılar kalır.son anı da zihinlerden silindiğinde o kişi artık nerededir? bir hiçlikte mi?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yeni çıkan şarkıları dinleyememektir.
devamını gör...

haksızlığa uğradığını düşündüğüm dizi karakteri.

şimdi olaylara eyşan'ın açısından bakalım.

yeni bir mahalleye gelmişsin. bir çocuk var. senden hoşlanıyor. sen de ondan hoşlanıyorsun. gençsin. sonra baban geliyor. sana diyor ki, kardeşin hasta. ölecek.

sonra planını anlatıyor. soygun var. gir-çık. parayla kardeşini tedavi ederiz.

bu noktada olayları birazcık inceleyelim.

seçenek bir, soygun gerçekleşmez, bahar ölür. eyşan kardeşini kurtaracağını bilerek yaşamak zorunda kalır.

seçenek iki, ki dizide olan eyşan soygun suçunu ömer'e yıkar. ömer hapse girer. soygundan birkaç sene yatar ve çıkar.

ama güvenlik görevlisi öldürülür ve her şey sarpa sarar. soygun olup, güvenlik görevlisi öldürüldükten sonra; aaa biz soygunu yaptık, kusura bakmayın adalet sistemi diyemezsin.

ki eyşan, sonraki hayatında asla mutlu olmadı, olamadı. cengiz'e katlanmak zorunda kaldı. yaptığı hatayı hep hatırladı. ömer'in kendisi yüzünden öldüğünü düşündü.

peki neden eyşan'a bu kadar yükleniliyor?

çünkü eyşan, bizi terk eden, bizi aldatan, bize yalan söyleyen eski sevgilimiz.
devamını gör...

şükür anlattım kurtuldum , içimde tutarsam büyüyecek , çığ gibi olucak .. altında kalmaktan korkarım. anlatın duvarlara ,dağlara ,taşlara... ama susmayın. eğer bir gün susarsanız dökmediğiniz her bir göz yaşı hesabını tek tek soracaktır.
devamını gör...

doğru olan önermedir.fakat sahaflık da bir hayır kurumu değil neticede.kirası,calışanı,mezatı var.taş mı yesin adamlar.

istanbul'da hatrı sayılır bir sahaf dükkânında uzun süre mesaim oldu.dolayısıyla bahsi geçen çakallıklara bizzat şahit ve dahil olmuşluğum var.mağdur olma ihtimalinizi minimize etmek için tavsiyem nadir kitap.

nadirkitap.com türkiye genelindeki sahafların satış yaptığı online bir platform.eski ve baskısı tükenmiş kitapları,dergileri sahaf sahaf gezmeden inceleyip detaylı arama(baskı yılı,yayınevi,çevirmen vs.) yapabilir,yüzlerce sahaf içinde en uygun fiyatlı olanı bulabilirsiniz.piyasayi çok takmayan,kitap soruldukça etiketi güncellemeyen sahaflar da mevcut.şikayet sistemi efektif çalıştığı için çakallığa pek meyledilmiyor.buranın tek eksisi kargo maliyeti olabilir.toplu siparişlerinizi tek bir sahaftan vermeye dikkat ederseniz onu da halledersiniz.zaman zaman kampanyaları oluyor.
devamını gör...

yürekleri sıcacıktır, kötülükten hep kaçarlar. üzmemeye çalışırlar, sessiz olmaya özen gösterirler, gözleri sevgiyle parlar.
ama maalesef dünyanın bu acımasız düzeninde yer bulamazlar, istenmezler, sevilmezler.
devamını gör...

sınırsız paylaşmaktır.
devamını gör...

kasvetli.
devamını gör...

herhangi bir şeyin insanı daha yukarı taşıyabileceği gibi daha da aşağıya çekebileceğini anlatan söz öbeğidir.

para, bu duruma verilebilecek en iyi 'şey'dir.
devamını gör...

bence haklı bir serzeniştir.
*perihan savaş'ı döverek evden atmıştır.
* derya tuna'yı sahne aldığı yerden çıkışta ayağından vurdurmuştur.
* canlı yayında, yıldız tilbe'ye söyledikleri malûm.

bence de benzersiz bir ses ama insanlıktan sınıfta kalır.

tıpkı diego armando maradona'nın dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu gerçeği ortadayken yaşantısının tamamen bir fiyasko olması gibidir.
devamını gör...


sizden yüz binlerce km ötede olan birini sevmek olağandır ancak ilişki yürütmek imkansıza yakındır.

gerçekten de imkansıza yakındır.
dünyanın çevresi 40bin km. dünya'da değil.
ay'ın uzaklığı 300bin km. "yüz binlerce..", o zaman ay'da da değil.
mars 54 milyon km. o da çok uzak. ee nerede bu sevgili hakkaten? gerçekten imkansızmış.

gerçekçi temeller üzerinde buluşulabilirse gayet de mümkün ilişkidir.
devamını gör...

1927-1989 yılları arasında yaşamış olan bir psikiyatristtir, radikal psikiyatri akımı içinde yer alır ve işlevselcilerin çizdiği mutlu aile tablosunu eleştirir. laing aile üyelerinden en az birinin şizofrenik olduğu aileler üzerinde çalışmış, şizofreninin “delilik” olmadığını, şizofrenik olduğu ileri sürülen bir davranışın aile ilişkileri bağlamında ele alındığında anlamlı olabildiğini savunmuştur. diğer bir deyişle laing’e göre şizofrenik davranış ancak aile ilişkileri bağlamında anlaşılabilir ve makul bir davranış olarak kabul edilebilir.

laing ailenin bir dizi etkileşimden oluştuğunu, bu etkileşim sırasında üyelerin birbirleriyle karmaşık bir taktik oyunu oynadıklarını, oyun sırasında da bir dizi strateji kullandıklarını, ama bu etkileşimlerden bazılarının bireyler için zararlı, sömürücü veya yok edici olabildiğini ileri sürer. etkileşimin nasıl zararlı olabildiğini jane örneği ile anlatır. şizofrenik olarak tanımlanan jane hareketsiz oturmakta, sadece beslendiği zaman yemek yemekte, kendi düş dünyasında yaşamaktadır. bu dünya bir tenis oyunundan ibarettir ve jane de tenis topudur. gerçek dünyada jane’in ailesi bir çatışma yaşamaktadır, aile ikiye bölünmüştür, birbirleriyle iletişim kurmamakta, sadece jane aracılığıyla iletişim kurmaktadırlar. bu gerilim çok arttığında jane kaçmakta ve kendi düş dünyasına sığınmaktadır. ama düş dünyasındaki tenis oyunu ailedeki iletişim desenini temsil etmektedir, yani bu dünya bile ailesinden tamamen kaçmak için yeterli değildir.

bu vaka, ailenin bireyi nasıl sömürdüğünü ve aile içi etkileşimin nasıl zararlı olabileceğini gösteren bir örnektir. laing, ailenin çoğunluğu tarafından paylaşılan değer, inanç ve genel kanıyı, aile içindeki yoğun ilişkiler ağını ifade etmek için (bkz: aile nexusu)kavramını kullanır. nexus aile bağı değildir, ailedeki herkesin uyması beklenen ortak değerlerden oluşan son derece güçlü bir ağdır. nexus aile kimliğinin güçlenmesini ve sürdürülmesini sağlar, ama ailedeki her bireyin diğer bireylerin görüşlerinden, düşüncelerinden ve kendisine yönelik tutumlarından derinden etkilenesine, diğerlerinin düşündüğü gibi düşünmeye çalışmasına neden olur. nexus yüzünden aile bireyleri birbirlerinden sürekli olarak ilgi ve dikkat isterler. laing’e boğucu bir bağ olan nexus aynı zamanda aile bireylerini diğer aile bireyleri tarafından maniple edilebilecek, kolayca incinebilecek savunmasız bir hale getirir. aile nexusu içindeki etkileşim karşılıklı içselleştirme ile sonuçlanır.

bu kavram, aile üyelerinin aile kimliğini kendi kişisel gelişimlerini, özellikle benlik gelişimlerini sınırlayacak şekilde içselleştirmelerini ifade eder. bireyler aileyi içselleştirirler, aile üyeleri birbirlerinin ve bir bütün olarak ailenin bir parçası haline gelirler ve kendi benliklerini, özgürlüklerini ve kendi farkındalıklarını kaybederler. aile değerleri ve tutumları bireyin kendi değerleri ve tutumları haline geldiği zaman birey artık özerklik duygusunu kaybeder. yani aile kimliği, bireylerin özgürlükleri pahasına sağlanır ve bireye zarar verir. laing’e göre aile bireylerinin aile kimliğini kendi kişisel benlik gelişimlerini sınırlayacak şekilde ve derecede içselleştirmeleri sorunludur, aile değerleri bireyin kendi değerleri haline geldiğinde birey kişisel özgürlüğünü ve farkındalığını kaybeder.

leach gibi laing de aile üyeleri arasında bağımlılığın ve karşılıklı bağlanmanın çok yoğun olmasının aile üyelerinin kendileri ile toplumun geri aklanı arasına bir bariyer koymasıyla sonuçlanacağını düşünür. laing için aile üyeleri bir aile gettosu içinde yaşamaktadır. aile dış dünyadan korkmaya başlar ve aile içinde aşırı korumacı davranışlar görülür. dış dünyanın bir tehdit oluşturduğu duygusu ve aşırı korumacı davranışları nexusu daha da güçlendirir. laing bu durumda aile üyelerinin, özellikle çocukların dünyayı “bize benzeyen insanlar” ve “onlara benzeyen insanlar” şeklinde görmeye başladıklarını belirtir. bu oldukça tehlikeli bir sonuçtur çünkü bu ayrım daha sonra kolaylıkla ırklar, etnik gruplar, mezhepler, dinler ya da sınıflar konusunda ayrımcı davranışlar göstermeye dönüşebilir. dolayısıyla bu ayrım sadece ailenin kendisi için değil, toplumun bütünü için de zararlıdır. l

leach ve laing’in çalışmaları çeşitli açılardan eleştirilmiştir. ikisi de aile hakkında detaylı bir alan araştırması yapmamakla eleştirilmektedir, üstelik laing’in çalışması sadece şizofrenik bir üyesi olan ailelerle sınırlıdır. bir diğer eleştiri leach’in çalışmasının aksine laing’in çalışmasının tarihsle perspektiften yoksun olduğu yönündedir. her ikisi de toplumsal sınıfları ya da sınıf ve aile arasındaki ilişkileri görmezden gelmekle eleştirilmiştir. ayrıca ikisi de sadece batı toplumlarını analiz etmekle eleştirilmişlerdir
devamını gör...

italyan oyun ve öykü yazarı luigi pirandello tarafından 1909 yılnda yazmaya başladığı ancak 1926 yılında tamamlayıp yayımladığı felsefi ve mizahi bir roman. kitabın ana kahramanı vitangelo moscarda' nın bir gün aynada yüzünü incelerken karısının ona burnunun sağa doğru yamuk olduğunu söylemesi ile hayatı altüst oluyor ve içsel bir buhranın başlangıcı oluyor. 28 yıl boyunca hiç bu eğriliği fark etmeyen moscarda insanın varoluşundan bu yana kendine bakış açısı ile diğer insanların bakış açısının ve gördüğü şeylerin birbirinden farklı olduğunu anlıyor. sorgulamaya başlıyor ve her insan için farklı bir moscardo olduğunun ama aslında asıl moscardo'nun kim olduğunun bilincine varıyor. oldukça ilginç ama bir o kadar da akıcı olan bu kitapta bu sorgulamaya ve buhrana şahit oluyor ve ara ara okuyucuya da kendini ve benlik kavramını sorgulatıyor.*benlikler arasında kaybolan delirmiş bir moscardoyu okuyoruz ve yazar bize moscardo ile şu soruyu sorgulatıyor:
"insan bir midir. hiç midir, yoksa binlerce midir?"


başkalarının bende birini gördüğü ama o birinin de benim tanımadığım bir ben olduğu; başkalarının ancak bana ait olmayan gözlerle dışarıdan bakarak görebildikleri ve tanıyabildikleri o birisine, benim içimde ve onlara göre benim görüntüm olduğu hâlde( demek ki 'benim' dediğim aslında benim için değildi!!) bana hep yabancı olarak bir görüntü atfedecek olmaları; onlara göre benim olan bu hayatın içine giremeyeceğim düşüncesi, benim huzurumu kaçırıyordu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

futboldan, siyasete, müzikten, edebiyatta kadar yelpazesi geniş bilgisi , entelektüel , birikimli aynı zamanda , espiri yeteneği , ince ince dokundurmalari , harika yazar , yine kime giydirmiş diye merak ile yazılarını takip ettiğim yazar.
iyiki var , iyiki tanımışım.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim