bütün erkekler aynısınız diyen kadın
hepsini denemiş mi diye hep merak ettiğim kızdır.
devamını gör...
sevgilin ya da eşin tarafından aldatılsan affeder misin sorunsalı
affetmem diyip kestirip atmak isterdim.
fakat bu sözler aklıma geliyor;
allah der ki;
kimi benden çok seversen onu senden alırım.
ve ekler;
onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.
ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur,
sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur.
aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür.
düşman kalkar dostun olur.
öyle garip bir dünya,
olmaz dediğin ne varsa olur.
düşmem dersin düşersin.
şaşmam dersin şaşarsın.
en garibi de budur ya;
öldüm der durur yine de yaşarsın…
mevlânâ celaleddin rumi
fakat bu sözler aklıma geliyor;
allah der ki;
kimi benden çok seversen onu senden alırım.
ve ekler;
onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.
ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur,
sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur.
aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür.
düşman kalkar dostun olur.
öyle garip bir dünya,
olmaz dediğin ne varsa olur.
düşmem dersin düşersin.
şaşmam dersin şaşarsın.
en garibi de budur ya;
öldüm der durur yine de yaşarsın…
mevlânâ celaleddin rumi
devamını gör...
seks otobüsü
başlığı okuduğumda acaba yeni bir film mi dediğim olaydır.
devamını gör...
capernaum
gerçekliğin mizahı yapılsa en fazla böyle bir şey ortaya çıkardı sanırım.
kefernahum yani nahum'un köyü diye geçiyor. başka bir deyime göre ise , atılmış eşyaların yığıldığı çöplük anlamına geliyor. incil’de hastaların isa’dan iyileşmek için mucize yaratmasını istediği kutsal şehrin adı... kefernahum, aslında tanrının lanetlediği sodom kadar cehennemlik bir yer, bir deyim haline gelmiş. filmin geçtiği o kaos ortamını anlatmak için isabetli bir seçim olmuş.
karakterimiz zain yaklaşık 12 yaşında ( yaklaşık diyorum çünkü beyrut' da mülteci oldukları için hiçbir belgesi olmayan, hor görülen bir ailenin çocugu zain ) bir cinayetten tutuklanıyor. açılış sahnesi zain'in " anne ve babama dava açmak istiyorum. beni dünyaya getirdikleri için" demesiyle geçmişe dönerek ilerliyor. zain çok iyi yazılmış bir karakter, onun öfkesi, merhameti, zekası her şeyiyle çok iyi yansıtılmış. zain'in zekasını özellikle yonas'ı beslemek için gösterdiği mücadele sırasındaki pratik çözümlerinden anlıyoruz. bilhassa ilaçları toz haline getirip suyla karıştırarak insanlara "yudumluk" diye satmasından.
film lübnan daki yerel halkın yanı sıra göçmen çeşitlemisini de sergiliyor beraberinde, etiyopyalısından (karakter) 'hamam böceği' ne kadar.
genel olarak zain'in gözünden baktığımız filmde, zain'in suçladığı gibi anne ve babasını da tümüyle yargılamıyor yönetmen. her karakterin kendi içindeki çaresizliği yansıtılmış.
filmin aldığı kötü eleştirilerin sebebi gerçekliğin dozunun çok fazla olmasından kaynaklı olsa gerek. nitekim filmin yalnızca gözyaşı döktüren, duygu sömürüsü yapan bir ucuzluğu yok, tüm duyguları çok derinden hissettiriyor.
izlemenizi tavsiye ederim.
kefernahum yani nahum'un köyü diye geçiyor. başka bir deyime göre ise , atılmış eşyaların yığıldığı çöplük anlamına geliyor. incil’de hastaların isa’dan iyileşmek için mucize yaratmasını istediği kutsal şehrin adı... kefernahum, aslında tanrının lanetlediği sodom kadar cehennemlik bir yer, bir deyim haline gelmiş. filmin geçtiği o kaos ortamını anlatmak için isabetli bir seçim olmuş.
karakterimiz zain yaklaşık 12 yaşında ( yaklaşık diyorum çünkü beyrut' da mülteci oldukları için hiçbir belgesi olmayan, hor görülen bir ailenin çocugu zain ) bir cinayetten tutuklanıyor. açılış sahnesi zain'in " anne ve babama dava açmak istiyorum. beni dünyaya getirdikleri için" demesiyle geçmişe dönerek ilerliyor. zain çok iyi yazılmış bir karakter, onun öfkesi, merhameti, zekası her şeyiyle çok iyi yansıtılmış. zain'in zekasını özellikle yonas'ı beslemek için gösterdiği mücadele sırasındaki pratik çözümlerinden anlıyoruz. bilhassa ilaçları toz haline getirip suyla karıştırarak insanlara "yudumluk" diye satmasından.
film lübnan daki yerel halkın yanı sıra göçmen çeşitlemisini de sergiliyor beraberinde, etiyopyalısından (karakter) 'hamam böceği' ne kadar.
genel olarak zain'in gözünden baktığımız filmde, zain'in suçladığı gibi anne ve babasını da tümüyle yargılamıyor yönetmen. her karakterin kendi içindeki çaresizliği yansıtılmış.
filmin aldığı kötü eleştirilerin sebebi gerçekliğin dozunun çok fazla olmasından kaynaklı olsa gerek. nitekim filmin yalnızca gözyaşı döktüren, duygu sömürüsü yapan bir ucuzluğu yok, tüm duyguları çok derinden hissettiriyor.
izlemenizi tavsiye ederim.
devamını gör...
sürekli dinleyen kişi olmak
çok fazla maruz kaldığım durum ama son zamanlarda gereksiz konularda dinlemeyi kestim ve hep anlatan kişilerle arama mesafe koyunca çok daha mutlu oldum.
bu kişilerden bazıları dinlemeyi öğrendi bazıları benimle iletişimi kesti.
bu kişilerden bazıları dinlemeyi öğrendi bazıları benimle iletişimi kesti.
devamını gör...
telegrama kız atmak
ulan varya alem adamsın.
yok mu şöyle 'telegrama atacak' kız ?*.
yok mu şöyle 'telegrama atacak' kız ?*.
devamını gör...
didim
bırakın denizi, güneşi bir kenara da önce tarihine bakalım diyeceğim amma malesef tarihi çalınmış bir beldedir.
efendim, anne babanın yazlık tercihi didim olunca her yaz hem ziyaret, hem tatil için uzun zamandır gittigim yerdir. bu sene üç beş on kez plan yaptıysamda henüz gidemedim. ancak annem sık sık arıyor ve “ne zaman geleceksin?” diye soruyor. gelde gitme! ancak özel nedenlerden dolayı son yıllarda gitmek istemedim. bu yaz da aileyi iki gün gördükten sonra, göcek istikametine devam edip, tatilimi burada eda etmeyi planlıyorum. *
benim gibi tarih meraklısı biri için öncelik antik kenti gezmektir. didim’e gittigim ilk yıl dedim ki ben şu ören yerlerini gezeyim.
amma velakin...
ana! kent yok. yani bildiğiniz yok. ulen bu kadar çalınır mı ya? ayakta kalan tek yapı apollon tapınağı. antik kent malesef diğer birçok tarihi eserlerimiz gibi yağmalanmış. apollon tapınağını ise büyük cüssesi nedeniyle götürülememiş olabilir. ne acı değil mi? ayrıca tapınağa gelirseniz hemen etrafına bakın evler, cafeler, dükkanlar. sit alanı olması gereken yere, dönemin sit kafalı yöneticileri tarafından imar izni verilmiş. lan oranın altında tarih yatıyor ya.

didyma, ikiz veya ikiz tepeler anlamına geliyor. didim adı antik kente benzerlikten dolayı sonradan verilmiştir. apollon tapınağına ise, kehanetler tapınağı denir. tarihi m.ö. 7 yy. kadar uzanır. nedeni ise, tapınak içerisinde din adamlarının gelecek hakkında kehanette bulunmalarıdır. konu hakkında pek bilgi yok. tapınağın yapımı bitirelememiştir. devasa boyutları ile yapı tamamlanmış olsaydı, sanırım dünya harikaları listesine girerdi. o derece görkemli bir yapı. helenistik dönemin en büyük 3 tapınağından biridir. mitolojiye göre müziğin, sanatın ve güneşin tanrısı apollon için yapılmıştır.

gelelim medusa hanım kızımıza, ilçenin sembolüdür. apollon tapınağı girişinde heykel ve kabartmaları vardır. sanırım hakkında en çok mit üretilen karakterlerden biridir. ben bilinen iki medusayı yazayım, siz karar verin. ilki bu tarz kabartma ve heykeller, o bölgeyi kötülüklerden korumak için yapılmış olmasıdır. ancak buradan bir hikaye çıkmaz. ikincisi daha esrarengizdir. mitoloji candır ya! gözlerine bakanı taşa çeviren, yılan saçlı bir hatundur medusa. bunlar aslında üç kız kardeşler. gorgon kardeşler denir. insan değil, canavar olarak tanımlanır. içlerinden biri ölümlüdür. tabii ki bu bizim didimli medusadır. insanların kahramanı “perseus” tarafından öldürülür. kelle, bedenden ayrılır. rivayet o ya, medusa öldüğünde hamiledir ve çocuğunun babası denizler ve depremler tanrısı “poseidon”dur. gerçi poseidon medusaya zorla sahip olmuş derler ama artık nabalı günahı onun boynuna.
tüm koylarını bilirim ki, az değil 27 koy vardır. gerçi ben o kadarını sayamadım ama var diyolla! denizi sakin ve sıcaktır. konum olarak ise kuşadası, çeşme ve bodrum’a yaklaşık bir saatlik mesafededir. yani sıkıldın mı? kaç git! benim tercihim genelde bodrum oluyordu. nedense bir türlü sevemedim kuşadası ve çeşmeyi.
başlığa yazan bir arkadaş, didim için kekoların yeri demiş. ulen ülkede aristokrasi var da bizim mi haberimiz yok? elin ingilizi gelmiş yerleşmiş. oksijeni bol diye. ayrıca ben avam olduğum ve herhangi bir hanedan soyundan gelmediğim için sorun yok.
bırakın altınkum plajını, yakın koylara gidin. ege bölgesini iyi bilirim. bir çok yerinden denize çivileme dalmışımdır. ancak didim bu anlamıyla fark yaratır. havuz gibidir denizi. yürü ha yürü boyu aşmıyor ve en önemlisi deniz suyu sıcaktır.
gelelim eğlenmeye. eskiden akşam eğlencesi için iyi mekanlar yoktu. ancak son yıllarda birbirinden güzel cafeler açıldı. ben bu yazıyı yazarken bakmadım ama umarım duruyorlardır. eflatun bar, temmuz bar, rehab barı öneririm. müzik dinlenilecek ve eş, dost varsa sevgili ile gidilecek iyi mekanlardır. ben annemi alır giderim, iki rock şarkı dinleriz artık.
olurda yolunuz düşerse bize uğrayın. ev giderken solda, dönerken solda. biz soldayız yani. çaya bekleriz.
efendim, anne babanın yazlık tercihi didim olunca her yaz hem ziyaret, hem tatil için uzun zamandır gittigim yerdir. bu sene üç beş on kez plan yaptıysamda henüz gidemedim. ancak annem sık sık arıyor ve “ne zaman geleceksin?” diye soruyor. gelde gitme! ancak özel nedenlerden dolayı son yıllarda gitmek istemedim. bu yaz da aileyi iki gün gördükten sonra, göcek istikametine devam edip, tatilimi burada eda etmeyi planlıyorum. *
benim gibi tarih meraklısı biri için öncelik antik kenti gezmektir. didim’e gittigim ilk yıl dedim ki ben şu ören yerlerini gezeyim.
amma velakin...
ana! kent yok. yani bildiğiniz yok. ulen bu kadar çalınır mı ya? ayakta kalan tek yapı apollon tapınağı. antik kent malesef diğer birçok tarihi eserlerimiz gibi yağmalanmış. apollon tapınağını ise büyük cüssesi nedeniyle götürülememiş olabilir. ne acı değil mi? ayrıca tapınağa gelirseniz hemen etrafına bakın evler, cafeler, dükkanlar. sit alanı olması gereken yere, dönemin sit kafalı yöneticileri tarafından imar izni verilmiş. lan oranın altında tarih yatıyor ya.

didyma, ikiz veya ikiz tepeler anlamına geliyor. didim adı antik kente benzerlikten dolayı sonradan verilmiştir. apollon tapınağına ise, kehanetler tapınağı denir. tarihi m.ö. 7 yy. kadar uzanır. nedeni ise, tapınak içerisinde din adamlarının gelecek hakkında kehanette bulunmalarıdır. konu hakkında pek bilgi yok. tapınağın yapımı bitirelememiştir. devasa boyutları ile yapı tamamlanmış olsaydı, sanırım dünya harikaları listesine girerdi. o derece görkemli bir yapı. helenistik dönemin en büyük 3 tapınağından biridir. mitolojiye göre müziğin, sanatın ve güneşin tanrısı apollon için yapılmıştır.

gelelim medusa hanım kızımıza, ilçenin sembolüdür. apollon tapınağı girişinde heykel ve kabartmaları vardır. sanırım hakkında en çok mit üretilen karakterlerden biridir. ben bilinen iki medusayı yazayım, siz karar verin. ilki bu tarz kabartma ve heykeller, o bölgeyi kötülüklerden korumak için yapılmış olmasıdır. ancak buradan bir hikaye çıkmaz. ikincisi daha esrarengizdir. mitoloji candır ya! gözlerine bakanı taşa çeviren, yılan saçlı bir hatundur medusa. bunlar aslında üç kız kardeşler. gorgon kardeşler denir. insan değil, canavar olarak tanımlanır. içlerinden biri ölümlüdür. tabii ki bu bizim didimli medusadır. insanların kahramanı “perseus” tarafından öldürülür. kelle, bedenden ayrılır. rivayet o ya, medusa öldüğünde hamiledir ve çocuğunun babası denizler ve depremler tanrısı “poseidon”dur. gerçi poseidon medusaya zorla sahip olmuş derler ama artık nabalı günahı onun boynuna.
tüm koylarını bilirim ki, az değil 27 koy vardır. gerçi ben o kadarını sayamadım ama var diyolla! denizi sakin ve sıcaktır. konum olarak ise kuşadası, çeşme ve bodrum’a yaklaşık bir saatlik mesafededir. yani sıkıldın mı? kaç git! benim tercihim genelde bodrum oluyordu. nedense bir türlü sevemedim kuşadası ve çeşmeyi.
başlığa yazan bir arkadaş, didim için kekoların yeri demiş. ulen ülkede aristokrasi var da bizim mi haberimiz yok? elin ingilizi gelmiş yerleşmiş. oksijeni bol diye. ayrıca ben avam olduğum ve herhangi bir hanedan soyundan gelmediğim için sorun yok.
bırakın altınkum plajını, yakın koylara gidin. ege bölgesini iyi bilirim. bir çok yerinden denize çivileme dalmışımdır. ancak didim bu anlamıyla fark yaratır. havuz gibidir denizi. yürü ha yürü boyu aşmıyor ve en önemlisi deniz suyu sıcaktır.
gelelim eğlenmeye. eskiden akşam eğlencesi için iyi mekanlar yoktu. ancak son yıllarda birbirinden güzel cafeler açıldı. ben bu yazıyı yazarken bakmadım ama umarım duruyorlardır. eflatun bar, temmuz bar, rehab barı öneririm. müzik dinlenilecek ve eş, dost varsa sevgili ile gidilecek iyi mekanlardır. ben annemi alır giderim, iki rock şarkı dinleriz artık.
olurda yolunuz düşerse bize uğrayın. ev giderken solda, dönerken solda. biz soldayız yani. çaya bekleriz.

devamını gör...
zaman
hareketle tanımlanabilir bir olgudur. hareketin olmadığı donuk bir evrende zaman durmuştur. hatta zaman da dahil herhangi bir kavramdan söz etmek imkansızdır. düşünce de sinirsel iletimin bir fonksiyonu olarak hareketle meydana gelir. nabzımız da iki kalp atımı arasındaki gecikmeden ibarettir. hareketsiz bir evrende imkansızdan bahsetmek dahi imkansızdır. zamanın durduğu bir evrende gezintiye çıktıysanız o evrende sadece sizin hareketiniz, düşünceleriniz, nabzınız dolayısıyla zaman aslında durmamıştır. zamanın durduğu bir evrende olamazsınız, olmayı deneyimleyemezsiniz.
devamını gör...
vemiz (yazar)
yeni keşfettiğim iyi bir yazarımız. tanımlarını okurken hiç sıkılmadım. umarım hep yazar, biz de kendisini keyifle okuruz. sözlükte daim olsun efenim *.
devamını gör...
tutuşmuş beraber
şimdiye kadar başlığının açılmamış olmasına şaşırdığım harika bir melike şahin şarkısıdır.
buradan
sen yine bildiğin gülü kokla
benim çoktan günüm belli
hem annem hem babam sendin
böyle ufalanma merhem elindeydi
gelmedi elimden
dökülemedi inan dilimden
susuyorsam bir bildiğimden
sevdiğimden, gördüğümden
tutuşmuş beraber, ellerimiz yangın ezelden
gidiyorsam çok sevmekten
yanmaktan, ölmekten
bir dermanı çok görüp de
boynu büküp gittin içe sinip de
ayağımdan kaydı gitti
toprağım sendin, depremim de
buradan
sen yine bildiğin gülü kokla
benim çoktan günüm belli
hem annem hem babam sendin
böyle ufalanma merhem elindeydi
gelmedi elimden
dökülemedi inan dilimden
susuyorsam bir bildiğimden
sevdiğimden, gördüğümden
tutuşmuş beraber, ellerimiz yangın ezelden
gidiyorsam çok sevmekten
yanmaktan, ölmekten
bir dermanı çok görüp de
boynu büküp gittin içe sinip de
ayağımdan kaydı gitti
toprağım sendin, depremim de
devamını gör...
moderasyonu sevememek
insanî durumdur. işin açıkçası ben de sevemiyorum. sürekli memnuniyetsizler bir kere canım. şuraya nokta koyun efenim. burası forumsal olmuş sayın yazar. lütfen o küfrü %51 kuralına uygun düzenleyin falan diyorlar.
yahu bıraksana kardeşim ben belki ana bacı sövmek istiyorum. belki o da bana sövsün istiyorum. bu küfürsüz ortamın içinden geçmek istiyorum. gayet nezih ortamı kaosla bozmak, ona buna giydirmek ve dahi birilerini yaftalamak istiyorum. kızdığım yazarı fetöcü ilan etmek bilmem kime pkklı demek, iliklerime kadar karılı kızlı başlık açıp tüm cinsel açlığımı gözler önüne sermek istiyorum.
aa lütfen...
yahu bıraksana kardeşim ben belki ana bacı sövmek istiyorum. belki o da bana sövsün istiyorum. bu küfürsüz ortamın içinden geçmek istiyorum. gayet nezih ortamı kaosla bozmak, ona buna giydirmek ve dahi birilerini yaftalamak istiyorum. kızdığım yazarı fetöcü ilan etmek bilmem kime pkklı demek, iliklerime kadar karılı kızlı başlık açıp tüm cinsel açlığımı gözler önüne sermek istiyorum.
aa lütfen...
devamını gör...
yazarların zenginlik ölçütü
kıyafet alışverişi yaparken sadece bedenine bakan kişi net zengindir.
devamını gör...
kendimizi geliştirmek zorunda mıyız sorunsalı
“hadi, sen git mağaraya resimler çiz. ” diyerek yazarın sorunsalı cevaplandırılabilir.
ama yapmayacağım.*
mutsuz olursun sonra anlık düşünme. çağların gerisi hep karanlıktır. bil ama kullanmak, göstermek ya da ne kadarını sergileyeceğin sana kalmış.
ama yapmayacağım.*
mutsuz olursun sonra anlık düşünme. çağların gerisi hep karanlıktır. bil ama kullanmak, göstermek ya da ne kadarını sergileyeceğin sana kalmış.
devamını gör...
kuş kondurmak
divan şairlerinin kullandığı bir deyim.
“olağanüstü, o ana kadar görülmemiş bir şey yapmak" şeklinde tanımlanmaktadır.
'kuş mu konduracak?' sözü ise tdk'nın sözlüğünde “yapacağı şey ya da iş sanki benzersiz bir şey mi olacak ?" şeklinde tanımlanmıştır*.
bu deyimin, saz çalmakta mahir olanlar hakkında söylenen 'sazına bülbül kondurmuş' sözüyle birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. sazına bülbül kondurmak , sazdan çıkan sesin güzelliği karşısında kuşların sazın etrafında toplanmasını ifade eder.kaynak makale için buradan
“olağanüstü, o ana kadar görülmemiş bir şey yapmak" şeklinde tanımlanmaktadır.
'kuş mu konduracak?' sözü ise tdk'nın sözlüğünde “yapacağı şey ya da iş sanki benzersiz bir şey mi olacak ?" şeklinde tanımlanmıştır*.
bu deyimin, saz çalmakta mahir olanlar hakkında söylenen 'sazına bülbül kondurmuş' sözüyle birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. sazına bülbül kondurmak , sazdan çıkan sesin güzelliği karşısında kuşların sazın etrafında toplanmasını ifade eder.kaynak makale için buradan
devamını gör...
kimsesizler mezarlığı
mezarlıkların en bir hüzünlüsü.
devamını gör...
hayat
çok ciddiye alınmaması ama bir o kadar da ciddiye alınması gereken bir flm...
ne gerçek, ne de yalan.
tam bir muamma!...
ne gerçek, ne de yalan.
tam bir muamma!...
devamını gör...
doğal sakinleştiriciler
kitaplıktaki bütün kitapları kaldırıp, tek tek silip, kitaplığı da silip geri dizmek.
devamını gör...
sözlük radyosu toplantısı
uykusuz kahvenin heyecanı ve ihihihihi tavırlarının ortamı çok güzel renklendirdiği toplantıdır.
edit: son dakika eylulingin havuç muhabbeti yayına damga vurmuştur. *
edit: son dakika eylulingin havuç muhabbeti yayına damga vurmuştur. *
devamını gör...
domuz şeklindeki kumbara
az önce pink floyd'un pigs şarkısını dinleyip malum domuzlara söverken aklıma gelen itici kumbaralardır.
müslüman olmayan çoğu ülkede kumbaralar genellikle domuz şeklindedir, dizilerde filmlerde görmüşsünüzdür. peki neden domuz şeklinde? bununla ilgili birden fazla teori var;
1. orta çağda ingilizler, değerli eşyalarını ve paralarını pygg kilinden yapılan pygg jarlarda yani pygg kavanozlarında saklarlarmış. 18.yy'dan sonra kumbaralar cam ve plastikten yapılmaya başlayınca pygg jarlar tarihe karışmış ama ismi kalıcı olmuş. cam ve plastik kumbara üreticileri pazarlama taktiği olarak kumbaraları domuz şeklinde üretmiş ve bu kumbaralara "pygg banks" denmeye başlamış taa günümüze kadar.
2. bazı tarihçiler ilk kumbaraların endonezya'da üretildiğini iddia eder. endonezya ve cava dilinde "celengan" kelimesi para biriktirmek anlamında kullanılır. aynı zamanda bu kelime; para, kumbara ve yaban domuzu anlamlarına gelir. bu iddiayı destekleyen bulgu ise 14.yy'da bu bölgelerde domuz şeklinde kumbaraların bulunmasıdır.
3. çin'de qing hanedanlığı döneminde domuzlar; zenginliğin ve bereketin simgesi olarak görülüyormuş. bu nedenle insanlar değerli eşyalarını ve paralarını domuz şeklindeki kumbaralarda saklarlarmış.
müslüman olmayan çoğu ülkede kumbaralar genellikle domuz şeklindedir, dizilerde filmlerde görmüşsünüzdür. peki neden domuz şeklinde? bununla ilgili birden fazla teori var;
1. orta çağda ingilizler, değerli eşyalarını ve paralarını pygg kilinden yapılan pygg jarlarda yani pygg kavanozlarında saklarlarmış. 18.yy'dan sonra kumbaralar cam ve plastikten yapılmaya başlayınca pygg jarlar tarihe karışmış ama ismi kalıcı olmuş. cam ve plastik kumbara üreticileri pazarlama taktiği olarak kumbaraları domuz şeklinde üretmiş ve bu kumbaralara "pygg banks" denmeye başlamış taa günümüze kadar.
2. bazı tarihçiler ilk kumbaraların endonezya'da üretildiğini iddia eder. endonezya ve cava dilinde "celengan" kelimesi para biriktirmek anlamında kullanılır. aynı zamanda bu kelime; para, kumbara ve yaban domuzu anlamlarına gelir. bu iddiayı destekleyen bulgu ise 14.yy'da bu bölgelerde domuz şeklinde kumbaraların bulunmasıdır.
3. çin'de qing hanedanlığı döneminde domuzlar; zenginliğin ve bereketin simgesi olarak görülüyormuş. bu nedenle insanlar değerli eşyalarını ve paralarını domuz şeklindeki kumbaralarda saklarlarmış.
devamını gör...
israil'in mescid-i aksa'ya saldırması
anlamak istemeyene davul zurna azdır.kudüs sadece yahudiler için değil hristiyanlar ve müslümanlar için de dini açıdan kutsaldır.orda ağlama duvarının (burak) bir yanında yahudiyi öteki tarafında müslüman bir insanı bulursunuz.yavaş yavaş illegal yollarla filistin'i topraklarına katarak her geçen yıl büyüyen ve emperyalist güçlerin desteğini arkasına alan israil'i savunmak gözünü kapatarak istikamet üzere ben doğru yolda yürüyorum demeye benzer.israil'e falan verilmedi.kudüs israil'in değil filistin'in başkentidir.dediğim gibi yavaş yavaş topraklarına kattıkları için bu üç din için önemli olan kudüs'ün kendilerinin tek olduğunu iddia ediyorlar.yahudiler'in kitaplarında (tevrat)yahudi dışında kalan insanlar hristiyanlar dahi yaşamayı hak etmeyen basit insan olarak görülür.çünkü yahudiler dünya da yaşamayı hak eden asıl millet olarak sadece kendilerini görür.kendi dışında kalan insanların kanından belirli zamanlarda içmeyi dini ritüel olarak gördükleri için bugün kudüs ye hak iddia edip insanları kuş gibi öldürmeleri onların caniliğinin en basit halleridir.üstelik mescid-i aksa'nın yönetimi yıllar önce bir kaç kere israil'e verildiyse de hiçbir zaman barışı koruyamayarak(çocukluğumdan bu yana hep işgal ediyor/tacizlere bulunuyor) filistinlilerin elindeyken nasıl da aslında her dinden insanların rahatça ibadet edip gezebildikleri görülüyor.buna rağmen de dünya israil'in sözünde duramayışına karşı sessiz.aynı barbarlığı filistin yapsaydı islam düşmanları en küçük hatada yermek için hiçbir fırsatı kaçırmazdı.allah yeryüzündeki bütün müslümanların yardımcısı olsun.çünkü bu kadar islam kindarlığı varken imanı korumak ve yaşamak her geçen gün daha şerefli ve azimle tutunmaya değer görülüyor...
devamını gör...