gerçek adı amr bin hişam'dır. kureyş kabilesi'nde bilge kişiliğinden dolayı 'ebu'l hakem' (bilgeliğin babası) olarak tanınırdı.
mekke'nin yönetici sınıfına mensuptu ve kervanları vardı. gelenekçiydi, atalarının dinine inanıyordu. bu nedenle islam peygamberi muhammed'e karşıydı. medine'ye kaçan islamcılar mekkeli kervanlara saldırınca, kervanları korumak için mekke'den çıkan general amr bin hişam bu muharebede yenildi ve kafası kesilerek idam edildi. (bkz: bedir savaşı)(13 mart 624). cesedini bedir kuyularından birine attılar. oğlu da öldürülme korkusuyla atalarının dininden islama döndü. bu yüzden islamcı teröristlere göre kafa kesmek sünnettir.

mekke'de amr bin hişam yönetiminde siyasi baskıya maruz kalan islamcılar 622 yılında muhammed'in liderliğinde medineye hicret ettiler. muhammed'in sahabesi çoğunlukla kölelerden oluşuyordu. kölelere 'kurtarılmayı bekleyen aciz insanlar' olarak bakan muhammed kendi varoluş amacının köleliği kaldrımak olduğuna kendisini ve çevresini inandırdı. islam siyasetinde kölelik karşıtlığı bir politika güdülse dahi cinsiyet eşitliği gibi bir kavram yoktu. yine çok eşlilik vardı, yine cariyelik vardı, yine kadına baskı vardı. ama bir noktada müslüman kadınlar ile diğer kadınlar ayrılıyordu.günümüzdeki 'türban' polemiği o zamanlarda da yaşanmıştı. müslüman kadınlar kendi statülerini çevresine göstermek için beyaz çarşaf giyiyordu. bugün gericiliğin (bkz: irtica) sembolü olan çarşaf o dönemde arap yarımadasındaki bütün toplumlarda kadının ve erkeğin günlük giysisiydi. günümüzde hala bazı müslüman toplumların erkeklerinin türban giydiği görülmektedir ve müslüman kadınların beyaz çarşaf örtünmesinin dini gereklilik olduğuna inanan küçük topluluklar bulunmaktadır.

not1: bu dönemde dünya'da dikiş iğnesi daha keşfedilmediğinden dolayı dikiş teknikleri ve moda diye birşey yok. ancak kumaş renkleri, kıymetli madenler ve bindiğin vasıta üzerinden çevrene "ben buyum" diyebiliyorsun. "beni kafasözlükte derekuşu olarak bilirler" diye kendini tanıtıyorsun. kumaşı boyamak için gereken boya bitkileri ve boyar maddeler ipek yolu'ndaki kervanlarla geliyor.
not2: beyaz çarşaf aslında yeni müslüman toplumda bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. müslüman kadınlar müslüman erkeklerle evlenmelidir ama polikültürel bir toplumda bir bakışta kadının müslüman olup olmadığını anlamak gerekiyordu. polikültürel bir toplum olmasının sebebi de ticaret şehri olmalarından dolayıdır. tıpkı bizim levanten liman şehirlerimiz olan izmir, mersin, istanbul gibi. yahudi kadınlar ısiyah çarşaf giyiyorları, müslüman kadınları beyaz çarşaf giymeye başladılar.

630 yılında mekke islamcılar tarafından fetih oldu. muhammed (60), mekke'nin fethine kadar siyasi emelleri için günümüz ılımlı islam politikalarına benzer şekilde 'senin dinin sana benim dinim bana' sloganıyla hareket ediyordu. oysa islamcılar mekke'yi feth ettiklerinde muhammed ve imam ali kabedeki putları kırdılar/deviridler. yani günümüz türkçesiyle darbe yaptılar. artık islam hoşgörü dini değildi.

peygamber olduğunu iddia eden muhammed' 570 veya 571 yılında doğmuştur ve tam adı ebû’l-kâsım muhammed bin ʿabd allâh bin ʿabd’ûl-muttâlib el hâşimî olarak geçer. bu isim türkçeye, kureyşli ʿabd’ûl-menâf oğlu hâşim oğlu ʿabd’ûl-muttâlib oğlu ʿabd allâh oğlu kâsım’ın babası muhammed olarak tercüme edilebilir. yani dedesi "abdulmuttalb" babası "abdullah" ve oğlu da "kasım" olan birisidir. tıpkı yahudiler gibi kureyşliler de birbirlerine sıfatlarla, lakaplarla hitap ederlerdi. bu yüzden islam peygamberi'in mekke'deki ismi "el-emin" yani dürüst kişidir.
muhammed'in soyu ibrahim peygamberin oğlu ismail peygamberin soyundan adnaniler kavminden kureyş kabilesinin haşimoğulları sülalesinden gelir. 'muhammed' ismi de özel isim değildir. h-m-d kökünden geliyor. artık ona o zamanlar ahmed mi diyorlar, hamid mi diyorlar, mahmud mu diyorlar belli değil.

muhammed'in soyu hakkında tabi ki kesin konuşamayız. ancak şu bir gerçektir; hakimiyet yetkisinin soydan geldiğini meşrulaştırmak için batılı hanedanların tarih kayıtlarında soylarını romulus ve remus'a dayandırdğı gibi, arap yarımadasında da soyunu peygamber ilan etmek monarşik gücü meşrulaştırıyordu.


to be continued canlarım....
references:
(bkz: diamond tema)ebu cehil kimdir?
prof dr ekrem bugra ekinci
devamını gör...

tezgahtarlar. 1994 yapımı siyah beyaz bir film. film dante'nin izin gününde çalıştığı markete çağrılmasıyla başlar. işte dakika bir gol bir. tezgahtarlık yapan her insan mutlaka bunu yaşamıştır. ve tabii çoğu düşük maaşlı diğer işlerde çalışanlar da. dante'yi acayip bir gün beklemektedir. başına gelen her felakette söylediği tek şey "bugün benim burda olmamam gerekiyordu". e sevgili dante ve sevgili sistem tarafından sömürülen sevgili ve çok sayın vatandaşlar bizi kim buna mecbur ediyor? film komedi ama daha çok güldürürken ağlatan cinsten. -mecazen efendim mecazen- film kendi içinde küçük alt başlıklara ayrılmış. bu da her absürt olayı daha iyi anlamamız için güzel düşünülmüş bir detay. ilginizi çekmesi açısından bir olayı şöyle spoiler şeklinde bırakıyorum.

dante eski kız arkaşıyla buluşur ve bir akşam yemeğine çıkmaya karar verir. buluşacakları yerde tuvalete giren kız arkadaş tuvaletten çıkınca dante'ye daha önce hiç bu kadar iyi seks yapmadığını ballandıra ballandıra anlatır. dante ise şaka yaptığını zanneder çünkü içerideki o değildir. kızın ciddi olduğunu anlayınca ambulans hem erekte olmuş bir ölüyü hem de onunla ölüyken erkek arkadaşı zannederek ilişkiye için krize giren kızı götürür.



filmde hayatımda duymadığım acayip küfürleri duydum. kültür şoku. tek beğenmediğim şey buydu. izlemeniz tavsiye edilir.
devamını gör...

benimdir,
bence meşgul insandır, kafasını kurcalayan işleri vardır, o yüzden o noktalardan uzaklaşamaz, sabırsızdır, çatlayan insandır,
genelde tamamlamaya çalıştığım bir şeyler olduğundan, benimkiler (yakın arkadaşlarım) alışkındır, watsup tan direk fotoğraf atarım önce, arkasından en az 3 soru..
sanki zaten yanyana duruyormuşuz da, şuna bir baksana der gibiymişim..

bu arkadaşlar kimya, mühendislik ve mimarlık eğitimi almış kişiler genelde, buluştuğumuzda da 1 saniyede filan he iyiyim diyip, kafada sorular kaynıyor çünkü, yüzüne bakmadan, yine direk fotoğraf, çantadan malzeme parçasını çıkarıp filan, aynı sorular, ki genelde benim deneylerim için buluşmuş oluyoruz, çünkü merak ettiğim şeyi söyledikten sonra geçmiş olsun, artık onlarda kurtlanmıştır...
buna kaynak yapılırmı, senin atölyede bunu kesebilirmiyiz, bu malzeme bununla karışırmı, bu erirmi, bu bükülürmü gibi..
bu tarz kafalar..

ben zehiri verdikten sonra biraz rahatlarım :) çünkü biliyorum, internetteki bilgilerle çözülemeyecek bir şey bulmuşumdur, ve onlarda duyduktan sonra uykuları kaçmıştır, aniden bir mesaj gelir yada telefon, aynen açar açmaz direk selamsız sabahsız, şöyle girer konuya arkadaş,

-şimdi sen o bilmemneleri alıyosun şurda buluşuyoruz, bende de şu var o işi şöyle halledicez
ben : ok, geliyorum.

ya da
ben : alo
-şimdi senin o kalıbı şöyle çeviriyosun, şununla olur o ancak, onun içinde şurda şu usta bilmem ne..
ben : ok

daha sonra :
-sen iyimisin napıyosun
ben : iyiyim bi yaramazlık yok, işte bir şu işi halledemedim oda niye olmadı anlamadım, ona bir daha baksakya tekrar, nasıl yapıcaz...
(tekrar döneriz yine atölye işlerine :)

onlarda sağolsun alıştılar hemen cevap verirler, çünkü cevap gelmezse arayacağımı da biliyorlar :/
devamını gör...

ilk bölümünü izlediğimde enfes bir şey geliyor, ortalığı sarsacak gibi iddialı hayallere daldığım, ikinci bölümü ile bütün hayallerimi yıkan, ben ne izledim böyle dizisi.

bir kaç bölüm daha izlerim, o da nejat işler ve erkan can için.
devamını gör...

gitse yerine kim gelecek? kılıçdaroğlu mu? dediğim kampanya.
devamını gör...

güneşin batmaya yeltendiği bir akşamüstü zamanı, denizden çıkıp hafif kuruma emareleri gösterirken esen ılık bir rüzgar eşliğinde yapılmasının yasaklanması gerektiğini düşündüren sakıncalı eylem, cık cık cık.
devamını gör...

gülüşlerimiz
sevişlerimiz
her şey sahte
çıkarları üzerine yaşar insan
her ne kadar kabul etmesen de böyle
bir şey bize fayda etmediği an vazgeçiyoruz ondan
şimdi kiminiz vicdan dan bahseder
diyelim ki yolda bir dilenci gördünüz sizden para istedi
bir şey demeden önünden geçtiniz bir kaç metre ilerde karar değiştirip
bi kaç bozukluk verip yolunuza devam ettiniz.
ee diyeceksiniz işte vicdanım el vermedi hayır vicdan falan değil
o parayı kendizi kötü hissetmemek için aslında dolaylı yoldan kendinize verdiniz.
evet parayı alan kişi için güzel bir olay ama parayı verende yine kendini kötü hissetmemek için, içi rahat olsun diye ve ben iyi(sözde) biriyim böyle yapmamalıyım fikrinde eylemde bulunurlar biraz mutualizm'e benziyor açıkcası.
neyse bazen insanlıktan ve kendimden nefret ediyorum.
devamını gör...

(bkz: önce başlığa bakarım başlık mı diye sonra yazara bakarım abdulseyidbincabbar mı diye)

aklıma direkt olarak bu başlığı getiren başlık şahsen bende bakıyorum zira.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

akşam radyo başındayız!
terimsporlular, yayını biri fenerli ama mod*, biri sadece fenerli arkadaşa bırakmıyoruz değil mi!? *
(affedin beni sayın sunucular)*

istek üzerine ekleme: tabi ki favori maçım budur..


efsane kadrosu: taffarel, hagi, bülent korkmaz, ergün pembe, popescu, capone, ümit davala, suat kaya, okan buruk, hakan şükür, arif erdem ve sonradan girenler hasan şaş, hakan ünsal, ahmet yıldırım. ve tabi ki fatih terim.
özeti izleyip tekrar aynı duygu yoğunluğu hissetmekse ayrı bir olay. bir takımı desteklemek değil sadece ama fanatizm de değil. duygudaş olmak büyük bir kalabalıkla.. aynı heyecanı paylaşmak, beraber gülmek beraber ağlamak. ben kendi adıma sadece 10 yaşında bir kız çocuğuydum, 10 yaşında bir çocuk ne anlayabilir ki kupadan, maçtan, şampiyonluktan.. ne hatırlayabilir. sevinçten ağladığımı çok net hatırlıyorum.*
ne güzel bir gurur yaşattın bize galatasaray!
ve şimdi..
çocukluk aşkımsın! sen ilk göz ağrımsıııııın!
devamını gör...

koronavirüs bilim kurulu üyesi prof. dr. levent akın'ın açıklaması.

böyle bir şey yapılırsa resmen saçmalamış oluruz. zaten 2 temmuzda kapanacak olan okulları mayıs sonunda açmak biz akıllanmayız demektir. kaldı ki bu dönemden veliler de öğrenciler de vazgeçmiş durumda. hatta birçok veli ve öğrenci en kısa zamanda okulların kapanmasını istiyor. herkes yarım yamalak eğitimden usanmış durumda.

kaynak: www.memurlar.net/haber/9707...
devamını gör...

hayallerin gerçeğe dönüşmesi, beklenilenin olması.
her telden çalmasından ötürü kafa radyonun burcu ikizler, yükseleni ise terazi diye tahmin ediyorum.
sonuç olarak sıkmıyor, her ruha hitap ediyor, herkes kendinden bir parça bulabiliyorsa ne mutlu emeği geçen herkese ve biz kulağı pas tutmuş dinleyicilere. hep var olasınız*
devamını gör...

freudcudur. sanat psikolojisinden öğrendiğim tek şey freud nörologdan çok daha fazlası.
devamını gör...

adolf hitler'in de seçimler kazandığı halde hâlen diktatör olarak anıldığını atlamış bir insan beyanı.
devamını gör...

okuyucunun içinde bazarov nihilizminden parçalar bulabileceği turgenyev romanı. karakter yaratmakta oldukça ehil bir yazar olan turgenyev bazarov gibi hafızalarda uzun süre yer edecek nitelikte bir karakteri bizlere sunuyor. kitabın isminde babalar ve oğulları arasında kuşak çatışması anlatılıyor hissine kapılınsa da içerikte turgenyev daha çok oğullarını destekleyen ve onlara büyük sevgi besleyen baba figürleri oluşturmuş. romantizm ile nihilizmin karşılaştırması kitap boyunca ustaca işlenmiş. bazarov romantizmi açıkça küçümsüyor, geleneklerden, prensiplerden nefret ediyor. kitapta asıl fikir çatışması gelenekselliğin temsilcisi pavel petroviç ile yenilikçiliğin temsilcisi bazarov arasında yaşanıyor. romantizm ile geçen askerlik hayatı olan pavel petroviç ile bilime adanmış hayata sahip olan nihilist bazarov'un mücadelesi üzerinden bu iki akımın karşılaştırılması kitap boyunca devam ediyor.
devamını gör...


“cehennem, insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir.”


devamını gör...

kendine has bir anlatısı olan, filmlerinin her aşamasında söz sahibi, ticari kaygı gütmeden, sinemayı sanat olarak icra eden yönetmendir.

otör yönetmenler, ekseriyetle senaryoyu kendisi yazar. özgün anlatımları, filmlerinde hemen belli eder kendini, gerek yazmış oldukları diyaloglarla, sinematografide kullandıkları renklerle ve tonlarla gerekse kamera açılarıyla.

yapımcının maddi kaygılarını pek kâle almazlar. zaten otör yönetmenle çalışan yapımcı da bunun farkındadır. genelde takıntılı ve titiz bir üslupla çalışırlar. set ortamında, otoriter ve epey baskın bir karakterleri vardır.

(bkz: andrey tarkovski)
(bkz: ingmar bergman)
(bkz: nuri bilge ceylan)
(bkz: lars von trier)
devamını gör...

angaralılar seri üzgün* siz de kuğulu parktan foto atın bari.
devamını gör...

sırf puan almak için, boş boş, tanımsız ukde doldurmaktır. göz kanatmaktadır.
devamını gör...

kafada kurmak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim