erkeklerle daha iyi anlaşan kadın
normal bir insan türü.
küçüklüğümden beri erkeklerle daha iyi anlaştım çünkü ilgi alanlarımız her zaman daha çok benzeşiyordu. pek öyle yemek yapayım (yapmayı biliyorum, o ayrı), örgü öreyim (bak bunu bilmem), modadan bahsedeyim insanı olmadım hiçbir zaman. küçükken deli gibi bir araba tutkum vardı mesela. bir dergi vardı almanca (das auto olabilir ismi, çok net hatırlamıyorum). sürekli onu alır, dili anlamasam da resimlere bakardım özenerek.
evcilik oynamayı değil futbol oynamayı severdim. yengeç, kertenkele yakalayarak kızları korkutmak hoşuma giderdi.
söylemesi ayıp, o zamanlar ağzım da çok bozuktu ve kendim gibi küfredenlerle birlikteyken daha rahat oluyordum.
birazcık büyüyünce (16 yaş civarı ve sonrasında birkaç sene) bilardo (3 top) oynamayı çok sevmeye başladım. kızlar genellikle amerikan oynadığından ben erkeklerle 3 top oynardım. okey, king, batak gibi kahve oyunlarına bayılırdım. benim gibi 3-4 kız arkadaşım daha vardı. kahveye bile giderdik sürekli. zaten maçları da kaçırmazdım. sınıfın erkek futbol takımına zorla kendimizi aldırmıştık 2 kız.
daha fazla uzatmıyorum ama biliniz ki bir kadının sürekli erkeklerin içerisinde olmasının nedeni çoğunlukla, art niyetli kişilerin zanlarından oldukça uzaktır. insanlar, yanındayken rahat oldukları kişilerle arkadaşlık etmeyi tercih ederler.
bu arada, hiçbir kız arkadaşımdan da kazık falan yemedim. kız arkadaşların da hakkını yemeyelim. hep öcü gibi görülürler ama hepsiyle de gayet güzel ilişkilerim oldu bu zamana dek. yani en azından benim arkadaşlık ilişkilerim için "erkekler daha güvenilir" diye bir şey yok kesinlikle.
küçüklüğümden beri erkeklerle daha iyi anlaştım çünkü ilgi alanlarımız her zaman daha çok benzeşiyordu. pek öyle yemek yapayım (yapmayı biliyorum, o ayrı), örgü öreyim (bak bunu bilmem), modadan bahsedeyim insanı olmadım hiçbir zaman. küçükken deli gibi bir araba tutkum vardı mesela. bir dergi vardı almanca (das auto olabilir ismi, çok net hatırlamıyorum). sürekli onu alır, dili anlamasam da resimlere bakardım özenerek.
evcilik oynamayı değil futbol oynamayı severdim. yengeç, kertenkele yakalayarak kızları korkutmak hoşuma giderdi.
söylemesi ayıp, o zamanlar ağzım da çok bozuktu ve kendim gibi küfredenlerle birlikteyken daha rahat oluyordum.
birazcık büyüyünce (16 yaş civarı ve sonrasında birkaç sene) bilardo (3 top) oynamayı çok sevmeye başladım. kızlar genellikle amerikan oynadığından ben erkeklerle 3 top oynardım. okey, king, batak gibi kahve oyunlarına bayılırdım. benim gibi 3-4 kız arkadaşım daha vardı. kahveye bile giderdik sürekli. zaten maçları da kaçırmazdım. sınıfın erkek futbol takımına zorla kendimizi aldırmıştık 2 kız.
daha fazla uzatmıyorum ama biliniz ki bir kadının sürekli erkeklerin içerisinde olmasının nedeni çoğunlukla, art niyetli kişilerin zanlarından oldukça uzaktır. insanlar, yanındayken rahat oldukları kişilerle arkadaşlık etmeyi tercih ederler.
bu arada, hiçbir kız arkadaşımdan da kazık falan yemedim. kız arkadaşların da hakkını yemeyelim. hep öcü gibi görülürler ama hepsiyle de gayet güzel ilişkilerim oldu bu zamana dek. yani en azından benim arkadaşlık ilişkilerim için "erkekler daha güvenilir" diye bir şey yok kesinlikle.
devamını gör...
sallabaş hastalığı
güvercinlerde görülen en tehlikeli salgın hastalıklardan bir tanesidir. bilimsel adı paramyxovirüs newcastle'dır.
hastalık başlangıcı: hasta olduktan birkaç gün sonra burun, boğaz, göz ve dışkıdan virüsü etrafa yaymaya başlarlar. her iki ayakta da felç, ürkeklik, buynun eğilmesi, denge kaybı, devrilmek, geri geri gitmek görülür.
hastalık tedavisi: hastalığa yakalanan güvercinler için etkili bir tedavi yoktur. hasta olan güvercinler diğerlerinden uzaklaştırılmalıdır. bir takım ilaçlarla erken teşhis yapıldığında birkaç güvercinin iyileştiği görülmüş.
hastalık başlangıcı: hasta olduktan birkaç gün sonra burun, boğaz, göz ve dışkıdan virüsü etrafa yaymaya başlarlar. her iki ayakta da felç, ürkeklik, buynun eğilmesi, denge kaybı, devrilmek, geri geri gitmek görülür.
hastalık tedavisi: hastalığa yakalanan güvercinler için etkili bir tedavi yoktur. hasta olan güvercinler diğerlerinden uzaklaştırılmalıdır. bir takım ilaçlarla erken teşhis yapıldığında birkaç güvercinin iyileştiği görülmüş.
devamını gör...
kendini geliştirip eski sevgilinin karşısına çıkmak
eski sevgilinizin keyiflenmesine sebep olursunuz. zira kendinizi bir başkası için geliştirmeniz başlı başına çok komiktir. mesela karşısına çıkıp durkheim'in mekanik/organik dayanışmasındaki pozitivist paradigma paralelliklerinin epistemolojik açıdan değerlendirilmesi hakkında söyleceklerim var mı diyeceksiniz. bence çok pişman olur.
devamını gör...
unutmak diye bir şey yoktur sadece alışmak vardır
doğru bir önerme olduğunu düşünmüyorum.
insan "unutan varlık" anlamına gelir. unutmak bizim doğamızda var. çoğu şeyi unuturuz; acılarımızı, üzüntülerimizi, göz yaşlarımızı, hepsini bir bir. beyin daha fazla acı çekmemek için bir şeyleri hep silmeye çalışıyor. ama ne kadar iyi silse de izi hep kalıyor. işte bizim alıştığımız o izlerdir. o izler hiç geçmez ve biz o izlerle yaşamayı öğreniriz. adına "alışmak " denilen.
alışmak da tıpkı unutmak gibi doğamızda olan bir eylemdir. hatta bazen alışmak istemesek bile alışıyoruz.
yani bence hem unutmak hemde alışmak var. ikisi birbirini tamamlıyor.
insan "unutan varlık" anlamına gelir. unutmak bizim doğamızda var. çoğu şeyi unuturuz; acılarımızı, üzüntülerimizi, göz yaşlarımızı, hepsini bir bir. beyin daha fazla acı çekmemek için bir şeyleri hep silmeye çalışıyor. ama ne kadar iyi silse de izi hep kalıyor. işte bizim alıştığımız o izlerdir. o izler hiç geçmez ve biz o izlerle yaşamayı öğreniriz. adına "alışmak " denilen.
alışmak da tıpkı unutmak gibi doğamızda olan bir eylemdir. hatta bazen alışmak istemesek bile alışıyoruz.
yani bence hem unutmak hemde alışmak var. ikisi birbirini tamamlıyor.
devamını gör...
konuşma şansım olsaydı denilen kitap karakteri
katip bartleby ile konuşmak isterdim ama muhtemelen bana "konuşmamayı tercih ederim" derdi...
devamını gör...
okumadan oylamak
hiç bir zaman yapmadığım eylemdir. her oyladığımı mutlaka okuduğum için beğenmişimdir. öbür türlüsüne ben de karşıyım.
devamını gör...
normal sözlük güvenlik açığı iddiası
sabah iş yerinde yazılımcıdan duyduğu terimlere ekleme yapıp paylaşmış birinin iddiası gibi duruyor.
itiraf etmek gerekirse bugüne kadar sakladık ama artık söyleme zamanı geldi; bir açığımız var o da kapımızdır ve herkese açıktır oradan rahatça giriş yapılabilir.
itiraf etmek gerekirse bugüne kadar sakladık ama artık söyleme zamanı geldi; bir açığımız var o da kapımızdır ve herkese açıktır oradan rahatça giriş yapılabilir.
devamını gör...
2 saat kesintisiz araba kullanmak
yakıt molası dışında 11-12 saat kullanırım yıllardır.üstelik gece yola çıkıp uyumadan öğlene doğru varış.
usta sürücü ve inatçı olmanın artısı.
usta sürücü ve inatçı olmanın artısı.
devamını gör...
bu saatte sözlükte takılan kişinin asıl amacı
ailesiyle yaşayan biri için geceden sabaha kadar olan vakit cennettir! çünkü herkes evde uyur, ev tamamen size kalır.toplu yaşamanıza rağmen, sanki tek yaşıyormuş gibi hissedersiniz.
televizyon, mutfak, koridorlar her yer size kalır.
hele tlc’de yayınlanan suç / cinayet programlarını kahve eşliğinde izliyorsanız efsanedir!
televizyon, mutfak, koridorlar her yer size kalır.
hele tlc’de yayınlanan suç / cinayet programlarını kahve eşliğinde izliyorsanız efsanedir!
devamını gör...
yazarların en ünlü etkileşimi
lisede bir hocamız bizi fatih ürek'in olduğu bir programa seyirci olarak götürmüştü ve fatih ürek de diğer sınıf arkadaşlarım arasında minyon kaldığım için midir bilmem gelip yanağımdan makas almıştı sınıf arkadaşlarım bir hafta defterlerime fatih yazıp kaçtı
devamını gör...
özel görelilik
uzay ve zamana ilişkin ölçümlerin, gözlemci ve gözlenen arasındaki göreli hareketten nasıl etkilendiğini açıklayan kuram. albert einstein tarafından 1905 yılında yazılan bir makale ile tanımlandı. izafiyet teorisi olarak da bilinir.
özel görelilik ya da genel görelilik konusu incelenirken belki de en önemli kavram, referans sistemleridir. bir cismin hareket ettiğini söyleyebilmek için başka bir cismi referans almamız gerekir. hiçbir şeyin bulunmadığı bomboş bir uzayda bir uzay aracının hareket ettiğini söylemek zordur. fakat yol kenarında dururken yanınızdan geçen bir araba için "hareketli" kavramını kullanabilirsiniz. araba size göre hareketlidir. bu durum sizin ve arabanın birer referans sistemi içerisinde olduğunuzu ifade eder.
***
referans sistemleri 2 türlüdür:
1- eylemsiz referans sistemleri
isaac newton der ki: eğer bir cisim, herhangi bir dış kuvvetin etkisinde değilse, bu cisim duruyorsa durmaya, hareket ediyorsa sabit hızla hareket etmeye devam eder. bu kurala uyan referans sistemleri, eylemsiz referans sistemleridir.
özel görelilikte referans sistemleri eylemsizdir.
2- eylemli referans sistemi
ivmeli hareket eden sistemlerdir.
***
bize göre sabit hızla konum değiştiren bir cismi düşündüğümüzde, hareket eden cisim mi yoksa biz miyiz sorusu anlamsızdır çünkü sabit hızlarla yapılan hareketler görelidir. buna göre, evrende, her yerde kullanabileceğimiz türden geçerliliği olan bir evrensel referans sistemi yoktur. buradan yola çıkarak özel görelilik, ilk olarak şu sonuca ulaşır:
"fizik yasaları tüm eylemsiz referans sistemlerinde aynıdır."
2. sonuç ise şudur:
"ışığın boşluktaki hızı, tüm eylemsiz referans sistemleri için aynıdır."
***
eğer incelenen sistemdeki hızlar, ışık hızından çok düşükse, özel göreliliğin ulaştığı sonuçlar, klasik newton mekaniğinin ulaştığı sonuçlarla aynıdır. ancak ışık hızına yaklaştıkça klasik mekaniktense, göreliliğin yorumları geçerli olmaya başlar. örneğin ikizler paradoksu gibi düşünce deneyleri, özel göreliliğin konusu olduğundan ve eylemsiz sistemler için incelenmeleri gerektiğinden, aslında paradoks değildir.
özel görelilik ya da genel görelilik konusu incelenirken belki de en önemli kavram, referans sistemleridir. bir cismin hareket ettiğini söyleyebilmek için başka bir cismi referans almamız gerekir. hiçbir şeyin bulunmadığı bomboş bir uzayda bir uzay aracının hareket ettiğini söylemek zordur. fakat yol kenarında dururken yanınızdan geçen bir araba için "hareketli" kavramını kullanabilirsiniz. araba size göre hareketlidir. bu durum sizin ve arabanın birer referans sistemi içerisinde olduğunuzu ifade eder.
***
referans sistemleri 2 türlüdür:
1- eylemsiz referans sistemleri
isaac newton der ki: eğer bir cisim, herhangi bir dış kuvvetin etkisinde değilse, bu cisim duruyorsa durmaya, hareket ediyorsa sabit hızla hareket etmeye devam eder. bu kurala uyan referans sistemleri, eylemsiz referans sistemleridir.
özel görelilikte referans sistemleri eylemsizdir.
2- eylemli referans sistemi
ivmeli hareket eden sistemlerdir.
***
bize göre sabit hızla konum değiştiren bir cismi düşündüğümüzde, hareket eden cisim mi yoksa biz miyiz sorusu anlamsızdır çünkü sabit hızlarla yapılan hareketler görelidir. buna göre, evrende, her yerde kullanabileceğimiz türden geçerliliği olan bir evrensel referans sistemi yoktur. buradan yola çıkarak özel görelilik, ilk olarak şu sonuca ulaşır:
"fizik yasaları tüm eylemsiz referans sistemlerinde aynıdır."
2. sonuç ise şudur:
"ışığın boşluktaki hızı, tüm eylemsiz referans sistemleri için aynıdır."
***
eğer incelenen sistemdeki hızlar, ışık hızından çok düşükse, özel göreliliğin ulaştığı sonuçlar, klasik newton mekaniğinin ulaştığı sonuçlarla aynıdır. ancak ışık hızına yaklaştıkça klasik mekaniktense, göreliliğin yorumları geçerli olmaya başlar. örneğin ikizler paradoksu gibi düşünce deneyleri, özel göreliliğin konusu olduğundan ve eylemsiz sistemler için incelenmeleri gerektiğinden, aslında paradoks değildir.
devamını gör...
ali erbaş'ın bayram hutbesini kılıçla okuması
hattori hanzo da kılıcıyla namaz kılardı abartmayın.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
hiçbir şey hissetmiyorum. seviyormuş, özlüyormuş, sinirleniyormuş, mutluymuş, mutsuzmuş, nefret ediyormuş gibi yapıyorum sürekli. sürekli insanların karşımda verdiği tepkileri taklit ederek sürdürüyorum hayatımı. komik olan kısım ise kimse fark etmiyor bunu.
devamını gör...
normal sözlük android uygulaması
devamını gör...
polat alemdarın cemaatçi olması
ilk zamanlardaki paspal halini göz önüne alırsak eğer belki de o pısırık, ezik adam halleri ile doksanlar cemaatçilerini örneklendirdiği düşünülebilir. kıyafetleri bedenine oldukça büyük, kendisi sakin ve kibar görünüyordu o zamanlarda. sinsi ve sessizdi. herkesle iyi geçinmeye çalışan ara eleman gibiydi. insanları öldürür iz bırakmazdı.
zamanla yükseldi, bütün sistemi bozdu. kaşlarını aldırdı, karnını doyurdu, kilo aldı artık kıyafetleri üzerine tam oturuyordu. hatta kendisine özel kıyafetler dikiliyordu. arabalarını sürekli üst modellere taşıdı, kullandığı cep telefonları pahallı modellere dönüştü, oturduğu evler her zaman daha pahallı ve görkenli hale dönüştü.
cemaatçi midir? olabilir, parayı hiç görmedik, her zaman hizmet için kullandı*. bunun yanında her zaman pahallı zevkleri oldu, ilginç*.
cemaatçi olmadığına dair en büyük kanıt, cemaatçi erkek çantasını asla gözümüze sokmadı, kim bilir belki de takım elbisesinin içinde taşıyordu veya arabada tutuyordu. o çantanın eksiliği cemaatçi olmadığı ihtimalini güçlendiriyor.
bir diğer en önemli nokta ise bürokratların ve iş adamlarının müstehcen kasetlerini ele geçirdiğinde hepsini yok ettirmesiydi. malumunuz cemaatçilerin en büyük silahıydı kaset komploları.
her neyse, arkadaşlarım lütfen her kötülüğü ve çirkinliği bir cemaatçilere yüklemeyin. ben bu cemaatin 2007'de yaptığı pislikler sebebiyle bedel ödemişlerdenim. evet pisliklerdi, çok acılara neden oldular, çok canlar yaktılar, hayatları bitirdiler. biliyorsunuz ki bugün her bir felaketin faturasını bunlara kesenler var. aklınız varsa eğer bu oyuna düşmeyin. gerçi yukarı tükürsek bıyık, aşağı tükürsek top sakal.
iki ucu pislikli değnek.
aynı rengin morciverdi.
bu ülkede bir cemaat gider, başka bir cemaat gelir. bugün devlet kurumlarının içindeki yapılanmaları iyice inceleyiniz. bu bir zihniyet meselesidir. hastalıklı bir toplumda yaşıyoruz. dün polat alemdar vardı. bugün alparslan çakırbeyli var.
(u: )alparslan ismi tesadüfen seçilmiş olamaz değil mi?
zamanla yükseldi, bütün sistemi bozdu. kaşlarını aldırdı, karnını doyurdu, kilo aldı artık kıyafetleri üzerine tam oturuyordu. hatta kendisine özel kıyafetler dikiliyordu. arabalarını sürekli üst modellere taşıdı, kullandığı cep telefonları pahallı modellere dönüştü, oturduğu evler her zaman daha pahallı ve görkenli hale dönüştü.
cemaatçi midir? olabilir, parayı hiç görmedik, her zaman hizmet için kullandı*. bunun yanında her zaman pahallı zevkleri oldu, ilginç*.
cemaatçi olmadığına dair en büyük kanıt, cemaatçi erkek çantasını asla gözümüze sokmadı, kim bilir belki de takım elbisesinin içinde taşıyordu veya arabada tutuyordu. o çantanın eksiliği cemaatçi olmadığı ihtimalini güçlendiriyor.
bir diğer en önemli nokta ise bürokratların ve iş adamlarının müstehcen kasetlerini ele geçirdiğinde hepsini yok ettirmesiydi. malumunuz cemaatçilerin en büyük silahıydı kaset komploları.
her neyse, arkadaşlarım lütfen her kötülüğü ve çirkinliği bir cemaatçilere yüklemeyin. ben bu cemaatin 2007'de yaptığı pislikler sebebiyle bedel ödemişlerdenim. evet pisliklerdi, çok acılara neden oldular, çok canlar yaktılar, hayatları bitirdiler. biliyorsunuz ki bugün her bir felaketin faturasını bunlara kesenler var. aklınız varsa eğer bu oyuna düşmeyin. gerçi yukarı tükürsek bıyık, aşağı tükürsek top sakal.
iki ucu pislikli değnek.
aynı rengin morciverdi.
bu ülkede bir cemaat gider, başka bir cemaat gelir. bugün devlet kurumlarının içindeki yapılanmaları iyice inceleyiniz. bu bir zihniyet meselesidir. hastalıklı bir toplumda yaşıyoruz. dün polat alemdar vardı. bugün alparslan çakırbeyli var.
(u: )alparslan ismi tesadüfen seçilmiş olamaz değil mi?
devamını gör...
koku hafızası
kokuların toplanmasıdır. duyduğumuz bir koku bizde birçok anının canlanmasına sebep olur. hatta bizi yıllar öncesine bile götürebilir. gördüğümüz, duyduğumuz bir şeyi unutmamız daha kolayken kokusunu aldığımız bir şeyi unutmamız çok daha zordur. bunun pek çok sebebi vardır.
bilimsel olarak baktığımızda; görme ve işitme duyuları beyindeki ilgili alanlara gitmeden önce talamusa uğrar. koku duyusu ise bunlardan farklı olarak talamusa uğramadan koku korteksine gider. talamusta duraklamanın diğer duyular açısından nasıl bir işlev gördüğü tam olarak bilinmese de diğerlerinin oluşturduğu sinyallerin çok daha uzun yollar kat ettiğini söyleyebiliriz.
bununla beraber beyinde kokuları işleve koyan bölgenin hipokampüs ile yan yana olması, hipokampüsün de hafıza ile ilgili bir işlevi olması da neden olarak gösterilebilir.
evrimsel olarak bakıldığında da aslında yiyecek arayışı, eşeyli üremedeki feromon, iletişim ve tanıma gibi pek çok temel ihtiyaçta kokunun çok büyük bir yerinin olduğunu görürüz.
yapılan bir çalışmada yeni tanışan insanların karşıdaki ile tokalaştıktan veya herhangi bir temasından sonra farkında olmadan bir şekilde ellerini yüzlerine götürdüğü görülmüş. bu çalışma ile de aslında kokunun insanları, hayvanları, nesneleri vb tanımamızda önemli olduğunu görüyoruz. buradan
ayrıca her insanın kokusunun da aynı parmak izi gibi kendisine özgü olduğu söyleniyor. bir şekilde koku alamayan insanların hafızalarında da problem çıkıyor veya tam tersi hafıza ile ilgili hastalıklar ilerlediğinde beraberinde kokuları birbirinden ayırt edememe de görülüyor.
koku almamızı sağlayan 1000'den fazla alıcı olduğunu da göz önüne alırsak koku'nun önemi yadsınamaz bir duyu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
ilgililerine buradan
bilimsel olarak baktığımızda; görme ve işitme duyuları beyindeki ilgili alanlara gitmeden önce talamusa uğrar. koku duyusu ise bunlardan farklı olarak talamusa uğramadan koku korteksine gider. talamusta duraklamanın diğer duyular açısından nasıl bir işlev gördüğü tam olarak bilinmese de diğerlerinin oluşturduğu sinyallerin çok daha uzun yollar kat ettiğini söyleyebiliriz.
bununla beraber beyinde kokuları işleve koyan bölgenin hipokampüs ile yan yana olması, hipokampüsün de hafıza ile ilgili bir işlevi olması da neden olarak gösterilebilir.
evrimsel olarak bakıldığında da aslında yiyecek arayışı, eşeyli üremedeki feromon, iletişim ve tanıma gibi pek çok temel ihtiyaçta kokunun çok büyük bir yerinin olduğunu görürüz.
yapılan bir çalışmada yeni tanışan insanların karşıdaki ile tokalaştıktan veya herhangi bir temasından sonra farkında olmadan bir şekilde ellerini yüzlerine götürdüğü görülmüş. bu çalışma ile de aslında kokunun insanları, hayvanları, nesneleri vb tanımamızda önemli olduğunu görüyoruz. buradan
ayrıca her insanın kokusunun da aynı parmak izi gibi kendisine özgü olduğu söyleniyor. bir şekilde koku alamayan insanların hafızalarında da problem çıkıyor veya tam tersi hafıza ile ilgili hastalıklar ilerlediğinde beraberinde kokuları birbirinden ayırt edememe de görülüyor.
koku almamızı sağlayan 1000'den fazla alıcı olduğunu da göz önüne alırsak koku'nun önemi yadsınamaz bir duyu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
ilgililerine buradan
devamını gör...
sevmek vs sevilmek
sevdiğim tarafından sevilmek.
devamını gör...
daha mutlu olamam
dinleyenin ruh haline göre anlamı değişen şarkı. ya koca bir sırıtma ile daha mutlu olamam diye bağırıyorsunuz bundan daha fazla mutlu olmam mümkün değil diyerek ya da bundan sonra mutlu olamam diye düşünerek hıçkıra hıçkıra ağlarken dinliyorsunuz. konserde eşlik etmesi en keyifli şarkılardan biri. daha mutlu olamam
--- alıntı ---
hayatımdan çok memnunum
aşk bitti aşk aptallıktı
bir de sigarayı bıraksam
kimse tutamaz beni artık
--- alıntı ---
--- alıntı ---
hayatımdan çok memnunum
aşk bitti aşk aptallıktı
bir de sigarayı bıraksam
kimse tutamaz beni artık
--- alıntı ---
devamını gör...
the man from earth
daha bitmeden en sevdiğim filmler için konusuyla, akışıyla geçmiş film, şaheser. tarihe, bilime filmde geçebilecek her şeye duyduğum ilgi bir yana her zaman isteyeceğim bir hayatı ekranda görmek beni çok mutlu etti bu filmi izlerken. izledikten sonra da buna benzer filmler aradım ve bulduklarımı/bulduğumu sandıklarımı yazının sonunda paylaşacağım.
14.000 yıldır yaşadığını iddia eden bir öğretmen, kendisi gibi alanında uzman arkadaşlarınca konuşulmaya itiliyor filmde. bu gerçeği açıkladığı zaman, olay korkacakları veya sevinecekleri diğer gerçekliklere açılıyor. arkeoloji, biyoloji, din bilimi, antropoloji, psikiyatri gibi dallardan uzman arkadaşları o anlattıkça hikayesine daha çok çekiliyor, onu daha çok inkar ediyor ve ona daha çok inanıyorlar. filmi izlerken kendinizi o odada o şöminenin yanında john'u dinlerken buluyorsunuz ve o anlattıkça gerçekleriniz hikayeler ile harmanlanıyor. sizi sahip olduğunuz, olduğunuzu bilmediğiniz, olacağınız fikirler ile yüzleştiriyor sanki film. kesinlikle düşündürücü ve insan aklında iz bırakıcı. çözümlenmesi gereken bir sorun olup olmadığından emin değilim fakat kesinlikle sizi düşündürecek bir film.
öznel konuşmam gerekirse de: 14.000 yıl yaşamak, her an her şeyi görüyor olmasak da zamana, akan vaktin kendisine tanıklık etmek. savaşlar, kişiler, afetler, doğa olayları, coğrafyanın değişimi, uzay, tanrı fikri, gelecek, yaşlanmak, ölümsüzlük... mükemmel bir film. kendisine, john oldman'a sorulabilecek hala çok şey var ama sorulmuşlar bile bir noktaya kadar tatmin edici. hayatımda böyle bir film izlememiştim sanırım ben. gerçekten çok güzel. artık insanlar bir film önerisi istediğinde söyleyeceğim ilk filmlerden biri kesinlikle bu. tavsiyedir, öneridir: siz de mutlaka izleyin.
filmi bu kadar beğendikten sonra bunun gibi filmleri ararken de kendimce bir liste hazırladım, (filmlerin, the man from earth'e ne kadar yakın oldukları, onları izleyene kadar benim için de gizemini koruyor) filmleri; izledikçe veya başlıklarını girdikçe buraya kendileri hakkında kısa bir tanım ile bırakmayı düşünüyorum:
primer (film): 2004 yapımı bilim-kurgu filmi. zamanda yolculuk konulu film tek odada geçen ve düşündürten sohbetler içeren bir film değil fakat etkileyici. sizi zaman hakkında düşüncelere sokabilir
rope: bu 1948 yapımı alfred hitchcock filmi güzel bir felsefe üzerine kurulu. onu başlığımızdaki filmden ayıran şey bence düşüncelere daldırma noktası çünkü filmin, felsefesini işleyiş biçimi beni felsefesinden çok daha fazla etkiledi.
14.000 yıldır yaşadığını iddia eden bir öğretmen, kendisi gibi alanında uzman arkadaşlarınca konuşulmaya itiliyor filmde. bu gerçeği açıkladığı zaman, olay korkacakları veya sevinecekleri diğer gerçekliklere açılıyor. arkeoloji, biyoloji, din bilimi, antropoloji, psikiyatri gibi dallardan uzman arkadaşları o anlattıkça hikayesine daha çok çekiliyor, onu daha çok inkar ediyor ve ona daha çok inanıyorlar. filmi izlerken kendinizi o odada o şöminenin yanında john'u dinlerken buluyorsunuz ve o anlattıkça gerçekleriniz hikayeler ile harmanlanıyor. sizi sahip olduğunuz, olduğunuzu bilmediğiniz, olacağınız fikirler ile yüzleştiriyor sanki film. kesinlikle düşündürücü ve insan aklında iz bırakıcı. çözümlenmesi gereken bir sorun olup olmadığından emin değilim fakat kesinlikle sizi düşündürecek bir film.
öznel konuşmam gerekirse de: 14.000 yıl yaşamak, her an her şeyi görüyor olmasak da zamana, akan vaktin kendisine tanıklık etmek. savaşlar, kişiler, afetler, doğa olayları, coğrafyanın değişimi, uzay, tanrı fikri, gelecek, yaşlanmak, ölümsüzlük... mükemmel bir film. kendisine, john oldman'a sorulabilecek hala çok şey var ama sorulmuşlar bile bir noktaya kadar tatmin edici. hayatımda böyle bir film izlememiştim sanırım ben. gerçekten çok güzel. artık insanlar bir film önerisi istediğinde söyleyeceğim ilk filmlerden biri kesinlikle bu. tavsiyedir, öneridir: siz de mutlaka izleyin.
filmi bu kadar beğendikten sonra bunun gibi filmleri ararken de kendimce bir liste hazırladım, (filmlerin, the man from earth'e ne kadar yakın oldukları, onları izleyene kadar benim için de gizemini koruyor) filmleri; izledikçe veya başlıklarını girdikçe buraya kendileri hakkında kısa bir tanım ile bırakmayı düşünüyorum:
primer (film): 2004 yapımı bilim-kurgu filmi. zamanda yolculuk konulu film tek odada geçen ve düşündürten sohbetler içeren bir film değil fakat etkileyici. sizi zaman hakkında düşüncelere sokabilir
rope: bu 1948 yapımı alfred hitchcock filmi güzel bir felsefe üzerine kurulu. onu başlığımızdaki filmden ayıran şey bence düşüncelere daldırma noktası çünkü filmin, felsefesini işleyiş biçimi beni felsefesinden çok daha fazla etkiledi.
devamını gör...
