metin altıok
güzel anılar biriktirdim senden,
dudağıma solgun gülücükler getiren.
özenle sakladım belleğimde,
bir yığın oldu daha şimdiden.
nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın
bir gün apansız gerçekleşiveren.
bir terazinin durgun pirinç kefesine
pat diye inince kara kiloluk,
nasıl kalkar havaya birdenbire
boş kalan zavallı kefe.
nasıl titreşir terazi uzun süre,
denge sağlanıncaya kadar başka şeylerle.
anılarla bozdum o dengeyi ben önce,
ikimiz için de yaptım bunu.
yaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce,
bir kefede sana hiç sezdiremeden.
koyabilirsin kara kiloyu artık,
bak terazi nasıl kolay gelecek dengeye.
mutluydum ben yine de kendimce.
senin girdilerin, çıktılarım benim
doğrusu uygundu birbirine,
yan yana gelince bir resmi tamamlayan.
vazgeçilmezdi ellerin sonra,
yangınımdan yorgan döşek kaçıran.
ama inan sonludur aşk da,
kovalar sonunu kendi kendinin.
bana bir uçurum gerek şimdilerde,
yeterince dik ve derin.
bir çavlan istiyorum çünkü,
kırmak için kristalini hayatın ve şiirin.
muhteşem dizelerin sahibidir.
devamını gör...
beyin yakan sorular
kör ekmağa basarsa günaf olur mu?
devamını gör...
haset
kıskançlığın yıkıcı versiyonu.
geçenlerde yine nerde okuduğumu hatırlamadığım bir cümle günlerdir aklımda dönüp duruyor. “türkiye’de toplum içi ilişkiler hasetçilik üzerine” diye. ya da buna benzer bir cümleydi. toplum olarak bir başkasının hayatına bunca fikirlerimizi, yargılarımızı sokmamızı benim nezdimde çok iyi açıklıyor.
insan, bazen insanlarla ilişkileri üzerine düşünürken bazı hisleri, durumları ve tavırları tanımlamaya ihtiyaç duyuyor. belirli söylemlerin, eleştirilerin, yargıların kökenini anlamlandırmaya ya da bir temel bulmaya çalışıyor.
bir insanla konuşurken yorum diye nitelediğimiz, basit cümlelerin altına sakladığımız o yargılayıcı aşağılama duygusunun motivasyonunu haset tam olarak karşılıyor.
bir insanın sahip olduğu bir olguyu, durumu, hissi dahi küçümsemekte aynı motivasyondan kaynaklanıyor.
‘bende yoksa onda da olmasın’ ve olmasın diye de onu cümlelerimle rahatsız edebilir ya da dahası kötü niyetle manipüle edebilirim. kişinin kendi hayatına değmeyen herhangi bir konuda bu aşağılayıcı/niteliksiz yargılayıcı tavırda olması üzerine, düşünmesi gerekiyor.
çünkü karşınızdaki kişi, ne kadar yakınınız olursa olsun, haset edilen konu hakkında yeterince fikir/bilgi/deneyim veya eminlik sahibiyse, kişinin aklında bilfiil ‘yetersiz’ ya da basit bir durumun niteliklerini çözümleyemeyen rahatsız edici bir köylü kurnazı olarak kalmanız olası.
geçenlerde yine nerde okuduğumu hatırlamadığım bir cümle günlerdir aklımda dönüp duruyor. “türkiye’de toplum içi ilişkiler hasetçilik üzerine” diye. ya da buna benzer bir cümleydi. toplum olarak bir başkasının hayatına bunca fikirlerimizi, yargılarımızı sokmamızı benim nezdimde çok iyi açıklıyor.
insan, bazen insanlarla ilişkileri üzerine düşünürken bazı hisleri, durumları ve tavırları tanımlamaya ihtiyaç duyuyor. belirli söylemlerin, eleştirilerin, yargıların kökenini anlamlandırmaya ya da bir temel bulmaya çalışıyor.
bir insanla konuşurken yorum diye nitelediğimiz, basit cümlelerin altına sakladığımız o yargılayıcı aşağılama duygusunun motivasyonunu haset tam olarak karşılıyor.
bir insanın sahip olduğu bir olguyu, durumu, hissi dahi küçümsemekte aynı motivasyondan kaynaklanıyor.
‘bende yoksa onda da olmasın’ ve olmasın diye de onu cümlelerimle rahatsız edebilir ya da dahası kötü niyetle manipüle edebilirim. kişinin kendi hayatına değmeyen herhangi bir konuda bu aşağılayıcı/niteliksiz yargılayıcı tavırda olması üzerine, düşünmesi gerekiyor.
çünkü karşınızdaki kişi, ne kadar yakınınız olursa olsun, haset edilen konu hakkında yeterince fikir/bilgi/deneyim veya eminlik sahibiyse, kişinin aklında bilfiil ‘yetersiz’ ya da basit bir durumun niteliklerini çözümleyemeyen rahatsız edici bir köylü kurnazı olarak kalmanız olası.
devamını gör...
sevişilen en ilginç yer
(bkz: şimdi sallama zamanı)
devamını gör...
geceye latince bir söz bırak
(bkz: acta est fabula) duyduğum en etkili ve olabildiğince sade olan son söz. oyun bitti.
devamını gör...
yahya kemal beyatlı
ölümü en iyi anlatan şairdir.
artık demir almak günü gelmişse zamandan
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
biçare gönüller! ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
artık demir almak günü gelmişse zamandan
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
biçare gönüller! ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
devamını gör...
kalender (yazar)
rumuzunu görünce epey bahtiyar olduğum sözlüktaşım. eksikliğini hissettirmişti.
devamını gör...
ilk buluşmada 5 lahmacun gömen hatun
mideye değil işkembeye sahip olan hatundur.
edit: belki fındık lahmacun.
edit: belki fındık lahmacun.
devamını gör...
hoş geldin 2022
ben de yeni yıla girerken tekir kedi tanımını giriyordum. zaten halihazırda iki kediye bakıyorum. bu yıl da kedilerle uğraşacağım vaziyet onu gösteriyor. yine de temennim kedisiz bir yıl ve hayat eksik olmasın.
devamını gör...
küçük şeylerle mutlu olmak
mutlu bir hayat için gerekli olduğuna inandığım eylemdir. her gün yaptığınız kahvaltıda, sevdiğiniz minik bir kedide, içtiğiniz lezzetli bir kahvede, arkadaşlarınızla attığınız kahkahada mutluluğu bulmadıktan sonra hayatın ne anlamı kalıyor ki?
bir ömür mutlu olmak için büyük şeylerin gerçekleşmesini beklemekle geçmemeli bence.
aynı zamanda, yapılan araştırmalar da bu küçük şeylerin değerini anlamadığımızı ve bunlarının değerinin zamanla daha da yükseldiğini gösteriyor.
bu konu hakkında çok güzel bir yazı paylaşmak istiyorum: *
her günün sonunda günlük tutan bir adam varmış. gününü yazdıktan sonra bir yıl önce, beş yıl önce ve on yıl önce yazdıklarını okuyormuş. bunu çok uzun süredir her gece yapıyormuş.
tabii ki bu eylem amaçsız değilmiş, adamın bir şeyin peşinde olduğu ortadaymış. peki neyin peşinde miymiş?
gelecekte bir şeyler hakkında nasıl hissedeceğimizi tahmin etmekte çok da iyi olmadığımızı ortaya koyan çok sayıda araştırma var. olumsuz ve olumlu olayların gelecekteki duygusal etkisini tahmin etmede yanılabiliyoruz. dolayısıyla kendimizi mutluluk fırsatlarından mahrum bırakıyoruz.
bugün deneyimlediğimiz bazı şeylerin bize kaydetmeye değmeyecek kadar sıradan görünmesi muhtemeldir. ancak yeni araştırmalara göre, bu, gelecekte onları 'yeniden keşfettiğimizde' elde edilecek potansiyel mutluluğu hafife aldığımızı gösteriyor.
20 ağustos 2004 günü öğleden sonra saat 3'te bir yemekte ettiğimiz muhabbeti on yıl sonra yeniden keşfetmek beklenmedik bir neşe kaynağı olabilir.
yeniden keşfetmenin sevincini neden hafife alıyoruz? çünkü asla aynı kalmıyoruz. bugün olduğumuz kişinin gelecekte olacağımız kişi olacağını ve aynı şeylere aynı şekilde cevap vereceğimizi düşünme hatasına düşüyoruz. ayrıca bugün dünyevi olduğunu düşündüğümüz bu ayrıntıların sıradan statülerini koruyacağına ve ayrıntılara ilişkin hafızamızın doğru olacağına inanma eğilimindeyiz.
gerçek şu ki, hafızalarımız mükemmel değil - soluyorlar, üzerine bir şeyler yazılıyor, ve zamanla şekil değiştiriyorlar.
yakın zamanda yapılan bir çalışmada araştırmacılar, insanların görünüşte önemsiz deneyimlerini kaydettiklerinde ve gelecekte bunları yeniden keşfettiklerinde nasıl hissedeceklerini araştırdılar.
araştırmada ne yapıldı?
katılımcıların aşağıdaki durumlara verdikleri yanıtlardan oluşan zaman kapsülleri oluşturuldu:
katıldıkları son sosyal etkinlik;
yeni bir muhabbet;
oda arkadaşlarıyla nasıl tanıştıkları;
son zamanlarda dinledikleri üç şarkı;
içten bir şaka;
son zamanlarda çekilmiş bir fotoğraf;
facebook profillerinde paylaştıkları son durum;
son sınıf değerlendirmesinden bir alıntı; ve
son bir final sınavından bir soru.
her soru için, katılımcıların şunları tahmin etmesi gerekiyordu:
1. ne söylediklerini görmek için ne kadar meraklı olacakları;
2. neyi belgelediklerini gördükten sonra ne kadar şaşıracakları; ve
3. gelecekte her yanıtı ne kadar anlamlı ve ilginç bulacakları.
üç ay sonra, ilk yanıtlarını okumalarına (yeniden keşfetmelerine) izin verildi, ancak öncesinde bu yanıtları okumaya ne kadar meraklı olduklarını değerlendirmeyi tabii ki unutmadılar.
peki araştırma sonucunda ne buldular?
sonuçlar, katılımcıların özellikle gelecekte yanıtlarını okumaya ne kadar meraklı olacaklarını ve bu yanıtların onlar için ne kadar ilginç olacağını tahmin etmede hiç de iyi olmadıklarını gösterdi.
sadece üç ay sonra bile, kapsül onlar için beklediklerinden daha anlamlıydı.
böylece ikinci bir çalışma yaptılar
benzer ikinci bir çalışmada, araştırmacılar katılımcılardan bir sohbeti sıradan veya olağanüstü olarak değerlendirmelerini istedi. bir konuşma ne kadar sıradan derecelendirilirse, onu yeniden keşfetmenin ne kadar iyi olacağını o kadar çok kişi hafife aldı.
ve bir üçüncü bir çalışma bunu takip etti
üçüncü bir çalışmada, yakın bir ilişki içinde olan katılımcılardan olağanüstü bir gün (sevgililer günü) ve sıradan bir gün (14 şubat civarında tipik bir gün) deneyimlerini yazmaları istendi.
ilginç bir şekilde, olağan olaylara ilişkin algılar zamanla daha olağanüstü hale gelirken, olağanüstü olaylara ilişkin algılar da aynı derecede olağanüstü kalmıştır.
insanlar sıradan olaylar hakkında yazdıklarını olağanüstü olaylardan daha az hatırladılar.
ve (sonunda!), dördüncü çalışmayı da yapmadan duramadılar
dördüncü bir araştırma, insanların yeniden keşfetmenin sevincini küçümsedikleri için, deneyimlerini belgelemek için fırsatları atladıklarını ortaya çıkardı. gelecekte bu kayıtları hatırlayamadıkları için pişmanlık duyduklarını bildirdiler. görünüşe göre, geçmiş deneyimler için gelecekteki merakımızı küçümsemek bizim insani yöntemimiz. yeniden keşif sürecini ne kadar büyüleyici bulacağımızı da küçümseme eğilimindeyiz.
sonuç olarak, insanlar şu anda olan şeyleri belgeleme fırsatından vazgeçerler. bunun nedeni kısmen, insanların bir olay hakkında gerçekte yapabileceklerinden daha fazlasını hatırlayabileceklerine inanmalarıdır. bu genellikle olağanüstü değil, sıradan deneyimler için geçerlidir.
harvard business school'dan araştırmacı ting zhang, "genelde günümüzün sıradan anlarını gelecekte yeniden keşfedilmeye değer deneyimler olarak düşünmüyoruz. ancak çalışmalarımız çoğu zaman yanıldığımızı gösteriyor. şimdi sıradan olan şeyler aslında gelecekte daha sıra dışı ve beklediğimizden daha olağanüstü hale geliyor. insanlar, o anda pek anlamlı görünmese de, aylar öncesinden bir çalma listesini veya bir komşuyla eski bir şakayı yeniden keşfetmekten büyük keyif alıyor. çalışmalar, geleceğimizi yeniden keşfetme sevincini yaşatmak için mevcudiyeti hafife almamanın ve günlük hayatın sıradan anlarını belgelemenin önemini vurguluyor. "dedi.
kaynak
bir ömür mutlu olmak için büyük şeylerin gerçekleşmesini beklemekle geçmemeli bence.
aynı zamanda, yapılan araştırmalar da bu küçük şeylerin değerini anlamadığımızı ve bunlarının değerinin zamanla daha da yükseldiğini gösteriyor.
bu konu hakkında çok güzel bir yazı paylaşmak istiyorum: *
her günün sonunda günlük tutan bir adam varmış. gününü yazdıktan sonra bir yıl önce, beş yıl önce ve on yıl önce yazdıklarını okuyormuş. bunu çok uzun süredir her gece yapıyormuş.
tabii ki bu eylem amaçsız değilmiş, adamın bir şeyin peşinde olduğu ortadaymış. peki neyin peşinde miymiş?
gelecekte bir şeyler hakkında nasıl hissedeceğimizi tahmin etmekte çok da iyi olmadığımızı ortaya koyan çok sayıda araştırma var. olumsuz ve olumlu olayların gelecekteki duygusal etkisini tahmin etmede yanılabiliyoruz. dolayısıyla kendimizi mutluluk fırsatlarından mahrum bırakıyoruz.
bugün deneyimlediğimiz bazı şeylerin bize kaydetmeye değmeyecek kadar sıradan görünmesi muhtemeldir. ancak yeni araştırmalara göre, bu, gelecekte onları 'yeniden keşfettiğimizde' elde edilecek potansiyel mutluluğu hafife aldığımızı gösteriyor.
20 ağustos 2004 günü öğleden sonra saat 3'te bir yemekte ettiğimiz muhabbeti on yıl sonra yeniden keşfetmek beklenmedik bir neşe kaynağı olabilir.
yeniden keşfetmenin sevincini neden hafife alıyoruz? çünkü asla aynı kalmıyoruz. bugün olduğumuz kişinin gelecekte olacağımız kişi olacağını ve aynı şeylere aynı şekilde cevap vereceğimizi düşünme hatasına düşüyoruz. ayrıca bugün dünyevi olduğunu düşündüğümüz bu ayrıntıların sıradan statülerini koruyacağına ve ayrıntılara ilişkin hafızamızın doğru olacağına inanma eğilimindeyiz.
gerçek şu ki, hafızalarımız mükemmel değil - soluyorlar, üzerine bir şeyler yazılıyor, ve zamanla şekil değiştiriyorlar.
yakın zamanda yapılan bir çalışmada araştırmacılar, insanların görünüşte önemsiz deneyimlerini kaydettiklerinde ve gelecekte bunları yeniden keşfettiklerinde nasıl hissedeceklerini araştırdılar.
araştırmada ne yapıldı?
katılımcıların aşağıdaki durumlara verdikleri yanıtlardan oluşan zaman kapsülleri oluşturuldu:
katıldıkları son sosyal etkinlik;
yeni bir muhabbet;
oda arkadaşlarıyla nasıl tanıştıkları;
son zamanlarda dinledikleri üç şarkı;
içten bir şaka;
son zamanlarda çekilmiş bir fotoğraf;
facebook profillerinde paylaştıkları son durum;
son sınıf değerlendirmesinden bir alıntı; ve
son bir final sınavından bir soru.
her soru için, katılımcıların şunları tahmin etmesi gerekiyordu:
1. ne söylediklerini görmek için ne kadar meraklı olacakları;
2. neyi belgelediklerini gördükten sonra ne kadar şaşıracakları; ve
3. gelecekte her yanıtı ne kadar anlamlı ve ilginç bulacakları.
üç ay sonra, ilk yanıtlarını okumalarına (yeniden keşfetmelerine) izin verildi, ancak öncesinde bu yanıtları okumaya ne kadar meraklı olduklarını değerlendirmeyi tabii ki unutmadılar.
peki araştırma sonucunda ne buldular?
sonuçlar, katılımcıların özellikle gelecekte yanıtlarını okumaya ne kadar meraklı olacaklarını ve bu yanıtların onlar için ne kadar ilginç olacağını tahmin etmede hiç de iyi olmadıklarını gösterdi.
sadece üç ay sonra bile, kapsül onlar için beklediklerinden daha anlamlıydı.
böylece ikinci bir çalışma yaptılar
benzer ikinci bir çalışmada, araştırmacılar katılımcılardan bir sohbeti sıradan veya olağanüstü olarak değerlendirmelerini istedi. bir konuşma ne kadar sıradan derecelendirilirse, onu yeniden keşfetmenin ne kadar iyi olacağını o kadar çok kişi hafife aldı.
ve bir üçüncü bir çalışma bunu takip etti
üçüncü bir çalışmada, yakın bir ilişki içinde olan katılımcılardan olağanüstü bir gün (sevgililer günü) ve sıradan bir gün (14 şubat civarında tipik bir gün) deneyimlerini yazmaları istendi.
ilginç bir şekilde, olağan olaylara ilişkin algılar zamanla daha olağanüstü hale gelirken, olağanüstü olaylara ilişkin algılar da aynı derecede olağanüstü kalmıştır.
insanlar sıradan olaylar hakkında yazdıklarını olağanüstü olaylardan daha az hatırladılar.
ve (sonunda!), dördüncü çalışmayı da yapmadan duramadılar
dördüncü bir araştırma, insanların yeniden keşfetmenin sevincini küçümsedikleri için, deneyimlerini belgelemek için fırsatları atladıklarını ortaya çıkardı. gelecekte bu kayıtları hatırlayamadıkları için pişmanlık duyduklarını bildirdiler. görünüşe göre, geçmiş deneyimler için gelecekteki merakımızı küçümsemek bizim insani yöntemimiz. yeniden keşif sürecini ne kadar büyüleyici bulacağımızı da küçümseme eğilimindeyiz.
sonuç olarak, insanlar şu anda olan şeyleri belgeleme fırsatından vazgeçerler. bunun nedeni kısmen, insanların bir olay hakkında gerçekte yapabileceklerinden daha fazlasını hatırlayabileceklerine inanmalarıdır. bu genellikle olağanüstü değil, sıradan deneyimler için geçerlidir.
harvard business school'dan araştırmacı ting zhang, "genelde günümüzün sıradan anlarını gelecekte yeniden keşfedilmeye değer deneyimler olarak düşünmüyoruz. ancak çalışmalarımız çoğu zaman yanıldığımızı gösteriyor. şimdi sıradan olan şeyler aslında gelecekte daha sıra dışı ve beklediğimizden daha olağanüstü hale geliyor. insanlar, o anda pek anlamlı görünmese de, aylar öncesinden bir çalma listesini veya bir komşuyla eski bir şakayı yeniden keşfetmekten büyük keyif alıyor. çalışmalar, geleceğimizi yeniden keşfetme sevincini yaşatmak için mevcudiyeti hafife almamanın ve günlük hayatın sıradan anlarını belgelemenin önemini vurguluyor. "dedi.
kaynak
devamını gör...
alkol
abartmadan kullanınca yıkıcı bir zararı olmayacağına inanıyorum. çevremizde bize makul bir alkol kullanımından daha fazla zarar veren onlarca şey var. mesela tükettiğimiz çoğu hazır gıdadaki e kodlu katkı maddeleri, şeker ve tuz alkolden daha zararlı.
devamını gör...
halayperest
halay başı olsan nereye giderdin sorusu sorulası kişidir.
devamını gör...
günün sözü
hiç kimse gerçekten sevildiğine, sevileceğine inanamıyor. sahteliğin tüm zamanların rekorunu kırdığı bir devir.
franz kafka
franz kafka
devamını gör...
antalya'da bir kadının cinsel saldırıya uğraması
şu haberi midesi kaldırabilen var mı? varsa hepinizin yattığı döşeği belleyeyim !
senin gibi hakimin vereceği kararın, buna itiraz etmeyen diğerlerinin okuduğu mektebin duvarlarına edeyim.
edit :
gazete haberi
senin gibi hakimin vereceği kararın, buna itiraz etmeyen diğerlerinin okuduğu mektebin duvarlarına edeyim.
edit :
gazete haberi
devamını gör...
normal sözlük yazarlarını ağlatan filmler
devamını gör...
eyluling
kendisini mutlaka bir yerlerde görebileceğiniz yazardır. girdiğiniz başlıkta tanımını göremezseniz bilin ki tanımları okuyup artı oyluyordur. bildirimlerde sıkça karşılaşırız kendisiyle.*
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
halen iyilik yapıyor ve merhamet edebiliyorum.
devamını gör...