26 aralık 2020 biontech aşısı için anlaşma imzalanması
sağlık bakanı fahrettin koca, biontech aşısıyla ilgili anlaşmanın imzalandığını duyurdu. anlaşma miktarının bu yıl için 550 bin doz, mart ayı sonuna kadar da 4,5 milyon doz olduğu açıklandı. anlaşmanın şartlarına göre tarafların mutabakatı ile 30 milyon doza kadar aşı temin edilebilecek. 
buradan

buradan
devamını gör...
başörtülü biri ile evlenmek
bir kadın olarak sevdiğim erkeğin başörtüsüne karışmam.
devamını gör...
kadın düşmanı başlıklara izin vermeyeceğiz
ucuz feminizm kokan başlık. bir erkeğin ruhsal sorunları olmadığı sürece genel olarak kadınlara düşman olması gibi bir durum söz konusu olamaz. misal ben kadınlar salaktır dersem kadın düşmanı olmuyorum.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar
maksim gorki - benim üniversitelerim.
devamını gör...
kendime not
yazdığın notları okumayı unutma!
devamını gör...
black mirror
çok beğendiğim bir dizi. geleceğin ne getireceği çok açık. teknoloji ve yenilikler ilk zamanlardan beri iyiye kullanıldığında iyi şeyler oldu. kötüye kullanıldığında kaos oldu. bu dizi bunu çok iyi yansıtmış bir ayna.
devamını gör...
içimizdeki çocuk
insanın bazen kırılan, ezilen, haksızlığa uğrayan, azarlanan ve küstürülen tarafına elini uzatası gelir. bir anda olur bu, kısa sürer. fakat ihtiyacı vardır. o küçük elin, şu anki elini tutmasına ihtiyacı vardır.
çoğumuz, yaşanmamış milyonlarca çocukluktan birine sahibiz. fakat içimizdeki bu yaşanmamış çocuk yalnız değil, içimizdeki ana-baba istese de onu yalnız bırakmıyor. yargılıyor, sözünü kesiyor, derinliklere itiyor. bazı zamanlarda söz geçiremiyor ve söz geçiremediği durumlarda birey, yetişkin çocuk oluveriyor. burada yetişkin dış görünüşü, çocuk ise psikolojik gelişim düzeyini simgeliyor.
doğan cüceloğlu'nun 1992 yılında yayımladığı eseri, içimizdeki çocuk, içimizdeki ana-baba, sağlıklı aile ve iletişim, özbenlik, içimizdeki çatışmalar gibi çok önemli konulara değiniyor. içimizdeki çocuk, adı üzerinde çocuk olan tarafımız. saf, tutkulu, meraklı, umutlu ve sabırsız tarafımız. hani bazen hiç düşünmeden anlık hayaller kurarız ya, hadi yazımı okurken şu sorumu cevaplayın, aklınıza ne geliyorsa direkt söyleyin, çekinmeyin.. ''şu an nerede olmak ve ne yapmak isterdin?''
bu soruya verdiğiniz cevap, iç çocuğunuz tarafından verilen bir cevap. cesur, yargılamayan taraf. fakat bu cevabınız hakkında düşünmenizi, yaşamda sorumlu bir insan olarak sizde neler uyandırdığını sorsam cevabınız ne olurdu? hemen mantığınız devreye girer ve sınırlardınız o güzelim hayali. eh, içinizdeki ana-baba ağır başlı ve deneyimli nihayetinde. evet, ikinci cevabınız ise içinizdeki ana-baba tarafından verilen bir cevap.
her şeyde olduğu gibi bu kitapta da yetiştirilme tarzı büyük bir önem taşıyor içimizdeki çocuğun sağlıklı ya da sağlıksız oluşu konusunda. sağlıksız yetişen ebeveynler de istemeden de olsa çocuklarını sağlıksız yetiştirmek için ellerinden geleni yapıyor çoğu zaman. çünkü ancak böyle kendi yanlışları gözlerine ''normal'' gözükebilir.
''bu durumu devam ettirebilmek için sağlıksız aile kendine özgü gelenekler, sağlıksız toplum da topluma özgü kültür değerleri yaratır.
nasıl bir döngüde olduğumuzu ve iç çocuklarımızın nasıl hırpalandığını görüyor musunuz şimdi? sadece aile ortamı değil, çevremiz hatta koca bir ülke içimizdeki o saf umutları yıkmak için büyük bir çaba içerisinde. neden? kendilerini 'normal' olarak adlandırıp içlerini rahat ettirebilmek için. neden? çünkü kendilerini çok değersiz, güvensiz hissediyorlar. bir hiçmiş gibi. çünkü çocukluklarını yaşayamamışlar.
korkmalarına izin verilmemiş mesela, üzülmelerine izin verilmemiş, hatta size bir sır vereyim, mutlu olmalarına bile izin verilmemiş. ''pişmiş kelle gibi ne sırıtıyorsun?'' denmiş. ''buna mı üzüldün?'' diyerek dalga geçilmiş belki.
o sokakta suratı asık, hiçbir şeyden memnun olmayan, herkesi yargılayan tipler var ya hani, hani insanları ahlaksızlıkla suçlayarak ahlak timsali olan tipler... bu saydıklarım psikolojik olarak sağlıklı bir bireyde görülmüyor. kişilik yapılarında, özellikle iç çocuklarında bir aksama olan bireylerde görülüyor. belki çocukluklarında mutlu olduklarında eleştirildiler. kendilerini o kadar değersiz hissettiler ki, bu değersiz hissi bastırmak için savunma mekanizması geliştirdiler. işte bu mekanizma, yargılamak!
içimizdeki çocuğun ellerini tutabileceğimiz cesaret ve anlayış diliyorum hepimize. zor, biliyorum. fakat çamura dahi batsanız iç çocuğunuz ona seslenmenizi bekliyor. içimizdeki masum ve güler yüzlü çocukla kavuşabilmemiz dileklerimle.
ufak bir şarkı önerisi: kim taehyung- inner child.
çoğumuz, yaşanmamış milyonlarca çocukluktan birine sahibiz. fakat içimizdeki bu yaşanmamış çocuk yalnız değil, içimizdeki ana-baba istese de onu yalnız bırakmıyor. yargılıyor, sözünü kesiyor, derinliklere itiyor. bazı zamanlarda söz geçiremiyor ve söz geçiremediği durumlarda birey, yetişkin çocuk oluveriyor. burada yetişkin dış görünüşü, çocuk ise psikolojik gelişim düzeyini simgeliyor.
doğan cüceloğlu'nun 1992 yılında yayımladığı eseri, içimizdeki çocuk, içimizdeki ana-baba, sağlıklı aile ve iletişim, özbenlik, içimizdeki çatışmalar gibi çok önemli konulara değiniyor. içimizdeki çocuk, adı üzerinde çocuk olan tarafımız. saf, tutkulu, meraklı, umutlu ve sabırsız tarafımız. hani bazen hiç düşünmeden anlık hayaller kurarız ya, hadi yazımı okurken şu sorumu cevaplayın, aklınıza ne geliyorsa direkt söyleyin, çekinmeyin.. ''şu an nerede olmak ve ne yapmak isterdin?''
bu soruya verdiğiniz cevap, iç çocuğunuz tarafından verilen bir cevap. cesur, yargılamayan taraf. fakat bu cevabınız hakkında düşünmenizi, yaşamda sorumlu bir insan olarak sizde neler uyandırdığını sorsam cevabınız ne olurdu? hemen mantığınız devreye girer ve sınırlardınız o güzelim hayali. eh, içinizdeki ana-baba ağır başlı ve deneyimli nihayetinde. evet, ikinci cevabınız ise içinizdeki ana-baba tarafından verilen bir cevap.
her şeyde olduğu gibi bu kitapta da yetiştirilme tarzı büyük bir önem taşıyor içimizdeki çocuğun sağlıklı ya da sağlıksız oluşu konusunda. sağlıksız yetişen ebeveynler de istemeden de olsa çocuklarını sağlıksız yetiştirmek için ellerinden geleni yapıyor çoğu zaman. çünkü ancak böyle kendi yanlışları gözlerine ''normal'' gözükebilir.
''bu durumu devam ettirebilmek için sağlıksız aile kendine özgü gelenekler, sağlıksız toplum da topluma özgü kültür değerleri yaratır.
nasıl bir döngüde olduğumuzu ve iç çocuklarımızın nasıl hırpalandığını görüyor musunuz şimdi? sadece aile ortamı değil, çevremiz hatta koca bir ülke içimizdeki o saf umutları yıkmak için büyük bir çaba içerisinde. neden? kendilerini 'normal' olarak adlandırıp içlerini rahat ettirebilmek için. neden? çünkü kendilerini çok değersiz, güvensiz hissediyorlar. bir hiçmiş gibi. çünkü çocukluklarını yaşayamamışlar.
korkmalarına izin verilmemiş mesela, üzülmelerine izin verilmemiş, hatta size bir sır vereyim, mutlu olmalarına bile izin verilmemiş. ''pişmiş kelle gibi ne sırıtıyorsun?'' denmiş. ''buna mı üzüldün?'' diyerek dalga geçilmiş belki.
o sokakta suratı asık, hiçbir şeyden memnun olmayan, herkesi yargılayan tipler var ya hani, hani insanları ahlaksızlıkla suçlayarak ahlak timsali olan tipler... bu saydıklarım psikolojik olarak sağlıklı bir bireyde görülmüyor. kişilik yapılarında, özellikle iç çocuklarında bir aksama olan bireylerde görülüyor. belki çocukluklarında mutlu olduklarında eleştirildiler. kendilerini o kadar değersiz hissettiler ki, bu değersiz hissi bastırmak için savunma mekanizması geliştirdiler. işte bu mekanizma, yargılamak!
içimizdeki çocuğun ellerini tutabileceğimiz cesaret ve anlayış diliyorum hepimize. zor, biliyorum. fakat çamura dahi batsanız iç çocuğunuz ona seslenmenizi bekliyor. içimizdeki masum ve güler yüzlü çocukla kavuşabilmemiz dileklerimle.
ufak bir şarkı önerisi: kim taehyung- inner child.
devamını gör...
sözlükteki hoşça kalın intihar ediyorum modası
bu başlığı ben mi açtım acaba dedim bir an. 2-3 gündür ilgi çekmek için yok hayata veda ediyorum yok intihar edicem falan yazıyorlar orda burda*. abi kafayı mı buluyorsunuz siz napıyorsunuz? intihar gibi mühim bir konuyu da ilgi malzemesi yapmazsınız ya bu kadar düşmeyin. intihar edecek insan sözlüğe girip ben intihar ediyorum mu yazar allasen? gerçekten hep derim ilgi manyağı insanlar çok tehlikelidir insanların saf duygularını ve hassas konuları kullanarak dikkat çekmeye çalışırlar ve gerçekten zor durumda olan insanları zan altında bırakırlar.
edit: rimbaud’tan bahsetmiyorum. onun için çok üzüldüm.
edit: rimbaud’tan bahsetmiyorum. onun için çok üzüldüm.
devamını gör...
aloe vera
aloe vera, kaktüse benzer görüntüsü ile kozmetik ürünleri de dâhil olmak üzere birçok ilaç tedavisinde kullanılan bir bitki türüdür. öbek şeklinde gelişen yaprak kısmı, büyüdükçe sivrileşir. kalın ve içi dolgulu olan yapraklardan elde edilen öz sıvısı, jel bir yapıya sahiptir.
dilini zor anlayabildiğim çiçektir ama çok severim kendisini.
dilini zor anlayabildiğim çiçektir ama çok severim kendisini.
devamını gör...
elli kere şikayet ettik
2 sene önce emine bulut cinayeti işlendi. kanımız dondu. ölmek istemiyorum diye çığlıklarını dinledik, kızı yanındaydı... bugün de yemen akoda... kızı yanında, yaşıyor mu diyor, 50 kere şikayet ettik diyor.
sadece izliyoruz.
kısa süre önce de istanbul sözleşmesi kaldırıldıktan sonra kadın cinayetleri azaldı diye haber yapıldı.
onu da izledik.
sadece izliyoruz.
kısa süre önce de istanbul sözleşmesi kaldırıldıktan sonra kadın cinayetleri azaldı diye haber yapıldı.
onu da izledik.
devamını gör...
babanın en iyi olduğu konu
çok güzel soğan doğrar
devamını gör...
erdoğan'ın bu ülkede gençlere her şey veriliyor demesi
verilen bir şey var tabi ki, korku. evet bize her şey korku, her şey tasa. gelecek korkusu, fikir belirtirsem bir şey olur mu korkusu, dışarıda tek başıma yürürken bir şey olur mu korkusu. baskının getirdiği korku öyle bir yer edinmiş ki omuzlarımızda adeta eziliyoruz altında, ama merak etmeyin doğruluyoruz, bunun da altından kalkarız. unutmayın ki sevgili atamın izinde olan türk gençliğine hiçbir şey olmaz.
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
çocuk 1: abi sence burçlar ne işe yarıyor?
çocuk 2: kadınlar eş seçerken kullanıyor
çocuk 1 : nerden biliyorsun?
çocuk 2: anneme arkadaşı bir daha dünyaya gelsem bir balıkla asla evlenmezdim hep uyuyor dedi ya.
çocuk 1: abi sen hangi burçsun?
çocuk 2: aslan burcuyum. neden sordun,?
çocuk 1 : ben de kız olsaydım aslan burcu biri ile evlenmezdim.
çocuk 2 : nedenmis o?
çocuk 1: hep üstüne yemek döküyorsun. hep çamaşır yıkamak istemezdim.
çocuk 2: kadınlar eş seçerken kullanıyor
çocuk 1 : nerden biliyorsun?
çocuk 2: anneme arkadaşı bir daha dünyaya gelsem bir balıkla asla evlenmezdim hep uyuyor dedi ya.
çocuk 1: abi sen hangi burçsun?
çocuk 2: aslan burcuyum. neden sordun,?
çocuk 1 : ben de kız olsaydım aslan burcu biri ile evlenmezdim.
çocuk 2 : nedenmis o?
çocuk 1: hep üstüne yemek döküyorsun. hep çamaşır yıkamak istemezdim.
devamını gör...
oklofobi
oklofobi, enoklofobi, veya demofobi en basit tanımıyla sosyalleşme ve kalabalığa karşı oluşan korku durumu olmakla beraber ağır vakalarda paralize olma, öfke nöbeti, ağlama, aşırı terleme, üşüme, kekeleme gözlenebilmektedir. bu fobinin altında genelde kalabalık içinde ezilme, hastalık kapma, kaybolma, kendini değersiz görme gibi düşünce ve varsayımlar yatmaktadır.
devamını gör...
phoebe buffay
olmak istediğim* favori friends karakterim. evrime inanmadığı için ross'u çıldırttığı şu videoyu buraya eklemek zorundayım:
devamını gör...
kolay gibi görünen ama çok zor olan şeyler
iyi olmak zormuş be. eskiden ne olursa olsun iyi olmalı insan diye düşünürdüm .ama şimdi o kadar zor ki . şeytanı dinlememek için zor tutuyorum kendimi.
devamını gör...
filtre kahve
profesyonel kahve demleyicilere* sorduğunuzda kahvenin demlenmesine etki eden 15-20 parametre olduğunu söyleyecektir. bu rehber amatör ruhla oluşturulmuş, amatörlere hitap eden bir yaklaşımda olacaktır.
kahve 101 başlıyor.
1. kahve seçimi
en önemli konudur. bu konuyu tabii ki damak zevkiniz belirler. herkesin kahve zevkine kimseler karışamaz. amma lakin ki öyle değildir.* zincir kahvecilerin* kahvesini beğenebilirsiniz. "işte kahve budur." diyebilirsiniz. daha iyisini içene kadar en iyisi bu diyebilirsiniz. içtiğimiz şey gerçekten kahve midir?
zincir kahvecilerde kahve tüketimi çok fazla olduğundan ve tüm şubelere dağıtıldığından, süreçlerin uzaması kahvenin bayatlamasına neden olabileceği düşünüldüğü için kahve çekirdekleri aşırı şekilde kavrulur. bu kavrulma kahvenin bütün aromasını alır götür. kömür gibi kahve olmaz. olmamalı. kahve rengi diye bir renk var. bu rengi göremezsiniz. ayrıca kullanılan kahve çekirdeklerinin çok kaliteli olduğunu söyleyemeyiz.
çare: 3. nesil kahveciler. kimileri 3. dalga kahveciler der. son zamanlarda sayılarının çok fazla arttığını söylersek yanlış olmaz.
(bkz: 3. nesil kahvecilik)
2. kahveyi öğütme
ikinci önemli konumuz.
kahve demleme tekniğine göre öğütülmesi elzemdir. french press için öğütülmüş kahve moka pot'ta kullanmanız önerilmez. öğütücünüz yoksa kahveyi aldığınız yere demleme metoduna göre öğütülmüş olarak alabilirsiniz. unutmayın, kahveyi öğüterek aldığınızda o kahveyi maksimum 2 hafta içinde tüketmeniz önerilir. çünkü öğütülmüş kahve daha hızlı şekilde bayatlar.
3. su profili
ph değeri 7 olanı uygundur. su ne çok sert ne de çok yumuşak olmalıdır. ne diyorsun sen değişik diyenler için musluk suyu kullanmayın yeter. içme suyu ile demlemek gerekiyor.
ayrıca demleme sıcaklığı olarak 92-96 derece arasında olmasına dikkat etmek gerekiyor. bilmemiz gereken şey kahve kaynar suyla demlenmez. herkesin evinde dereceli su ısıtıcısı olmayabilir. kaynamış olan suyu 1 ila 1,5 dakika arasında bekletin. 95 derecelere inecektir. şimdi demlemeye hazırız.
4.demleme metodu
kahve demlemenin iki çeşidi vardır.
immersiyon kısaca sıvıya daldırmak diyebiliriz. örneğin; french press, aeropress.
filtrasyon bir filtreden geçirilerek yapılır örneğin; v60, chemex
demleme metodlarını hafiften serte doğru şu şekilde sıralayabiliriz.
(bkz: chemex)
(bkz: sifon)
(bkz: v60)
(bkz: aeropress)
(bkz: french press)
(bkz: moka pot)
(bkz: espresso)
(bkz: ibrik)
yukarıdaki sıralamaya göre, chemex ile ne kadar berrak ve aromatik tatlar alabilirken ibrik ile de daha gövdeli ve bulanık(telveli) olacaktır.
benim favori demleme metodum v60. ayrıca chemex'e karşı boş olmadığımı belirtmem lazım. kendisini seviyoruz.
şimdi de biraz filtrelerden bahsedelim.
üç çeşit filtre tipi vardır. filtre kağıdı, bez filtre ve metalik filtre
filtre kağıdı en çok kullanılandır. doğal ve beyazlatılmış şekilde bulunabilir. tat vermeme açısından beyazlatılmış kağıt tavsiye edilir. benim kimyasalla işim olmaz, ben doğal severim diyenler kağıdı iyi bir şekilde yıkaması gereklidir. kağıt kokusu ve tadı kahveye geçiyor.
5. kahve su oranı
en bilindik oran her 1 gram kahveye karşılık 16 gram su eklemek. elbette bu oranı sizin damak zevkiniz belirleyecektir. 15 g. ile 17 g. arasında denemeler yapabilirsiniz ya da bu rakamların dışına çıkabilirsiniz. her deneme için not tutmak bir sonraki denemeniz için referans oluşturacaktır.
olmazsa olmazımız: hassas tartı
6. demleme süresi
her demleme metodunun kendine ait bir süresi vardır. bu sürelere bağlı kalmaya çalışın. sürelerin çok üzerine çıkılırsa over-extraction(fazla demlenmiş) olur. alacağınız tat bitter diye tabir edebileceğimiz acı ya da yanık bir tat olacaktır.
sürelerin altında kalırsa under-extraction (az demlenmiş) olacaktır. tatlı aromaları alamadığınız daha çok ekşi bir tat olacaktır.
chemex - 3,5 dk ile 4 dk arasında
sifon - 1,5 dk
v60 - 2,5 dk ile 3 dk arasında
aeropress - 1,5 dk
french press - 4 dk
moka pot - 1 dk
ibrik - 1 dk
demleme sürelerine bağlı kalınırsa kahveden alınması gereken aromaları alır ve mükemmel tadı yakalayabilirsiniz.
not: demleme esnasında su akışını daha iyi kontrol edebilmek için kaz boyunlu demlik olması önerilir. (bkz: gooseneck kettle)
olmazsa olmazımız: kronometre ve kaz boyunlu demlik
burada kısaca değinmeye çalıştığım maddeleri demleme metodlarınıza uygulayarak, deneme yanılma ile damak zevkinize uygun sonucu bulabilirsiniz.
bunun yanında kahve ekipmanlarınızı sadece su ile temizlemeniz önerilir. bulaşık makinesinde yıkamamak ya da bulaşık deterjanı kullanmamak iyi olacaktır.
afiyet olsun.
neredeyse unutuyordum editi:
7. sevginizi katın
kahveye sevginizi katarak demlemeyi unutmayın.* kahveyi içmekten ziyade içirmek daha keyifli hale geliyor. sevdiklerinize demliyorsanız verdiği haz tarif edilemez.
kahve 101 başlıyor.
1. kahve seçimi
en önemli konudur. bu konuyu tabii ki damak zevkiniz belirler. herkesin kahve zevkine kimseler karışamaz. amma lakin ki öyle değildir.* zincir kahvecilerin* kahvesini beğenebilirsiniz. "işte kahve budur." diyebilirsiniz. daha iyisini içene kadar en iyisi bu diyebilirsiniz. içtiğimiz şey gerçekten kahve midir?
zincir kahvecilerde kahve tüketimi çok fazla olduğundan ve tüm şubelere dağıtıldığından, süreçlerin uzaması kahvenin bayatlamasına neden olabileceği düşünüldüğü için kahve çekirdekleri aşırı şekilde kavrulur. bu kavrulma kahvenin bütün aromasını alır götür. kömür gibi kahve olmaz. olmamalı. kahve rengi diye bir renk var. bu rengi göremezsiniz. ayrıca kullanılan kahve çekirdeklerinin çok kaliteli olduğunu söyleyemeyiz.
çare: 3. nesil kahveciler. kimileri 3. dalga kahveciler der. son zamanlarda sayılarının çok fazla arttığını söylersek yanlış olmaz.
(bkz: 3. nesil kahvecilik)
2. kahveyi öğütme
ikinci önemli konumuz.
kahve demleme tekniğine göre öğütülmesi elzemdir. french press için öğütülmüş kahve moka pot'ta kullanmanız önerilmez. öğütücünüz yoksa kahveyi aldığınız yere demleme metoduna göre öğütülmüş olarak alabilirsiniz. unutmayın, kahveyi öğüterek aldığınızda o kahveyi maksimum 2 hafta içinde tüketmeniz önerilir. çünkü öğütülmüş kahve daha hızlı şekilde bayatlar.
3. su profili
ph değeri 7 olanı uygundur. su ne çok sert ne de çok yumuşak olmalıdır. ne diyorsun sen değişik diyenler için musluk suyu kullanmayın yeter. içme suyu ile demlemek gerekiyor.
ayrıca demleme sıcaklığı olarak 92-96 derece arasında olmasına dikkat etmek gerekiyor. bilmemiz gereken şey kahve kaynar suyla demlenmez. herkesin evinde dereceli su ısıtıcısı olmayabilir. kaynamış olan suyu 1 ila 1,5 dakika arasında bekletin. 95 derecelere inecektir. şimdi demlemeye hazırız.
4.demleme metodu
kahve demlemenin iki çeşidi vardır.
immersiyon kısaca sıvıya daldırmak diyebiliriz. örneğin; french press, aeropress.
filtrasyon bir filtreden geçirilerek yapılır örneğin; v60, chemex
demleme metodlarını hafiften serte doğru şu şekilde sıralayabiliriz.
(bkz: chemex)
(bkz: sifon)
(bkz: v60)
(bkz: aeropress)
(bkz: french press)
(bkz: moka pot)
(bkz: espresso)
(bkz: ibrik)
yukarıdaki sıralamaya göre, chemex ile ne kadar berrak ve aromatik tatlar alabilirken ibrik ile de daha gövdeli ve bulanık(telveli) olacaktır.
benim favori demleme metodum v60. ayrıca chemex'e karşı boş olmadığımı belirtmem lazım. kendisini seviyoruz.
şimdi de biraz filtrelerden bahsedelim.
üç çeşit filtre tipi vardır. filtre kağıdı, bez filtre ve metalik filtre
filtre kağıdı en çok kullanılandır. doğal ve beyazlatılmış şekilde bulunabilir. tat vermeme açısından beyazlatılmış kağıt tavsiye edilir. benim kimyasalla işim olmaz, ben doğal severim diyenler kağıdı iyi bir şekilde yıkaması gereklidir. kağıt kokusu ve tadı kahveye geçiyor.
5. kahve su oranı
en bilindik oran her 1 gram kahveye karşılık 16 gram su eklemek. elbette bu oranı sizin damak zevkiniz belirleyecektir. 15 g. ile 17 g. arasında denemeler yapabilirsiniz ya da bu rakamların dışına çıkabilirsiniz. her deneme için not tutmak bir sonraki denemeniz için referans oluşturacaktır.
olmazsa olmazımız: hassas tartı
6. demleme süresi
her demleme metodunun kendine ait bir süresi vardır. bu sürelere bağlı kalmaya çalışın. sürelerin çok üzerine çıkılırsa over-extraction(fazla demlenmiş) olur. alacağınız tat bitter diye tabir edebileceğimiz acı ya da yanık bir tat olacaktır.
sürelerin altında kalırsa under-extraction (az demlenmiş) olacaktır. tatlı aromaları alamadığınız daha çok ekşi bir tat olacaktır.
chemex - 3,5 dk ile 4 dk arasında
sifon - 1,5 dk
v60 - 2,5 dk ile 3 dk arasında
aeropress - 1,5 dk
french press - 4 dk
moka pot - 1 dk
ibrik - 1 dk
demleme sürelerine bağlı kalınırsa kahveden alınması gereken aromaları alır ve mükemmel tadı yakalayabilirsiniz.
not: demleme esnasında su akışını daha iyi kontrol edebilmek için kaz boyunlu demlik olması önerilir. (bkz: gooseneck kettle)
olmazsa olmazımız: kronometre ve kaz boyunlu demlik
burada kısaca değinmeye çalıştığım maddeleri demleme metodlarınıza uygulayarak, deneme yanılma ile damak zevkinize uygun sonucu bulabilirsiniz.
bunun yanında kahve ekipmanlarınızı sadece su ile temizlemeniz önerilir. bulaşık makinesinde yıkamamak ya da bulaşık deterjanı kullanmamak iyi olacaktır.
afiyet olsun.
neredeyse unutuyordum editi:
7. sevginizi katın
kahveye sevginizi katarak demlemeyi unutmayın.* kahveyi içmekten ziyade içirmek daha keyifli hale geliyor. sevdiklerinize demliyorsanız verdiği haz tarif edilemez.
devamını gör...
sözlükte canlılık yok diye trolleri ölümüne savunmak
evet dostlar, sözlüğümüzün hali içler acısı hala göremeyen var ise göz doktoruna gidebilir. ve ortam güve gibi troll istilasına uğruyor bu durumda doğal olarak. ee bende de kurt var eleştiren tanım yazmadan duramıyorum trollere.(bkz: swh) sonuç ne oluyor sizce? evet efenim sevgili sözlük emekçileri sizce? tabii ki 3 5 ergen trolle muhtaç hale gelen yönetim beni tehtid ediyor ve tanımımı siliyor! çünkü troller giderse iyice bitecek burası aciz duruma bakar mısınız? yüzlerce binlerce saygı ve mantık çerçevesinde yazdığım tanıma saygı duymazlar, trollere bayılırlar! buradan giden de bu sebeple gitti anladınız kim olduğunu siz! darısı başıma inşallah bakalım.
troller, daddy ve ben ile ilgili yarası olan ''sek'' fun club üyesi (bkz: cözülemeyen sudoku) harici geri kalan tüm yazarlara yapıcı eleştirileri için teşekkür ederim. bunca pislik arasında senden bir b*k olmaz sözünü de hakaretin dibi sayanlara saygılarımı yollarım.
kimsenin burada kurallara itiraz ettiği yok da birazda kalite politikanız olsun yahu franklin, benim karşımdaki 20 metrekare elektrikçinin kalite sertifikası var. ha burası dingo'nun ahırı akredite kalite denetçileri tarafından denetleniyor diyorsan o ayrı.
ha yanlış anlaşılmalar görüyorum ayrıca, ben burada gidecem şeklinde bir algı yaratmak istemedim, ben gitsem noluuur gitmesem nolur hayatım boyunca kendimi bu resti çekecek kadar önemli hissetmedim yanından bile geçmedim hatta. kastettiğim emeğe yazık hareketlere sitem mayetinde.
troller, daddy ve ben ile ilgili yarası olan ''sek'' fun club üyesi (bkz: cözülemeyen sudoku) harici geri kalan tüm yazarlara yapıcı eleştirileri için teşekkür ederim. bunca pislik arasında senden bir b*k olmaz sözünü de hakaretin dibi sayanlara saygılarımı yollarım.
kimsenin burada kurallara itiraz ettiği yok da birazda kalite politikanız olsun yahu franklin, benim karşımdaki 20 metrekare elektrikçinin kalite sertifikası var. ha burası dingo'nun ahırı akredite kalite denetçileri tarafından denetleniyor diyorsan o ayrı.
ha yanlış anlaşılmalar görüyorum ayrıca, ben burada gidecem şeklinde bir algı yaratmak istemedim, ben gitsem noluuur gitmesem nolur hayatım boyunca kendimi bu resti çekecek kadar önemli hissetmedim yanından bile geçmedim hatta. kastettiğim emeğe yazık hareketlere sitem mayetinde.
devamını gör...
sözlük radyo istek saati
şimdiden istekte bulunabiliyor muyuz?
yol’a düş- mavi türkü
yol’a düş- mavi türkü
devamını gör...
boş beleş bölümler okuyup işsizim diye ağlamak
üniversiteli işsizliği istihdam ve çalışan sorunlarının bir kısmı sadece.
başlığı açan arkadaş türkiye'de ara eleman açığı var demiş. sormak lazım, ara elemanların çalışma şartları ve maaşları çok mu yüksek seviyelerde.
işsizleri bir kenara bırakalım. türkiye'de her 10 çalışanın 4'ü asgari ücret kazanıyor. kayıt dışı çalışan ve bu parayı alamayanlar da var. öte yandan türk-iş'in dün açıkladığı rakamlara göre açlık sınırı asgari ücreti geride bıraktı. kaynak. her yıl türkiye'de 2500'e yakın işçi çalışırken hayatını kaybediyor. kaynak. ne iş güvenliği var, ne yeterli maaş ne düzgün mesai saatleri.
yani mesele şu ki ülke yönetilemiyor. ara eleman açığı var diyorsun. bu ülkede her dönem revaçta olan meslekler oldu. bir dönem gemi mühendisliği, bir dönem inşaat mühendisliği, şu anda da yazılım revaçta. peki ne oldu bu mesleklere? insanlar anında fırsatı farketti ve kısa zamanda mezun enflasyonu oluştu. ara eleman kolay iş buluyorsa yarın insanlar buraya yüklenecek ve yine iş bulmak zorlaşacak. nitekim aselsan meslek lisesi hali hazırda puan olarak bir çok anadolu lisesini geride bıraktı.
insanlar hayatını kurtarmak için iş imkanı olan alanlara çullanacaksa bu devlet niye var. devletin en önemli görevlerinden biri planlama yapmaktır. akp devlet planlama teşkilatı'nı kapatan partidir. bizim hangi meslek kolunda kaç çalışana ihtiyacımız olduğunun tespitine, buna göre kontenjan kısmaya veya arttırmaya, sektör-üniversite işbirliğini arttırmaya, bir masa-sandalye koyup bölüm açmaya değil, proje bazlı eğitime, belli şehirlerde bölgenin ihtiyaçlarına göre özelleşmeye, teşviklere ve özgür düşünce ortamının oluşturulmasına ihtiyacımız var. bunların hiçbiri bugün yapılmamaktadır.
bu işin bir de kişinin yetenek ve ilgi alanları meselesi var ki oraya hiç girmeyelim. adam ara eleman olmak değil sanat tarihi okumak istiyor belki, ona kendi alanında iş imkanı sunamayıp ara eleman ol demek ayıptır, yazıktır, günahtır.
yani keşke her şey 'bak x sektöründe iş var oraya yönelsene' demek kadar kolay olsaydı. unutmamak gerekir ki yoksulluk ve işsizlik bireysel değil kolektif sorunlardır. sizin kendinizi kurtarmanız o sorunu çözmez, fakirler fakir olmaya, işsizler işsiz olmaya devam edecektir.
başlığı açan arkadaş türkiye'de ara eleman açığı var demiş. sormak lazım, ara elemanların çalışma şartları ve maaşları çok mu yüksek seviyelerde.
işsizleri bir kenara bırakalım. türkiye'de her 10 çalışanın 4'ü asgari ücret kazanıyor. kayıt dışı çalışan ve bu parayı alamayanlar da var. öte yandan türk-iş'in dün açıkladığı rakamlara göre açlık sınırı asgari ücreti geride bıraktı. kaynak. her yıl türkiye'de 2500'e yakın işçi çalışırken hayatını kaybediyor. kaynak. ne iş güvenliği var, ne yeterli maaş ne düzgün mesai saatleri.
yani mesele şu ki ülke yönetilemiyor. ara eleman açığı var diyorsun. bu ülkede her dönem revaçta olan meslekler oldu. bir dönem gemi mühendisliği, bir dönem inşaat mühendisliği, şu anda da yazılım revaçta. peki ne oldu bu mesleklere? insanlar anında fırsatı farketti ve kısa zamanda mezun enflasyonu oluştu. ara eleman kolay iş buluyorsa yarın insanlar buraya yüklenecek ve yine iş bulmak zorlaşacak. nitekim aselsan meslek lisesi hali hazırda puan olarak bir çok anadolu lisesini geride bıraktı.
insanlar hayatını kurtarmak için iş imkanı olan alanlara çullanacaksa bu devlet niye var. devletin en önemli görevlerinden biri planlama yapmaktır. akp devlet planlama teşkilatı'nı kapatan partidir. bizim hangi meslek kolunda kaç çalışana ihtiyacımız olduğunun tespitine, buna göre kontenjan kısmaya veya arttırmaya, sektör-üniversite işbirliğini arttırmaya, bir masa-sandalye koyup bölüm açmaya değil, proje bazlı eğitime, belli şehirlerde bölgenin ihtiyaçlarına göre özelleşmeye, teşviklere ve özgür düşünce ortamının oluşturulmasına ihtiyacımız var. bunların hiçbiri bugün yapılmamaktadır.
bu işin bir de kişinin yetenek ve ilgi alanları meselesi var ki oraya hiç girmeyelim. adam ara eleman olmak değil sanat tarihi okumak istiyor belki, ona kendi alanında iş imkanı sunamayıp ara eleman ol demek ayıptır, yazıktır, günahtır.
yani keşke her şey 'bak x sektöründe iş var oraya yönelsene' demek kadar kolay olsaydı. unutmamak gerekir ki yoksulluk ve işsizlik bireysel değil kolektif sorunlardır. sizin kendinizi kurtarmanız o sorunu çözmez, fakirler fakir olmaya, işsizler işsiz olmaya devam edecektir.
devamını gör...