absürdizme göre, herhangi bir yaratıcı olmadığından insanın evrende bir anlam bulmaya çalışması boşuna bir çabadır. ve bu uğraşların önünde sonunda başarısızlık ile sonuçlanacağını söyler. hayatın bir monotonlukla ilerlediğini savunurlar. bu monotonluk absürd saçma bir şekilde devam edecektir her zaman. bireyin neden sorusunu sorması ise onu "dünya yaşamaya değer mi" sorusuna götürecektir. camus'ye göre kişi burda yaşamdan tarafa cephe almalıdır. çünkü yaşamı seçmek absürde karşı bir başkaldırıdır. bunu da ancak üreterek ve yaratarak mümkün kılacaktır kişi. işte camus felsefenin temel sorusu olarak intiharı seçerken aslında absürdizmi işaret etmektedir. hayat anlamsız saçma monoton şekilde ilerler. burda kişinin kendisine sorması gereken soru yukarıda da belirtmiş olduğum gibi "dünya yaşanmaya değer mi" sorusudur. camus'nün oldukça yanlış anlaşıldığı bir noktadır burası. camus, kişinin intihara yönelmesini değil yaşamdan taraf olmasını söyler. ama bunun için de absürde başkaldırı olarak üretmesini ve yaratmasını söyler.
devamını gör...

satışı yapılan yerden değil, daha önce edinmiş olan kimseden ucuza alınan mal.
devamını gör...

sol akışta mahlasını ve o altındaki gözüne çarpan çizgiyi görünce heyecanlanmamak elde değil. ben olumlu anlamda heyecanlanıyorum çünkü kim ne yazmış merak ediyorum, gerilme pek söz konusu olmuyor*.

bir ara benim karetta mahlası hep yakalıyordum akışta, uzun süredir yakalayamıyorum. yaşlandık sanırım.

t: yazarların, diğer yazarların belirttiği düşünce, görüş, dilek, yakınma vb. yazıları aktardığı defteri gibi bir şey.
devamını gör...

lânet olsun böyle dizilere , yazdan nefret etmek için bir sebeb daha, kış dizileri zaten çekilmiyor üstüne bu saçma , iğrenç yaz dizileri ile hayat tam çekilmez oluyor.
devamını gör...

tam adı; “ırkı mahkemeye çıkarmak, amerika tarihinde hukuk ve adalet” olan zoe yayıncılık hukuk serisinden çıkmış kitap. eser, amerika tarihinde hukuk ve ırk ilişkisi bakımından yer edinmiş en önemli ve yüz kızartıcı davalar hakkında yazılmış 12 adet makaleden oluşmaktadır. annette gordon reed tarafından derlenen kitap, dilimize ertuğrul uzun tarafından çevrilmiş. kölelik ve ırk temelli ayrımcılığın uzun yıllar boyu yasal dayanak bulduğu amerika’da, mahkeme huzuruna gelen ayrımcılık davalarına yakından göz atmak isteyenlerin okuması gereken bu eserde yer alan makaleler sırasıyla şunlardır;

amistad davasının amerika’daki ırk ve hukuk ilişkisine etkisi- howard jones (köle tacirleri tarafından anavatanı afrika’dan zorla koparılıp amerika’ya getirilen siyahilerin ayaklanıp gemi mürettebatını öldürmesi ve sonrasında yaşananlar hakkında)

dred scott davası- xi wang (kendisinin ve ailesinin özgürlüğünü satın almak isteyen dred’in onurlu mücadelesi hakkında)

celila davası- annette gordon reed (yıllarca sahibinin tecavüzüne uğrayıp çocuk doğuran köle celila, bir gün âşık olur ve tecavüzü engellemek adına sahibini öldürür.)

ırk, kimlik, ulus: plessy v. ferguson- thomas j. davis (salt beyazlar için ayrılmış tren kompartımanlarına binip, inmeyi reddeden siyahi vatandaşın adalet arayışı)

jack johson v. amerikan ırk hiyerarşisi- denise c. morgan (dünyanın ilk siyahi ağır sıklet boks şampiyonu jack johson’ın ne isa’ya ne musa’ya yarandığı hikâyesi)

yirmi yıl süren bir dava: takuji yamashita’nın vatandaşlık mücadelesi- gabriel j. chin (avukatlık yapmasına izin verilmeyen takuji’nin eninde sonunda duvara astığı ruhsatın hikâyesi)

beyaz kadının sözü: scottsboro davası- p.j. ling (bir tarafta siyahi dokuz sanık, diğer tarafta tecavüze uğradığını iddia eden beyaz bir kadın)

korematsu v. birleşik devletler davası: 1944 ve 1983- roger daniels (ikinci dünya savaşında salt japon kökenli olduğu için amerika’da toplama kamplarında tutulanların hikâyesi)

brown v. eğitim kurulu davası- mark tushnet (abd yüksek mahkemesi 1954 yılında verdiği bir kararla abd’de okullarda uygulanan ırksal ayrımcılığı yasaklamıştır. abd tarihinde çok önemli bir olay olarak nitelenen bu karar, özellikle abd’nin güney bölgesinde yaşayan ve beyazların üstünlüğüne inanan bir kesim tarafından tepkiyle karşılanmıştır.)

ırklararası evliliği yargılamak: loving v. virginia- peter wallenstein (1958 temmuz’unda bir gece vakti yeni evli çift odalarına giren şerifin feneri ışığında uyanır. şerif çiftlerin kim olduğunu ve neden aynı yatakta birlikte uyuduğunu bilmek ister.)

ırk, pozitif ayrımcılık ve yüksek öğrenim davası: regents v. bakke- howard ball (üniversiteye girişte uygulanan ırk kotaları hakkında)

siyah ile beyaz: o.j. simpson davası- walter l. hixson (dream team adı verilen avukat ekibi tarafından savunulan ve eşini öldürmekten yargılanan eski amerikan futbolu yıldızı ve aktör o.j. simpson hakkında)
devamını gör...

öyle sevdik seni... *

içimizde yanan bir gülsün şimdi,
yüzümüzde gülen çocuk düşleri...
devamını gör...

ezel akay türkiyenin başarılı reklam yönetmenlerinden biridir. haliyle reklam çeker gibi çektiği bir film olmuştur. reklamlarda görmeye alıştığımız kör gözüne parmak niteliğindeki mesajlar ziyadesiyle mevcut, atlamalardaki müzikler olabildiğince şen şakraktır. lilith gibi bir konuyu da ancak bir reklam tadında anlatabilirsiniz bu ülkede çünkü tüm ülke mitlere tapıyor olsa da izlerken kendini filme veremiyor. bu noktada izlenen yolu başarılı buluyorum.

anlamayanlar ya da bilmeyenler için lilithten kısaca bahsetmek gerekirse lilith, ademle aynı çamurdan yaratılan kadındır. onun dengi ve eşitidir. havva gibi kamurgasından yaratılmamış, haliyle korunma kollanma itaat etme ya da sahip olunma gibi kavramları benimsemez. günümüz ataerkil düzeninde başına buyruk ve söz geçirilemeyen kadındır. ademin ilk eşi olsa da zamanla adem de söz geçiremeyip buyunduruğu altına almadığından havva yaratılmıştır. havva ise söz dinleyen üzerinde tahakküm kurulabilen kadını simgeler. korunmaya muhtaç, başında erkek olmadan sokağa çıkmaması gereken kadındır.

erkeklerin sadece erkek oldukları için bu iki kadınla da mutlu olmayacaklarının güzel bir eleştirisidir bu film. adem karakterinin her bayıldığında konuştuğu ademler farklı karakterdeki erkekleri simgeler. onlar da aynıdır.

lilith kendi olarakta kalsa, havva rolüne de girse hiçbir erkeği mutlu edemez çünkü erkek olmanın doğası buna uygun değil. erkek her daim isteyen ve elde ettikleriyle yetinmeyen bir varlıktır.


bu mesajı, bu konuyla işleyerek ancak ve ancak bir reklam yönetmeni verebilirdi. ezel akayı buradan tebrik ederim. oyunculuklara değinmeme gerek yok zaten.haluk bilginer, demet akbağ, elçin sangu diyim ben gerisi zaten herkesin malumu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

aamir khan filmidir. çok sevdiğim ve izlemekten hiç sıkılmadığım bir filmdir. her izleyişimde aynı keyfi alıyorum. insanlık için büyük farkındalık yaratan bir film.
devamını gör...

bıktım bu başlığı görmekten be.

(bkz: engelle) (bkz: başlığı engelle)
devamını gör...

kelimelere gereğinden fazla anlam yüklemek yerine zihinlerde yer edinen düşüncelere bir anlam yüklemek gerektiğini düşünüyorum. feminizm başlığı altında fazla yanlış düşüncelerin yer edindiği doğru fakat feminizm'e fazlasıyla ön yargının olduğu da bir gerçek. önce feminizm'in asıl anlamına bakmak gerekiyor, feminizm erkek düşmanlığı kesinlikle değildir! feminizm çatısı altında ne yazık ki erkek düşmanlığı yapacak derecede olanlar vardır ama her feminist erkek düşmanıdır demek erkek düşmanlığı yapmak kadar tehlikelidir.

feminizm, kadın ile erkeğin eşit haklarda olması gerektiğini vurgular ve bunun için çabalar. eğer bir kadın sırf cinsiyetinden dolayı işinde hak ettiği yere gelemiyorsa veya gelmek için erkeklerden daha fazla çabalıyorsa, ve geldiğinde de ''şunun sevgilisiydi zaten onun için yükseldi'' deniliyorsa, bu herkesin kabul etmek zorunda olduğu bir haksızlık ve eşitsizliktir. bu en basit örneğiydi, dünyada daha binlerce örneği mevcut. feministler de bunun olmaması gerektiğini savunuyor fakat bence bir eşitsizliğe karşı gelmek için feminist olmaya da gerek yok, adalet duygusu olup gerçek manasıyla düşünebilen insanlar zaten bu eşitsizliğin olmaması gerektiğini fark eder.
devamını gör...

sizler de bilirsiniz ki hikaye demek eski zamanlar da yaşamış insanlar için her şeydi. kültürlerini bu hikayeler aracılığıyla yaydılar. o hikayelerin on binlerce yıl öncesinden günümüze kadar gelmesini sağlayan sevgili atalarımızın ruhları önünde saygıyla eğilerek şükranlarımı sunuyorum onlara.

bu hikayede tanrılara yer olmayacak. tamamen tanrıçalardan kurulu bir hikayedir bu. çünkü, tanrılar şanslarını kaybettiler. maalesef bunca yıl dünyamızı çok kötü yönettiler. şimdi sıra tanrıçalarımızda.

ben daha çok küçük bir çocuktum. etrafımda bir düzensizlik hakimdi. her şey gibi ben de düzensizdim. belirli bir şeklim şemalim yoktu. bunu sizlere nasıl anlatsam, bir kargaşa hali vardı. her şey birbirine karışmıştı. toz bulutları çoktu. oradan oraya sürüklenip duruyorduk. insanın başı olmadan başının döndüğünü düşünün işte öyle bir şeyler. ah tabiî ki bütün bunları hayal meyal hatırlıyorum.
bir gün bir şeylerin değişiyor olduğunu fark ettim. sanki başımın dönmesi geçiyor, toz bulutları dağılmaya başlıyor, beni deli eden bu kargaşa azalıyor gibi gelmeye başlamıştı. bir süre sonra bir ses duydum. o ses nerden geliyordu. ses neydi? ve bu sesi nasıl oluyor da duyuyordum? hatta nasıl oluyor da anlıyordum. bir mucize gerçekleşiyordu.
ah bu sesi hala ruhumun iliklerinde hissediyorum. konuşan toprak anamızdı. (bkz: gaia)bütün tanrıçaların soylarının dayandığı ilk tanrıçamız. ilk duyduğum sesti bu. o konuşurken şekiller belirip, toz bulutları ortadan kalkmaya başlıyordu. ellerimi görüyordum. görmek neydi. el neydi? bir şeyler görüyordum ama o zamanlar tanımlayamıyordum gördüklerimi. o güzelim ses konuşuyordu. ilginç bir şekilde söylediklerini anlıyordum. yaşamaktan, düzenden bahsediyordu. birlikte yaşamaktan. ama bunun için bazı kurallarımız olacak diyordu. ve bazı tanrıçalar göndereceğim size, yaşamayı öğretmesi için diye söylüyordu. aradan çok uzun zaman geçti ancak bunları hatırlayabiliyorum. gaia, onu anlamak çok zordu. hatta tam olarak anlayabilmek imkansızdı. ah bu aciz aklımla nasıl anlayabilirdim ki. o nasıl oluşmuştu? onun varlığı nereden gelmekteydi? bunları çok düşündüm uzun yıllar. onu anlayabilmek ancak o gibi olmak ile mümkündü. onun varlığı, tüm her şeyi başlatmaktı. her şey onun varlığından doğmuştu. evet bunu gözlerimle görmüştüm. her şeyi bilendi o. o demek her şeydi.

bizlere gönderdiği ilk tanrıçamız (bkz: demeter) di. bereket ve tarım tanrıçamız. yaşamak için bize gerekli olan besini o sağlayacaktı. ah ne kadar bilgili ve yardımseverdi. elini değdiği her şey çoğalıyordu. onun sayesinde karnımız doyuyordu. bizi sarıp sarmalıyor ve büyütüyordu.

toprak anamızın bizlere gönderdiği ikinci tanrıçamız (bkz: themis) olacaktı. kanunların örf ve adaletin tanrıçası. bizlere hep birlikte nasıl yaşayacağımızı anlattı. ne kadar güzel anlatıyordu tek tek. her şeyin kuralını öğretti bize. adaleti ve bazı durumlarda nasıl davranacağımızı anlattı.

sonra gaia bizlere, (bkz: hygieia) yı gönderdi. sağlık tanrıçamız olacaktı kendisi. hastalandığımızda bizi tedavi eden oydu. ah nasıl da herkes ile bir bir ilgilenirdi, hayran kalmamak mümkün değildi. zarafeti dilere destandı.

gaia bizler için her şeyi düşünüyordu mutlu bir yaşam sürmemizi istiyordu. ve birbirimizle daha uyumlu ve kardeşçe yaşamamız için bizlere (bkz: harmonia)yı gönderdi. bu nasıl bir saflık ve temizlikti. nasıl bir iyilikti. bizlere yardımlaşmayı iyiliği anlattı, tek tek gösterdi neler yapmamız gerektiği. onun sayesinde aramızda hiç kavga dövüş yaşanmadı.

her şeyi başlatan; sonrasında, bize (bkz: athena) yı gönderdi. zeka , sanat tanrıçası idi kendisi. ah çok sevdim sanatı. hayrandım ona. nasıl güzel şarkılar, müzikler öğretiyordu bize. resim nasıl yapılır onu da gösterdi bize. hep beraber tiyatro oyunları düzenledik. çok keyiflendirdi bizi.

sonra, toprak anamız bize zor zamanlarımızı kolayca atlatmamız için (bkz: elpis) i gönderdi. kendisi umut tanrıçamızdı. umudun nasıl önemli bir kavram olduğunu öğretti bize. güler yüzünü, zarafetini, kibarlığını bir an olsun kaybetmiyordu. ona hayran olmamak elde değildi.

her şeyi bilen son olarak bize (bkz: afrodit) i gönderdi. kendisi güzellik ve aşk tanrıçamız olacaktı. gaia bizim hayatımıza renk ve hareket getirmek istiyordu. heyecan nedir bilmezken bize heyecanı öğretti. ah çok güzel hissiyatları deneyimlememizi sağladı.

uzun yıllar gaia ve diğer tanrıçalarımız sayesinde çok mutlu hayat sürdük. ta ki, tanrılar denilen şeylerin ortaya çıkmaya başlamasına kadar. ah dostlar ondan sonrasını anlatmayayım. tanrılar ile birlikte başka değişik tanrıçalar da türedi. siz bundan sonrasını çok iyi biliyorsunuz. sevgiyle.
devamını gör...

bilgisayarım bir hacker tarafından ele geçirilirse fobisi. cidden böyle bir korkum var. bir yanım diyor ki ya yaşanırsa diğer yanım diyor ki ulan hacker seni ne yapsın basit insan. bu ne yaman çelişkidir...
devamını gör...

(bkz: bana espri bırakmamışsınız ulan)
devamını gör...

tarihin en eski yazılı yasalarından biri. 282 maddeden oluşur ve 13. madde yoktur. çünkü babil'de 13 rakamı uğursuz kabul edilir. bunun sebebi muhtemelen 13 sayısının babillilerin yücelttiği sayı olan 12'den sonra gelmesinden kaynaklanıyor. ayrıca bazı maddeler de günümüzde okunmayacak haldedir. hz. musa yasalarının, hammurabi yasalarından esinlenilerek oluşturulduğu söylense bile, ne var ki, hammurabi yasaları, tevrat hükümlerinden çok daha ağırdır. son yani 282. maddeye göre, bir köle efendisine sen benim efendim değilsin derse ve onlar, köleyi suçlarsa, efendi, kölenin kulağını keser. bir başka örnek, 195. maddeye göre, bir çocuk babasına vurursa, elleri baltayla kesilir.

hammurabi kanunları, tarihin en iyi korunmuş eski kanunudur. ayrıca bu kanunlarda uygulanan göze göz dişe diş düsturu meşhur olmuştur. aslında maddelerde açıkça, "göze karşı göz, dişe karşı diş" diye bir şey geçmez. sadece böyle bir anlamın çıkarılabileceği maddeler mevcuttur.

mesela göze göz düsturunu tanımlayan 196. madde;

bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa onun gözü de çıkarılır.

dişe diş düsturunu tanımlayan 200. madde;

bir adam kendisiyle eşit olan birinin dişini kırarsa onun da dişi kırılır.

kısasla ilgili maddeler;

bir inşaatçı her hangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse inşaatı yapan öldürülür.

eğer bir kimse başkasının kemiğini kırarsa, onun kemiği de kırılır.

bir adamın karısı başka bir adam ile suçüstü halinde basılırsa, her ikisi de bağlanır ve suya atılır. fakat, koca karısını, kral da kölelerini affedebilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

83 milyonluk türkiye cumhuriyeti'ni değil de, sanki çemişgezek'i yönetiyorlar.
onu al, diğerini oturt, olmadı kaldır onu, bir başkasını vs.vs.
bir hükümet düşünün ki, 20 yılda gerçekleştirdiği 'kadrolaşmadan' bile emin olmasın...
yazık bu ülkeye...
devamını gör...

bu derece kutuplaşmış bir toplumda bir şeylere tepki gösterme bilincinin tamamen kaybolması ne yazık ki kaçınılmaz bir sondur. düşünün zamlara tepki göstermek isteyen büyük bir kesim var ama karşı tarafta da bu zamların bazı dış güçler tarafından gerçekleştirildiğine inanan bir grup var. ne anlatabilirsin? neyi kanıtlamaya çalışırsın? ayrıca sesi çıkanın bir şekilde susturulduğu şu dönemde insanlar mecburen geri planda kalmak istiyor. yavaş yavaş tepkisizlik oluşturuldu bu ülkede. istenen de buydu zaten.
devamını gör...

buradan güzel kıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. acın acımızdır.

öncelikle kendini güzel buluyor bak nasıl yol yapıyor diye düşünecekler için söylüyorum, gay ya da translar hakkında yazınca bunu kendinizden mi bilip yazıyorsunuz? bakın gerildim görüyorsunuz. hiç yoktan aramız bozuldu. keşke böyle düşünmeseydiniz.

kısa çoğu erkek ondan daha uzun boylu bir kadınla beraber olmanın son derece gurur vereceğini iddia eder ancak o kadınların yanında yaklaşık 5 cm falan daha kısalır. kendine güvenmediği için duruş bozukluğu oluşur çoğunda. ancak sorsan yine uzun kadın tercih edeceğini iddia eder, yiğitliğe herhangi bir madde sürmez.

aynı şey güzel kadınlar ile beraber olmakla ilgili yine vardır. erkeğe göre bu gurur verici bir durumdur. bunu iddia eder.

ancak sonra sokağa çıkarlar. kadın sahiden güzelse çoğu erkeğin sevgilisine baktığını görür. adamlar ile kıyaslar kendini, ondan daha yakışıklı ya da daha uzun o erkekler ile. sonra karşıdan karşıya geçmek isterler, o güne kadar hep kaldırım kenarında dakikalarca beklemiş çirkin erkeğimiz yeni bir şey fark eder. sevgilisi kaldırım kenarında durduğu an araba yol vermek için nefessiz durmuştur. sevgilisi ise duran o arabanın içindeki kişilere baş ile teşekkür etmiştir. ne oluyordur?

o an kadının kıyafetlerine bakar. eteği mi kısadır sanki? vücut hatları bellidir, evet, çok bariz şekilde. bu nedenle dikkat çekiyordur. oooo ne biçim kıvırtırıyordur ayrıca.

sonra toplu taşımaya binerler ve sevgilisi adımını attığı at iki erkek aynı anda kalkıp yer vermek ister.
tanıyor mudur acaba sevgilisi bu abazanları? kesin tanıyordur çünkü o zaman neden onu görür görmez ayağa fırlasınlardır?

sonra zaman geçer, bir bakar taksici dikiz aynasindan izliyor. bir bakar yanında sevgilisine laf atıldı. bir başka zaman duyar ofise isimsiz çiçekler gelmiş. az zaman sonra kız arkadaşı beni akşamları biri takip ediyor der, çok korkuyorum.

ve sonra kopuş gerçekleşir. koruma içgüdüsü ile aldatıldığına dair şüpheler çatışmaya başlar. sonra o büyük sevgisi ile aşağılık duygusunun verdiği nefret çarpışır. olan hem ona hem de hayatı dar ettiği sevgilisine olur.

ve oturur düşünür. benim bu kadından üstün olan neyim var? maaşım daha yüksek. o 3 bin alıyor ben 7 bin alıyorum. kadının olduğu her ortamda ezilen erkeğimiz kadına maddi şiddet uygulamaya başlar. benimle param için beraber oluyorsun der ve terk edilir.

canım benim bu nasıl bir bakış açısı, bu nasıl bir genellemedir diyecekler vardır. haklılar. ancak dilerseniz biz bu durumu sahiden güzel kadınlara soralım. çirkin bir erkekle beraber olup bu psikolojik şiddete uğramayan oldu mu? ancak rica ediyorum bu durumu ortalama güzelliğe sahip olup monica bellucci havasına sahip olan kişiler yalanlamasın. müthiş haklı çıkasım var şu an. bu keyfimin elinden alınmasını istemiyorum.

böyle saçını atışı ile milletin aklını alabilecek birkaç güzel kadın tanıyorum, çirkin erkekler tarafından sahiden çok üzüldüler. yakışıklı erkekler üzmedi mi? onlar aldatarak üzdü.

evet şu an erkek düşmani haline geldim yine. erkekler ölsün çığlıkları atarak gidiyorum buradan.
devamını gör...

kafa iznimden döndükten sonra bildirimi ile kendini hatırlatan yazarımız. uzun bir süre gözlerim onu aradı, sonra bulamayınca ben de tren garında beklemekten vazgeçip evime döndüm soğuk bir istanbul akşamında.. gelişi ve kendini hatırlatışı ile beni mutlu etmiştir. bir daha giderken haber ver de ben ve kıymetli arkadaşın da * eş zamanlı gidelim.. hani biriyle uzuuun zaman görüşmezsiniz ama karşılaşınca o eski samimiyetinizle kucaklaşırsınız ya, heh işte aynen öyle hissediyorum ben onun yazılarını görünce. bizimle kal güzel insan, kalmasan da haber ver ama. mâlumun, havalar soğudu...
devamını gör...

ilk olsa ne
son olsa ne dediğim,
anıt da yaptıralım ruhlara varlığımızın unutulmaması için tam olsun,
dediğim başlıktır.

yahu güzel sevelim,
güzel olmak için güzellenmeyi öğrenelim,
her şekilde insan gibi hareket edelim.

e yeter:)kim daha ne ister..daha ne olsun ki..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim