erkeği adam edip başkasına kaptırmak
hayatıma giren herhangi bir erkeği her daim bozduğum için beni ilgilendirmeyen olaydır.
sevgili eşim, senden de peşinen özür diliyorum. oysaki nasıl efendi bir insandın ilk tanıştığımızda.
sevgili eşim, senden de peşinen özür diliyorum. oysaki nasıl efendi bir insandın ilk tanıştığımızda.
devamını gör...
aşk yüzünden
ezginin günlüğünün 1998 yılında çıkan albümünün ve şarkısının adı. onuncu albümüdür ve toplamda 14 şarkıdan oluşur.
"hepsi senin olsun, bana bir ışık ver içime vursun
her şeyi bilenler yüzüme bakıp eksiğimi bulsun
ben o yalan sözlerin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden
bazı geceler ben uyuyamadım annemi düşündüm
sanki uzun bir gün geride kaldı, oysa bir masaldı
ben o sokak kedisinin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden
bir kadeh bu kırılır içimde, geçmişim kirlenir her gece
yüreğimizde yıkasak çıkmaz bir leke
aşk onarır bizi kırılınca, aşk onarır bizi
kim kime inansın, uyanıyoruz her sabah masalla
her şeyi bilenler avutuyorlar eski bir yalanla
ben o sokak kedisinin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden." ~
diğer şarkıları: aşklar eskir, ellerimiz, senden önce, balıkağzı, papatya, leyla, kıyısız deniz, sarhoş balık ile topal martı, duvar, ayrılık şarkısı, böyle gitmez, temmuz, babamı anarken.
"hepsi senin olsun, bana bir ışık ver içime vursun
her şeyi bilenler yüzüme bakıp eksiğimi bulsun
ben o yalan sözlerin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden
bazı geceler ben uyuyamadım annemi düşündüm
sanki uzun bir gün geride kaldı, oysa bir masaldı
ben o sokak kedisinin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden
bir kadeh bu kırılır içimde, geçmişim kirlenir her gece
yüreğimizde yıkasak çıkmaz bir leke
aşk onarır bizi kırılınca, aşk onarır bizi
kim kime inansın, uyanıyoruz her sabah masalla
her şeyi bilenler avutuyorlar eski bir yalanla
ben o sokak kedisinin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden." ~
diğer şarkıları: aşklar eskir, ellerimiz, senden önce, balıkağzı, papatya, leyla, kıyısız deniz, sarhoş balık ile topal martı, duvar, ayrılık şarkısı, böyle gitmez, temmuz, babamı anarken.
devamını gör...
zeplin
karin tidbeck’in öykü kitabıdır.
öykü okumak büyük keyif. bilimkurgu okumak büyük keyif. bilimkurgu öyküsü okumak ise çok büyük bir keyif. ancak iyi yazılmış bilimkurgu ya da korku öykülerine rastlamak çok zor. tidbeck bu açığı o kadar güzel ve ustaca kapatmış ki. aklımın bir köşesine yerleşen ve sonsuza kadar orada kalacak olan, her sözcüğünü tek tek hatırlayacağım öykülerden biri bu kitapta. “sweet potato pie” öyküsünü ezbere bilirim mesela. eugenia collier’in okuduğum tek öyküsüdür ama aklımdan hiç çıkmaz. sonra jack london’ın “ ateş yakmak” öyküsü var ki o da içime kazınmıştır. bir de saki’nin “ açık pencere”si hala heyecanlandırır beni. son olarak da arthur c. clarke üstadımın yazdığı “ tanrının dokuz milyar adı”nı hep büyüleyici buldum. bunlar gibi başka öyküler de vardır aklımda ama ilk solukta bu dört öykü geldi dilimin ucuna. işte bu listeye bir de “ arvid pekon kim?” ve “ zeplin” öykülerini de kolaylıkla ekleyebilirim.
tidbeck bir ursula k. leguin olmuş sanki. en as onun kadar iyi. üstüne üstlük iskandinav kökenli ki onların hayal gücü sınır tanımıyor bence.
okuyun mutlaka, listenize yeni öyküler ekleyin.
öykü okumak büyük keyif. bilimkurgu okumak büyük keyif. bilimkurgu öyküsü okumak ise çok büyük bir keyif. ancak iyi yazılmış bilimkurgu ya da korku öykülerine rastlamak çok zor. tidbeck bu açığı o kadar güzel ve ustaca kapatmış ki. aklımın bir köşesine yerleşen ve sonsuza kadar orada kalacak olan, her sözcüğünü tek tek hatırlayacağım öykülerden biri bu kitapta. “sweet potato pie” öyküsünü ezbere bilirim mesela. eugenia collier’in okuduğum tek öyküsüdür ama aklımdan hiç çıkmaz. sonra jack london’ın “ ateş yakmak” öyküsü var ki o da içime kazınmıştır. bir de saki’nin “ açık pencere”si hala heyecanlandırır beni. son olarak da arthur c. clarke üstadımın yazdığı “ tanrının dokuz milyar adı”nı hep büyüleyici buldum. bunlar gibi başka öyküler de vardır aklımda ama ilk solukta bu dört öykü geldi dilimin ucuna. işte bu listeye bir de “ arvid pekon kim?” ve “ zeplin” öykülerini de kolaylıkla ekleyebilirim.
tidbeck bir ursula k. leguin olmuş sanki. en as onun kadar iyi. üstüne üstlük iskandinav kökenli ki onların hayal gücü sınır tanımıyor bence.
okuyun mutlaka, listenize yeni öyküler ekleyin.
devamını gör...
uçurum kenarından atlayacak kişiye söylenecek son söz
"seninle son kez konuşmak istiyorum, son kez anlamak." olabildiğince sakin bir ses tonu ve ifadesiz bir yüz ile. madem koymuş kafasına, "yapma!" demek bir şey ifade etmez aksine daha da istekli hale getirir. eğer durup son sözümü bekleyecekse vardır anlatacak bir şeyi, bir cevabı. kafamda canlandırmayı denedim, kafamdaki kişi ne atlıyordu ne de dinliyor öylece duruyordu. sanırım bilincim yaşamı bana görsel hale getirmiş; ne bizi yaşama bağlayan umutları yeşertiyoruz ne de bu umutlardan vazgeçiyoruz, buna alıştığımız zaman yaşıyoruz...
devamını gör...
çok beklettim mi sorusu
(bkz: güzel kadınların yorucu olması) biz çirkin kadınlar olarak çok beklettim ya kusura bakma diyerek geliyoruz.*
devamını gör...
kadınların ümitcan uygun gibi birinde ne bulduğu
belasını buluyor. başka ne buluyor bilmem.
devamını gör...
ülkemde suriyeli istemiyorum
zerre kadar katılmadığım bir başlık. mazlumun, garibanın, yolda kalmışın başımın üstünde yeri var.
herkes kendi rızkını yer.
bu dünya kimseye kalmaz.
kanada müslüman vatandaşlarına selamün aleyküm diyor ramazan mübarek diyor, biz ne diyoruz.
allah ıslah etsin.
herkes kendi rızkını yer.
bu dünya kimseye kalmaz.
kanada müslüman vatandaşlarına selamün aleyküm diyor ramazan mübarek diyor, biz ne diyoruz.
allah ıslah etsin.
devamını gör...
creek mary's blood
nightwish'in kızılderili katliamlarına gönderme yaptığı muazzam şarkısı. 1830 yılında trail of tears (gözyaşı yolu) adı verilen zorunlu göçü anlatır. özellikle canlı performansını muhteşem bulurum. girişteki ve şarkının ortasındaki kızılderili flütünün sesini duyumsamak insana fazlasıyla haz verir. en nihayetinde kızılderili abimizin şarkının sonuna doğru lakota dilinde söylediği sözler insanın tüylerini diken diken eder.
hala her gece düşlerim
kurtlarını, yabani atalarını, o sonsuz çayırlarını
dağların tepesinde durmadan esen rüzgarı
halkımın bozulmamış sınırını
yüce ruh'un kutsal topraklarını
hala inanıyorum
her gecede
her günde
ben bir ren geyiği gibiyim
ve siz de beni güçlendiren kurtlarsınız
size hiçbir şey borçlu değildik
tek borcumuz doğa ana için bir yaşamdı
bu şarkıyı ona söylemek için
güzel bir gündü
ruhumuz sizden önce buradaydı
bizden önce buradaydı
ve gururunuz sonunuzu getirdikten sonra da burada olacak...
canlı performansı şuraya iliştireyim. izlemeyenler varsa izlesinler zira cidden harika bir performans.
hala her gece düşlerim
kurtlarını, yabani atalarını, o sonsuz çayırlarını
dağların tepesinde durmadan esen rüzgarı
halkımın bozulmamış sınırını
yüce ruh'un kutsal topraklarını
hala inanıyorum
her gecede
her günde
ben bir ren geyiği gibiyim
ve siz de beni güçlendiren kurtlarsınız
size hiçbir şey borçlu değildik
tek borcumuz doğa ana için bir yaşamdı
bu şarkıyı ona söylemek için
güzel bir gündü
ruhumuz sizden önce buradaydı
bizden önce buradaydı
ve gururunuz sonunuzu getirdikten sonra da burada olacak...
canlı performansı şuraya iliştireyim. izlemeyenler varsa izlesinler zira cidden harika bir performans.
devamını gör...
elley ve ecey
tanıştırayım arkadaşlar: kendileri adem ve havva oluyorlar. yani şöyle ki, ecey altay mitolojisinde yaratılan ilk kadın, elley ise yaratılan ilk erkek. insanoğlunun soy atası ve soy anası olarak kabul ediliyorlar. ilk insanlar diye öyle yerde yaprak altında, iki büklüm yatıyor falan sanmayın sakın. elli kapılı, kırk pencereli ve otuz kirişli bir evde yaşamışlar. siz deyin tripleks ben diyeyim kompleks* yani. *
elley, bazı topluluklarda törüngey adıyla da bilinir. ilk başta gökte yaşamaktadır sonrasında yeryüzüne gönderilmiştir. yurdundan kovulduğu söylenir, yani gökten kovulmuştur. tanıdık geldi değil mi sizlere de? cennetten kovulma motifine benziyor. ilk insan diye taşı taşa vurup ateş yakmakla yetiniyor falan sanmayın, yeryüzüne gönderilirken ulu kayın önünde su, ateş ve demir veriliyor kendisine. bazı kaynaklarda ateşi kendisinin bulduğu da söylenir. öküzleri tarla sürmede kullanıp, köten sürmeyi bulan ilk kişidir aynı zamanda.
ecey "eje" adıyla da bilinir. türkçede "abla, kraliçe" gibi anlamları vardır. gökten kovulurken ecey'e doğum sancısı ceza olarak verilmiştir. kovulmalarına sebep olan olay ise yeraltı dünyasının tanrısı erlik tarafından uzatılan yasak meyveyi yemeleridir.
yeryüzüne gönderilmeleri ile alakalı yaratılış destanı'ndan bir not düşelim:
"...erlik'e kanan ve yılanın yaptığını gören eje de elmayı ısırır ve ısırmak istemediği halde törüngey'in ağzına sürer. o anda her ikisinin de tüyleri dökülür.
yaratıcı ülgen bu işin sorumlusunun kim olduğunu sorduğu zaman yılan, köpek, törüngey ve eje suçu birbirlerine atarlar. bu nedenle hepsini cezalandıran ülgen yılana: "sen şimdi körmös oldun. kişiler sana düşman olsun, vursun, öldürsün." der.
sonunda törüngey ve eje dünyada, şeytan da yeraltında yaşamaya mahkum edilir..."
her şey tamam da doğum sancısı işi bozmuş biraz, hoş değil yani. neyse yaradılış sonuçta, çıngırdaşmayayım ben.*
edit: ah be farklı isimlerle başlık açılmış(bkz: törüngey ve eje), kusuruma bakmayınız lütfen. şimdi ne yapmam gerekiyor bilmiyorum.
elley, bazı topluluklarda törüngey adıyla da bilinir. ilk başta gökte yaşamaktadır sonrasında yeryüzüne gönderilmiştir. yurdundan kovulduğu söylenir, yani gökten kovulmuştur. tanıdık geldi değil mi sizlere de? cennetten kovulma motifine benziyor. ilk insan diye taşı taşa vurup ateş yakmakla yetiniyor falan sanmayın, yeryüzüne gönderilirken ulu kayın önünde su, ateş ve demir veriliyor kendisine. bazı kaynaklarda ateşi kendisinin bulduğu da söylenir. öküzleri tarla sürmede kullanıp, köten sürmeyi bulan ilk kişidir aynı zamanda.
ecey "eje" adıyla da bilinir. türkçede "abla, kraliçe" gibi anlamları vardır. gökten kovulurken ecey'e doğum sancısı ceza olarak verilmiştir. kovulmalarına sebep olan olay ise yeraltı dünyasının tanrısı erlik tarafından uzatılan yasak meyveyi yemeleridir.
yeryüzüne gönderilmeleri ile alakalı yaratılış destanı'ndan bir not düşelim:
"...erlik'e kanan ve yılanın yaptığını gören eje de elmayı ısırır ve ısırmak istemediği halde törüngey'in ağzına sürer. o anda her ikisinin de tüyleri dökülür.
yaratıcı ülgen bu işin sorumlusunun kim olduğunu sorduğu zaman yılan, köpek, törüngey ve eje suçu birbirlerine atarlar. bu nedenle hepsini cezalandıran ülgen yılana: "sen şimdi körmös oldun. kişiler sana düşman olsun, vursun, öldürsün." der.
sonunda törüngey ve eje dünyada, şeytan da yeraltında yaşamaya mahkum edilir..."
her şey tamam da doğum sancısı işi bozmuş biraz, hoş değil yani. neyse yaradılış sonuçta, çıngırdaşmayayım ben.*
edit: ah be farklı isimlerle başlık açılmış(bkz: törüngey ve eje), kusuruma bakmayınız lütfen. şimdi ne yapmam gerekiyor bilmiyorum.
devamını gör...
erkekler arası görgü kuralları
manita yada aile yanında her harekete eyvallah çekilir, itibarı zedelenmez. hesabı sonra sorulur.
devamını gör...
güne iyi başlatan şeyler
sevdiklerinden gelen sıcacık bir günaydın mesajı.*
anne eli değmiş kahvaltı. *
anne eli değmiş kahvaltı. *
devamını gör...
ağlamak için haklı sebepler
ağlamanın ilk esnası tek bir nedenle tetiklenerek, tek bir neden bütün sorumluluğu omuzlamış olarak başlayabilir evet ama esasen durum bundan başkadır.
nedenler çuvalının ağzı küçük bir kağıt kesiğiyle bir çırpıda açılıp, birikmişler ya da birikecekleri aşikar olanlar; hayaller ve kırıklıkları, vicdan ve azapları, özlem ve bıkkınlıkları, sorumluluklar ve kaçamakları, ifratlar ve tefritleri, sorular ve cevaplanamayışları teker teker sökün etmezler mi zihninize siz ağlarken de? ben böyle ağlarım. tek tek her neden için ayrı zamanlarda değil topluca ağlarım.
donmuş bir eşek fotoğafı görmemle başlayabilir ama onunla kalmaz, "epeydir bana gülüm demedi" de sıraya girer, sonra o sırasını savar yerini süreğen yalnızlığa, o; neden "ama" ile cümleye başlanamadığına, o da duvarda yamuk duran resmi niye dik açının kaynama noktasına bir türlü getirmediğime yerini bırakır, mecalsizliğime, niyetsizliğime, yorgunluğuma uğrar, oradan da gelir pişmanlıklarıma dayanır. her ağlama kendinden önceki dönemin z raporunu almaktır aslında.
o nedenle; birinin ağlayışına denk geldiğimde o an aklından ne geçtiğini, kendine o sırada ne dediğini hep çok merak etmişimdir. eğer konu bir yakınının ölümü ya da türevleri değilse, aşk filansa mesela ihtimaller aklıma gelir * gülerim. çünkü; dibi tutmuş bir mercimek çorbasından kısa yorgan rahatsızlığına, kıskançlıktan sıkan ayakkabıya kadar birçok şey de o çuvalın içine gizlenmiş olabilir.
(bkz: ota bota ağlamak vs biriktirip ağlamak).
bunu ukde bırakıcam, isteyen doldursun benim mecalim kalmadı. varayım biraz ağlayayım ben bakalım çuvalımda nelerim var.
nedenler çuvalının ağzı küçük bir kağıt kesiğiyle bir çırpıda açılıp, birikmişler ya da birikecekleri aşikar olanlar; hayaller ve kırıklıkları, vicdan ve azapları, özlem ve bıkkınlıkları, sorumluluklar ve kaçamakları, ifratlar ve tefritleri, sorular ve cevaplanamayışları teker teker sökün etmezler mi zihninize siz ağlarken de? ben böyle ağlarım. tek tek her neden için ayrı zamanlarda değil topluca ağlarım.
donmuş bir eşek fotoğafı görmemle başlayabilir ama onunla kalmaz, "epeydir bana gülüm demedi" de sıraya girer, sonra o sırasını savar yerini süreğen yalnızlığa, o; neden "ama" ile cümleye başlanamadığına, o da duvarda yamuk duran resmi niye dik açının kaynama noktasına bir türlü getirmediğime yerini bırakır, mecalsizliğime, niyetsizliğime, yorgunluğuma uğrar, oradan da gelir pişmanlıklarıma dayanır. her ağlama kendinden önceki dönemin z raporunu almaktır aslında.
o nedenle; birinin ağlayışına denk geldiğimde o an aklından ne geçtiğini, kendine o sırada ne dediğini hep çok merak etmişimdir. eğer konu bir yakınının ölümü ya da türevleri değilse, aşk filansa mesela ihtimaller aklıma gelir * gülerim. çünkü; dibi tutmuş bir mercimek çorbasından kısa yorgan rahatsızlığına, kıskançlıktan sıkan ayakkabıya kadar birçok şey de o çuvalın içine gizlenmiş olabilir.
(bkz: ota bota ağlamak vs biriktirip ağlamak).
bunu ukde bırakıcam, isteyen doldursun benim mecalim kalmadı. varayım biraz ağlayayım ben bakalım çuvalımda nelerim var.
devamını gör...
zümrüd-ü anka (yazar)
sözlükte bir yazar,
edebiyatta bir kuş.*
edebiyatta bir kuş.*
devamını gör...
şansölye
almanya ve avusturya'da hükümet başkanına verilen ad.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
anında aldığım kararlar, düşünerek aldığım kararlardan daha iyi çıkıyor.
ben az düşünsem daha iyi.
az düşündüm şu an, hakkaten öyle.
ben az düşünsem daha iyi.
az düşündüm şu an, hakkaten öyle.
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
ramazanda oruç tutmayanları döven insanların olması. oruç tutmayan insanlara saygı göstermeyen insanların olması daha doğru.
devamını gör...
beyaz peyniri 2 yılda yüzde 100 zamlanışının belgesi
fetoculerin oyunudur bu belge melge hikaye. 800gram peynir hala 28 liraya bulunabilmektedir. turkiyenin ekonimisi cok iyi. avrupada 200 gram peynire 2 euro veriyoruz allahtan korkun biraz nankorluk etmeyin.
marka: tahsıldaroglu
tahsildaroğlu beyaz peynir 800 g
%26 indirim orani
38,45 tl eski fiyat
28,45 tl indirimli fiyat
www.carrefoursa.com/tahsild...
edit: baslik basa kalmis. agiz tadiyla bi trolluk bile yapamadik.
marka: tahsıldaroglu
tahsildaroğlu beyaz peynir 800 g
%26 indirim orani
38,45 tl eski fiyat
28,45 tl indirimli fiyat
www.carrefoursa.com/tahsild...
edit: baslik basa kalmis. agiz tadiyla bi trolluk bile yapamadik.
devamını gör...
kısas vs idam
ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn (bakara, 179)*
allah muhammed aşkına, sadece bakara suresi 179. ayeti paylaşarak idam/kısas allah’ın emridir saçmalığını bırakın. okuduğunuz kur’an-ı kerim’i bari anlayın ya. ayetin açıklaması yapıyorum.
linç is coming.
“ey akıl sahipleri! iyi düşünecek olursanız, kısasta sizin için hayat vardır. umulur ki sakınıp korkarsınız.” ikinci cümleyi paylaşmak kimsenin işine gelmiyor nedense ama asıl mesaj orada. neyse bizim ayıbımız olsun bu da.
yani diyor ki; insan hayatını muhafaza konusunda, hayatın karşılığında hayat söz konusudur diye düşünecek olursanız; kendi hayatınızın gideceği korkusuyla başkasının hayatına kıyamazsınız! başkasını öldürmeye eliniz varmaz! buna istinaden; cinayet, öldürme konusunda islamiyet’in bu derece ağır, bu derece güçlü bir müeyyide vazetmiş olması, yani böyle ağır bir ceza koymuş olması, insan hayatını korumaya yöneliktir. öldüreni öldür, tecavüz edene tecavüz et ya da bıçaklayanı bıçakla demiyor.
insan hayatının korunmasında önemli bir ibret vardır diyor. bunu düşünürseniz bu yanlış fiillerden kendinizi alıkoyarsınız diyor. iyi düşünürseniz kurtulursunuz diyor. yani kısas derken aslında aklını kullan diyor.
hala anlamadıysan; eğer birisi birisini öldürecek olursa ve işlediği cinayetten sonra ne olacağını iyi bir muhakeme yoluyla değerlendirirse cinayet işlemekten vazgeçer diyor.
insan hayatı, kur’an-ı kerim’e göre o kadar aziz ve o kadar kutsaldır ki canı veren allah’tır. ve yine o canı sadece allah’ın alacağını bilmelidir insan diyor.
ps: ben inançsız bir adamım bana allah’ı savundurttunuz lan. böyle de bir insanım işte. allah affetsin.
allah muhammed aşkına, sadece bakara suresi 179. ayeti paylaşarak idam/kısas allah’ın emridir saçmalığını bırakın. okuduğunuz kur’an-ı kerim’i bari anlayın ya. ayetin açıklaması yapıyorum.
linç is coming.
“ey akıl sahipleri! iyi düşünecek olursanız, kısasta sizin için hayat vardır. umulur ki sakınıp korkarsınız.” ikinci cümleyi paylaşmak kimsenin işine gelmiyor nedense ama asıl mesaj orada. neyse bizim ayıbımız olsun bu da.
yani diyor ki; insan hayatını muhafaza konusunda, hayatın karşılığında hayat söz konusudur diye düşünecek olursanız; kendi hayatınızın gideceği korkusuyla başkasının hayatına kıyamazsınız! başkasını öldürmeye eliniz varmaz! buna istinaden; cinayet, öldürme konusunda islamiyet’in bu derece ağır, bu derece güçlü bir müeyyide vazetmiş olması, yani böyle ağır bir ceza koymuş olması, insan hayatını korumaya yöneliktir. öldüreni öldür, tecavüz edene tecavüz et ya da bıçaklayanı bıçakla demiyor.
insan hayatının korunmasında önemli bir ibret vardır diyor. bunu düşünürseniz bu yanlış fiillerden kendinizi alıkoyarsınız diyor. iyi düşünürseniz kurtulursunuz diyor. yani kısas derken aslında aklını kullan diyor.
hala anlamadıysan; eğer birisi birisini öldürecek olursa ve işlediği cinayetten sonra ne olacağını iyi bir muhakeme yoluyla değerlendirirse cinayet işlemekten vazgeçer diyor.
insan hayatı, kur’an-ı kerim’e göre o kadar aziz ve o kadar kutsaldır ki canı veren allah’tır. ve yine o canı sadece allah’ın alacağını bilmelidir insan diyor.
ps: ben inançsız bir adamım bana allah’ı savundurttunuz lan. böyle de bir insanım işte. allah affetsin.
devamını gör...
hazall
“aynı gezegen, farklı kaderler... bir neslin kaderini, bir evvelki nesil tayin eder. çocuklara güzel bir gelecek bırakmamız lazım” diyerek çalışmalarına başladı. toplumsal duyarlılığın artması için birçok sosyal aktivitede bulunurken, aşağıdaki videoyu seyredince inci tanesi gözyaşlarını tutamadı...kendini çabuk toplayarak bir sivil dayanışma platformu olan kafa sözlük’e hazall nicki ile geldi.
bilgi dolu tanımları ile çok başarılı olunca yoldaş onu kapıp moderatör yaptı. kibarlığı, yardımseverliği, tatlılığı, sevecenliği, sempatikliği ile sözlükte büyük bir hayran kitlesine ulaştı. insanların ruhuna o kadar güzel dokunuyor ki… erdemlerin kraliçesi, barış güvercini hazall’ı gelecekte unicef’in başında görünce çok mutlu olacağız.
bilgi dolu tanımları ile çok başarılı olunca yoldaş onu kapıp moderatör yaptı. kibarlığı, yardımseverliği, tatlılığı, sevecenliği, sempatikliği ile sözlükte büyük bir hayran kitlesine ulaştı. insanların ruhuna o kadar güzel dokunuyor ki… erdemlerin kraliçesi, barış güvercini hazall’ı gelecekte unicef’in başında görünce çok mutlu olacağız.
devamını gör...