iyi biri olduğumu söyleyemem , kırılganımdır , zihnimde oluşturduğum mezarda kefensiz yatan ; bazen yeryüzüne çıkan bir ölüyüm.
devamını gör...

#127736 nolu girdiden esinlenerek açtığım başlık. burada yevgeni zamyatin'in biz (1920), alduous huxley'in cesur yeni dünya (1931), george orwell'ın 1984 (1949), william golding'in sineklerin tanrısı (1954), ursula kroeber le guin'in mülksüzler (1974) ve josé saramago'nun körlük (1995) romanları arasındaki bazı benzerliklerden bahsetmek istiyorum:

+ biz ve cesur yeni dünya: her iki kitapta da ana karakterler, kendileri gibi yaşamayan eski yasaksız dünya ile karşılaşırlar. (biz'de yeşil duvar'ı aşarak gizlice; cesur yeni dünya'da izin alıp "new mexico ayrı bölgesi"ne ulaşarak bu deneyimi yaşarlar.)

+ biz, 1984 ve cesur yeni dünya: 3 kitapta da baş kahramanlar, bulundukları dünyayı kuran ana unsurları gerçekleştiren kişilerdir. (biz-enregral muciti, 1984-tarihi yapılandıran winston smith, cesur yeni dünya-kuluçka şartlandırma merkezi'nde embriyoların aşılamasını yapan lenina)

+ sineklerin tanrısı, biz ve körlük: 3 kitapta da roman kahramanları bir alanda sıkışmışlık yaşar. (sineklerin tanrısı'nda bir adaya kısılan çocuklar, biz'de etrafları bir duvarla çevrilmiş insanlar, körlük'te salgına yakalanıp bir akıl hastanesinde karantinada kalan insanlar)

+ cesur yeni dünya ve mülksüzler: cesur yeni dünya'da "ford aşkına!"; mülksüzler'de "asal sayı aşkına!" söylemleri.

+ biz ve 1984:
- biz'deki "iki artı iki"li
şiiri ile 1984'teki "iki artı iki beş eder"
- iki kitapta da günlük var. biz, zaten tam bir günlük şeklinde yazılmışken 1984 romanında winston'un başlarda yazıp sonra sakladığı bir günlüğü var.
- iki kitapta da hafıza yıkama teknikleri uygulandı. (biz'de ameliyatla, 1984'te işkenceyle)
- iki kitaptaki kahraman da sevgilileri dolayısıyla başkaldırmaya cesaret edebildiler.
devamını gör...

boks geçmişi olan bir insan olarak boks öğrenin önerisinde bulunabilirim. napcaz bıçağa mı yumruk atacağız diye düşünecek arkadaşlar çok minimon. hepsine bayılıyorum.

savunma sporu bilmek değişik bir şey. bir kez çok aniden bir sokak köpeği yüzüme saldırdı, köpeğe yumruk atarken buldum kendimi. bunu planlamadım o panik anında. kendimi yumruk atarken buldum. bu duruma son derece tepki gösteren hayvansever arkadaşlardan özür diliyorum. hayvanın yüzümü parçalamasına izin veremedim. burnumu o köpekten daha çok seviyorum. ayrica burnuma ihtiyaç duyuyorum. bir anda yüz mesafeme zıplayıp nefesini hissettiğim an başını okşayamadım. o da çok ayrı bir mesele.

bunun yanında karanlıkta karşıma bööö yaparak iki farklı zamanda iki farklı kişi çıktı. korkmaya fırsat bulamadım, bir hırsız neden bööö yapsın diye düşünemedim, hırsız sandım ve yumruk attım. iki seferinde isabet ettirebildim.

haliyle olaya böyle bakmak lazım. biri bıçak çektiği zaman beyniniz en iyi neyi biliyorsa onu yapıyor. yani savunma sporu bilmeyen biri şaşırıyor ve öylece kalıyor. savunma sporu bilen biri ise doğru anı kollayıp kendini savunuyor. siz beyninizin verdiği o kararı ancak yumruk atınca fark ediyorsunuz.

bir bıçaktan yumrukla kaçmak mümkün müdür?

bu da garip bir meseledir. bizim türk insanı genellikle yumruk atarken ya da bıçak çekerken savrulur. çünkü bir insana zarar verebilmek için vücut gücünüzü doğru şekilde kullanmak zorundasınız. bıçak çeken kişi çok büyük ihtimalle savrularak üstünüze gelecek. haliyle yumruk ile uzaklaştırmak mümkün. eminim günde 100 kişi bıçak sallıyorsa bizim beyinsizlerin yarısı ilk seferinde savrulduğu için isabet ettiremiyordur.

çok daha başarılı olmak için çok yakına gelip bıçaklamalıdır ki hiçbir boksör kol mesafesi kaldığı zaman öylece bakmaz. en baştan önlemi alır.

ha arkadan bıçaklanma mevzusu olur, ne bileyim bıçağı kalem kullanan john wick ustalığı ile kullanır orasını bilemem. geçmiş olsun o zaman.

yakın mesafeyi kapsayan savunma sporları var, çok nefis hareketler var. onlar öğrenilebilir, bazı insanlar için daha etkilidir. ben öğrendim, bir insanın kolunu yakalamak çok ciddi bir disiplin ve soğukkanlılık istiyor. haliyle benim için çok etkili olmadı. ben hala boksu tercih ediyorum.

ve şunu belirtmem gerek. hanımlar çubuk kraker kollu, omuzları olmayan, solucan gibi ortalarda gezen tiplerin şiddetine uğramayın. ha bu demek değil 2 metrelik adamların şiddetine mi uğrayalım? lütfen.. kendinizi savunmayı öğrenin bu topraklarda. çünkü gerekli. sevgiler.
devamını gör...

kategorilerden, radyo> dinle adımları izlenerek dinlenebilecek radyodur.
dilerseniz buraya basarak da ulaşabilirsiniz.

radyo sorumlusu normal radyo hesabıdır.

sözlük radyosu kafa sözlük yazarlarının geliştirilmesi ile büyüyen bir uygulamadır.
sözlük dışından herhangi birisinin yayın yapması söz konusu olamaz.
yayın yapmak isteyen yazarlarımız yukarıda bahsettiğim ilgili arkadaşımzıa ulaşabilir.


(bkz: i want you for kafa sözlük)
devamını gör...

deneyimlemeyenlerin "elinde oltayla o kadar saat beklenir mi ya?" şeklinde tepki verdikleri; oysa çok eğlenceli olan bir aktivite.
size zimmetli olan oltaların mantarlarını bi sağ baştan sola kısa bir süre sonra sol baştan sağa tekrar tekrar saymak anlatılmaz yaşanır. hele o arada mantarlardan birinin suya gömülmesi ve sizin hemen oltaya sarılmanızı anlatmıyorum bile.
su kenarına geçersiniz, elinize semaverde demlenmiş çayınızdan alırsınız. yanınızda varlığından memnun olacağınız biriyle sohbet edersiniz. bu durum sizi kısa bir süreliğine de olsa "yaşıyorum ulan bu hayatı galiba" hissi yaşatır.
devamını gör...

henüz 14 kişilik üyesi olan kulüp.
yazınız, oylayınız, oylanınız... sözlükte vakit geçiriniz. böylece karmanız arşa çıkacaktır.

edit: liste eklenmiştir. #454088
devamını gör...

ne demiş ömer hayyam:
ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
devamını gör...

nasıl da tılsımlısın
nasıl da güçlüsün
tek başına yoksun halbuki
yoksun biliyorum
ama
içime işliyorsun

her daim yanımızdasın
seninle başlıyor
seninle bitiriyoruz

sensiz günümüz
bir anımız bile
yok

hepimiz aşığız sana
ama gün geliyor
nefret ediyoruz

sen varsan biz varız

iyi ki varsın

ama
bugün senin kudretine sığınıyorum
affet

ince ince süzülen bir sızı
kaleminin kabzasına düşüyor
damlıyor yavaş yavaş
her harfte her satırda...
devamını gör...

günaydın sözlük. tam olarak böyle uyandım ama olsun. yine de günaydın sözlük.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

--! spoiler !--

her koşulda hiçbir şeyden korkmadan aşkına sahip çıkan anna, malesef dönemin koşulları dikkate alındığında ciddi bir dışlanmışlık yaşar. daha da kötüsü, kocasının onu affetmiş olmasıdır. çünkü bir insanın nefreti, merhametinden ve acıma duygusundan çok daha az acı verir. anna her şeyi göze alıp hayatını paramparça etmiştir ancak aşığı buna değmeyecek kadar korkak ve gel geç gönüllüdür. sonunda gururu ayaklar altına alınmış, ihanete uğramış, her şeyini kaybetmiş bir şekilde ortada kalır ve buna daha fazla dayanamayarak hayatına son vermeyi seçer.

--! spoiler !--
devamını gör...

kafasına çay atılan halkım, halkımız! ne zaman o çayı alıp bu zihniyetin kafasına geri atarsa, o zaman bir şeyler değişecek demektir.
devamını gör...

''bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol. menzilin yokluk olsun. insanın çömlekten farkı olmamalı. nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.,,
şems-i tebrizi
devamını gör...

hap koydum hap koydum, içine de hap koydum, kaynanamın adını, kuyruklu yılan koydum.
yemin ediyorum dengesizim. daha az önce içsel sorgulamalarimla kafamı patlatan ben açtım roman havası oynuyorum. iyi değilim evet.
devamını gör...

cahit sıtkı tarancı şiirdir.

suyun kurusun kanadın kırılsın değirmen
yetişir beni öğüttüğün
bırak cahilliğim saflığım gitmesin elden
bilmek yanmakmış büsbütün.
ben ettim sen etme kuzum değirmenci baba
boşuna değil bu telaş
öğrettiğin acı şeyler gelmiyor hesaba
mola ver dönmesin bu taş.
allah'ını seversen yarıda kes bu işi
sürmesin bu korkulu düş
rüzgar dalda bırakır yarı olmuş yemişi
tam olanı düşürürmüş.
devamını gör...

dünya (bkz: down sendromu) farkındalık günüdür.
devamını gör...

aklıma hiç gelmeyen birtakım örnekler.

açıkçası, insanların yaptığı riyakârlıklar beni değil kendilerini kötü duruma düşürdüğünden, bu güne dek benim hayatıma büyük bir etki bırakan herhangi bir örneğini hatırlamıyorum. riyakârlık yapandan uzak durduğum için fazla sorun yaşamıyorum bu tiplerle. zaten genel olarak insanlara hemen güvenmek gibi bir özelliğim yok. o yüzden de artık pek beklemediğim davranışlar görmüyorum yakın çevremdeki kişilerden.

sözlükte durum biraz daha farklı. burada kimse kimseyi tanımadığı için, kimsenin bir başkasına, tanımadan etmeden sataşmasını beklemiyorum. o yüzden gelip sataşan olduğu zaman şaşırıyorum gerçekten çünkü benim yapmadığım anormal bir şeyi başkasının bana yapması her zaman tuhafıma gitmiştir. onlara da söyleyeceğim şey şu: kendi iç huzursuzluğunuza çekmeyin insanları. kimse sizin bozuk düzen iç yapınızın ya da hastalıklı ruh halinizin yansımalarına katlanmak zorunda değil.
devamını gör...

yeni keşfettiğim ve sözlükte hep var olmasını istediğim yazar. öyle varım ama yoğum olmasın bence.* teşekkürler efenim..*
devamını gör...

sürekli şikayet eden yazarların başlıklarını ordan oraya taşicam bildirimi açınca duvarları yumruklasın köftehorlar..
devamını gör...

aklım fikrim zay eyledi yar benim..
orhan gürsoy'dan
devamını gör...

kesin ve net, hayvandır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim