yalnızlık şiirleri
içinde hüzün barındıran şiirlerdir.
bir tanesi şudur:
bilmezler yalnız yaşamayanlar,
nasıl korku verir sessizlik insana;
insan nasıl konuşur kendisiyle;
nasıl koşar aynalara,
bir cana hasret,
bilmezler.
(orhan veli kanık)
bir tanesi şudur:
bilmezler yalnız yaşamayanlar,
nasıl korku verir sessizlik insana;
insan nasıl konuşur kendisiyle;
nasıl koşar aynalara,
bir cana hasret,
bilmezler.
(orhan veli kanık)
devamını gör...
akıllı ol
1965 ile 1970 yılları arasında yayınlanan dizinin 2008 yılında peter segal tarafından filme çevrilmiş versiyonudur. benim çok sevdiğim bir komedi filmi olan get smart’ın başrol oyuncusu ise the office dizisi ile kendisine hayranlığım birkaç kat artan steve carell’dir.

filmde aynı zamanda güzeller güzeli shakespeare mirası anne hathaway, the rock lakaplı yeteneksiz oyuncu dwayne johnson ve büyük usta alan arkin de rol almaktadır.
control için çalışan ve kaos isimli terörist örgütün eylemlerini deşifre etmeye uğraşan maxwell’in asıl amacı saha ajanı olmaktır ama fiziksel olarak bu konuda pek de yeterli değildir. fiziksel olarak kendini geliştirdiğinde ise bir analist olarak kendisine ihtiyaç duyulduğu için saha ajanı olma hayalinden yine çok uzaklara düşer.
bir gün control’ün karargahı saldırıya uğrayıp saha ajanları deşifre olunca max’in aradığı fırsat gelir ve max bu fırsatı değerlendirmek için saçma sapan hallerinden de faydalanarak büyük bir mücadele içine girer.
özellikle chuck norris ustamızla ilgili yaptığı gönderme ile beni kendine bağlayan film kesinlikle gülme garantilidir.
get smart and watch this movie.

filmde aynı zamanda güzeller güzeli shakespeare mirası anne hathaway, the rock lakaplı yeteneksiz oyuncu dwayne johnson ve büyük usta alan arkin de rol almaktadır.
control için çalışan ve kaos isimli terörist örgütün eylemlerini deşifre etmeye uğraşan maxwell’in asıl amacı saha ajanı olmaktır ama fiziksel olarak bu konuda pek de yeterli değildir. fiziksel olarak kendini geliştirdiğinde ise bir analist olarak kendisine ihtiyaç duyulduğu için saha ajanı olma hayalinden yine çok uzaklara düşer.
bir gün control’ün karargahı saldırıya uğrayıp saha ajanları deşifre olunca max’in aradığı fırsat gelir ve max bu fırsatı değerlendirmek için saçma sapan hallerinden de faydalanarak büyük bir mücadele içine girer.
özellikle chuck norris ustamızla ilgili yaptığı gönderme ile beni kendine bağlayan film kesinlikle gülme garantilidir.
get smart and watch this movie.
devamını gör...
yazarların sürekli aldığı sorular
finansal minansal her türlü "köleniz olabilir miyim" hanimefendi ? (sanki aydin kurtoğlu'yum).
sen gerçek misin? yaşın kaç? / saçlarını mı boyadin sen?
konuşmak isteyen bir şekilde mesaj/adım atıyor işte.
sen gerçek misin? yaşın kaç? / saçlarını mı boyadin sen?
konuşmak isteyen bir şekilde mesaj/adım atıyor işte.
devamını gör...
pers ölümsüzleri
pers ordusunun saldığı dehşet bir yana, "pers ölümsüzleri" düşmanları için en büyük korkuydu. ordunun en seçkin savaşçılarından oluşan grubun bu takma adı almasının sebebi, savaşlarda hiç kimsenin onları görünürde öldürememesiydi. ölümsüzleri oluşturan 10.000 piyadeden bir tanesi bile düşse, hemen yerine birisi geçerdi ve birlikler sürekli aynı güce sahip sabit birimler olarak varlığını sürdürürdü. ölümsüzler, rütbelerine göre altın veya gümüş uçlu kısa mızraklar kullanan bir birlikti. kısa mızraklar dövüş mesafesini kısaltıyordu, ancak buna karşın hareket kabiliyetlerini artırıyordu. ölümsüzler, kısa yay ve okluk da taşıyorlardı. böylece çatışma menzilini istedikleri an hızlıca değiştirebiliyor, göğüs göğüse çatışmadan daha uzun menzilli bir çatışma pozisyonuna göz açıp kapayıncaya kadar geçebiliyorlardı.
all about history dergisi
all about history dergisi
devamını gör...
yazarların kendini tanımlama şekli
gerçek bir kaybeden yani looser.ama vazgeçmeyen yinede uğraşan.idolüm bal porsuğu kısaca..
devamını gör...
bakire olmayan kadınla evlenmek
bu başlık açılırken bir gezegen daha keşfedildi. orta doğunun bu iğrenç zihniyeti var oldukça, biz milim öteye gidemeyiz.
devamını gör...
limon
kucukken kendisini degilde kabugunu sevdigim icin babama o kısmını cikarttirirdim ve oyle bayila bayila yerdim sadece kabugunu. ama simdi komple yiyorum ve seviyorum. hele bide tuzlayincada mukemmel oluyo.
devamını gör...
cemil meriç
zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur. sözünün sahibidir.
devamını gör...
kağıdını göstermeyen şerefsiz arkadaş

bedavadan üniversite okumaya çalışan gereksiz tiplerin yersiz serzenişi.
bizim de not tutmadığımız zamanlar oldu ama gidip adam gibi dersimizi dinleyip geçtik sınavları. ha sen önceden not verdiğin ve arkadaşın ihtiyacın olduğunu bildiği halde not vermiyorsa bu gerçekten şerefsizce sayılabilir ama sınavda kağıdını göstermiyor diyen adam muhtemelen üniversiteyle ilgisi olacak en son kişidir. sınavda kağıt göstermek ne lan? sakın gelip de 65 yaş üstü kitle geleceğimizi çalıyor demeyin; siz okul sıralarında başlamışsınız milletin emeğini çalmaya.
ayrıca bugüne kadar kopya verdiğim arkadaşlarımdan bile kopya almadım mq. aslında yapabilirdim. ticari açıdan bakınca geri ödeme almış olacağım sonuçta alt tarafı swh. benim için mesele birinin emeğini çalmayı geçtim; kendim yapamadığım bir şeyi başkasından kopya çekerek yapmanın beni deli etmesi. insanlar bunu nasıl rahatça yapabiliyor anlamış değilim.
devamını gör...
benjamin button'ın tuhaf hikayesi
hamilelik esnasında hücrelerin normalden daha hızlı yaşlanmasına sebep olan, 4 milyonda bir görülen hastalıkla doğan bir bebeğin kurgusal hikayesini anlatıyor.
öyküsü 1922 yılında yazıldı, filmi 2008 yılında çekildi. başrollerinde brad pitt ve cate blanchett’in oynadı.
birinci dünya savaşı 'nın bittiği gün doğar benjamin.
babası anneyi ve bebeği görmeye gelir. anne babaya, bebeğime iyi bak der ve ölür.
baba bebeğe ilk bakışta bile katlanamadığı için, onu bir yaşlı bakım evinin merdivenlerine bırakıp gider.
bakım evini siyahi bir çift işletiyordur. çocuğu olmayan, çok dindar olan bir siyahi çift.
kadın, çocuğun ona özel bir mucize olduğunu düşünür. çok yoğun bir sevgiyle ve bol dua ile büyütür onu. büyüdükçe gençleştiğini, beceri geliştirdiğini fark eder ve bunları ettiği dualara yorar.
bir gün, yaşlıları ziyarete gelen küçük kızıl bir kızla tanışır. kız ona çok ilgi duyar.
benjamin, o kızda dahil herkese inanır, herkesi sever. sevilmek ve ilgi görmek onu mutlu eder.
sevildikçe, ilgi gördükçe, yeni şeyler deneyimledikçe, siyahi annesi ona dua ettikçe, hızla değiştiğini görür.
yürümekten, konuşmaktan aciz yaşlı çocuk gitmiş, yerine dünyanın en yakışıklı erkeği olan brad pitt gelmiştir.
her anı felsefik sözler ile dolu, her anı hüzün ve mucize dolu bir film. sonuna doğru ise brad pitt’in en yakışıklı olduğu zamanları var. o mavi gözler ile o sevgi dolu gözler ile o umut dolu bakan gözler ile sanki bana bakıyormuş gibi izledim filmi.
öyküsü 1922 yılında yazıldı, filmi 2008 yılında çekildi. başrollerinde brad pitt ve cate blanchett’in oynadı.
birinci dünya savaşı 'nın bittiği gün doğar benjamin.
babası anneyi ve bebeği görmeye gelir. anne babaya, bebeğime iyi bak der ve ölür.
baba bebeğe ilk bakışta bile katlanamadığı için, onu bir yaşlı bakım evinin merdivenlerine bırakıp gider.
bakım evini siyahi bir çift işletiyordur. çocuğu olmayan, çok dindar olan bir siyahi çift.
kadın, çocuğun ona özel bir mucize olduğunu düşünür. çok yoğun bir sevgiyle ve bol dua ile büyütür onu. büyüdükçe gençleştiğini, beceri geliştirdiğini fark eder ve bunları ettiği dualara yorar.
bir gün, yaşlıları ziyarete gelen küçük kızıl bir kızla tanışır. kız ona çok ilgi duyar.
benjamin, o kızda dahil herkese inanır, herkesi sever. sevilmek ve ilgi görmek onu mutlu eder.
sevildikçe, ilgi gördükçe, yeni şeyler deneyimledikçe, siyahi annesi ona dua ettikçe, hızla değiştiğini görür.
yürümekten, konuşmaktan aciz yaşlı çocuk gitmiş, yerine dünyanın en yakışıklı erkeği olan brad pitt gelmiştir.
her anı felsefik sözler ile dolu, her anı hüzün ve mucize dolu bir film. sonuna doğru ise brad pitt’in en yakışıklı olduğu zamanları var. o mavi gözler ile o sevgi dolu gözler ile o umut dolu bakan gözler ile sanki bana bakıyormuş gibi izledim filmi.
devamını gör...
türkiye'de 9 milyon suriyeli mülteci olması
her biri zaten en az 8 çocuk yapıyor.
sen daha dur, 5 yıla 20 milyon olacaklar.
sen daha dur, 5 yıla 20 milyon olacaklar.
devamını gör...
normal sözlük’ün en iyi avcı yazarları
moderatör deryası bir bilen hocam olabilir, melissho olabilir. onun dışında ben sözlükte sevişen bi adam olduğunu sanmam. en fazla 5 kişi. gerisi nargileli zirveci styla. bostancı’da sahilde bira içeriz diye sevinçle koşuyorlar zirve başlıklarına.
gerçekten de zirvelerde, hep nargile içiyorlar kıvırcık bonus kafaları ve dağınık sakallarıyla.
fıstık gibi kızlar var, erkeklerde iş yok kafa’da. ilk geldiğim günler daha da ciddiydi bunlar. allahın sevimsizleri, bir bayana nasıl meme derdin yazarlardı anca.
bu kadar basiretsiz enteli bir arada görmedim abi. saçı uzatıp metalci tişörtü giyen gelmiş buraya. ben ayda kyk ile geçiniyorum diye gururla yazıyor. nutellacı ibikler sizi.
nefret ediyorum şu sözlük tiplerinden. bu düzeni yıkalım artık. entellere mesaj dahi atmayarak büyük bir adım atın kızlar. rica ediyorum.
gerçekten de zirvelerde, hep nargile içiyorlar kıvırcık bonus kafaları ve dağınık sakallarıyla.
fıstık gibi kızlar var, erkeklerde iş yok kafa’da. ilk geldiğim günler daha da ciddiydi bunlar. allahın sevimsizleri, bir bayana nasıl meme derdin yazarlardı anca.
bu kadar basiretsiz enteli bir arada görmedim abi. saçı uzatıp metalci tişörtü giyen gelmiş buraya. ben ayda kyk ile geçiniyorum diye gururla yazıyor. nutellacı ibikler sizi.
nefret ediyorum şu sözlük tiplerinden. bu düzeni yıkalım artık. entellere mesaj dahi atmayarak büyük bir adım atın kızlar. rica ediyorum.
devamını gör...
elimize bir kalem geçtiğinde ilk yazdığımız kelime
imzamı atarım
devamını gör...
patron mutlu son istiyor
bir kıvanç baruönü filmidir.

filmin senaryosunu yılmaz erdoğan yazmıştır. filmin başrollerinde ise benim çok beğendiğim komedyenlerden biri olan tolga çevik ve alice müzikalindeki performansına hayran kaldığım ezgi mola oynamaktadır. ikili bu filmde müthiş bir uyum içindedir. bu ikiliye eşlik eden oyuncular ise erkan can, murat başoğlu ve ersin korkut’tur ki hepsi rolünün hakkını vermiştir.
tam bir yaz romantik komedisi olan bir filmde diziler ve yazlık filmler için senaryo yazarak hayatını kazanan bir senaristin patronu tarafından senaryo yazması için kapadokya’ya gönderilmesi anlatılır. kapadokya’ya ulaşıp otele yerleştiği anda otelin sahiplerinin kızı olan ve oteli işleten eylül’e apar topar aşık olan senarist sinan hiç ummadığı bir tesadüfün, büyük bir tesadüfün kurbanı olur.
film iyi bir filmdir ancak erkan can’ın oynadığı atçı arif karakterinin biraz zorlama buldum. yani yaptığı her şeyi görmüş geçirmiş adam felsefesi biraz daha derin olabilirdi. ancak tolga çevik’in patron tiplemesi nefis olmuş. gerçekten çok başarılı bir oyunculuk.
filmin tam da patronun istediği gibi bitmesi açısından da oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim.

filmin senaryosunu yılmaz erdoğan yazmıştır. filmin başrollerinde ise benim çok beğendiğim komedyenlerden biri olan tolga çevik ve alice müzikalindeki performansına hayran kaldığım ezgi mola oynamaktadır. ikili bu filmde müthiş bir uyum içindedir. bu ikiliye eşlik eden oyuncular ise erkan can, murat başoğlu ve ersin korkut’tur ki hepsi rolünün hakkını vermiştir.
tam bir yaz romantik komedisi olan bir filmde diziler ve yazlık filmler için senaryo yazarak hayatını kazanan bir senaristin patronu tarafından senaryo yazması için kapadokya’ya gönderilmesi anlatılır. kapadokya’ya ulaşıp otele yerleştiği anda otelin sahiplerinin kızı olan ve oteli işleten eylül’e apar topar aşık olan senarist sinan hiç ummadığı bir tesadüfün, büyük bir tesadüfün kurbanı olur.
film iyi bir filmdir ancak erkan can’ın oynadığı atçı arif karakterinin biraz zorlama buldum. yani yaptığı her şeyi görmüş geçirmiş adam felsefesi biraz daha derin olabilirdi. ancak tolga çevik’in patron tiplemesi nefis olmuş. gerçekten çok başarılı bir oyunculuk.
filmin tam da patronun istediği gibi bitmesi açısından da oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim.
devamını gör...
devrin skywalker
doğum gününnn kutlu olsunn devrinn.* senin doğum gününü unutmak çok zor zaten.* nice mutlu yıllara.*
devamını gör...
uzun entrylerin okunmaması
zamanında ve bazen ara ara yeterince tepkimizi verdiğimiz için artık üzerinde pek durulmaması gereken durum.
söyledik, yazdık, çizdik. sonuç değişmedi. bu saatten sonra da değişeceği yok.
bu ülke insanı okumuyor, onu biliyoruz ama sorsanız "bilgi istese x siteye gidecektir" hepsi. sorun şu ki bilgi isteyen falan yok. sanıyor musunuz ki sırf burası sözlük diye buradaki uzun yazılar okunmuyor? burada okumayanların hepsi değil belki ama çoğu başka yerde de okumuyor uzun yazıları.
zaten eleştirilerin -en azından benimkilerin- temelinde aslında bu var. yoksa buraya herkes istediği amaçla gelmekte elbette özgür. dalga dalavere için gelene de lafım yok. sorun şu ki dışarıda neysek burada da oyuz çoğumuz. toplum buraya yansıyor ve toplum okumuyor. okumaya okumaya harika bir ülke olduk, değil mi? işte böyle devam.
***
bu arada bazı arkadaşlar da uzun yazıların okunabilir olması için, yazarın kendi yorumuyla ve deneyimleriyle harmanlanması gerektiğini söyleyip duruyor. pardon ama bu ülkede bazı alanlarla ilgili araştırma yapan kurumlar bile yok. hangi tecrübemizi paylaşmamızı bekliyorsunuz mesela kozmoloji hakkında bir yazı yazarken? yahut kuantum fiziği anlatırken size her konu başlığıyla ilgili anıyı nereden bulalım, söyler misiniz? mecburen dümdüz yazıp geçiyoruz işte.
bunların hepsi bahane. okumayı seven okuyor, sevmeyen de türlü bahaneler buluyor okumamak için.
***
yazılar okunmadığı için tepki amaçlı olarak yazmayı bırakanlar var. yanlış. ben eleştiriyorum ama yine de yazıyorum çünkü beğeni derdinde değilim. hep dediğim gibi; 1 kişi olsa da okuyan varsa amaca ulaşılmış demektir. beğeni yapılmıyor diye yazmaktan vazgeçiyorsanız derdiniz başka demektir.
bu konu hakkında yazılacak her şey yazıldı. yazacak olan yazmaya devam etsin çünkü az da olsa okuyan var. yazmayacak olan da söylenip durmasın ve yazanların da şevkini kırmasın.
söyledik, yazdık, çizdik. sonuç değişmedi. bu saatten sonra da değişeceği yok.
bu ülke insanı okumuyor, onu biliyoruz ama sorsanız "bilgi istese x siteye gidecektir" hepsi. sorun şu ki bilgi isteyen falan yok. sanıyor musunuz ki sırf burası sözlük diye buradaki uzun yazılar okunmuyor? burada okumayanların hepsi değil belki ama çoğu başka yerde de okumuyor uzun yazıları.
zaten eleştirilerin -en azından benimkilerin- temelinde aslında bu var. yoksa buraya herkes istediği amaçla gelmekte elbette özgür. dalga dalavere için gelene de lafım yok. sorun şu ki dışarıda neysek burada da oyuz çoğumuz. toplum buraya yansıyor ve toplum okumuyor. okumaya okumaya harika bir ülke olduk, değil mi? işte böyle devam.
***
bu arada bazı arkadaşlar da uzun yazıların okunabilir olması için, yazarın kendi yorumuyla ve deneyimleriyle harmanlanması gerektiğini söyleyip duruyor. pardon ama bu ülkede bazı alanlarla ilgili araştırma yapan kurumlar bile yok. hangi tecrübemizi paylaşmamızı bekliyorsunuz mesela kozmoloji hakkında bir yazı yazarken? yahut kuantum fiziği anlatırken size her konu başlığıyla ilgili anıyı nereden bulalım, söyler misiniz? mecburen dümdüz yazıp geçiyoruz işte.
bunların hepsi bahane. okumayı seven okuyor, sevmeyen de türlü bahaneler buluyor okumamak için.
***
yazılar okunmadığı için tepki amaçlı olarak yazmayı bırakanlar var. yanlış. ben eleştiriyorum ama yine de yazıyorum çünkü beğeni derdinde değilim. hep dediğim gibi; 1 kişi olsa da okuyan varsa amaca ulaşılmış demektir. beğeni yapılmıyor diye yazmaktan vazgeçiyorsanız derdiniz başka demektir.
bu konu hakkında yazılacak her şey yazıldı. yazacak olan yazmaya devam etsin çünkü az da olsa okuyan var. yazmayacak olan da söylenip durmasın ve yazanların da şevkini kırmasın.
devamını gör...
thales
thales, milattan önce 7. yüzyılda yaşamış bir filozoftur. thales aydın ili çevresinde olan miletos okulunun kurucusudur. ve tarihte ilk filozof olarak bilinir. kendisi filozof, matematikçi, denizci ve tüccardır. matematik, astronomi, ticaret ve geometri üzerine çalışmalar yapmıştır.
yukarıda özet olarak bir çok özelliğin bahsettim. bahsetmediğim thalesin arke nedir sorusuna verdiği cevaptır. bunu uzun bir şekilde aşağıda anlatacağım. kısaca söylemek gerekirse thales arkhe nedir* sorusuna "su" cevabını vermiştir.
thales, yunan filozofu olan sokrates öncesi filozofların ilkidir. miletos okulunun kurucusu olduğundan bahsetmiştim. bu okuldan çıkan 3 önemli filozof daha vardır. bunlar thalesin öğrencisi olan anaksimandros, ve anaksimandros'un öğrencisi olan anaksimenes'dir. bu iki filozofun ise arkhe problemine farklı cevapları vardır.
thales neden ilk filozof olarak biliniyor. bunu basitçe şöyle anlatabilirim. yazıyı ilk bulan uygarlık hangisiydi. evet sümerlerdi. peki başka uygarlıklar yazıyı bulmamış mıydı. belki diğer kıtalarda kilometrelerce uzaktaki diğer uygarlıklar da yazıyla ilgili gelişmeler yapmıştı. ama bizim en eski bulduğumuz yazı sümerlere ait olduğu için yazıyı bulan uygarlığın sümerler olduğunu biliyoruz.* thalesin ilk filozof olarak seçilmesi de böyledir. thalesten daha eski felsefik kaynakları bulamadığımız için en eski felsefik görüşe sahip olan kişiyi yani thalesi ilk filozof olarak kabul ediyoruz.
thales döneminde bulunan diğer bilginlere göre çok farklıydı. thalesi farklı yapan ise felsefik soruları doğayı inceleyerek cevaplamaya çalışmasıydı. hatta şöyle anlatılır. thales bir gün yolda yürürken kuyuya düşmüş. bir köle kadın thalese "sürekli göklere bakmaktan ayağının altındaki görmüyorsun" diyerek çıkışmış. ne de olsa o dönemdeki bilginler asosyal, dünyayla bağlantısını koparmış sürekli kağıtlara bakmaktan gözlerine karalar inmiş kişiler olarak bilinirdi. ama thales farklıydı.
thales sürekli denizde yolculuk eder mesleği olan ticaret işiyle uğraşırdı. ve gittiği her yerdeki bilgileri öğrenir toplar ve kendi memleketine getirirdi. diğer uygarlıklar bilgileri toplaması uğraş verici ve önemli bir şeydi. yaptığı yolculuklarda mısırdan, babilden ve fenikeden önemli bilgiler elde etmişti. işte bu noktada arkhe problemine geçiş yapmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.
thales mısır'a yaptığı yolculuklarda mısır kahinlerinin öğrencisi olmuştu. mısır'daki öğrencilik yıllarında öğrendiği şeylerden birisi mısırlıların dünyayı ve ayı yaratan şeyin güneş olduğuna inanmasıydı. yani mısır uygarlığı güneşi tanrı (yaratıcı) olarak görmekteydi. thales bu bilgiyi kendi süzgecinden geçirerek, güneşin bir yaratıcı olmadığını ve güneşinde dünyayı oluşturan maddelerden oluştuğunu öne sürmüştü. hatta ayda dünyanın maddeleri ile oluşmuştu. thalesin düşünme şekli böyleydi. "kim" yerine "ne" sorusuna odaklanıyordu. dünyayı kim oluşturdu değil dünyayı ne oluşturdu, dünyayı oluşturan madde neydi gibi sorulara odaklanıyordu.
babile yaptığı yolculuklarında öğrendiği şeylerden birisi ise babil halkının dünyayı oluşturanın tiamat ana olduğuna inanmalarıydı. thales sular tanrısı tiamatın dünyayı yaratmadığını düşünüyordu. ama buradan etkilenmiş olmalı ki her şeyi oluşturan maddenin su olduğunu düşünmüştü. çünkü su yaşamın kaynağıydı. su girdiği kabın şeklini alabiliyordu, o zaman her şekle girebilen bir madde dünyadaki her şeyi de oluşturabilirdi. hem su olmayan yerde yaşamda olmazdı. işte bu yüzden thales arkhe problemine su cevabını vermişti. ve daha uygun başka bir madde bulamamıştı.
thales her maddenin sudan oluştuğunu ve maddelerin yoktan var olmadığını, vardan da yok olmadığını söylüyordu. su hem katı hem sıvı hemde gaz halinde bulunabilir. bunu değişim geçirerek yaptığını öne atmıştı.fark ettiyseniz günümüz biliminde hiçbir maddenin yoktan var olmadığı ve vardan yok olmadığı söylenir. felsefe bir şekilde bilimin gelişimine de katkı sağlıyordu.
miletos okulunda yer alan diğer filozoflara gelecek olursak onları uzun uzun anlatmayacağım.* ama kısa bir şekilde arkhe problemine verdiği cevapları söylemek gerekirse; thalesin öğrencisi anaksimandros arkhenin apeiron yani sonsuzluk olduğunu söylemişti. bunun nedeni o zamanlar bilim hızla gelişiyordu ve insanlar yeryüzünü aşıp gökyüzünü öğrenmeye başlamıştı. gökyüzünde sonsuz bir evren vardı. anaksimandros ancak her şeyi oluşturan maddenin sonsuz olacağını düşünmüştü. su olamazdı çünkü suların oluşturduğu denizlerin ve okyanusların bile bir kıyısı, sınırı vardı.
anaksimenes ise hocası anaksimandros'un bile anlatamadığı sonsuzluğu kabul etmemişti. anaksimenes ise arkhenin hava olacağını söylemişti. çünkü hava dünyayı dolduruyordu. bulutlar, yağmur, kar, dolu hepsi havadan oluşuyordu. su buharlaşıp hava oluyordu yine ağaç yanıp duman yani hava oluyordu. anaksimenes hava taneciklerinin birbirine yaklaşarak ve uzaklaşarak diğer maddeleri oluşturduğu söylemişti. o günlerde en küçük taneciğin kum olduğu sanılırdı. anaksimenes kumdan küçük taneciklerin olduğunu sezmiş olmalı.
yukarıda özet olarak bir çok özelliğin bahsettim. bahsetmediğim thalesin arke nedir sorusuna verdiği cevaptır. bunu uzun bir şekilde aşağıda anlatacağım. kısaca söylemek gerekirse thales arkhe nedir* sorusuna "su" cevabını vermiştir.
thales, yunan filozofu olan sokrates öncesi filozofların ilkidir. miletos okulunun kurucusu olduğundan bahsetmiştim. bu okuldan çıkan 3 önemli filozof daha vardır. bunlar thalesin öğrencisi olan anaksimandros, ve anaksimandros'un öğrencisi olan anaksimenes'dir. bu iki filozofun ise arkhe problemine farklı cevapları vardır.
thales neden ilk filozof olarak biliniyor. bunu basitçe şöyle anlatabilirim. yazıyı ilk bulan uygarlık hangisiydi. evet sümerlerdi. peki başka uygarlıklar yazıyı bulmamış mıydı. belki diğer kıtalarda kilometrelerce uzaktaki diğer uygarlıklar da yazıyla ilgili gelişmeler yapmıştı. ama bizim en eski bulduğumuz yazı sümerlere ait olduğu için yazıyı bulan uygarlığın sümerler olduğunu biliyoruz.* thalesin ilk filozof olarak seçilmesi de böyledir. thalesten daha eski felsefik kaynakları bulamadığımız için en eski felsefik görüşe sahip olan kişiyi yani thalesi ilk filozof olarak kabul ediyoruz.
thales döneminde bulunan diğer bilginlere göre çok farklıydı. thalesi farklı yapan ise felsefik soruları doğayı inceleyerek cevaplamaya çalışmasıydı. hatta şöyle anlatılır. thales bir gün yolda yürürken kuyuya düşmüş. bir köle kadın thalese "sürekli göklere bakmaktan ayağının altındaki görmüyorsun" diyerek çıkışmış. ne de olsa o dönemdeki bilginler asosyal, dünyayla bağlantısını koparmış sürekli kağıtlara bakmaktan gözlerine karalar inmiş kişiler olarak bilinirdi. ama thales farklıydı.
thales sürekli denizde yolculuk eder mesleği olan ticaret işiyle uğraşırdı. ve gittiği her yerdeki bilgileri öğrenir toplar ve kendi memleketine getirirdi. diğer uygarlıklar bilgileri toplaması uğraş verici ve önemli bir şeydi. yaptığı yolculuklarda mısırdan, babilden ve fenikeden önemli bilgiler elde etmişti. işte bu noktada arkhe problemine geçiş yapmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.
thales mısır'a yaptığı yolculuklarda mısır kahinlerinin öğrencisi olmuştu. mısır'daki öğrencilik yıllarında öğrendiği şeylerden birisi mısırlıların dünyayı ve ayı yaratan şeyin güneş olduğuna inanmasıydı. yani mısır uygarlığı güneşi tanrı (yaratıcı) olarak görmekteydi. thales bu bilgiyi kendi süzgecinden geçirerek, güneşin bir yaratıcı olmadığını ve güneşinde dünyayı oluşturan maddelerden oluştuğunu öne sürmüştü. hatta ayda dünyanın maddeleri ile oluşmuştu. thalesin düşünme şekli böyleydi. "kim" yerine "ne" sorusuna odaklanıyordu. dünyayı kim oluşturdu değil dünyayı ne oluşturdu, dünyayı oluşturan madde neydi gibi sorulara odaklanıyordu.
babile yaptığı yolculuklarında öğrendiği şeylerden birisi ise babil halkının dünyayı oluşturanın tiamat ana olduğuna inanmalarıydı. thales sular tanrısı tiamatın dünyayı yaratmadığını düşünüyordu. ama buradan etkilenmiş olmalı ki her şeyi oluşturan maddenin su olduğunu düşünmüştü. çünkü su yaşamın kaynağıydı. su girdiği kabın şeklini alabiliyordu, o zaman her şekle girebilen bir madde dünyadaki her şeyi de oluşturabilirdi. hem su olmayan yerde yaşamda olmazdı. işte bu yüzden thales arkhe problemine su cevabını vermişti. ve daha uygun başka bir madde bulamamıştı.
thales her maddenin sudan oluştuğunu ve maddelerin yoktan var olmadığını, vardan da yok olmadığını söylüyordu. su hem katı hem sıvı hemde gaz halinde bulunabilir. bunu değişim geçirerek yaptığını öne atmıştı.fark ettiyseniz günümüz biliminde hiçbir maddenin yoktan var olmadığı ve vardan yok olmadığı söylenir. felsefe bir şekilde bilimin gelişimine de katkı sağlıyordu.
miletos okulunda yer alan diğer filozoflara gelecek olursak onları uzun uzun anlatmayacağım.* ama kısa bir şekilde arkhe problemine verdiği cevapları söylemek gerekirse; thalesin öğrencisi anaksimandros arkhenin apeiron yani sonsuzluk olduğunu söylemişti. bunun nedeni o zamanlar bilim hızla gelişiyordu ve insanlar yeryüzünü aşıp gökyüzünü öğrenmeye başlamıştı. gökyüzünde sonsuz bir evren vardı. anaksimandros ancak her şeyi oluşturan maddenin sonsuz olacağını düşünmüştü. su olamazdı çünkü suların oluşturduğu denizlerin ve okyanusların bile bir kıyısı, sınırı vardı.
anaksimenes ise hocası anaksimandros'un bile anlatamadığı sonsuzluğu kabul etmemişti. anaksimenes ise arkhenin hava olacağını söylemişti. çünkü hava dünyayı dolduruyordu. bulutlar, yağmur, kar, dolu hepsi havadan oluşuyordu. su buharlaşıp hava oluyordu yine ağaç yanıp duman yani hava oluyordu. anaksimenes hava taneciklerinin birbirine yaklaşarak ve uzaklaşarak diğer maddeleri oluşturduğu söylemişti. o günlerde en küçük taneciğin kum olduğu sanılırdı. anaksimenes kumdan küçük taneciklerin olduğunu sezmiş olmalı.
devamını gör...
islamın terör içerdiği iddiası
ortaçağda da hıristiyanlık öyleydi.
12. yy. haçlı seferlerinin bundan farkı yoktu ki ...
1789 fransız devrimiyle birlikte , din, olması gerektiği yere, kiliseye sokuldu, insanlar rahat bir nefes aldı.
bizde de olması gereken budur.
din, bu kadar hayatın içine sokulmamalı, tüm hayatı dinin şekillendirmesine izin verilmemelidir.
insan elindeki doneyi , iyi kullanmayı da , kötü kullanmayı da kendisi seçer.
müslüman toplumlar, dinî hala kötü kullanmakta direniyor .
avrupanın 250 yıl önce farkedip, döndüğü yoldayız biz hala .
bizde döneceğiz elbet , ama biraz daha zamana ihtiyaç var,
görünen o...
edit: başlık başa.
12. yy. haçlı seferlerinin bundan farkı yoktu ki ...
1789 fransız devrimiyle birlikte , din, olması gerektiği yere, kiliseye sokuldu, insanlar rahat bir nefes aldı.
bizde de olması gereken budur.
din, bu kadar hayatın içine sokulmamalı, tüm hayatı dinin şekillendirmesine izin verilmemelidir.
insan elindeki doneyi , iyi kullanmayı da , kötü kullanmayı da kendisi seçer.
müslüman toplumlar, dinî hala kötü kullanmakta direniyor .
avrupanın 250 yıl önce farkedip, döndüğü yoldayız biz hala .
bizde döneceğiz elbet , ama biraz daha zamana ihtiyaç var,
görünen o...
edit: başlık başa.
devamını gör...
tam 8000 karmaya sahip olmak
tebrik ederim. heyecanla yazamaman da ayrı güzel olmuş.
prusyadaki kral bizi diskoya götür!*
prusyadaki kral bizi diskoya götür!*
devamını gör...
