zamanla sevmek vs ilk görüşte aşk
tüm aşkların temeli ilk görüşte başlar. beyninizde aşık olabileceğiniz kişi ile ilgili bir tanım bilmeseniz de bulunmaktadır. kişiyi ilk gördüğünüz anlarda bu tanıma uydurursanız. aşık olabileceğiniz anlamına gelir.
bu his karşılıklı ve yoğun ise ya mantığınızı dinleyip daha da tanımak isteyerek zamana yayarsınız ya da duygularınızı dinler kapılıp gidersiniz. mantık ile hareket edenler daha sürdürülebilir ilişki yaşarlar. ilk görüşte aşk ve zamanla aşk sizin mantık mı? yoksa duygu mu? seçiminizdir.
bu his karşılıklı ve yoğun ise ya mantığınızı dinleyip daha da tanımak isteyerek zamana yayarsınız ya da duygularınızı dinler kapılıp gidersiniz. mantık ile hareket edenler daha sürdürülebilir ilişki yaşarlar. ilk görüşte aşk ve zamanla aşk sizin mantık mı? yoksa duygu mu? seçiminizdir.
devamını gör...
goodkafas meet the mods
izlerken epey güldüüüüm!! alttan bilinçaltına mesajlar gönderilmiş.. ponçik hia? ellerine sağlık yahuuu kadıköy beyefendisi!
devamını gör...
sen haklısın deyip konuyu kapatmak
karşımdaki insanın konuyla alakalı hiçbir şey bilmediğini, cahil olduğunu ve buna rağmen hala yanlışta ısrar ettiğini görürsem sen haklısın diyip oradan ayrılırım ve o kişiyle bir daha tartışmaya girmem. cahile laf anlatacak kadar boş vaktim yok.
devamını gör...
yurt dışında okumak
benim bir arkadaşımın annesi ankaranın köklü üniversitelerinin birinde profesör babası da mit 'ı birincilikle bitirmiş çok bilgili bir profesör. yine ankarının en iyi üniversitelerinden birinde.
kızlarını özel bir kolejin ibdp sınıfına verdiler, her yaz maltaya dil okuluna ve california'ya yolladılar.ben yarım yamalak konuşurken kız anadili gibi ingilizce konuşuyordu. yks gibi aptal bir sınava hazırlanmak yerine sat sınavına hazırlanıyordu. 44/45 puan almış. şimdi stanford üniversitesinde bilgisayar bilimleri okuyor.amerikanın en pahalı eyaletinde yaşıyor ve babası her ay en az 10 bin dolar gönderiyor. kısacası imkan meselesi. ailen sana ne sunarsa osun.
kızlarını özel bir kolejin ibdp sınıfına verdiler, her yaz maltaya dil okuluna ve california'ya yolladılar.ben yarım yamalak konuşurken kız anadili gibi ingilizce konuşuyordu. yks gibi aptal bir sınava hazırlanmak yerine sat sınavına hazırlanıyordu. 44/45 puan almış. şimdi stanford üniversitesinde bilgisayar bilimleri okuyor.amerikanın en pahalı eyaletinde yaşıyor ve babası her ay en az 10 bin dolar gönderiyor. kısacası imkan meselesi. ailen sana ne sunarsa osun.
devamını gör...
potlaç
üretim fazlası olan artı değerin, gerçekleşen bayramlarda dağıtılması etkinliğidir. devletsiz, ilkel olarak adlandırılabilecek toplumlarda görülürdü. en fazla hediyeleşen kişi, yani en çok fakirleşen kişi bir anlamda en çok saygı duyulan kişi konumuna gelirdi. kabile şefinden en fazla hediyeyi vermesi beklenirdi. böyle bir uygulamanın temel sebebi, o topluluk içerisindeki eşitlikçi düzeni korumak isteğidir. eğer üretim fazlası birikirse eşitlikçi düzen ortadan kalkar ve kaos meydana gelir.
potlaç o kadar önemlidir ki o toplumun toplum sözleşmesi olduğu düşünülür.
potlaç o kadar önemlidir ki o toplumun toplum sözleşmesi olduğu düşünülür.
devamını gör...
5 bin liralık telefon kullanıp millet aç demek
tabi ki avrupa'ya gidemediğim veya tatil yapamadığım için suçlayacağım. herkesin yaşam kalitesi aynı değil ki birisi iş bulmak ister diğeride girişim yapmak ister bir başkası da bilim yapacak uygun bir zeminin olmasını ister.
herkesin öncelikleri farklıdır ve hükümette buna karşılık vermek zorunda, ne yani herkes sefil gibi mi yaşasın.
herkesin öncelikleri farklıdır ve hükümette buna karşılık vermek zorunda, ne yani herkes sefil gibi mi yaşasın.
devamını gör...
efendi bir insan olmaktan vazgeçilen an
bu konu benim canımı hep sıkan bir konu olmuştur. çevremde o kadar çok “şöyle kazık yedim sonra böyle oldum ... yok çok sevdimmm hayatımı s..kti ...yok efendilik hiç işime yaramadı bundan sonra p.ç takılacağım” muhabbetleri dönüyor ki sinir oluyorum. o zaman ölçülü efendi olun... değen kişiye değer gösterin... bunlardan bi haber gerçekten sevmeye gelmiş adamların bunda şuçu ne yani???yok illaa kazık yemiş birilerinden ; o da illa başkasından acısını çıkartacak. bence bu da saf kötülük, çünkü bilerek ve karar alınarak yapılan bir duruş tarzı.
devamını gör...
az bilinen deyimler
evet ben başlıyorum konunun sahıbısı olarak sjsjsj.
zemheri zürafası
kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir.
zemheri zürafası
kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir.
devamını gör...
elmalı bisküvili kek
annemin bi öğretisi vardır: “komşudan gelen tabak boş gönderilmez.” bu öğreti bazen yorucu oluyor. yorucu olsa da güzel ve ince bir öğreti. paylaşmayı öğütlüyor. paylaştıkça çoğalıyor.
yine böyle bir akşam. annem gün içinde yeterince yoruluyor. tabağı doldurma görevini yükleneyim dedim. tarifi nasıl, nereden edindik bilmiyorum. hem kek hem tart gibi. tarçın, elma, ceviz üçlüsünü seven herkes buna da bayılır.
ben kakaosuz bir şey yiyemem diyen için kakao, portakal, fındık uyumunu öneririm. hatta portakal dediğimde portakal kabuğu reçeli varsa bu ince dokunuş tarifi arşa çıkarabilir.
(bu akşam kare borcama yaptım, o yüzden bisküvi ve elma hariç tarifi aslına uygun yaptım. tarifin aslında dikdörtgen borcam vardır. tarifin aslını yazacağım. değiştirdiklerimi parantez içinde bildiririm.)
malzemeler:
* 3 adet yumurta
* 3 çay bardağı şeker
* 1 çay bardağı sıvı yağ
* 1 çay bardağı süt
* 1 paket vanilya
* 1 paket kabartma tozu
* 3 çay bardağı un
* ceviz
* 2 paket petibör bisküvi ( 1 paket kullandım.)
* 2 adet elma ( 1 adet kullandım)
* bol tarçın
yapılışı :
bisküvileri kare borcama iki sıra olacak şekilde dizelim. araları biraz açık bırakalım, kek hamuru bu boşluklara dolacak.

elmaları ince ince dilimleyelim, cevizleri hafif iri olacak şekilde kıyalım. dilimlenmiş elmaları bisküvilerin üzerine dizelim. elmaların üzerine cevizler gelsin. cevizlerin üzerine de tarçın serpelim, bolca olsun. mis gibi koksun.

tüm hazırlıktan sonra sırada keki çırpmak var. standart kek çırpma sahnesi. özellikle yumurtaların oda sıcaklığında olması önemli. hacimli olsun ve daha iyi kabarsın diye şekeri ve yumurtayı çırparken bir çimdik tuz katalım. iyice beyazlaşan ikiliye sırayla süt, sıvı yağı, vanilya ekleyip çırpmaya devam edelim. karışınca birkaç kaşık un koyup kabartma tozunu ilave edelim ve kalan unu da çırpma kabına boca edip kek hamuru sönmeden karıştıralım.
kek hamurumuz da hazır. hamuru borcamda bekleyen malzemenin üzerine dökelim ve kek harcının iyice yayılmasını sağlayalım.

180 derecelik önceden ısıtılmış fırında üzeri, altı, yanı, yöresi kızarana kadar pişirelim.
ilk 25 dk. fırının kapağını açmamak önemli.

afiyet olsun. yarın dilimlenmiş halini de atarım. *
yine böyle bir akşam. annem gün içinde yeterince yoruluyor. tabağı doldurma görevini yükleneyim dedim. tarifi nasıl, nereden edindik bilmiyorum. hem kek hem tart gibi. tarçın, elma, ceviz üçlüsünü seven herkes buna da bayılır.
ben kakaosuz bir şey yiyemem diyen için kakao, portakal, fındık uyumunu öneririm. hatta portakal dediğimde portakal kabuğu reçeli varsa bu ince dokunuş tarifi arşa çıkarabilir.
(bu akşam kare borcama yaptım, o yüzden bisküvi ve elma hariç tarifi aslına uygun yaptım. tarifin aslında dikdörtgen borcam vardır. tarifin aslını yazacağım. değiştirdiklerimi parantez içinde bildiririm.)
malzemeler:
* 3 adet yumurta
* 3 çay bardağı şeker
* 1 çay bardağı sıvı yağ
* 1 çay bardağı süt
* 1 paket vanilya
* 1 paket kabartma tozu
* 3 çay bardağı un
* ceviz
* 2 paket petibör bisküvi ( 1 paket kullandım.)
* 2 adet elma ( 1 adet kullandım)
* bol tarçın
yapılışı :
bisküvileri kare borcama iki sıra olacak şekilde dizelim. araları biraz açık bırakalım, kek hamuru bu boşluklara dolacak.

elmaları ince ince dilimleyelim, cevizleri hafif iri olacak şekilde kıyalım. dilimlenmiş elmaları bisküvilerin üzerine dizelim. elmaların üzerine cevizler gelsin. cevizlerin üzerine de tarçın serpelim, bolca olsun. mis gibi koksun.

tüm hazırlıktan sonra sırada keki çırpmak var. standart kek çırpma sahnesi. özellikle yumurtaların oda sıcaklığında olması önemli. hacimli olsun ve daha iyi kabarsın diye şekeri ve yumurtayı çırparken bir çimdik tuz katalım. iyice beyazlaşan ikiliye sırayla süt, sıvı yağı, vanilya ekleyip çırpmaya devam edelim. karışınca birkaç kaşık un koyup kabartma tozunu ilave edelim ve kalan unu da çırpma kabına boca edip kek hamuru sönmeden karıştıralım.
kek hamurumuz da hazır. hamuru borcamda bekleyen malzemenin üzerine dökelim ve kek harcının iyice yayılmasını sağlayalım.

180 derecelik önceden ısıtılmış fırında üzeri, altı, yanı, yöresi kızarana kadar pişirelim.
ilk 25 dk. fırının kapağını açmamak önemli.

afiyet olsun. yarın dilimlenmiş halini de atarım. *
devamını gör...
auschwitz-birkenau

oświęcim, polonya'da kurulmuştur. nazi almanya'sinin 2.dünya savaşında kurmuş olduğu toplama ve imhâ kampıdır.
buraya avrupa'dan 1.3 milyon kişi yerleştirilmiştir. bunların 1 milyonu yahudilerdir.
yaklaşık 900.000 kişi gaz odalarında ve vurularak imha edilmişlerdir. kalan 200.000 kişi ise hastalık, işkence, kötü muamelelerle hayatlarını kaybetmişlerdir.
ikinci dünya savaşı öncesi auschwitz, eski adıyla oscwinchim, yarısını yahudilerin teşkil ettiği, 14 bin kişinin yaşadığı sakin ve güzel bir kasabaydı. auschwitz ismi, holokost sürecinde kurban olanların ve dolayısıyla ıı. dünya savaşı'ndaki nazi katliaminin sembolü olmuştur.
bu kamplarda yahudiler, çingeneler, eşcinseller gibi nazi almanyasınca düşman ilân edilen kitleler, ekseri 6 milyon insan sistematik olarak katledilmiştir.
auschwitz ı-ıı-ııı olarak toplamda 3 kamp bulunurdu
auschwitz ı
1940'da kurulan ilk kamp auschwitz ı'de tüm kampların yönetim merkezi bulunuyordu.
burada yaklaşık 70.000 polonyalı entelektüel ve sovyet savaş esiri hayatını kaybetmiştir.
auschwitz ıı (birkenau)
auschwitz-birkenau çalışma ve imha kampıdır. burası 6 gaz odası ile 4 ölü yakma tesisini barındırır. hemen gaz odasına gönderilmeyen yüzbinlerce tutuklu, hayal bile edilemeyecek zor koşullar altında çalışmaya zorlanmış, işkence görmüş, soğukta bırakılmış, açlığa terkedilmiş, hastalıkları tedavi edilmemiş, tıbbi deneylerde kobay olarak kullanılmış ve sonunda da gaz odasında öldürülmüştür.
auschwitz ııı (monowitz)
bunlara ek olarak 40 km²'ye dağılmış 39 yan kampı ile beraber kz auschwitz ııı monowitz diye bir toplama kampı daha vardır.
bu kampları caniliği ile tanınan kamp doktoru josef mengele yönetmiştir.
devamını gör...
ot gibi yaşadığı halde günlük tutan birey
carolina maria de jesus..
brezilya'nın sao paulo şehrinin varoşlarında üç çocuğu ile birlikte fakir ve sıradan bir hayat yaşayan bir kadın. zengin insanların yaşadığı mahallelerde çöplerden bulduğu değerli şeyleri satarak geçimini sağlar.
çöpten bulduğu yıpranmış iki adet defteri yıllarca günlük olarak kullanır. içini döker. tuttuğu günlük tesadüf eseri olarak bir gazeteci tarafından okunur. kitap haline getirilir. o kadar güzeldir ki 15 dile çevrilir.
yıllar önce okumuştum. iyi ki günlük tutmuş.

resmin kaynağı
.
brezilya'nın sao paulo şehrinin varoşlarında üç çocuğu ile birlikte fakir ve sıradan bir hayat yaşayan bir kadın. zengin insanların yaşadığı mahallelerde çöplerden bulduğu değerli şeyleri satarak geçimini sağlar.
çöpten bulduğu yıpranmış iki adet defteri yıllarca günlük olarak kullanır. içini döker. tuttuğu günlük tesadüf eseri olarak bir gazeteci tarafından okunur. kitap haline getirilir. o kadar güzeldir ki 15 dile çevrilir.
yıllar önce okumuştum. iyi ki günlük tutmuş.

resmin kaynağı
.
devamını gör...
normal sözlük evlenecek eş aranıyor ilanları
merhaba ben rockçı serpil. 32 yaşındayım, bekarım. boş zamanlarımda brutal vokal yapmayı severim. londra'da ikamet ediyorum. -5 veya +5 yaş aralığına kadar taliplerimi bekliyorum.
devamını gör...
tek şarkısı dahi kötü olmayan şarkıcı
gökhan kırdar, kayahan,barış manço.
devamını gör...
yoksul kadına abla zengin kadına hanımefendi biçiminde hitap edilmesi
çünkü hitap şekli de sınıfsaldır, evet.
devamını gör...
uzayda piknik
mevzu strugatski kardeşlerse ve sovyet bilim kurgu eserleri ise illa ki bir şeyler söylemek gerekir. genelde onlarla ilgili başlıklara kayıtsız kalamıyorum * özellikle bu eserleri yarattıkları dönemler, sovyetlerin artık iyice zıvanadan çıktığı ve katı politik tutumun esiri olduğu dönemler. yani içinde bulundukları mevcut durum onları daha da yaratıcı olmaya itmiş. hayal güçlerinin sınırlarını zorlamışlar. ve bunu yaparken de gerçeklikten asla kopmamışlar. strugatski kardeşler aslında neden sonuç ilişkisi demektir. hayal gücünün sınırlarını zorlamakla işe koyulmuş olmaları, insana dair gerçeklikleri es geçtikleri anlamına gelmez. bilakis durum tam tersidir. insana dair gerçek olan ne varsa ortaya dökmüşlerdir. tıpkı uzayda piknik de olduğu gibi. siz nasıl ki, gider herhangi bir yerde piknik yaparsanız ve çöplerinizi toplamazsanız, sonrasında sizden daha düşük yaşam formundaki canlılar * bu çöplere çöküyorsa, ayısı, kurdu, çakalı... hah işte uzaylıların çerine çöpüne de biz çöküyoruz. mesaj güzel. adamlar yine ince görmüşler. önlerinde saygıyla eğilip, hemen ceketimizin düğmelerini ilikliyoruz, zira bu adamların insana dair olan eleştirileri kadar muazzam eleştirileri sözde gerçekçilik denizinde yüzen hiç bir düzenbazın yaptığını görmedik. yerseniz onlar gerçekçi, strugatski kardeşler hayalperest. ama genelde yersiniz orası da ayrı nokta *
bakın bu kitapta redrick schuhart diye bir adam vardır. candır. onun iç hesaplaşmaları, şişenin dibini görmesi falan, hep sistemin baltasının sapı olan deyyuslar yüzündendir. uzayda piknik birazda andrey tarkovski ve stalker'dır. eğer strugatski kardeşler olmasaydı bu filmi izleyemeyecektiniz. evet bir uyarlama değildir ama filmin çıkış noktası uzayda pikniktir. insanoğlunun karanlık noktalarını her zaman kusursuz bir şekilde göstermiş olan strugatskilere ne kadar teşekkür etsek azdır. neyse bak yine pik yaptım yapacağım. bitirdiniz redrick gibileri yeminle.yavuz çetin abimiz ''yaşamak istemem artık'' adlı şarkısında diyor ya;
''benden bir ruhsuz yaratmayı
nasıl başardınız
benden bir uyumsuz yaratmayı
nasıl başardınız
benden hissizden bir yaratmayı
nasıl…''
hakikaten lan nasıl? okuyunuz okutunuz. pişman olmazsınız. ha aynayı bakmayı sevmiyorsanız da boş verin gitsin!
bakın bu kitapta redrick schuhart diye bir adam vardır. candır. onun iç hesaplaşmaları, şişenin dibini görmesi falan, hep sistemin baltasının sapı olan deyyuslar yüzündendir. uzayda piknik birazda andrey tarkovski ve stalker'dır. eğer strugatski kardeşler olmasaydı bu filmi izleyemeyecektiniz. evet bir uyarlama değildir ama filmin çıkış noktası uzayda pikniktir. insanoğlunun karanlık noktalarını her zaman kusursuz bir şekilde göstermiş olan strugatskilere ne kadar teşekkür etsek azdır. neyse bak yine pik yaptım yapacağım. bitirdiniz redrick gibileri yeminle.yavuz çetin abimiz ''yaşamak istemem artık'' adlı şarkısında diyor ya;
''benden bir ruhsuz yaratmayı
nasıl başardınız
benden bir uyumsuz yaratmayı
nasıl başardınız
benden hissizden bir yaratmayı
nasıl…''
hakikaten lan nasıl? okuyunuz okutunuz. pişman olmazsınız. ha aynayı bakmayı sevmiyorsanız da boş verin gitsin!
devamını gör...
cin çağırmak
gerekli bir grup ve ürkütücü bir ortamda yapılırsa herkes en ufak bir tıkırtıda göç* korkusu sarar.
devamını gör...
wifi
faydalı bilgi:
bilgisayarınızda kayıtlı wifi'ları görmek için cmd'ye şunu yazabilirsiniz:
netsh wlan show profile
kayıtlı wifi'ın şifresini görebilmek için ise:
netsh wlan show profile wifi_adı key=clear (wifi_adı yerine ağ adınızı yazmalısınız)
bilgisayarınızda kayıtlı wifi'ları görmek için cmd'ye şunu yazabilirsiniz:
netsh wlan show profile
kayıtlı wifi'ın şifresini görebilmek için ise:
netsh wlan show profile wifi_adı key=clear (wifi_adı yerine ağ adınızı yazmalısınız)
devamını gör...
nilhan osmanoğlu'nun atatürk paylaşımı
artık bu tarz tweetleri beynim gerçekten almıyor. beynimin şu anki hali:*
devamını gör...
lise aşkını unutamamak
lise bittikten sonra hayatıma bazı insanlar girdi çıktı ama her seferinde ben kendimi yine onda buldum üstünden seneler geçmiş ama hala o kadar masum ve güzel geliyor ki gözüme (link: )
devamını gör...
incognito
nörobilime merak duyanların okuması gereken david eagleman kitabı. “içimizdeki kozmos” da denilen çok sevdiğim tanımlamasıyla beyin ve onun muazzam karmaşıklıktaki yapısı, kararları veren ne kadar biz sorusu ve nasıl çalıştığını okudukça bazı önyargıların yine o beyin içinde tuz buz olması. okumak isteyenler için sinirbilim dünyasına iyi bir başlangıç olacaktır. en azından bende öyle olmuştu.
devamını gör...