üniversitedeki kadınların yüzde 70’i başörtülü değilse orada özgürlük yoktur
hala kadınların giyiniş şeklş konuşuluyorsa orada özgürlük yoktur.
devamını gör...
yazarların kendini tanımlama şekli
amazon kolilerinin içindeki geri dönüşümlü kağıttan yapılan destek elemanıyım işe yararım ama bi yere kadar sonra git bidaha dönüş falan.
devamını gör...
çocukken sahip olunan yanlış bakış açıları
herkesi iyi sanmak..
devamını gör...
nazım hikmet ran
mavi gözlü devimizdir. romantik devrimci türk şair ve yazarımızdır.
şiirleri ve yazıları yüzünden kendisine bir çok dava açılmıştır.
1925 ankara istiklâl mahkemesi davası
1927-1928 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1928 rize ağır ceza mahkemesi davası
1928 ankara ağır ceza mahkemesi davası
1931 istanbul ikinci asliye ceza mahkemesi davası
1933 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1933 istanbul üçüncü asliye ceza mahkemesi davası
1933-1934 bursa ağır ceza mahkemesi davası
1936-1937 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1938 harp okulu komutanlığı askerî mahkemesi davası
1938 donanma komutanlığı askeri mahkemesi davası
istanbul, ankara, çankırı ve bursa cezaevlerinde 12 sene kalmıştır.
aşka aşık adamdır.
'' dörtnala gelip uzak asya'dan
akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem, bu cennet bizim. kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim....
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim''
''nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misâli?
neylersin alışkanlık,
için kan ağlarken yüzün güler,
dikilitaş gibi dinelirsin yine.
yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?''
şiirleri ve yazıları yüzünden kendisine bir çok dava açılmıştır.
1925 ankara istiklâl mahkemesi davası
1927-1928 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1928 rize ağır ceza mahkemesi davası
1928 ankara ağır ceza mahkemesi davası
1931 istanbul ikinci asliye ceza mahkemesi davası
1933 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1933 istanbul üçüncü asliye ceza mahkemesi davası
1933-1934 bursa ağır ceza mahkemesi davası
1936-1937 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1938 harp okulu komutanlığı askerî mahkemesi davası
1938 donanma komutanlığı askeri mahkemesi davası
istanbul, ankara, çankırı ve bursa cezaevlerinde 12 sene kalmıştır.
aşka aşık adamdır.
'' dörtnala gelip uzak asya'dan
akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem, bu cennet bizim. kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim....
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim''
''nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misâli?
neylersin alışkanlık,
için kan ağlarken yüzün güler,
dikilitaş gibi dinelirsin yine.
yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?''
devamını gör...
zam geldi ağlaklığı
(bkz: kayseri'de kendini asarak intihar eden genç)
(bkz: 18 aydır işsiz olan müzisyenin intihar etmesi)
(bkz: 1,5 yaşındaki bebeklerini komşuya bırakıp intihar eden çift)
(bkz: mersin'de geçim sıkıntısı yüzünden intihar eden vatandaş)
(bkz: antakya'da geçim sıkıntısı yüzünden intihar eden vatandaş)
(bkz: don't feed the troll)
(bkz: 18 aydır işsiz olan müzisyenin intihar etmesi)
(bkz: 1,5 yaşındaki bebeklerini komşuya bırakıp intihar eden çift)
(bkz: mersin'de geçim sıkıntısı yüzünden intihar eden vatandaş)
(bkz: antakya'da geçim sıkıntısı yüzünden intihar eden vatandaş)
(bkz: don't feed the troll)
devamını gör...
yeraltı edebiyatı
yeraltı edebiyatı'nda genellikle anti-kahramanların revaçta, kapitalizm eleştirisi de olmazsa olmaz. anti-kahraman nedir diye de soranlar olur elbet. ahlak timsali karakterlerin zıttı, bilinen, sevilen, örnek 'karakter' özelliklerinin tersini göreceğiniz, toplumun dışından, 'yeraltından insanlar'. yeraltı edebiyatı son zamanlarda amerikan yazar chuck palahniuk'un fight club'u ile popüler kültürde tanınmaya başlandı. ancak bununla başlamıyor, bu yalnızca yeraltı edebiyatının popüler kültürde değer kazanması için önemli bir dönüm noktası. bukowski gibi yazarlar bu türün bayrağını çekiyor. fark edebileceğiniz gibi absürdizmin oluk oluk aktığı bir nehir. edebi kaygı taşınmaz genellikle, söz ağızdan çıktığı gibi, sokak diliyle yazılır. insanlar, inançlar, tabular, hepsinin ne önemi var? yani edebiyatta bir doktor başkahraman ise, yeraltı edebiyatında da bir alkolik, bağımlı, fahişe, ya da bu lanet düzene aşina herhangi biri. ancak dediğim gibi tam net bir tanım bulunmuyor, kimileri için sokak edebiyatı, kimileri içinse yasaklara bir kılıf oluyor yeraltı. benim içinse hepsinin toplamı ediyor.
devamını gör...
little big man
thomas berger'in aynı isimli romanından uyarlanan 1970 yapımı arthur penn filmi.
yine aynı tarihte ralph nelson tarafından beyaz perdeye aktarılan revizyonist western filmlerinin en önemli örneklerinden birisi olan soldier blue ile birlikte holywood'un kızılderili meselesine bakışını değiştiren iki yapımdan biri olarak nitelenebilir. aralarındaki fark ; soldier blue'nun katı gerçeklik ve olanca vahşeti ile meseleleri aktarmasına karşın little big man'in meseleyi daha mizahi bir şekilde ele alarak, göndermeler yapmak suretiyle meseleye yaklaşmasıdır. farklı yaklaşım tarzlarını seçmiş olsalar dahi her iki filmde bu noktada çok değerlidir.
filmde daha çocukken cheyenne kabilesi tarafından kaçırılan ve onlarla birlikte yaşamaya başlayan jack crabb’in -dustin hoffman- hayat hikayesi anlatılmaktadır. ama bu hikâye çok farklı bir şekilde huzurevinde başlar. jack crabb 121 yaşındadır ve onun teybe kayıt edilen röportajı filmin çıkış noktasıdır. filmde çok hoş mizahi göndermeler görüyorsunuz. tabiri caizse beyaz şeytanın kızılderililere uyguladığı mezalime karşı, gelişine muhteşem vuruşlar yapılıyor ve her seferinde top doksanlardaki örümcek ağlarını temizleyerek insanın içinin yağlarını eritiyor.
aslında jack crabb'in almış olduğu isim dahi göndermeler açısından önemli, gerçek ''little big man'' cheyenne kabilesi mensubu değildir. o lakota kabilesine mensuptur. bununla ilgili çılgın at başlığına bakabilirsiniz zira onun hikâyesine orada değinmiştik. peki neden jack'e bu isim uygun görülmüş? kanımca arada kalmışlık hissini yaşaması ve sürekli gel gitler içerisinde yaşamını sürdürmesi bunda en önemli etken, bu tarz arada kalmışlık hissini yaşayan pek çok kızılderili yer aldı tarih sayfalarında.
jack filmde ping pong topu gibi bir oraya bir buraya savrulur. savaşlara katılır, ablasını bulur o sırada hristiyanlığa meyleder. arkasından vahşi batı şovuna katılır falan derken en nihayetinde custer'ın emrinde little bighorn savaşı'nda yer alır. custer onun kızılderili geçmişini bildiği için ona güvenmez, onun tüm söylediklerinin aksini gerçekleştirir. işte zurnanın zırt dediği yerde burası olur ve jack savaşın seyrini değiştiren adam olarak karşımıza çıkar.
izlenilesi bir filmdir. zira başta da söylediğim gibi ''soldier blue''ile birlikte kızılderili meselesine bakışı ters düz etmiştir. dustin hoffman'ın oyunculuğu ise tek kelime ile harikadır.
tabi şöyle bir şerh koymam lazım; çekim yılı eski olan filmleri tercih etmeyenler ve meseleye ilgisi olmayanlar bu filmi pek sevmeyebilir. ancak kızılderili tarihine ve eski filmlere meraklıysanız, ve filmi izlemediyseniz muhakkak izlemeniz gereken bir baş yapıt olduğunu söyleyebilirim.
filmdeki boşlukları doldurmak açısından da sözlükten bir kaç başlığı şuraya not düşeyim zira bu başlıklarda filmdeki kurgusal akışın gerçek tarihi boyutlarına değinilmiş durumda ;
(bkz: soldier blue) (bkz: çılgın at) (bkz: oturan boğa)
(bkz: kızıl bulut) (bkz: hayalet dansı) (bkz: cheyenne) (bkz: little big horn savaşı)
yine aynı tarihte ralph nelson tarafından beyaz perdeye aktarılan revizyonist western filmlerinin en önemli örneklerinden birisi olan soldier blue ile birlikte holywood'un kızılderili meselesine bakışını değiştiren iki yapımdan biri olarak nitelenebilir. aralarındaki fark ; soldier blue'nun katı gerçeklik ve olanca vahşeti ile meseleleri aktarmasına karşın little big man'in meseleyi daha mizahi bir şekilde ele alarak, göndermeler yapmak suretiyle meseleye yaklaşmasıdır. farklı yaklaşım tarzlarını seçmiş olsalar dahi her iki filmde bu noktada çok değerlidir.
filmde daha çocukken cheyenne kabilesi tarafından kaçırılan ve onlarla birlikte yaşamaya başlayan jack crabb’in -dustin hoffman- hayat hikayesi anlatılmaktadır. ama bu hikâye çok farklı bir şekilde huzurevinde başlar. jack crabb 121 yaşındadır ve onun teybe kayıt edilen röportajı filmin çıkış noktasıdır. filmde çok hoş mizahi göndermeler görüyorsunuz. tabiri caizse beyaz şeytanın kızılderililere uyguladığı mezalime karşı, gelişine muhteşem vuruşlar yapılıyor ve her seferinde top doksanlardaki örümcek ağlarını temizleyerek insanın içinin yağlarını eritiyor.
aslında jack crabb'in almış olduğu isim dahi göndermeler açısından önemli, gerçek ''little big man'' cheyenne kabilesi mensubu değildir. o lakota kabilesine mensuptur. bununla ilgili çılgın at başlığına bakabilirsiniz zira onun hikâyesine orada değinmiştik. peki neden jack'e bu isim uygun görülmüş? kanımca arada kalmışlık hissini yaşaması ve sürekli gel gitler içerisinde yaşamını sürdürmesi bunda en önemli etken, bu tarz arada kalmışlık hissini yaşayan pek çok kızılderili yer aldı tarih sayfalarında.
jack filmde ping pong topu gibi bir oraya bir buraya savrulur. savaşlara katılır, ablasını bulur o sırada hristiyanlığa meyleder. arkasından vahşi batı şovuna katılır falan derken en nihayetinde custer'ın emrinde little bighorn savaşı'nda yer alır. custer onun kızılderili geçmişini bildiği için ona güvenmez, onun tüm söylediklerinin aksini gerçekleştirir. işte zurnanın zırt dediği yerde burası olur ve jack savaşın seyrini değiştiren adam olarak karşımıza çıkar.
izlenilesi bir filmdir. zira başta da söylediğim gibi ''soldier blue''ile birlikte kızılderili meselesine bakışı ters düz etmiştir. dustin hoffman'ın oyunculuğu ise tek kelime ile harikadır.
tabi şöyle bir şerh koymam lazım; çekim yılı eski olan filmleri tercih etmeyenler ve meseleye ilgisi olmayanlar bu filmi pek sevmeyebilir. ancak kızılderili tarihine ve eski filmlere meraklıysanız, ve filmi izlemediyseniz muhakkak izlemeniz gereken bir baş yapıt olduğunu söyleyebilirim.
filmdeki boşlukları doldurmak açısından da sözlükten bir kaç başlığı şuraya not düşeyim zira bu başlıklarda filmdeki kurgusal akışın gerçek tarihi boyutlarına değinilmiş durumda ;
(bkz: soldier blue) (bkz: çılgın at) (bkz: oturan boğa)
(bkz: kızıl bulut) (bkz: hayalet dansı) (bkz: cheyenne) (bkz: little big horn savaşı)
devamını gör...
duyar kasma hastalığı
sozluk icerisinde yazarlarin prim, like, takipci kasmak icin izledikleri hastalik. bazi konular var burda herkesin canini sikan, uzen ama her uzucu olaya ev gezmelerinde kek yiyip, dedikodu yapan 55 yasindaki teyzelerin duyduklari kotu haber sonrasinda tansiyonlarinin dusup bi fena oluyorum ben deyip, 10 dakka sonra mezdeke dansiyla komsulariyla gobek atmesi gibi. ilgi cekmekten bi bikmadiniz ya.
uzucu haberi okuyunca verilen tepkiler: sadece agliyorum - peki, sinirden nefesim daraliyor - yapma yav, yaziyorum yaziyorum siliyorum - ee yazmissin duyarci kardes silmemissin vb sacmasapan tepkiler, okuyaninda inanasi gelmiyor yazdiklariniza. nickalti yazilari daha da beter, bazen arkadaslarla online toplanip gecenin ya da haftanin yazarlarini secip nickaltlarini okuyup dakikalarca guluyoruz. yemin ederim inek gibi yalaniyor bazi tipler.
uzucu haberi okuyunca verilen tepkiler: sadece agliyorum - peki, sinirden nefesim daraliyor - yapma yav, yaziyorum yaziyorum siliyorum - ee yazmissin duyarci kardes silmemissin vb sacmasapan tepkiler, okuyaninda inanasi gelmiyor yazdiklariniza. nickalti yazilari daha da beter, bazen arkadaslarla online toplanip gecenin ya da haftanin yazarlarini secip nickaltlarini okuyup dakikalarca guluyoruz. yemin ederim inek gibi yalaniyor bazi tipler.
devamını gör...
imkansız aşk
imkansız olduğunu anladığında daha da alevlenen aşktır, geçmiş olsun.
devamını gör...
mucize
olağanüstü bir olayın meydana gelmesidir. mucize ile ilgili çok güzel bir olay var. " bir gün küçük bir kız bir eczaneye girip toplamış olduğu tüm parasını eczacıya verip mucize varmı, almak istiyorum der. eczacı gülerek mucizeyi ne için istiyorsun der küçük kız da kardeşimin başında şöyle bir şişlik var babam eğer bir mucize olmazsa öleceğini söylüyor ben kardeşimin ölmesini istemiyorum ona bir mucize almak istiyorum der. eczacı buna çok üzülür ve küçük kıza maalesef bizde mucize yok der. sonra küçük kızın arkasında olayı izleyen bir adam elini kızın omzuna koyarak şöyle der göster bakalım ne kadar paran var der sonra küçük kızın parasını sayar ve ooo tam da bir mucize alacak kadar paran var der ve hadi beni kardeşinin yanına götür de onu bir göreyim der sonra kızın evine giderler ve o adam küçük çocuğun başına bakar ve 2 gün sonra o küçük çocuğun ameliyatını ücretsiz yapar. ve bu yaşanmış gerçek bir olaydır o ameliyatı yapan ise ülkemizde olduğu gibi dünyada da ünlü iranlı beyin cerrahı prof. dr. madjid samii'dir.
devamını gör...
cinci hoca (yazar)
beğenilerini ifade etmekten çekinmeyen yazardır*.
devamını gör...
para karşılığı tez yazdırırken dolandırılmak
ülkemin yeni dolandırıcılık yöntemlerinden birisi. iki taraf da kendince dolandırıcı aslında...
her açıdan emek hırsızlığına alıştık zaten bu ülkede, ki kendi emeğiyle bir yerlere gelmek isteyenlere çelme takmaya devam ediyoruz.
insanlar ne kadar ünvan meraklısı oldular? parayla tez yazdırmak nedir? bir yerlere gelebilmek için kendin olman artık işe yaramıyor. illa yalan, illa riyakarlık, sahtekarlık yapmak gerekiyor. bu yüzden de insanlar o ünvanların içini boşaltmak için elinden geleni yapıyor. sosyal medyada örneklerini her gün görüyoruz, daha da artacak sayenizde.
bu parayı veren insan, hocalara da sallıyordur belki. online eğitimde hoca böyle konuştu, şöyle hitap etti vb. diye... sen daha emeğin karşılığı nedir bilememişsin, şimdiden içini boşaltmaya başlamışsın kavramların. sonra bir gün bir şekilde sen de hoca olduğunda senden de aynı davranışlar görürürüz korkarım. çünkü o hitap tarzına kızdığın hoca da senin gibi bir kafayla hocalık yapıyor.
boş insanlar ünvanları çok sever. sırf yüksek lisans yapmış olmak için bu tür yöntemlere başvurulması her geçen gün (olamayan) bilimin içinin boşaltıldığını tekrar tekrar görmemize neden oluyor. bunu yapan bir kimseden de ileride bilim yapmasını ya da öğrendiği bilgileri mesleğinde uygulamaya koymasını da beklemeyelim.
her açıdan emek hırsızlığına alıştık zaten bu ülkede, ki kendi emeğiyle bir yerlere gelmek isteyenlere çelme takmaya devam ediyoruz.
insanlar ne kadar ünvan meraklısı oldular? parayla tez yazdırmak nedir? bir yerlere gelebilmek için kendin olman artık işe yaramıyor. illa yalan, illa riyakarlık, sahtekarlık yapmak gerekiyor. bu yüzden de insanlar o ünvanların içini boşaltmak için elinden geleni yapıyor. sosyal medyada örneklerini her gün görüyoruz, daha da artacak sayenizde.
bu parayı veren insan, hocalara da sallıyordur belki. online eğitimde hoca böyle konuştu, şöyle hitap etti vb. diye... sen daha emeğin karşılığı nedir bilememişsin, şimdiden içini boşaltmaya başlamışsın kavramların. sonra bir gün bir şekilde sen de hoca olduğunda senden de aynı davranışlar görürürüz korkarım. çünkü o hitap tarzına kızdığın hoca da senin gibi bir kafayla hocalık yapıyor.
boş insanlar ünvanları çok sever. sırf yüksek lisans yapmış olmak için bu tür yöntemlere başvurulması her geçen gün (olamayan) bilimin içinin boşaltıldığını tekrar tekrar görmemize neden oluyor. bunu yapan bir kimseden de ileride bilim yapmasını ya da öğrendiği bilgileri mesleğinde uygulamaya koymasını da beklemeyelim.
devamını gör...
ikinci cinsiyet
simone de beauvoir kitabıdır. pek çok feminist için bir temel oluşturan klasikleşmiş bir eseridir.
devamını gör...
kızıl akbaba
bilimsel adı "gyps fulvus" olan atmacagiller familyasından yırtıcı bir kuş türü. boyları 95–110 cm arasında değişen bu yırtıcıların kanat açıklıkları ise, 230-265 cm arası değişiyor. toplam ağırlıkları ise 6-10 kg arasında.
bu yırtıcıların en ilginç özelliği ise 37 bin feet yüksekliğe çıkabilmeleri. bu ortalama olarak yolcu uçaklarının çıkabildiği bir irtifa.
dolaşım sistemleri buna göre yaratıldığı için, o irtifada oksijen üretmekte zorlanmazlar.
bu yırtıcıların en ilginç özelliği ise 37 bin feet yüksekliğe çıkabilmeleri. bu ortalama olarak yolcu uçaklarının çıkabildiği bir irtifa.
dolaşım sistemleri buna göre yaratıldığı için, o irtifada oksijen üretmekte zorlanmazlar.
devamını gör...
kadın sünneti
kadının boşalmasından ve orgazm olmasından sorumlu olan klitorisin kesilerek alınması şeklinde görülen cerrahi uygulamaya "kadın sünneti" adı veriliyor. başta cinsel terapistler olmak üzere birleşmiş milletler, dünya sağlık örgütü ve çeşitli devletler tarafından "genital sakatlama", "kadının kastre edilmesi" veya "kadını cinsel zevk alamaz hale getirme" olarak adlandırılan bu uygulama özellikle geri kalmış ve dini baskıların yoğun olduğu topluluklar olmak üzere, orta afrika kabile toplumlarınca ve bazı güneydoğu asya ülkelerinde yapılan daha çok "geleneksel" bir uygulama...
dünya sağlık örgütü (dsö)'ne göre dört tür kadın sünneti yapılıyor. en çok uygulanan birinci tipinde prepusla birlikte klitorisin bir kısmı veya tamamı kesiliyor.
ikinci tipinde klitoris ve prepus ile birlikte çevresindeki küçük (labia minör) ve bir kısım büyük dudaklar (labia majör) kesililiyor.
üçüncü tipi mısır firavunu pharaoh'dan dolayı "firavun sünneti" olarak biliniyor ve klitoris ve prepus ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümü kesiliyor ve açık yaranın dış çeperleri biraraya getirilerek yara tümüyle dikiliyor, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılıyor.
dördüncü tipinde ise kadınlığı ve dişiliği sembolize eden her yere küçük kesiler yapılıyor. yani sembolik olarak klitoris ve vajina dudakları çiziliyor, klitoris dağlanıyor veya vajina genişletilecek şekilde kesiliyor veya bazı ilaçlarla daraltılıyor.
ayrıca belirtmek gerekir ki, bu vahşi ve ilkel uygulama islam ülkelerinde de sözde kadının cinsel dürtülerini yoketmek amacı ile uygulanmaktadır. kadını ve kadınlığı yok sayan bu uygulamanın insan hakları ile bağdaşmadığını ve bu eylemin ağır yaptırımlar ile cezalandırılması gerektiğini söylememiz gerekmektedir...
dünya sağlık örgütü (dsö)'ne göre dört tür kadın sünneti yapılıyor. en çok uygulanan birinci tipinde prepusla birlikte klitorisin bir kısmı veya tamamı kesiliyor.
ikinci tipinde klitoris ve prepus ile birlikte çevresindeki küçük (labia minör) ve bir kısım büyük dudaklar (labia majör) kesililiyor.
üçüncü tipi mısır firavunu pharaoh'dan dolayı "firavun sünneti" olarak biliniyor ve klitoris ve prepus ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümü kesiliyor ve açık yaranın dış çeperleri biraraya getirilerek yara tümüyle dikiliyor, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılıyor.
dördüncü tipinde ise kadınlığı ve dişiliği sembolize eden her yere küçük kesiler yapılıyor. yani sembolik olarak klitoris ve vajina dudakları çiziliyor, klitoris dağlanıyor veya vajina genişletilecek şekilde kesiliyor veya bazı ilaçlarla daraltılıyor.
ayrıca belirtmek gerekir ki, bu vahşi ve ilkel uygulama islam ülkelerinde de sözde kadının cinsel dürtülerini yoketmek amacı ile uygulanmaktadır. kadını ve kadınlığı yok sayan bu uygulamanın insan hakları ile bağdaşmadığını ve bu eylemin ağır yaptırımlar ile cezalandırılması gerektiğini söylememiz gerekmektedir...
devamını gör...
yazarların alkol limitleri
2 bira cancağızım, evet yetiyor.. ekonomik insanım ben.
devamını gör...
müslüman olup şeriatla yönetilmemek
(bkz: laiklik)
devamını gör...

