kimsenin musa eroğlu kadar hisli ve güzel söyleyemeyeceği türkü. ayrıca; şu hayatta en çok gurur duyduğum şeylerden birine konu olan türküdür. hayatımda en çok gurur duyduğum şeylerden biri de şudur ki; bu türküyü, besteleyen kişi olan musa eroğlu'nun sazından, nefesinden, dilinden canlı olarak dinlemektir. hasan can'ın sorduğu cinsel olmayan fantezilerimden biriydi bu. gerçekleştirdim, çok mutluyum. işitsel bir şölendir. sözleriyle de, bestesiyle de.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

böyle bir fransız filmi vardı. kadın lezbiyen ve bir sevgilisi var. sonra bir adamla tanıştı ve ona olan isteğine karşı koyamadı. sevgilisine bunu itiraf edince ayrıldılar. adamla ilişkiye başladı ama eski sevgilisini de unutamadı. filmin sonunda ortada kadın kahramanımız bir tarafında kadın sevgilisi bir tarafında erkek sevgilisi el ele tutuşup yürüdüler*.
devamını gör...

nasıl bir güzelliksin sen.bakmaya doyamıyorum.muhteşem,harika,olağanüstü sıfatları bile hafif kalıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

abi oturalım finch'i yazalım diye düşündük. sonuçta tom hanks baş rol. baya üstüne düşünülecek bir film ortaya koymuşlar bence. ana fikir, olay örgüsü, filmin can yakan diyalektiği falan baya baya garip ama bir o kadar da etkileyici...

konu şu bir güneş patlaması sonucu after kıyamet senaryosu mevcut ortalık darma duman. barınma, beslenme hayatı idame ettirme aşırı derecede zor koşullar altında devam etmekte. bir nevi günümüz türkiyesi :)

tom hanks abimiz zannımca bilim insanı ve asosyal bir kişiliğe sahip; toplumdan ve insan temelli herhangi bir yapılaşmadan uzak. ufak bir köpekle kendisi arasında insani bir bağ kurmuş ve kendi benlik arayışları içerisinde sahiplendiği köpek onun arınması için gerekli bütün materyalleri oluşturmuş. filmin devamında seyreden bütün olaylar insan eliyle var olan bir robotun insan kimliği, ahlakı ve benliği oluşturup oluşturamayacağı ile alakalı; bence... yahu hakkını asla yiyemem o nasıl bir oyunculuk 1940'lar türkiyesinden fırlayan bir veremli gibi kan kusmalar öksürmeler falan bütün oscarlar sana feda olsun.

filmi seyrederken yaklaşık 5-6 kere durdurup diyalogları inceledim. o kadar kaliteli anektodlar edindim ki ileriye dönük bireysel diyaloglarımda kullanabileceğim birden fazla fikir dahi mevcut. zaman zaman sıradan bilim kurgu eserlerine selam çaksa dahi tom hanks kalitesine yakışır bir film final projesi olduğunu düşünüyorum.

filme genel olarak puanım 6.5/10. izlenmeli ama izletilmesi elzem mi e orası meçhul?
devamını gör...

kitap, okunması gerekirken süs eşyası oluyor.
devamını gör...

kefir. abi zaten kendisi ekşi ve asitli. tarihi geçmiş geçen günkünün. tek tesellim neyse ki kapağını daha önceden açmamıştım açıp hemen içtim demek oldu. bir de skt dan 2 gün sonra gibi kısa bir zamanda içtiğimdi.
devamını gör...

1997 yılı.o zamanlar abone olmadan da kaçak bir şeyle faxla bağlantı sesi çıkarır gibi bir sesle nete bağlanılıyordu. ben de yaşımın gereği bedava bağlanıyorum sanırken; o internete giriş faturası 2 katı parayla telefon faturasına yansıyordu.. yani galiba , ya da ona benzer bir şeylerdi tam hatırlayamıyorum.
devamını gör...

kim olursak olalım elbet bir gün üstünde duracağımız taştır.
devamını gör...

gönlü ve zihni yoran bir ilişkiden ziyade, yalnızlığın azametini tercih ederim. en azından bana zarar verecek tek şey yine ben olurum ve ben'i tutabilirim fakat bile isteye kabullendiğim ilişkinin pişmanlığını nereye sığdıracağım?

hayat; umarım bununla sınanmam. *
devamını gör...

2010-2013 tarihleri arasında kanal d'de yayınlanan polisiye dizisidir.
hep gece vakti yayınlanırdı ve çocuk olmama rağmen pür dikkat izler, bazen ürker bazen de merakla kanıtların nasıl değerlendirildiğini incelerdim. o dönem benim için ilgi çekici bir diziydi.
devamını gör...

türküleri dinlemeden önce hikayelerini okuyun, öyle dinleyin.

hikayesini bilince yaşayarak dinliyorsunuz o türküyü, yazanın yaşadıkları geliyor gözünüzün önüne. bu sebeptir türkü dinleken ağlamam.
devamını gör...

(bkz: oluyor gibi olup olmayış)
devamını gör...

temple grandin, otizm spektrum bozukluğu olan hayvanbilimci ve profesör. kendisinde seyreden otizm belirtileri ise göz kontağı kurmamak, temastan hoşlanmamak, jest ve mimiklerini fazla kullanamamak ve çoğu zaman çevreye karşı tepkisiz kalmak. aynı zamanda arkadaşlarının kayıt cihazı diye dalga geçmelerine sebeb olan cümle tekrarları, ve konuşmalarının kendi kendine konuşmaya dönmesi gibi özellikleri de onun otizmli olmasına ilişkin özellikleridir . otizmli bireylerin çoğunun görsel zeka ile öğrendiklerini okumuştum fakat temple grandin’in üstün bir görsel zekası ve gelişmiş bir görsel yeteneği vardır. bu da aynı zamanda üstün yetenekli olabileceğinin göstergesi olabilir. temple gördüğü şeylerin fotoğrafını çekip, bir fotokopi makinesi gibi zihnine kopyalayabiliyor. gözlem yeteneği gelişmiş ve problem çözme becerisi yüksek. öncelikle herşey temple grandin'in fen öğretmenin onu teşvik etmesiyle başlıyor ve üniversiteye gitmeden önceki yazı geçirdiği çiftlik evinde devam ediyor. temple burada kendini çok iyi hissediyor ve hayvanlarla arasında güçlü bir bağ oluşuyor . aynı zamanda burada hayvanları inceleme, gözlemleme fırsatı buluyor.otizmli bireyler dönmekten hoşlanırlar ve temple burada ineklerin de dairesel hareketlerle ilerlediklerini gözlemliyor bence bu ilişkiyi kurarak da kendine yakın hissetmiş olabilir. burada grandin’in dikkatini hayvanları aşılamadan önce getirdikleri, çevresini saran mekanizma dikkatini çekiyor ve bunun neden yapıldığını merak ediyor . bunun hayvanları sakinleştirdigini öğreniyor . sonrasında ise geçirdigi bir kriz anında kendini bu mekanizmaya kapatıyor ve kendisinin de sakinleştiğini hissediyor. üniversiteye gittiğinde aynı mantıkla çalışan sarılma kutusunu icat ediyor. bunu yapmasının temel nedeni otizmden kaynaklanan duyumsal uyarimlari gidermek olabilir.otizmli çocukların sergiledigi çoğu davranış bize anlamsız gelebilir fakat çocuklar bu davranışlardan zevk alırlar. bu davranışlar dönmek, sallanmak, kendine vurmak gibi davranışlardır. temple grandin de kendine bu düzeneği kurarak eksikligini yaşadığı teması , sarılma duygusunu bu şekilde gidermeye çalışmıştır ve başka insanlarla da test ederek haklılığını kanıtlamıştır. daha sonrasında ise hayvanlar için özel bir geçit hazırlar fakat maliyeti fazla olduğu düşüncesiyle kabul edilmez. bu konu üzerinde temple grandin çalışmalarını ısrarla sürdürür. temple grandin'in hayvanlara olan ilgisinin ve ısrarla çalışmasının ve yaptığı icatların da üstün yetenekli olabileceği düşüncesine bağlayabiliriz. temple grandin'in buralara kadar gelmesinde kendisinin de dediği gibi “iyi ogretmenlere rastlaması" nin yanısıra bence bilinçli ve ilgili bir ebeveyne sahip olmasının da etkisi büyük.
devamını gör...

tanrım kötü kullarini sen affetsen ben affetmem diyen rahmetli bergen'in " sen affetsen" şarkısına tepkiniz ne oldu ? affedip/ etmeyeceğimi sana mi soracağım? gibisinden sitem ettiniz mi diye sormak isterdim.
devamını gör...

hiçbir zaman öğrenemeyeceğim dezavantajlar.

üstteki cümlemden pay çıkarmadan, kendimle alakasız olarak şunu da söylemek isterim ki zeki bir insanın zeki olduğunu iddia ettiğini hiç görmedim. genellikle başkalarından takdir görürler zaten otomatikman. zeki geçinenlerin ise sürekli zekâları üzerinden takdir edilme çabasında olduğunu ve insanların gözüne gözüne "nasıl ama? nasıl anladım hemen olayı..." gibisinden cümlelerle bunu sokuşturmaya çalıştıklarını çok gördüm.
devamını gör...

vay arkadaş biz üye olduktan sonra değil sesli mesajla hoş geldin demek, hiç kimse hoş geldin dememişti.
söyle bana ilhami abi? ne yapayım ben? sözlüğe yeniden mi üye olayım?

t: şimdiki üye olan yazarlarin daha şanslı olma olayı.
devamını gör...

ann radclıffe'ın kaleme aldığı 18. yüzyılda geçen gotik edebiyatının temsilcilerinden olan kitap ilk olarak isimsiz yayınlanmıştır. iki kız kardeş annelerinin vefatından sonra annesinin en yakın arkadaşına babası tarafından emanet edilip mazzini şatosunda yarı tutsak yaşamlarına başlar. babaları çok geçemden başka bir kadınla evlenir yanına oğlunu alır ve şatoya neredeyse hiç uğramaz. annesinin yakın arkadaşı olan madam de menon kızlara hem öğretmenlik hem arkadaşlık hem annelik yapar. onlarsız hayatları sırdan ve normal geçen emilia ve julia, babası ve üvey annesinin şatoya gelmesi ile birlikte hayatları bir daha düzelmemek üzere bozuluyor. güzelliği dillere destan olan julia babası ile gelen davetlilerden olan konta aşık oluyor. ama bu aşk beraberinde acı ve gözyaşını beraberinde getiriyor. üvey anneleri babalarına olan sadakatsizliğini ustaca saklamakla birlikte kızların hayatına sinsice dahil olmayı da ihmal etmiyor.

roman aşk romanı kategorisinde olsa da oldukça merak duygusu ön planda olan bir kitap. karanlık mahsenler geniş doğa tavsirlerini bol bol okuyorsunuz. eğer gotik türünde kitaplar sevmiyorsanız yine de bu kitaba bir şans vermenizi tavsiye ederim.

benim düşüncelerim ise kitap çok akıcı olmakla birlikte merak duygusunu ön planda tutan bir kitap. kitabın son sayfalarında beni sıkan şey artık bu da olmaz dedirten çok fazla lanse edilen tesadüf olaylar.

beğendiğim kitaptan alıntıları da hemen aşağıya serpiştiriyorum.

"...uzunca bir süre oturup aklını dertlerinden uzaklaştırabilmek için en sevdiği yazarı okumaya başladı. o sayfaların bir zamanlar kendisinde uyandırdığı duyguları yeniden yakalayabilmek istiyordu."

"duygularımızın rengi ne kadar da kısa süre içinde değişebiliyor, dün nefret ettiğimiz şey bugün arzulanır hale gelebiliyor."
devamını gör...

güzel yazarsın, yalaka olursun.
eleştiri içerikli yazarsın, nickaltında ağlıyor olursun.
hiç yazmazsın, vefasız olursun.
işte öyle bir başlık...

not: önerimi tekrarlıyorum. nickaltı kontrolü sahibine verilsin.
devamını gör...

emrah serbestin kaleminden çıkan bir ankara polisiyesi, behzat ç. öyle herhangi bir polisiye değil. ağır bir sistem eleştirisi olan bir polisiye. cinayet büro amiri behzat ç'nin kızının intiharı ile başlar. bir dizi cinayetler, soruşturmalar, ekip içindeki insanların yaşadıkları ile devam eder konu olarak. dizi türk dizilerine pek benzemez. ondan izlemesi keyiflidir. 3. sezonun başında 6 behzat fikri çok sıcak gelmemiş olsa da bana, yine de izlettirir kendini. özellikle behzat ç ile savcı esra arasında geçen 'dünyanın ekseni kaydı behzat, 12 santim yerinden oynadı. sen bana bir santim bile yaklaşmadın' diyaloğı ile 'bizde mutsuz olalım, ne var? bizde mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım.' diyoloğu akıllara kazınmıştır.

oyuncu ekibine gelir isek, başta erdal beşikçioğlu ve nejat işler olmak üzere ayça varlıer, canan ergüder gibi çok yetenekli oyuncular yer alıyor.
canım erdal beşikçioğlu'nun o dillere destan oyunculuğunu keyifle izliyorsunuz. harunun höt zöt tavırları ile fatih artman birleşmiş gibi öyle samimi, hayalet ve akbabayı ise bence inanç konukçu ile berkan şal dışında birisi canlandırmış olsa, kesinlikle yarım kalırdı karakterler. yani nasıl bu kadar başarılı oyuncu ekibi oluşturuldu hayret ediyorum. şuleyi canlandıran ayça bile gerçekten muhteşemdi. ki onun oyuncu olmak ile bi ilgisi de yokmuş. set fotoğrafçılığı peşindeyken bi bakmış dizinin şulesi oluvermiş. tüm dizide birtek bana bahar karakteri çiğ geldi. oyunculuğuna söz etmek yakışık almaz tabi ayça varlıer in ama muhtemelen karakteri çok gıcıktı ve ayça da güzel canlandırdığından iyice soğudum karakterden. işin özü bu ekiple behzat ç bin efsane olmaması imkansızdı.

şimdi okadar oyunculardan bahsettik, yönetmenden bahsetmezsek ayıp olur. yönetmen koltuğunda bakıyorız serdar akar var. kurtlar vadisi, elveda rumeli gibi pek çok iyi yapımda yönetmene bakınca onu görüyorız. işin başarısında biraz onun bakış açısının farklılığı da etkili oluyor diye düşünüyorum. birde sanırım çekimi canon marka dslr fotoğraf makineleri ile yapmışlar ve bu da sokakta gerçekleşen her aksiyon sahnesinin inandırıcılığını üst seviyede olmasına neden olmuş. polisiyelerde malum, kovalama sahneleri 'al bunu burdan' tarzında olunca dizi komediye kayıyor daha çok. ondan polisiyeyi polisiye yapan o aksiyon sahnelerinin ayarının tutturulmuş olması. bunu da bu çekimle çok kolay sağlamışlar ve yıllara meydan okuyacak bi iş çıkarmışlar. yine behzat ç izleyesim geldi bakın, gidip biraz harunun sorgulamak için gittiği yerlerde kendini tanıtma şekillerini izleyeyim de neşem yerine gelsin.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim